Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
açıklıyor, dna, ilgili, keşifler, olayları, paranormal

DNA ile İlgili Keşifler Paranormal Olayları Açıklıyor

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

DNA ile İlgili Keşifler Paranormal Olayları Açıklıyor







DNA ile İlgili Keşifler Paranormal Olayları Açıklıyor

Ezoterik ve spritüel öğretmenler asırlardır ‘’bizim bedenimizin lisan, kelimeler ve düşüncelerle programlanabileceğini’’ biliyorlardı

İnsan DNA sı biyolojik bir internettir ve yapay olana kıyasla pek çok üstünlüğü vardır Rusya da ki bilimsel araştırmalar doğrudan veya dolaylı olarak pek çok spritüel konuya açıklama getirmiştir Bunların arasında gelecekle ilgili bilgiler vermek, sezgiler, ilham, yakından, uzaktan ve ani olarak yapılan şifacılık uygulamaları, kendi kendini tedavi, olumlu olma teknikleri, özellikle spritüel guruların etrafındaki olağanüstü ışıklar/aura, zihnin hava durumu üzerindeki etkileri ve benzeri konular vardır

Buna ek olarak DNA yı kelimelerle etkileyip yeniden programlayabilecek yeni bir ilacın bulunduğuna dair deliller de vardır Bu ilaç kullanıldığı zaman alışılmışın aksine değiştirilmesi gereken genleri kesip çıkartmaya gerek yoktur
DNA’mızın ancak %10 u protein yapmakta kullanılır Batıdaki araştırmacılar işte DNA’nın bu bölümüne konsantre olmuşlar ve incelemişlerdir Geriye kalan %90’lık bölümü ise ‘’işe yaramaz’’ diye nitelendirmişlerdir

Buna karşılık Rus araştırmacılar tabiatın aptal olmadığından emindiler ve bu yüzden lisan uzmanları ile genetik uzmanlarından DNA’nın ‘’işe yaramaz’’ olarak nitelendirilmiş %90 lık bölümünü keşfetmelerini istediler Elde edilen sonuçlar ise devrim yaratacak nitelikte idi!

Uzmanların bulgularına göre DNA’nın görevi sadece bizim bedenimizi inşa etmek değildi aynı zamanda bilgilerin depolanmasını ve bilgi iletişimini de yapıyordu Rus lisan uzmanlarının bulgularına göre özellikle ‘’işe yaramayan’’ %90 lık bölümdeki DNA’lar insanların konuştuğu bütün dillerle aynı kurallara sahipti Uzmanlar, syntax kurallarını (kelimelerin kalıpları ve cümleleri oluşturmak için ne şekilde bir araya getirildiği), semantikleri (lisan formları üzerinde yapılan anlam çalışmaları) ve temel gramer kurallarını incelediler Sonuçta bizim DNA’mızdaki alkalin maddesinin belirli bir grameri ve aynen diğer lisanlarda olduğu gibi belirli kuralları olduğunu tespit ettiler Bu yüzden insanların konuştukları lisanlar tesadüfen ortaya çıkmamıştır; lisanlar bizim DNA’mızın bir yansımasıdır

Buna ek olarak Rus biyofizikçi ve moleküler biyolog Pjotr Garjajev ve meslektaşları DNA’nın titreşimsel bir davranışı olduğunu da tespit ettiler Bunun özeti şuydu ‘’Yaşayan kromozomlar aynen endojen (içsel) lazer radyasyonu kullanan holografik bir bilgisayar gibi çalışır’’
Bu söylemi şu deneyle açıkladılar :- Bilim adamları, örneğin, ses gibi belirli frekans desenlerini (patterns) lazere benzer bir ışına modüle ettiler (modulate:kiplemek ) ettiler ve bu da DNA frekansını dolayısıyla da genetik bilginin kendisini etkiledi DNA-alkaline çiftlerinin ve insanların konuştuğu lisanların daha önce açıklandığı gibi yapısı aynı olduğundan ayrıca bir kod çözümlemesi yapmaya da gerek yoktu Bu işlemde insanların konuştuğu lisanının kelime ve cümleleri rahatlıkla kullanılabilir ve yapılan deneyde bunu ispatlamaktadır

Şayet, uygun ses frekansları kullanılırsa canlı bir dokuda yaşayan DNA maddesi her zaman için lisanla etkilene lazer ışınlarına ve hatta radyo dalgalarına reaksiyon gösterecektir Bu prensipte bilimsel olarak olumluluk, onay belirten sözlerin, hipnozun ve benzeri şeylerin insanlarda ve onların bedenlerinde neden çok güçlü etkileri olduğunu izah etmektedir Bizim DNA’mızın lisana reaksiyon göstermesi çok doğal ve normaldir

Batılı araştırmacılar DNA strandlerinden (iplik-zincir) teker teker genleri kesip çıkartırlar ve başka yerlere yerleştirirler, buna karşın Rus araştırmacılar ise hücre metabolizmasını değişken radyo ve frekans dalgaları ile etkileyen cihazları büyük bir zevkle geliştirmişler ve genetik bozuklukları bu şekilde tamir yoluna gitmişlerdir



Öyle ki daha da ileri giderek belirli bir DNA dan bilgi desenlerini yakalayarak başka birine aktarmışlar ve bu şekilde hücreleri başka bir genome için yeniden programlamışlardır Böylece kurbağa embriyonlarını başarıyla salamender (bir tür sürüngen) embriyonlarına dönüştürmüşler ve bunu da sadece DNA bilgi desenlerini aktarma yoluyla yapmışlardır Bu yöntemle bilginin tümü herhangi bir yan etki veya uyumsuzluk olmadan nakledilebilmiştir Hâlbuki, tek başına bir gen kesilip çıkartıldığında veyahut yeni bir yere nakledildiğinde yan etkiler ve uyumsuzluklar olabiliyordu Bu inanılmaz ve dünyayı değiştirecek bir devrim gibidir Genleri kesip çıkartmak yerine sadece titreşim, ses frekansları ve lisan kullanılarak sonuca varılmıştır

Bu deney, dalga genetiğinin muazzam gücüne işaret eder Dalga genetiğinin organizmaların oluşmasında alkaline sekanslarının (Adenin-timin-guanin-sitozin bazlarının oluşturduğu bilgi bankası) biyokimyasal işlemlerinden daha etkili olduğu kesindir

Asırlardır ezoterik ve spiritüel öğreticiler bizim bedenimizin lisan, kelimeler ve düşüncelerle programlanabildiğini bilirler Şimdi ise bu gerçek bilimsel olarak da ispat edilmiştir

Ancak bunun gerçekleştirlebilmesi için doğru frekansın kullanılması gereklidir, işte bu nedenle herkes bu işi aynı güçte başaramayabilir DNA ile ilgili şuurlu bir iletişim sağlayabilmek için kişinin önce kendi içsel prosesleri ve gelişimi üzerinde çalışması gereklidir

Rus araştırmacılar bu faktörlere bağımlı olmayan, ancak SÜREKLİ işlevselliğini koruyacak bir metot üzerinde çalışmaktadırlar, burada en temel şart doğru frekansın kullanılmasıdır Kişinin şuuru/farkındalığı ne kadar gelişmişse herhangi bir araca olan gereksinimi de o derecede azalır ve kişi kendi başına sonuç alabilir Eninde sonunda bilim bu fikirlere gülmekten vazgeçecek ve sonuçları teyit ederek izah edecektir Ama, her şey bununla bitmiyor!

Bunlara ilaveten Rus bilim adamları DNA’nın bir vakumda (boşlukta) rahatsız edici özellikler gösterdiğini ve manyetize solucan/kurt delikleri ürettiğini tespit etmişlerdir Bu kurt delikleri yanmış yıldızların kara deliklerde bıraktıkları ve Einstein-Rosen köprüleri olarak anılan kurt deliklerinin mikroskobik benzerleridir

Evrende bu delikler uzay ve zamanın dışında tümüyle farklı alanlar arasında bilgi akışını sağlayan tünellerdir DNA bu bilgi parçacıklarını yakalar ve bizim şuurumuza nakleder Bu tür hiper-iletişimin (telepati, channeling) en etkili yaşandığı zaman istirahat halidir

Stres, kaygılar, korkular veya hiperaktif bir zekâ başarılı bir hiper iletişimi engeller veya gelen bilginin tamamen bozulmasına veya işe yaramaz bir şekle dönüşmesine sebep olur Böceklerin yaşamının organize ve düzenli bir şekilde akışı bunun en güzel ispatıdır Modern insan ise bunu daha sübtil (latif) seviyelerde ‘’altıncı his’’ olarak bilir Bizlerde yeniden bu yeteneği kazanabiliriz

Doğadaki örneklere baktığımızda kraliçe karınca kolonisinden ayrı kalınca gerideki işçi karıncalar mevcut plana göre hızla çalışırlar Fakat, kraliçe ölürse koloni içindeki bütün çalışma durur Karıncaların hiçbirisi ne yapacağını bilemez Bu da açıkça gösteriyor ki kraliçe karınca uzakta bile olsa elemanlarına grup şuuru aracıyla çalışma planlarını aktarabilmektedir Bu işlem kraliçe sağ olduğu sürece ne kadar uzakta olursa olsun devam eder

İnsanlarda ise hiper-iletişim en çok kişi kendi veri tabanından farklı bir bilgiye rastlandığı zaman ortaya çıkar Böyle bir hiper iletişim ilham veya sezgi veya trans halinde yaşanır Örneğin, İtalyan kompozitör Giuseppe Tartini bir gece yatağının yanında şeytanın oturup violensel çaldığı bir rüya görür (Besteci bu rüyayı 1765 yılında görmüştür Kendi ifadesine göre bu müzik o zamana kadar duyduğu hiçbir şey benzemiyordu, son derece akıllı, akıcı ve heyecan verici idi) Aynı gecenin sabahında Tartini çalınan parçayı hafızasından aynen notaya dökmüş ve bu esere ‘’Şeytanın Heyecanı Sonatı’’ ismini vermiştir

Yıllar boyunca 42 yaşında bir erkek hastabakıcı ise rüyasında bir çeşit bilgi CD-Rom’una takılı olduğunu ve kendisine hayal edebileceğiniz bütün konularla ilgi bilgi ulaştırıldığını görüp durdu İşin ilginç tarafı sabah uyanınca rüyasında gelen bu bilgilerin tümünü de hatırlayabiliyordu Rüyalarında öylesine bir bilgi seli vardı ki sanki bir gecede bütün bir ansiklopedi kendisine iletiliyordu Ayrıca, gelen bilgilerin çoğu o zamana kadar kendi edinmiş olduğu kişisel bilgilerinden çok farklı idi Öyle ki, hakkında hiçbir şey bilmediği teknik konuların detayları bile ona ulaşıyordu İşte, bu örnekte görüldüğü gibi hiper iletişim olduğu zaman hem DNA da hem de insanda olağan üstü algılamalar olabilir

Rus bilim adamları DNA örneklerini lazer ışını ile aydınlattıkları zaman ekranda belirli bir dalga formu oluştu DNA örnekleri geri çekildiğinde ise dalga formu kaybolmadı ve olduğu gibi kaldı Aynı olay daha pek çok kontrollü deney de görülmüştür Geriye çekilen ve enerji alanı kendi başına kalmış DNA örneğinden aynı dalga formu gelmeye devam etmiştir

Bu etkiye hayalet DNA etkisi denmektedir Uzay ve zamanın dışından gelen enerji DNA’nın geri çekilmesine rağmen harekete geçirilmiş kurt deliklerinden akmaya devam etmektedir Bu tip yan etkiler çoğunlukla insanlar arasındaki hiper-iletişimde görülür ve çoğu kez ilgili kişilerin etrafında izah edilemeyen bir elektro manyetik alan tespit edilir

Böylesi durumlarda CD çalar ve benzeri elektronik cihazlar etkilenir ve saatlerce çalışmayabilirler Bu elektromanyetik alan yavaşça yok olduğunda ise cihazlar tekrardan normal fonksiyonlarını yapmaya başlarlar Pek çok şifacı ve medyum bu olaya yaptıkları işlerden dolayı tanık olmuşlardır Enerji ve atmosfer ne kadar iyi ise kayıt cihazları içinde durum o kadar rahatsız edicidir Tam bu dakikada cihazların çalışması durur Çoğu kez ertesi gün sabah her şey normale döner

Belki de pek çok kişinin bu konuya inanması için bu yazılanları okumaları yeterli olacaktır Bu kişiler daha fazla detaylı teknik bilgiye belki de anlayamayacakları için ihtiyaç duymayacaklardır Bu da onların hiper iletişimde çok başarılı olduklarını gösterir Alman yazarlar Grazyna Gosar ve Franz Bludorf ‘’Vernetzte Intelligenz’’ isimli kitaplarında bu bağlantıları çok açık ve net bir biçimde anlatmaktadırlar

Yazarlar, ayrıca bazı kaynaklara dayanarak verdikleri bilgilerde ilk çağlarda insanların aynen hayvanlar gibi çok kuvvetli bir şekilde grup şuuruna bağlı olduklarını ve sürekli grup halinde, toplu olarak hareket ettiklerini belirtirler Birimselliğimizi geliştirmek ve uygulayabilmek uğruna biz insanlar hiper iletişimi tümüyle unutmuş bulunuyoruz

Ancak, şimdilerde artık birimsel şuur seviyemiz oldukça dengeli bir hale geldiği için bizler yeni bir grup şuurunu yaratabiliriz Kısacası bütün bilgilere DNA’mız vasıtasıyla başkaları tarafından zorlanmadan veya uzaktan kumanda edilmeden ulaşabiliriz Şimdi artık biliyoruz ki interneti kullanırken bizim DNA mız bu iletişim ağına bilgi yükleyebilir veya bu ağdan bilgi alabilir ve de bu ağı paylaşan diğer kişilerle temas kurabilir Uzaktan şifa vermek, telepati veya birinin durumunu ‘’uzaktan hissetme’’ olaylar bu şekilde izah edilebilir Örneğin, bazı hayvanlar sahipleri uzakta iken onların ne zaman eve dönmeyi planladıklarını hissedebilirler

Bütün bunlar grup şuuru ve hiper iletişim kavramları ile açıklanabilir Hiçbir dönemde kollektif şuur bireylerde belirli bir kişilik olmadan kullanılamaz, aksi halde bizler tekrar kolayca yönlendirilen ilkel sürü içgüdüsüne geri dönebiliriz Yeni milenyumda hiper iletişimin anlamı kesinlikle çok farklıdır

Araştırmacıların düşüncesine göre şimdi tamamen bireysellikle yoğrulmuş insanlar tekrardan grup şuurunu kazanırlarsa o zaman onlar sanki tanrısal bir yaratıcı güce sahip olacaklar ve dünya üzerinde değişiklikler ve yeniden şekillendirmeler yapabileceklerdir Ve şimdi insanlık böyle yeni bir çeşit kollektif şuura doğru yol almaktadır

Çocukların %50 sinde okula başladıktan hemen sonra sorunlar görülmektedir, çünkü sistem herkesi bir araya yığarak bu kişilerden uyumlu olmalarını istemektedir Ancak, bugünkü çocuklarda o kadar güçlü bir bireysel kişilik vardır ki kendilerinden istenen bu uyumu red etmektedirler ve çevreye tuhaf gelen davranışlarından vazgeçmemek için direnmektedirler Aynı zamanda gün geçtikçe daha fazla sezgileri açık bebek doğmaktadır Bu çocukların içinde bir şey sürekli olarak yukarıda bahsettiğimiz yeni grup şuuruna yönelmek için çabalamaktadır ve artık bu baskılanamaz bir hale gelmiştir

Örneğin, kural olarak tek bir kişinin hava durumunu etkilemesi zordur, bu ancak grup şuuru (kolektif düşünce, kolektif şuur) ile mümkün olabilir (bu nosyon bazı kabilelere hiç de yabancı değildir) Hava durumu dünyanın rezonans frekanslarından ile çok güçlü bir şekilde etkilenir (Schumann frekansları) Ancak, bu frekansların aynısı beynimiz tarafından da üretilir, dolayısıyla pek çok kişi bir araya gelip aynı konu üzerinde düşüncelerini senkronize ederlerse veya bazı özel kişiler (spirituel öğreticiler) düşüncelerini lazer ışını gibi yönlendirirlerse onların hava durumunu etkilemeleri hiç de sürpriz olmaz

Modern dünya medeniyeti şayet grup şuurunu geliştirebilirse ne çevresel sorunlar ne de enerji kıtlığı ile karşılaşacaktır, çünkü birleşik bir uygarlık olarak böylesine zihinsel güçleri kullanırsa doğal olarak kendi evi olan gezegenin enerjisini de kontrol edebilecektir

Çok sayıda insan, örneğin, barış fikri üzerinde konsantre olup düşünürlerse o zaman dünyada var olan şiddet potansiyeli de yavaş yavaş kaybolur

Açıkça görülüyor ki DNA aynı zamanda organik bir süper iletken olup normal vücut ısısında çalışabilmektedir Buna karşılık yapay iletkenler ancak -200 ve -140 santigrat derece gibi düşük ısılarda çalışabilmektedirler Ayrıca, bu süper iletkenler ışığı ve buna bağlı olarak bilgiyi depolayabilmektedirler İşte bu gerçek DNA’nın bilgiyi nasıl depoladığını daha detaylı açıklamaktadır

DNA ve kurt delikleri ile ilgili başka bir ilişki daha vardır Normal olarak bu süper kurt delikleri oldukça dengesizdir ve bir saniyenin dörtte biri kadar bir süre korunabilmektedir Belirli şartlarda ise dengeli kurt delikleri kendilerini öylesine organize ederler ki belirgin vakum (boşluk) alanları oluştururlar Örneğin, böyle bir alanda yer çekimi elektriğe dönüştürülebilir Vakum alanları kendinden ışın veren iyonize gaz toplarıdır ve içlerinde yüklü miktarda enerji barındırlar Rusya da öyle bölgeler vardır ki buralarda ışık saçan toplar oldukça sık görülür

Bu topları gören insanların kafası karışır İşte bu yüzden Ruslar bu konuda etkin araştırmalar yapmışlar ve sonuçta yukarıda bahsedilen bazı keşiflere ulaşmışlardır Pek çok insan boşluk alanlarını gökteki parlak toplar olarak bilir ve bunlara bakıp kendi kendilerine bunların ne olduğunu sorup dururlar

Ben bir seferinde böyle bir parlak top gördüm ve aklımdan şöyle bir düşünce geçti ‘’Merhaba, sen yukarıdaki, şayet bir UFO isen üçgen şeklinde uç’’ Bunun üzerine ışık topları hemen bir üçgen şeklini aldılar Bazen de gökyüzünde ki hareketleri buz hokeyi sopalarının vuruşunu andırır Gökte sessizce kayıp giderken sıfır hızdan inanılmaz yüksek hızlara ulaşırlar

Bu vakum alanlarının sık görüldüğü bölgelerde Ruslar bu ışık toplarının yerden gökyüzüne doğru yükseldiklerini tespit etmişler ve ayrıca bu ışık toplarının düşünce gücü ile yönlendirilebildiklerini de bulmuşlardır

Bu noktadan itibaren vakum alanlarının düşük frekanslı dalgalar yaydıkları ve bunların aynı zamanda bizim beyinlerimizde de üretildiğini tespit etmişlerdir İşte bu dalga benzerliği nedeni ile ışık topları bizim düşüncelerimize karşılık vermektedirler Tabii, buna karşılık toprak seviyesinde gördüğünüz bir ışın topuna doğru heyecanla koşmak çok iyi bir fikir olmayabilir, çünkü bu ışık toplarında genlerimizi dahi mutasyona uğratabilecek güçte muazzam biyoenerji vardır

Pek çok spritüel öğretici derin düşünce sırasında veya enerji çalışmalarında böyle görülebilir ışık topları veya ışık sütunları üretebilirler Bu bilinçli olarak zevkli duyguları tetiklemek için yapılır ve hiçbir zararı yoktur Tabii bu iş aynı zamanda vakum alanının içindeki düzene, kaliteye ve bu alanın kaynağına bağlıdır Örneğin, genç bir İngiliz spritüel öğretici olan Ananda’ da olduğu gibi önce hiçbir şey görülemez, ama oturup konuşurken ve hiper iletişim sırasında bir fotoğraf çekilirse bu resimde sandalyenin üzerinde öğreticinin yerinde sadece beyaz bir bulut görülür

Dünyaya şifa vermek için ortaya konan projeler sırasında çekilen resimlerde de böyle ışık etkileri görülür Kısacası, bu fenomen yer çekimi ve anti yerçekimi kuvvetleri ile ilişkilidir ve kurt deliklerinin daha dengeli bir formudur ve de bizim zamanımızın ve uzayımızın dışında ki enerjilerle hiper iletişim halindedir Böyle bir hiper iletişimi ve vakum alanlarını yaşayan ve tecrübe eden eski nesiller önlerinde bir meleğin ortaya çıktığını belirtmişlerdir Sonuç olarak bizlerde hiper iletişim aracıyla hangi şuur formlarına ulaşabileceğimizi bilemeyiz

Her ne kadar bunların gerçek var oluşu ile ilgili olarak bilimsel bir ispat yoksa da bu konuda tecrübeleri olan kişilerin hepsi de halüsinasyon görmezler Bizler bu araştırmalarla kendi gerçeğimizi anlamak yolunda dev bir adım atmış bulunuyoruz Bilim dünya üzerinde yer çekiminden kaynaklanan anormalliklerin vakum alanları yaratılmasına katkıda bulunduklarını söylemektedir Yakın zamanlarda Roma’nın güneyinde Rocca di Papa bölgesinde yer çekimi anomalilerine (aykırılık) rastlanmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.