|  | Divan-İ Kebirden Seçmeler - Edebi Eserler Divan-İ Kebirden Seçmeler |  | 
|  12-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan-İ Kebirden Seçmeler - Edebi Eserler Divan-İ Kebirden Seçmeler1 Ey gece, neşelisin, hep böyle neşeli gel, neşeli gel! Ömrün bitmesin, kıyamete kadar uzasın gitsin, dostun yüzünün güzelliğinden, hatırında öyle bir ateş var ki, ey üzüntü, eğer cesaretin varsa gel, benim hatırıma gir! 2 Ey yolcu; aklını başına al, seferin nereye? Hangi diyara gitmek istiyorsun? Nereye gidersen git, sen bizim gönlümüzdesin  Denizden uzak düşmüş bir balık gibi, o denizin gamını daha ne kadar çekeceksin? Kupkuru kalmış dudakların, ne zamana kadar denize hasret ve ayrılıktan şikayet incilerini aleme saçacak  3 Bir kurnazlık sarhoş ederek, gibi kendimi oraya atayım, atayım da bakayım, o cihanın canı orada mıdır? Ya maksadıma erişeyim, o yurda ayak basayım, yahut da gönlüm gibi, başımı da vereyim, elden çıkarayım gitsin  4 Sesin, gönlümüzün sesine, gönlümüzün huyuna uysun! Gece, gündüz neşelensin, söyledikçe söylesin  Sesin yorulunca, biz de yoruluruz, hasta oluruz  Sesin, kamış gibi sekerler çiğnesin, ballar yesin  5 Aşık, bütün yıl sarhoş olmalıdır  "Ayıplayan olur mu?" diye düşünmeme-lidir  Aşık  coşkun olmalı, deli, divane olmalıdır  Ayıkken her şeyin tasasını çeker, gamını yeriz  Fakat olunca; "Ne olursa olsun!" der işin içinden çıkarız  6 Omür tükendi ise Allah başka bir ömür verdi  Geçici ömür kalmadıysa, te şuracıkta tükenmeyen, ölümsüz ömür   Aşk, hayat suyudur, bu suya dal! u denizin her damlasında başka bir hayat, başka bir ömür var  7 Yazıklar olsun ki vakit geçti, bizse çılgın aşıkız, deli divaneyiz  Kıyısı belli olmayan bir denizdeyiz  Bir gemiye binmişiz, gece, bulutlu bir gece    Allah'ın denizinde Allah'ın lütfu ile, onun ihsan ettiği güçle, başarıyla gemimizi sürüp durmadayız  8 Güzel sakîyi rüyamda gördüm  Şarab kadehini eline almıştı    Bu gördüğüm onun hayali idi  Ben hayaline dedim ki: "Sen onun kulusun, kölesisin, ama bizim efendimiz, sahibimiz olmaya da layıksın  Umarım ki onun yerine geçersin de onun gibi bize şarab sunarsın  " 9 Bu aşk ateşi bizi pişirir, her gece harabata doğru çeker götürür  Başkası bizi bilmesin, görmesin, tanımasın diye, yalnız harabat erenleriyle bizi bir araya getirir, onlarla beraber oturtur  10 Ey seher rüzgarı! Bize haber ver; sen geçtiğin yolda, o alev alev yanan, o ateş dolu, o sevda dolu gönlü gördün mü? 0 gönül, yüzlerce yalçın kayaları,graniti ateşiyle yaktı, eritti  11 Efendim, sen bizi artık rüyada bile görmez oldun! Ta gelecek seneye kadar bir daha bizi göremeyeceksin  Ey gece; her dem bize bakıp duruyorsun ama, sen seherin aydınlığı olmadan bizi göremezsin  12 Ey sevgili, geceleri gökyüzünde dolaşan ay senin çevreni bulamamıştır  Geceleri seni bulmak için uğraşana, dönüp dolaşana senin ayından armağanlar gelir  Her ne kadar şafağın çevresi, al yanaklı ise de, bu onun tabîi renginden değil, senin sapsarı yüzünün güzelliğinden mahcup oluşundan, utanışındandır  13 Bir ömürdür ki, senin gül bahçeni görmedik  0 mahmur, o insanın aklını başından alan nergis gözlerini seyretmedik    Vefa gibi halktan gizlenmişsin, nice zamandır ki biz senin güzel yanaklarını görmedik  14 Ey dost! Dostlukta sana çok yakınız  0 kadar ki nereye ayağını bassan, sevine sevine o yerin toprağı oluruz  Sevgilim, aşıklık mezhebinde reva mıdır ki, alemi seninle görelim de seni görmeyelim? 15 Ben bir müddet taklit ile kendimi bildim, kendimi beğendim  Ben o vakitler kendimde idim ama, asıl kendi varlığımı sezememiş, anlayamamıştım  Çünkü, o zaman ben kendimi görememiş, kendimi tanıyamamıştım  Sadece adımı işitmiştim  Fakat ne zaman ki, kendimden çıktım, benliğimi terkettim;işte asıl o zaman kendimi gördüm, kendimi buldum  16 Ben kendime bazen; "Emîr'im, bey'im" derim  Bazen de tutar; "Ben bir esirim" diye haykırırım  0 haller geldi, geçti  Bundan sonra ben artık kendime gelemem  Zaten kendime gelmemeyi, kendimde olmamayı huy edindim  17 Gönlümü, belanın geçtiği yola koydum  Yalnız senin arkandan koşsun diye, gönlün ayak bağını çözdüm    Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi, ben de teşekkür için ona gönlümü verdim  18 Benim zatım, bahr-ı küll, bütünlük aleminin denizi haline gelince, zerre-lerin güzelliği, Hakk'ın yarattığı bütün varlıkların hoşluğu, nizamı, bana aydınlanıp görünür  Ben ilahî tecellilerin heyecanına kapılırım da bütün vakitlerimin bir vakit olması için, aşk yolunda gece  gündüz mum olup yanmak isterim  19 Beni önce binlerce lüfuf ile okşadı  Sonra tuttu binlerce kahır ile, binlerce dertle beni eritti    Benimle, sevgisinin zarı gibi oynuyordu  Ben, benliğimden geçip o olunca, ben onda yok olunca, beni bırakıp gitti  20 Benim aşktan başka bir arkadaşım yoktu ve olmadı  Ne dünyaya gelme-den önce, ne de daha sonra aşksız yaşadım  Canım içimden bana şöyle sesleniyor: Ey aşk yolunun olgun yolcusu, bana kapıyı aç! 21 Ben zerreyim, sen benim güneşimsin; ben gam hastasıyım, sen tam benim ilacımsın! Kolsuz, kanatsız arkanda uçar dururum, sanki ben bir saman çöpü olmuşum, sen de benim kehribarımsın  22 Ey durmadan akıp giden gözyaşı; gönlümüzdeki sevdayı artıran güzelimize, o bağımız, o baharımız, o hoş seyran yerimize de ki: "Birlikte geçirdiğimiz gecelerimizden bir geceyi anınca, edepten dışarı çıktığımızı düşünerek tasalanmasın, bizi mazür görsün" 23 Sevgilim, senin gönlün, inci ve mercan denizidir  Sen  incileri, mercanları dağıtmaya, saçmaya bak! Az harcayan nekeslere hak yolu kapalıdır  Ten, sedef gibi ağzını açmış da ah ederek diyor ki: "Canın yol bulamadığı bir yere ben nasıl sığarım?   " 24 Senin canında bir can vardır  Sen o canı ara! Senin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır  Sen o incinin madenini ara! Ey hak yolunda yürüyüp giden süfî! Eğer arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, kendinden dışarda arama! 25 Dünyaya ait duygular, üzüntüler senin gözlerini karartmış da; bahtsız insanların acılarını, günleri kararıp giden kişilerin kederli hallerini, gözyaşlarını göremiyorsun  Cehennemde yananlann feryadları, uzaktan duyulmaz    Gönle huzür veren, cana can katan güzelleri sevdiğini ne diye iddia ediyorsun? Aşk kendini alçaltanların kandır, iyi nam sahiplerinin aşk ile ne işi var? 26 0 meftunun, o tutkun aşıkın gözlerini, sevgilisinin gözünde gör, seyret! 0 kudretine son olmayan, o yaratma gücüne akıl ermeyen, nasıl yarattığı anlaşılamayan Allah'ın halk ettiği güzelliklerde, gösterdiği nükteyi, manayı, inceliği iyice duy, anla sonra da, o nergis gözlerin içtiği hepsinin de benim gözlerimden aktığını seyret, gör! 27 Güzel huylu, sevgilimi denedim, o büyük bir ırmak gibidir, bulanık sel suları, onu asla bulandıramaz  Ben bir gün bile onun kaşlarını çatık görmedim  Onu, tıpkı ölümsüz (fanî olmayan) hayata benzetirim  28 Zaman halktaki bu birbirine hiddetle söz söylemeyi, kırıp geçirmeyi, şu gürültüyü patırtıyı kısa keser  Ölüm kurdu, bu sürüyü birbirine katar, parçalar gider  Herkesin başında bir gurur, bir ululuk vardır  Fakat ecelin sillesi, günü gelince her kafaya iner  29 Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana değmesin  Ey cihanın gözbebeği, kem göz senden uzak olsun  Sen göklerin de canısın, yerin de!   Canına, rahmetten, rahattan başka bir şey dokunmasın! 30 Ey gönül; gönlümüzün dumanı sevdamızı belirtir, sevdamızdan haber venr: Ey gönül gönülden tüten dumanın, aşkla yanan, yakılan gönlün dumanı olduğu apaçık görünür  Ey gönül; bir gönlün kandan dalgalanması, o gönlün gönül değil, belki bir aşk deryası olduğunu gösterir  31 Dostun hayali bizimle oldukça bütün ömrümüz seyirle, seyranla geçer, mutlu bir hayat yaşarız  Ey gönül; gönül nerede muradına ererse, sevdiğine kavuşursa, oradaki bir diken, binlerce hurmadan daha iyidir, daha hoştur  32 Atımız, aşk yükleriyle, yokluk diyanndan yola çıktı  Gece idi, fakat gecemiz karanlık değildi, vuslat şarabiyle hep aydınlanıyordu, mezhebimizde ha-ram olmayan aşk şarabından, dudaklarımızı, yokluk sabahına kadar asla kuru bulmayacaksın  33 Mademki Cenab-ı Hakk tezce ayrılmamızı yazmıştı  Bizim o kavgamız, o tiksinmemiz ne içindi? Kötü idiysem zahmetten, sıkıntıdan kurtuldum; iyi idiysem, seninle birlikte yaptığımız konuşmaları, tatlı sohbetlerimizi yad et, an! 34 Peygamberimizin yolu, izi aşktır  Biz, aşk oğullarıyız  Aşk, bizim anamızdır  Ey ten çadırında gizlenen anamız, sen bizim hakikatı örten, gerçeği göremeyen tabiatımızdan, nefsimizden 35 Gevherimiz, mayamız, la'l renkli şaraplarla yoğruldu  Kadehimiz, çok şarap içtiğimizden ötürü elimizden şikayete, feryada geldi  0 kadar çok mey üstüne mey içiyoruz ki, ne biz şarabın başından ayrılıyoruz, ne de şarap bizim başımızdan ayrılıyor  36 Eğer ben ölürsem, beni ölü olarak alın, götürün, sevgilime teslim edin  Sevgilim, eğer benim pörsümüş, çürümüş dudağımı öper de, ben o anda dirilirsem sakın şaşmayın  37 Sevgilim! Ne vakte kadar bize, uzaktan seyirci olacaksın? Biz, çare bulucuyuz  Aşk bizim çaresiz bir zavallımızdır    Can kimdir? Beşikte yatan aciz bir çocuğumuz  Gönül kimdir? Bir garip, avare konuğumuz  38 Bazen temizliğimizi melekler kıskanırlar, bazen korkusuzluğumuzu, yap-tığımız kötü işleri görür de, Şeytan bile bizden kaçar  Şu topraktan olan tenimiz, Hakk'ın bize lutfettiği emaneti taşımaktadır, çevikliğimize, gücümüze, kuvvetimize aşk olsun  39 Bizim topraktan yaratılmış olan tenimiz, göklerin nürudur  Bizim hak yolundaki çevikliğimizi melekler kıskanırlar  Bazen bizdeki temizliğe melekler imrenirler, haset ederler  Bazen de, hayasızlığımızdan, kötülüğümüzden şeytanlar kaçar  40 Sevgilim, incir satan bir kişiye, hangi iş daha iyidir? Ey can kardeşim, elbette, incir satmak daha iyidir  îşte bize de yaraşan, iyi gelen şey, sermest yaşamak, mest ölmektir  Sevgilim, mahşere de koşa koşa mest olarak varmaktır  41 Tanbur; "Tentenen" diye inlemeye başlayınca ten zindanında mahpus olan gönül, elsiz ve ayaksız zincirini koparmaya koyulur    Çünkü tanburun nağmelerinin mehtabında, gizlenmiş birinin sesi, ona; "Ey yolunu şaşırmış, ayrılık hastalığına tutulmuş gönül, gel!" diye seslenir  42 Seni, kimseye muhtaç olmadan tek başına yaratan o eşsiz varlık, seni sevda içinde tek başına bırakmaz   Kendi içine kapanıp hayaller, düşünceler meydana getirdiğin evde, yani senin gönül evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü eş, dost belirtir  43 Seninle birlikte olduğum zaman, sevgiden, dostluklar yüzünden uyuyamam  Sensiz olduğum vakit de, inler dururum, üzüntüden gözümü kapaya-mam  Şaşılacak şey   Her iki gece de uyanığım, fakat bu iki uyanıklığın arasındaki farkı sen gör! 44 Ey dönek huylu felek, türlü kötülüklerle, hile ile gönlümün rahatını kaçırdın, bana ne oyunlar ettin! Ama bir gün beni senin sofrana oturmuş, ay gibi nürdan kaseler yaparken görürsün  45 Aşk ateşinden dünyada sıcaklıklar vardır  Aşkın vefa sütünden cefa bile yumuşar  Güneşin bile utandığı bir ay'dan utanmayan kişi, ne utanmazdır, hem ne utanmaz! 46 Ey güneş gibi eşsiz olan sevgili, gel! Senin güzel yüzün olmadıkça, bağ da, yapraklar da sarı sarıdır  Gel, sevgilim gel! Dünya sensiz, tozdur, topraktır  Şu meclis  şu neşe, şu zevk alemi, sensiz tatsızdır, soğuktur  47 Gel sevgilim, senin güzel yüzünün nüm ışığı örtülecek, gizlenecek bir nür değildir  Senin güzelliğin, erlik suyunda meydana gelmiş bir güzellik değildir    Gel, sevgilim; kendini öfke perdesi içinde gizleme!   Gel; gel ki senin güzelliğin gizlenecek güzellik değildir! 48 Ey her ağacın, her bağın, her otun yeşilliği, tazelik ve baharı! Ey benim devletim, bahtım, yüceliğim!   Ey yalnızlığım, ey sema'ım, ey ihlasım ve riyam!   Gel; gel ki sensiz, sen olmadıkça bütün bunların hepsi sevdadan ibarettir! 49 Efendim, mevlam! Ben eskiden işlenmiş günahlara, geçmişte yaptıklarıma tövbe ederim  Telef olmuş, yok olup gitmiş bir aşıkın özrünü kabul etmez misin? Benim pişmanlığım, her ne kadar senin bol kereminden, merhametinden kendi varlığıma yönelmek ve cömertliğini incitmekse de, efendim, Allah'ım beni affet, beni affet, beni affet! 50 Bizi dirilten o dost, ne kadar temiz, ne kadar tatlıdır, ne kadar hoştur, güzeldir    Biz insanlar, ruhlardan, gönüllerden ibaret idik, bedenlerimiz yoktu  0 aziz dost, bedenlerimizi, ruhlanmıza konuk evi olarak yarattı  0 dostumuz, o efendimiz, lutfeder, kerem buyurursa bizi affeder, nasıl önceden yarattıysa, gene yaratır, bizi tekrar diriltir  51 Aşk geldi, beni her şeyden, herkesten ayırdı, beni maddî isteklerden alıkoydu, üzdü, perişan etti  Sonra bana acıdı, lütfetti ihsanlarda bulundu, beni okşadı  Allah'a şükürler olsun ki, şeker gibi vuslat suyunda eritti, beni kendine kattı  52 0 dost, beni sevgi ile, nazla, çeşit çeşit nimetlerle besledi  Etten, deri ve damarlardan dokunmuş çok değerli bir kumaştan arkama usta bir terzinin diktiği süslü püslü bir elbise giydirdi  Aslında, tenimiz bir hırkadır  Onun içinde bulunan gönül, süfî bir derviştir  Şu gökkubbesinin içindeki bütün alem, bir ibadet yeridir  Şeyhimiz de O'dur  53 Seni kucaklayamadığımdan beri ağlıyorum  Ağlamadan kaldığımı gören yok! Sen canımda, gönlümde ve gözümdesin, bu sebeple unutulmamaktasın  Allah için sen de beni unutma! 54 Bu sendeki gurur ne kadar artacak? Çeşit çeşit görünüşünün hayali, sende daha ne kadar sürecek?   Sübhanallah, sende şaşılacak bir tavır, anlatılamayacak bir iş, bir hal var  Ben sana "hiç" diyeceğim ama, sen "hiç" de değılsin  Bu kendini bir şey görmen, hep senin zannın, vehmindir  55 Hakk'ın nüriyle nürlanma kabiliyeti olan gönül sahibinin canı, Hakk'ın sırlarıyla dolar  Sakın benim etten, kemikten, deriden ibaret olan tenimi, o sırlardan habersiz tenler arasında sayma! Çünkü bu ten, Hakk'ın ihsan ve lütuf denizine girdi, baştan başa lütuf ve ihsan kesildi  56 Allah'ı zikretmekle, değerli bir insanın değeri artar, nürlanır  Yolunu kaybetmiş kişiyi zikir, hakîkat yoluna getirir  Her sabah, her akşam, her namazda, bu "La ilahe illallah" (=Allah'tan başka mabud yoktur) sözünü kendine vird edin  57 Eğer yaşıyorsan, canın varsa, gel, orada can feda et! Oradaki sen, buraya gelmeden önce orada idin  Orası senin asıl vatanındı  Can bir nükte duydu, bir buyrukla o yerden ayrıldı, buraya geldi  Burada yüzlerce nükte duyduğu, yüzlerce işaret aldığı halde nasıl oldu da o yere dönmedi? 58 Eğer kendini, gerçek varlığını bulmak istiyorsan, kötü huylarından, nefsanî arzularından kurtul! Kendi maddî varlığından dışarı çık! Dereyi bırak, Ceyhun doğru gel! Feleğin yükünü öküz gibi ne diye çekip duruyorsun? Bir takla at, sıçra feleğin üstüne çık! 59 Hakk yolunda ten pamuğundan can esvabını ayıran o efendi Mansur idi  Aslında Mansur; "Ben Hakk'ım!" demedi, bu sözü Hakk dedi  Mansur nerede;bu söz nerede? Bu sözü söyleyen Hakk idi, Hakk idi  60 Gene gel! Gene gel! Her ne isen olduğun gibi gene gel! Hakk'ı tanımıyorsan, ateşe tapıyorsan puta tapıyorsan gene gel    Bu bizim dergahımız, evimiz umutsuzluk evi değildir  Yüz kere tövbeni bozmuşsan gene gel!  Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhümun Şemsî 1342 (1963) senesinde Tahran'da bastırdığı ve benim tercümeme esas teşkil eden Ruba 'î Dtvanı'nda ve bendenizde bulunan başka yazma ruba'îler arasında bulamadığım bu ruba'înin Hz  Mevlana'ya ait olmadığını soyleyenler varsa da, Mevlana'dan bahsedilen her yerde, her toplantıda sanki bu büyük velînin başka güzel şiirleri yokmuş gibi hep bu ruba'i tekrar edilip durulur  Kimin olursa olsun, bu ruba'î: "Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez  Allah bütün günahları bağışlar  Çünkü o çok bağışlayan, çok esirgeyendir  " (39/53) Ayet-i kerîmenin izahından ibarettir  Hoşumuza giden "Yüz kere tövbeni bozmuşsan yine gel!" sözü, "Ümitsizliğe kapılma! Allah'ın rahmetinden ümit kesme!" manasına gelmektedir  Yoksa Hz  Muhammed(s  a  v  )'in yolundan kıl kadar ayrılmayan Hz  Mevlana, tövbeyi sık sık bozmanın Hakk'a karşı küstahlık olduğunu elbette bilmektedir  Çünkü bir hadîslerinde alemlere rahmet olan büyük ve eşsiz Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: "Günah işlemekte ısrar ettiği halde günahlardan tövbe eden kişi, adeta Allah ile alay etmiş olur  " Yahya b  Muaz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra işlenen bir günahı, tövbeden evvel işlenmiş yetmiş günahtan daha çirkin görürüm  " diye buyurmuşlardır  İran'ın yetişirdiği en büyük şairlerden Şîrazlı Hafız merhum da gönül kırmanın büyük bir günah olduğunu anlatmak için miibalağalı bir ifade ile: "Kimsenin kalbini kırma da, ne yaparsan yap! Bizim şerîatimizde bundan başka bir günah yoktur  " derken; "Gönül kırma da, her türlü kötülüğü yap!" mı demek istemiştir? Yukarıdaki ruba'îyi okurken bu husüsu da düşünmek gerekir  61 Rebab, îsrafîl'in nefesiyle seslenmede, feryad etmededir  Bu sebepledir ki, rebabın sesi, aşk ateşi ile kavrulan gönülleri diriltir  Onlara yeniden can verir, onları gençleştirir  Zamanın iyi ettiği sevgi yaralan kanamaya başlar, batıp yok olan sevdalar küçük balıklar gibi bir bir suyun dibinden yukarıya çıkarlar  62 Ya Rabbî! Ya Rabbî; rebabın tesbihi hakkı için! Çünkü rebabın tesbihinde yüzlerce soru, yüzlerce cevap vardır    Ya Rabbi; yanmış, kavrulmuş gönül, yaşlarla dolu göz hakkıyçün söylüyorum, biz, küpteki şaraptan daha çoşkunuz  63 Biliyor musun, şu rebabın sesi ne diyor? Diyor ki: "Benim arkamdan gel;beni takip et de yolu bul! Çünkü doğruya varmak için yola çıkmışsın ama, eğri bir yol tutmuşsun    Çünkü sormakla cevaba yol bulunur  " 64 Bugün de her gün gibi yine harabız  Yine harab olmuşuz  Endişe kapısını açma! îçli feryadları ile, yanık sesiyle bize her şeyi unutturan rebabı eline al, çalmaya başla! Her zerrede, her şeyde kainatı yaratanın kudretini görenler ve onun ilahî güzelliğini kendilerine mihrap edinenler için, yüz çeşit namaz, yüz çeşit rükü, yüz çeşit secde vardır  65 Bizim sarhoş olmamız için, şaraba ihtiyacımız yoktur  Meclisimizin neşelenmesi için çeng ve rebab da istemeyiz! Biz gönül alıcı bir güzelin yüzünü görmeden, hoş sesli çalgıcıyı dinlemeden mest olmuşuz, kendimizden geçmişiz  66 Bizim şarabımız, kadehsiz olarak sunulmaktadır  îçimize bir ateş düşmüştür, yüreğimiz yanıp tutuşmaktadır  Fakat, bu gönül yangınının dumanı görülmemektedir  Aşk rebabının feryadı, inlemesi gerçek sevgilimizin, gönül sultanımızın yayından, O'nun mızrabındandır  Sakın; "Bu rebabdır, bu sesi rebab çıkanyor  " deme! 67 0 eşsiz, parlak incinin hayali gözümün önüne geldi  0 anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım  Gözyaşlarım akarken içim yanıyordu  Heyecandan şaşırmıştım  Gizlice gözümün kulağına dedim ki; "Biliyor musun? Gelen konuk çok kıymetlidir, çok azizdir  Ona bol bol aşk şarabı sun!" 68 Sübhanallah! Ey parlak, ey eşsiz inci! Seninle ben, her hususta birbirimize aykırı düşüyoruz  Ben, senin bahtınım, beni hiç uyku tutmuyor, geceleri uyuyamıyorum  Sen ise, benim bahtımsın, uykudan kendini alamıyorsun, hiç uyanmıyorsun  69 Düşünme! Boş yere kafanı yorma! Kendini uykuya ver, uyu! Çünkü düşünce, gönlün ay yüzüne perde olur  Gönül ay gibidir  Düşünce bulut olur, onu örter, nürunu gizler  Bu sebeple gönülde düşünceye yer verme, düşünüp taşınmayı suya at! 70 Uyku geldi, göze girmek istedi fakat gözde yer bulamadı  Çünkü, göz senin sevdan yüzünden ateşler içinde kalmış, yaşlarla dolmuştu  Göze giremeyen uyku, bu defa gönle doğru gitti  Civa gibi yerinde duramayan kararsız bir gönül buldu, sonra o, tene doğru yol aldı, oraya yerleşmek istedi, orayı da harap, hem de çok harap gördü  71 Ey uyku! Sen tadı hoş, içilmesi hafif bir ab-ı hayat bile olsan, bu gece bizim yanımızda işe yaramazsın, senin bizimle işin yok  Ey uyku, başındaki saç sayısınca başın olsa, bu gece bir baş kadar işe yaramaz, kendi başını bile kaşıyamazsın  72 Sakî! Cananın güzel yüzü aşkı için, sevabına bana o toprak ve su görme-yen aşk şarabından sun! Ben beden hastası değilim, hastasıyım  Ben, şerbeti ne yapayım? Sen bana şarap sun, şarap! 73 Gece geldi  Şu gönüldeki yanışın acaba sebebi nedir? Ben sanıyorum ki, tanyeri ağardı, acaba gündüz mü oldu? Şaşılacak şey! Aşkın gözüne ne gece sığar, ne de gündüz    Şu aşkın gözü acaba, gözleri mi bağlıyor    însanı görmez hale sokuyor  74 Sen öyle güzel, öyle eşsiz bir varlıksın ki, gökler bile seninle neşelenir, seninle güler  Hal böyle iken, eğer bir insan tutar da sana aşık olursa, buna şaşılır mı? Bu sebeple sen beni istesen de, istemesen de, ben yaşadığım müddetçe sana, kul köle olacağım  75 Sen bu gece birdenbire perdeleri kaldır! Korku ve endişeyi üstünden at! îki dünyadan da tamamiyle vazgeç, onlarla zerre kadar ilgilenme! Dün sen candan ve gönülden bahsetmiş, onlardan şikayette bulunmuştun  Bu gece ben onları yakaladım  Canı öldürülmüş, kesilmiş bir halde, gönlü de ağlar ve inler bir durumda önüne bırakıyorum  76 Sırlara dalanlar, sırlar içinde varlıktan kurtulanlar, bu gece, kendilerinden geçmişler, sevgili ile perde arkasında, halvette oturmuşlardır  Ey yabancı varlık! Aşk yolundan çekil, bu gece yabancıların aramızda bulunması bizi üzer, bize zahmet verir  77 Dostların hatırı için bu gece uyuma! Gecenin kulağını tut, bük, uyuma! "Fitnenin uyuması daha iyidir  " derler  Sen de bir fitnesin  Fakat senin gibi güzel bir fitnenin uyanıklığı daha iyidir  Bu sebeple acele etme, uyuma! 78 Ey talihimi, bahtımı uyandıran sevgili uyuma! Ey ilkbaharın, ey giil bahçesinin rengi, parlaklığı uyuma! Ey kanlar içen nergis göz! Bu gece zevk gecesidir, neşe gecesidir, sakın uyuma! 79 Ey ay yüzlü, böyle bir gecede ay gibi sen de uyuma! Şu dönüp duran gökkubbe gibi dönmeye başla, uyuma! Bizim uyanıklığımız, alemi aydınlatan ışık olur, çerağ olur  Sen de bir gece ışığı bekle, onu koru, gözet uyuma! 80 Ey yar, senin gibi bir sevgili yoktur! Senin benzerin bulunmaz  Her iş seninle yola girer, senden düzenlenir  Sen uyuma! Bu gece senin güzel nürlu yüzünden yüzlerce ışık parlayacak, etrafı aydınlatacaktır  Zaten sen bizim içimizdesin, sakın,uyuma! 81 Ey sevgili, yine bize yakınlık göster, dostluk et, bize yar ol! Bizi sensiz bırakma, uyuma! Ey sarhoş bülbül, gül bahçesinde uyuma, garip olan, kimsesiz bulunan dostalan düşün, onları gözet, koru, uyuma! Bu gece, lutuf gecesi, bağış gecesi, ihsan gecesidir, sakın uyuma! 82 Eğer sonsuz bir hayat ve mutluluk istiyorsan, uyuma, dostun aşk ateşiyle yan, yakıl, uyuma! Yüzlerce gece uyudun, ondan ne elde ettiğini, ne kazandığını gördün  Allah için olsun bu gece sabaha kadar uyuma! 83 Ağza sığmayan lokmayı iste! Rüh gıdası gönül lokması ara! Kitaplarda yazılı olmayan ledün ilmini ehlinden öğrenmeye çalış! Cenab-ı Hakk ile kamil insanların, ermişlerin gönülleri arasında öyle bir sır vardır ki, Cibril bile oraya girip o sırrı öğrenemez  îşte sen o sırra aşina olmaya gayret sarfet! 84 Dînî vazifelerini yapmadan, iyj, yararlı bir insan olmadan Cenneti isteme! Hakk'a layık bir kul olmadan, onun lütfuna, ihsanına nail olmadan Süleyman mülkünü taleb etrne  Mademki, işin sonunda ecel vardır, ölüm bir gün gelip yakana yapışacaktır, hiç bir müslümanın hatta hiç bir insanın kalbinin incinmesini arzu etme! 85 Müşkülünü çözen, seni hakikata ulaştıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, öğrenmeye çalış  Aklını başına al da, şu dünyayı, yani var gibi görünen yoğu bırak, yok gibi sandığın varı iste! 86 Bu gece, dosta kavuştuğum için sevinç içindeyim, pek mutluyum  Bu gece ayrılık kaygısından kurtuldum  Dostla kucaklaştık, sarmaş dolaş olduk  Bu uğurlu, bu mes'ud anlarda gönlüme sesleniyor, diyorum ki; "Allah bana acısa da, bu gecenin anahtarı kaybolsa; ne olur; sabahın kapısı açılmasa  87 Bu seher vakti esen rüzgar, Hakk aşıklarının gönüllerindeki sırlara aşinadır  Bu uğurlu zamanda sen de uyuma  Bu zaman yalvarma, yakarma zamanıdır, uyuma zamanı değildir! îki cihanın halkına, ilahî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır  Fırsatı kaçırma, yatıp uyuma! 88 Ansızın bir şeker kamışı bitti, filizlendi, birdenbire böyle bir ab-ı hayat kayna¤¤¤¤¤ coştu  Ansızın padişahlar padişahından lütuflar, ihsanlar, sadakalar gelmeye başladı    Hz  Mustafa'nın aziz ve mukaddes ruhunun şad olması için 89 Biz aşkın aşıkıyız  Çünkü aşk kurtuluştur  Can Hızır gibidir  Aşk ise ab-ı hayata benzer  Aşk padişahından beratı olmayana yazıklar olsun! Hayvanın, aşkı besleyen, ruha gıda olan manevî tatlılıklardan, can şekerinden ne haberi olacak?   90 Sıfatların şekline, rengine bağlanmış olan o ruh, Hz  Mustafa'nın nüruyla zat-ı ilahîye yükseldi    0 rüh Hakk'ın zatına doğru yükselirken, sevincinden, Hz  Mustafa'nın rühunun şad olması için salavat getirmeye başladı  91 Her iki gözüm, o mahmur gözlerinden mest olmuştur  Şunu anla ki, senin aşkından, senin elinden ben elden çıktım  Bari bana uy da sen de başını salla, peki de! Başında aşk havası esiyorsa, bu haller sende de vardır  92 Yarla hoş geçinen kimse yarsız kalmaz  Müşterisi ile uzlaşan tacir, müflis olmaz  Ay geceden ürkmediği, karanlığından kaçmadığı içindir ki nürlandı  gül, o güzel kokuyu dikenle hoş geçinmekle kazandı  93 0 padişah, kötü huylu kullarından yüz çevirmez  Senin gibi yüzlerce kulunun suçuna, edepsizliğine bakmaz  Bu sözü sen söyleme, bunu onun deniz gibi sonsuz olan lütfu söylesin  0 öyle merhamet sahibidir ki, bizim kötülüğümüzden kara şeytan kaçar da, o kaçmaz! 94 Gönlüm beni kavgaya düşürdü, kendisi kaçtı gitti  Beni yalnız bıraktı  Can halime acıdı geldi  Fakat sevdamı görünce, o da dayanamadı, kaçtı  Bu defa ürküp Zühre yıldızı, benim feryadımı duydu, gökten yere indi, yanıma geldi  Beni ateşler içinde bulunca, korktu, acele ile sazını yere bırakarak o da, kaçtı gitti  95 Rüzgar geldi, bahçede içki içenlerin başlarına güller saçtı  Yar geldi, dostların kadehlerine mey doldurdu  0 taze sünbül gibi kokan saçlar, güzel kokular satanların karına engel oldu  0 mest nergis gözler, aklı başında olanların kanlarını döktü  96 Yağmur, aşkla gönlü yanan, birisinin başına yağıp durmadaydı  0 kadar çok yağdı ki, aşık hemen eve kaçtı  Bu hali gören hoş bir kaz, kanadını çırparak dedi ki: "Yağmuru benim üstüme yağdır, çünkü Allah benim canımı sudan yarattı, benim su ile ülfetim vardır 97 Sevgilim! Gönül seni anınca şenlendi, neşelendi  Allah'a yemin ederim ki, o neşeyi, zevki şaraptan almayı düşünmedi de elindeki kadehi içmeden yere döktü  Gönül sensiz kendini cansız ölü bir kalıp gibi gördü  Zaten candan kaçanın layıkı da işte budur  98 Rüzgar, sevgilinin dağınık saçlarını okşayınca, ay, o güzelliğe hayran olur da, ona candan dua eder: "Ömrün uzun olsun!" der  Ey bana öğüt veren kişi, aşktan, gönlümün aldığı manevî zevki, sen de tatsaydın, beni bırakır, kendine öğüt verirdin! 99 Güzelim! Senin zaten bahanen azmış gibi, şimdi de "uykum geldi" bahanesiyle bizden kaçarsın değil mi? Hoşça yat, uyu! Ben seher vaktine kadar, gözümü kapamadan, senin uykuya bulanmış nergis gözlerinden feryad edip durayım  100 Senin içinde bulunan, o çok yakın dostun, sana hayat veriyor, seni yaşatıyor, sana konuşma, hissetme, düşünme gücü lutfediyor  Hatta, hareme, o güzel, o rühanî yerlere ulaşmak ümidini de veriyor, sen son nefesine kadar onun sunduğu meyi iç, çünkü o işveden değil, kereminden bunu sunmaktadır 101 0 nedir ki, sürete, şekle lezzet ondan gelir? 0 ne şeydir ki, onsuz şekil de kederlidir, bulanıktır, süret de? 0 şey, bir an olur ki süretten gizlenir  Bir an olur ki mekansızlık aleminden sürete akseder, şekilde parlar, görünür  102 Ey cahil nefsinin havasına uyan kişi! Ey başkalarının halinden ibret almayan! Senin bütün hayrın, su içilecek yere bir tas koymaktan ibaret  Sen istiyorsun ki, bu tastan bütün şehir halkı senin hayrına su içsinler, kansınlar değil mi? 103 Ay yüzlü sevgilim, bugün ellerini çırpa çırpa gelmiş, can gibi gelmiş; can, nasıl hem apaçık meydanda, hem de gizli, görünmez ise, o da öyle gelmiş  Sevgilim, kendinden geçmiş, hoş neşeli ve aman bilmez bir halde gelmiş  0 öyle geldiği için ya, ben de bu haldeyim  104 Bugün nasıl bir gündür ki, güneş, hergünkü gibi parlamıyor? îki misli kuvvetli parlıyor  Bugün ayrı bir gün, günlerden hiç birine benzemiyor  Bugünkü günde başka bir tecellî nüru görünüyor  "Ey aşıklar, ey gönüllerini yitirmiş kişiler! Size müjdeler olsun, bugün sizin gününüz diye gökten yeryüzündekilere sesler gelmede, saçılar saçılmada  105 "Hayatta olduğum müddetçe, eğri gitmeyeyim, doğruluktan ayrılmayayım  " diye tevbe ettim  Fakat eğriye, doğruya bakıyorum ve her baktıkça görüyorum ki; bütün eğri de doğru da, sevgilimizin doğru ve eğrisidir  106 Bu evde bir ışık vardı, ne oldu? Şimdi nerededir? 0 ışık gözde idi  Şimdi gönüllerdedir  Hoş bir hayal gibi geldi, gönülde oturdu, kalktı  Hayır, hayır gönülden gitmedi, hala da bizim gönlümüzün içindedir  107 Ne aşağıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir? Ne bizsiz, ne de bizimle olan değerli nesne, nerededir? Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur  Ama gören nerede? 108 Dünyada sabırsız, aşıktan daha bîçare, daha zavallı kim vardır? Çünkü bu aşk, devasız bir derttir  Aşk gamının dermanı, ne cimriliktir, ne de riyadır  Gerçek aşkta, ne vefa vardır, ne de cefa    109 Bazı insanlar vardır ki, gamlıdırlar, bu gamın nereden geldiğini bilmezler  Bazı insanlar da vardır ki, neşelidirler, onlar da bu neşenin Hakk'tan geldiğini bilmezler    Ne kadar solda, sağda bulunanlar, eğri, doğru yolda yürüyenler vardır ki, soldan, sağdan, eğriden, doğrudan haberleri bile yoktur  Ne kadar;"ben ve biz" diyenler vardır ki, onların da "ben ve biz"den haberleri yoktur  110 Gayb aleminin atlısı geçti, gitti  Onun geçtiği yerden bir toz bulutu yükseldi  0 atlı, yerinden gitti, fakat kopardığı toz hala orada yerli yerinde duru-yor  Ey Hakk'ı ve hakikati arayan kişi, sen sağa, sola bakma, dosdoğru bak da gör ki o toz koparanın tozu burada, kendisi ise ölümsüzlük, sonsuzluk alemindedir  111 Dediler ki: "Her tarafta, altı yönde de hep Hakk'ın nüru parlamaktadır  " Halk; "Hani o nür nerede?" diye feryada başladı  Gerçeği göremeyen kişi, sağa, sola her yöne baktı, bir nür göremedi  Bunun üzerine, ona, dediler ki;"Bir an için olsun sağsız, solsuz olarak bak! 0 vakit, o nüru görürsün  " Her zerre, aç bir insan gibi Hakk'ın sofrasına oturmuş, yiyip içmededir  Bütün varlıklar, hiç durmadan, o sofrada yeseler, içseler yine de yiyecekler eksilmez  0 sofra ebedî olarak açıktır, kaldırılmaz, olduğu gibi yerinde durur  Hal böyle iken, bu ezel sofrası başında, halk her ne kadar aç gözlülüklerinden bırbırleri ile çekişirler, kavga ederlerse de, yaratıldıkları günden bugüne kadar yedıkleri gibi, hala da yemektedirler, yine de yiyeceklerdir  Sofra kaldırılmamıştır  Olduğu gibi durmaktadır  113 Ey dost, böyle yapma, bugünlerin bir de yarını vardır  lyilik de, kötülük de gün gibi görünür, meydana çıkar  Aşıklık mezhebinde hainlik reva değildir  Ben doğru gideyim de sen eğri gidesin, bu doğru değildir  114 Birisi diyordu ki: "Güzeller güzeli bir peri var, fakat ortada yok, görünmüyor, mekandan münezzeh olan o mukaddes can acaba nerededir? Nerede bulunmaktadır?" Iki cihan da onun nimetleriyle orucunu bozmadadır  Fakat, ağızsız, damaksız oruç bozmak ancak ona mahsustur  115 Seni rüyamda gördüğüm o gece geçip de gündüz olunca, gönül gündüz gibi, kavga ve gürültü ile dolar    Dün gece rüyasında Hindistan'ı görüp de ayağının bağını koparan fili tutmaya kimin kuvveti, gücü yeter? 116 Ay yüzlü sevgilim, daima sağ taraftan parlar, sağ taraftan yüz gösterir, doğardı  Bir gün ona; "Sola bakmak haramdır, hatadır  " dedim  Bu defa o ay;yüzlüm, sol tarafını da süsleyince, sol yönünü de nürlandırınca dedim ki; "Sol da, sağ da, sağlar da, sollar da hep sevgiden ibarettir  her tarafta, her yerde Hakk tecellî etmektedir  117 Senin aşkın neden böyle hikmet sahibi, pek bilgili ve hünerli? Sevgin ve şefkatin neden böyle sağlam ve sarsılmaz bir halde? Aşk, eğer hoş ve güzel değilse neden onun üstüne böyle titriyorum; onu çok seviyorum? Eğer aşk, hoşsa, güzelse bu feryadlar, bu sızlanmalar, bu şikayetler neden? 118 Bana dediler ki: "Sende olan bütün bu dertlerin bu acıların sebebi nedir? Bu feryadlarm, bu yaygaraların, bu gürültülerin, bu solgun yanakların sebebi nedir?" Dedim ki: "Böyle söyleme, bunda yanılıyorsun  Git de benim ay yüzlü sevgilimi gör, o zaman müşkülün kalmaz  Bütün bunların nedenini anlarsın  " 119 Eğer gönlün ateşi yoksa, bu tüten duman nedir? Eğer, öd ağacı yanmıyorsa bu buram buram tüten öd ağacı kokusu nereden geliyor? Benim bu var oluşum meydanda iken, aşıkın yokluğu ne demektir? Mumun yanmasından pervane neden hoşlanıyor? 120 Deli oldum, divane oldum  Deli bir kişinin uyuması hatadır  Deli bir insan, uykunun yolu nerededir bilmez ki, onu bulsun da uyusun! Allah uyumaz, o uykudan beridir, arınmıştır  Sen Allah'ı o kadar düşün, o kadar sev ki Allah delisi ol; "Nerde olursan ol, ben seninle beraberim  " sırrına er de, Allah'la yat,kalk    121 Senın bülunduğun yerde hep gam vardır, savaş vardır, cefa vardır, dert vardır, elem vardır  Fakat sen kendinden geçer, Hakk'ta yok olursan, hep 'lütuf vardır, ihsan vardır, vefa vardır  Doğru olursan, neyimiz varsa senin olur  Fakat sen doğru olmasan da, kötülük yollarında yürüsen, ben senin kötülüklerini bile iyilik sayarım  122 Sendeki varlığı yiyip bitiren bu sade ateş, yarının yüzlerce güzelinden, yüzlerce yakışıklı, gösterişli dilberlerinden daha iyidir, görmüyor musun? 0 şehvet ateşi de ne kadar safdır, ne kadar sadedir ama, o sade olan ateşten ne kadar yakışıklı güzeller meydana geldi, yaratıldı    123 Kimde gönül varsa, o bizim dilberimizdir  0 şimşek nereden parlar, han-gi yönden çakarsa, o bizim cevherimizdendir  Allah'ın; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorgusuna karşı "Evet!" diyen, her rühun sevgi ve heyecanını ta-şıyan mana altını, hangi madende olursa olsun, o bizim altınıınızdandır  " Bu ruba'îde A'raf Suresi 7/172-173  ayetlerine işaret vardır  " 126 Felek, bizim kendi re'yini beğenmiş olan tabiatımızın kölesi değildir  Bu cebeple gönlümüzün dileğini dinlememektedir  Şu varlık alemine gelip, bize vokluk sermayesi olmuştur  Onun sayesinde yokluğa ulaşacağız  Perdelerin arkasında gizlenmiş, bizi terbiye eden bir dadımız var  Aslında biz, dünyaya gelmiş değiliz  Bu dünyada yaşar gibi görünen, dolaşan, gezen bizim gölge-lerimizdir  125 Senin elinin, gözünün, ayağının iki olması doğrudur  Fakat gönül ve sevgiliyi ayrı ayrı sanmak hatadır  Bunları ayrı ayrı görmek yanlıştır  Sevgili dediğimiz varlık bir bahanedir  Aslında gerçek sevgili Allah'tır  Kim bunları bir bilmez de iki zannederse ya yahüdîdir, yahut hıristiyan    126 Bu gece, öyle bir gecedir ki, bütün gecelerin rühudur  Bu gece öyle bir gecedir ki, bütün dualar kabul edilir  Bu gece, ihsan gecesidir  Bu gece bağışlarda bulunma, nimetlere erme gecesidir  Bu gece, Hakk'ın sırlarına mahrem olanın gecesidir  127 0 öyle bir güzeldir ki, yüzünün sevdasından arşa kadar velveleler yükseliyor  Gönülde paha biçilmez güzelliği için, yanağının pazarından akseden güfültüler duyuluyor  Onun şarap testisinden canın avucundaki kadehe şarap konurken hoş seda çıkmaktadır  Gönlün boynunda onun saçlarından örülmüş gibi bağlar var  128 Aşıkların bu naraları zevk ve neşe mumunun yüzündedir  Şaşılacak şey şu ki, mum geldi, yanıyor, fakat pervaneden eser yok, görünmüyor  îşte bu mum, öyle bir mumdur ki, gündüzden de, geceden de üstündür  Ey can; koş, koş ki, gönül mumu can istiyor  129 Ey gece! Sen nasıl bir gecesin ki gündüzler sana kul, köle kesilmiştir? Sen bir denizsin, canın canı ise, senin dalgalarının geceleyin gösterdiği bir alevindir, bir korundur  Senin başındaki o aşk ateşi, o fitne, o afet, bu gece, alev alev yanmada ve ışıklar saçmadadır  130 Zamanın devri gelip geçmesi; ve bu ab-ı hayat çeşmesinin hasreti beni öldürdü sanma!   însanı, can düşmanının öldürmesine şaşılmaz, benim asıl şaşırıp kaldığım şudur ki: Beni düşmanımın değil de, canımın canının öldürmesidir  131 Kanlı yaşlarla dolan, gama eş olan, arkadaş olan bir gözden sen, uyku umma, onu uyur sanma! Böyle bir göz nasıl uyuyabilir? Ondaki bu uykusuzluk halinin geçeceğini sanarak, ona; "Uykusu gelince uyur  " diyen kişi! Sen aşktan habersiz olduğun için böyle söylüyorsun  132 Ben tövbeyi ne yapayım? Nasıl tövbe edeyim ki, benim tövbem senin sayendedir, senin lütfunladır? Tövbenin bütün aslı, bütün hasılı senin sermayendir  Huzurunda tövbeden daha büyük bir günah olamaz  Senin büyüklüğüne layık tövbe nerede? Böyle tövbeyi kim yapabilir? 133 Ben seninim, benim isteklerimi yerine getirmen, her hususta beni memnun etmen gerek  Çiinkü bu şehirde herkes senden ve benden bahsetmektedir  îster gönlünü katılaştır, bana sert davran, ister yumuşak ol, beni okşa   Ne olursan ol, ne şekilde hareket edersen et, ben senin o katı gönlünden el çekmem, çünkü seni seviyorum  134 îsteklerimi yerine getirmen, çaresiz gönlümü memnün etmen lazımdır  Çünkü bu şekilde, herkes senden ve benden bahsetmektedir  îster gönlünü katılaştır, bana sert davran, ister yumuşak ol, beni okşa    Sert bir kayanın içinden fışkırıp çıkan tatlı bir kaynak gibi akacak, bana geleceksin  135 Sevgilim! Senin aşkında baş vurduğum her hile hiçe gitti  Senin için boş yere kan ağladım, yandım, yakıldım, acılar çektim; çektiklerimden haberin bile olmadı, bütün bunlar sensiz, hiç olup gitti  Bana verdiğin ızdıraba, düşürdüğün derde hiç bir yüzden, hiç bir kimsedenbulamadım  Aslında, kim bana derman edebilir ki, benim çektiğim derd de bir hiçten ibarettir  136 Sana, g¤¤¤¤¤ ortak bir yar olduğu ümidini verenin sözü yalandır  Sakın bu yalana kanma! 0, seni kandırmak için dil dökmededir, sevinç gününde, iyilik ve varlıklı gününde bütün cihan senin dostundur  Fakat, gam gecesinin dostu pek azdır  137 0 kimseye ki, Allah senin gibi çok güzel bir sevgili lütfetti, ona kararsız, huzursuz bir gönül, bir can verdi    Öyle bir kişiden sakın bir iş bekleme, bir istekte bulunma  Çünkü, Cenab-ı Hakk, ona bambaşka, hiç bir işe benzemeyen, görülmemiş bir iş vermiştir  Onu, aşkla vazifelendirmiştir  138 Mademki etrafımızda bulunan kişileri görmedeyiz, şu halde biz yalnız değiliz, tek bir fert değiliz  Biz bu gerçeği anlamıyor da, sayılara takılıp kalıyoruz  îyiden de, kötüden de haberimiz var, onları da duyuyor, anlıyoruz  Aslında bu anlayış, bu idrak bizim için kötü bir haldir  Bu duygular yüzünden, benlikten kurtulamıyor, kendimizden geçemiyoruz  Kendinden geçmeyen gönül ayak altındadır, işkencededir  139 Bugün bir ben varım, bir de elimdeki sabah şarabının kadehi var    Düşüyorum, kalkıyorum, sarhoş sarhoş dönüyorum  Servi boylu sevgilimle ben mestim, kendimden geçmişim, alçalmışım, ondan başka bir var, bir varlık kalmasın diye, ben yok olmuşum  140 Bir can ki, aşk-şarabını ötelerde, ezelde, rüh aleminde içmiştir; o güzel yüzlünün hakikat bağının üzümünden yapılmış mana şarabını tatmak saadetine ermiştir  0 bağ, o mutlu canın boğazına sarılır da der ki: "Ben, onun kanını dökerim, çünkü, o bizim kanımızı içmiştir  " 141 Ey can sakisi, mutribimize ne oldu? Neden hoş bir ahengle çalmıyor? Onun güzel nağmelerinin yolunu kim kesmiş? Mutrib bilir ki, aşkın iyisi de var, kötüsü de  Aşkın iyisine de, kötüsüne de mutribin yardımı vardır  142 Bize dost olan bir can vardı, o can bize yabancı oldu  Hekim olup hastalıkları iyi eden akıl da, deli divane oldu  Padişahlar, bütün hazineleri yıkık yerlere, viranelere, gömerler  Bizim viranemizse (yıkık gönlümüzse) dostun hazinesinden ötürü virane olmuştur  Dostun ilahî emanetine dayanamamış,yıkılmış, bu hale gelmiştir  143 Gece gözü görmeyen gam, niçin bana sarılmış, yakamı bırakmıyor? Acaba, o kör müdür, yahut beni mi kör sanıyor? Aslında ben gokteyım, şu balçıktan yaratılmış fanî cismim, benim aksimden, gölgemden ibarettir  Suya akseden yıldızı, bir kimsenin sudan çaldığı müdür? 144 Seni zahir gözü ile, baş gözüyle gören, mananı görmeyen, gülünç olmuştur  Seni kendisiyle kıyaslayan yoksulun gözlerinde ne dikenler vardır, ne dikenler    145 Güneşle ısınan, ateşler yağdıran toprak, yemyeşil olur  Çiçeklerle, çimenlerle süslenir  Hele, bahusus o toprak ki, söz söyleyen, uyanık olan toprak olursa    0, neler nelerle süslenmez  Geline benzeyen şu toprağın, kendini süsleyenden haberi yoktur  Ne de hoş, tuhaf habersizlik! Kendini süsleyenden, uyandırandan haberi yok  146 Geceleyin yürü, gece, sırlar rehberidir, herkes uyurken, ilahî aşk sırları, mana zevkleri gönle gelir  Çünkü geceleyin gönlün kapılan açılır, yapılan işler, yabancıların gözlerinden gizlenir  Geceleyin, gönlümüz aşk ile,gözlerimiz ise uyku ile karışmış olduğu halde, bizim yarin güzel yüzü ile işimiz vardır, buluşmamız vardır  147 Bağda, bahçede görülen selviler, güller, aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının aksidir  Düşüncem; rüh aleminde verilen ezelî ikrarla mest olmuştur  0 ikrarın zevki ile yalnız ben mest değilim, bütün insanlardan bir tane bile ayık varsa, ben imansızım  148 Benim bağımda bahçemde görülen selviler, güller aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının aksidir  Billah sevgilim! Senin ikrarın olan o ada yemin ederim ki, bugün benim bir damarım bile kendinde değildir  149 Benim bu gecem pek zayıftır, bitkindir, inlemektedir  Bu gece, sırların düzenlendiği, açıklandığı bir gecedir  Sırlardan bahsettim; benim gönlümün bütün sırları, sevgilinin hayali, başka bir şey değil  Ey gece! Çabuk geçme, bizim seninle işimiz vardır  150 Ayna gibi olan şu gökyüzü, dönüp durdukça, aşkın gönlünden kan dalgaları coşup kabarmaktadır  Kan dalgaları, bir gün geliyor, görünüyor, bir gün gelmiyor, görünmüyor, fakat gönlün içindeki dalgalara gece ve gündüz sükünet yoktur  151 însaf et, aşk güzel bir iştir  O'nun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli oluşundandır  Sen, kendi şehvetine, aşk adını koymuşsun, halbuki, şehvetten kurtulup, aşka ulaşabilmek için çok uzun yollardan geçcek 152 Ben, bir dağım, sesim, sözüm, yarin sadasıdır, yarin sözüdür  Ben bir resimim, benim ressamım o güzeldir  Sen sanıyorsun ki, konuştuğum zaman ağzımdan çıkan sözler, benim sözümdür  Hayır; anahtar kilide sokulur da açılırken ses çıkarır ya, işte benim sözlerim böyledir  153 Sevgilim, ne dersem diyeyim, senin gamın, hepsinden de beter    0 gönlün zahmeti, ağrısı, tenin ateşi, hastalığı, kalbin yanışı, kavruluşu, her hangi bir¦ şey, yenildikçe azalır  Fakat senin gamın öyle değildir  Ben senin gamını ne kadar yesem, eksilmek şöyle dursun, o daha ziyade artar  154 Gönlüm, gamınla her gün biraz daha sızlıyor, biraz daha inliyor    Sevgilim, merhametsiz kalbim, her gün benden biraz daha bıkıyor    Gamından biz vazgeçtik, ama gamın bizden vazgeçmedi  Gerçekten de, gamın senden daha vefalı imiş  155 Asık suratlı günde, bulutun gözü yaşlıdır  Bulutun bu ağlayışı, yaprakların, meyvelerin gülüşü içindir  Çocukların oyunları, neşeleri, gülüşmeleri de,annelerinin, babalarının çalışıp çabalamalarından, geçinmelerini sağlamak için didinip yorulmalarındandır  156 Ey Yüsuf, senin için kurtuluş yeri; babanın evidir  Ovalar, kardeşlerinin vanı, ölümlerle, tehlikelerle doludur  Kurtla anlaş, arkadaş ol fakat, sakın hasetçilerle oturup kalkma, çünkü haset kurdu, dağlarda bulunan kurttan beterdir  157 Ey la'l, ey akik, ey inci, ey mana denizi, ey sağlık, esenlik! Yerden, yurttan vazgeçmişsin, fakat mübarek ayağını, hakikata sağlamca basmışsın, Hakk yolundan dönmüyorsun  Ey rühlann efendisi, ey rühlara rüh katan! Ruhu da, gönlü de yaşatan aziz varlık! Geç gelmişsin, geç gelmen de kutludur, sana yaraşır  158 Perde arkasına gizlenmiş olan o sevgilinin canına, başına and olsun ki, sevgiliyi bizden saklayan, bize göstermeyen bu perde, perde değildir; aslında yar, perde arkasında değildir, perde yırtılmıştır  Sevgili, ister perde arkasında olsun, ister perdeyi yırtıp görünsün, sen onun niyaz kapısını çal, yalvar, yakar;şunu iyi bil ki, sevgilinin kapısı, onu senin gözünden gizleyen perdelerin ar-kasındadır  Bu, Peygamberimize hitap olsa gerektir  159 Bir kişi aklına güvenip, düşüncelere kapılarak Hakk'ı inkar ederse, onun, inkarı da Hakk'tandır, Hakk'ın yazısı iledir  Fakat inkarcının bu hakikattan haberi yoktur  Sevgiliye dedim ki: "La'l dudaklanndan bana verilecek bir şekerj var mı?" "Yok!" dedi, fakat bilmedi ki, onun "yok" demesi de bir şekerdir  160 Ayağının bastığı toprak başlara tac olan o padişaha dedim ki: "Senin ayrılığın ölümümden beterdir  îşte şu sararmış yüzüm benim şahidimdir  " Padişahım bana; "Yürü git!" dedi, "Aşk yüzünden sararmış, altına dönmüş bir yüzün şikayete ne hakkı vardır?" 161 Zahirde, batında; hayır, şer ne varsa, hepsi Allah'ın hükmünden, kaza kaderindendir  Ben gayret sarf ederim, çalışır çabalanm, fakat kaza bana d ki; "Senin elinde olmayan, senin yapamayacağın başka bir iş var  0 işten ser haberin yok  " 162 Senin aşkın yüzünden tehlikeye düşmüş, felakete uğramış olan bir can için, bilgisizlikleri, irfansızlıkları sebebiyle, ona acıyanlar, ağlayanlar, feryat edenler vardır  Aslında o aşık canın yüzünde, onun mutluluğundan haberdar olan binlerce belirtiler vardır, göz onu görür, fakat gerçeği anlayamaz  163 Aşıkların meclisindeki durum başkadır  Bu aşk şarabındaki mahmurluk da başkadır    Medresede öğrendikleri o ilim başka bir iş, aşk gene başka bir iştir  164 Bizim başımızda başka bir himmet, başka bir iş vardır  Bizim güzel sevgilimiz, başka güzellere benzemeyen bambaşka bir güzel  Allah'a yemin ederim ki, biz yalnız aşk ile de kanaat etmeyiz, aşkı da yeter bulmayız  Bizim bu sonbahardan sonra gelecek başka bir baharımız vardır  165 Sendeki bu süzgün bakış, başka bir nurdandır  Sendeki bu tefekkür, bu düşünceler, başka bir hale, başka bir mertebeye geçişindendir  Ağız oynatarak yutkunman onun tatlılığından ise de, zevkle el çırpışın başka bir sevdadan, başka bir coşkunluktandır 166  Bu bahar mevsimi deyil başka bir mevsimdir  Her gözdeki mahmurluk, başka bır buluşma neticesidir  Her ne kadar bütün dallar, rüzgarların tesiriyle sallanıyor, oynuyorlarsa da, aslında, her dalın kımıldanışının bir sebebi vardır  167 Bizim bu dilden başka bir dilimiz vardır  Cehennemden, cennetten ayrı başka bir yerimiz vardır  Hür gönüller, başka bir canla dirilirler  Onların o tertemiz cevherleri başka bir madendendir  168 Senin sesin, Sur'un üflenmesinden bir armağandır  Bu yüzdendir ki o, aşk hastası olan her gönlün kuvvetidir, gıdasıdır  Sen sesini yükselt ki, her nerede amir, her nerede memur varsa, hepsi sana karşı alçalsınlar, kul, köle olsunlar  169 Ey dar fikirli, düşüncesi bağlanıp kalmış kişi! Senin ayağın da bağdan kurtulmuş değildir  Sen de gördün ki, hareketlerimiz, gidiş gelişlerimiz adeta bir sır! Fakat şu da bir hakikat ki, harekette bereket vardır  Hareketle, gezip dolaşmakla (yakîn) tutukluğu, manevî sıkıntı gider, insan genişler, ferahlığa kavuşur  Kaynak suyu, ırmak suyu hareket ettikleri için, durgun sulardan üs-tün tutulurlar  Akan sular çer çöpü alır götürür, üstlerinden atar, arınırlar  170 Cihanı aydınlatan o yücelik, o güzellik, neşeye, zevke aydınlık veren gizli yüz, bugün mademki bizımle beraberdir, biz ona sımsıkı sarılalım  Dün geçti evvelki gün de geçti, bugüne bakalım  Çünkü, gün, bu gündür   171 Sevgilimiz her ne kadar, yumuşak huylu olduğundan çok cefalar çeker, çok sıkıntılara katlanırsa da, aşıkların ağlayıp inlemeleri de hoştur  Aslında aşıkların tenleri sıtmaya yakalanmış hastalar misali tir tir titrerse de, canları, gül bahçesi gibi güzel kokular ya¤¤¤¤¤ güler  172 Gönül, işrete oturunca, seni yad etti de saki olan kadehi aldı, yere attı, kırdı  Sonra perişan bir halde coştu, dışarıya fırladı  0 ne kendini kaybetmiş mest bir halde idi, ne de aklı başında uyanık bir halde idi    Etrafa; "0 delirdi, divane oldu  " diye bir ses yayıldı  173 Ey benim gönlümün içinde oturan! Gel, gönülde oturma vakti, geldi  Ey tövbe bozan! Gel tövbeyi bozma zamanı geldi  Ey böyle güzel, hoş renge giren, gül renkli şarap! Gel, gül gibi elden ele gezmek vakti geldi  174 Bensiz, bizsiz olduğu halde hoş olanın, benlikten kurtulduğu için mutlu olanın kulu, kölesiyim  Şikayet etmeden, kimseye yük olmadan, kendi acıları başbaşa kalarak yalnızlıktan hoşlanan kişinin gamı ile arkadaşım  Sevgılinin vefakarlığı ne kadar hoştur? Onun vefalarında da ne zevkler vardır?" diye sordular, onlara dedim ki: "Onun vefalarından haberim yok, bence onun nazları, cefaları hoştur  175 Gönül, bizi bıraktı da, kalktı, bensiz, bizsiz olduğu halde hoş olanın, benlikten kurtulduğu için mutluluğu elde eden birinin yanına gitti  Aslında gam hoş bir şey değildir  Fakat, sevgilinin verdiği ızdıraplar, gamlar çok tatlıdır, çok hoştur  Sevgili, can almak istiyor  Ben, istediğini hemen yerine getirmeyeceğim  Canımı bir kaç gün vermeyeceğim  Fakat sevgilinin uğrunda canın, can vermenin ne önemi var? Asıl önemli olan, hoş olan şey, onun istediğidir, edasıdır  176 Sevgilinin yalnız gülüşü, yüzü güzel değildir, onun öfkesi de, hiddeti de, katı yürekliliği de, kini de, sinsiliği de güzeldir    Benden başımı istedi  Versem de, vermesem de bu önemli bir şey değil! Sevgilinin uğrunda başımın ne yeri¦ vardır? Yalnız onun isteyiş tarzı, edası pek güzeldir, pek hoştur  177 Sen cansın, sen cihansın  Cihan, ancak seninle hoştur  Sen beni yaralasan mızrağının tenimde açtığı yara, senin açtığın yara olduğundan benim için bir lütuf olur  Avucuna aldığın bir toprak parçası bile, bir kimya madenidir Hulasa; hoş olmayan her şey, seninle hoştur, güzeldir  178 Su yeryüzü, cansız, aklı fikri yok sanmayasın diye tavşan uykusuna yatmış uyur gibi görünüyor, halbuki, o uyanıktır, canlıdır, o da senin gibi kendi hayatını yaşamakıa, Hakk'ın kendisine verdiği vazifeleri yapmaktadır  Görmez misin? Ocakta ateş üstünde kaynayan tencerenin ağzına binlerce köpük yükselir durur  0 köpükleri gören halk tencerenin kaynadığını anlar  Şu yeryüzünün kalbinden fışkırıp çıkan çeşitli renkli çiçekler, sayısız bitkiler, ağaçlar neyi ifade eder? 179 Kendi kusurunu gören, kendi benliğini yok etmeye uğraşan her dervişi, hayal peşinde koşuyor sanma! 0 hoş gidişlinin otağının bulunduğu yer, varlıktan da, mekandan da ve bütün alemden de ileridir  180 Dediler ki: "Bağa gel, bahçeye gel, orada eğlence var, zevk var, ferahlık vardır  Orada ne gezme, dolaşma, yorgunluğu var, ne de kuzgun sesi    Halbuki, benim gönlümün içinde, boyaları çok güzel kullanan büyük bir ressam var ki, çiçeklerin, bağların, asmaların rengini çok hoş bir şekilde boya-maktadır  0, öyle eşsiz bir sanatkardır ki, bir kuzgunun kanadında bile yüzlerce bağ ve bahçelerin rengi vardır  181 0 nedir ki, semalara şeref ondandır? 0 nedir ki, o gidince değerli bir şeyin oradan eksildiği belli olur? Meclis bozulur, neşesi kalmaz? Semalarda duyulan manevî zevkin, rühanî şevkin neyden, defden olmadığı anlaşılsın diye, gizlice gelir, gizlice gider  182 Kadehinin nakışları aşk olan bir şarapla mest olmuşum  Öyle bir at üstündeyim ki onun ağzına aşk gemi vurulmuştur  Benim ay yüzlü sevgilimin aşkı az bulunur aşklardan değildir  0 çok büyük bir aşktır  Fakat, ben aşka köle olanın değil de, aşkı kendisine köle yapanın kulu, kölesi olmuşum  183 Aşk geldi, tövbeyi bir şişe gibi kırdı  Şişe kırıldıktan sonra, onu kim eski haline getirir? Kim onarabilir? Kınğı eski haline getirecek, onaracak biri varsa, yine aşktır, aşkın tövbe şişesini kınp onarmasından nasıl kurtulabiliriz, nerelere kaçmamız gerek? 184 Ayrılık, her ne kadar ümidin belini kırsa, ızdıraplar, cefalar isteklerın  emellerin ellerini bağlasa da, Allah sevgisi ile mest olan aşıkın gönlü, ümitsizliğe düşmez, Hakk'tan ümidini kesmez  însanlar, gayret ettiklerine muhakkaki ulaşırlar, her ne süretle olursa olsun, kapalı bir kapıyı, himmetle açarlar  185 Sevgili kucağında, aşk şarabı elinde, kendini kaybetmiş bir halde, elest n,ecSen çıktı geldi    Ben, aşk şarabmm sütünü ıçerken  akıl bana; Ey aşkatapan,afiyetolsun  "diyordu  186 Su toprak bedenim, gönlün kadehidir  Pişkin ve olgun fikrim de, gönlün henüz olmamış ham şarabıdır  Şu zavallı bilgi kınntılarımızın hepsı gonul tuzağının yemidir, buğdayıdır  Bu sözleri ben söyledim sanma, bu sozler go-nülden gelmektedir  187 Derler ki: "Bilgiler, fenler, hünerler sahibi Akl-ı Küldür  Şu baş aşağı göğe sermaye veren, onu kuran, onu döndüren, şaşmaz kanunlarla onu idare eden Akl-ı Küldür  0 aklın ki aklı vardır  o, Akl-ı Külden bir cüz'dür  Eğer, akıldan akıl giderse, işte böyle akıl, o vakit Akl-ı Küldür  " 188 Aşkta, her ne kadar evvellik içinde evvellik varsa da asıl evvellik, o evvellikten daha evveldir, daha eskidir    Yokluk evi olan §u dünyada, bir çok varlar, varlıklar görünmektedir  Halbuki gözlerimizi iyice oğuşturur da bakarsak,çoğu yoktur, yok! Dünya, var gibi görünen bir yokluktur  189 0 mest dilber, ansızın kapımdan içeri girdi  Elinde bulunan, la'l renkli şarap kadehinden içerek oturdu  Onun güzel saçlarını görmekten, onları tutup, hayranlıkla okşamaktan ötürü yüzüm bütün göz kesildi, gözlerim de, bakışlarım da, bütün el oldu  190 0 mest dilber, her gün yeniden yeniye, yeni güzel bir sîma ile gelir  însanın aklını, fıkrini bozan fitnelerle, fesatlarla dolu bir kadehi elinde tutarak bana gösterir    Ben ne yapayım? Eğer o kadehi alsam akıl testisi kırılacak, aklım başımdan gidecek; almasam, bilmem ki, o güzelin elinden nasıl kurtulurum? 191 Sarhoş bir halde, o güzel ayaklar sultanın harem dairesinde yürür dururdu  0 nazik eller gülbahçesinde güller devşirir, desteler yapardı  Ecel tuzağı ağzını açıp kapayınca o eller kesildi, o ayaklar kırıldı  192 Sevgilimizi sevindiren, her canın başı, daima neşelidir, gönlü daima güler    Öyle bir güzellik, öyle bir lütuf cana göre değildir, cana nisbet edilemez  canda olamaz  Yavaş söyleyeyim, bunlar olsa olsa canandadır  193 Senin heveslerinin, isteklerinin üzümü bitmiş, sarhoş gibi asmanın dallarına yapışmış, sallanıp durmada  Eğlence dalı, bir oğula gebe kalmışsa, o eğlenenlerin, zevke dalanların göz bebeği olur  194 Bütün arzulardan, isteklerden vazgeçebilirim, üstüne düştüğüm her şey-den, herkesten kopabilirim  Ancak canımıza can olan aziz varlıktan imkanı yok ayrılamam  Birinden ayrılan kayan herkes, senin için ayrılır  Fakat senden bir an bile kim ayrılabilir? Buna imkan var mı? 195 Ne seninle rahat, düzenli bir şekilde bir an bile oturabiliyorum, ne de sensiz bir an yaşamama imkan var  Düşünce, bu hadiseden başı döndü, ser-semleşti  Hayır, bu hadise değildir, dermanı olmayan bir derttir  196 Senin sevgi gammın diyarında sabır ferman, emir dinlemez  Göz senın için yaş döküyor, onda sabra karşı mahrumiyet vardır  Gönül de, senın der-manı olmayan dertlerini çekmektedir  Ben şikayetçi değilim, seni çok sevdiğim için bunların hepsine razıyım  Bu sözleri sadece dilim söylemiyor  Bu sozleri gönlüm söylüyor, bu sözler candandır  197 Geceye dedim ki: "Seni aydınlatan ay'ı seviyorsan, ona imanın varsa, bu çabucak geçüp gitmen ona vefasızlıktır, sevgi noksanlığıdır  Gece, yüzünü bana dönerek şöyle bir özür beyan etti: "Bizim ne günahımız var? Aşkın sonu yok ki  " 198 Geri gel, sevgili sözünde durmaktadır  Yüz defa olduğu gibi yine de senin sevginden vazgeçmedi  Senin bir tek canın olduğu halde sevgide vefalısın  Ya o canın, canının canı nasıl olur, ne yapar? 199 Bu gece, o sonsuz devlet gecesidir, saadet gecesidir  Bu gece, gece değildir, Allah'ı arayanların düğün günüdür  0 güzel varlık, bir diyenlere, tevhid ehline eş olmuştur  Bu gece, güzel yüzlülerin yüzlerini örten, gizleyen bir duvak olmuştur  200 Yol ne kadar uzun, sonsuzsa da, sen o Hakk yoluna ayağını bas  Çünkü o yola uzaktan bakmak, insan olmayanların işidir    Bu yolu gönül diriliğinden elde et! Zira, gönül diriliği insanın, ten diriliği ise hayvanın sıfatıdır  201 Bir ömürdür ki can benliğini terk etmiş bir kişinin kulu, kölesi olmuştur  Bu yüzdendir ki, dünyada bulunan erkekler de, kadınlar da onu parmakla gösteriyorlar  Candan, cihandan vazgeçmek zor değildir  Sevgilim asıl zor olan şey senin mahallenden kalkıp gitmek, senden uzak düşmektir  202 însaf et, bu kadar gönül kıran, o acı sözler, bu güzel ağıza hiç yakışır mı? Şu var ki, sevgilinin o latîf, o tatlı dudaklarından hiçbir zaman acı söz çıkmaz  Fakat onun gönül kıran acı sözler söylemesi, benim kendi acı bahtındandır  203 Artık bildim ki, aşk benden ayrılamaz, bana bağlanıp kalmıştır  Onun örtülmüş saçları benim elimdedir  Dün, her ne kadar ben kadehin sarhoşu idiysem de, bugün öyleyim ki, kadeh benim sarhoşumdur  204 Sevgilimin bana karşı olan ahdinde, vefasında, gösterdiği ilgisizlikten otürü, gece ve gündüz gözlerimden kanlı yaşlar dökmek adetim oldu, o bir "aşka sevgili, benden vazgeçmiş, rahat rahat oturuyor  Ben ise, ¤¤¤¤¤lar gıbi oturmuşum; o, benim sevgilimdir deyip duruyorum  205 Dedim ki: "Gönlüm benim aletımdir, edevatımdır  Rebab gibi benimle aynı seste, aynı terennümdedir  " Ben bu gonlümü, kendime dost sanıyordum, meğer, bu gönlüm, başka birinin dostu imiş, haberim yok  206 Sevgilim, senin sayende gönlüm güllerle, yaseminlerle dolu  Senin lutfuna, ihsanına nail olmuş benim gibi kim var? Candan ve cihandan vaz geçmek zor değildir, asıl zor olan şey, senin mahallenden ayrılmak, senden uzak düşmektir  207 Tenimin her cüz'ünde sevgilimin bir belirtisi vardır  Vücüdumun her parçası sevgilimin bir dili gibidir  Ben sanki bir çeng olmuşum da onun güzel göğsüne dayanmışım  Bendeki bu inleyiş, bu feryad sevgilimin parmaklarındandır  208 Ayağının bastığı toprak, canımın saadetidir  Toprak, onun ayakları altında çiğnendiği için baştan başa gül olmuştur  Yasemin olmuştur  Sevgilim, ayağını bastığın yerler sana meyveler verir, çiçekler, çimenler bitirir  0 ayağını bastığın topraktan, yüz nasıl kaldırılabilir? 209 Kavuşma, buluşma zamanında güzel yüzü, benim gülen bir gülümdür  Ayrılık anında, hayali benim gönlümdür, imanımdır  Gönül benimle, ben de gönülle hep kavga ediyoruz, bir türlü barışamıyoruz  Her birimiz, "0 güzel senin değil, benimdir  " diyoruz  210 Güzelliğin, sevimliliğin sultanı benim o düzgün endamlı ay yüzlümdür  Şu deli gönlüm, onun aşk zincirine vurulmuştur    Ben o ay yüzlümün kapı-sının toprağını gönül kanıyla sulamaktayım  Halbuki onun kapısının toprağı, kanımdan daha kıymetlidir, daha değerlidir  211 Sevgilim, senin yüzünün güneşi göklere sığmaz  Çünkü güzelliğin, dille anlatılacak bir güzellik değil  0 bambaşka bir güzellik    Senin aşkın, cana, cihana sığmazken, şaşılacak bir şeydir ki, geldi, benim içime, benim gönlüme sığdı, gönlümü kendine yer edindi  212 Yerde ve havada olan her zerreye iyi bak ki onlar da bizim gibi bir kudretin meftunu ve mecnünudur  Neşeli, neşesiz; iyi, kötü her zerre, eşsiz bir gönlünü kaptırmış, dönüp durmaktadır  213 Sevgili zariftir, naziktir; günahı budur  Güzeldir, latîfdir, hoştur; günahı budur  Acaba hangi ayıbımı gördüler de ondan kaçıyorlar?    Onun ayıbı yoktur, afîftir; günahı budur  214 Eğer sevgiliye kavuştunsa, bağlı, bahçeli cennet budur  Eğer ayrı düş-tünse cehennem, ateş budur  Aşk kadimdir, ondan önce hiçbir şey yoktur  Fakat aşk, cihanda örtülmüş, bir sır olarak kalmıştır  Ne gariptir ki, örtülü olan kendini örteni meydana çıkanyor, aşk Allah'ı buluyor; oyun, şaka işte budur  215 Benim yaşadığım müddetçe sanatım, işim, gücüm budur  Avcılığım, avlanmam, avım budur  Günüm, zamanım budur  Rahatım, kararım, gam ortağım budur  216 Ey gönül, bir sen varsın, bir de O'nun derdi var  O'nun dertlisi olmak ne hoştur  O'nun derdi, senin dermanındır  Bu sebeple O'nun verdiği, ızdırabı, çek, sakın şikayet etme, sızlanma  O'nun takdiri, onun femanı, budur  Maddî arzularını ayak altına alırsan, o zaman, nefsin köpeğini öldürürsün ki asıl kurban da budur  217 Gözümden uzaksın, bakış ve görüşüm sana varamıyor  Sebebi şu: Bizim gözlerimiz hala süreti görmekte, renk ve şekil üzerinde durmaktadır  Senin vüzünü görmeye, cemalini müşahede etmeye ehliyeti, kabiliyeti yoktur  Fakat böyle olmakla beraber gönül senden kendini nasıl çeksin? Sen cansın, can da tatlıdır  218 Ölümde, adalet ve din ehline bir başka hayat vardır  Ölümden, temiz ruhlara huzür ve sükün gelir  Ölüm, Hakk'a kavuşmadır  Cefa etmek, kin gütmek değildir  Fakat, ölmeyen bir kimse, öleceğim diye, boyuna ölür durur  Zaten en büyük dert de budur  " Bu ruba'î; "Ölmeden evvel ölünüz  " hadîsinin yardımı ile demanalandırılabilir  " 219 Sözün altın gibi değerli olsa, işlediğin işler kötü ise, kimsenin yanında bir pul bile etmezsin  Değeri sırtındaki eyerden aşağı olan bir ata nasıl güvenir de yola sürersin? 220 Bizim güneşimiz, yıldızlarımız, dolunayımız O'dur  Bostanımız, gül bahçemiz, sarayımız, baş köşemiz O'dur  Kıblemiz, orucumuz, sabrımız O'dur  Bayramımız 0, Ramazanımız 0, Kadir gecemiz 0, her şeyimiz O'dur  221 Işle güçle dolu olan bu gönül, onun mektebindendir  Bugün ki ben aşk hastasıyım, bu hastalık, onun verdiği hararettendir  Hekimin bana emrettiği her şeyden perhiz ederim, sakınırım  Ancak onun güzel dudaklarının şarabından ve şekerinden asla perhiz edemem  222 Her nereye başımı koysam, secde edilen ancak O'dur  Altı cihette ve altı cihetten dışarda mabud ancak O'dur  Bağ, gül, bülbül, güzel hepsi birer bahanedir  Bunların hepsinden maksat, bütün O'dur  223 Senin başını kesen, seni öldüren aslında sana iyilik eden, seni gamdan, ız-dıraptan kurtaran bir kişidir  Başına taç koyan kişi ise, seni aldatan, senin iyi huylarını, tevazuunu, insanlığını çalıp çırpandır    Sana yük veren,  veren, dünyalık veren, senin yükün olmaktadır  Senin gerçek dostun, seni, senden alan kişidir  " Bu ruba'îyi daha iyi anlamak ve zevkine varmak için, Hallac-ı Mansur hazretlerinin "Gerçekten de benim öldiirülmemde hayat vardır  " sözünü hatırlamamız iyi olur  " 224 Gönlümün içi de, dışı da O'dur  Bedenim de, can da, damar da, kan da bütün O'dur  Artık böyle bir yere imansızlık ve iman nasıl sığar? Bu halde, nasıl olur da benim varlığım kalır? Ben artık yokum, bütün varlığım 0 olmuştur  225 Ey özden, içten haberi olmayan, dış görünüşe aldanan, madde ile gurura kapılan, aklını başına al! Senin rühunda, gönlünün içinde bir dost var  Duygu senin teninin özüdür, duygunun özü ise, senin canındır  Fakat, tenden, duygu-dan ve candan öteye geçersen her şeyin yalnız 0 olduğunu anlarsın  226 Eğer, sevgili, benim derimi yırtar, parçalarsa feryad etmem, ağlamam;"Bu dert ondandır  " demem, bu derdi sevgiliden bilmem  Aslında herkes, bize düşmandır, dostumuz yalnız Allah'tır  Dosttan düşmanlara şikayette bulunmak, hoş bir şey değildir  227 Sevgilinin yakın dostluğundan ötürü, mutluluğumdan kabıma sığamıyorum  Çünkü gönül verdiğim sultan eşsizdir, pek güzeldir  Hiçbir sevgili, asla, aşıkın istediği, özlediği gibi davranarak hayat süremez  Fakat aşığın emelince hayat süren,uyan sevgili ancak O'dur  228 Aşk geldi; derimin, damarlarımın içinde akan kan oldu  Beni, benden boşaltarak dost ile doldurdu  Vücudumun her tarafını, bütün zerrelerini dost kapladı  Benden, bana ancak ad kaldı ve arta kalan hep 0 oldu  229 Aşkla beraber ol, birlikte yaşa! Çünkü aşk, canın cevheri, özü, mayasıdır  Gelip geçici sevdaların peşinde koşma, ebediyyen senin olarak dostu ara! Canıma dert olana, gam olana, can diye seslenme! Eğer 0, senin ekmeğin bile olsa, onu kendine haram say! 230 Sen bu kıymetli cihanın en kıymetli, en değerli bir madenisin  Herkesin peşinde koştuğu şu dünya, sana nisbetle bir yarım arpadır  Cihanın aslı, temeli sensin, cihan senin yüzünden yaratılmıştır, senden hayat bulmuştur  Alemi, meş'aleler, mumlar kaplasa, aydınlatsa, çakmak olmayınca, bunların hepsi de bir rüzgarın esmesiyle söner  231 Dost, visal dudağını benden esirgiyor, gönlümü cefalarla, acı sözlerle kın-yor  Bundan sonra ben ve gönül kırıklığı, her ikimiz birlikte dostun kapısındayız  Çünkü dost, kırık gönlü seviyor, kendine dost ediniyor  "Burada kalbi kırıkların yanındayım  " hadîsine işaret var  232 Ey dost, senin adını anmak, güzel yüzünü görmeye, seyretmeye engel olmaktadır  Yüzünün nüru, yanağının şimşeği latîf çehreni perdelemektedir  Dudaklarını tahayyül edince, dudaklarından mahrum kalıyorum  Bu yüzdendir ki, dille, dudakla, dudaklarının güzelliğini söylemek, onları hayal etmek, dudaklarına perde olmuştur  "Bu ruba'îde, gönül gözü ile, baş gözünün ifade edilmektedir  " 233 Dostun varlığının, sana açılıp aydınlanmasını istiyorsan özün içine gir, de-riden vazgeç! Dost, öyle bir zattır ki, etrafında kat kat perdeler var  0, kendi varlığına gark olmuş, iki cihan da onda gark olmuştur  234 Ey can! Senin gönlünden, benim gönlüme bir yol vardır  Benim gönlüm, o yolu araştırmak hususunda uyanıktır  Çünkü gönlüm, berrak, duru su gibi hoştur  Berrak, duru, saf su ise aya ayna tutar  " Burada saf, lekesiz, temiz gönülde Hakk'ın tecellîsi belirtilmektedir  " 235 Padişahın çadırına girip, onun huzuruna çıkmak mutluluğuna eren kişi,¦ bu saadete ancak padişahın lütfu ile, keremiyle, ihsanıyla ulaşır  Her çeşit kendinden geçişte, sen şaha ulaşabilir misin? Buna imkan var mı? Her kendinden geçişin ötesinde Hakk'a varmak için daha binlerce yol vardır  236 Hakikata vakıf olan, bu yolu tanıyan her aziz can, bilir ki, başa ne gelirse gelsin hep ondan gelmektedir  Onun takdir tezgahından çıkmaktadır  Dünyadan ve hadiselerden niçin şikayet ediyor ve dünyayı suçluyorsun? Bu dünya kendi dönmesinden sorumlu değildir, günahı yoktur  237 Herhangi bir süret, herhangi bir güzel gelir, görünürse, ondan daha güzelinin de bulunmasına imkan vardır  Şu halde, mademki ondan daha iyisi vardır, bu karşıma çıkana gönül vermem doğru değildir, o benim sevgilim olamaz  Sen gönülden bütün süretleri, fanî güzellerin hayallerini sür çıkar, çı-kar ki, o süretsizin süreti o güzeller güzeli gönül evine gelsin  238 "Nasılsın?" diye sordun, nasıl olacak; kulun bildiğin gibidir  Sevdan başında, elim de şakağımdadır  Başımda bir şey dönüp dolaşıyor  Beni düşündürenin, meşgul edenin adını söyleyemiyorum  Fakat o çok hoş, çok tatlı birisidir  239 Bize hep hatalar yapma, günahlar işleme yazısı yazılmış  Bizim aşkta adımız kötüye çıkmış, aşk rüsvaylığı, divanelik, sarhoşluk hepsi de bizde toplanmış  Ey dost! Mademki zamaneden, yaşayıştan maksat sensin, şu halde şikayete yer yoktur  Mademki sen varsın, her şey vardır  240 İnle, inle ki bu iniltiyi işiten bir komşun vardır  Bu komşu sana şahdamarından daha yakın olan birisidir  Inle, inle ki, çocuğun inlemesi, ağlaması, süt annesinin sevgisini uyandırır  Her ne kadar, rüh çocuğunu terbiye eden büyük terbiyeci, kendi re'yindedir, seni dinlemez gibi davranırsa da, seni sevdiği için, sana zararlı olacak istekleri yerine getirmese de, sen yine inle, ağla, çünkü ağlamak, aşkı besler, ona sermaye olur  241 Bunalmış, daralmış gönlümdeki şu fitne nedendir? Aşıkın belini büken, onu çenge çeviren bu aşk nereden geliyor? Bu hasta gönül, bedenimde gece gündüz benim ile onun yüzünden cenk ve cidaldedir, bunun sebebi nedir? 242 Sevgilim dedi ki: "Filan, ne ile diridir? Mademki ben onun canıyım, o cansız nasıl yaşar?" Ben dayanamadım, ağladım    Dedi ki: "Bu defa şaşılacak bi'" şeydir? Ben ki, onun iki gözüyüm, o bensiz nasıl ağlayabildi 243 Bizim cansız sandığımız her zerre, her varlık, her hayal, uyanıklık gibidir ve uyanıklık içindedir  Bu sebeple, bizim neşelerimizden, kederlerimizden dilsiz, dudaksız bize haberler verir, bizi uyandırırlar  "Ey insanlar!" derler, "Hısımlarınız, akrabalarınız arasında ne diye yabancı gibi duruyorsunuz? Ne diye birbirinizi sevmiyorsunuz? Neden birbirlerinizle anlaşamıyorsunuzl Birlik ve varlık aleminden haberi olanlardan habersiz yaşamak kötü bir iştir kötü bir haldir  "Ruba'îde atomların uyanıklığından bahsediliyor  Bütün kainatın bir birlik halinde olduğunu anlatıyor  " 244 Bil ki, senin için bir mağaraya benzer, o mağaranın ötesinde acayib bir çarşı vardır  Herkes, o çarşıda kendine münasib bir iş seçmiş ve bir yar tutmuştur  Bu yar görünmez, gizli, anlaşılmaz bir yardır  245 Alemde senden daha güzel bir yar, senin yüzünü görmekten daha güzel» bir iş olur mu? Haşa olmaz! îki cihanda da, güzelim, yarim olman bana yeter  ! Ben senden başkasını istemem  Esasen, her nerede bir güzel varsa, bir güzelliki görülüyorsa, onların hepsinde senin güzelliğin görülmede, hepsinde senin nü run parlamaktadır  246 Gönlümde, perileri bile kıskandıran bir güzel mevcutken, bu dünyada, benim gibi neşeli ve mutlu kim vardır? Allah'a and olsun ki, ben neşe olma-dan yaşayamam  Ben gam denen bir şey varmış diye işitiyorum, fakat onun ne olduğunu bilmiyorum  247 Güzel yüzü perileri bile kıskandıran o, bir seher vakti, ansızın geldi  Benim yanan yakılan harap gönlüme baktı  Acılarına dayanamadı da ağlamaya başladı  Ben de ağlıyordum  Sabah oluncaya kadar her ikimiz de ağlaştık  Sonunda, sabah geldi, her ikimizi de ağlarken görüp; "Acaba bu ikisinden hangisi aşık?" diye sordu  248 Gözümün biri ayrılık gününden ötürü ağlıyordu  Öteki gözüm, ona;"Neden ağlıyorsun?" diye sordu  Ayrılık günü bitip de sevgiliye kavuşunca, ağlamayan gözüme dedim ki: "Sen mademki ayrılık günü ağlamadın, şimdi sevgiliye bakmaman gerekir  " 249 Dün dam kıyısından bize bakan, ya bir meleğin canı, yahut da bir perinin ruhu idi    Onun güzel yüzünü görmeden yaşayan kişi, ölü bir kişidir  Onsuz bır şeyden haberdar, hiç bir şeyden haberi olmamaktan ileri gelir  250 Gözüm, senin yüzünü gördüğü günden beri, bir an bile geçmedi ki, ayrılık gamınla kan ağlamasın  Sensiz elime bir kadeh alırsam bana zehir olsun;Sensiz yaşamaklığım gerekse, bana bu yaşamak ölüm olsun  251 Sevgiliye; "Gel!" dedim  0 öfke ile bana baktı  Ben; "Bu öfkeli bakışın, gönülden değildir, bu bir hiledir! Benden ne diye kaçıyorsun, burada kaçtığınj bir şey mi var?" dedim  Sen aşk yolunda ölmüş bir varlıksın  Bir ölüde utanma duygusu, şundan bundan arlanma duygusu olur mu? 252 Senin varlığın, benliğin, seninle beraber oldukça, emin olarak rahatça oturma, zira senden putperestlik gitmemiştir  Hala benlik putuna tapmadasın  Farzedelim ki, şüphe putunu kırdın, tutalım ki zan putunu akıl baltası ile parçaladın, böylece zandan, şüpheden kurtulma başarısına ulaşınca, bu defa kendine güvenme sana put oldu kaldı  253 Ney'e dedim ki: Senin canını kim yaktı, kim zulmetti? Kimden feryad ediyorsun? Dilsiz olduğun halde, bu inlemenin, bu ağlamanın, bu şikayetin, sızlanmanın sebebi nedir? Ney bana dedi ki: "Beni bir şeker dudaklıdan kestiler, ayırdılar  Ondan ötürüdür ki inlemek ve feryad etmeksizin yaşamayı ben bilmem  " 254 Ey beden eşeği, haberin var mı? Senin sırtında kim var? Sırtında eşsiz, benzeri bulunmayan bir peri var  Bu yüzden sen yere değil, gökyüzünün başına, arşa ayak bas    Öyle birisini taşıyorsun ki, güneş bile bütün ömrünce, bir defa bile onun yüzüne bakmaya cesaret edemedi  255 Ey can, haberin var mı; sevgilin kimdir? Ey gönül, haberin var mı; senin misafirin kimdir? Ey ten! Sen her türlü hile ile bir kaçamak yolu arıyorsun  Halbuki, o sevgili seni çekiyor  Bak, gör ki, seni arayan kimdir? 256 Ey aşk hastası gönül! Kendine gel, cesür ol  Bugün yiğitlik gösterecek bir gündür  Ben senin aşkına bağlıyım  Yabancı gibi durmanın yeri değildir  Aklın tedbirine, tasarrufuna giren her şeyi bırak, şimdi coşkunluk, divanelik zamanıdır  257 Varlığa da, yokluğa da yabancılığım vardır  Ne varlığa seviniyorum, ne de yokluğu istiyorum  Fakat her ikisinden de el çekmek insanlık, mertlik, değildir  Gönlümde öyle acayip, şaşılacak var ki, deli olduğum için çıldırmıyorum  Eğer aklım olsaydı, gönlümdeki acayip şeylerden muhakkak çıldırırdım  258 Aklın sermayesi, divaneliğin sırrıdır  Aşkın divanesi ise, dünyanın en akıllı, en derin düşünceli adamıdır  Bir kimse, ızdırap ve dert yolundan giderek, gönül sırlarına aşina olursa, gönülle tanışırsa, onun kendinden haberi olmaz, hatta kendine karşı binlerce yabancılığı vardır  259 Hakk yolunda giden erenlere, ayak olmayan baş eksik olsun  0 gönül ki, candan o sevdaya dalıp gark olmaz, yok olsun    Dediler ki: "Aşıkla maşukun arasına bir kıl bile sığmaz  " Bu sebepledir ki, ben bir kıl kesildiğim halde oraya sığamadım  260 Ey akıl, var git, burada hep aşıklar var  Tek akıllı bile yok  Sen kıl kesil-1 sen, yine burada sığacak yer bulamazsm  Gündüz oldu  Gündüz yakılan her' ışık, uyandırılan her akıl mumu, aşk güneşi karşısında hiç bir işe yaramaz, rezil, rüsva olur  261 Bu aşk, bir padişahtır, sancağı görünmez  Bu Hakk'ın Kur'an'ıdır, ayetleri, esrarı gizlidir  Her aşık, aşk avcısından bir ok yemiştir  Kan ağlar, kan yutar, fakat yarası görülmez  262 Ab-ı hayat, bizdeki ilahî emanet, su ve topraktan yaratılmış olan balçık ten içinde gizlenmiştir  Bu yüzden görünmemektedir  Nefis de gönlün kapısına mr vurmuş, sevgiyi hapsetmiştir  Sen, o mührü kopar ve sevgiyi kurtar  Kimden korkuyorsun, utanıyorsun? Sen, gönlünü kurtar, onun görünmeyen yoluna düş, gerçek sevgiliyi bul! 263 Dünyada hiç kimse yoktur ki bir hevesle, deli divane olmasın! Hiç kimse yoktur ki, başında bir sevda bulunmasın  Şevk, istek uyandıran o zevkin ipucu meydanda, sezilmekte, ama, kendi görünmez, gizlidir  264 Bu bizim sarhoşluğumuz, kırmızı şaraptan değildir  Bizim şarabımız, aşk kadehinden başka yerde bulunmaz  Sen, benim şarabımı dökmek için geldin  Fakat ben, görünmez bir şarabın sarhoşuyum, bu sebeple benim şarabımı görüp dökemezsin  265 Can kuşunun hep yükseğe doğru uçmaya meyli yoktur  Çünkü onun altı yöne de kanat çırparak uçmasında, yükselmesinde bir mahzur, bir güçlük yoktur  "Ya onu bulmak için hangi yöne uçsun?" diyorsun  Hayır, kendisi nereye uçsun, orada 0 yok mudur? 266 De ki: "Gece oluncaya kadar, bizim gündüzümüze gece yoktur  Çünkü, bizim gündüzümüzün güneşi, aşktır  Aşk mezhebinde aşka yol bulunamaz  Aşk, öyle bir engin denizdir ki, ne kenarı, ne de ucu bucağı vardır  Aşıklar, o denize dalmışlar, batmışlar da onların inlemesi, feryadı; "Ya Rabb!" demeleri duyulmaz  267 Ah etsem, ah buna yetmez; onun lütfuna karşı bir şey yapmış olmam, onun uğrunda toprak olsam, yerlere serilsem; bu hali sultanım yeter bulmaz  Bütün gece, gölge gibi, her yana secdeler etsem; neden gizleyeyim; ay yüzlüm, bunu da yeter bulmaz  ' 268 Büyük kişinin küçülmesi, alçak gönüllü olması küçüklük değildir  Şüphe yok ki, küçülmek, çocukluk etmek, çocuk gibi olmak, kemalden gelir, olgunluk alametidir  Bir baba, çocuk gibi konuşursa, akıllı kişi bilir ki, o baba, çocuk gibi konuşuyor ama, çocuk değildir  269 Ruh gibi hafif ve latîf olmayan kişi, aşık değildir  Geceleri, yıldız gibi ayın etrafında dönüp dolaşmayan aşık olamaz  Bu sözü benden duy; bu söz boş değil: Rüzgar esmedikçe, sancağın dalgalanmasına imkan yoktur  270 Güzeller içinde, sevgilim gibi bir güzel yoktur  Onun cihan gibi, yok ol-ması, sonu yoktur  Şaşkının biri çene çalar, lüzümsuz sözler söylerse, ona de ki: "Sen ne dersen de, sevgilimin, bundan daha güzel olmasına imkan yoktur  " 271 Cihanda, senin huyundan daha güzel bir huy olamaz  Dünyada hiç bir gönül yoktur ki, senin mahallende oturup kalmasın, kendisini sana adamasın  Baş kılı da nedir ki? Dünyada bulunan bütün insanların başlarını düşünüyorum  Şöyle bir bakıyorum ki, onların hepsi de, senin başındaki saçın bir kılına feda olup gitmiş  272 Ey gece! Ben senin şarabınla kendimden geçmiyorum  Uykusuzluğum da manasız, boş yere değildir  Uykum, gökyüzüne dönmüş, göklere uçup gitmiştir  Çünkü onu, bu kirli dünyada, suçlarla, günahlarla dolu bu aşağı yerde çok aradım, bulamadım  273 Azlık, çokluk, zenginlik, yoksulluk, bağlarından kurtulmuş olan kişi, rahattır, mutludur  Böyle bir kişi dünyaya da aldırış etmez, dünya halkının g¤¤¤¤¤ da  Kendi ile de onun zerre kadar yakınlığı kalmamıştır  Onun zerre kadar varlığı ve benliği de yoktur  0 Allah'tan başka her şeyden 274 Ey can, ey cihan! Her şey gelip geçicidir  Kadîm olan aşktan başka, ne güzel vardır, ne de sakî  Aşık, yokluk Kabe'sini tavaf etmektedir  Aslında, aşık Kabeye mensubdur, Kabe'dendir  Hatta kendisi Kabe'den başka yerden değildir  275 Ey sevgili, dünyada senin gibi temiz bir varlık yoktur  Senin gibi bir güzel, bir latîf, çevik ve canlı bir dilber bulunamaz  Aşk yolunda bu çeşit ayıplamalar, kınamalar çok olur ve olacaktır  Sen bizimle nasılsın? Dostsun ya bu bize yeter  Bundan başka bizim için korku yoktur  276 Aşk yolunda bir sır vardır, fakat bir dava, bir yorum yoktur  Çünkü aşkın manadan başka vasfı yoktur  Gerçekten de, aşık fetvaya cevap vermez, bu mesele, yokluk meselesidir, varlık meselesi değildir  277 Sende bir şey vardır ki, o şey sensiz onu arar  Senin toprağının içinde bir inci vardır ki, o inci, onun madenindendir  Ata o binmiş, top onun çevgeninin önünde  0 onundur, o onundur, o ancak onundur  278 Ey şaşırmış gönül! Dosta, candan giden bir yol vardır  Ey yolunu kay-betmiş kişi! Dosta apaçık da, gizli de bir yol vardır  Eğer altı taraftan da senin yolunu keserler, kapatırlarsa da, korkma! Çünkü senin gönlünün derinliklerinden sevgiliye giden gizli bir yol vardır  279 îmansızlık ve iman cihanından dışarda bir yer vardır  Orası her genç ve toy kişinin, her güzelin yeri değildir  Öyle eşsiz bir yere, bir makama ulaşmak isteyen kişinin, can şükranesi olarak can vermesi, gönül bağışlaması lazımdır  280 îmansızlıktan ve müslümanlıktan da dışarda bir ova vardır  0 ovanın ortasında, bizim bir sevdamız bulunmaktadır  Arif olan kişi oraya varınca başını yere kor, secdeye vanr  Çünkü orada ne kafirlik vardır, ne de müslümanlık  281 Eğer şundan, bundan utanmak gerekiyorsa, insanların ayıplarını, kusurlarını görmemek, örtmek, yer altına gömmek lazımdır  Ayna gibi iyiyi, kötüyü olduğu gibi göstereceksen, ayna gibi katı yüzlü ve olmalıdır  282 Sünbülde, senin güzel saçlarını kıskanmak, sitem etmek, onları azarlamak düşüncesi yoktu  Onda güzellik aleminde senin saçlarının parlaklığı da yoktu  Sünbül parlaklıktan, güzellikten, bir hayli laf etti, bir hayli kıvranıp durdu ama, senin saçlarının büklümlerini, güzelliğini elde edemedi  283 Lutfum öyle bir cihan yarattı, öyle bir mutluluk bağışladı ki    Bütün bu tertipleri, bu şaşırtıcı şeyleri, bir nesneye yazdı  0 yazdığından bu cihan denizine, bir katre damladı  Sonra sonsuz lütuf anbarından tek bir tohum şu varlık sahrasına ekti  îşte cihanda gördüğümüz güzellikler, gördüğümüz nimetler, ihsanlar hep o tohumun feyzinden meydana geldi  284 Ey güzel yüzüne bütün dünya güzellerinin hasret oldukları güzel varlık! Ey iki hoş kaşının bütün zahidlere kıble olduğu güzel! Ben, bütün beşerî sıfatlarımı üstümden attım, soyundum  Senin o güzellik ırmağına, çıplak olarak dalmak istiyorum  285 Ey sevgili! Her gönlü uyanık kişi, senin haberlerine aşinadır, senin varlığından haberdardır  Her uyuyan kişi de, senin iyiliğine, ihsanına nail olmuş, lütuf kapında yatmış uyumuştur  Aslında, şu kainatta, görünen, görünmeyen senden başka hiç bir varlık, hiç bir şey yoktur  Fakat korkuyorum da, bu hususta fazlasını söyleyemiyorum  286 Muvakkat bir zaman, bir iki gün tende misafir olan can ile, öyle anlaşmış, öyle kaynaşmış, dost olmuşsun ki, sana, ölümden bahsetmem yersiz ve manasız geliyor  Fakat, senin çok sevdiğin, bir türlü ayrılmak istemediğin can ise sonunda gideceği konak yerini istemektedir  Konak yeri ise ölümdür, bilhassa ölmeden evvel gelen mutlu ölümdür  Ne yazık ki, canı varacağı yere götürecek olan beden eşeği, yolun yansında, yol ortasında yattı, uyudu  287 Sevgilim, aşkın gönlüme geldi, sonra neşeli bir halde gitti, tekrar geldi  Bu defa aşk yükünü bırakıp gitti  Giderken, ona dedim ki; "Lütfet, iki üç gün daha kal!" Hemen "Peki" dedi ve kaldı    Şimdi, galiba yerini pek beğenmiş olmalıdır ki, gitmeyi artık unuttu  288 Aşk şarabının küpünün ağzını örttüm, bağladım, ama, kokusu çıkıp gitti, her yola, her diyara yayıldı  Onun kokusundan, aşık gönüllerin kanı ırmaklar gibi aktı, aktı, çıkıp geldiği ezel alemine doğru aktı  289 Her tarafı gam kaplasa, bütün insanlar kederli olsalar, aşık olan, aşka sı-kıca tutunan kişi gamsızdır, kedersizdir  Zerreye bak  0 zerre aşka ayak bastı da, öyle bir hale geldi ki, o zerre bir cihan oldu, iki cihanı da tuttu  10 " Şeyh Galip merhüm, bu ruba'îden ilham aldı da: "Aşıkta keder neyler / Gam halk-ı cihanındır  " dedi  Burada aşkın kudreti, insanı ne hale getirdiği 290 Akıl geldi, aşıklara öğüt vermeyi tasarladı, gitti, yola oturdu  Yol kesmeye başladı  Gelen geçen aşıklara nasihat ediyordu  Fakat, aşıkların başında nasihat kabul edecek yer bulamayınca hepsinin ayaklarını öptü, sonra başını alıp gitti  291 Sen gönül sahibi olmadığından ötürüdür ki, gönül, senin elinden tutmadı, sevgiden nasibini alamadın, sevmek saadetine eremedin, kimseyi sevemedin  Şunu iyi bil ki, gönül kimin elinden tutarsa, o kimse, kirli arzuların çamuruna düşmez, kirlenmez  Bir defa bile, benim gülüm rengi ile, kokusu ile gönül sıfatından, gönül huyundan başka bir huy edinmedi  Benim elimde bir şey yok, ben yokluk içindeyim  Fakat bu yokluk beni her şeyi elde etme yoluna, aşlı yoluna sevk etti  292 Gönlümün kuşu, şu yemden vazgeçti  Dünyevî istekleri bıraktı  însaf et de doğruyu söyle! 0 gerçekten de çok iyi, erkekçe hareket etti  Gönlü terk edince, benlikten kurtulunca, sevgilisi elini tuttu  Candan vazgeçince cananmı buldu, onun ayaklarına kapandı  293 Eğer, şehvetin ve nefsin havasına kapılır gidersen, ben sana haber vereyim ki, eli boş, nasipsiz gideceksin  Eğer şehvetten vazgeçersen, bu dünyaya niçin geldiğini ve nereye gideceğini apaçık görürsün  294 Dedim ki: "Güvercin gibi avucundan uçar kurtulurum  " 0, bana dedi ki:"Eğer sen avucumdan uçar gidersen 'gamım' seni hafiflikle, vefasızlıkla suçlar, ayıplar  " Dedim ki: "Ben senin uğrunda hor görüldüm, alçaldım, telef oldum  " Dedi ki: "Benim uğrumda telef olmak, horlanmak senin için izzettir, yüceliktir, şereftir  " 295 Bir kimsenin gönlünde bir gamı olup da, onu sevdiğine açabiliyorsa, açsın, söylesin! Çünkü gönülde bulunan gam, söz ile gidebilir  Fakat gönlümüzde açılan şu acayip, şu güzel gülü düşün ki, onun ne rengini gösterebiliyoruz, ne de gizli kokusunu duyurabiliyoruz  296 Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim  Bütün kulaklardan gizli olan şeylerden bahsedeceğim  Sana anlatacağım bütün bu sözleri herkesin içinde söyleyeceğim, fakat, senin kulağından başka hiç bir kulak, bu sözleri duymayacak, anlamayacak  297 "Ben Hakk'ım" diyen Hallac-ı Mansür, o sözü söylemeden önce, Hakk yoluna düşmüş, o yolun toprağını kirpiklerinin ucu ile süpürür olmuştu  0, kendi yokluğunun denizine daldı, daldı da ondan sonra "Ben Hakk'ım incisini deldi  298 Herhangi bir kimse ile birlikte oturduğun zaman, rühun zevk almaz gönlün huzur duymaz ve beşeriyyet halinden kurtulamazsan, o kimseni¦ sohbetinden sakın, yoksa ermişler ve aziz varlıkların canları, haklarını sana helal etmezler  299 Gönül kanatlarını açtın, varlık ovasına uçtun gittin  Senin gönlünün geniş alanında, sonsuzluğunda ova küçüldü, küçüldü, kayboldu, yok oldu Senin gönlüne nazaran ova nedir ki? Yedi gök bile senin gönül denizin açılmış bir avuç gibidir  "Hz  Ali'nin; "Sen kendini küçük bir varlık sanıyorsun, halbuki sende büyük bir alem gizlidir  " sözünü hatırlatıyor  " 300 Gamından gönlüm hasta, yaralı, ağlayıp inlemedeyim  Perişan bir haldeyim, güçsüzüm, dermansızım  Senin derdinden gözlerimden kanlı gözyaşları akıyor  Senin için duyduğum kederden can vermek üzereyim  Fakat, senin gamından ayrılacağım diye daha çok gamlanıyor, daha çok ızdırap duyuyor  301 Göz, ayrılığımızdan ötürü çokça gözyaşları döküyor  Gönül, hasretlerle, çok çok sizi anmaktadır  Geçip giden zaman, bize döner gelir mi? Heyhat!   Zaman, hiç geri gelir mi? Heyhat!   302 , Gökyüzünde, arşta, yüzünün sevdasından velveleler var  Gönülde yanaklarının güzelliğinden bahsedenlerin gürültüleri duyuluyor  Şarabında, can köpüğünün kabarcıkları görülüyor  Gönlün boynunda da sevgilinin saçlarından zincirler var  303 Ben, öyle bir içkiden içtim ki, ruh onun kadehidir  Öyle bir güzelden mest oldum ki, akıl onun divanesi, delisidir  Yüzünden nürlar saçan bir güzel yanıma geldi, içime öyle bir ateş düşürdü ki, güneş onun pervanesidir  304 Gönlüm daralmıştır, çok kederliyim  Hakk'a şükürler olsun ki, güzel yüzün imdadıma yetişiyor, bana ferahlık veriyor  Yanaklarının hoş rengi olmazsa bu yaşayışım bana bir zindan hayatı olur  Ayrılığının getirdiği gamdan, kederden içime düşen ateşi, canımın çektiği üzüntüyü, hiç bir gönül, hiç bir ten , yazıktır    305 Puthanede, sevgilimizin hayali bulundukça, Kabe'yi tavafa gitmek, ayni hatadır  Kabe, eğer ondan gerçek sevgiliden koku vermiyorsa, ateşgededir  Sevgilimizin visali kokusu ile ateşgede, bizim Kabemizdir  "Bu ruba'î'de, Hakk'ı gönülde bulmak bahis konusudur  Evi değil, ev sahibini aramak, bulmak tavsiye edilmektedir  Yoksa Kabe'yi tavaf, durumu müsait olan her müslüman için dinî bir farîzadır  " 306 Sevgilime: "Gönlüm senden bir öpücük istiyor  " dedim  "Bizim öpücüğümüzün değeri candır  " diye cevap verdi  Bu cevabı duyan gönül geldi ve canın yanına gitti  Gönül, bu hareketiyle ona: "Güzelim! Gel; bu satış, bu değer ucuzdur  " demek istedi 307 Ben Hakk'ın mahvıyım, Hakk da benimdir  Hakk'ı sağda, solda, başka yerlerde aramayın  Hakk benim canımdadır  Sultan benim, fakat ben size yanlış görünüyorum  Biri vardır ki, benim sultanımdır, diyorum  308 Hakk'ı arayanların yolunda akıllı ile deli birdir  Aşk dilinde, akraba ile yalancı birdir  Hakk'ı idrak eden kişinin mezhebinde, Kabe ile put evi birdir  309 Aşkta içki, ancak beka şarabım içmektir  Aşkta yaşamağa, canlanmaya delil, ancak can vermektir  Sevgilime dedim ki: "Seni tanıyayım da ondan sonra öleyim  " Sevgilim: "Beni tanıyana, ölüm yoktur!" diye cevap verdi  310 Dervişlikle aşıklık bir arada olursa sultanlıktır  Aşkın gamı, gam değil çok kıymetli bir hazinedir  Fakat bu hazine gizlidir  Ben gönül evini kendi elimle yıktım, viran ettim  Çünkü definenin viranede saklı olduğunu bildim  311 Gönlümün diriliği, zindeliği, senin aşk gamın içindir  Gamını sevdiğim, onunla dost olduğumdan ötürüdür ki gönlüm halka yardımcıdır  Bu hal, senin aşk gamının bana bir lütfudur, bir ihsanıdır  Yoksa, benim dar gönlüm, senin g¤¤¤¤¤ nasıl yer olabilirdi? 312 Bizim dilimizden gönlümüze giden bir yol vardır  0 yola, cihanın vej canın sırları bağlıdır  Dil sustuğu müddetçe o yol açıktır  Dil konuşmaya başlayınca, o yol kapalıdır 313 Alnımızdaki o parlak nür, Hakk aşıkının gönlündeki o iman ziyası, secdej eseri olarak müminlerin yüzlerinde görülen bütün bu nürlar, belki her n0run¦ nüru, Allah'ın sevgili peygamberi Muhammed'in nürundandır  316  Ey gönül! Anlamayanlar seni üzerler, rahatsız ederler  Hatta seni deli, di-vBne ederler, ayağını bağlarlar  Sen içi tatlı, özlü bir yemişe benzersin  Bu yüzden seni hep kırarlar  317 Ey Hak yolunun yolcusu! Eğer sende bu yolun sevdası varsa, senin ba-şında bu kapının, bu dergahın sevgisi bulunmuyorsa Hakk ehlinin açtığı iman ve sevgi kapılarının anahtarı nedir? Biliyor musun? 0, "Lailahe illallah (=Allah'tan başka ilah yoktur)" kelimesini çokça, hoşça söylemektir  318 Göğsünün içindekini hakîki gönül sanan kimse, Hakk yolunda iki üç adım attı da, her şey oldu bitti sandı  Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk,' günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır  Hakk yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı  Bu görünen ben, ben değilim  Şu halde, "ben, ben" dediğim kimdir;söyle! Söyleyen, ben değilim  Peki benim dilim ile söyleyen kimdir; söyle! Aslında, ben baştan ayağa kadar bir gömlekten fazla bir şey değilim  Benim, gömleği olduğum varlık kimdir; söyle! 319 Ey Efendi! Sende maddî güzelliğin gamı, yüksek mevkinin özlemi var  Sen bağlara, bahçelere, çayırlık ve harman yerlerine sahip olmak istiyorsun  Bizler ise tevhid aleminin yanıklarıyız  Bizde Lailahe illallah(=Allah'tan başka ilah yoktur)daki sır vardır  Padişahla birlikte, hoşluk ve ferahlık sarayında oturan kimseye, bu lütuf ve ıhsan, şahın lütfu, ihsanıdır  Sen padişahla beraber olursan, nereye vanrsın, "ilıyor musun? Kendinde olmamaya! Işte o kendinde olmamak yönünde,giden binlerce yol vardır  320 Bizim ezelden geçmiş başka bir yerimiz vardır  îçinde bulunduğumuz bu cesetler alemi başka bir diyardır, bizim asıl yerimiz değildir  Ey geceleri kalkan, namaz kılan zahid! Sen kıldığın namazlarla övünüyorsun  Halbuki namazın da dışında, ötesinde başka bir hal, başka bir zaman vardır  321 Görmeyerek yol yürürsen, bu aynı hatadır  Eğer herşeyi görüyorum sa-narak, gözüne güvenirsen, bu bela okudur  Kilisede, medresede bulunanların, hakîkatlerini bilmeden, mecaz yolundan, onların gerçek yerlerini, onların nerede bulunduklarını sen ne bilirsin? 322 Cihandan ve candan dışarı, bize bakan, bizi yediren, bizi büyüten bir dadımız vardır  Onu gereği gibi bilmek, bizim haddimiz değildir  O'nun hakkında ancak şunu biliriz: Biz O'nun gölgesiyiz, cihan da bizim gölgemizdir  323 Tenden ve candan dışarı olan derviştir  Yeryüzünden ve göklerden yük-sek olan derviştir  Cenab-ı Hakk'ın bu cihanı yaratmak için bir maksadı yoktu  Hakk'ın bütün bu cihanı yaratmaktan maksadı, derviştir  Yani, derviş olmasaydı, Allah cihanı yaratmayacaktı  " Burada dervişten murad Peygamber Efendimiz ve dolayısıyle kamil insandır  " 324 Derdimin getirdiği acılar, kederler, dermana sebeb olunca, kötü huylanm eitti  îyi huylar geldi  Günahlanm sevap, imansızlığım iman oldu  Can, gönül, ten bu üçü yolumu kesiyor  Hakk'a varmama engel oluyorlardı  Şimdi, ten, gönül oldu; gönül, can oldu; can da canan oldu  325 Hep dostun süretiyle, hayaliyle dolu bir gözüm var  Dostun hayali orada bulundukça, gözümle aram iyidir  Aslında, gözden dostu ayırt etmek, göz ile dost arasında fark görmek hoş değildir  Çünkü ya dost gözün yerindedir, yahut da gözüm dostun kendisidir  326 Herhangi bir kimsede, gizli bir aşk derdi yoksa, o yaşıyormuş gibi görünse de, onun gönlü ve canı yoktur  0 adeta gezen, dolaşan bir ölüdür  Eğer aklın varsa git de Hakk'dan dert iste! Çünkü dertsiz olmak, aşk derdine düşmemek, tedavisi imkansız bir hastalıktır  327 0 öyle bir sevgilidir ki, onun aşkının getirdiği gam, her hastanın devası-dır  Her kim onu sevmiş, ona yar olmuşsa, o da onu sevmiş, ona yar olmuştur  Bana diyorlar ki: "Boş durma! Daima bir işle uğraş!" Ben işsizim, bir işle meşgul değilim, ama herkesin uğraştığı şu dünya işlerinden uzak durmak da büyük bir iştir  328 Sevgilim! Senin güzel kokun ben kulunun burnundan asla gitmedi  ] Güzel yüzünün hayali de gözümün önünden gitmedi  Senin istediğin gibi,' gece gündüz ömrümü harcadım durdum  Bütün ömrüm geldi geçti  Fakati senin isteğin, arzun bitmedi, tükenmedi  329 Ey can! Cihanda benden daha değersiz bir mahluk yoktur  Senden daha üstün, daha büyük, daha güçlü bir kimse de mevcut değildir  Sevgilim, sen bensiz olarak benden hep korkup duruyorsun  Ben seninleyim  Eğer sen de benimleysen korku kalmaz  330 Yüzü daima taze, dudakları daima rtıütebessim olan o candan, gönülleri kendine çeken sevgilimiz hoşlanır  Öyle bir yüzün güzelliği canla ölçülernez  Yavaş söyleyelim: Yoksa o canan mıdır? 331 Ey kainatı yoktan var eden Allah'ını! Unutmaktan, sonradan var olmak-tan sen münezzehsin  Başımdan, senin fîkrinden, seni düşünmekten, seni sev-mekten başka ne varsa hepsi aynı hatadır  Dilde seni zikretmekten, tesbih etmekten başka ne varsa hepsi sapıklıktır, boştur  332 Mademki mizacımız, huyumuz aşk ile düzeliyor, o halde bizim hekimimiz de, ilacımız da aşktır  Bu aşk ile elele vermedikçe, bu aşka bağlanmadıkça Hakk yoluna düşüp, gidilemez  Bu aşk, kimseden doğmadı, kendi de doğurmadı  333 Ya Rabbi! Ben gece gündüz iyilikten, düzenlikten başka bir şey isteme-yen birisi idim  Gece-gündüz hep iyiliği ve düzeni aramaktaydım  Fakat bu yıl öyle bir haldeyim ki, onu söyleyemem, gelecek yıl fikrim ne olacak? îyiliği, düzeni arayabilecek miyim? Vah bana, vah düzelmeye!    334 Ey yüzü, letafette, güzellikte can aynası olan sevgilim! îstiyorum ki, sabahleyin, hayalinin ayaklarını yüzüme ve gözlerime süreyim  Fakat oka benzeyen kirpiklerim hayalinin ayaklarını yaralar diye korkuyorum  335 Ey benim aşk şarabımı içmemi inkar eden! 0 şarabı sen üzümden çıkmış sanma! Coşkunluğum benim şarabımdır  Gönlüm de kadehimdir  0 şarabı bana sunan da, karanlıklan açan, aydınlatan, sokakları 336 Aşk sizin sevimli, güzel bir dostunuzdur  Bu dost sizi fasih sözlerle, açık bir ifade ile çağırır, der ki: "Aşk, aşkı isteyenden esirgenmez  Bilhassa, bir güzel, bir güzeli-severse sevgi ondan asla esirgenmez  " 337 Vefasız gönül, gamlara batsın, mateme girsin  Kimde vefa yoksa, o kişi dünyada yok olsun  Yaşamasın daha iyi  Gördün ya, beni dünyada gamdan başka kimse hatırlamıyor, bu vefasız dünyada benim en vefalı dostum gamdır  0 gama çok çok aferin! 338 Sevgilim, başın daima üzüntüsüz, sağlıklı ve rahat olsun  Dudaklarından tebessüm eksik olmasın  Senin gibi güzel bir varlığı görüp de sevinmeyenin, boynu altında kalsın, bahtı kara, gönlü perişan olsun  339 Ney yapan usta, kamışlıktan bir kamış kesti  Ona dokuz delik deldi, adına da Adem koydu  Ey ney! Sen seni çalan neyzenin dudaklarından feryada geldin, inlemeye başladın  Fakat sen, seni nefesiyle feryada getiren neyzenin dudaklarını değil, o dudaklara nefes veren dudakları gör! " Ney, kamil insanın sembolüdür  Insan, Hakk'tan ayn düştüğü için feryad etmektedir  Ney gibi insanın bedeninde dokuz delik vardır  " 340 Senin aşkının g¤¤¤¤¤ düştüğümden beri, çaresiz kalan zavallı gönlüm, çok çok ızdırab çekti, çok dertlere düştü  Gönlüm, aşkın g¤¤¤¤¤ çok defa düşmüştü  Fakat bu seferki gibi hiç inlememeşti, hiç sızlanmamıştı  341 Can incisi (rühumuz) şu dört unsurdan ibaret olan bedenin içine dü-şünce, birbirine zıt olan bu fesad unsurlar (su, toprak, hava, ateş), o can incisi ile komşu oldular, bu tende beraber yaşamaya başladılar  Fakat, nasıl kötü üzümden iyi üzüm renk alırsa, onun rengine boyanırsa, can incisi de dört unsurun rengine boyandı  Rabbim kimseye kötü komşu vermesin! 342 Bütün zahmetler, sıkıntılar aç gözlülüğümüzden, çok istekler peşinde koşmamızdan ileri gelir  Nefsanî arzularına uyan, şehvetine ve midesine düşkün olan ne belalara uğrar! Zaten kuş da yem yüzünden tuzağa düşer, daracık kafese kapatılır  0 kafes dam kenarına asılır  343 Elif gibi olan boyum, aşk yüzünden büküldü, "cim"e döndü  Senin bulunduğun yerde, güzellik artar, iki kat olur  Ey can ve ey cihan! Gönlüm senin zevalsiz güzelliğini aldığından ötürüdür ki, o zevalsize doğru koşuyor " Arap harflerinde " 1 =elif", dümdüz bir harfdir," £  ise bükük bir şekildedir  " 344 Sevgilim! Senin güzel yüzünün hayali, gözümün önüne gelince uykumj bana sırt çevirdi, kaçtı gitti  Hayaline karşı senden adalet, insaf temenni ediyorum, yardım istiyorum  Şimdi uykum geri geldi, bu defa da gitti, eliyle senin eteklerine yapıştı  Fakat, hayalin tekrar gözümün önünde belirince, uykum can verdi, öldü  345 Haydi artık uyu, sevgili müsaade etti  Çektiğin zahmetler hududu aştı ve! sen azat oldun, kurtuldun  Sevgili yaşadıkça, benim uykum tekrar ölür  Uykum toprak altında yattıkça, Allah sana ömür versin! 346 Ey Efendi! Söyle, köle misin? Hür müsün? Kötülükte bulunsun, bozgunculuk etsin, fesad çıkarsın diye kim köle satın alır? Ey ellerini kaldırıp dua eden, isteklerde bulunan kişi îstemek gücünü, dilek için kaldırdığın eli sana' kim verdi? Kendi muradından, isteklerinden vazgeç de, asıl O'nu iste! Muradın yalnız 0 olsun  347 Ey salına, salına yürüyen selvi, sana hazan rüzgarı dokunmasın  Ey ciha nın gözü, sana kem göz değmesin  Sevgilim! Sen gökyüzünün de, yeryüzü nün de canısın, senin güzel canına rahatlıktan, rahmetten başka bir şey gelme sin! 348 Aşk odur ki, halkı neşelendirir, sevinç içinde bırakır  Aşk odur ki, neşelere neşe katar  Bizi, anamız doğurmadı  Bizi o aşk doğurdu  Bizi doğuran o anaya yüzlerce rahmet, yüzlerce aferin! 349 Sen mübarek ayağını yere basınca yeryüzünün toprağı neşelenir, sevinç içinde kalır  Duyduğu sonsuz zevk ve neşeden ötürü toprak gebe kalır, yüzlerce gül goncası doğurur  Bu hali gören yıldızlar da, gökyüzünde heyecana kapılırlar, alkış gürültüsü sevinç sesleri ile gök kubbesini çınlatırlar  Bu sevinç, bu alkış sesleri içinde ay'ın gözü bir yıldıza düşer  350 Lakabım her ne kadar Bahauddin Veled ise de sen, rühlara hiikmeden, ebedî bir sultansın  Bizi kendimize bırakma! Elimizden tut ki vefa kadehi kı-rılmasın  Eğer vefa kadehi kınlırsa, sevgi şarabıyla sarhoş olanların ayağına batar, ayaklarını yaralar  Yapma bunu! "Mevlana bu ruba'îyi babası Sultanü'l-Ulema'nın vasfında söylemiştir  Sipehsalar'ın kita-bının Sultanii'l-Ulema menkibesinde de bu vardır  " 351 Yastığa yaslanıp uyuyan baş, ondan haberi olmayan, onu bilmeyen baştır  Ondan haberi olan, onu idrak eden, onun yüce varlığını gönlünde hisseden! nasıl olur da uyur? Aşk gelir, bütün gece iki gözüme bakarak: "Onsuz uyu yan kişiye yazıklar olsun!" diye söylenir durur  352 Benim gönlümle, gözümle hiç bir işim yok  Ancak sevgilimle buluşunca¦ gönlüme, gözüme işim düşer  0 zaman gözüm onun güzel yüzüne bakıncai nürlanır, gönlüm de buluşma zevkiyle heyecana kapılır, sevinir, oyalanır  Gönül kanıyla gözyaşımı yağmur gibi akıttığım zamanlar, benim gönlüm ve gözüm olan, sevgilimin kucağıma düştüğünü sanırım  353 Zamanede ********lik rağbet bulursa, şerefli erlerin, iyi insanların adları kötüye çıkarsa, böyle insanların ilahî takdire boyun eğmeyerek kendilerini iyiye çıkarmaya uğraşmaları, ada, sana, nama düşmeye kalkışmaları, onların şereflerini büsbütün düşürür  Inci arıyorsan, denizin dibinde ara! Kıyıya vuran ancak köpüktür  354 Ey can! Hizmetinde ben yerlere kapanınca o secdem benim kendi bahtıma karşı oluyor  Böylece ben bahta kavuşuyor, devlete erişiyorum  Ayağına her kapanışta, canım da içimde benim ayağıma kapanıyor  355 Bu bir şaşılacak şeydir ki yar, benim gönlüme sığıyor  Binlerce tenin canı, bir tene sığıyor  Bir buğday tanesinin içinde binlerce harman bulunuyor  Bir iğne gözüne de, yüzlerce alem sığmış  356 Seviniyorum ki, gamın gönlüme sığıyor  Çünkü senin gamın, aydınlık bir yere sığar  Göklere ve yere sığmayan o gam bir iğne gözü gibi olan bir gönü-lün içine sığar  "Buradaki gam, ilahî tecellînin, ilahî sevginin sembolüdür  Bu ruba'îde "Ben, yere, göğe ağmam, mümin kulumun gönlüne sığanm kudsî hadîsine işaret var  " 357 Benden yüz çevirdiğin gün, elinle öldürülmem bana zor gelmez  Fakat şuna üzülüyor, gam yiyorum ki, gözlerin benim matemimle yaşanrsa, canıma kıydığım için ne özür bulacaksın? Ve özrünü ne vakit, kime söyleyeceksin? 358 Varlığın, yokluğun mahiyetini anlayan ve bu görüşün derinliklerine inen bir kişi için, artık varlık, yokluk inancı onun Hakk yolunda yürümesine engel olamaz  Böyle bir kişi  sıfatlara ve yaratılan şeylere, yapılan işlere takılıp kalır tnı? 0 Allah'ın güzel eserlerinin, sanatının dışına çıkarak, yaradanı bulmaz mı? ona hayran olup kalmaz mı? 359 Gam, nasıl olur da aşıkları tedirgin eder, gönülsüz bir hale getirir? Aşıkın gönlü, daima sevgilinin saçlarının zincirine bağlıdır  Aşıkın rühunun derinlik-j lerinde anlaşılması güç, karışık sesler çıkaran bir rebab inlemektedir  360 Sevgili güneş gibi panldamaya başlayınca aşık zerre gibi oynar, titrer, döner  Aşk baharının rüzgarı esince, her şey canlanır, kum olmayan her dalj oynamaya başlar    ; 361 Gam kim oluyor ki Hakk aşıklannın gönlü etrafında dolaşsın? Gam aşıkara yanaşamaz  0 ancak duyguları donmuş, buz kesilmiş, kalpleri nasırlaşmı$¦ kişilerin çevresinde dolaşır  Başlarına bela olur  Allah adamlarının gönülle-j rinde öyle bir deniz vardır ki onun çok hoş bir dalgalanışından aşka gelir de gökyüzü dönmeye başlar  362 Bu aşk, yiğitlerin yanlarına gelir  0 arslanlarla dönüp dolaşan bir ceylandır  Bu aşk evi, ezelden beri mamurdur  Sensiz yıkılıp gideceğini mi sanıyorsun? Ey müşkülümü çözen, zorluklarımı kolaylaştıran yüce varlık! Serviler, güller, bağlar, bahçeler senin lütfunla, ihsanınla mest olmuşlardır  Gül, senden hoş bir koku almış, senin güzelliğini görmüş, hayran olmuş, kendinden geçmistir  Gülün yanındaki diken de sarhoş ve baygın bir haldedir  Bana bir sevei kadehi lütfet de ben de kendimden geçeyim, böylece hepimiz senin sarhoşun olup çıkalım  364 Gam, padişahın kullarma hiç yaklaşabilir mi? Padişaha gönül vermiş sadık kullarının başında bahtlar, devletler, mutluluklar döner dolaşır  Onların ya-şayışlarında, neşeden de üstün, bambaşka bir hal, bambaşka bir şey vardır  0 şey onların sermest, mahmur başlarında döner durur  "Bu ruba'î; Şeyh Galip hazretlerine; "Aşıkta kader neyler, gam halk-ı cihanındır" dizelerini yazdırtmıştır  365 Kendini göstermeyen o gizli güzel meydana çıkıp da salına salına yürü-meye başlayınca, her gizli şey, her örtülü güzel, elbiselerini, örtülerini üstlerinden atarlar, oldukları gibi görünürler  0 zamana kadar, güzelliklerini giz-^yen nice hasisler, onun güzelliği karşısında, her şeylerini ortaya korlar  Hasis, taş bile olsa, gizli güzeli görünce, inciler satan bir maden kesilir  "Bu ruba'î'yi Hz  Mevlana her halde bir ilkbahar günü bahçelerin uyandığı," 366 Bizim gönlümüzde dönüp duran bir sır vardır  Yaratılan her şey o sırra bağlıdır, hatta kat kat şu gökyüzü bile, onun yüzünden dönüp duruyor  0 sır, yüzündendir ki, ne başın ayaktan, ne ayağın baştan haberi vardır  Baş da, ayak! da o sır ile başsız, ayaksız dönüp duruyor  " Bu ruba'îde eşref-i mahlük olan insanın yaradılışına ve her şeyin bu yaradılışa bağlı bulunuşuna işaret var  " 367 Bu gece, ne güzel, ne hoş geçiyor  Bu gecenin öyle bir letafeti, öyle anlatılamaz bir güzelliği var ki, hiç kimse, bu güzelliğe akıl erdiremez  Ruhların gezip dolaştıkları gül ve sünbül bahçelerinde, uyku, bu güzelliğe hayran olmuş, şaşırıp kalmıştır  Aşıklar, ise yüz yüze bakarak, gecenin bu letafeti ile mest olmuşlardır  368 Ramazan ayında gereği gibi oruç tutarsan, senin vücut toprağmı altınj ederier  Senin fanî varlığını taş gibi ezerler de göğe sürme yaparlar  Iftar vaktinde yediğin yemek lokmasının her biri, birer mana incisi olur  Ramazan'da, yemekte, içmekte, kötü söz söylemekte, kötü iş işlemekte sabırlı olduğun için, bu sabır, senin manevî görüşünü artırır, gönlünün gözünü açar  369 Her ne kadar söz, ağızda dönüp dolaşıyor ve biz dilimizin, dudaklarımızın hatta dişlerimizin yardımı ile konuşabiliyorsak da, şaşılacak bir halde, sözün, sözümüzün etrafında dönüp dolaşmasıdır  Söz bize demek istiyor ki: "Benim, kendi çevremde dolaştığıma ve söz söylediğime şaşkın şaşkın bakma! Benim çevremde dönüp dolaşanı, bana bu sözleri söyleteni düşün, bul!" "Görünüşte sözü biz ama, sözü bize söyleteni göremiyoruz  " 370 Her gönül ki, sevgilinin, o güzel dudaklarının hasretiyle yıkılmış, harab olmuştur  0, bahar mevsiminde bağlarda, bahçelerde, ırmak kenarlarmda ne-den dolaşsın dursun? Küçük dallar, birbiri ardınca Hakk'a secde etsinler diye, rüzgar, ağacın dalı etrafında dönüp dolaşmakta    371 Aşıkların gönüllerinin yanışlannda kıvılcımlar vardır  Gönüllerini, sevgiliye vermiş olanların gönüllerindeki derdin belirtileri vardır  Sen, hiç duymadın mı? Yanıp yakılanların gönüllerinden çıkan, ateşli bir "ah" ta Allah'ın rahmet huzuruna geçer, gider  380 Canında senin aşk havalarından bir feryad, bir şikayet bulunmaktadır  Ruhumun muratlardan öte bir muradı, isteklerden başka bir isteği vardır  Bu aşk şarabıyla, kendimi bir kuru yaprak misali, senin sevgi rüzgarının önüne atmışım  Çünkü, bu aşk şarabında senin sevdandan esip gelen bir hava, bir sevgi kokusu var  381 Balçıktan yaratılmış bir sevgilisi olan, bir gün ona kavuşur, sükün bulur, rahatlar  0 kimse ne acayip, ne şaşılacak nadir bir kimsedir ki, şu balçık be-deninden dışarı çıkar, kendi kirli maddî varlığından kurtulur da, senin gibi eşsiz bir sevgilinin muhabbetine düşer, nadir bir sultanın sevgisini kazanır  382 Sevgilim! Senin yüzünden, yüzümde bir güzellik var  Gözlerimde, yüzünün güzel hayali bulunuyor  Gönlüm senin feyzinle, rahmetinle dolu  Bugün, sema'mızda da ayrı bir kemal, ayrı bir güzellik mevcut  383 Dünyada yarım ekmeği olanın, oturmak için bir de yuvası bulunanın iyi bir hali vardır  0, kimseyi dilemez, istemez  Kimse de onu istemez, dilemez  Böyle bir kişiye: "Neşe ile yaşa!" de! Çünkü, o isteklerden, arzulardan kurtulmuş, mutlu olmuştur  Onun kendine göre hoş bir alemi vardır  384 Gece karanlığı, nasıl güneşi alır, başka taraflara götürürse, uyku da gelir  Hakk aşıkının yanan, yakılan gönlünü alır götürür  Fakat aşık ağlamaya, gözyaşları dökmeye başlayınca uyku kaçar gider, gelmez  Geri gelirse, aşıkın gözyaşı seline kapılıp, gideceğinden korkar  385 Sevgilinin güzel yüzünün mehtabını bulup seyreden kişi ne mutlu bir kişidir  îyilik yapmasını seven sakînin sunduğu rnana şarabıyla kendinden geçmek, harab olmak da hoş bir şeydir  Aşıkların gözyaşları akar durur da uykuları gelmez, çünkü, uyku gelirse gözyaşı seline kapılıp gideceğinden korkar  386 Aşkın cihandan rahatlığı, esenliği aldı götürdü  Ayrılığın ecel kesildi, can alıyor  Yüzbinlerce cana karşılık vermeyeceğim gönlü, senin bir gülüşün bedava aldı götürdü  387 Canı, Hakk'a, Hakk'ın huzuruna tertemiz bir halde, hiç bir şeye bağlı olmadan, mahrem olarak götürmelidir  Gönlü, sahte neşelerden, zoraki kahkahalardan arınmış, fakat aşk gamıyla, ahlarla, ızdırapla dolu olarak götürmelidır  Sen kendinden, kendi varlığından kurtulmadıkça, bize asla yol bulamazsın  Bize yol bulmak için, kendi benliğinden vazgeçerek, bizden bize doğru 388 Gönüller alan sevgilim, beni ne hoş, ne güzel bir yere götürüyor! 0, benim cismimi de, canımı da alıyor, cihandan ötelere götürüyor  "Gitmem  " dedim, bahanelere başvurdum  "Gitmezsen, seni çeke çeke alır götürürüm  " dedi  389 Melek ülkesinin kuşu gökyüzüne doğru; o yönü olmayan yöne doğru uçar, o yana uçar gider  Simurg'un yunıurtasından doğan kuş, Simurg'un bulunduğu yerden, başka bir yere nasıl uçar gider; söyle? " Simurg = zümrüdü anka: Efsanevî bir kuş; ismi var, cismi yok  Tasavvuf dilinde, seyr ve sülükünü iyice bitirerek, asil maksadına eren salikten kinaye olur  " 390 Gönlün, sevgilinin derdiyle dolduğu gün, şükrane olarak binlerce can feda etmelidir  Ey iyi ve seçkin adam! Aşk yolunda, aşıklık yolunda şükretmeden iyilerin sillesini yiyemezsin, onların yaptıkları kötülükleri hoş göremezsin  391 Hem safım, duruyum, hem de tortuluyum  Hem çok yaşlıyım, pîrim, hem küçücük bir çocuğum  Ben, ölürsem sakın bana "öldü" demeyin  Aslında ben ölü idim, dirildim, beni dost aldı götürdü  "Bundan sonra gelecek ruba'î, bu ruba'î'nin aynıdır  Belki de, Hz  Mevlana bu ruba'îyi söy-lerken, yazanların yazışlan yüzünden, bir ruba'î iki ruba'î" 392 Ben hem küfürüm, hem dînim, hem duruyum, hem de tortuluyum  Ben hem ihtiyarım, hem gencim, hem küçük çocuğum  Ben ölürsem bana "öldü" demeyin  Deyin ki: "0 ölü idi dirildi, onu dost aldı götürdü  " 393 Sevgilim, yanımızdan geçerken toprağa bakıyor, istiyor ki, benim yüzüm, onun tatlı bakışları ile nürlanan toprağı kıskansın  Onun önünde, toprak olmaktan daha güzel bir şey olamaz ki! Böylece, umulur ki, yolu bize düşer de, bizi çiğneyip, geçmek lütfunda bulunur  394 Hayat denizinde, geçip giden bir gemide bulunan kişi, karşı kıyılardaki kamışlığı seyrederken, kamışlığın yürüyüp geçtiğini sanır    Tıpkı bunun gibi dünyadan göçüp gidiyoruz da sanıyoruz ki dünya gidiyor  395 Gönlümü, aşk g¤¤¤¤¤ düşüreceğim  Canımı bela okuna hedef yapacagım    Senin aşkında harcanmayan ömrümü, bugün gönül kanına kaza edeceğim    396 Bu gece sakî, şarabı kadehte değil, testi ile döndürüp sunmadadır  sunduğu şarabla o gönlü yağma etmiş gitmişti; geldi, şimdi de imana el attı, onu da alıp gidecek  Gönlü de, imanı da bende bırakmayan sakî, o kadar çok şarap sundu ki, sunduğu şarap bir tüfan oldu, bu tüfan aklın evini barkını yıktı götürdü  397 Sus, senin sözlerin, güzel, hoş konuşman beni susturdu, konuşmaz bir lale getirdi  Senin işlerindeki tatlılık, üstünlük, tertip, düzen, beni işlerimden utandırdı, işsiz güçsüz bıraktı  Ben senin tuzağından kaçtım, gönül evine sığındım  Fakat, gönül kendisi senin tuzağın oldu da beni tuttu  398 Dün bağlar, bahçeler, kıştan kurtulduklan için sana şükür selamları gönderiyorlardı  Çiçeklerin yüzlerinde senin lutfunun, ihsanının belirtileri görülüyordu  Yemyeşil çayırdaki selvi boy atmış, öteki ağaçlarla üstünlük davasına kalkışmıştı  Gül ise gülerek göz göre göre rengi ile, kokusu ile neşeleniyor, kıyametler koparıyordu  399 Aşkın gönlünün dünyaya bakmasın; dünyaya kapılmasına imkan yoktur  Haşa bu olamaz  Zaten aşktan başka bakılacak, görülecek ne vardır? Ecel günü aşkı bırakıp da, korkudan, can derdine düşen, cana bakan gözden bıkmışım, usanmışım  400 Yarattığı eserlerini kendine perde yaparak kendini gizlemiş olan, eşsiz güzeli mana gözüyle gören gönül, nasıl olur da, gelip geçici olan dünya mülküne bakar? Ben ecel gününde bile, gizli sevgilinin yüzünü bırakıp da, canını düşünen ve canını gören gözden memnun olmam  401 Dışarıya da, içeriye de bakan, gören, aşkın divanelerinden yüz çeşit bakıp gören göze dikkat et bak, o nasıl göriiyor? Gözden dışarı bakan ve gören bi-risi  Acaba o kimdir? Biliyor musun?, çiçeklerin güldüğü bir zamanda söylemiş  402 "0 ebedî diri öldü  " diyen kimdir? "Umut güneşi söndü  " diyen kimdir? güneş düşmanı dama çıktı, iki gözünü yumdu, güneşi görmez oldu da: îüneş söndü  " dedi  24 403 Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduğuna bakma! îrdiği sözde, ahdinde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak  Hakk ile ;iği ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalı ise, onu fidiğin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden, saydığın sziyetlerinden de daha üstün bir kişidir  404 Gün neşe günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim? Bugün, sevgiliye ndan bağlı olma günü, vefa kadehiyle şarap içmek gerek    Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip, içeceğiz? Biraz da in-ndan değil, Hakk'dan rızık talep etmemiz gerek  Bu ve bundan sonraki ruba'î Hz  Şems için söylenmiş  405 Aşk sarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır  Benim şarap içmeme lü-zurn var mı? îçsem bile, başımda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi alıp götüre- cek? 406 Senin aşkın, feleğin beyninde yer tutunca, arşa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem kavgalarla dolar  Senin aşkın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da baştan başa rüh olur  407 Varlıklann gerçek sevgiye kavuştukları, benlikten kurtulup yokluğun yü-celıklerine ulaştıkları gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk uğrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak? Kim ikbal ateşi ile yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek? 408 Kendini koyverme! Zira vesvese seni perişan eder, zebün eder  Vesvese, yılan gıbi hile ile, efsunla seni tutar, bağlar  0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay'ı, seni nürlandınncaya kadar vesveseye meydanı bırakma  0 senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur  ROhumun, göklerin yolunu tuttuğu, tenimin her cüz'ünü, toprak dağıtıp; perişan ettiği vakit, sen mezarımın başına gelip, toprağıma parmağmla "kalk" diye yaz! Yaz ki, bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım  Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kişi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha kıymetlidir  Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir  Az bir zaman halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da değerlidir, cihandan da; şundan da üstündür, bundan da! Seni anınca, yüreğim heyecanla çarpmaya başlar  Gözlerimden kanlı yaşlar dökülür  Nerede, dostun geleceğine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider  Aşkın, gönlümle savaştığı gün, can telaşa düşer  Yalınayak aradan kaçar, gider  Ben aşık bir kişiyim, beni akıllı sanan delidir  Benden sakınan, çekinen kişi de akıllıdır  Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmağa başlayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava içinde uçmaya başlar  Hakk aşığı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden, rahatça dostu görmeye başlar  Aşk, insanın başına tatlı belalar getiren hoş bir şeydir  Bu yüzdendir ki, aşkın getirdiği belalardan çekinen, korkan kişi aşık değildir  Aşk işinde mert kişi odur ki, aşk ateşi canına düşünce o uğurda canını verir, canından geçer  412 Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kuşanan güneş, senin önünde can verir  0 solgun benizli, ciğeri yaralı, hasta ay da senin karşında ölür gider  0 boy atmış selvi huzurunda yerlere kapanır, hayatını kaybeder  0 yeni açılmış, saçılmış gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür  Bu gönlünü sana kaptırmış aşık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır  Senin aşkından gençlik ateşi çıkar  Aşkınla aşık gençleşir, gönülde eşsiz bır canın güzellikleri belirir  Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen ^nın ıçin günah değildir, helaldir  Çünkü dostun öldürmesinde hayat vardır "ırilik vardır  25 Surada: ^L> ^Lî u* ^ "Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir  Sevgilim! Deniz senin aşkından coşmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır  Bulutlar, yağmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır  Aşkından bir şimşek çakmış, yeryüzüne düşmüştür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir  Dün gözlerin görenleri büyülüyordu  Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı  Saçlarının gölgesinde parıldayan güneş yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu  422 Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birleş-r tirir  0 zaman gönül, aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider  Böylece, gönül bu alemden kurtulur, ötelere gider  Gönül demek ister ki: "Ben ateşim, bu nağmeler de birer nefestir  Çalgıcı, bu nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim  Çünkü her ateş üflenince alevlenir  " Dostun aşkından cefa gören, zulme uğrayan kişiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona lütuflarda bulunur  Ona "Ömrün kısalığına bak da benim vuslatımı ara, bul  " der  Çünkü kısa ömrün feryadına ancak vuslat, buluşma yetişir, çaresaz olur  423 Gönüller feth eden çok hoş bir yol arkadaşıyım  Kıymetimi bil, aklını ba-şına al da, aşk kadehini düz tut, eğri tutma ki, içindeki dökülmesin! Şu kirli toprak aleminde, kendini beğenmek havasıyla esen rüzgar, şüphe yok ki her lahza toz kaldırır  ı Buluşmanın sana bir ziyanı dokunmaz  Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet vermez  Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana kem göz değmesin diye korkuyor  420 Gönlii bir an "Ben Hakk'ım" diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin üs-tünde asılıp durmaktadır  Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü hakîkat sırları bulur  424  Gönlü senin coşkunluğuna erişmek için coşuyor  Senin aklına kavuşmak çın kendi zavallı aklını bırakıyor  Senin tatlılığını, lezzetini gereği gibi tada- "rnek ıçin zehir içiyor  Güzel kulağına takılmak arzusu ile bir halka gibi 425 Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum  Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir  Canım cefaya da sevinir, neşelenir  Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım  Gönüller alan o büyük, o eşsiz varlığın yakınlığı, sanmam ki canda bile bulunsun  0 bize canımızdan daha yakındır  Vallahi ben onu asla anmam  Cünkü insanın yanında bulunmayanlar anılır  26 426 Güneş de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklığını, güzelliğini elde et-sin? Yahut hızlı esen rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin? Vucut şehrinin efendisi, reisi olan akıl bile senin mahallene gelince deli, diva-ne olur  Eğer aşık olur da bir an heyecansız, şevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin aşıklar safında ne işin var? Çünkü aşıklık kararsızlık demektir  Aşkta diken gibi keskin başlı ol da, kokusu ile, rengi ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bağrına bassın, bazen yanına alsın  427 Sevgilim! Senin gömleğinin kokusu gelince ben ne yapabilirim? 0 ko-kuyu alınca gökyüzü bile şaşırır da elbisesini yırtar    0 güzel Yüsufun hoş kokulu gömleği nerede ki, gelsin de bugün senin gömleğinin kokusunu alsın  Eğer her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz  Can ve cihan tasaya bulansa; kederlere, üzüntülere bulaşsa, bir kişiye aşk yıkayıcı, temizleyici olursa, o kişi hepsinden temizlenir, kurtulur  428 Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmiştir  Asıl deli divane olan kişi o Hakk aşığını tanımıyandır  Bize göre delı, Hakk'ı tanıyandır, bilendir  Bu ruba'î Meviana hazretlerinin §u mealdeki beytini hatırlatıyor  "Hakk'ı bağırarak, yüksek ^sle zikr etmek doğru değildir  Ancak uzakta bulunanlara, 'Ey, yahu' diye bağrılır  " Bu ruba'î aynı zamanda •^1 J"*-1>'AJ1 ^1 V" -» "Biz ona şah damanndan daha yakınız  " (Kaf ^Oresi 50/16)işaret vardır  432 Hakk'ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtuluştan daha¦ oştur  Nefretim, öfkem şekerden daha tatlıdır  Kılıcım, yaşayıştan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz olmaktan) daha saf, daha temizdir  433 Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter  Korkuttuklarına, dehşete düşür-jî düklerine neşeli, tatlı sesin kafi gelir  Onların bütün korkularını, endiçelerini¦' giderir  Bizi öldürmek için, cefa kıhcını ne diye vumyorsun? Bizim başımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter  434 Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı ateşten olan la'l gibi değerlidir, kıymetlidir  Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zelleşsin, gönülleri çeksin diye konuşuyor, gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar  435 îkbal sahiplerinin, ermişlerin nefesleri, gül gibi hoştur  Bahtsız kişiyse dı-ken gibi keskin ve dik başlı olur  Gülle görüştüğü, gülle beraber bulunduğu için diken ateşten kurtulur  Fakat, dikenle görüşüp konuştuğu yüzünden de, gül ateşler içinde kalmıştır  Tam bir ilahî neşe içinde bulunan bir kişi gam yer mi? Hele şu gökkub-benin haricinde bulunan, ötelere geçmiş olan bir gönül hiç gamlanır mı? Hakk'ın aşkının cazibesine kapılıp, boşlukta dönen şu dünya, şu yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder?27 Göğsünde tam bir gönül değil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kişiye, senin aşkın olmaksızın yaşamak çok güç gelir  Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı başında kalan kişi, aslında bir delidir,bir divanedir  "Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur? Dil değil, alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz    Vallahi, Ademin toprağı tabiatında olan bir kimsenin, o îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur  28 Şeyh GSlib merhum da: "Aşıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demişti  Bu ruba'îde ( ^J ü* ^ ^^J ) "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine işaret va''- Bir arif o demi şöyle açıklıyor: "Nefha-i feyz-i Huda'ya urefa 'dem' dediler, 0 deme mazhar olan kişiye 'adem' dediler, Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem, Adem oldur ki; 'dem'i ademe mahrem, dediler  " Seninle sevinen, seninle neşelenen, senin nnrunla aleme güneş olan gamlanır mı? Sana çok yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır? Aşık olan bir kişiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut aşk yolunda can vermek ve ölümsüz hayata kavuşmak gerek  Yoksa "Aşk ab-ı hayat kayna-ğından su içmektir  " sözü, bir laftan ibarettir29  Havanın bulutlu, yağışlı olduğu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları şarttır  Çünkü dost, dostu tazeleştirir  Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmiş olarak değil de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtişam verirler, güller adeta birbirlerine tazelik ve güzellik bağışlarlar  Eğer işitmeye gücün varsa bana kulak ver  Şunu bil ki, ona ulaşmak kendinden geçmektir  Seziş ve göriiş cihanına varınca sakın konuşma, sus, hiçbir şey söyleme! Çünkü, kamil insanlann söylemeleri hep görüştür  30 Sade yanan tandırlar sıcak olmaz  Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada ne sıcaklar bulursun  0 zaman yaz gelir, ben ısınınm  Soğuk da her zaman soğuk olmaz, kara kış sürüp gitmez  Fakat, sen söz verir de gelmezsen, işte asıl o zaman soğuk olur, o zaman kış gelir  442 0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor  Bizim dostluğumuzdan yaz hoşlanmıyor, kaçıyor  Evet o nürlu, aydın bir akıldır  Biz ise, onun güzelliğı' nin sarhoşuyuz  Elbette, akıl sarhoş olandan kaçar  îstiyorum ki, gönlüm O'nun gamıyla anlaşsın, arkadaş olsun  Gönlüm, O'nun gamını elde ederse ne iyi olur? Ey aşık gönül! Aklını başına al da, O'nun verdiği gamın kıymetini bil  O'nun gamını yakala, bağnna bas  Gözünü kapayıp açma! O'nun gamının gam değil, bizzat kendisi olduğunu anlayacak-sın  Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmiş, sonsuz bir hayata kavuşurmuş  "burada insan-ı kamile işaret ediliyor  Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalan belirtiliyor  446 Aşkta ne aşağılık, süflîlik vardır, ne üstünlük  Aşkta, ne kendinden geçiş vardır, ne de aklı başında oluş vardır  Aşkta, hafızlık, şeyhlik, müridlik de yoktur  Aşkta düşkünlük, kalenderlik, rindlik vardır  447 Senin gibi bir güzelin bulunduğu yerde coşmamak, hareket etmemek, heyecansız donup kalmak küfürdiir  Seni görüp de kaçıp gitmeyen, başta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun başı ezilmelidir  448 Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok olmasına imkan var mı? Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelişmenin, kemalin, dolunay haline gelmenin bir başlangıcıdır  449 Bana öyle bir aşk geldi ki, benim aşkımla, bütün aşklar aşk oldu, sevda oldu  Ben yandım kül oldum  Hatta külüm de yok oldu  Fakat sevgilim! Se-nin aşk ateşinde tekrar yanmak arzusuyla külüm yeniden canlandı, süretleı' bağladı  Işte bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu  31 31 Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluşlanna, varlıktan tekrar yokluğa dönüşlerine, yokluktan tekrar varlığa gelişlerine işaret edilmektedir  450 Gece aşıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi gözünden de    Gönlümün kaniyle yaptığım gizli yolculuğa işaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi aslına dönmek için, yola düsme çaeı geldi, hazırlan!" - - 401 Dışarıya da, içeriye de bakan, gören, aşkın divanelerinden yüz çeşit bakıp gören göze dikkat et bak, o nasıl göriiyor? Gözden dışarı bakan ve gören bi-risi  Acaba o kimdir? Biliyor musun?, çiçeklerin güldüğü bir zamanda söylemiş  402 "0 ebedî diri öldü  " diyen kimdir? "Umut güneşi söndü  " diyen kimdir? güneş düşmanı dama çıktı, iki gözünü yumdu, güneşi görmez oldu da: îüneş söndü  " dedi  24 403 Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduğuna bakma! îrdiği sözde, ahdinde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak  Hakk ile ;iği ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalı ise, onu fidiğin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden, saydığın sziyetlerinden de daha üstün bir kişidir  404 Gün neşe günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim? Bugün, sevgiliye ndan bağlı olma günü, vefa kadehiyle şarap içmek gerek    Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip, içeceğiz? Biraz da in-ndan değil, Hakk'dan rızık talep etmemiz gerek  Bu ve bundan sonraki ruba'î Hz  Şems için söylenmiş  405 Aşk sarabı içmek, bir baş belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için insanın aşık olması lazımdır  Benim şarap içmeme lü-zurn var mı? îçsem bile, başımda zaten akıl kalmadı ki, şarap neyi alıp götüre- cek? 406 Senin aşkın, feleğin beyninde yer tutunca, arşa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem kavgalarla dolar  Senin aşkın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da baştan başa rüh olur  407 Varlıklann gerçek sevgiye kavuştukları, benlikten kurtulup yokluğun yü-celıklerine ulaştıkları gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk uğrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak? Kim ikbal ateşi ile yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek? 408 Kendini koyverme! Zira vesvese seni perişan eder, zebün eder  Vesvese, yılan gıbi hile ile, efsunla seni tutar, bağlar  0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay'ı, seni nürlandınncaya kadar vesveseye meydanı bırakma  0 senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur  409 ROhumun, göklerin yolunu tuttuğu, tenimin her cüz'ünü, toprak dağıtıp; perişan ettiği vakit, sen mezarımın başına gelip, toprağıma parmağmla "kalk" diye yaz! Yaz ki, bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım  Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kişi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha kıymetlidir  Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir  Az bir zaman halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da değerlidir, cihandan da; şundan da üstündür, bundan da! 410 Seni anınca, yüreğim heyecanla çarpmaya başlar  Gözlerimden kanlı yaşlar dökülür  Nerede, dostun geleceğine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider  Aşkın, gönlümle savaştığı gün, can telaşa düşer  Yalınayak aradan kaçar, gider  Ben aşık bir kişiyim, beni akıllı sanan delidir  Benden sakınan, çekinen kişi de akıllıdır  411 Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmağa başlayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava içinde uçmaya başlar  Hakk aşığı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden, rahatça dostu görmeye başlar  Aşk, insanın başına tatlı belalar getiren hoş bir şeydir  Bu yüzdendir ki, aşkın getirdiği belalardan çekinen, korkan kişi aşık değildir  Aşk işinde mert kişi odur ki, aşk ateşi canına düşünce o uğurda canını verir, canından geçer  412 Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kuşanan güneş, senin önünde can verir  0 solgun benizli, ciğeri yaralı, hasta ay da senin karşında ölür gider  0 boy atmış selvi huzurunda yerlere kapanır, hayatını kaybeder  0 yeni açılmış, saçılmış gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür  Bu gönlünü sana kaptırmış aşık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır  Senin aşkından gençlik ateşi çıkar  Aşkınla aşık gençleşir, gönülde eşsiz bır canın güzellikleri belirir  Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen ^nın ıçin günah değildir, helaldir  Çünkü dostun öldürmesinde hayat vardır "ırilik vardır  25 Surada: ^L> ^Lî u* ^ "Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir  417 Sevgilim! Deniz senin aşkından coşmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır  Bulutlar, yağmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır  Aşkından bir şimşek çakmış, yeryüzüne düşmüştür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir  Dün gözlerin görenleri büyülüyordu  Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı  Saçlarının gölgesinde parıldayan güneş yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu  418 Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birleş-r tirir  0 zaman gönül, aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider  Böylece, gönül bu alemden kurtulur, ötelere gider  Gönül demek ister ki: "Ben ateşim, bu nağmeler de birer nefestir  Çalgıcı, bu nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim  Çünkü her ateş üflenince alevlenir  " Dostun aşkından cefa gören, zulme uğrayan kişiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona lütuflarda bulunur  Ona "Ömrün kısalığına bak da benim vuslatımı ara, bul  " der  Çünkü kısa ömrün feryadına ancak vuslat, buluşma yetişir, çaresaz olur  419 Gönüller feth eden çok hoş bir yol arkadaşıyım  Kıymetimi bil, aklını başına al da, aşk kadehini düz tut, eğri tutma ki, içindeki dökülmesin! Şu kirli toprak aleminde, kendini beğenmek havasıyla esen rüzgar, şüphe yok ki her lahza toz kaldırır  ı Buluşmanın sana bir ziyanı dokunmaz  Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet vermez  Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana kem göz değmesin diye korkuyor  420 Gönlü bir an "Ben Hakk'ım" diye çarpan kişi bugün, şu aşk ipinin üstünde asılıp durmaktadır  Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin türlü hakîkat sırları bulur  424  Gönlü senin coşkunluğuna erişmek için coşuyor  Senin aklına kavuşmak çın kendi zavallı aklını bırakıyor  Senin tatlılığını, lezzetini gereği gibi tadarnek ıçin zehir içiyor  Güzel kulağına takılmak arzusu ile bir halka gibi 425 Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum  Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir  Canım cefaya da sevinir, neşelenir  Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım  Gönüller alan o büyük, o eşsiz varlığın yakınlığı, sanmam ki canda bile bulunsun  0 bize canımızdan daha yakındır  Vallahi ben onu asla anmam  Cünkü insanın yanında bulunmayanlar anılır  26 426 Güneş de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklığını, güzelliğini elde et-sin? Yahut hızlı esen rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin? Vucut şehrinin efendisi, reisi olan akıl bile senin mahallene gelince deli, divane olur  Eğer aşık olur da bir an heyecansız, şevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin aşıklar safında ne işin var? Çünkü aşıklık kararsızlık demektir  Aşkta diken gibi keskin başlı ol da, kokusu ile, rengi ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bağrına bassın, bazen yanına alsın  427 Sevgilim! Senin gömleğinin kokusu gelince ben ne yapabilirim? 0 kokuyu alınca gökyüzü bile şaşırır da elbisesini yırtar    0 güzel Yüsufun hoş kokulu gömleği nerede ki, gelsin de bugün senin gömleğinin kokusunu alsın  Eğer her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz  Can ve cihan tasaya bulansa; kederlere, üzüntülere bulaşsa, bir kişiye aşk yıkayıcı, temizleyici olursa, o kişi hepsinden temizlenir, kurtulur  428 Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmiştir  Asıl deli divane olan kişi o Hakk aşığını tanımıyandır  Bize göre delı, Hakk'ı tanıyandır, bilendir  Bu ruba'î Meviana hazretlerinin §u mealdeki beytini hatırlatıyor  "Hakk'ı bağırarak, yüksek ^sle zikr etmek doğru değildir  Ancak uzakta bulunanlara, 'Ey, yahu' diye bağrılır  " Bu ruba'î aynı zamanda •^1 J"*-1>'AJ1 ^1 V" -» "Biz ona şah damanndan daha yakınız  " (Kaf ^Oresi 50/16)işaret vardır  432 Hakk'ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtuluştan daha¦ oştur  Nefretim, öfkem şekerden daha tatlıdır  Kılıcım, yaşayıştan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz olmaktan) daha saf, daha temizdir  433 Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter  Korkuttuklarına, dehşete düşür-jî düklerine neşeli, tatlı sesin kafi gelir  Onların bütün korkularını, endiçelerini¦' giderir  Bizi öldürmek için, cefa kıhcını ne diye vumyorsun? Bizim başımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter  434 Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı ateşten olan la'l gibi değerlidir, kıymetlidir  Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zelleşsin, gönülleri çeksin diye konuşuyor, gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar  435 îkbal sahiplerinin, ermişlerin nefesleri, gül gibi hoştur  Bahtsız kişiyse dı-ken gibi keskin ve dik başlı olur  Gülle görüştüğü, gülle beraber bulunduğu için diken ateşten kurtulur  Fakat, dikenle görüşüp konuştuğu yüzünden de, gül ateşler içinde kalmıştır  Tam bir ilahî neşe içinde bulunan bir kişi gam yer mi? Hele şu gökkub-benin haricinde bulunan, ötelere geçmiş olan bir gönül hiç gamlanır mı? Hakk'ın aşkının cazibesine kapılıp, boşlukta dönen şu dünya, şu yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder?27 Göğsünde tam bir gönül değil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kişiye, senin aşkın olmaksızın yaşamak çok güç gelir  Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı başında kalan kişi, aslında bir delidir,bir divanedir  "Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur? Dil değil, alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz    Vallahi, Ademin toprağı tabiatında olan bir kimsenin, o îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur  28 Şeyh GSlib merhum da: "Aşıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demişti  Bu ruba'îde ( ^J ü* ^ ^^J ) "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine işaret va''- Bir arif o demi şöyle açıklıyor: "Nefha-i feyz-i Huda'ya urefa 'dem' dediler, 0 deme mazhar olan kişiye 'adem' dediler, Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem, Adem oldur ki; 'dem'i ademe mahrem, dediler  " 439 Seninle sevinen, seninle neşelenen, senin nnrunla aleme güneş olan gamlanır mı? Sana çok yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır? Aşık olan bir kişiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut aşk yolunda can vermek ve ölümsüz hayata kavuşmak gerek  Yoksa "Aşk ab-ı hayat kayna-ğından su içmektir  " sözü, bir laftan ibarettir29  440 Havanın bulutlu, yağışlı olduğu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları şarttır  Çünkü dost, dostu tazeleştirir  Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmiş olarak değil de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtişam verirler, güller adeta birbirlerine tazelik ve güzellik bağışlarlar  Eğer işitmeye gücün varsa bana kulak ver  Şunu bil ki, ona ulaşmak kendinden geçmektir  Seziş ve göriiş cihanına varınca sakın konuşma, sus, hiçbir şey söyleme! Çünkü, kamil insanlann söylemeleri hep görüştür  30 441 Sade yanan tandırlar sıcak olmaz  Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada ne sıcaklar bulursun  0 zaman yaz gelir, ben ısınınm  Soğuk da her zaman soğuk olmaz, kara kış sürüp gitmez  Fakat, sen söz verir de gelmezsen, işte asıl o zaman soğuk olur, o zaman kış gelir  442 0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor  Bizim dostluğumuzdan yaz hoşlanmıyor, kaçıyor  Evet o nürlu, aydın bir akıldır  Biz ise, onun güzelliğı' nin sarhoşuyuz  Elbette, akıl sarhoş olandan kaçar  îstiyorum ki, gönlüm O'nun gamıyla anlaşsın, arkadaş olsun  Gönlüm, O'nun gamını elde ederse ne iyi olur? Ey aşık gönül! Aklını başına al da, O'nun verdiği gamın kıymetini bil  O'nun gamını yakala, bağnna bas  Gözünü kapayıp açma! O'nun gamının gam değil, bizzat kendisi olduğunu anlayacak-sın  Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmiş, sonsuz bir hayata kavuşurmuş  "urada insan-ı kamile işaret ediliyor  Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalanbelirtiliyor  446 Aşkta ne aşağılık, süflîlik vardır, ne üstünlük  Aşkta, ne kendinden geçiş vardır, ne de aklı başında oluş vardır  Aşkta, hafızlık, şeyhlik, müridlik de yoktur  Aşkta düşkünlük, kalenderlik, rindlik vardır  447 Senin gibi bir güzelin bulunduğu yerde coşmamak, hareket etmemek, heyecansız donup kalmak küfürdiir  Seni görüp de kaçıp gitmeyen, başta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun başı ezilmelidir  448 Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok olmasına imkan var mı? Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelişmenin, kemalin, dolunay haline gelmenin bir başlangıcıdır  449 Bana öyle bir aşk geldi ki, benim aşkımla, bütün aşklar aşk oldu, sevda oldu  Ben yandım kül oldum  Hatta külüm de yok oldu  Fakat sevgilim! Se-nin aşk ateşinde tekrar yanmak arzusuyla külüm yeniden canlandı, süretleı' bağladı  Işte bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu  31 31 Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluşlanna, varlıktan tekrar yokluğa dönüşlerine, yokluktan tekrar varlığa gelişlerine işaret edilmektedir  450 Gece aşıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi gözünden de    Gönlümün kaniyle yaptığım gizli yolculuğa işaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi aslına dönmek için, yola düsme çaeı geldi, hazırlan!" - - | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |