![]() |
İslam Ansiklöpedisi (G) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (G)İslam Ansiklöpedisi Gasl, Gasl-i Meyyit Yıkama, temizleme; müslüman ölüyü yıkama anlamında bir fıkıh terimi ![]() Ölünün yıkanması dirilere farz-ı kifâyedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yıkama işlemi sırasında güzel koku kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaş alanında şehid olmamış her ölünün yıkanılması farzdır ![]() ![]() ![]() Şehidler yıkanmaz, kanlarıyla gömülürler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gassâl (yıkayıcı)'ın emin, sâlih, güvenilir olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Esas alarak erkek erkeği, kadın kadını yıkar ![]() Ölünün yıkandıktan sonra secde yerlerine kâfur sürülür ![]() ![]() Su bulunmazsa ölüye teyemmüm yaptırılır ![]() ![]() İcmâa göre kadınlar, çocukları yıkayabilirler ![]() Yine sünnete göre, ölünün tütsülenmesi ve yıkanma sayısı tek olmalıdır; bir, üç, beş gibi ![]() Bir yerde tek yıkayıcı varsa onun ücret istemesi caiz olmaz (Mehmet Zihni, Nimet-i İslâm, 422) ![]() Ölünün techiz ve defni süratle yapılmalıdır ![]() ![]() ![]() Şâmil İA GÂŞİYE SÛRESİ Kuran-ı Kerim'in ****ensekizinci suresi Mekkî olup yirmialtı ayettir ![]() ![]() ![]() Gâşiye, "bütün yönleriyle hata eden şey anlamındadır ve burada kıyamet karşılığında kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() Gâşiye suresi, ilk inen surelerdendir ![]() ![]() ![]() "Yüzler var ki o gün korku içindedir, eğilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cehennem ehlinin durumu bu ayetlerle tasvir edildikten sonra sıra cennet ehlinin durumunu anlatmaya gelir: Kur'an'ın anlatım metodu böyledir ![]() ![]() Cennet ehlinin durumu ise şöyle anlatılır: "Yüzler de var ki o gün nimet içinde mutlu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cehennemliklerin durumlarıyla cennetliklerin durumlarının anlatıldığı şekilde gerçekleşmesi için, bunları söyleyenin böyle bir şeyi yerine getirebilecek kudrete sahip olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Hakikatler, gözler önüne böyle serilir ![]() ![]() "(Ey Muhammed), sen öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin; onların üzerinde zorlayıcı değilsin ![]() ![]() ![]() ![]() Art niyetli kimseler, bu son ayetlerde anlatılanlardan hareketle Kur'an ve hadislerde emredilen dünyevî emir ve cezaların bir öneminin olmadığını ileri sürerek İslâm dininin dünyevî emirlerinin bulunmadığını; ceza ve mükâfatın sadece ahirette olacağını ileri sürerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() M ![]() GAVS, GAVSU'L-ÂZAM Tasavvufta kâinatın yönetiminden sorumlu olduğuna inanılan velîler örgütünün başı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mutasavvıflara göre gavs ya da gavsu'l-âzam (eşanlamda kutub ve kutbu'l-aktâb) hakikat-i Muhammediye (Muhammedî hakikat)'ın mazharıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı mutasavvıflar gavslık (gavsiyet, kutbiyet) makamını ikiye ayırırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gavs'ın ya da gavsu'l-âzam'ın başkanlık ettiği veliler örgütüne ricâlu'l-gayb (gayb adamları, gayb erenleri) denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir tasnife göre, ricâlu'l-gayb toplam dörtbin velîden oluşur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mutasavvıfların gavs ve ricâlu'l gayb hakkındaki inançlarının Kur'an ve sünnet ile temellendirilmesi mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed ÖZALP GAYB, GAYB ÂLEMİ Hazır bulunmayan, gizli olan ![]() ![]() ![]() Kur'an gayb kelimesini, insanların içlerinde taşıdıkları şeyleri, gelecekleriyle ve dönecekleri yerle ilgili hususları, geçmişte kalmış kişi ve olayların bilgisini, insan dışı varlılar dünyasını, ahiret hayatını ve gelecek olayları içine alacak biçimde hep hazır olanın zıddı anlamında kullanılır ![]() ![]() Müşâhede alanının dışında olması, gaybın insanlarca bilinememesini ifade eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an, gaybın Allah'tan başka hiç kimse tarafından bilinemeyeceğini belirtmekle birlikte peygamberleri ayrı tutar: "Allah sizi gaybe muttali kılacak değildir; ancak Allah rasûllerinden dilediğini seçer" (Âl-i İmrân, 3/179) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah, Kur'an'la Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müfessirler gaybı ikiye ayırarak birincisine "mutlak gayb", ikincisine de "izâfî gayb" adını verirler ![]() ![]() ![]() Hakîkat, asıl âlem olan gayb âlemidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet ÖZALP GAYR-İ MENKUL Taşınmaz mallar ![]() ![]() ![]() "Akar" da fıkıh ilminde gayr-i menkul demektir ![]() ![]() Gayr-i menkulün zıddı "menkuldür" ![]() ![]() ![]() Gayr-i menkul içinde bulunan mallar da, satış işleminde, gayr-i menkule tabidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Menkul malların satışının caiz olabilmesi için kabz (malın alıcının tasarrufuna geçmesi) şartı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talat SAKALLI GAYR-İ MÜSLİM Müslüman olmayan, İslâm'ın dışında başka bir dine mensup kişi ![]() İnsanlar inanç bakımından iki gruba ayrılır: Hz ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm ülkesinde bulunan gayr-i müslimlerle müslümanlar arasında birçok münâsebetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Mekke'nin fethinden önce yapılan akitler sürekli olmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gayr-i 'müslimlerden bazılarıyla zimmet akdi yapılamaz; mürtedlerle bu akdin yapılması mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Gayr-i müslimler şu yollardan biriyle İslâm tebaasına girer ve zımmî olurlar: İzinle İslam ülkesine girdikten sonra bu ülkeden haraç arazisi satın alanlar ve bu araziyi işletenler; ikamet izni bittiği halde ülkeyi terketmeyenler; evlenerek erkeğin tebaasına katılan kadın (Kadın, ikamet vb ![]() ![]() ![]() İslâm ülkesi tebaasına giren bir zımmînin tebaalığını kaybetmesi için şu suçları işlemesi gerekmektedir: Müslüman bir kadınla zinâ etmek; müslümanlara savaş açmak; müslümanların inançlarını ifsat etmeye kalkışmak; devlet düzenine karşı çıkmak; cizye vermemek ![]() Zımmîler devlet başkanı, ordu komutanı ve hâkim olamazlar ![]() ![]() ![]() İslâm tebaasına giren Zimmîlere seyahat, ikamet, din ve vicdan hürriyetiyle birlikte eğitim, çalışma, sosyal ve kamu hizmetlerinden yararlanma hakkı da verilmiştir ![]() Zımmîlerin İslâm devletine karşı bazı yükümlülükleri vardır; bunlar, malî ve diğer yükümlülükler olmak üzere ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletin koruma görevini yerine getirememesi, zımmînin müslümanlarla birlikte ülke savunmasına katılması, cizye ödemeyi engelleyen durumların ortaya çıkması, ölüm hâli ve zımmînin müslüman olması gibi hallerde cizye borcu düşer ![]() Harac, ictihad yoluyla alınan bir vergidir ![]() ![]() ![]() Gayr-i müslimler, müslümanları kendi dinlerine davet edemezler; müslümanları küçük düşürücü davranışlarda bulunamazlar; kılık ve kıyafetleri yönüyle müslümanları taklid edemezler; yasaklanan fiilleri işleyemezler; haram olan şeyleri müslümanlara satamazlar ![]() Müslümanlarla ilişki içinde bulunan gayr-i müslimlerin diğer bir grubuna da "müste'men" adı verilir; "güven içinde olan, emân verilen, güvenliğe kavuşan" anlamlarını ifade eder ![]() ![]() Kur'an'da "Eğer müşriklerden biri emân dileyip yanına gelmek isterse, onu yanına al ki, Allah'ın sözünü işitsin; sonra onu güven içinde bulunacağı yere ulaştır" (et-Tevbe, 9/6) ayeti bu konuya delil teşkil etmektedir ![]() Müste'menler dört sınıfa ayrılmaktadırlar: Elçiler, tüccarlar, ilim tahsilinde bulunanlar, ziyaret ve gezmek amacıyla gelenler ![]() Emânın nasıl, kimlere ve kimler tarafından verildiğini şöylece özetleriz: 1- Özel emân: Bir kişiye veya küçük bir gruba verilen emândır ![]() ![]() ![]() 2- Genel emân: Büyük bir topluluğa, yerleşim bölgesine verilen emândır ![]() ![]() 3- Örf ve âdete göre verilen emân: Bunlar,' kendilerine emân verilmediği halde emân verilmiş olanlardır ![]() ![]() ![]() 4- Antlaşmadan doğan emân: Antlaşma yoluyla elde edilen emândır ![]() 5- Yakınlık yoluyla emân: Bir şahsa verilen emân onun çocuklarını da içine alır ![]() Emânın sona ermesi müste'menin İslâm ülkesinden çıkıp harp ülkesine girmesiyle başlar ![]() ![]() Hanefîlere göre, müste'menlere Allah hakkından ve kamu haklarından dolayı ceza verilmez ![]() ![]() ![]() Müslümanların veya gayr-i müslimlerin hayata karşı işledikleri suçlarda suç işleyenin durumu göz önüne alınır ![]() ![]() ![]() ![]() Evliliklerde din olgusu önemli bir meseledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i kitabın yiyecekleri müslümanlar için helâldir ![]() ![]() ![]() Cemil ÇİFTÇİ |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (G) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (G)Gümüş Yüzük Erkeklerin gümüş yüzük takınması icmâ ile caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine İbn Ömer (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber efendimiz, gümüş yüzüğü aynı zamanda mühür olarak kullanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ulemâ, Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hattabî, gümüş yüzük takmanın erkeklere ait bir prensip olduğunu dolayısıyla bana takmanın kadınlar için mekruh olduğunu söylemişse de, Nevevî bunu kabul etmemiş ve "Hattâbî'nin söylediği zayıf veya bâtıldır, aslı yoktur, doğrusu kadının gümüş yüzük takmasında kerâhet olmamasıdır" demiştir (Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, IX, 457) Bu konuda fıkıh kitaplarındaki açıklama genellikle şöyledir: Kadın ve erkeklerin gümüş yüzük takmaları caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hulefâ-i Râşidînin de gümüş yüzükleri vardı ve üzerindeki yazılar şöyle idi: Hz ![]() ![]() ![]() Mülk Allah'a aittir ![]() İmam Ebû Hanife'nin yüzüğünde ise: Ya hayrı (iyiyi) konuş veya sus; İmam Ebû Yusuf'unkinde: Kendi hissiyle hareket eden pişmanlık duyar; İmam Muhammed'inkinde: Sabreden başarıya ulaşır; Sabreden derviş muradına ermiş ibareleri yazılıydı (bk ![]() ![]() Abdulkerim ÜNALAN GÜNAH Allah'ın buyruklarına aykırı düşen, dinen suç sayılan davranışlar İslâm şerîatının ve temiz insan fıtratının yapılmamasını emrettiği hususlar Arapça'da günâh'ın karşılığında; İsm, zenb, isyan, cürm kelimeleri kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() Yahudî ve hristiyanlar dinlerinin birçok esaslarını bozdukları gibi günâh kavramım da kendi arzularına uygun olarak değiştirmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Hristiyanlar Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, bir ırk ve sınıfın imtiyazını, insanların günâhlı doğduklarını, günâhların şahıslar tarafından affedilebileceğini kabul etmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, insanın bir başkasının yaptığından, gücünün yetmediğinden sorumlu olmadığını kabul eder ![]() ![]() Kişi kendi hür iradesi ile, isteyerek yaptığı işlerden sorumludur ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, insanın günâh işlemesiyle sonuna kadar kötü kalacağını kabul etmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günâhlarda ısrar etmek, hakkın aynası olmak için yaratılan iman yeri olan kalbi karartır ![]() ![]() ![]() ![]() Günâh düşünceden pratiğe geçmemişse cezası olmaz ![]() ![]() ![]() ![]() Sorumluluk ve ceza açısından günâhlar kebâîr ve sağîr diye iki kısma ayrılır ![]() Kebâir (büyük günâhlar): Allah'ı tanımaya engel olan ve yapılması hâlinde şer'î ceza gereken veya Allahu Teâlâ'nın cehennem azabıyla tehdit ettiği günâhlardır ![]() ![]() ![]() ![]() Büyük günâhların belli başlıları şunlardır; Allah'a ortak koşmak, adam öldürmek, zina iftirasında bulunmak, zina etmek, islâmî cihaddan kaçmak, sihir yapmak, yetimin malını yemek, ana-babaya karşı gelmek, Mekke'nin hareminde günâh işlemek, faiz yemek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak ![]() ![]() ![]() ![]() Kebâirin (büyük günâhların) en büyüğü Allah'ı tanımamak, zatında, sıfatında ve fiillerinde O'na ortak koşmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mu'tezile* büyük günâh işleyenin mümin olmaktan çıkacağını, iman ile küfür arasında (el-Menzile beyne'l-Menziteteyn*) kalacağını; tövbe etmeden ölürse ebediyyen cehennemden çıkmayacağını iddia eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir mümin, kalbinde tasdik, dilinde ikrar olduğu halde günâh işler veya farzları yerine getirmede gevşeklik gösterir, fakat bu günâhların karşılığında cezayı da hak ettiğine inanıyorsa bu kişi günâhkâr mümindir ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın esasları ile hükmetmemek büyük bir günâhtır ![]() ![]() ![]() Sağır (küçük günâhlar): Dünyada cezayı, ahirette de azabı gerektirmeyen küçük suçlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günâhlardan sakınmak, farzları yapmaktan önce gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Unutulmamalıdır ki her nimet külfet karşılığıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Güç yettiğince günâhlardan sakınıldığında Allah küçük günâhları affedecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahu Teâlâ mümin kulların günâhlarını yaptıkları bazı ameller veya söyledikleri birtakım söz ve dualar sebebiyle affeder, günâhlarına keffaret eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberler mâsumdur, günâh işlemezler ![]() ![]() ![]() Günah ve İsyanın Sonuçları: - İlimden yoksun kalmak: Zira, ilim, günahkâra verilmez ![]() - Rızkın kesilmesi: Günâhkârın rızkı harama gider, Allah'ın bereket ve ihsanı kalkar ![]() - Kalp ve ruhun bozulması: Fıtrata uygun hal bozulur, hissizlik, vicdansızlık, korkusuzlukla tövbeden uzaklaşır ![]() ![]() - İnsanlardan uzaklaşma: Nefsi ve en yakınlarıyla, toplumla yabancılaşan günâhkâr yalnız kalmaya mahkum olur ![]() - Her günâh iz bırakır: Günâhların sonucu vücud, akıl ve diğer organlarda bir kötülük doğurur ![]() ![]() - Her günâh, İslâm dışı gelmiş geçmiş bütün çirkin ulusların mirasıdır ![]() ![]() - Günâh ve isyân, Allah'ın azabının hak olmasına yol açar ![]() ![]() ![]() - Günâhkârlar, meleklerin tövbe ve istiğfarlarından, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günah hakkında Hz ![]() ![]() ![]() Zulüm üç türlüdür: Bir zulüm var ki Allah onu affetmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüce Allah: " Ey kulum sen bana kulluk etmedin ama benden umut istedin ![]() ![]() ![]() ![]() Kula erişen bir musibet, büyük-küçük bir felâket hep kendi günâhı yüzündendir ![]() ![]() Canımı kudret elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, mümine erişen hiçbir tasa, üzüntü, sıkıntı, hatta vücuduna batan hiçbir diken yoktur ki Allah onunla o kimsenin günahlarını affetmesin ![]() Her duyduğunu söylemesi kişiye günâh olarak yeter ![]() Kim bir müslüman kardeşine şefaat eder de şefaat ettiği kimse kendisine bu yüzden bir hediye verir ve o da bunu kabul ederse büyük günâh kapılarından birine gelmiş olur ![]() Hiç bir günâhkâr, diğerinin yükünü çekmez ![]() Allah, canı boğazına gelmemiş olan kulun tövbesini kabul eder ![]() Farz namazı, abdest, huşû ve rükûu'nu tam olarak yapan hiç bir müslüman yoktur ki -büyük günâh işlemedikçe- namazı önceki günâhlara keffâret olmasın ![]() İnsanlar bir münker görüp de onu değiştirmezlerse Allah'ın onlara umumî bir ceza vermesi yakındır ![]() Başkalarının işlediği günâhlar yüzünden bizi de helâk etme Allah'ım! Şu yedi helâk edici şeyden sakınınız: Şirk, büyü, adam öldürmek, faiz, yetim malı yemek, cihaddan kaçmak, masum kadınlara zina iftirasında bulunmak ![]() Kim Ramazan'da inanarak, hak rızası için oruç tutsa geçmiş günâhları affedilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hesaba çekilmeden, kendini hesaba çek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zübeyr TEKKEŞİN GÜZEL KOKU Peygamberimiz bir hadîsinde "Bana kadın ve güzel koku sevdirildi ![]() ![]() Bu hadis, Peygamberimizin güzel ve iyi olan şeye sevgisini dile getiriyor ![]() ![]() ![]() Aşağıdaki hadislerden de anlaşılacağı üzere Peygamberimiz, güzel kokuyu reddetmediği gibi, saçına ve sakalına koku sürülmesine de itiraz etmezdi ![]() Enes İbn Mâlik; "Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Azre İbn Sâbit de, "Bir kere Enes İbn Mâlik'in torunu ve Basra kadısı Sümame İbn Abdullah'ın huzuruna gitmiştim, Sümame bana güzel bir koku uzattı da şöyle dedi ![]() ![]() ![]() Rebîatü'r-Re'y, Enes İbn Mâlik'e soruyor: "Allah Rasülü saçını boyadı mı? Bu gördüğüm saç kırmızıdır ![]() Enes İbn Mâlik de "Hayır boyamadı ![]() ![]() Yine Enes İbn Mâlik, Ömer İbn Abdülaziz'in sorusunu da, "Allah Resulu saçına koku sürmek itiyadında idi ![]() ![]() Hz ![]() ![]() Bu hadisten anlaşıldığı kadarıyla Peygamberimiz kokuyu saç ve sakalına sürerdi ![]() ![]() Hz ![]() ![]() Ebû Saîd el-Hudr? de şöyle demiştir: "Allah Resulu'nun "her baliğ olan kimseye cuma günü gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek vacibdir' dediğine şeha3det ederim ![]() İA GÜZEL SÖZ Âlemde en üstün vasıflarla yaratılan varlık; insandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Konuşma kabiliyeti insanlar için verilmiş değerlerin en önemlilerinden biridir ![]() ![]() ![]() Hayatımızı ilâhî ölçülere göre sürdürmemizi emreden Yüce Allah, çevremizde dost kazanmamızın sırrını açıklarken şöyle buyurur: "(insanlar) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "ben müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? İyilikle kötülük bir olmaz ![]() ![]() İnsanlara karşı iyi muamele ve güzel söz söyleme İslâm'ın prensiplerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güzel söz; gönül alan, onur kırmayan, hak ve doğruyu gösteren bütün sözlerdir ![]() ![]() ![]() "Mümin dil uzatıcı değildir, lânet okuyucu değildir, kötü iş yapan değildir, kötü söz söyleyen değildir" (Tirmizî, Kadir, 1978) ![]() İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre; Resulullah zamanında iki adam arasında karşılıklı sövme oldu: Bunlardan biri sövdü, diğeri sustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüce Allah sözün en güzelinin, "Tevhid = Allah'ı birleme" kelimesi olduğunu ifade etmiştir (İbrahim, 14/25; 5-10) ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Hayır, öyle söylemeyiniz, bu adamın aleyhine şeytana yardım etmeyiniz" (Riyazü's-Sâlihîn, III, 146) buyurarak, suçlu da olsa bir insana kahredici sözler söylemenin doğru olmadığına işaret etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Sözü işitip en güzeline uymakla mükellef olan müslüman (ez-Zümer, 39/17, 18), hayatta bulunan müslüman kardeşine sövmekten nehyedildiği gibi, müslümanın ölülerine de sövmemekle ve ayıplarını araştırmamakla emrolunmuştur (Riyazü's-Sâlihîn, III, 147) ![]() Allah'ın verdiği ilâhî nimetlere şükretmek, imanının ve İslâm'ının gereğidir ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlar (müslümanlar), iyilik ve takva üzerine birbirleriyle yardımlaşmalıdırlar (el-Mâide, 5/2) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eşyanın, yaratılış gayesinin dışında sarfedilmesi, onun değerini düşürür ![]() ![]() ![]() ![]() İnanan insan, dinî ve dünyası için, lüzumsuz olan her türlü şeyden yüzçevirir (el-Müminun, 23/3) ![]() ![]() Mümtehine suresinin ilk ayetinde Cenâbı Allah; "Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız (olanlar)ı dostlar edinmeyin (Kendileriyle aranızdaki sevgi yüzünden onlara (Peygamber'in maksadını) ulaştırırsınız (değil mi?) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah, razı olduğu kullarının vasıflarını sıralarken; "Rahman'ın kullan ki yeryüzünde mütevazî olarak yürürler, câhiller kendilerine laf atarsa "selâm" derler" (el-Furkân, 25/63); "Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve "bizim işlerimiz bize sizin işleriniz size ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her iş ve sözü imanı ile uygunluk gösteren değerde olan müslüman, ahirette lüzumsuz söz söyleme ve dinlemeden uzaktır: "Orada boş söz değil, yalnız selâm işitirler" (Meryem, 19/62) ![]() ![]() ![]() Lüzumsuz ve faydasız sözlerden kaçınmak, daima hak ve doğruyu konuşmak, müminin prensibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cengiz YAĞCI |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|