İbn Arabi'nin Baş Eseri

Eski 11-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İbn Arabi'nin Baş Eseri



İbn Arabi'nin Baş Eseri

Kendisine “En büyük şeyh” diyenler de, “En büyük kâfir" diyenler de oldu

Muhyiddin Arabî, 38 ciltlik bu kitabını Mekkede yazmıştır Şimdi de bu büyük seriyi Litera Yayıncılık 18 cilt olarak aslına sadık kalarak, 2006 yılı başından itibaren yayınlamaya başladı

Arabî bu kitabında hayata dair her alanda; yani bilim sanat, düşünce ve din alanında, vahdet-i vücut, yani, varlığın birliği ana fikri etrafında insanı, insanın inişli çıkışlı hayat hikâyesini anlatmıştır Bu kitap insanın hayat hikâyesinin kitabıdır Arabî bu kitabında birbiriyle bağlantısız yüzlerce konuyu bir bütünlük içinde toplamayı başarmıştır

Fütuhat, İslam düşünce tarihi üzerine benzersiz bir eserdir Arabîyi, diğer İslam âlimlerinden ayıran, onun bütün konulara pozitif ve çok iyimser bir yaklaşım içinde olmasıdır O diğerleri gibi hiçbir konuda katı, eleştirel ve fikirlerinden dolayı kimseyi dışlayıcı değildir Allahın bilme sıfatından dolayı hiçbir bilginin saklanamayacağını düşündü için, o daha öncekiler tarafından gizem kabul edilen şeyleri bile saklama gereği duymaz Oysa ondan önceki tasavvuf üstatları, “ Halk anlamaz, karışıklığa sebep olur” diye, bütün mistik bilgileri saklı tutmuşlardır Bu yüzden, Arabî çok eleştirilmiş ve bazı katı din bilginlerince dışlanmıştır Kendisine “En büyük şeyh” diyenler de, “En büyük kâfir” diyenler de olmuştur

Bu kitaplarda da görüleceği gibi, Arabîde herkesi şaşırtan bir bilgi kaynağı vardır; bilgileri direk vahiyle aldığını iddia eder Olayları tam bir metafizikçi gözüyle ele alır

Türkiye Yazarlar Birliği 2006 yılı tercüme ödüllü

Fütuhat, sade ve akıcı bir üsluba sahiptir Bazen konuların derinliği dolayısı ile, üslubun ağırlaştığı bölümler olsa da, böyle büyük kapsamlı kitaplardan beklenmeyecek kadar sade ve akıcı bir üslubu vardır Kitap bir sohbet havasında yazılmıştır

Şimdiye kadar 8 cildi yayınlandı Kitapların kalın ciltleri, kimsenin gözünü korkutmasın Bu kitaplar güzel bir Türkçe ile ve ansiklopedi gibi farklı bölümler halinde hazırlanmış Bu yüzden, hangi konuda bilgi edinmek istiyorsak, o konuyu açıp okuyabiliyoruz, çünkü her bölüm birbirinden bağımsız durumda Hatta her bölümü ayrı bir kitap olarak bile düşünebiliriz Mistisizm ve tasavvufla ilgilenen herkesin evinde olması gereken kitaplar bunlar İnsanı sıkan, akıl öğreten bir ifadesi yok Kitapları okurken, dizinin dibine oturup, bize masallar anlatan ve daldan dala atlayan yaşlı bir “Pamuk Dede” ile, sohbet ediyor gibi oluyor insan Kitaplarda hepimizin bildiği sıradan bilgilerle, en uçuk metafizik bilgiler bir arada verilmiş Nereyi beğenirsek orasını okuyabiliriz Fakat şaşkınlıktan şaşkınlığa düşürecek bilgilerle karşılaşacağımız kesin Alıp arada sırada bir bölüm okumak herkese iyi gelecektir

Tekrar ediyorum, kitapların kalınlığından korkmayın Ansiklopediler de kalın, ama kimseyi korkutmuyor, herkesin evinde bir serisi var Bu da, yeni ve çok heyecanlı bir seri olacak İyi okumalar!

Denizden bir damla almanın nasıl faydası olur bilemem ama, gene de bir iki cümle sunayım:

“Allah, Ahirette insanı kuyruk sokumundan yaratır Kuyruk sokumu bu dünya yaratılışından kalan tek kısım ve köktür Bu kısım eskimeye tabi olmaz” Cilt:2

“Allah ilk feleği yarattığında, onu burçlar diye isimlendirdiği 12 kısma ayırmıştır Bu “Burçlar sahibi semaya yemin olsun ki!” diye, Buruc suresinde söylenmiştir …Gezegenler dolaşırken bu burçları kat eder Bu dolanım sebebiyle, Allah doğal ve unsurlar âleminde yaratmak istediği olayları da meydana getirmiş olur” Cilt:1

(Mukadder Altaylı)

Muhyiddin İbn Arabi kimdir

Muhyiddin İbn-i Arabi, Muvahhidun döneminde 27 Ramazan 560da Mürsiye (Murcia), İspanyada doğdu Bilinmeyen bir sebeple 8 yaşında ailesiyle birlikte İşbiliyeye (bugünkü Sevilla) geldi (muhtemelen babasının memuriyeti nedeniyle) Ailesi Arap Tayy kabilesine mensuptu Yakın cedleri hakkında fazla bir şey bilinmiyorsa da, anne ve baba tarafından nüfuz ve itibar sahibi kimseler olduğu anlaşılıyor Akrabaları arasında tasavvufî bilgilere sahip kimseler vardı Dayısı Ebû Müslim el-Havlânî de, kutubların büyüklerinden sayılır

İlk tahsilini bu şehirde yaptı, uzun bir süre burada kaldı Çocuk yaşlarında 'Ahmed İbnul-Esirî' adında genç bir Sufi ile arkadaş oldu İbnu'l-Arabî, bu tahsil sırasında bir aralık Halvet'e çekilmiş her sahada ve özellikle tasavvufî marifetler sahasında hiçbir şey bilmezken ve bu hususta hiçbir kitap da okumadan, keşif ve keramet yoluyla birçok şeylere muttali olarak halvetten çıktı

Endülüs'de bir süre daha kaldıktan sonra, seyahate çıktı Şam, Bağdad ve Mekke'ye giderek orada bulunan tanınmış alim ve şeyhlerle görüştü 1182'de İbn-i Rüşd ile görüştü Bu görüşmeyi eserinde anlatır Bu İbnu Rüşdün bilgi'nin akıl yolu'yla elde edileceğini söylemesiyle meşhur olduğu yıllardır 17 yaşındaki genç Muhyiddin gerçek bilgi'nin sadece aklımızdan gelmediğine, böyle bir bilginin daha çok ilham ve keşf yoluyla elde edilebileceğine inanmıştı

Bu senelerde 'Şekkaz' isminde bir şeyh'le tanıştı Bu zat küçük yaşlardan itibaren ibadete başlayan, Allah korkusu taşıyan, hayatında bir kerecik olsun ben dememiş olan ve uzun uzun secde eden bir kimsedir Muhyiddin o ölene kadar onunla sohbete devam etti 1182-1183'de İşbiliyyeye bağlı Haniyyede 'Lahmî' isimli bir şeyhden, bu zatın adını taşıyan bir mescidde Kur'an dersi aldı

1184-1185'de 'Ureynî' isimli bir şeyhle tanıştı Eserlerinde Ondan ilk hocam diye bahseder, çok faydalandığını söyler 'Ureynî', Ubudiyet [kulluk] meselesinde derin bir bilgiye sahipti Bu yıllar'da 'Martili' adlı bir şeyhten de istifade etti Ureynî Ona:Sadece Allaha bak derken MartilîSadece Nefsine bak, nefsin hususunda dikkatli ol, ona uyma diye öğüt vermişti Martilîye bu zıt önerilerin içyüzünü sordu Bu zat, kendi nasihatinin doğruluğunda ısrar edecek yerde, Oğlum, 'Ureynî'nin gösterdiği yol, doğru yolun ta kendisidir Ona uyman lazım Bizim ikimiz de, kendi halimizin gerekli kıldığı yolu sana göstermiştir dedi

Bu yıllar'da İşbiliyyede Kordovalı Fatma adında yaşlı bir kadına (tanıştıklarında 96 yaşındadır) 14 sene hizmet etti Bu kadın, erkek ve kadınlar arasında müttaki ve mütevekkile olarak temayüz etmişti Çok iyi bir kimseyle evliydi Yüzü o kadar güzeldi ki, İbn Arabi onun yüzüne bakmaktan utanırdı

1189'da Ebu Abdullah Muhammed eş-Şerefî adında biriyle tanıştı Kendisi doğu İşbiliyyeli olup, Hatve ehlindendi Beş vakit namazını Addis Camii'nde kılardı İbadete aşırı düşkünlüğünden namaz kılmaktan ayakları şişerdi

Arabi, İşbiliyyedeyken (1190) hastalandı Okuma kabiliyyet'ini kaybetti 2 Yıl bu halde kaldıktan sonra 589'da (Hicri) Sebte Şehri'ne giderek orada ahlak makamına erdiğini söylediği İbnu Cübeyr ile tanıştı Bir süre sonra İşbiliyyeye döndü Aynı yıl Tlemsene geldi Burada Ebu Medyen (ö594)[1] hakkında gördüğü bir rüyayı anlatacaktır

1196'da Fasa gitti Orada yaptığı Seyahatler sırasında büyük şöhret kazandı 1198'de tekrar Endülüse geçti Gırnata Şehri dolaylarındaki Bağa kasabasında Şekkaz isimli bir şeyhi ziyaret etti Onun Tasavvuf yolu'nda karşılaştığı en yüce kimse olduğunu söyler 1199-1200'de İlk defa Hac için Mekkeye gitti Orada [el-Kassar] (Yunus ibnu Ebil-Hüseyin el-Haşimi el-Abbasi el-Kassar) isimli bir şahıs'la sohbet etti Hacdan sonra Mağribde, oradan da Ebu Medyenin şehri olan Becaye'de bulundu Bir süre sonra tekrar Mekkeye geldi ve "Ruhul-Quds", "Tacu'r-Rasul" adlı eserler'ini yazdı

1204'de Medine, Musul, Bağdad'da bulundu Musul'da, "et-Tenezzülatu'l-Musuliyye" yi yazdı Musuldan ayrıldıktan sonra Konyaya geldi Orada tanıştığı Sadreddin Konevinin dul annesi ile evlendi Konyada iken "Risaletül-Envar" ı yazdı Selçuk Meliki tarafından hürmet ve ikram gördü Sonra Mısıra geçti; tekrar Mekkeye geldi ve burada bir süre kaldı Mekke'de el-Futuhatu'l-Mekkiyye, Fusus'u rüya'da gördüğü Peygamber'in emriyle ve O'nun istediği şekilde yazdığını, bu eserin önsöz'ünde belirtir

"Veliler bilgilerini, peygambere vahyi getiren meleğin aldığı kaynaktan almaktadırlar" Bağdad ve Halepde bir süre dolaştıktan sonra 612/1215 de tekrar Konyaya geldi 617 de Şama yerleşti Zaman zaman civar şehirlere seyahatler yaptı 638 de 22 REvvelde (1239) Şam'da öldü Kabri Şam şehri dışında Kasiyun Dağı eteğindedir 1500'lerin başında Sultan Selim, Şamı Osmanlı toprağı yaptığında oraya türbe, camii ve imaret inşa ettirdi

Alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.