Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-22-2009 | #286 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Saçımızın gücünü bilmiyoruz… Dayanıklı bir protein olduğu saptanan “Keratin”den oluşan ve sanılandan çok dayanıklı olan insan saçı, 3 kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir Keratin, aşınmaya ve kopmaya karşı direnç sağlar Tek bir saç telinin 100 gram ağırlık taşıyabilmesini sağlayan da Keratin’dir Ancak, Keratin’in “Sistin” adı verilen özel yapısı; perma, boya gibi kimyasal işlemler veya saçın taranması, çevre kirliliği, deniz ve güneş gibi çevresel faktörler sonucu bozulabiliyor
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-23-2009 | #287 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Ahmed’in 3 oğlu ve 1 kardeşi padişah oldu! Osmanlı tahtı, 13 nesil boyunca (yani 336 yıl) hep babadan oğula geçti Ancak Sultan I Ahmed’in 1617 yılında vefatından sonra düzen bozuldu I4 Osmanlı Padişahı’nın “yarım akıllı” kardeşi I Mustafa 96 gün, Genç Osman ise dört yıl saltanat sürdüler 1622’de Genç Osman öldürülünce, 1 Mustafa tekrar tahta çıktı; ama 116 günlüğüne I Ahmed’in oğullarından IV Murad 17 yıl, I İbrahim de 8 yıl hükümdar oldular |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-23-2009 | #288 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Klasik müziğe “Rus Ruhu” katanlar… “Rus Beşleri” adı verilen 5 besteci, 1830’lardan itibaren Batı tarzını reddederek yepyeni bir müzik akımı yarattılar Korsakov “İspanyol Kapriçyosu” ve “Şehrazat” ile, Musorgskiy “Çıplak Dağda Bir Gece” ile, Borodin “Prens İgor” ile, Balakirev “İslamey” ile, Cui ise “Kaleidoscope” ile klasik müziğe “Rus ruhu”nu kattılar… |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-24-2009 | #289 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Kitap okumada 1 Japon, 150 Türk’e bedel! Türkiye kitap okumada 173 ülke arasında 86’ıncı sırada yer alıyor Kişi başına yılda: Japonlar 25, İsviçreliler 10, Fransızlar 7 kitap okurken; Türkiye’de 6 kişi bir kitap okuyor Kitaplarımız genelde “siyaset, aşk ve cinsellikten” söz ediyor Öğretmenlerimizin %8’inde kitap okuma alışkanlığı yok Üniversite hocalarımızın %22’si ise sadece akademik yayına zaman ayırıyor |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-24-2009 | #290 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Şarap sözcüğünün kökeni… Batı dillerinde kullanılan “vine (şarap)” sözcüğü Hititçeden gelmiştir Bir Anadolu uygarlığı olan Hitit dilindeki “vinu” sözcüğü “şarap” anlamına gelmekteydi Bu sözcük “wiana” olarak “bağ-şarap” anlamlarında kullanılırdı Ancak, bugün Türkçemizde yaşayan şarap sözcüğü ise, Arapça kökenli “şer-ab” birleşik sözcüğünden kaynaklanmaktadır |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-24-2009 | #291 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Karbon yayma şampiyonları: ABD ve Çin Dünyadaki fosil yakıt kaynaklı karbon emisyonları, 1950’den bu yana 5 kat, son 17 yılda ise %30 arttı Küresel ekonominin tükettiği enerjinin beşte dördünü bu tür yakıtlar sağlıyor Atmosferdeki 8 milyar ton karbonun 1,6 tonu ABD tarafından, 1,4 tonu ise Çin tarafından salınmış Dünyada, kişi başına 1,2 ton, Amerikalı başına 5,3 ton sera gazı var |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-24-2009 | #292 |
Gözyaşı
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Bilgiler için sağol şengül hanım saç bakımı çok önemli
__________________
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-25-2009 | #293 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Kadın milletvekili: Dünyada %18, Türkiye’de %9! Kadınlar, 1945 yılında 26 ülke parlamentosunda %3 oranında temsil ediliyordu 2009 yılında, 188 ülkede varlar ve oranları %18 Türkiye’de ise durum pek iç açıcı değil 2007 seçimlerinin ortaya koyduğu tabloya göre, kadın milletvekili sayısı 50, oranı ise %9 Daha önceki genel seçimlerde TBMM’deki kadın milletvekillerimizin oranı %0,6 ile %4,6 arasında değişti |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-25-2009 | #294 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Merkezi vaaz sistemi işliyor mu? Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’nin dört bir yanındaki merkez camilerde verilen vaazların daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için; kablolu / kablosuz yayın, projeksiyon cihazları ve FM radyo gibi sistemleri içeren “Merkezi Vaaz Sistemi”ni önermiştir Bu sistem, tek bir cami veya bir merkezden okunan ezan veya vaazı; bir vericiyle havadan yaymak ve bu yayını bir alıcıyla amfi ve hoparlörlere kadar getirmek suretiyle cemaate dinletmektir |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-25-2009 | #295 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Doğal afet envanterimiz… Her 9 ayda bir yıkıcı deprem, yılda ortalama 25 büyük su baskını ve 50 heyelan vakasının yaşandığı Türkiye’de; yıllık doğal afet zararı yaklaşık 2 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır Son on yılda meydana gelen doğal afet zararları 20 milyar doları aşmıştır Örneğin, 18 binden fazla cana mal olan 1999 depremlerinin ekonomik yıkımı, 12 milyar dolara ulaşmıştır |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-26-2009 | #296 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Çölleşmenin sonuçları korkunç! Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), çölleşmenin dünyaya maliyetinin yılda 42 milyar doları bulduğunu hesaplamış ve çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olan 110 ülke olduğunu saptamıştır Çölleşmenin en önemli nedenlerinden biri olan erozyonla, her yıl 500 milyon tondan fazla toprağını kaybeden Türkiye’nin; yıllık kaybının 50 milyon ton su ve 500 bin ton buğdaya eşit olduğu hesaplanmıştır |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-26-2009 | #297 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?3 bin altına gitti, 40 milyon dolara geldi! Uşak’ın Güre köyü yakınlarındaki Tümülüslerden 1965–68 yılları arasında çalınıp yurtdışına kaçırılan ve paha biçilmez bir değere sahip olduğuna inanılan “Karun Hazinesi” için, alıcıların kaçakçılara ödedikleri bedel “3 bin Cumhuriyet altını” değerindeydi Kültür Bakanlığının çabalarıyla, yaklaşık 40 milyon dolara mal olan hukuki süreçler sonunda 1993’de Türkiye’ye geri getirildi En değerli parçasının “Kanatlı Denizatı Broşu” olduğu bilinmektedir |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-26-2009 | #298 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Neden kışın bere, atkı ve eldiven takarız? Normal vücut ısımız 35–37 santigrat derecedir Vücut ısısı 35 derecenin altına düşen kişi, “Hipotermiya’ya (vücut sıcaklığının tehlikeli boyutlarda düşük olması) girmiş” demektir Bunun en büyük nedeni, aşırı soğuğa maruz kalmaktır Derinin çok ince olması ve ana damarların deriye çok yakın geçmesi nedeniyle; vücut ısısının %70’i baş ve boyundan, %10’u bileklerden kaybedilir Bu yüzden baş, boyun ve bileklerin soğuğa karşı çok iyi korunması gerekir |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-26-2009 | #299 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Çağdaşlaşma Yolunda 1930′lu yılların Türkiyesi’nin Urla gibi bir Ege şehrinde dahi açlıktan insanların öldüğünü… Ortalama bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu bu dönemde, çağdaşlaşma yolunda(!) 75 000 lira gibi büyük paranlar ödeyerek heykel yaptırdığımızı (1) Kendinizi Türklere Emanet Edin 16 yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine “Hıristiyanlığın şövalyesi” ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan’ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde: “Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus’a yanaşmayın Haindir, sizi yok eder Fakat kendinizi Türklere emanet edin Adil ve merhametlidirler” diyerek nasihat ettiğini …(2) Talan Edilen Mirasımız Şanlı Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazinin mübarek anası Hayme Hatunun Domaniç’teki türbesini ulu hakan Abdülhamid Han’ın, ecdadına hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirip pencerelerini atlas perdelerle kaplattırdığını ve zeminini de Hereke dokuması muhteşem bir halı ile, döşettiğini Daha sonraları iş başına gelen Halk Partisi döneminde ise o muhteşem halının türbeden gasp edilerek, partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin kapılarına paspas yapıldığını ve atlas perdelerinin de kaymakamlık binasında kullanıldığını… (3) Ecdadımızın Silinmez İzleri 1976 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete girişen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen’in bir ara söze: “Bu Suudi Arabistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisidir” diye başlaması üzerine Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:”No… Sör… Bu Suudi Arabistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir İlki Osmanlılar’ın 1800lü yılların sonunda yaptığıdır” diyerek ecdadımızın eşsiz mirasından habersiz yaşayan elçimizi mahcup ettiğini ,,(4) Bitmeyen Osmanlı Sevgisi Balkanlar’dan Orta Doğu’ya kadar büyük bir coğrafyanın 1 Cihan Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle “Osmanlı, Osmanlı ” diye sayıkladığını Budapeşte’den gelen bir yazarımıza bir Boşnak,ın’ “Madem ki İstanbul’a gidiyorsun Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim canımı İstanbul’u görmeden alması!” dediğini Trablusgarp’daki ihtiyar Cezayirlilerin , boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını…(5) Biliyor muydunuz Avrupa’da Akıncı Korkusu 1534 yılında Viyana’daki St Stephen Katedrali’nde Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyetin ihdas edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur” diye bir karar alınarak iptal edildiğini…(6) Cennette Yer Osmanlı Devleti’nin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde kilisede bir papazın vaaz verirken”Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennet’in de kendilerine ait olduğunu… ” söylemesi üzerine bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde: “Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç Cennet’te yer bırakırlar mı?” dediklerini…(7) Batışın Remzi Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazı Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızı remzeden Varsay taklidi Dolmabahçe Sarayının Avrupa’dan borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini… (8) Şefzade’nin Dolmabahçe Sefası İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde, oğlu Ömer İnönü nün gerek talebelik gerekse daha sonraki yıllarda koskoca Dolmabahçe Sarayını ikametgah olarak kullanıp, yattığı bir oda için bütün sarayın kaloriferlerini yaktırdığın ve ayrıca bu şefzadenin sarayda kadınlı kızlı gece alemleri düzenlediğini… Bütün bu olanların dönemin Millet Meclisinde ciddi tartışmalara yol açtığını ve o gün mecliste bulunan baba İnönü nün kulaklığı takılı olduğu halde müzakereleri işitmemezlikten geldiğini (9) Ağaca Asılan Zekat Parası Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu’ndaki bir ağaca asıp, üzerine de: “Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al” diye yazdığını Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını (10) Nebiler Sultanı nın Güzellikleri Aşk bahçesinin yanık bülbülü Hazreti Mevlana’nın, Peygamberimiz’in (sav) üstün vasıflarıyla alakalı olarak: Nebiler Sultanı’nın (sav) vasıflarının şerhini eğer ben devamlı, durmadan söylesem, yüzlerce kıyamet geçer de o yine bitmez ” dediğini… Sahabi efendilerimizden Amr bin As’ın (ra): “Benim gözümde Resulullah’dan (sav)daha sevgili, benim gözümde Ondan daha büyük bir kimse yoktur Ne var ki, Ona olan tazimimden gözüm doya doya Ona bakamıyordu ” dediğini İmam Kurtubi’nin de “Nebiler Nebisi’nin (sav) güzellikleri bize tamamıyla gösterilmemiştir Gösterilmiş olsaydı, gözlerimiz Ona bakmaya takat getiremezdi ” diyerek İki Cihan Saadet Güneş’inin güzelliklerini bir nebzecik olsun anlatmaya çalıştıklarını(11)Biliyor muydunuz? Osmanlı Arması Merhum Necip Fazıl Kısakürek in 1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, “padişahlık propagandası yapmak ” gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatıldığını ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye sevkedildiğini Necip Fazıl’ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde: İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?” diye haykırdığını (12) Biliyor muydunuz? Pasaport Farkı Şanlı Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek: “Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanlı pasaportum varken selam dururlardı Ben Osmanlı teb’asıyım ne olur bunu değiştirin” diye sefaret yetkililerine yalvardığını… (13) Türk Köşesi Devlet i Aliye yi Osmaniye’nin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupa’da Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını (14) Reformun Böylesi 0 zamana kadar sadece batılıların kendi aralarında düzenledikleri balolara, yanlış batılılaşma hareketinin bir parçası olarak Türk devlet adamları da katılınca 11829), baloda bulunan bir Fransız kadının oldukça doğru bir teşhiste bulunarak Türkler reforma, bitirmeleri gereken yerden başladılar dediğini …(15) Birinci Dünya Savaşının Vahşet Yılları Birinci Dünya savaşı sıralarında Musul’da halkın açlıktan perişan durumlara düşüp hergün sokaklarda kadın-erkek çocuk-ihtiyar birçok insanın inleye inleye ölüme gittiklerini ve buna bir çare bulunamadığını… Açlıktan ölen bu zavallı çocukların etlerini kasap dükkanlarında koyun ve kuzu eti diye satan veya aşçı dükkanlarında pişirip halka yedirme vahşetini gösteren on-oniki kişinin idam edildiğini (16) Amerikan Yardımı (!) Truman doktrini çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri’nden aldığımız 69 milyon dolar askeri yardım ile elde edilen askeri techizatın bakımı için ABD’ye her yıl 400 milyon dolarlık bakım ve ithalat parası harcaması yaparak ne kadar karlı bir anlaşma (!) yaptığımızı (17) Hayal Müessesesi Teb’asını “Emanetullah” olarak gören Osmanlı Devleti’nde, akıl hastalarına bimarhanelerde son derece şefkatle muamele edilip ceviz karyolalarda, ipekli çamaşır ve çarşaflarda yatırılıp musiki ile tedavi edildiğini Aynı dönemde Avrupa’da ise, akıl hastalarının ruhuna şeytan girmiş denilerek diri diri yakıldığını (18/a) İstanbul’daki bimarhaneleri giren Mongeri Pere’nin: “Burası Avrupa’nın asırlar sonra tahayyül edeceği bir hayal müessesidir dediğini ve Osmanlı’nın uyguladığı bu musiki ile tedavi metodunun ABD’de ancak 1956 yılında uygulamaya geçebildiğini (18/b Üçüncü Dünyanın Kobayları Batıda ilaç üretmekle ilgili yönetmeliklerin son derece ağır olup, bir ilacın piyasaya çıkarılmadan önce kobaylar üzerinde yeterince deneme yapılması gerektiğini ve bunun ise uzun ve pahalı bir süreç olduğunu Buna çare bulan batılı hümanistlerin(!), yeni geliştirdikleri denenmemiş ilaçları üçüncü dünya ülkelerine pazarlayarak hem para kazanıp, hem de milyonlarca gönüllü kobay üzerin de ilaçlarını denediklerini İlaç iyi çıktığı takdirde mallarını batıda pazarladıklarını, kötü çıktığında ise foyası çıkana kadar üçüncü dünya ülkelerine satmaya devam ettiklerini (19) İçi Yivli Toplar ve Ecdadımızın Sızlayan Kemikleri Yavuz Sultan Selim Han’ın Ridaniye Savaşı’nda, ileri görüşlü babası Sultan II Bayezid’ ın icadı olan “içi yivli topları kullanarak büyük başarılar elde ettiğini Bugün ise bizlerin hala II Bayezid’in bu büyük icadını tarih kitaplarımızda: “Yivli top 1868 de Almanlar tarafından icad edildi” diye okutma gafletini göstererek ecdadımızın kemiklerini sızlattığımızı (20) Tanzimat Dönemi Ordusu II Mahmut döneminde Osmanlı ordusunun modernleştirilmesi için danışmanlıkta bulunan Alman komutanı Helmuth von Moltke’nin Tanzimat dönemi ordusunun halini “Bu ordu: kaputları Rus, talimatnameleri Fransız, tüfekleri Belçika, sarıkları Türk, eğerleri Macar, kılıçları İngiliz ve öğretmenleri her milletten, Avrupa sisteminde bir ordudur” diyerek tarif ettiğini (21) Bediüzzaman,ın Rızık Hususundaki Hassasiyeti Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin 1924 yılı yazında Van’daki Erek dağına çıkarak bütün vaktini tesbihat ve münacat ile geçirdiği günlerde, yanında bulunan talebelerinin dağlardaki yaban elmalarını koparıp yemek istemeleri üzerine Üstad’ın onlara izin vermeyip “Bizim hissemiz bağlar ve bahçedekilerdir Bizim rızkımızı Cenab-ı Hakk oralarda tayin etmiştir Bu yabani meyveler yabani hayvanların rızkıdır Onların kısmetine dokunmamamız gerekir” dediğini… (22) Milletlere Göre Fiyat Farkı Osmanlı’nın son döneminde (1850) İstanbul’da uzun yıllar kalmış bir batılı tarihçi olan M A Ubicini’nin şehirde yaşayan değişik milletlerin karakter yapılarını öğrendikten sonra, hatıralarında: “Bir kaide olarak, Ermeni ye istediği paranın yarısını, Ruma üçte birini, Yahudi ye dörtte birini veriniz Fakat bir Müslümanla alışveriş ettiğiniz zaman istediği fiyattan emin olunuz ve istediğini veriniz”diye yazdığını… (23) Batıda ve Osmanlı’da Yalan 1717 - 1718 yılları arasında İstanbul’ da İngiliz elçiliği yapan GMontagu nun hanımı Lady Montagu nun Osmanlı toplumundaki ticaret ahlakı ile alakalı hatıraların da, oldukça enteresan bir şekilde: “İngiltere’de yalancılar yaptıklarıyla öğünürler Burada ise (Osmanlı’da) yalan söylediğinden emin olunduğu zaman yalancının alnına kızgın demir basılıyor Bu kanun eğer bizde uygulanırsa ne kadar güzel yüzün bozulduğu, ne kadar kibar sınıfına mensup kişilerin kaşlarına kadar inen peruklarla dolaşmaya mecbur kaldıkları görülür diye yazdığını… (24)Biliyor muydunuz? Marks’ın Hayranlığı Şeyh Şamil liderliğindeki Kafkas halkının, istilacı Ruslara karşı olan istiklal savaşlarında göstermiş oldukları büyük direniş karşısında Karl Marks’ ın: “Hürriyetin nasıl elde edilmesi lazım geldiğini Kafkasya dağlılarından ibretle öğreniniz Hür yaşamak isteyenlerin nelere muktedir olduğunu görünüz Milletler, onlardan ders alınız ” diyerek hayranlığını itiraf etmek zorunda kaldığını… (25) Osmanlı Devleti’nde ağaçlara çok kıymet verilip koruma altına alındığını Sultan ll Abdülhamid devrinde, Belgrad ormanlarına zarar verip ormanı tahrip ettikleri için bir köyün kitle halinde sürgün edildiğini (26) Kin İkinci Dünya Harbi sonlarında yapılan lise mezunlarının olgunluk imtihanlarında sorulan “Ormanlar ve Ormanların faydaları” isimli kompozisyon sualine talebelerim bazılarının enteresan bir şekilde:”Türkiyemiz ormanlık bir ülkeydi, fakat o zalim padişahlar, yurdumuzu ormansız bıraktılar , gibi cevaplar verdiklerini Sebep olarak da; bu zavallı öğrencilerin öylesine bir kin terbiyesi içinde yetiştirilerek Osmanlı’yı kötülemeye öylesine alıştırıldıklarını ve böylece eğer bir fırsatını bulup da padişahlara hakaret ederlerse iyi not alacaklarına inandıklarından dolayı böyle cevaplar verdiklerini… (27) Ecdad Nesline Hürmet Merhum Adnan Menderes’in, İstanbul’un imarı faaliyetlerinin başlatıldığı l950′li yılların birinde, gece yarısı cennetmekan Sultan Abdülhamid Han’ın muhterem kerimeleri Ayşe Osmanoğlu ile annesi Müşfika Kadınefendi’nin kaldığı evin kapısını çalarak gizlice içeri girip her ikisinin de ellerini öptükten sonra : “Siz bize veli nimetlerimizin emanetlerisiniz Fakat maalesef sizlerle bugüne kadar alakadar olamadım Çok özür dilerim Çevremiz böyle tavırları hazmedemeyecek insanlarla dolu!… ” dediğini… Daha sonra da, Osmanlı’nın bu aziz analarına, kimseye muhtaç olmamaları için, içinde 10000 lira bulunan bir zarf bırakıp ayrıca tahsisat-ı mestureden (örtülü ödenek) maaş bağladığını ve 2 7 Mayıs’da bu paranın kesildiğini… (28) Peygamber Evine Benzeyen Ev Gönüller sultanı Mevlana Hazretleri’nin hizmetçisine: Bu gün evimizde yiyip içecek birşey var mı?” diye sorup, hizmetçisinin de “Hayır hiç birşey yok” diye cevap vermesi üzerine sevince garkolup ellerini Yüce Dergah’a açarak: “Allahım, sana şükürler olsun ki, evimiz bugün Peygamber evine benziyor” diye Muhammed Mustafa’nın(sav) yolunun tozu olduğunu gösterdiğini,, (29) Eşsiz Misafirperverlik Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa’ya tanıtmış olmakla meşhur Comte de Marsigli’nin, Türk toplumunun misafirperverliği ile alakalı olarak : “Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece misafirperverdirler Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öyleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar” dediğini (30) Vahşetin Böylesi 1096 yılında Haçlıların Kudüs’e girerek 40 000 Müslümanı kılıçtan geçirdikten sonra Gödofroi dö Buygom’ un Papa II Urban’ a yazdığı mektupta: `Kudüs’te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malumunuz olsun ki, Süleyman Mabedi’nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz ” diyerek barbarlıklarını belgelediklerini…(31) İnsanlığın En Muhteşem Harikası Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta : “Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayı’ndan mükemmel bir şekilde idare ediyordu O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi Bu nasıl oluyordu?” diye sorulduğunda, Profesör Hutterroht’un: “Sırrını çözebilmiş değilim 16 asırda Filistin’in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır” diye cevap verdiğini (32) Enderun Okulu Üç kıtada altı asırlık bir hükümranlık şanlı ecdadımızın devlet ve medeniyet mirasının sırlarının bulunduğu ve dünyanın en büyük arşivi olan Osmanlı Arşivi’ni, bizler doğru dürüst incelememişken, bine yakın Amerikalı ile yüze yakın İsrailli tarihçinin yıllarca didik didik ettiğini Bugün ABD’de sadece “Enderun okulu” hakkında hazırlanan uzman eserlerin ve doktora tezlerinin sayısının 350 tane olduğunu (33) Ziya Gökalp’in Ölümü Türkçülük fikrinin ünlü simalarından biri olan Ziya Gökalp’in hayatının son anlarında Fransız hastanesinde yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece önce, mukaddesata galiz küfürler ederek başını duvarlara vura vura öldüğünü Cesedinin de hastane morgunda Hıristiyan geleneklerine göre muamele yapılarak kaldırıldığını… (34) Sözünün Eri Olmak Mehmet Akif Ersoy’un sözünün eri bir insan olduğunu ve söz verdiği şeyi yerine getirmek için ölümden başka hiçbir şeyin onu engellemediğini… İstanbul Vaniköy’de oturan bir ahbabı ile öyleden bir saat önce buluşmak için sözleştiklerinde, o gün yağmurlu, fırtınalı bir gün olup her tarafı sel bastığı halde Mehmet Akif’ in binbir zorlukla sırılsıklam vaziyette söz verdiği yere vaktinde geldiğini, fakat arkadaşının gelmemesi üzerine çekip gittiğini… Ertesi gün özür dilemek için gelen arkadaşını dinlemeyip: “Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir” diyerek tam altı ay o arkadaşıyla konuşmadığını… (35) Biliyor muydunuz? Kızılca Buğdayı ABD’nin 1890 yılına kadar bizim Tuna boylarımızda yetişen “kızılca” ismi verilen buğdayımızı ithal ederek tohumluk olarak kullandığını ve bununla halkını beslediğini (36) Bir Yanlışın izahı Padişahların, Osmanlı topraklarındaki muhtelif yerleri devletin ileri gelenlerine: “Sana orayı , bahşettim ” demesinin “Verilen yeri imar et!’ manasına geldiğini ve bu varlıklı Osmanlı paşalarının, o toprakların mamure haline gelmesi uğrunda servetlerini tükettiklerini (37) Hakiki Nişan Kırım Savaşı’ndaki büyük hizmetlerinden dolayı Fransız hükümetince kendisine nişan verilen Deli Hasan Ağa’nın bu nişanı takmadığını farkeden Fuat Paşa’nın ona takmama sebebini sorması üzerine: “Paşam, benim vücudumda harpte kazandığım yedi nişan(yara izi) var Onlar varken elin Frenk’inin nişanını ben ne yapayım!” diye cevap verdiğini Yabancı Gözüyle Lozan ve Neticesi 1922-1923 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin Türkiye büyükelçisi olarak Ankara’da bulunan S İ Aralov’un, Lozan Konferansı’ nın sonuçları ile alakalı olarak yazmış olduğu hatıratında : “… İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, eskiden Türkiye’nin olan Musul’u ve daha başka yerleri Türkiye’den koparmayı, Yunanlıların yakıp yıktığı şehir, kasaba ve köyler için Yunanlılara tamirat parası verdirmemeyi ve Boğazlar meselesinde İngiliz planını gerçekleştirmeyi başardı Türkiye’nin Musul’u bırakması ve tamirat parasından vazgeçmesi karşılığı olarak kendisine küçücük Karaağaç bölgesinin verilmesiyle yetindi Bundan başka batılı devletler , Türkiye’yi, Osmanlı Devleti’nin batılı kapitalistlere olan borçlarının, Osmanlı Devleti’nden ayrılan ülkeler arasında bölünüşünden sonra, payına düşen bölümünü 20 yıl içinde ödemeye ikna ettiler” diye yazdığını…(39) Acı İtiraf Lozan Konferansına İsmet İnönü ile birlikte katılarak Türkiye aleyhine birçok entrikalar çeviren Hahambaşı Hayim Naum’un,daha sonraları hükümet erkanı ile araları çok iyi olmasına rağmen: Bu memlekete bu millete çok kötülük ettim, artık aralarında yaşayamam diyerek pişmanlık içinde Mısıra gittiğini…(40) Mehterin Büyüleyici Tesiri Batı musiki şaheserlerini yazmış olan Mozart,Bizet gibi büyük bestekarların mehter musikisinin büyüleyici tesiri altında kalarak,Türk tarzında Alla Turca denilen kısımlarını yazdıklarını…(41) Türkiyede Türk Müziği Yasağı Tek parti iktidarı döneminde,devletin açmış olduğu müzik okullarının bir tanesinde,öğrencilerden bazılarının ders arasında kendi öz müziği olan Türk müziği çalmaya teşebbüs ettikleri için yabancı uzman Herr Zuckmayer tarafından okuldan atıldıklarını…(42) Senfoni Zulmü 1930lu yılların birinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının,Anadoluyu tenviretmek için çıktığı turnenin Sivas durağında,bir konser verdikten sonra gazetecinin birinin konseri izleyen bir vatandaşa: Konseri nasıl buldunuz? diye sorması üzerine zavallı adamcağızın, sağına soluna ürkekçe bir göz attıktan sonra gazetecinin kulağına: Valla beyefendi,Sivas,Sivas olalı,Timurdan beri böyle zulüm görmedi! diye cevap verdiğini…(43) Bizim Dinazorlarımız Bizim ülkemizde çağdaşlık ve bilimsellik(!)adına başörtülü öğrencilerin üniversitelere sokulmayıp,İmam Hatip Okulu öğrencilerinin varlığından ve devletin diğer okullarından daha başarılı olmasında rahatsızlık duyulduğu halde,dünyanın süper gücü sayılan ABD nin en iyi üniversitelerinden biri olan Massachussets Institute of Technology(MIT)nin öğrenci yönetmenliğinde: Dini inançların gereğini yerine getirmekten dolayı bir derse veya imtihana giremeyen öğrenciye telafi imkanı tanınır…diye hüküm bulunduğunu ve bu hususlarda alabildiğine müsamahalı davranıldığını…(44) İlahi İkaz Birinci Dünya Savaşı sırasında Dördüncü Ordu karargahında Mekke ve Medine yi kurtarmak için Hicaz Seferi Kuvveti hazırlanması meselesi görüşülürken,Harbiye Nazırı Enver Paşa nın bu iş için Mustafa Kemali atadığını ve bunun üzerine Mustafa Kemal in: Değil Hicaza asker sevketmek,hatta oradaki askerleri de geri almak ve kuvvetleri verimsiz yönlere dağıtmamak gerek diyerek görüşünü belirttiğini ve sonunda M Kemal in bu görüşünün kabul edilerek Medinenin boşaltılmasına karar verildiğini… Tam bu sırada ışıkların aniden sönerek ortalığın zifiri bir karanlığa bürünmesi üzerine bunu İlahi bir İkaz kabul eden Cemal Paşa nın birden ürperip sarsıldığını ve daha sonra Hicazın boşaltılmasından vazgeçilerek Fahreddin Paşa nın Medine ye gönderildiğini…(45) Medine Muhafızı Osmanlı’nın edeple taçlaşmış iman anlayışının gereği olan Hazreti Peygamberi’nin(sav) şehrini bir valinin adının altına sokamayacağı saygı ve edebi ile, oraya göndereceği idareciyi `Vali ” yerine “Medine Muhafızı ” diye isimlendirme hassasiyetini gösterdiğini (46) Dünyanın ilk Toplu Sözleşmesi Dünyada ilk toplu sözleşmenin Osmanlı Devleti tarafından gerçekleştirildiğini Kütahya Vahid Paşa kütüphanesinde bulunan şeriye Mahkemesi sicilinin 57′ci sayfasında kayıtlı belgeye göre, yeryüzündeki bu ilk sözleşme Kadı Ahmed Efendinin tasdiki ile 24 işyeri ile işçileri arasında imzalandığını Bu sözleşmeye göre, “Kalfaların, yardımcıların, ustaların ve vasıfsız işçilerin yevmiyeleri”nin tesbit edilip, her gün belli sayıdaki fincan imali karşılığı alacakları ücretlerin tesbit edildiğini…(47)Biliyor muydunuz? Osmanl Topçuluğu Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca İstanbul’da kalan ve yazmış olduğu eserini en büyük Hıristiyan hükümdarı II Filib’e takdim eden İspanyol yazar Cristobol de Villalon’un, dönemin Osmanlı topçuluğu hakkında: “Dünyada hiçbir devletin,Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur İstanbul’da eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle seyrettim Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum dediğini (48) En Mütekamil ikmal Teşkilatı Kore Savaşı sırasında bir Amerikan bataryasının isabet alıp parçalanmasından sonra, dört dakika gibi kısa bir süre içinde Amerikalıların bataryayı tekrar kurup ateşe başladıklarını ve bu çok süratli ikmal karşısında Türk binbaşısının hayretler içinde kaldığını gören Amerikalı generalin: “Biz bu sistemi kurmadan önce bütün dünya ikmal teşkilatlarını etüd ettik En mütekamil olanının Osmanlıların ki olduğunu görerek onu kabul ettik Bu, sizden gelme bir usulün günümüze tatbikinden başka birşey değildir” dediğini, (49) Gözyaşı Medeniyeti İslam’ın ilk dönem zahidlerinin en belirgin niteliklerini Allah korkusunun tesiri ile çok ağlamaları, çok mahzun olmaları ve dünyaya hiç değer vermemeleri olduğunu Bunlardan Veysel Karani’nin Allah’tan korktuğu ve utandığı için başını hiç semaya kaldırmayıp, daima çenesi göğsün de bitişik gezdiğini… “Ümmetin Rahibi” diye tanınan Amir bin Abdullah ın çok ağlayıp geceleri ayakları şişecek kadar ibadet ettiğini “Dünyayı üç talakla boşadım, ricat yok” diyen ve ruhbanlar gibi ibadet ettiği için “Gulam” adını alan Utbe bin Eban’ın çok ağlayan bir zahid olduğunu… Zühdüne sevgi ve aşk hakim olan Rabiatü’l Adeviyye nin secde de başını koyduğu yeri çamur edecek kadar gözyaşlarını ceyhun ettiğini… (50) Haram Yemeyen Ordu Osmanlı ordusunun, İslam’ı tek bir bayrak altında toplamak gayesiyle Mısır seferine giderken Gebze yakınlarındaki bağlık-bahçelik bir arazide mola verdiğinde Yavuz Sultan - Selim’in bütün askerlerin heybelerini arattığını ve hiçbirinde meyve cinsinden birşey çıkmaması üzerine ellerini Ulu Dergah kaldırıp : “Allahım, sonsuz şükürler olsun Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin Eğer askerimin içinde tek bir kişi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vazgeçerdim’’ diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulunduğunu … (51) Ecdadımız Yüz Akımız Altı asır gibi uzun bir süre üç kıtada hükmünü yürüten ecdadımızın medeniyet mirasını inceleyip araştırmadan içte ve dıştaki bazı gafil ve hainlerin ona, “emperyalist” yaftasını yapıştırarak mahkum etmeye çalışmalarına mukabil, Macaristan İlimler Akademisi tarafından ortaya çıkartılıp yayınlanan bir belgede belirtildiğine göre, Osmanlı Devleti’nin Macaristan’da hakim olduğu devirlerde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe 21 milyon vergi toplayıp, buna karşılık aynı yıl Macaristan’a 21milyon akçe yatırım yaptığını… (52) Tuz ve Ekmek Hakkı Osmanlı sarayındaki hanedan çocuklarını yetiştirmek üzere”muallime-i selatin-” (sultan hocası) olarak tayin edilen Safiye Hanım’ a padişah Vl Mehmed Reşad’ın ilk iradesinin: Namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara yedirdiğim tuz ve ekmeği haram ediyorum Bu iradem hoca hanım tarafından talebe şehzade ve hanım sultanlara söylensin” olduğunu (53) Bir Savaşın Bedeli 1991 yılında meydana gelen Körfez Savaşı’nın bir günlük maliyeti ile 3 milyon çocuğun 2, 7 yıllık süt ihtiyacının karşılanabildiğini… Bu savaşın otuz günlük savaş gideri ile 50 milyon insanın 4 yıllık ekmek ihtiyacının giderilebildiğini… 1 adet Stealth avcı uçağının bedeli ile 13 milyon kitap alına bildiğini Ve 1 adet Patroit füzesi ile 74 milyon adet fidan dikildiğini (54) Ne Sen Baki Ne Ben Baki Kanuni Sultan Süleyman’ ın, bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki’yi, “Baki bed - Nef-yi ebed Bursa ya red” diyerek Bursa’ya sürgüne gönderdiğini ve Baki’nin de buna karşılık: “Öldünse ey Baki Değildir cihan mülkü Süleyman’a baki Buna çarkı felek derler Ne sen baki, ne ben baki” diyerek şairane bir şekilde cevap verdiğini (55) Barbar Kim? Bizans’ı kurtarmak üzere İstanbul’a çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesinde ki altın haçı sökerek eritip sattıklarını… Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbul’un fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmed’in “tahribe teşebbüs”le suçlayıp cezalandırdığını ,(56) Serdengeçti’nin Ayasofya Müdafaası Yazmış olduğu”Ayasofya” isimli şiiri yüzünden tutuklanarak Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Osman Yüksel Serdengeçti’ nin kendini müdafaa ederken: “Müddei umumi(savcı) tepeden verilen emirlere göre hareket ediyor Ayasofya`nın tekrar cami haline yetirilmesinde benim ne gibi hususi maksadım ve menfaatim olabilir? Ayasofya’yı kiraya mı vereceğim, yoksa imamı mı olacağım? Beni bu yazıdan dolayı Türk savcıları değil, Yunan savcıları itham etsin Böyle bir yazıyı yazdığımdan dolayı kendimi müdafaa etmekten utanıyorum ” diye hayıflanarak cevap verdiğini (57) Sanata Hürmetin Böylesi Osmanlı’nın meşhur hattatlarından Hafız Osman’ın(1642 1698), Sultan İkinci Mustafa’ nın hat hocası olup, Hafız Osmanın hat meşkederken, Sultan İkinci Mustafa’nın büyük bir hürmet içinde hocasının hokkasını tuttuğunu ve yapılan hattın güzelliği karşısında gönlü ihtizaza gelen Sultan İkinci Mustafa’nın: “Artık bir Hafız Osman daha yetişmez” demesine mukabil, büyük hattat Hafız Osman’ın : “Efendimiz gibi, hocasının hokkasını tutan padişahlar bulundukça daha çok Hafız Osmanlar yetişir” diye cevap verdiğini…(58) Sultan Vahdeddin’in Vatanperverliği Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı’ nı aşıp İstanbul’a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin’in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii’ ne göndererek: “Aziz İstanbul’un fethinin sembolü olan Ayasofya’ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!… ” emrini verdiğini… (59) Yavuz’un izinden Gidenler 1967 Mısır-İsrail savaşında, Mısır askerlerinin, düşmanlarını beklerken İsrail ordusunun bir anda Süveyş’in öbür yakasını geçerek dünyayı şaşırtığını… Mose Dayan’ın bu muazzam başarıyı daha sonra bir basın toplantısında : “İsrail in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim in yıllar önce Mısır’ı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır” diye açıklayıp gafletimizi yüzümüze vurduğunu…(60) Eşsiz Sevgi Türkiye’ de, Türk Dili ve Edebiyatı üzerine doktora yapmış genç Pakistan alimlerinden Muhammed Sabir’in, Pakistanda bir cuma günü hutbede Sultan Abdülhamid Han’ın adının okunup ve ona “Zeyyedallahü ömrehu” yani “Allah onun ömrünü artırsın diye dua edilmesi üzerine camiden çıktıktan sonra cemaata bu duanın manasız olduğunu zira, Sultan Abdülhamid Hanın vefat etmiş olduğunu söylemesi üzerine halkın”Seni gidi İngiliz casusu! “diyerek hışımla üzerine yürüdüklerini (61) Hilafetin Gücü 31 Mart hadisesinin tertipçileri arasında bulunan şair ve filozof Rıza Tevfik’in bu meş’um hadisenin ardında İngiliz parmağı olduğunu itiraf edip, ihtilal hadisesinden sonra İngiliz konsolosluğuna gittiğinde çok soğuk bir şekilde karşılandığını ve o zaman bunun sebebini anlayamayan Rıza Tevfik’in çok sonraları Londra’ya uğrayıp bunun sebebini o dönemin İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Lord Nikılsın’a sorduğunda bu İngilizin çok ibretli bir şekilde”Rıza Tevfik Bey, Biz bilhassa Hindistan’da İslam ülkelerini idaremiz altına alabilmek için milyarlarca altın harcadık ama başarılı olamadık Halbuki Sultan Abdülhamid, her yıl bir ‘Selam-ı Şahane’, bir de ‘Hafız Osman hattı Kur’an-ı Kerim’ gönderiyor ve bütün İslam ümmetini, hududsuz bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyor Biz bu ihtilalle siz jön Türkler’den hilafet kuvvetinin ortadan kaldırılmasını bekledik ve aldandık İşte bundan dolayı siz soğuk karşılandınız?” cevabını verdiğini (62) Biliyor muydunuz? |
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ? |
05-26-2009 | #300 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Bunlardan Haberdar Mısınız ?Bir Hazır Cevap Fransa Kralı III Napolyon’un, Paris’te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde “Sen kendini Yavuz Sultan Selim’in elçisi mi zannediyorsun?” demesi üzerine Ahmet Vefik Paşa’nın da büyük bir hazır cevaplıkla: “Öyle olsaydım, siz Fransa’da imparator olarak bulunamazdınız” cevabını verdiğini (64) Cihad Tuğlası Yavuz Sultan Selim’in babası Sultan II Bayezid’in, İla-yı kelimetullah için çıktığı seferlerde üstüne bulaşan tozları silkip, biriktirerek bunlardan bir tuğla döktürdüğünü ve böylece Allah’ın “cihat” emrine uyduğunun işareti olarak bu tuğlayı yanından ayırmadığını (65) Mehmed Reşadın Hassasiyeti Trablusgarp ve Balkan Savaşı ile Birinci Cihan Harbi’nin talihsiz padişahı Sultan Mehmed Reşad’ ın, şehzade Ziyaeddin Efendi’nin doğum müjdesini aldığı zaman sevineceği yerde: “Memleketin başına bir masraf kapısı daha açılması hoş değil…” diyecek kadar devlete yük olmaktan üzüntü duyan hassas bir hükümdar olduğunu… (66) Osmanlı Azameti 1754′de bile, Sultan III Osman Han’ın bir namesi Leh kralına ulaştırıldığında, kralın nameyi üç kere öperek başının üstüne koyduğunu ve kralın yanında bulunan devlet erkanının da derhal başlarını açarak saygı duruşuna geçtiklerini (67) Yahudinin Erkekliği(!) İsrail dışişleri bakanlarından A Sharon’un arkadaşı ve suç ortağı olan Meir Har-tzion’un, l950′li yılların başında Gazze’de yapılan bir İsrail baskınında masum bir Arabı sırtından bıçaklayarak öldürmesinden sonra kendisiyle yapılan bir röportajda , yaptığından vicdan azabı duyup duymadığının sorulması üzerine: “Vicdan azabı mı? Hayır! Neden vicdan azabı duymalıyım ki? Bir adamı tabancayla öldürmek çok kolayadır Tetiği çekersin hepsi bu kadar Ama bıçak bambaşka birşey, gerçek bir silah Fantastik bir duygu bu, erkek olduğunu hissettiriyor insana ” diye cevap verdiğini…(68) Türbedar ve Ulu Hakan’ın Rüyası Cennetmekan Sultan Il Abdülhamid Han döneminde Yavuz Sultan Selim’ in türbedarlığını yapmakta olan bir zatın, şiddetli geçim darlığının kendisine verdiği sıkıntılı bir ruh haleti içinde : ‘Bir de evliyadan olduğunu söylerler Yıllarca türbedarlığını yaptım yoksulluk içindeyim” diyerek türbeye hiddetle vurduğunu Ertesi sabah aniden Abdülhamid Han’ ın türbedarı huzuruna çağırarak bir yıllık ihtiyacının hepsini karşıladığı, çünkü Abdülhamid Han’ın, gece rüyasında ceddi Yavuz Selim tarafından haberdar edildiğini (69) Abdülhamid Han’ın İstihbarat Gücü Batılı emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadolu’da karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi’nin Sultan Abdülhamid’e gelip, küstahça: “Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?” diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan’ın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek: “Filan gün, filan saatte Karadeniz’in filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz ” cevabını verdiğini…Sultan Abdülhamid’in bu muazzam istihbarat gücü karşısında İngiliz elçisinin dehşete kapılarak aptallaştığını… (70) Türk kafası Kendilerine tarih boyunca sempati beslediğimiz ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde donanma gönderip yardım elini uzatarak yok olmaktan kurtardığımız Fransızların bitkilere büyük zarar veren bir kurt nevine “Türk adını verdiklerini… Kazancı kuyumcu düğmeci gibi sanatkarların perçin yaparken altlık olarak kullandıkları perçin kıskacına da şamar oğlanı manasına “Türk kafası adını verdiklerini…(71) Halifeye İthaf Sonradan ll Sylvestre olarak papalık tahtına oturan Gerbert’ in 9 asır İspanya’sında Arap uleması nezdinde üç yıl tahsil gördüğünü Dönemin Avrupalı rahiplerinin yazmış oldukları eserlerini Kurtuba halifesine ithaf ettiklerini… Almanya Fransa ve İtalyadaki rahip adaylarının, ilim öğrenmek için İspanyadaki Müslüman mekteplerine akın akın koştuklarını (72) Samanoğlu İsmail Bey’in Türbesi 9 asırda Buhara da yapılan Samanoğlu İsmail Bey’in türbesinin İslam dünyasının ilk türbelerinden olduğunu… Bu türbenin yapımında kullanılan tuğlaların deve sütü ile yumurta akı karıştırılarak bunların çeşitli derecelerde pişirilmesinden elde ve edildiğini günümüze kadar sapasağlam dimdik ayakta kaldığını (73) Engizisyon Gerçeği 1481-1808 yılları arasında batıda,Katolik kilisesinin siyasi baskı aracı olarak faaliyet gösteren Engizisyon mahkemelerinin Yakılarak öldürülme cezasına çarptırılan insanların sayısının 34024 e ulaştığını…(74)Biliyor muydunuz? Ayyıldızlı Şapka Şapka inkılabından sonra Ankara Valisi Yahya Galip Bey’in İsmet İnönü’ye gelerek: Şapkanın ortasına bir ay-yıldız koyalım ki, diğer milletlerden farkımız belli olur demesi üzerine İnönü’nün: Canım biz bu inkılapları farkımız olmasın diye yapıyoruz Sen ne teklif ediyorsun! diye çıkıştığını…(75) Milli Kıyafet Bundan kırk yıl önce İngiltere’den “Dünya Kıyafetleri Sergisi” için Türk milli kıyafeti örneği istenildiğinde, fötr şapkalı, kravatlı ve ütülü pantolonlu bir kalem efendisi fotoğrafı gönderildiğini (76) Dağistan Kartalı Yıllarca Kafkasya’nın istiklali için yılmadan mücadele vermiş olan büyük dava adamı İmam Şamil’ in, vefatından sonra gasledilirken vücudunda cihat meydanlarında savaşırken meydana gelmiş yüzyirmi yara görüldüğünü… (77) İnka Medeniyeti Batılı sömürgeci barbarların servet uğruna kökünü kuruttukları Güney Amerikalı kızılderili kavim İnkaların, gelişmiş bir tarım sistemlerinin olduğunu… Gübrenin ehemmiyetini bilip, Chinoha adasından sağladıkları gübreyi tarım bölgelerine adilane dağıttıklarını ve gübresinden faydalanılan deniz kuşlarını öldürenleri idama mahkum ettiklerini (78) Nereden Nereye Birinci Dünya Savaşı’ndan bir hafta önce, 1914 yazında1 Türk lirasının karşılığının 37 dolar ve 1845 marka tekabül ettiğini (79) İlmin Değeri Son devrin kıymetli alimlerinden Hüsrev Efendi’nin, ders okuturken üzerinde hasıl olan durgunluğun sebebini soran öğrencilerine : Buraya geleceğim sırada yatağında dehşetler içinde yatmakta olan kızım vefat etti Onun cenazesi, defin işi vardı ortada Dersinizi ihmal ederim diye Allah’dan korktum Bu durumda yine geldim Onun için üzerimde durgunluk var, hemen gidip onun defni ile meşgul olacağım Kusura bakmayın o yüzden biraz cansız konuştum” diyerek ilim öğretmenin ehemmiyetini nefsinde yaşayarak gösterdiğini…(80) İngiliz Mantığı(!) Hindistan’ın Amir şehrinde, bisikletle dolaşan bir İngiliz kızı ile alay ettikleri bahanesi ile, askerlerin hadise mahallindeki halktan 700 kişiyi oracıkta kurşunlayarak katlettiklerini… Bölge valisinin, ceza olarak bütün şehir halkını günlerce yerde sürünmeye mecbur ettiğini ve böyle davranmasının sebebi sorulunca da valinin de: Onlar ilahelere tapıyorlar, bir İngiliz kızı, onların taptıklarından daha azizdir!” diye cevap verdiğini(81) Hak Takası Kominist rejimin devam ettiği günlerde, sanat faaliyetleri için Taşkent’te bulunan meşhur solcularımızdan birinin, bir Özbek yazarının yanına gelerek: “Ah ne güzel, size imreniyorum! Burada, böyle bir rejimin altında, böyle imkanlarla yaşamaktan kimbilir ne kadar mutlusunuzdur! demesi üzerine, Özbek yazarın bizim meşhur edibimizin kulağına sessizce: Sen Türkiye’de sahip olduğun hakların ve imkanların yarısını bana ver; ben Sovyetlerdeki bütün hak ve imkanlarımı sana memnuniyetle devredeyim! Var mısın beyim ? diye fısıldadığını… (82) Yıkık Mabedler 1936-1957 yılları arasında, komünizm rejiminin kasıp kavurduğu Sovyetler Birliği’nde ondört bin mabedin yıkılarak yerle bir edildiğini (83) Milli Temeller Üzerine Yükselme Nihat Sami Banarlı’nın Amerikalı Profesör Rufi ile sohbet ederken söz batılılaşmadan açılınca Profesör Rufi’nin: “Siz tarihte defalarca başarı kazanmış bir milletsiniz Bize veya başkalarına imrenmek neyinize? Biz yeni bir millet olduğumuz için, tarihte muvaffak olmuş milletlerin sırlarını araştırır, bulduğumuz ve uygun gördüğümüzü asrımıza tatbik ederiz Sizden de aldığımız kıymetler vardır Eğer ilerlemek istiyorsanız, muvaffak olduğunuz asırlarda hangi meziyetlerinizle hangi usul ve teşkilatınızla kazandınız? Bunları araştırınız bulduklarınızı modernize ediniz, Kendi milli ve denenmiş temelleriniz üzerinde yükseliniz” diyerek bizi utandırdığını (84) Surre Alayları Osmanlı’nın, mukaddes beldelere verdiği büyük kıymetin ifadesi olarak Yıldırım Bayezid döneminden itibaren her yıl Mekke ve Medine’ye Surre Alayları tertip ettiğini… Bu Surre Alayları ile birçok hediyeler ve mukaddes belde fukarasına dağıtılmak üzere binlerce altın gönderilerek Allah’ın rızasının kazanılmasının gaye edinildiğini… Ayrıca en önemlisi de, bu Surre-i Hümayun’da, padişahın yaptırıp gönderdiği Kabe örtüsünün bulunup bu örtünün merasimle yerine takılarak, eskisinin geri getirilip paylaşıldığını Osmanlı’nın, binbir güçlük ve darlık içinde bulunduğu dönemlerde dahi bu an’aneyi terketmediğini…(85) Biliyor muydunuz? Hümanist Batı Hümanist( ! ) Hollandalıların l905′de yeni icat ettikleri bir bombanın tesir gücünü, Afrikalı zavallı yerli halkın makatlarında deneme barbarlığını gösterdiklerini (86) Anadolu’ da Medeniyet Vesikası Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz Başvekili Lloyd George’nin: Türklerin, şimdi hak istedikleri Anadolu’da nesi var? Orada medeniyet vesikası olarak ne kalmışsa Yunan’ın, Roma’nın, Bizans’ındır Türklerin Anadolu ‘daki evleri sazdan ve kerpiçten harabelerden ibarettir Şimdi böyle bir alemi veya onun güzel parçalarını Türklere nasıl bırakırsınız?” demesi üzerine henüz aklını ve vicdanını yitirmemiş bir batılı düşünür olan Eugene Pitard ın Cenevre’nin ünlü bir gazetesinde Lloyd George’a cevap olarak: Efendiler, Konya’daki İnce Minare’nin kapısı ile, İstanbul’daki muhteşem Süleymaniye’nin kubbelerini yapan millete karşı böyle söylenemez Haddinizi biliniz…” diye harika bir cevap verdiğini…(87) İmam Buhari nin Çocukluğu İmam Buhari Hazretleri’ nin küçük yaşta ilim tahsiline başlayıp, subyan mektebinde iken 15000 hadis ezberlediğini ve buluğa ermeden de İbn-i Mübarek Hazretleri’nin kitaplarını ezberlediğini Telif eser yazmaya başladığında henüz daha yüzünde sakal çıkmadığını… (88) Mimar Koca Sinan ‘ın Büyüklüğü Bütün Rönesans mimarlarının arayıp durdukları merkezi plan şemasını en mükemmel bir şekilde gerçekleştirmenin ancak Mimar Koca Sinan’a nasip olduğunu (89/a) Koca Mimar’ın fütuhat, saltanat, ilim ve sanat bakımından en muhteşem devrinde büyük bir imar kudretinin başında, şöhretli bir insan olmasına rağmen, yazma nüshalarda mur-u natuvan”(güçsüz karınca) imzasında El-fakir Sinan Sermamaran-ı Hassa”; beyzi mührünün ortasında imzasında El-fakir ü’l-hakir Sinan”; kenarında ise: , Serm imaran-ı hassa müstemend Bende-i miskin kemine dermend” (Fakir, aciz, hassa sermimaranı Dertli , değersiz, miskin bendeleri) diye kendisini tanıtarak yalnız mimarinin değil, tevazuun da üstadı olduğunu gösterdiğini (89/b) Biliyor muydunuz? |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|