Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, lügat, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HEM (HEMM) Gaile, müşkül iş * Tasa, gam, keder, hüzün
HEM f Birlikte, beraber olmak mânasını ifade eder
HEM-AHENG f Uygun, münasib, denk
HEMAHİM (Hemheme C) Üzüntüler, kederler, dertler, tasalar
HEMAL f şerik, ortak, eş, benzer, nazir
HEMALUŞ Kara balçık
HEMAN f Derhâl, hemen, acele olarak, çarçabuk, o anda
HEMAN (HUMÂN) İnce zayıf süngü * Huysuz ve kötü insan
HEMANA f Sanki, güya * Aynen, tıpkı, tamamen
HEM-AN-DEM f Hemen, derakab, derhal, o anda, çarçabuk
HEMANEND f Benzer, gibi
HEM-AN-GÂH f Hemen, o anda
HEM-ARAMİŞ f Birlikte dinlenen, beraber istirahat eden
HEMARE Her zaman, her an, dâima
HEM-ASIL f Aynı asıldan
HEM-ASIR Aynı asırda olan Bir asırda beraber olanlar
HEM-AŞİYAN f Bir yerde beraber bulunan, bir yuvada birlikte olan
HEM-AVER f Efendileri aynı olan köleler * Arkadaş, refik
HEM-AVERD f Savaşan iki kişiden herbiri
HEM-AVİZ f Harpte karşılaşan iki kişiden biri
HEM-AYAR f Eşit, denk, müsavi
HEMAZÎ Sür´at, hız
HEM-BAR f Aynı yükü yüklenmiş olan, aynı yükü taşıyan
HEM-BER f Beraber olan, birlikte oturan
HEM-BU f Kokusu bir, aynı kokuda * Mc: Âdet ve tarzları aynı
HEM-CA(Y) f Aynı yerde oturan Hemşehri
HEM-CENAH f Denk, eşit, müsâvi
HEM-CENB f Akran
HEM-CİNS Aynı cinsten olan
HEM-CİVAR Aynı yerde oturan, komşu
HEM-ÇÜ f Onun gibi
HEM-ÇÜNAN f Böylece
HEM-DAMAN f Bacanak
HEMDE Ölümle haşir arası
HEM-DEM f Canciğer arkadaş
HEM-DERD f Dert yoldaşı, dert arkadaşı Aynı dert ve kedere düçar olanların beheri
HEM-DEST (C: Hemdestân) f Birlikte çalışan, müttefik, arkadaş * Ortak, şerik
HEM-DESTÎ f Berâberlik, birlik * Ortaklık, şeriklik
HEM-DEST-İ VİFAK Bir fikir ve mes´elede anlaşarak elele vermek, hep birden aynı sözü söylemek
HEM-DİH f Köyleri aynı olan Aynı köyden olan
HEM-DİL f Fikirleri, düşünceleri aynı olanların her biri Bir maksad ve istekte bulunanları beheri
HEM-DUŞ f Omuz omuza gelen, eşit olan, müsavi olan
HEME f Cümle Hep Bütün
HEMEC Kıymetsiz, değersiz * Şaşkın * Övez (denen at sineği)
HEMECE Zayıf koyun
HEME EZ OST Herşey ondandır
HEMEGAN f Cümlesi, tamamı, bütünü, hepsi
HEMEL Çobanı olmayan deve
HEME OST Hepsi odur
HEMERCEL Yorga at
HEMEYAN Akmak, seyelân etmek
HEMEZAT (Hemeze C) Kuruntular, vesveseler, şüpheler, tereddütler
HEMEZE Vesvese Şeytanın desisesi Kuruntu
HEM-FİKR f Aynı düşüncede ve aynı fikirde olan Kafadar
HEM-FİRAŞ f Zevce Karı
HEMGER f Çulha dokuyucu
HEM-GİNAN f Bütün insanlar, bütün nev´-i beşer
HEM-GUŞE f Komşu
HEM-HAH f Arzu ve talebleri aynı olan, aynı istekleri olan
HEM-HAL f Aynı halde olan İkisi beraber
HEM-HANE f Bir evde oturanların beheri Arkadaş, refik
HEMHEME Rüzgârın esmesi ile ağaç yapraklarından çıkan sesler * Aslan bağırması * Deve sesi
HEM-HUDUD f Hudutları bir olan, sınırları birbirine bitişik olan memleket veya arazi
HEM-HUY f Bir ahlâk ve tabiatda bulunan Huyları bir olan
HEMÎ f Tıpkı bu, bu bile
HEMδ Ölüm, mevt
HEMİCEK Şehre köyden yeni gelip bir şey bilmez şaşkın ve kaba adam
HEMÎM Ağır ağır gitmek * Otun tazeliğinden dolayı parlaması
HEMÎME Yumuşak rüzgâr * Ufak taneli yağmur
HEMÎSA´ Kuvvetli adam
HEMÎŞE f Dâima Her zaman
HEMK Bir kimseyi bir işle meşgul etme Birini bir işe daldırma * İnat etmek * Sa´y etmek, çalışmak * Cür´et etmek
HEMK Yumuşak Kof
HEM-KADD f Boyları birbirine eşit olan, uzunlukları aynı olan
HEM-KÂR f Aynı işi yapan, aynı işte olan
HEM-KIRAN f Aynı yaşta olan, yaşıt * Kuvvette müsavi olan
HEM-KIYMET f Aynı kıymette olan, kıymetleri eşit olan
HEM-KİTAB f Aynı dersi gören, talebe, öğrenci * Aynı dinde olan, din kardeşi
HEM-KÜN f Aynı cins işte çalışan, işleri ve meslekleri aynı olan Meslekdâş
HEML (HEMELÂN) Gözden yaş akmak
HEMLA´ Seri * Kurt (canavar)
HEMLECE (HİMLÂC) Atın yorga olması
HEMM Gam, keder, tasa, hüzün
HEMMAME Zehirli hayvan Akrep
HEMMAS Yavuz arslan
HEM-MATLA´ Güneş ve ay gibi gök cisimlerinin ufakta doğdukları yerin veya zamanların aynı oluşu Aynı meridyen üzerinde olup ay ve güneşi aynı saatlerde gören ülkeler
HEMMAZ Koğucu
HEM-NAM f İsimleri aynı olan, adaş
HEM-NEBERD f Savaş arkadaşı, muharebe arkadaşı * Rakib
HEM-NEFES f Arkadaş, musâhib
HEM-NESL f Aynı sülâle ve soydan, aynı nesilden, soydaş
HEM-PA f Ayakdaş Arkadaş Yoldaş
HEM-PAYE (C: Hempâyegân) f Bir pâye ve rütbede olanların beheri
HEMR Su dökmek * Göz yaşı akıtmak * Süt sağmak * Atâ etmek, hediye vermek
HEMRACE Karıştırmak
HEM-RAD f Kahramanlık ve cömertlikte müsavi olan kimseler
HEM-RAH (C: Hem-râhân) f Yol arkadaşı, yoldaş
HEM-RAZ f Sırdaş En yakın arkadaş
HEM-RENG f Rengi bir olan, aynı renkte olan * Mc: Huyları bir olan
HEM-REV f Yol arkadaşı, beraber giden, yoldaş
HEM-RİŞ f Bacanak İki kızkardeşle evlenen erkekler
HEMS Gizli ses Çok gizli Sesi gizlemek * Ağzı açmadan lokma çiğnemek * Fütursuz olarak geceleyin yola gitmek * Peçe * Sıkmak * Kırmak
HEM-SABAK f Ders arkadaşı Aynı dersi okuyanların beheri
HEM-SAZ f Uyan, uygun, muvafık, münâsib * Arkadaş, refik, arkadaşlık
HEMSEN Gizli sesle Gizli ses Savt-ı hafi
HEM-SENG Aynı ölçüde, aynı mizanda, bir tartıda
HEM-SER f Arkadaş, Karı kocadan her biri
HEM-SIFAT Aynı vasıf ve nitelikte olan
HEM-SOHBET f Birbiriyle konuşan, sohbet eden, arkadaş
HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ Suçlu olduğu hâlde suçunu bilmez ve suçsuz olduğunu iddia eder kimse hakkında kullanılan bir tâbirdir
HEM-SUFRE f Aynı sofraya oturan, sofra arkadaşı
HEMŞ Ameli seri olan, hızlı, hareketleri çabuk olan
HEMŞEHRİ f Aynı şehirden Aynı memleketli olan
HEM-ŞERR f Kötülükte beraber olan, kötülüğü birlikte yapan
HEM-ŞİKEM f İkiz çocuk
HEMŞİME Kuru odun Kurumağa yüz tutmuş ağaç Ağaçları kurumuş yer
HEMŞİRE f Aynı sütü emen kızkardeş Abla, bacı * Hastabakıcı kadın veya kız
HEMŞİRE-ZÂDE f Kızkardeş çocuğu
HEMT Karıştırmak Değerini anlamadan almak
HEMTA f Eş denk Benzer
HEMU´ Göz yaşı akmak
HEM-VARE f Her zaman, dâima
HEM-VARÎ f Düzlük, düzolma
HEMYAN f Kese, torba, çanta, dağarcık
HEMZ Dürtme, kakma * Parmaklarla sıkma * Yere çalma, vurma * Isırma, dişleme
HEM-ZANU f Diz dize oturup konuşan, yan yana oturan
HEMZE ( $) Elif veya elif yerine kullanılan işaret Elif, vav, ya, he üzerine konulan ve "e" diye okutan işaret * Parmakla sıkma, dürtme, sıkıştırma
HEM-ZEBAN Aynı dili konuşan, lisanları aynı olan
HEM-ZEN f Beraber vuran Birlikte olan
HEM-ZEMAN f Aynı zamanda işleyen * Çağdaş, muâsır Aynı çağda yaşayan insan veya geçen hâdiselerin her biri
HEMZEND f Beraber olanlar Beraber çalışanlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HEN´A Devenin boynunun altına konan işaret * Menazil-i Kamer´den bir menzil
HENABİK Halka nasihat edip, dediğini kendi yapmayan kimse
HENAE Yemeğin sindirilip hazmolması
HENAZÎR Hınzırlar, domuzlar
HENB Vehamet * Ağırlık
HENBELE Topal sırtlanın yürümesi
HENBER Kısa boylu kimse
HENBERÎT Sırf yalan
HENCAM f Elinden iş gelmeyen, beceriksiz kimse
HENCAR f Kaide, kural, yol, usul
HEND İmsak etmek
HENDEK (Bak: Handek)
HENDELÎN Sözü çok olan kimse
HENDEME Bir şeyi yerli yerince yapmak
HENDESE Geo: şekil bilgisi * Mat: Çizgi, yüzey ve hacim olarak bu üç şeklin özelliklerini ve ölçülerini inceleyen matematik kolu
HENDESE-İ MÜLKİYE MEKTEBİ Osmanlı İmparatorluğu devrinde mühendis yetiştirmek gayesiyle açılan mekteb XIX yy sonlarına kadar memlekette belediye ve mimarî işlerde vazife alacak mühendis bulunmuyordu Nafia Nezareti bu ihtiyacı nazar-ı itibara alarak bir mühendis mektebi kurulmasının lüzumlu olduğunu ileri sürünce, padişahın emriyle 1884 yılında mekteb açıldı Ve ilk mezunlarını1888 yılında verdi 1909 tarihinde ise okulun adı, Mühendislik Mektebi olarak değiştirildi
HENDESEHANE f Eskiden mühendis mektebi, teknik üniversitesi * Bayındırlık ve belediye gibi dairelerin mühendislere mahsus şubesi
HENDESEHANE-İ BAHRÎ Bahriye Mektebinin ilk adıdır Abdülhamid zamanında miladi 1773 yılında Cezayirli Hasan Paşa´nın teşebbüsüyle Tersane içinde açılmıştır Okulun ilk baş muallimi, Türk riyaziyecisi Gelenbevi İsmail Efendi´dirŞimdiki ismiyle "Gemi İnşa Mühendisliği" olan Bahriye Mektebi, 1795 senesinde daha muntazam ve mükemmel halde yeniden açılmıştır
HENDESÎ Muntazam şekli ile alâkalı ve hendeseye dâir Geometrik şekle dâir * Geometri ile alâkalı ve müteallik
HENENE Bir cins kirpi
HENGÂM f Zaman, devir, çağ,sıra, vakit, mevsim
HENGÂM-I BAHAR Bahar mevsimi
HENGÂM-I SABAVET Çocukluk zamanı
HENGÂM-I ŞEBAB Gençlik zamanı, delikanlılık çağı
HENGÂM-I ŞİTA Kış mevsimi
HENGÂME f Seslerin birbirine karışmasından çıkan gürültü Kavga, gürültü Şamata
HEMGÂME-İ AZAB Azab zamanı
HENGÂME-GİR f Meddah, oyuncu Hikâye söyleyici, hokkabaz * Diş macunu, leke tozu gibi şeyler satan çığırtkanlar * Kavgacı, gürültücü
HENF Sür´at yapmak, hız yapmak
HENÎ Hazmı kolay olan, faydalı ve sıhhate uygun
HENÎE şiddetli emir
HENÎEN Sıhhat ve afiyet olsun
HENÎEN LEKÜM Size âfiyet olsun, şifa olsun Helâl olsun * Tebrik ederiz
HENÎN Ağlamak
HENİYYE Kolaylık, sühulet
HENK Darlık Güçlük zorluk
HENK Katı yağmur
HENME Gizli ses
HENN Ağlamak * Ayıptan kinayedir
HENNE Kişinin kendi karısı
HENT Bir nevi kirpi * Göz içinde olan yağ
HENÜZ f Daha, yeni, şimdiye kadar, ancak
HEPTEN Bütünüyle, tamamıyla
HER f Bütün, hep, tamamen
HER´ şiddet * Etin iyi pişmesi
HER´A Küçük bir canavar * Erkeğiyle muhalata ettiğinde şevkinin şiddetinden hemen inzal eden kadın
HERAB Kaçmak, firar etmek
HERAS Dikenli ağaç
HERAVE (HİRAVE) Ağır, yoğun asâ (baston)
HER-AYİNE f Mutlaka, elbette Behemehal, zaruri, herhalde
HER-BAR f Her defa, her kere
HERC f Karışıklık
HERC İnsanların arasında meydana gelen fitne, fesad * Söze dalıp çoğaltmak Haltetmek Sözü karıştırmak * Kapıyı açık bırakmak * İnsanların işlerinin karışması * Seğirtmek * Katletmek
HER-CA f Her yer
HERCAÎ (Hercâyî) Her yerde bulunur, kendine mahsus belirli bir yeri bulunmayan Serseri, derbeder * Kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, mütelevvin
HERCÂYÎ MENEKŞE Bir cins menekşe
HERCAN Uzun ve kalın olan şey * Hayvanın yab yab yürümesi
HERCELE Karışık yürümek
HERC Ü MERC f Darmadağınık Karmakarışık Allak bullak
HERÇ Karışıklık, gürültü Nizamsızlık
HER-ÇEND f Her ne kadar Her ne zaman
HERÇİ BAD ABAD f Her ne olursa olsun İster istemez
HERD Deve kuşunun dişisi * Yarmak * Kat´etmek, kesmek
HER DEM f Her zaman, her dakika Dâimâ
HER DEM TAZE Parlaklık ve tazeliğini dâima muhafaza eden * Mc: Daima genç görülen, gençliğe heveskâr
HEREB Kaçma, firar * şiddetli üzüntü, keder
HEREC Sıcaklığın fazlalığından devenin gözünün kararması
HEREK Asmaları, fidanları, fasulye gibi tırmanıcı nebatları bağlamak için yanlarına dikilen sırık, değnek
HEREM Kocamak, yaşlanmak, ihtiyar olmak * Mısır´da firavunlar zamanından kalmış piramit şeklindeki mezarların beheri * Geo: Mahrutî şekil, piramit
HEREMDÎDE f Yaşlanmış, kocamış, ihtiyarlamış
HERF Acele Sür´at, hız Hezeyan
HERGÂH f Her vakit, her an, her zaman
HERGELE Binilmek ve yük taşımak için alıştırılmamış at, kısrak, beygir veya merkep sürüsü * Böyle bir sürüye dahil olan hayvan * Mc: Terbiye ve görgüden büsbütün mahrum adam * Bir işe yaramaz işçi kalabalığı
HERGİZ f Aslâ, kat´iyyen Hiçbir suretle
HERHERE Su çağıltısı * Koyunu çağırmak * Aktığında sesi ve çağıltısı işitilecek kadar çok olan su
HERHÎR Bir nevi yılan
HERİ´ Acele, sür´at * Akıcı kan * Korkak kimse * Zayıf kimse
HERİF (Bak: Harif)
HERİFÇİOĞLU Kızılan kimse hakkında zamir gibi kullanılan argo bir tabirdir
HERİM Çok ihtiyarlamış ve kocamış kimse
HERİME Dişi arslan
HERÎR Köpek uluması * Köpek hırlaması
HERİSE Keşkek yemeği
HERÎT Ağzı büyük kişi * Ferciyle dübürü bir olan kadın
HERKELE İncelik, nezafet, hoşluk, letâfet * İnce, zarif, lâtif, hoş
HERKÜL yun Cesaretiyle meşhur olup, efsaneleşmiş bir Yunanlının adı (Onlarda kuvvet sembolüdür)
HERKÜL BURCU Gök küresi kuzey cihetinde isim verilen bir takım yıldız kümesi (Bak: Büruc)(Hem şemse kendi mihveri üstünde cazibe denilen manevî ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelal´in emriyle döndürüp, o seyyaratı o manevî iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratıyla saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür´atle, bir tahmine göre Herkül Burcu tarafına veya Şems-üş Şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed sultanı olan Zât-ı Zülcelal´in kudretiyle ve emriyledir S)
HERM Bir ot cinsi
HERMELE Yolmak
HERNA´ Ufak bit
HERR Köpek uluması, köpek hırlaması
HERRU "Ne olursa olsun Ya batar ya çıkar" mânâsındaki "ya herrû ya merrû tâbirinde geçer
HERS Tokmak ile dövmek * Mersin ağacı * Arslan * Kedi
HERS Ufak kurt
HERSEME Arslan, gazanfer, esed, haydar * Burun
HERŞ (HERÂŞ) Yırtmak * Çekişmek
HERŞEBE Yaşlı kuru kadın
HERŞEFE Bez veya aba parçası (Su az olduğu zamanda yerden onunla yağmur suyunu alıp bir kabın içine sıkarlar) * Çok yaşamış, ihtiyar, kuru kadın * Çok eski olan kova
HERT Dokunaklı söyleme, iğneleyici bir şekilde konuşma * Yırtma * Dürtme
HERUS Eski elbise
HERV Dövme, sopalama * Pişirme * Afganistan´da bir şehrin adı
HERVELE Yürüyüş * Koşma
HERYA´ Ağaç hışırtısı
HERZ Yırtmak
HERZE f Boş söz Saçmasapan söz Boş lâkırdı
HERZEDERAY f Mânâsız ve saçmasapan sözler konuşan
HERZEGÛ f Saçma sapan konuşan Lüzumsuz ve mânasız söz söyleyen
HERZEHAYÎ f Mânâsız konuşma, saçmasapan söyleme
HERZEKA Çirkin gülmek
HERZEKÂR f Saçma sapan konuşan, mânasız sözler söyleyen
HERZEKÂRANE f Saçma sapan konuşarak Boş ve lüzumsuzca uydurmalarla, abuk sabukça
HERZEVAT (Herze C) Herzeler, mânâsız ve boş sözler
HERZEVEKİL f Kendine vazife olmayan şeylere karışan Fodul, boşboğaz Her şeye burnunu sokan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HESAR (HESUR) Arslan
HESB şeref * Kifayet
HESHESE Karışıp görüşme
HESİS Gizli ses, gizli kelâm * Ezilmiş, ufalanmış nesne
HESM Kaba yemek Bütün bütün yutmak * Kesmek * Toplamak, cem´etmek
HESM Kırmak * Kesmek
HESMELE Gizli söz
HESR İki kat edip eğmek * Kırmak
HESS Dövmek * Kırmak, ufalamak
HESS Öldürmek, katl
HESS Sıkmak
HESTÎ f Varlık Var olma Mevcudiyet
HEŞAŞ (HEŞUŞ) Açık yüzlü şen yeynicek kişi * Sağan kimseye sevip sütünü veren koyun
HEŞAŞE(T) Şâdlık, hafiflik, irtiyah * Gevreklik
HEŞEME (C: Heşemât) Dağ keçisinin oğlağı
HEŞHEŞE Şâdlık etmek, neşeli olmak
HEŞÎLE Sahibinin izni olmayarak bir adamın bindiği deve
HEŞÎM Ufalanmak Kırılmış, ufalanmış olmak * Kırılmış, ufalanmış kuru ot
HEŞM Kırmak veya kesmek
HEŞŞ Gevrek, kolayca kırılabilir olan * Keyifli, şen
HEŞT f Sekiz
HEŞTAD f Seksen
HEŞTÜM f Sekizinci
HET´ Dikkatle bakmak Acele etmek
HETALAN Akmak * Göz yaşı ve yağmur pespeşe gelmek
HETALLA´ Uzun ve iri vücutlu erkek
HETEPETE Kekeleme Konuşurken şaşırıp tereddüd etme
HETEROJEN yun Kim: Cinsi ayrı olan Türlü özellikteki taneciklerden yapılan maddelerdir
HETF Bir şeyi gizlice hatırlatmak Seslenmek Fısıldamak
HETIL Akıcı, akan
HETÎT Birbiri ardınca tez tez gitmek
HETK Yırtma Yarma Perdeyi yırtmak Rezil olmak Rezil etmek
HETK-İ HİCAB-I İSMET Namus perdesini yırtma
HETL Ulaştırmak * (Yağmur) çok yağmak
HETLAN Sürekli yağan hafif yağmur
HETM Ön dişleri kökünden kırmak
HETMA´ Dişsiz olup kurban edilemeyen hayvan
HETME Çok kelâm, çok söz
HETMELE Gizli kelâm, gizli söz
HETN (HÜTUN) Yağmur yağmak
HETR Bunama, alıklaşma Ateh getirme, ihtiyarlıktan çocuk gibi olma * Sersemleşme, aptallaşma * Birisini kötüleme * Acib emir * Zahmet, meşakkat * Enine yarmak
HETR Ağaçla vurmak
HETT Yırtmak * İkiye büküp kırmak * Dökmek
HETTAK Yırtıp parçalayan, paramparça eden
HETTAL Dağ ismi
HETTAN Hafif kimse
HETUL Çok miktar akmak
HEV´ Himmet
HEV´ Kötü hırs
HEVA İstek Nefsin isteği Düşkünlük Gelip geçici olan heves Nefsin zararlı ve günah olan arzuları
HEVA VÜ HEVES Zevk ve şehvetler Boş ve geçici şeyler
HEVA (Bak: Hava)
HEVA (C: Ehviye) İki şeyin arasının uzaklığı * Yer ile gök arası * Yukarıdan aşağıya inmek * Her bir boş, ıssız yer
HEVACİ´ Geyik
HEVACİR (Hâcire C) Günlerin en sıcak olan anları * Göçenler, göç yapanlar, hicret edenler * (Hücr C) Hezeler, hezeyanlar, boş ve mânasız sözler
HEVACİS (Hâcise C) Vesveseler, kuruntular Akla gelen kötü düşünceler
HEVADAR f Hevalı Nefsine uymuş Küstah * Etrafı açık, havalı yer
HEVADE Yavaşlık * Yumuşaklık * Kavmin içinde salah ve muvâfakata sebep olması mümkün olan kimse
HEVADÎ (Hâdî C) Rehberler, deliller, kılavuzlar * Hidayet edenler, istikametli ve selâmetli yolu gösterenler
HEVADİC (Hevdec C) Kadınların binip oturmaları için devenin üzerine konulan küçük mahfeler
HEVAHAH f Sevilen, muhib, dost
HEVAHAT Ahmak adam
HEVAHÎ Bâtıl nesne
HEVAÎ f Ciddi şeylerle alâkasız Nefsine düşkün Nefsine ve şehvetine mağlub Hevâ ve hevese âit ve müteallik
HEVA-İ NESİM f Güzel, lâtif, hoş hava Lâtif mânevi gıda * Hava (Atmosfer)
HEVAİYE Hava gibi hafif ve lâtif karakterde olan şeyler
HEVAKÂR f Günahlı işlere hevesli Hevâ ve hevesine bağlı
HEVAMM Böcekler, haşereler Pire, tahta kurusu, bit, örümcek, yılan gibi, kışın gizlenip yazın meydana çıkan, insan ve hayvanın vücudundan beslenerek yaşayan, insana zararı dokunan (parazit yaşayan) küçük canlılır
HEVAN Hakaret, zillet, alçaklık, zelillik, aşağılık, horluk
HEVAPEREST f Sadece gayr-ı meşru lezzet ve hevesinin peşinde Cenab-ı Hakk´ı, dinin emirlerini unutmuş, nefsine şiddetle muhabbet eden Nefsine tapınır derecede Haktan gafil
HEVAS Çok yiyen kişi
HEVATİF (Hâtif C) Hâtifler Gayıptan işitilen sesler * Nidâ eden melekler
HEVAYA Zayıflık
HEVB Yol, tarik * Ateş alevi * Karışık sözlü kimse
HEVBER Kırmızı gül
HEVC (C: Hüvüc) Uzun boylu ve akılsız olmak * Rüzgârın sert esmesi
HEVCELE Hiçbir işaret ve alâmet olmayan ev veya sahrâ * Yürügen deve * Uzun boylu, ahmak erkek
HEVD Tevbe etmek
HEVDA´ Deve kuşunun erkeği
HEVDE Bağırtlak kuşu
HEVDEC (C: Hevâdic) Kadınların binmesi için devenin sırtına konulan ufak mahfel
HEVEK Ahmaklık
HEVES Gelip geçici istek Nefsin hoşuna gitmek Devran edip gezmek Akıl ile olmayıp nefis ile olan istek
HEVESAT f Arzu ve nefsâni emeller Boş, bâtıl ve günahlı şeylere dâir olan istekler Hevesler
HEVESÂT-I NEFSÂNİYE Nefsin hevesleri, arzuları ve kötü istekleri
HEVESDAR f Hevesli
HEVESKÂR f Hevesli istekli, arzulu Meyli ve arzusu olan, heves eden
HEVESKÂRÂN (Heveskâr C) İstekliler, hevesliler
HEVESKÂRÎ f Heveskârlık, heveslilik
HEVESNÂK f Hevesli, heves edici, istekli
HEVESNÂKÂN (Hevesnâk C) Hevesliler, heves edenler
HEVESPERVER f Hevesli, heveskâr
HEVEŞ (Karın) Göçük olmak
HEVHEVE f Ağacın yapraklarının rüzgâr esmesi ile çıkardığı sesler
HEVL Korku Korku verici * Ürkmek Dehşet Yılgınlık İhtilâl-ı dimağ (beyindeki bozukluk) sebebi ile bâzı hayâli suretler tevehhüm ederek ondan korkmak
HEVL-ÂVER f Korkunç, korku getiren, korku veren
HEVL-ENGİZ f Korkunç korkulu
HEVL-NÂK f Korkulu, korkunç
HEVLUL Hafif adam
HEVM Uyuklayıp başını her tarafa eğmek
HEVN Kolaylık, sühulet * Vakar Teenni * Sükunet Sekine Rıfk * Ufak şey Hor ve zelil olmak
HEVR Birisini itham etmek, töhmet Zan Takdir ve tahmin etmek * Binayı yıkmak, yıkılmak * Sulu, ağaçlı yer * Koyun sürüsü
HEVRE Dövmek * Çok fazla yemek
HEVS Bir şeyi vurarak kırmak * İfsad etmek * Dolaşmak * Davarı yavaşça ileri sürmek
HEVŞ Çok miktar
HEVTE Suya gidecek yol
HEVZEB Yaşlı deve
HEVZELE Depretmek, hareket
HEY´ Gönül dönmek * Yaramaz gönüllü olmak * Korkak olmak
HEY´A Yere dökülen birşeyin akması * Korkutucu ses
HEYAKİL Heykeller
HEYÂKİL-İ KADÎME Eski heykeller
HEYAM Hayranlık hâli * Çok yumuşak kum
HEYAMOLA Eskiden ramazanlarda para toplamak gayesiyle mahalle çocukları tarafından teşkil edilen bir nevi dilenci alaylarında söylenen bir tâbirdir * Eskiden gemiciler gemi demirini çekerken veyahut bir amele inşaatta ağır bir şey kaldırırken yahut da şahmerdanı yukarı çekerken kuvvetbirliğini sağlamak için hep bir ağızdan "hayemola, yelesa, heyamo heyamo" diye bağırırlardı
HEY´ARE Bir yerde karar etmeyen kadın
HEY´AT Hey´etler Ayrı ayrı mânalar Kısımlar
HEYATİLE Hind taifesinden bir kavim
HEY´ATIN FELETÂTI Birini taklit eden kimsenin taklitçiliğini gösterip ilân eden sürçmeleri, falsoları Kemalât-ı ruhiye veya mükemmelliğin iktizası olan umum ahvaldeki fıtrîlik ve müvazeneyi o seviyede olmayanın sun´î taklitteki gayr-ı fıtrîliği
HEYBAN Korkunç, korku getiren * Çok utangaç çekingen * Korkak * Çoban
HEYBE Eşya koymaya mahsus iki taraflı küçük torba
HEYBET Hürmetle beraber koruk hissini veren hal Sakınıp korkulacak hal Azamet
HEYBUB Korkak
HEYC Heyecan, telaş * Galeyan, tahrik * Kavga, harp, savaş, cenk
HEYCA Cenk, cidal, vuruşma, birbirini öldürme, kıtal
HEYCAGÂH f Muharebe meydanı, savaş yeri
HEYCEMANE Büyük inci
HEYD Depretmek * Zahmetli olmak
HEYD f Ekinci yabası
HEYDEB Yere yakın olan bulut
HEYDEBÎ Atın bir çeşit yürümesi
HEYECAN Birden bire şiddetle hislenme Ürperme * Coşkunluk Coşmak
HEYEF İnce belli olmak
HEYELAN Toprak kayması
HEYEMAN (Heym) Şaşkınlık Tutkun olmak, âşıklık
HEY´ET Şekil Suret Görünüş * Birlik teşkil eden şahısların mecmuu * Gök ve yıldız ilmi Astronomi * Duruş, vaziyet, keyfiyet Tabiat ve cibilliyet Bir şeyin cibilli vaziyeti
HEY´ET-İ ASLİYE Aslındaki şekil ve suret
HEY´ET-İ A´YÂN Senato * Mertebesi yüksek ve itibar edilenlerin heyeti
HEY´ET-İ HÂKİME Hâkimler hey´eti
HEY´ET-İ İÇTİMAİYE İçtimaî heyet Topluluğa âit heyet Toplantı heyeti
HEY´ET-İ MECMUA Bir şeyin teferruatına ve cüz´lerine bakılmaksızın bütününün gösterdiği hal ve manzara
HEY´ET-İ TEMSİLİYE Temsil hey´eti * Tar: Erzurum Kongresinde Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ismini alan cemiyetin nizamnamesi iktizasınca seçilen şahıslardan teşekkül etmiş olan hey´et (6 Ağustos 1919)
HEY´ET-İ UMUMİYE Umumi hey´et Bir şeyin teferruatları nazara alınmadan olan umumi durumu
HEY´ET-İ VEKİLE Vekiller hey´eti, icra vekileri hey´eti Bakanlar Kurulu Başbakanın riyaset ettiği heyet
HEY´ETŞİNAS f Astronomi bilgini Sema ve ecramın ahvâline vâkıf olan
HEYF Sıcak rüzgâr
HEYG Çoğaltmak
HEYHA Deveyi yulafa çağırmak
HEYHAT Teneffür ve tehassür ifâde eder; "sakın, savul, yazıklar olsun, uzak ol" mânalarına geldiği gibi, daha ziyade; Eyvah, yazık, ne yazık, ne kadar uzak gibi mânalar için söylenir
HEYÎ f Varlık, madde
HEYKEL Taş, tunç, kil ve alçı gibi maddelerden yontularak, kalıba dökülerek veya yoğurulup, pişirilerek yapılan insan, hayvan vs şekli * Büyük bina, anıt, büyük ve yüksek yapı, âbide * Mc: Soğuk ve duygusuz kimse * Güzel ve yakışıklı kişi
HEYKELTRAŞ Heykel yapan kimse
HEYL Dökmek * Bir şeyi ölçüsüz def´etmek
HEYLELE "Lâ ilâhe illâllah" demek
HEYLEMAN Çok, kesir
HEYLULET (Bak: Haylulet)
HEYM (Heyemân) Şaşkınlık * Âşık olma, tutkun olma * Yüzü yere koymak
HEYMERE Koca avret İhtiyar kadın
HEYN (Heyyin) Kolay Rahat * Vakar Sükunet
HEYNE Tıb: Kolera hastalığı
HEYNEME (C: Heynem) Gizli ses
HEYR Rüzgâr adı * Sağlam ve sert taş
HEYRA´ Korkak, ahmak kimse
HEYREA Çoban düdüğü * Meyyitin kabrine toprak dökmek
HEYRUN Bir nevi hurma
HEYS Atâ etmek, vermek, bağışlamak * Hareket
HEYS Yürümek
HEYSAM Arslan * Kısa boylu kişi
HEYSAR Arslan
HEYSEM Toy kuşunun yavrusu * Tavşancıl yavrusu * Akbaba yavrusu * Kurt eniği
HEYŞ Hareket * Davar sağmak * Fitne * Iztırab, acı
HEYŞE (C: Heyşât) Husumet, hasımlık * Çekişmek, nizâ etmek
HEYŞER Ot * Ağaç
HEYŞUR Ot * Ağaç
HEYTAL Tilki
HEYTALE (C: Heyâtıl) Helva kazanı
HEYTELEK "Gel" mânasınadır
HEY´UA Kusmak, kay * Yavaşlık
HEYUB Azametli, heybetli, gösterişli
HEYULA Zihinde tasarlanan korkunç hayal * Gösteriş ve iriliği olduğu halde hiçbir te´siri ve değeri olmayan şey * Eski felsefede: Eşyanın aslı ve gerçek olan kısmı Madde (Bak: Esir)
HEYULÂNİYYUN Maddeciler
HEY´URUR Meşakkat, zahmet
HEYYİN Kolay, sühuletli
HEYZ Kırık kemik sarılıp ovulduktan sonra tekrar kırmak
HEYZA Fazlaca kusma, istifra etme * Tıb: Kolera hastalığı
HEYZALE İnsan sesleri * Cemaat, topluluk * Çok asker * Büyük deve * Belinden aşağısı şişman olan kadın
HEYZAM Bahâdır, kahraman
HEYZÜM f Kuru odun
HEYZÜM-PÂRE f Odun parçası
HEZ Eğlence Ciddi olmayan söz
HEZ´ Kırmak
HEZABİR (Hizebr C) Arslanlar, esedler * Yiğitler, kahramanlar
HEZAR f Bin (1000) * Pek çok * Bülbül
HEZARAN f Binler Binlerce Pek çok * Bülbüller
HEZARDASTEN (Hezârdestân) f Bülbül
HEZAREN Sıcak memleketlerde yetişen; ve baston, sandalye gibi şeyler yapmakta kullanılan bir cins kamış
HEZARFENN f Çok bilen, bir çok san´atı birden çok yüksek derecede yapabilen * Minâre ustası
HEZARMÎH f Bin yerinden yamalı derviş hırkası * Çok süslü * Gök yüzlü
HEZARPA f Çok ayaklı, bin ayaklı * Kırkayak
HEZARPARE f Bin parça, çok ufak
HEZARTABE f Güneş, şems
HEZARYAR f Bin defa Bin kerre
HEZAZÎK Süratle kat´etmek, çok çabuk kesmek
HEZB (C: Hizâb-Ehazıb) Yağmur damlası birbiri ardınca damlamak
HEZBE (C: Hüzub-Hizâb Hizabât) İri katreli yağmur * Otu az olan yüksek tepe
HEZEC Gök gürültüsü * Güzel sesle şarkı söylemek
HEZECAT (Hezec C) Yağmur çisiltisi Yağmur sesi
HEZELİYAT (Hezl C) Ciddi olmayan sözler Saçma sapan konuşmalar Deli saçması
HEZEYAN Kötü sözler Soğuk şakalar * Sayıklama Saçma sapan konuşma
HEZEYANAT (Hezeyan C) Sayıklamalar * Saçma sapan ve mânâsız konuşmalar
HEZF Yaşlı devekuşu
HEZHAZ Keskin kılıç
HEZHAZ Aygırları boyunlarından sıkıp zebun eden yavuz aygır
HEZHEZE Cisimlerin, hava yahut başka bir şey dokunmasiyle titremesi
HEZÎ Ahmak * Vakit, saat
HEZÎC Ahmak kimse * Süratle yürüyen kimse
HEZÎL Zayıf, arık Bitkin
HEZÎM Sağanaklı yağmur * Gök gürültüsü * Koşarken kişneyen at
HEZÎMET Bozgunluk, mağlubiyet
HEZÎZ Deprenmek
HEZK şiddetli gök gürültüsü * Uçurmak * Yuvarlamak
HEZL Ciddi olmayan söz Saçma, uydurma, yalan konuşmak * Edb: Meşhur bir manzumeye lâtife tarzından nazım yapmak Bu tarzda yapılan nazım
HEZLÂMİZ Şaka ile karışık söz Mizahlı kelâm
HEZL-GÛ Şakacı Lâtifeci, mizahlı söz söyleyen
HEZLİYÂT (Hezl C) Mizah ve şakayla ilgili söz veya şiirler
HEZM Çok çabuk kesmek * Sür´atle yemek
HEZM Bozma, mağlub etme, hezimete uğratma * Sıkıştırma, sıkma, bir şeyi sıkıp ezme
HEZM Seğirtmek * Taze olmak * Kırmak
HEZME Elle basıldığında veya sıkıldığında oluşan çukur
HEZMELE Bir cins yürüyüş
HEZR Saçmasapan, boş ve mânâsız söz
HEZRA (C: Hezrât) Vurmak
HEZREME Sür´atle okumak Sür´atli kelâm
HEZZ Hızlı okumak * Süratli kesmek
HEZZ Hareket ettirmek Depretmek Tahrik
HEZZ Vurmak, dövmek * Isırmak
HEZZA İnsan topluluğu, hayvan sürüsü
HEZZAM Keskin
HEZZAR Devamlı saçmalayan adam
HEZZUZ Keskin

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HI Arabça alfabede dokuzuncu harftir Ebced hesabına göre 600 sayısına işaret eder
HIBA´ Atâ, bahşiş, hediye
HIBA Yağmurdan korunmak için kurulan çadır Tente
HIBAB Sevişmek, muhabbet
HIBAB (C: Havâbibe) Hısımlık, yakınlık, akrabalık, karâbet
HIBALE Kement
HIBAT Yüzde olan dağ ve nişân * Davarın ayağında ve uyluğunda yapılan işâret
HIBAZET Ekmek yapma mesleği, ekmekçilik
HIBB Muhabbet * Habib Yoldaş
HIBB Bahadırlık, kahramanlık * Gammazlık
HIBBE Hımhım otunun tohumu
HIBHER Galiz, kaba
HIBIK Uzun, tavil * Hızlı yürüyüşlü at
HIBK Yellenmek
HIBNE (C: Hıben) Büyük çıban
HIBRAK Yellenme
HIBRE Tecrübe etmek, denemek, sınamak
HIBRE (HABRE) (C: Hıber-Hıberât) Yemeni, alaca renkli bez
HIBSE Yaramaz, habis nesne
HIBTE Azıcık süt * Bir içim su
HIBVE (HUBVE) (C: Hubâ) Gökyüzüne yayılmış büyük bulut * Dizlerini büküp, mak´adı üzerine oturup, elleri dizleri altından bağlamak * Bele takılan şey
HICCE (C: Hıcec) Bir kere haccetmek * Sünnet
HIÇKIRIK t Fazla yemekten ve asabi sebeplerden diyaframın kasılması ve akciğerlerdeki havanın şiddetli ve gürültülü bir şekilde dışarı atılması * Boğaz tıkanacak surette ve derinden iç çekerek ağlama
HIDA´ Hile
HIDAC Eksik, noksan
HIDANE (Bak: Hızane)
HIDARE Oturma, ikamet
HIDEB şişman gövdeli kimse
HIDEMAT (Bak: Hidemat)
HIDEMM Bahşişi çok olan kimse
HIDÎV f Vezir, âsaf * Kral nâibi * Osmanlı Padişahı Abdülaziz zamanında (1861 - 1876) Mısır valilerine verilen ünvan Sultan Abdülaziz, hıdîv ünvanını Büyük Fuad Paşa´nın arzusu üzerine ilk olarak Kavalalı Mehmed Ali Paşa´nın torunu olan İsmail Paşa´ya verdi (8/6/1867) İsmail Paşadan sonra oğlu Tevfik Paşa, daha sonra da Abbas Hilmi Paşa, Mısır Hıdîvi oldular Mısır hıdîvleri protokol bakımından şeyhülislâm ve sadrazam ile aynı derecede idiler
HIDÎVÂNE f Bir vezire veya Mısır hıdîvine yakışır şekil ve surette
HIDK Kesmek * İhâta etmek, kaplamak, içine almak
HIDN Koltuk altından yan başına varana kadar, kucak * Nahiye * Canip, taraf
HIDR Mâni, engel * Perde, hâil
HIDRELLEZ (Hıdırellez) Rumi Nisan ayının 23 gününe verilen addır Bu tarih 6 Mayıs´a tekabül eder Doğrusu Hızır ve İlyas´tır
HIFA´ Her şeyin örtüsü ve perdesi * Kırba örtüsü
HIFAF Yeyni, hafif
HIFAZ Gayret * Vefalılık
HIFAZ Gelin düğünü
HIFF Hafif, zayıf nesne
HIFFE YeynilikHafiflik, zayıflık
HIFRÎ Bir otun adı
HIFŞ Küçük ev
HIFY(E) Yalın ayak yürümek
HIFZ Saklama Koruma Siyanet Muhafaza * Ezber etmek Hatırda tutmak Kur´an´ı ezberde tutmak
HIFZ-I BİLAD U İBAD Şehirlerin ve şehir ahalisinin korunması
HIFZ-I EMANET Canı muhafaza etme * Bırakılan emaneti koruma
HIFZ-I HUKUK Hak ve hukukları muhafaza etme
HIFZ-I KUR´AN Kur´an-ı Kerim´i tamamıyla ezberleme
HIFZ-ÜL LİSAN Dili, günah ve lüzumsuz olan sözlerden korumak Kötü ve fena sözlerden dilini muhafaza etmek (İhtiyaçtan fazla söz söylememek mendubdur)
HIFZE (C: Hafâyiz) Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak * Gayret etmek
HIFZISSIHHA (Hıfz-üs sıhha) Sağlıklı yaşamak için doğrudan doğruya kişi ve içinde bulunan çevrenin sağlıkla alâkalı şartlarını tetkik edip inceleyen, gerekli tedbirleri olan ve bu çeşit çalışmalardan bahseden hekimlik kolu veya sağlık bilgisi * Sıhhatini korumak Sağlığını muhafaza etmek
HIKAB Arap kadınlarına mahsus bir nevi kumaştır, onu bellerine kuşanıp süslerini ve zinetlerini ona takarlar
HIKB (C: Ahkâb) Uzun zaman, dehr
HIKBE (C: Hıkeb) Yıl, sene * Seksen yıl
HIKD Kin, buğz, adâvet * İntikam almak için fırsat beklemek
HIKF Kumun bir yere toplanıp yığılarak tepe gibi olması
HIKK(A) (C: Hukuk - Hıkâk) Üç yaşını tamamlayıp dördüne girmiş deve
HIKMIK ETMEK t Bir işten veyahut bir suale cevap vermekten kaçınmak için esassız bahaneler ileri sürmeye çalışmak Tereddütlü davranmak
HILA´ Göze çekilen sürme
HILAB Yırtıcı hayvan veya yırtıcı kuş pençesi
HILABE Aldatmak, hud´a
HILACE Hallaçlık
HILAF (C: Ahlâf) Söğüt ağacı * Muhalefet etmek, karşı gelmek
HILAL (C: Ahılle) Diş arasını ayıklamakta kullanılan nesne Dostluk
HILAS Kara ile ak arasında olan çocuk
HILAS Her nesnenin dibine çöken ağırlığı
HILB Kalble karın arasında olan perde
HILBİD Küçük deve
HILF Birbirine yardım etmek * Ahdetmek
HILF Meme başı
HILFE Muhalefet etmek, karşı gelmek * Biri gidip diğeri geriye gelmek * Biçildikten veya yandıktan sonra biten ot * Sonra biten yemiş
HILK Boğaz balgamı
HILK Hükümdar mührü * Çok mal
HILKID Kötü ahlâklı ve ağır ruhlu kimse
HILKÎ (Bak: Hilkî)
HILL Helâl * Kâbe ile mikat arası
HILLE Mekân ismi "Büluğ" mânâsına mastar
HILLE Kılıç gediği
HILLÎFÎ Bir kimseyi yerine bırakmak
HILM Dost
HILS (C: Ahlâs) Yünden veya kıldan yapılan ve palas denilen döşek * Büyük ve kuvvetli olan dişi deve
HILT Bir şeye karışık, karışmış bulunan * Eski tıbda: Ahlât-ı erbaa (Kan, salya, safra, dalak) dan birisi * Soyu, nesebi karışık kimse
HILT-I MAHMUD Vücudun sağlam ve sağlıklı oluşu
HILT-I REDÎ Vücudun hastalanmasına sebebiyet veren madde * Bir şeye karışmış olan şey
HILTA İşret * Muaşeret
HILYE Güzel sıfatlar, iyi hasletler * Süs, zinet * Peygamberimiz HzMuhammed´in (ASM) evsafı ve bundan bahseden kitab
HIM´ Kurt * Hırsız
HIMA Kimsenin giremediği mahfuz otlak * Sultan için korunup hıfz edilen çayır
HIMAM Ölüm, mevt
HIMAR (C: Hamir - Humur) Eşek
HIMAR (C: Humr-Humur) Kadınların başlarına sardıkları bez
HIMARE (C: Hamâyir) Ayak üstü * Havuzun etrafına koydukları taş * Avcıların av vurmak için çevrelerine ev gibi dizdikleri taşlar
HIMAS Karnı aç kimseler
HIMASA İnce bellilik
HIMBIL Budala ve miskin
HIMDID Havuz dibinde olan döşeme
HIMHIM Burundan konuşan Sesleri burnundan çıkararak konuşan kimse * Burnundan çıkan ses gibi boğuk * Arap diyarında biten bir ot * Çok siyah
HIMLAK (C: Hamâlik) Gözün etrafı
HIMRE Bir şeyin bozulup şekil değiştirmesi
HIMS Üç gün deveyi susuz bırakıp, dördüncü günü su vermek * Alaca yemeni bez
HIMTAT Ot arasında olur bir nakışlı böcek
HIMVE Hastanın yemek yememesi
HIMYE Tıb: Hastanın, hekim tarafından verilen ilaçlarla kanaat edip ve tavsiyelerine uyup o hududun dışına çıkmaması
HIMYET Yemek yememek Perhiz yapmak
HINA (HINNÂ) Kına
HINAF Devenin yulardan burnunu çözmesi * Deve bileğinde olan yumuşaklık
HINAÎ Kına satan, kınacı
HINAK (Hanak C) Kızmalar, darılmalar, kin tutmalar, haset etmeler
HINAK İdam ederken boyna geçirilen ip
HINAS (Hünsâ C) Kendisinde hem erkeklik ve hem de dişilik özelliği taşıyanlar
HINAT (Hınta C) Buğdaylar
HINATA Buğday satmak
HINAYE Burun ucu
HINC Her nesnenin aslı * Meyl ettirmek, eğmek, yöneltmek
HINCAHINÇ Ağzına kadar ve tıka basa dolu Dopdolu (Bu tabir bir yer veya taşıt için kullanılır)
HINCER (C: Hanâcir) Hançer
HINDELİS Ağır yürüyüşlü deve
HINDİS (C: Hanâdis) Katı karanlık
HINEZKAR Kısa boylu kişi
HINN Cinden bir tâife
HINNA Kına Saça, sakala veya kadınların, parmaklarının uçlarına sürdükleri sarımtırak pembe boya ve bunun esası olan toz
HINNAB Uzun boylu
HINNUS (C: Hanânis) Hınzır eniği
HINS Bâtıldan hakka veya haktan bâtıla meyletmek Yeminini bozmak Günah
HINS-I YEMİN Yemininde durmayıp bozmak Nakz-ı ahd da denir
HINSIR Küçük parmak Serçe parmak
HINSÎR Alçak, soysuz, âdi
HINTA Buğday
HINTAR Çok acıkmak
HINYE Yay
HINZAB Kısa boylu * Yaban havucu
HINZIB (HUNZEB) Kokmuş et parçası Bir lâkap
HINZIR (C: Hanâzır) Domuz (Beğenilmeyen birisine hakaret için mecazen söylenir) * Pis ve katı kalbli kimse
HINZİMAN Cemaat, topluluk * Taife
HINZÎRE (C: Hınzırât) Hileci ve fitnekâr kadın * Dişi domuz
HINZİYAN Faydasız ve mânasız sözler konuşan
HINZÎZ (C: Hanâzız) Enenmemiş veya enenmiş erkek davar
HIR Hırıltı * Kavga, dövüş
HIRA Mekke-i Mükerreme´nin civarında bulunan ve Hz Peygamber´e (ASM) ilk vahyin geldiği mağaranın ismidir Bu mağaranın bulunduğu dağa Hırâ dağı denildiği gibi, Harrâ veya Cebel-i Nur da denilmektedir
HIRA Zayıf, cılız * Küçük, ufak
HIRABE Deve hırsızlığı yapmak
HIRAFE Acılık * Tezlik
HIRAK Hareket
HIRAM f Sallanma, salına salına naz ve edâ ile yürüme
HIRAMAN f Salınarak naz ve edâ yaparak yürüyen
HIRASET Koruma * Bekleme, bekçilik etme, muhafaza etme
HIRAŞ f "Tırmalayan, kazıyan" anlamıyla bileşik sıfatlar yapar Meselâ: Dil-hıraş $ : Gönlü tırmalayan, inciten Samia-hırâş $ : Kulak tırmalayıcı
HIRBA Bukalemun adı verilen keler cinsi * Güneşin bulutlara aksetmesinden hasıl olan renkler
HIRBAK Sahabeden bir kimsenin adı ki, ona "Zülyedeyn" de derlerdi * Def´etmek, kovmak * Yellenmek
HIRBAŞ Fesâd vermek * Acı bir ot
HIRBÜRE Kavun
HIRÇIN Pek inatçı, titiz
HIRDAVAT Ehemmiyetsiz şeyler, öteberi * Demirden mâmul eski âlet (Bak: Hurdevat)
HIRED f Akıl, fikir, zihin İnsandaki düşünce ve anlayış kuvvesi
HIRED-ÂMUZ Öğreten, öğretici, muallim
HIRED-ÂŞUB f Akıl dağıtan
HIRED-FERSA f Akıl yorucu
HIRED-MEND (C: Hıredmendân) f Akıllı, anlayışlı
HIRED-MENDÎ Akıllılık
HIRED-PESEND Akıllı, zîakıl, düşünen
HIRED-SUZ f Şaşırtıcı, akıl yakıcı
HIRFET Geçinmeğe medar (sebeb) olan iş, san´at Devamlı meşgul olunan iş
HIRFU´ Pamuk
HIRIZMA Azgın hayvanların ağzına veya ayının burnuna takılan demir halka
HIRÎD f Satın alma
HIRÎDAR f Alıcı, müşteri, tâlib
HIRÎDE f Satın alınan, satın alınmış
HIRİSTİYANLIK (Bak: İsevî)
HIRK (HIRRÎK) Cömert, kerim
HIRK Törpülemek * Kızgınlıktan dolayı dişini gıcırdatmak * Bir şeyi dürtmek
HIRKA Bez parçası Bezden mâmul elbise * Tas: Mânen dünya zevk u safâsından çekilip kendini ibadete verenlerin elbisesine hırka-i tecrîd denir
HIRKA-İ SAADET Cenab-ı Peygamber´in (ASM) İstanbul´da Topkapı Sarayı´nda gümüş sandık içinde muhafaza edilen hırkasıdır Mısır´ın fethi üzerine Mekke Şerifi tarafından diğer emanat-ı mübareke ile beraber Yavuz Sultan Selim Han´a hediye edilmiştir Hırka-i Şerif de denir (OTDS)
HIRKA-İ SAADET DAİRESİ İstanbul´da Topkapı Sarayı´nda "mukaddes emanetlerin" bulunduğu yer Burada yüzyıllardan beri, başta Peygamberimiz HzMuhammed´in (ASM) hırkaları olmak üzere İslâmî nitelikte birçok mukaddes eşya saklanmaktadır Bu eşya Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından, Mısır´ın fethinden (1517) sonra İstanbul´a getirilmiştir
HIRKA-İ ŞERİF (Bak: Hırka-i Saadet)
HIRKAPUŞ f Hırka giyen, derviş
HIRKAPUŞANE f Fakircesine, dervişçesine
HIRKAPUŞÎ f Fakirlik, dervişlik
HIRKAT Hararet, sıcaklık, yanma
H

HIRMAN Mahrumluk, mahrumiyet * Ümitsizlik, ye´s
HIRMAN Yalan, kizb
HIRMELE Akılsız kadın
HIRNIK (C: Harânik) Tavşan yavrusu * Bir şâire kadın
HIRPADAK Birdenbire, hemencecik * Uygun bir şekilde, münâsib bir tarzda Tıpatıp
HIRPANÎ f Derbeder, perişan kılıklı, pejmürde
HIRRAN Boyun eğen, itaat eden, muti
HIRRE Susuzluk
HIRRÎC Bir kimsenin çıkardığı nesne
HIRRÎF Acılığından dili acıtan nesne
HIRRİK (C: Ehrak - Hurrak - Huruk) Cömerd, kerim Zarif
HIRRİT (C: Harârit) Delil * Hâzık * Mâhir, maharetli
HIRS Aç gözlülük Tamahkârlık * Kızgınlık * Şiddetli istek, arzu * Azgınlık(Hırs ile aculiyet sebeb-i haybettir Zira, müretteb basamaklar gibi fıtrattaki tertibe, teselsüle tatbik-i hareket etmediğinden haris muvaffak olamaz M)(Arkadaş! Esbab ve vesaiti insan kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur Meselâ: Kelp, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir Hattâ sadakat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur Bu güzel ahlâkına binaen, insanlar arasında kendisine mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmağa lâyık iken, maalesef insanlar arasında mübarekiyet değil necis-ül-ayn addedilmiştirTavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ile yapışır ki, Mün´im-i Hakiki´den bütün bütün gafletine sebep olur Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakiki´den yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun Çünki hükümler, hadler günahları affeder Ve beyn-en-nâs tahkir darbesini, gaflete keffaret olarak yemiştirÖteki hayvanlar ise, vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar Meselâ: Kedi seni sever, tazarru eder Senden ihsanı alıncaya kadar İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki, sanki aranızda muarefe yokmuş ve kendilerinde sana karşı şükran hissi de yoktur Ancak Mün´im-i Hakiki´ye şükran hisleri vardır Çünki, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar Şuur olsun olmasınEvet kedinin "Mır-mır" ları "Yâ Rahim! Yâ Rahim! Yâ Rahim!" dir MN)
HIRS-I CAH Makam ve rütbe hırsı
HIRS (Hurs) Takdir, kıyas * Altın veya gümüşten halka
HIRS Ayı
HIRS Saklamak
HIRS-BEÇE Ayı yavrusu
HIRSEK f Ayı yavrusu
HIRSEME Ayakkabının başı
HIRSİYE Geceleyin çalınan koyun
HIRŞA´ Yılan derisi * Yumurtanın üst kabuğu
HIRT Erkek keklik * Hastalıktan dolayı, kesilmiş gibi parça parça olan bulaşık süt
HIRTOPOZ (Argo) Anlayışsız, kaba, ahmak kimse
HIRTİT Kereviz
HIRVANÎ Tar: Düz yakalı önü ilikli bir çeşit elbisedir Şehzade Abdülmecid´in okumağa başlamasından dolayı yapılan törende, yakınlarının bu elbiseyi giymeleri istenmiş ve bu husus, devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi´de tebliğ edilmişti
HIRVAT Hırvatistan halkından veya bu halkın neslinden olan kişi
HIRVATÎ Tar: Sipahilerin başlarına giydikleri külâh tarzındaki başlık
HIRZ Melce´ Sığınılacak yer * Tılsım Cenab-ı Hakk´ın muhafaza etmesine dair yazılı duâ * Fık: Bir malın âdet üzere muhafazasına mahsus yer * Muhafaza etmek
HIRZ-I CAN Bağrına basıp canı gibi korumak Canı koruyan Canını teslim ederek sığınmak
HIRZ-I BİGAYRİHÎ Aslında eşya saklamaya mahsus olmayan, izin almadan girilebilen ve konacak malların yanında muhafızı olan yer (Yol, mescid, meydan gibi)
HIRZ-I BİNEFSİHÎ İçerisinde mal ve eşya saklamak için yapılmış, hazırlanmış ve içine izinsiz girilemiyen ev, dükkân, çadır, depo vs gibi mahaller (Kasa, sandık, dolap, çuval da bu hükümdedir)
HISA (C: Ahsâ) Sığır tersi
HISA´ Hayvanın hayalarını çıkarma, eneme, burma * İnsanı hadım etme
HISAL (Haslet C) Hasletler, huylar, tabiatlar Ahlâk
HISAL-İ HAMÎDE Medhe ve övülmeğe lâyık güzel huylar, güzel hasletler(Dost ve düşmanın ittifakı ile ahlâk-ı hasenenin, şahsında en yüksek derecede; ve bütün muamelâtının şehadetiyle secâyâ-yı sâmiye, vazifesinde ve tebligatında en âlî bir derecede ve din-i İslâmdaki mehasin-i ahlâkın şehadetiyle, şeriatında en âlî hısal-i hamîde, en mükemmel derecede bulunduğuna ehl-i insaf ve dikkat tereddüd etmez S)
HISAM Düşmanlık, çekişmek, kavga, mücâdele
HISAN Aygır, at
HISAN (Hasna C) Güzel kadınlar veya kızlar
HISAN Mümtaz kimseler, seçkin kişiler
HISANE Berklik, sağlamlık, sertlik, muhkemlik
HISAS Hisseler Paylar Nasipler * Kıssadan alınan dersler
HISASE (HISSE) Kabahat * Alçaklık, denâet
HISB Ucuzluk, bolluk
HISB Yay avazı Ok atma sırasında yaydan çıkan ses
HISIM Soyca ve evlenme neticesinde aralarında bağ bulunanların beheri Akraba
HISN Kale Hisar Sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer
HISN-I HASÎN Çok kuvvetli, en sağlam korunma
HISREM Koruk * Bahil kimse
HISREME Üst dudağın derisinin sarkık olması
HISS Noksan, eksik
HISS (C: Hısas) Nasip, hisse
HISSA (Bak: Hisse)
HISSAN Mümtaz ve belirli kimseler Tanınmış iyi kimseler Ekâbirler
HISSET (Bak: Hisset)
HISSÎS Hâslık
HISSÎSA Bir kimseye, bir şeye mahsus olan hâl
HISVE (HISYE) (C: Haseyât) İki avuç dolusu * Azeryun otu
HIŞ´A Doğum anında ölen annenin karnı yarılarak çıkarılan çocuk
HIŞAŞ Başı küçük adam * Küçük başlı yılan * Devenin burnuna geçirdikleri burunduruk * Kuşlardan, dimağı olmayan * Çuval * Cânip, taraf * Sinir
HIŞF Geyik yavrusu
HIŞIR Kavun ve karpuzun kabuk kısmı * Olgunlaşmamış kavun * Kötü bir tabaklama neticesinde, bazı kısımları sert kalan deri * Mc: Kaba, görgüsüz ve salak kimse
HIŞM f Öfke, hiddet, gazap, kızgınlık
HIŞM-ÂLUD (Hışm-gîn, Hışmîn, Hışm-nâk) Kızgın, öfkeli
HIŞM-GÎN f Dargın, öfkeli, kızgın, darılmış, gücenmiş
HIŞM-NÂK f Kızgın, öfkeli, hiddetli, hışımlı
HIŞT Küçük mızrak şeklinde, ortasında ipten örtülü bir halka olan ve orta parmağa geçirilerek atılan eski bir savaş âleti * Kerpiç * Tuğla
HIŞT-I HAM Ham kerpiç Tam pişmemiş kerpiç Güneşte kurutulan kerpiç
HIŞT-I PUHTE Fırında pişirilmiş tuğla
HIŞTEK f Küçük kerpiç
HIŞT-TABE f Tuğla ocağı
HIŞT-ZEN f Kerpiç veya tuğla yapan kimse
HIŞV Geyik buzağısı
HIT´ Suç, günah Günah işlemek
HITAB Sözü âşikâre ve yüzüne söylemek * Seninle gayrin arasında olan kelâm
HITABET Hatiplik etmek
HITABİYYE Rafizî taifesinden bir bölük cemaat
HITAM (C: Hutum) Dizgin, yular
HITAN(E) Sünnet etmek
HITAR (Hatar C) Tehlikeler, hatalar
HITAR Misli, benzer, denk, eş * Bir çevreyi ihâta edip çevresini dolaşan nesne
HITAT (Hıtta C) Ülkeler, memleketler, diyarlar
HITBAN Ebucehil karpuzu
HITBE Huk: Bir kadının nikâhına talib olmaktır Evlenmeyi taleb eden erkeğe: "hâtıb", evlenmesi taleb edilen kadına da "mahtube" denir
HITR Az miktar vermek
HITR (C: Ahtâr) Boya otu * Çok miktar deve * Suyu çok olan süt
HITRE Azıcık vergi
HITTA Günahlardan istiğfar etmek * Başkasının üzerinden suçluluğu kaldırmak * (C: Hıtat) Diyar, ülke, memleket
HITTA-İ CESİME Büyük ülke
HIVA´ (C: Ahviye) Suya yakın toplanmış evler * Kaplayıp, toplayıcı olan
HIVAN (C: Huvn) Sofra
HIVAR Cevap vermek
HIVEL Zeval * Bir yerden başka yere intikal, tahavvül etmek
HIVKAL Zayıf olmak, zayıflamak
HIYABAN f Cadde İki tarafı ağaç dikili yol Bahçe yolu İki tarafı ağaçlı muntazam yol * Ortasından su akan ağaçlık yer * Tahrân´da büyük bir caddenin adı
HIYABE Ümitsiz ve mahrum olmak
HIYAKE Dokumak
HIYAL Hayvanın kısır olması
HIYAM (Hayme C) Çadırlar
HIYANAT (Hıyanet C) Hıyanetler, hâinlikler, kahpelikler
HIYANET Hâinlik Vefasızlık İtimadı kötüye kullanmak Sözünde durmayıp oyun etmek
HIYANET-İ VATAN Vatan hainliği Vatana hıyanet etme
HIYANETEN Kötülükte bulunarak, hıyanet ederek
HIYANETKÂR Hıyanet eden Hâin
HIYAR Hayırlılar * (C: Hıyârât) Huk: Bir işi yapıp yapmamada serbestlik Genel olarak bir anlaşmadan vaz geçme Hususi bir sözleşmenin fesh veya tasdiki Muhayyerlik Kendisinde böyle muhayyerlik bulunan kimse, yaptığı bir akdi diğer tarafın rızasına hâcet kalmaksızın bozabilir
HIYAR-I AYB Bir şeyde mevcud olan bir kusurun akitten sonra meydana çıkmasından dolayı âkitlerden biri için sabit olan muhayyerliktir
HIYAR-I RÜ´YET Bir şey hakkında görülmeden yapılan bir akitten dolayı, âkitlerden biri için görüldüğü zaman sabit olan muhayyerliktir
HIYAR-I ŞART Âkitlerden birinin veya herbirinin akdi, muayyen bir müddet içinde fesh veya icazetle infaz edebilmek hususunda muhayyer olmasıdır
HIYAR-I TAĞRİR Âkitlerden birinin diğer taraftan aldatılarak bir malı gabn-ı fâhiş ile satmasından veya satın almasından dolayı satış muamelesini fesh hususunda muhayyer olmasıdır
HIYAR-I VASF Bir akitte vücudu şart kılınan veya örfen meşhud bulunan mergub bir vasfın mevcud olmaması sebebiyle âkitlerden biri için sabit olan muhayyerliktir (Sağılır diye satılan bir ineğin, sütten kesilmiş olması gibi)
HIYARAT (Hıyâr C) İslâm hukukunda alışveriş meselelerine ait muhayyerlik hususları
HIYARE Otsuz, otu olmayan yer
HIYASA Kulak halkası * Dar etmek, darlaştırmak * Dikmek
HIYAT (Hâit C) Perdeler Mânialar
HIYAT İplik İbrişim * İğne
HIYATA Hıfzetmek, korumak, muhafaza etmek
HIYATA (HIYATET) Terzilik, dikiş dikme işi * Tıb: Ameliyat esnasında kesilip yarılan yerin tekrar kaynaması için dikilmesi * Ameliyatta dikiş için kullanılan bağırsak ve benzeri şeylerden yapılan iplik
HIYATET-HANE f Dikimevi, dikişevi, terzihane
HIYAZ (El-hıyaz) Havuzlar * Kadınlarda aybaşları, hayız kanları
HIYAZ(A) Suya dalmak
HIYAZET İlâve etmek, toplamak
HIYERE Beğenme, seçme Benzerlerinden ayırma * Seçkin, seçilmiş, beğenilmiş, ayrılmış
HIYERE-İ NÂS Seçkin kimseler, mümtaz kişiler
HIYERE Küfe yakınında bir şehrin adı
HIYFET Korku Gizlilik ve havf
HIYRE f Fersiz ve donuk göz
HIYRE-BAHŞ f Göz kamaştıran, aklı durduran
HIYRE-ÇEŞM f Kamaşık ve donuk gözlü * Cesur, atılgan * İnatçı, muannid * Utanmaz, hayâsız, arsız
HIYRE-DEST f Aldığı işi bozar olan (kimse) Eli sakar kişi
HIYRE-GÎ f Kamaşıklık, donukluk (göz hakkında) Şaşkınlık
HIYRE-KÜŞ f Sevilen, mahbub, sevgili * Haksız yere adam öldüren
HIYRE-RE´Y f Reyi zararlı olan, kötü reyli
HIYRE-SER f Sersem, alık
HIYRE-SERANE f Alıkçasına, sersemcesine
HIYRE-SERÎ f Alıklık, sersemlik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HIZ Sür´at, çabukluk* Gayret, şevk * Fiz: Alınan yolun zamana oranı
HIZAB Birşeyi boyamak için hazırlanmış terkib
HIZAC Büyük tuluk
HIZAD Dikensiz ağaç
HIZAK (Hızka C) Yığınlar, kalabalıklar
HIZANE Bir şeyi bir şeye ilâve etmek * Fık: Hak ve salâhiyeti haiz olan kimsenin belirli müddet zarfında çocuğunu besleyip büyütmek ve terbiye etmek üzere yanında bulundurması * Bir şeyi kucağına almak
HIZAR Bahçe çevresine yapılan duvar veya çit
HIZB (C Ehzâb) Erkek yılan * Ok atarken yaydan çıkan ses
HIZC (C: Ehzâc) Devenin içtiği havuzun dibinde kalan su * Ateş yakmak
HIZECR (C: Hazâcir) Karnı büyük kişi
HIZF (Bak: Hazf)
HIZIR (AS) İkinci tabaka-i hayat mertebesine mazhar olan ve Kur´an-ı Kerim tefsirlerinde ismi zikredilen bir zât-ı kerim (Bak: Meratib-i hayat)
HIZK (HİZAK) Zeyreklik, akıllılık * Ustalık, mahâret
HIZK Kuşun terslemesi
HIZKA Yığın, kalabalık
HIZLAN Müflis olmak İflas etmek
HIZLAN Rezil olma Rüsvaylık * Aşağı düşmek * Muâvenetini, yardımını terk etmek
HIZVE Kadının, kocası yanında hürmetli, izzetli ve mertebeli olması
HIZY Hor ve zelil olmak * Rüsvay olmak
HIZZET Mertebe, menzile, derece

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HİBA Bahşiş * Kadına kocasından kalan hisse * Vergi
HİBA (C: Ahbiye) Abadan veya keçeden yapılmış göçebe çadırı, oba
HİBAB Dostluk, sevmek (Bak: Hubb) * (Habb C) Tohumlar, taneler * Haplar
HİBAB Neşat, sevinç, sürur
HİBAK Yarpuz otu * Yelmek
HİBAL (Habl C) Urganlar İpler, halatlar
HİBALE (C: Habâil) Maddi ve manevi şeylerde tuzak, ağ * Kement, bağ
HİBALE-İ İZDİVAC Evlilik bağı
HİBALE-İ TELBİSAT Gizli, kamufleli tuzak
HİBAS Su bendi
HİBAT (Hibe C) Bağışlar, hibeler
HİBB Kurnaz, aldatıcı, hileci kimse
HİBB Seven Dost Muhabbet eden, arkadaş
HİBBAN (Hibb C) Mahbublar, sevgililer
HİBBE (C: Hibeb) Yırtık ve eski kumaş parçası Paçavra
HİBE Bağışlamak Parasız ve karşılıksız vermek Bağışlanan şey * Hal ve şân
HİBE (C: Hıbeb-Hıbâb) Yaban otlarının tohumu
HİBEB Habbler Taneler, tohumlar (Hubub da denir)
HİBEB (Hibbe C) Paçavralar Kesilmiş bez veya kumaş parçaları
HİBEK (C: Hubük) Rüzgârın lâtif estiği zaman denizde veya kumda meydana getirdiği yol yol kırıntılar ve dalgacıklar Saçların kıvırcıklığından hâsıl olan dalgalanmalar Kelimenin aslı olan "habk" sıkı bağlayıp muhkem kılmak; ve kumaşı sıkı, sağlam ve üzerinde san´at eseri zahir olacak vecihle güzel bir zemin üzere dokumak mânasına gelir (ET)
HİBE-NAME f Bir kimseye birşey hibe edip bağışlamak üzere yazılan kâğıt
HİBL Yaşlı, ihtiyar * Uzun boylu kimse * Büyük deve
HİBLA´ Yeyici, yiyen * İt, köpek, kelb
HİBR (C: Ahbâr - Hubur) Yahudi âlimi * Salih âlim * Sürur * Ni´met * Mürekkeb * Eser, nişâne
HİBRE (Hibret) Bir şeyin iç yüzünü hakkı ile bilmek
HİBRİR (C: Habârîr) Dağ çiçeği
HİBRİYYE Kepek
HİBRİZİYY Acem askerlerinden şanlı bir süvârinin adı
HİBS Suyun aktığı yöne konan ve içinde su biriken ağaç veya taş
HİBT (Bak: Hebt)
HÎC Deveyi azarlama ve zecir sesi
HİCA Bulmaca, bilmece
HİCA´ Hicvetme, yerme Birisi hakkında alay eder tarzda yazılar yazma
HÎCA (Bak: Heycâ)
HİCA Akıllı * Münasib, lâyık
HİCAB Perde Örtü Hâil * Utanma Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek * Men´etmek * Allah ile kul arasındaki perde * Setretmek Gizlemek
HİCAB-I ÇİHRE Yüz örtüsü
HİCAB-I EBR Bulut perdesi
HİCAB-I HÂCİZ (Hicab-ı sadr) Tıb: Göğüs ile karın uzuvlarını birbirinden ayıran perde, zar Diyafram
HİCAB-I KALB Kalbin boşlukları arasındaki zarların her biri
HİCAB-I MEŞİMÎ Rahim zarı Ana rahminde cenini saran zar
HİCAB-I MÜSTABTIN Tıb: Plevra
HİCABAT (Hicab C) Perdeler * Tılsımlar
HİCAB-AVER f Hicab verici, utandırıcı
HİCABET Kapıcılık Perdecilik * Teşrifatçılık, mabeyncilerin mesleği Saray memurluğu * Ortaçağ islâm devletlerinde vezirlik * Kâbe perdeciliği
HİCABÎ Zar ve perde ile alâkalı ve ona müteallik Perde ve örtüye âit * Mahcub Utangaç
HİCAC Hüccet, delil, senet göstererek muaraza ve mübahase eylemek * Tıb: Göz çukuru ve kaş kemiği
HİCAL (Hacle C) Gerdekler, gelin odaları * Çadır kapısına asılan kalın perde
HİCAL (Hecl C) Uçurumlar, derinlikler, yarlar, çukurlar
HİCAM Hayvanlara takılan ağızlık
HİCAME Deve ağzına ısırmasın diye takılan ağızlık
HİCAN İyi, kerim kimse * Güzel ve beyaz deve
HİCAR (Hacer C) Taşlar
HİCAR Aygır atın ön ayağını arka ayağının birisine sağlamak * Devenin ayağını bileğinden semer ağacına bağladıkları ip
HİCARE (C: Hıcer) Su üstünde olan kabarcık * Taş
HİCAZ Arabistan´da Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere´nin bulunduğu mıntıka
HİCAZ DEMİRYOLU Şam´dan Hayfa´ya kadar uzanan demiryolu Yapımına 1900´de başlanan bu demiryolunun uzunluğu 1465 km, genişliği ise 1050 m idi Başlıca özelliği tamamıyla İslâm dünyasının yardımı ile yapılmış olmasıdır IIAbdülhamid zamanında yapılan bu demiryolu 1908 yılında tamamlanmıştır
HİCAZ DEMİRYOLU MADALYASI Şam-Hicaz demiryolunun yapımı için para yardımı bulunanlarla, demiryoluna ait işlerde hizmetleri görülenlere verilmek üzere IIAbdülhamid tarafından çıkartılan üç ayrı madalya 1691902 tarihli nizamname ile çıkarılan bu madalyanın bir tarafında "Hamidiye Hicaz demiryoluna hizmet eden hamiyyetmendâna mahsus madalyadır" ibaresi; diğer yüzünde defne dalında bir çelenk içinde Abdülhamid II´in "El-gazi" tuğrası, altta ise lokomotif şekli vardı Bu madalyalar: Altun, gümüş ve nikel olmak üzere üç çeşitti
HİCAZÎ (Hicaziyye) Hicaza mensub Hicazla alâkalı * Hicazlı Arap
HİCCE Bir defa hacca gitmek
HİCCET-ÜL VED´ Hz Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ın dâr-ı âhirete teşrifinden bir sene evvelki son vedâlaşma haccı
HİCCÎRA Âdet, usul, kaide
HİCCİRA´ Şân * Zât * Âdet
HİCCİRE Âdet * Halk
HİCER Her nesnenin kenarı
HİCHİC Tatlı su * Erkek koyun
HİCİR Başkalarından üstün ve faziletli olan Bir kimsenin sireti ve mesleği Huy, âdet, tabiat
HİCİV (Bak: Hicv)
HİCR (Hicir) Men´etmek, bırakmak * Şer´an haram olan şey * Semud Kavmi´nin bulundukları vadinin ismi (Bak: Hacr)
HİCR SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 15 suresidir
HİCR Ayrılık * Başkalarından ayrı fâzıl ve üstün kimse * Sayıklama
HİCRAN Uzaklaşma Ayrılık Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı Dostluğu ve ülfeti kesmek
HİCRAN-I LÂ YEZALÎ Sonsuz ayrılık Ayrılıktan gelen sonu gelmez üzüntü
HİCRAN-MEAL Hicran bildiren, hicran anlatan
HİCRAN-ZEDE Ayrılmış, üzüntülü, hicrâna uğramış
HİCRET Bir yerden bir yere göç etmek Kendi memleketini bırakıp başka memlekete taşınmak * Hz Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ın Mekke´den Medine´ye hicret etmesi İslâmiyetin ilk zuhurunda, şeref ve izzetleri zedelenen Mekke´deki putperest müşrikler daima Hz Peygamber´e su-i kastlar tertipliyorlardı Bu yüzden Peygamber Efendimiz (ASM) Mekke´yi bırakıp Medinelilerin dâvetini kabul ederek Hz Ebu Bekir (RA) ile birlikte 622 senesinde hicrete mecbur oldu Bu seneye Hicret senesi denildi İslâm takvimlerinde "tarih", bu seneden başlar ve buna hicret yılı veya hicrî yıl denir (Bak: Takvim-i Arabî)
HİCRET-İ NEBEVİYE Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) Mekke´den 622 yılında Medine´ye hicret etmesi
HİCRÎ Hicrete ait ve müteallik
HİCRÎ TARİH Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) Mekkeden Medine´ye hicret ettiği günü başlangıç olarak alan tarih Milâdi ve Rumi tarihler gibi oniki ay esasına dayanan hicri sene, Muharrem adı verilen ayla başlar, zilhicce ile sona erer Oniki ayın adları şunlardır: Muharrem, safer, rebiül-evvel, rebiül-âhir, cemaziyel-evvel, cemaziyel-âhir, receb, şaban, ramazan, şevval, zilkade, zilhicceKamerî aylar yirmidokuzla otuz günleri arasında değiştiği için hicri tarih ile milâdi tarih arasında on günden biraz fazla fark vardır Hicri yahut kameri yılı milâdi yıla çevirmek için şöyle bir formül kullanılır Eldeki hicri yıl sayısının % 3´ü çıkarılır Bulunan sayıya 622 sayısı ilâve edilir Böylece meselâ hicri 1000 yılının yüzde üçü 30 eder Geriye 970 kalır Bu sayıya 622 daha ilâve edilince karşılığı olarak milâdi 1592 yılı bulunmaktadır
HİCRİ´ Uzun boylu ahmak erkek * Tazı, köpek, kelp
HİCRİS Tilki eniği
HİCV (Hiciv) Birini şiir ile zemmetmek, onu gülünç hale koymak Bu şekilde yazılan şiir veya manzume * Alay etmek (Bak: Hecv)
HİCVÎ Hicivle alâkalı Hiciv denilen tarz-ı zemme ait ve müteallik olan şeyler
HİCVİYYÂT (Hicviyye C) Edb: Hicivle ilgili manzume ve şiirler
HİCVİYYE (C: Hicviyyât) Hiciv tarzında yazılmış manzume
HİÇ fDeğersiz, kıymetsiz Yok olan, yok denecek kadar az olan
HİÇAHİÇ f Hiç Yok Bomboş
HİÇÎ f Hiçlik Yokluk
HİÇKÂRE f İşi rast gitmeyen
HİÇKES f Hiç kimse
HİD´ Koyunlar ürküp dağıldıklarında, onları durdurmak için söylenen bir kelimedir
HİDA´ Hile Düzen kurmak Aldatmak için yapılan oyun
HİDAB (Hadeb c) Kamburluklar, tümsekler, yumruluklar
HİDAC Yapılan ibadette kusur, noksan, eksiklik
HİDACE (C: Hadâic) Devenin sırtına yüklenen yük
HİDAD Dul olan bir kadının mâtem tutup süsten vazgeçmesi
HİDADET Demircilik
HİDAE (C: Hıdâ´) Dölengeç kuşu * Sarfetmek, harcamak
HİDAFE Etlilik, şişmanlık
HİDAK (Hadeka C) Göz bebekleri, hadekalar
HİDAM (Hizmet C) Hizmetler Vazifeler * (Hademe C) Devenin ayaklarına bağlanan halkalar, kayışlar Ayak bilezikleri, ayak köstekleri
HİDAN Ahmak, salak
HİDAS Nihayet, son, netice, bitim
HİDASE Pâk etmek, temizlemek * Kahramanlık, yiğitlik * Abdest bozmak
HİDAŞ Tırmalama
HİDAT (Hâdî C) Hidayeti ve doğru yolu gösterenler
HİDAYE Çaylak kuşu
HİDAYET Doğruluk İslâmlık Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak
HİDAYET-EDÂ f Hidayete sebeb olan Hidayet verici
HİDB Arkası yumru kimse, kambur
HİDBAR (HİDBÎR) (C: Hadâbir) Zayıflığından arkasında eti kurumuş deve
HİDC (C: Ahdac-Huduc) Yük * Deveye konulan mahfel
HİDDET Öfke Kızgınlık Gadab Dargınlık Hışım * Keskinlik
HİDDET-İ BASAR Görüş keskinliği
HİDDET-İ HAVÂS Duyguların keskinliği
HİDDET-İ SEYF Kılıç keskinliği
HİDDET-İ ZEKÂ Akıl üstünlüğü, zekâ keskinliği
HİDDÎS Çok sözlü, çok konuşan
HİDEMAT (Hizmet C) Hizmetler Vazifeler Hizmetliler
HİDEMAT-I ÂMME Umuma ait vazifeler Kamu görevleri Millete fayda veren hizmetler
HİDEMAT-I İMANİYE İmâni hizmetler (Kur´an-ı Kerim´i ve mânâsını öğrenmeğe vesile olmak; imâni şüphelerin giderilmesine çalışmak; İslâmiyetin, hak din olduğunu isbat etmek veya isbâta vesile olmak gibi) Görülen hizmetler Eşyanın ve mahlukatın lisan-ı hâl ile esmâ-i İlâhiyeye ait yaptıkları tesbih ve ibadetleri
HİDEMAT-I ŞAKKA Taş taşımak, toprak kazmak gibi, mahkûmlara yaptırılan ağır hizmetler
HİDFE İnsan cemaati, insan topluluğu
HİDMEL Eski kaftan, eski elbise
HİDMET (Bak: Hizmet)
HİDROELEKTRİK Fr Su gücünü kullanarak elde edilen elektrik
HİDROELEKTRİK SANTRALI Su gücünü kullanarak elektrik üreten fabrika veya merkez
HİDROFİL Fr Suyu kolayca emen madde
HİDROJEN Fr (Bak: Müvellid-ül ma´)
HİDSAN Sonradan olmuş nesne
HİFAF Tavaf etmek * Ziynet vermek * Yan, taraf
HİFF Yağmurunu döküp hafiflemiş bulut * Biçilmediğinden tanesi dağılmış ekin * Bir nevi balık
HİFFET Hafiflik * Mc: Onurlu ve vakarlı olmamak Temkinsizlik Akılsızlık Hoppalık
HİFFET-İ MİZAC Hafifmeşreblik Hoppalık
Hİ´HA´ Bir sapı kara ot
HÎK TulumHİK $ (Heykal-Heykam) : Devekuşunun erkeği * İnce uzun
HİKAL Zayıflık, süstlük
HİKAYAT Hikâyeler
HİKÂYE (Hikâyet) Bir hâdiseyi anlatmak Anlatma * Olmuş bir hâdise
HİKÂYE-NÜVİS f Hikâye ve roman yazarı Hikâyeci, romancı
HİKÂYE-PERDÂZ f Hikâye anlatan, hikâye ve roman söyleyen
HÎKÇE f Küçük tulum
HİKEM (Hikmet C) Hikmetler
HİKEMÎ Hikmet ve düşünceye ait
HİKEMİYYAT Hikmet ve felsefeye âit söz ve düşünceler Yeni yeni bilgiler veren kıssalar, ibret verici hâdiseler bildiren yazılar, sözler
HİKKA Dört yaşına basan dişi deve
HİKKAB Uzun boylu, büyük karınlı kişi
HİKKE (C: Hikek) Kaşıntı
HİKMET İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı Hakîmlik Eşyanın ahvâlinden, hârici ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim (Buna İlm-i Hikmet deniyor) * Herkesin bilmediği gizli sebeb Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye * Ahlâka ve hakikata faydalı kısa söz * Sır * Bilinmeyen nokta İlim, adâlet ve hilimin birleşmesinden doğan değerli sıfat * Kuvve-i akliyenin vasat mertebesidir Hakkı hak bilip imtisal etmek, batılı batıl bilip içtinab etmektir * Allah´a itaat, fıkıh ve sâlih amel * Akıl, söz ve hareketteki uygunluk * Hak emre uymak * Allah´ın yarattıklarında tefekkür (Bak: Felsefe)
HİKMET-İ AMELİYE Pratik bilgi
HİKMET-İ ÂMME Her şeyin alakâlı olduğu İlâhî gaye Her şeyi kanun ve nizamına itaat ettiren umumi faydalar Yaratılıştaki, kâinattaki umumi ve ilâhi gaye
HİKMET-İ ATİKA Eski hikmet
HİKMET-İ BEDAYİ´ f Güzel sanat bilgisi Güzel san´at sevme (estetik)
HİKMET-İ EFGAN f Ağlayıp sızlamanın hikmeti Feryadın, inleyişin gizli sebebi
HİKMET-ÜL EŞYA Eşyanın hikmetleri Fizik, kimya, botanik gibi ilimler
HİKMET-İ İLÂHİYE Allah´ın hikmeti Mahlûkatın yaratılışında Allah´ın gayeleri
HİKMET-İ KUR´ANİYE Kur´an´a mahsus hikmet (Amma Hikmet-i Kur´âniye ise; nokta-i istinadı, kuvvete bedel hakkı kabul eder Gâyede menfaate bedel fazilet ve rızâ-yı İlâhîyi kabul eder Hayatta düstur-u cidal yerine düstur-u teâvünü esas tutar Cemaatlerin râbıtalarında; unsuriyet, milliyet yerine râbıta-i dinî ve sınıfî, ve vatanî kabul eder Gayâtı, hevesât-ı nefsâniyenin tecavüzatına sed çekip ruhu maâliyata teşvik ve hissiyat-ı ulviyyesini tatmin eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan eder Hakkın şe´ni, ittifaktır Faziletin şe´ni, tesanüddür Düstur-u teâvünün şe´ni, birbirinin imdadına yetişmektir Dinin şe´ni, uhuvvettir, incizabdır Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe´ni saadet-i dâreyndir S)
HİKMET-İ MADDE İşin hikmeti
HİKMET-İ SAMEDÂNİYE Samed olan Allah´ın hikmeti
HİKMET-İ TABİİYE Fizik bilgisi
HİKMET-İ TECRÜBİYE Tecrübeye dayanan hikmet ve ilim
HİKMET-İ TEŞRİ´ (Hikmet-i teşriiye) Şeriata dayanan kanun yapma ilmi Şer´î ve Rabbanî kanunların hikmeti
HİKMET-AMİZ f Hikmetli, hikmetle karışık, hikmeti içine alan
HİKMET-AMUZ f Hikmetli * Hikmet öğreten
HİKMET-EDA f Hikmetli
HİKMET-FEŞAN f Hikmet neşreden, hikmet yayan
HİKMET-FÜRUŞ f Hikmet bildiğini iddia eden, hikmet satan
HİKMET-NÜMA f Hikmet gösteren
HİKMET-ŞİNAS f Hikmet bilen
HİLA´ (Hil´at C) Hükümdar veya vezirler tarafından bir kimseye mükâfat olarak giydirilen kaftanlar, hil´atlar
HİLAB İçine süt sağılan kab
HİLAF Ters, karşı, zıd Karşı koymak Muhalefet etmek
HİLAF-I ÂDE Âdet ve kaidenin aksine Kaide ve nizama aykırı
HİLAF-I HAKİKAT Hakikata muhalif Gerçeğe ve hakikata zıt
HİLAFEN Zıd olarak Hilaf olarak
HİLAFET Bir kimseye halef olmak ve onun yerine geçmek * Din ve dünya işlerinde umumi reislik İmam-ül Mü´minîn olan zât, şer´î hükümlerin icrasında Peygamberimiz Hz Muhammed´e (ASM) halef olduğu için hilafet vazifesini alana Halife denmiştir Buna İmamet-i Kübra da denirHilafet, 1517 (Hi: 923) tarihinde Abbasilerden Osmanlılara intikal etmekle, hilafet ve saltanat birleşmiş oldu Hilafeti Sultan Selim Han´a terkeden Mısır´da son Abbasi Halifesi El-Mütevekkil idi(İslâmiyetin himayesi ve i´lâsı, şer´î hükümlerin ve cezaların icra ve ikamesi, askerin techizi, öşür ve zekâtın toplanması ve emsâli muâmelât için ümmet üzerine imâm tâyini farzdır Halife şer´î hükümlerle idare ve hareket etmekle mukayyettir Bizzat kendi arzusuna göre hareket edemez ve şeriata muhalif bulunamaz Bu itibarla da halife, hukuk nizamı ile kayıtlıdır ve seçimle başa geldiği için bir "İslâm Cumhuriyetinin Reisi" olmuştur İslâm âlimleri, ilim, adâlet, kifâyet ve rey´ ve ilmin sıhhati için a´za ve havassa âit selâmet olmak üzere dört şartın bulunmasını icmâen şart kılmışlardır İslâm diyaneti ve siyasetinde Hâkim, ancak Cenab-ı Hak´tır Hilafet makamı İlâhî ahkâmı tatbik ve halkı iyi idare ile muvazzaftır) (Bak: Halife)(Eğer desen: Hilafet-i İslâmiye noktasında İmam-ı Ali´nin fevkalâde iktidarı, hârikulâde zekâsı ve yüksek liyakatiyle beraber seleflerine nisbeten muvaffakiyetsizliği nedendir Elcevab : O mübârek zât, siyaset ve saltanattan ziyade, daha çok mühim başka vazifelere lâyık idi Eğer tam muvaffakiyet-i siyasiye ve tamam saltanat olsaydı, "Şâh-ı Velâyet" ünvan-ı mânidarını bihakkın kazanamıyacaktı Halbuki zâhirî ve siyasî hilafetin pek çok fevkinde manevî bir saltanat kazandı ve Üstad-ı Küll hükmüne geçti; hattâ kıyamete kadar saltanat-ı manevîsi bâki kaldı M)
HİLAFET-İ SENİYYE Büyük, yüce hilafet Osmanlı Devleti hilafeti
HİLAFETNAME Tarikata intisab ile usulü dairesinde belirli mevkilere çıkarak irşad mertebesine yükselenlerden isteklilerin irşad ve terbiyesine ruhsat ve izni mutazammın şeyhi tarafından verilen mühürlü vesika
HİLAFETPENAH f Hilafetin dayanak yeri Halifeliği haiz bulunan, hilafeti koruyan kimse Halife, padişah
HİLAFGİR (C: Hilâfgirân) f Zıt düşüncede olan, karşı fikirde bulunan, aleyhinde olan
HİLAF-GİRÎ f Muhalif taraftan olma, karşı tarafı tutma Hilafgirlik
HİLAFINA Zıddına, tersine, aksine
HİLAFÎ Hilafa, ihtilafa sebeb olana dair
HİLAF-ÜL-ÂDE Kaide ve usule karşı
HİLAL Sâfi ve halis * Sıdk ile dostluk etmek * Ara Aralık * Zaman ve vakit * İki şey arasına sokulmuş olan * Buluttan yağmurun çıktığı yer * Gr: Bir kelimenin aslını ve ondan türeyenleri gösteren tertip * Kulak ve diş karıştırmak gibi şeylerde kullanılan ucu sivri nesne
HİLAL-İ SÜTUR Satırların aralığı Satırlar ortası
HİLÂL Yeni ay şekli Yeni ay * Fık: Yay şeklinde görülen her yeni aya ve her ayın üçüncü gecesine kadar aya hilâl denir 26 ve 27 nci gecelerdeki aya da hilâl, onda sonrakileri kamer denir * Cami kubbeleri ve minâre külâhları tepesine konulan alemlerin hilâl şeklinde olan uç kısmı
HİLÂL-İ AHDAR Yeşilay
HİLÂL-İ AHMER Kırmızı ay Kızılay´ın önceki ismi
HİLÂL-İ ÎD Bayram hilali Bayram edileceğinin anlaşılmasına sebeb olan hilâl
HİLÂL-İ SAVM Oruç hilâli Ramazanın geldiği kendisi görünmekle bilinen hilâl
HİLÂLE Ay ağılı, hâle
HİLÂL-EBRU f Kaşı ay gibi olan Hilâl kaşlı Yeni ay gibi kaşı olan
HİLALET Samimi dostluk
HİLALÎ Yeni ay şeklinde olan * Bir yazı stili
HİLALÎ SAAT Kalıbı gümüş olmayıp bakır veya tombak olan eski saatlere verilen addır
HİLASÎ (Hilâsiyye) Zenci ile beyaz melezi
HİLAŞ f Gürültü, kavga, patırtı, şamata
HİL´AT Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise Kaftan
HİL´AT-İ FÂHİRE Çok kıymetli ve değerli olan kaftan
HİL´AT-İ HASS-ÜL HAS Tar: En değerli kumaştan yapılan hil´atler için kullanılan bir tâbirdir Bu türlü kaftanlar şeyh-ül İslâm, sadrazam ve Mekke şerifi gibi en yüksek derecedeki devlet memurlarına giydirilirdi
HİL´AT-I VEDÂ Tar: Osmanlılar zamanında saraya misafir edilen kimselere ayrıldıkları zaman giydirilen hil´at
HİL´AT-I VÜCUD Vücud elbisesi Ruhun,içinde bulunduğu ten elbisesi Cesed
HİL´AT-DUZ f Kaftan diken, terzi
HİLB Asma yaprağı * Ciğer * Tırnak * Tarp bitkisi * Zampara genç
HİLBACE Ahmak
HİLBİLAB Sarmaşık
HİLBİSE Şey
HİLBUS Ahmak
HİLCAB Büyük çömlek
HİLE Sed Hâil * Çare * Maslahat ve hayırlı işlerde tedbirli ve tecrübeli olmak * Aldatacak tarz ve tedbir Fend Mekir Dabara * Zeval ve intikal * Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık
HİLE-İ ŞER´İYE Müşkül bir mes´eleyi, şer´i esaslar üzeri, hazakatla hall ve izah etmek ve şer´an muahaze ve mes´uliyeti mucib olmayacak surette te´vilini bulmaktır Bu tabir kanuna, yani şeriata karşı irtikâb edilen, hile, oyun, aldatma veya şer´î bir hükmü bertaraf etmek mânasına olmayıp, ancak karışık bir durumun ve mes´elenin kanuni ve şer´i hal çaresini bulmak demektir Buna, mahlâs-ı şer´i (Şer´i kurtuluş) da denir (OS)
HİLEBAZ f Hileci, yalancı, düzenbaz, oyuncu
HİLEKÂR f Hileci, hilebâz
HİLEKÂRANE f Hilekârcasına, hile yapanlar gibi
HİLEKÂRÎ f Hilekârlık
HİLEPERDAZ f Hile yapan, hileci
HİLESAZ f Oyuncu, düzenbaz, hileci
HİLF (C: Ahlâf) Sözleşme, söz verme * Yardımlaşma, dayanışma Birlik maksadıyla ittifak
HİLHAL (C: Helâhil) Hallacın bezi iyi dokuması * Seyrek kalbur
HİLÎTEC Hindistan eriği
HİLKAM Arslan, esed *İri yapılı, cüsseli, şişman
HİLKAT Doğuştan gelen vasıf Yaratma Yaratılış
HİLKATEN Yaratılıştan Doğuştan
HİLKIYYAT Yaratılışla alâkalı, hilkatte olan evsaf
HİLKIYYET Yaratılışta olma, hilkî olma
HİLKÎ Hilkate âit, yaratılıştan Yaratılışa dâir Yaratılışta * Zâti
HİLL Helâl Yapılması günah olmayan * Harem-i Kâbe ile mikat arası, hac zamanında Mekke-i Mükerreme dışında ihrama girilen yerin haricinde bulunan saha
HİLLE İstasyon, durak
HİLLET Bir yere konup istirahat eden cemaat * Yorgunluk Kırgınlık * Boşanmış kadının iddet müddetinin sona ermesi
HİLLET (C: Hillel - Hilâl) Samimi ve cân-ı gönülden olan dostluk En güzel takdir edici ve samimi arkadaşlık * Kılınç gediği * Nakışlı deri * Ağızda bâki kalan dişler * Dişler arasında kalan yemek artığı
HİLLEVF Kocamış, ihtiyarlamış * Yalancı, hilekâr
HİLM Doğuştan olan huy yumuşaklığı Şiddete tahammül Nefsini heyecandan korumak * Vakar Sükûn
HİLM-İ HİMARÎ İfrat derecede yavaşlık, yumuşak huyluluk
HİLMAN Çok, kesir
HİLMÎ Hilm´e ait ve hilm´e bağlı
HİLMİYYET Yumuşaklık, yavaşlık, yumuşak huyluluk
HİLV Boş oluş Boşluk (Bak: Hulüv)
HİLYA´ Yırtıcı hayvanların küçüğü
HİLYE Güzel sıfatlar Süs Zinet Cevher Güzel yüz * Kılıcın sapındaki veya kınındaki zinet * Suret Hey´et Görünüş
HİLYE-İ ŞERİF Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) mübarek vasıflarını anlatan manzum veya nesir halindeki yazı
HİLYUN Marçopa denilen ot
HİM Huy, mizac, tabiat
HİM Deveye ârız olan susuzluk hastalığı * Kürtçede: Temel, esas
HİMAL Yük getirmek, yük taşımak
HİMALE (C: Hamayil) Kılıç kayışı
HİMAN Susuz, susamış
HİMAR Merkep Eşek
HİMARÎ Himarla alâkalı * Eşek gibi
HİMAYE Koruma Korunma Muzır şeylerden muhafaza etme
HİMAYE-İ ETFAL CEMİYETİ Çocuk Esirgeme Kurumu
HİMAZE Katılık, şiddet
HÎME f Kütük, odun, kereste
HİMEM (Himmet C) Himmetler
HİML Yük Taşınan ağırlık
HİML-İ CESİM Ağır yük
HİMLAC Kuyumcular körüğü
HİMM Suyu çok olan kuyu
HİMMET Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk´a ve sâir mukaddesata yönelmesi Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi * Tabiî şevk ve meyil ve heves * Lütuf, yardım (Bak: Mahiyet)Himmet kelimesinin çok geçtiği bir dersS - Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir C - Hayat bir faaliyet ve harekettir Şevk ise matiyyesidir İşte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan ye´s rast gelir Kuvve-i maneviyesini kırar Siz o düşmana karşı $ kılıcını istimal ediniz Sonra müzahametsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapt eden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar Himmetin başına vurur, atından düşürttürür Siz $ hakikatını o düşmana gönderiniz Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır Siz $ yu siper ediniz Sonra da, medeni-i bittab´ olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramağa mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar Siz de: $ olan mücahid-i âli-himmeti mübarezesine çıkarınız Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar Siz de: $ olan hısn-ı hasîni himmete melce´ ediniz Sonra da acz ve nefsin itimadsızlığından neş´et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor Himmetin elini tutup oturtturur Size de: $ olan hakikat-ı şâhikayı üzerine çıkarınız Tâ o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin Sonra Allah´ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir Himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder Siz de: $ olan kâr-âşinâ ve vazife-şinas olan hakikatı gönderiniz Tâ onun haddini bildirsin Sonra umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylürrahat geliyor Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar Siz de: $ olan mücahid-i âli-cenabı, o cellâd-ı sehhara gönderiniz Evet size meşakkatta büyük rahat var Zira fıtratı müteheyyiç olan insanın rahatı yalnız sa´y ve cidaldedir)(Münazarat) (Velilerin himmetleri, imdatları, manevî fiilleriyle feyiz vermeleri, hâlî veya fiilî bir duadır Hâdî, Mugîs, Muîn ancak Allah´dır Fakat insanda öyle bir lâtife, öyle bir hâlet vardır ki, o lâtife lisaniyle her ne sual edilirse velev ki fâsık da olsun Cenab-ı Hak o lâtifeye hürmeten o matlubu yerine getirir O lâtife pek uzaktan bana göründü ise de teşhis edemedim MN)
HİMYAN Dirhem koydukları kap ve kemer
HİMYATA (Süryanicedir ve Tevrat´ta geçer) Resul-ü Ekrem Hz Muhammed´in (ASM) İbranice bir ismidir
HİMYE Perhiz Yiyecek ve içecekte sıhhat için gösterilen ihtimam ve dikkat
HİMYEVÎ Perhiz ile alâkalı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HÎN An, zaman, vakit Sıra Çağ * Kıyamet
HÎN-İ HÂCET İhtiyaca göre, ihtiyaç vakti
HÎN-İ SEFER Yolculuk * Ölüm zamanı Sefer zamanı
HÎNA f Şarkı söyleme
HİNÂ-GER f Şarkıcı, şarkı söyleyen
HİNA´ Hayvanın kösneyip erkek istemesi
HİNA Hurma salkımı * Bir çeşit katran
HÎNA Kİ Vakta ki, ne zaman ki
HİNAS (Hünsâ C) Kendilerinde hem erkeklik, hem de kadınlık alâmetleri bulunan kimseler
HİNBER (C: Henâbir) Eşek sıpası
HİND Hindistan´ın kısa adı * Bir kadın adı (Asr-ı saadette Hazret-i Hamza´nın ciğerlerini yiyen kadın, Ebu Süfyan´ın karısı) * Fetva metinlerinde kadını temsil etmek üzere kullanılan umumi isimlerden birisi Diğerleri: Fatıma, Hatice, Zeyneb
HİNDEB (Hindebâ-Hindebâe) Hindibâ, gündöndü çiçeği
HİNDÎ Hind´e ait * Hind ahalisinden olan, Hindli * Bugün konuşulan Hind dillerinin en yaygın ve tanınmış olanı * Güzel sanatlarda kullanılan ve Hind´de yapıldığı için de bu ismi alan bir kağıt cinsi
HİNDU f Satürn (Zühal) gezegeni * Benek, ben * Hind´in Brahman ahalisinden olan * Hindliler gibi pek esmer adam
HİNDUBAR f Yazı hokkası
HİNDUVANE f Kavun, karpuz
HİNDUVANÎ Hindî kılıç
HİNE Onurlu olma hâli, gururluluk
HÎNE Bir vakit
HÎNEİZİN (Zaman zarfı) o zaman, o sıra
HÎNEN Zamanca, vakta, vakitçe, zaman olarak
HÎN-İ HACETTE Lüzumlu zamanında, ihtiyaç olduğu vakit
HİNK Kır at
HİNME Boncuk adı
HİNNA´ Kanat
HİNNE Cinnet, cünun, delilik
HİNOĞLU Zamanın adamı, açıkgöz, hilekâr kimse İblis, şeytan, zamane, cin fikirli
HİNS (C: Ahnâs) Günah * Yemin * Ahdi bozmak * Ağır yük
HİNSARE Küçük ve kısa
HİNV Eyer ağacı * İyeği kemiğinin eğrice ucu
HİPNOTİZMA (Bak: İpnotizma)
HİPODROM Fr At yarışlarının yapıldığı alan
HİPOTENÜS Fr Mat: Bir dik üçgende dik açının karşısında bulunan kenar (Diğer kenarların her birerlerinden büyük, toplamlarından küçüktür)
HİPOTEZ (Bak: Faraziye)
HİR Bir çeşit çiçek
HİRABE Şehir dışındaki yerlerde yapılan eşkiyalıklara katılma Dağlarda yapılan haydutluklarda bulunma
HİRAKA Su dökmek
HİRAKL Bir Rum padişahı
HİRAM f Salınarak eda ve naz ile yürüme
HİRAM (Herem C) Piramitler, ehramlar
HİRAMİS (HİRMİS) İnsanın üstüne sıçrayıp hamle eden arslan ve kaplan eniği
HİRAN Yavuzluk etmek * Muti olmamak, itaat etmemek
HİRAS f Korku Şaşırıp bozulmak, ürküp çekinmek
HİRASAN f Korkak, ürkek, korkan, çekinen
HİRASE f Bostan korkuluğu Korkutacak şey
HİRASET (Bak: Harâset)
HİRAVE Değnek, asâ
HİRBA Bukalemun denen bir hayvan * Mc: Devamlı fikir değiştiren kimse
HİRBİZ (C: Harâbize) Mecusilerin ateşinin hizmetkârı
HİRC (C: Ahrâc) Yılan başı dedikleri ufak beyaz boncuk * Günah * Göz kamaşmak
HİRCAB Uzun * Büyük çömlek
HİRCAS Gövdeli, iri vücutlu, cesim
HİRDEBE Korkak, ihtiyar, yaşlı kimse
HÎRE (Bak: Hıyre)
HİRED-AMUZ f Öğretmen, muallim
HİREF (Hirfet C) Meslekler, san´atlar
HİREK Karaman koyunundan daha küçük yapıda, yassı ve geniş kuyruklu bir koyun cinsi
HİRFET (C: Hiref) Meslek, san´at
HİRMAN Mahrum olmak, mahrum kalmak (Aslı, mahrum etmektir)
HİRMAS Arslan, esed
HİRMEN f Harman
HİRMET Cima şehveti
HİRR Kedi
HİRRE Dişi kedi
HİRSA Azıcık derisi yarılan baş yarığı
HİRSIYAN Karın derisinin içi * Fil derisinin içi
HİRŞEMM Yumuşak taş
HİRTA (C: Hırâ) Zayıf dişi koyun
HİRTAL Uzun, tavil
HİRVAL (Hervele) Yürümek ile koşmak arasında bir nevi yürüyüştür
HİRZUN Bir küçük canavar
HÎS Ürkmek * Kaçmak, firar
HÎS Meşelik * Arslan yatağı
HİSA (C: Ahsâ) Kumlu yerde olan dibi yakın kuyu
HİSAB (C: Hisâbât) Hesap, aritmetik
HİSAB-I AMELÎ Mat: Pratik hesap, aritmetik
HİSAB-I NAZARÎ Mat: Teorik hesap
HİSABA ÇEKMEK Hesap sormak, hesap aramak
HİSABÎ Hesabını iyi bilen * Mc: Tamahkâr, cimri, hasis, eli sıkı
HİSAL (Bak: Hısal)
HİSAN Aygır, damızlık erkek at
HİSAR (Hasr dan) Etrafını alma, kuşatma * Kale Etrafı istihkâmlı yer
HİSAR ERİ Kale muhafızı
HİSARLI Hisarla çevrili yer * Hisarda oturan, kalede mukim * Ask: Sınırlarda bulunan şehir ve kalelerde topçuya ait hizmetlerde kullanılan bir sınıf asker Bunlara İstanbul´dan gönderilen "topçuağası" kumanda ederdi Hisarlılar, bölük ve ortalara ayrılmamıştı Sayıları sınırlı ve sabit değildi
HİSBAN Zan * İtikat
HİSBE Ecir, sevap * İslâm hukukunda, devlet muhasebesi Muhasebe dairesi * Huk: Hisbe, daha sonraki çağlarda zabıta, çarşı zabıtası, ahlâk zabıtası gibi değişik müesseselerin adı oldu
HİSÎL Dağ ağaçlarından bir cins * Kısa boylu adam
HİSKİL (C: Hasâkil) Her canavarın yavruları içinde küçük olanı
HİSL (C: Husul) Yumurtasından yeni çıkmış olan kertenkele yavrusu
HİSREME Üst dudağın ortasında olan daire
HİSS Duymak Farkına varmak Duygu * Bir kimsenin haline acıyıp rikkat ve şefkat eylemek * Bir şeyi idrak edip şuur hâsıl eylemek Bedendeki his uzuvlarından birisini müteessir eden bir şeyin mevcudiyetini idrak eylemek
HİSS-İ KABL-EL VUKU´ Bir şeyi vukuundan önce hissetmek
HİSS-İ SÂDİS Altıncı hiss, altıncı duygu(Kalb ile vicdan, mahall-i iman Hads ile ilham, delil-i iman Bir hiss-i sâdis, tarik-ı iman Fikr ile dimağ, bekçi-i iman) (Lemaat dan)
HİSS-İ SELİM Selim his Her çeşit zarar verebilecek olan, müsbet olmayan ve şerre giden şeylerden kendini koruma hissi * Sağlam ve insanı yanıltmayan his
HİSSE Pay Nasip Kısmete düşen kısım Vârise intikal eden kısım
HİSSE-İ MÜFREZE Fık: Bir toprağın taksiminde vârislerden her birisinin hissesine isabet eden yer
HİSSE-İ ŞÂYİA Fık: Müşterek bir malın her bir cüz´üne sirayet eden hisse, pay * Ortaklar arasında taksim edilmemiş olan müşterek mal Meselâ: Bir kitaba, bir kaç kişi ortak ve taksim de mümkün değil ise; her hissedarın kitabın umumuna sahip olması
HİSSEÇİN f Hisse alma, pay alma
HİSSEDAR Hisse sâhibi, hissesi olan
HİSSEMEND f Hisseli olan Pay alan, nasipli * Ders alan
HİSSEN His itibariyle, duygulanarak, hislenerek
HİSSE SENEDİ Sermayesi paylara bölünebilen ticaret şirketlerinde, ortalıkdan doğan hakları ve sermaye payını temsil eden değerli evrak
HİSSET Cimrilik Bahillik Tamahkârlık * Alçaklık
HİSSEYAB f Hisselenen Faydalanan Hisse alan
HİSSÎ Duyguya ait, hisse müteallik Ruhen ve kalben anlaşılan Aklı muhakeme ile olmayıp his ile olan
HİSSİYAT Duygular Hisler(İnsanda binlerle hissiyat var Herbirisinin aşk gibi iki mertebesi var Biri mecâzi, biri hakiki Meselâ: Endişe-i istikbal hissi herkeste var; şiddetli bir surette endişe ettiği vakit bakar ki, o endişe ettiği istikbale yetişmek için elinde senet yok Hem rızk cihetinde bir taahhüd altında ve kısa olan bir istikbal, o şiddetli endişeye değmiyor Ondan yüzünü çevirip, kabirden sonra hakiki ve uzun ve gafiller hakkında taahhüd altına alınmamış bir istikbale teveccüh eder Hem mala ve câha karşı şiddetli bir hırs gösterir, bakar ki: Muvakkaten onun nezaretine verilmiş o fâni mal ve âfetli şöhret ve tehlikeli ve riyâya medâr olan câh, o şiddetli hırsa değmiyor Ondan, hakiki câh olan meratib-i maneviyeye ve derecat-ı kurbiyeye ve zâd-ı âhirete ve hakiki mal olan a´mâl-i sâlihaya teveccüh eder Fena haslet olan hırs-ı mecazî ise, âlî bir haslet olan hırs-ı hakikiye inkılâb ederHem meselâ: Şiddetli bir inad ile; ehemmiyetsiz, zâil, fâni umurlara karşı hissiyatını sarfeder Bakar ki, bir dakika inada değmiyen bir şey´e, bir sene inad ediyor Hem zararlı, zehirli bir şey´e inad namına sebat eder Bakar ki, bu kuvvetli his, böyle şeyler için verilmemiş Onu onlara sarfetmek, hikmet ve hakikata münâfidir O şiddetli inadı, o lüzumsuz umur-u zâileye vermeyip, âli ve bâki olan hakaik-i imaniyeye ve esasat-ı İslâmiyeye ve hidemat-ı uhreviyeye sarfeder O haslet-i rezile olan inad-ı mecazî, güzel ve âlî bir haslet olan hakiki inada, yâni hakta şiddetli sebata inkılâb ederİşte şu üç misal gibi, insanlar, insana verilen cihazat-ı maneviyeyi, eğer nefsin ve dünyanın hesabiyle istimal etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilane davransa, ahlâk-ı rezileye ve israfat ve abesiyete medar olur Eğer hafiflerini dünya umuruna ve şiddetlilerini vezaif-i uhreviyeye ve maneviyeye sarfetse, ahlâk-ı hamîdeye menşe,´ hikmet ve hakikata muvafık olarak saadet-i dâreyne medar olurİşte tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatları şu zamanda te´sirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme! Adavet etme! İnad etme! Dünyayı sevme!" Yâni, fıtratını değiştir gibi zahiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar Eğer deseler ki : "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz "Hem nasihat te´sir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olurM)
HİSSİYAT-I HAFİYYE Gizli hisler, duygular(Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalâlet, bu asır cemaat zamanı olduğu cihetle, cemiyet ve komitecilik mâyesiyle bir şahs-ı manevî ve bir ruh-u habis olmuş Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan an´ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor RN)
HİSSİYAT-I MÜTEVARİSE Geçmiş ecdaddan yeni nesle intikal edip gelen hisler (Hürmet ve hayâ hisleri gibi)
HİSSİYAT-I ULVİYE Yüksek hisler, ulvi duygular
HİSSİYET Duygululuk, hissîlik
HÎŞ (C: Hişân) f Akraba Aynı soydan olan
HİŞAM Kırmak * Kesmek
HÎŞAN (Hîş C) f Akrabalar Aynı sülâleden olanlar
HİŞAŞ İçinde ot olan çuval
HÎŞAVEND f Akraba, soysop
HÎŞAVENDÂN (Hîşâvend C) f Akrabalar, soysoplar
HİŞDAR f Temizlik kurallarına çok sadık olan ve riayet eden adam
HİŞİN Kokmuş tuluk
HİŞMET Hürmet Heybet ve utanmak, istihyâ Bozulup kalmak * Gadap ve şiddet Hiddet
HİŞNE Kin tutmak * Çirkin ve pis kokmak
HİŞT Eskiden kullanılan, kısa el mızrağına benzer bir savaş âleti Daha ziyade Osmanlı ordularında bulunan bu silâh, özellikle hassa birliklerine verilirdi
HÎŞTEN f Kendi
HÎŞTENDAR f Kendine iyi bakan, sağlığını koruyan
HİŞVE Yaramaz kimse * Çok rezil kimse
HÎT Devekuşu sürüsü
HİTAB Söz söyleme Topluluğa veya birisine karşı konuşma (Bak: Fasl-ı hitab)
HİTABEN Birinin yüzüne söyleyerek, ona hitab ederek Tevcih-i kelâm eyleyerek Birine doğru hitab ederek
HİTABE(T) Cemaate, topluluğa veya birisine karşı söz söylemek Güzel ve faideli söz konuşmakla halka dinletmek Güzel söz söyleme san´atı Hutbe okuma Nutuk irâdetmek * Man: Makbul ve zannî mukaddemelerden terekküb eden kıyas
HİTABET BERATI Eskiden vazifeli cami hatiblerine, hatibliğe tayin olduklarına dair verilen vesika (Osmanlı İmparatorluğu zamanında yan zamanda halife olan padişahı temsil eden, cuma ve bayram hutbelerine çıkan bu hatiblere pek fazla ehemmiyet verilirdi Hitabet beratı olmayan hatibler, cuma ve bayramlarda hutbe okuyamazlardı)
HİTABİYYAT Hitabolunarak söylenen sözler
HİTAFE Çağırmak
HİTAM Son, nihayet * Bir şeye mühür basmak Yazının veya istidanın sonunu mühürlemek
HİTAMPEZİR f Biten, hitâm bulun, sona eren, nihayet eren
HİTAMUHU MİSKÜN Onun mühürü (sonu) misktir, meâlinde Mutaffifîn Suresi´nin 26 âyetinden bir kısımdır Onda Cennet nimetlerinden bahsedildiği gibi, bu kelâm tatbikatta sözün, sohbetin sonunu hoş ve güzel sözle bitirmeğe denilir $ dersin veya sohbetin sonunda okunması ile söze nihayet verilmesi gibi
HÎTAN (Hâit C) Duvarlar Mânialar, hâiller, engeller * Avlular
HİTAN Erkek çocuğun sünnet edilmesi * Tenasül uzvunun sünnet yeri
HİTANET Sünnetçilik
HİTAR Saçma söz, mânâsız kelâm
HİTL (HETL) Yorgun deve * Yağmurun aralıksız olarak yağması * Sürekli olarak gözyaşı akmak
HİTR Faydasız ve mânâsız söz, boş lâf, yalan
HİTRAFÎ Demirci * Kuyumcu
HİYAB (Hiyâbet) Kabahat, suç, günah * Kötü bir durumun başlangıcı * Yokluk
HİYAC Vuruşma, kıtal * Müteheyyiç olmak Muztarib olmak * Otun kuruması
HİYADE Evmek * Tevbe etmek
HİYAKET Dokumacılık
HİYAL Taraf, yan, cânib Hizâ * Bir hayvanın kısır olma hâli
HİYAM (Hayme C) Çadırlar, haymeler
HİYAM (Himân C) Susayanlar, suya ihtiyacı olanlar
HİYAMİYYE NEZARETİ Tar: 1826 senesinde Yeniçeri Ocağı´nın ilgası üzerine kaldırılan Çadır Mehterleri yerine kurulan daire
HİYAN Zaman, devre
HİYANET (Bak: Hıyânet)
HİYASET Dikmek
HİYAT (Hiyâtet) Bir şeyin etrafını çevirme
HİYAT Çağırmak
HİYATA (Hiyatet) Terzilik Dikiş yapmak
HİYAZ (Hayz C) Kadınlarda meydana gelen aybaşı halleri
HİYAZET Toplama, bir araya getirme * Bir şeyi kendine mal etme
HİYEL (Hile C) Aldatmacalar, hileler, sahtekârlıklar
HİYELA Kibir, gurur, enaniyet, kendini beğenmişlik
HİYEM (Hayme C) Çadırlar
HİYERARŞİ Fr Mevkilerin, salâhiyeterin ve rütbelerin önem sırası * Sıra gözetilerek yapılan herhangi bir tasnif * Huk: Aynı teşkilâta bağlı kişiler arasında yukarıdan aşağıya bir kontrol imkânı veren ve bu suretle astı üste bağlayan alâka
HİYEROGLİF Fr Eski Mısırlılar´ın yazısı
HİYMAN Susuz
HİYNE Vakar, ciddiyet
HÎZ f Atılan, kalkan, sıçrayan
HÎZ f Yükselme * Hislenerek coşma * Dalga
HİZA Bir şeyin karşısı, mukabili Bir doğru çizginin devamı ile hâsıl olan cihet, düzlük, sıra * Devenin ve atın ayakları altında yere bastığı yerler * Nalin * Taraf
HİZAYA GELMEK Yola gelmek, düzelmek
HİZAB Boya, levn * Kına
HİZAB f Rüzgârın etkisiyle deniz suyunda meydana gelen hareket, dalga
HİZAB(Î) Kısa boylu bodur kimse
HÎZAB-ENGİZ f Dalga kaldıran
HİZAM Kolan ve bağırdak denilen nesne (Beşikte çocuklara bağlarlar)
HİZAME (C: Hazâyim) Yular burunluğu
HÎZAN f Kalkan, sıçrayan * Bitlis vilâyetine bağlı bir kaza ismi
HİZANE (Hizânet) Hazine, kıymetli mücevheratın saklandığı yer * Hazinedarlık * Mc: Kalb, gönül, hatır
HİZB Cemaat * Takın, kısım, fırka Parti * Âlim ve sâlih bir zâtın re´yine tâbi olup onunla bir gaye uğrunda beraber çalışanlar
HİZB-ÜL KUR´AN Kur´an Cemaatı Kur´an´a ciddi ve samimi olarak bağlanıp, ona hizmet için mücahidane bir surette çalışan ve fenâlıklardan korunan müslümanların topluluğu ve cereyanı * Kur´an´ın bir cüz´ünün dörtte biri * Zikir ve dua için Kur´an´dan alınmış bir kısım âyetler
HİZB-ÜŞ ŞEYTAN Şeytana ve nefislerine tâbi olanların grubu Allah´ın kanun ve nizamına tâbi olmadan kafalarına güvenerek ve nefsanî arzularına uyarak gitmek isteyenler Milleti, memleketi ve mukaddesatı yıkmağa çalışan ve ahlâksızlığa alıştıranların ve dinsizlerin topluluğu ve cereyanı
HİZBA (C: Hazâbî) Engebeli arazi, ârızalı toprak
HİZBER (Hizebr) (C: Hezâbir) f Aslan, gazanfer * Mc: Cesur, yiğit, kahraman, yürekli adam
HİZBULLAH Allah için din uğrunda ciddi gayret sâhibi olan ve din düşmanlarıyla aslâ hakiki dost olmayan mücahid cemaat "Hizb-ül Kur´an" tabiri de aynı mânada kullanılır (Kur´an-ı Kerim´de 5:56 ve 58:22 âyetlerinde zikredilir)
HİZEBR (Bak: Hizber)
HİZEBRAN (Hizebr C) f Aslanlar
HÎZEM f Yakacak odun Yakıt olarak kullanılan odun
HÎZEMKEŞ f Odun yaran veya taşıyan köylü
HÎZENDE f Sıçrayıcı, fırlayıcı
HİZFER (HİZFÂR) (C: Hazâfır) Taraf Nâhiye
HİZİP GÜLÜ Tezhib ıstılahlarındandır Yazma mushaflarda hizblerin başına konulan işaretlere verilen addır
HİZLAN (Hezlan) Yalnız başına kalıp zelil olmak, yardımcısız kalmak * Muhafaza ve rahmet-i İlâhiyeden mahrumiyet
HİZMET Birinin işini görme Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife Memuriyet * Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat
HİZMET-İ ASKERİYE Askerlik hizmeti Askerlik vazifesi
HİZMET-İ İMANİYE İmana ait hizmet İman ve Kur´an hakikatlarının mukni ve ilmi delillerle anlaşılmasına hizmet etmek; neşrinde, tebliğinde çalışmak
HİZMETGÜZAR f Komisyoncu * Şunun bunun işini görüveren
HİZMETKÂR Hizmet yapan kimse Hizmetçi
HİZRİYYE (C: Hızari) Sağlam, sert yer
HİZVE Ganimet malını vermek * Yan
HİZY Horluk, hakirlik Züll Sırrı fâş olmuş, rüsvay olmuş kimse
HİZYE Uzun kesilmiş et parçası
HİZZE Sürur, sevinç, neşe, neşat
HİZZEB Soylu at

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HOBİ ing Her zamanki çalışmaların haricinde yer alan dinlendirici bir merak veya işlem Severek yapılan iş, vakit geçirme yolu
HOCA f Muallim Efendi Muteber ve büyük zât
HOCA-İ DÂNÂ Âlimlerin hocası, çok büyük âlim kimse
HOCA-İ KÂİNAT Hz Muhammed´in (ASM) bir nâmı
HOCA TAHSİN EFENDİ (FİLÂTÎ) (Vefatı: Mi 1880) Yanya civarından (Filâtlı) olup Osmanlı Alimlerinin sonuncularındandır Tarih-i Tekvin ve Esas-ı İlm-i Hayat gibi eserleri vardır
HOCA-VÂRİ Hocaya benzer surette
HOD f Kendi * Miğfer, baş zırhı
HODARA (Hod-ârâ) f Kendini süsleyen, kendini medheden, öven
HOD-BE-HOD f Kendi başına, kendi kendine
HODBİN f Başkasına hak tanımayıp, kendi lezzet ve menfaatını tâkib eden Bencil Enaniyetli Kibirli
HODBİNÎ f Hodbinlik Kendi menfaat ve lezzetini düşünmek
HODENDİŞ (Hod-endiş) f Kendini düşünen Kendi için endişe eden Başkasının işine yaramayan
HODFURUŞ f Kendini beğendirmeğe çalışan Övünen
HODGÂM (Hodkâm) f Kendi keyfini düşünen Kendini beğenmiş
HODGEŞTE f Kendine dikkat etmeyen
HODKÜŞ f Kendini öldüren, intihar eden
HODNÜMA f Gösteriş meraklısı Gösterişe meraklı olan kimse
HODPEREST f Mağrur Kendini çok beğenen Kibirli
HODPESEND f Kendini beğenen Mağrur
HODREY f Kendi bildiğine giden Kendi rey ve fikriyle iş gören
HODRİ MEYDAN "Kendine güvenen meydana çıksın!" mânâsında meydan okuma, kafa tutma
HODRU f Kendiliğinden
HODSER f Dikbaşlı, âsi, serkeş * Kendi kendine giden, müstakil
HODSERÂNE f Dik başlılıkla, serkeşcesine Kimseyi dinlemeden
HODSİTA(Y) f Kendini öven, medheden
HOKEÇ Burulmuş erkek kuzu
HOKKA Cam, seramik veya metalden yapılmış küçük kutu biçimindeki kap (Bilhassa içine mürekkep konulur)
HOKKA-İ BÎMAĞZ Akılsız ahmak kimse
HOKKA-İ MİNA Sema, gök yüzü
HOKKABAZ Elçabukluğu ile birtakım şaşırtıcı oyunlar göstermeyi kendine meslek edinmiş kişi * Mc: Başkalarını aldatarak yalan ve hile ile iş çeviren kimse
HOL ing Sofa
HOLDİNG ing Bir şirketin diğer bir şirkete, onun idaresine hâkim olacak oranda iştirak etmesini ifade eden hukuki alâka
HOMOGEN Fr Bütün elemanları aynı yapıda veya aynı keyfiyette olan * Kim: Aynı cinsten olan Çeşitli elementlerin birleşmesiyle meydana gelmelerine rağmen, bütün kütlelerinde aynı özellikleri gösteren maddelerdir
HONA Erkek geyik
HOPPA Herşeye girişen hafif mizaçlı çocuk tabiatında olan kimse Yersiz davranışlarda bulunan, dilediğince davranan kişi Delişmen, şımarık
HOR f Kıymetsiz, ehemmiyetsiz Adi * Güneş, ışık, aydınlık * Yiyen, yiyici anlamında olup, birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Miras-hor $ : Miras yiyen
HORANTA f Aynı çatı altında yaşayan kişiler, ev halkı
HORASAN f İran´ın doğusunda bir memleket adı * Erzurum vilâyetine bağlı bir kasaba adı * Tuğla tozu ile kireçten yapılan bir nevi sağlam harç ismi * Kelime mânası: Doğan güneş
HORASANÎ f Horasana ait Horasanlı * Sarıktan daha büyük görünen hoca kavuğu
HORATA (Rumca) Şaka, eğlence, lâtife, mizah
HORDA Fr Göçebe ve ilkel olarak yaşayan, yağmacılık eden insan topluluğu
HORLUK Hakaret, zillet
HORMON yun Salgı bezlerinden çıkıp kana katılan maddelerin genel adı
HORNİTO İsp Küçük fırın * Jeo: Genellikle patlamalar neticesinde meydana gelen, lâv fışkırmalarının volkan selleri yüzeyinde meydana getirdiği kabarcık
HOROS Tar: Eskiden İstanbul´da ekmekçi, francalacı ve uncu değirmenlerinde mevcut üst ve alt taşlarının bulunduğu ve etrafından hayvanın döndüğü yere, esnaf arasında verilen addır
HORST Alm Jeo: Bir çukur veya hendeğin, tersine, faylar arasında yükselmiş kesimi
HORTLAK Bazıların hakikatsız ve batıl inanışına göre mezarda dirilip geceleri çıkarak dolaştığı tevehhüm edilen ölü Cadı, vampir
HOSPODAR Osmanlı İmparatorluğunca XV yydan 1866-1881´e kadar Boğdan ve Eflak´ı yönetmekle vazifelendirilen Romen prenslerinin ünvanı
HOSTES ing Umumi taşıtlarda, daha ziyade uçaklarda yolcuları ağırlayan kız veya kadın
HOŞ f İyi, güzel * Tatlı * Tuhaf, garip
HOŞA f Ne güzel, ne iyi, ne hoş
HOŞAB f Suyu, havası iyi olan yer Parlak, berrak Elmas, inci gibi şeylerin parlaklığı * Hoşaf
HOŞAFIN YAĞI KESİLMEK Ist: Bozulmak, bir cevap bulamamak, mahcup olmak
HOŞ-ALEF f Çok fazla yiyen hayvan * Mc: Helâl haram demeden her şeyi yiyen kimse
HOŞÂMED f Hoş geldi
HOŞÂMED GÛ f Hoş geldin, diye söyleyen
HOŞÂMEDÎ Hoş geldin demek, hoş geldine gitmek
HOŞANE f Güzel, iyi, lâtif
HOŞAVAZ f Sesi güzel olan Güzel sesli
HOŞAYENDE (C: Hoşâyendegân) f Hoşa giden, hoşlanılan, beğenilen
HOŞBEŞ Selâmsabah, hatır sorma, birbirine rastlayan iki ahbab arasında söylenilen ilk sözler
HOŞBU f Güzel kokulu, hoş kokan
HOŞBUDE f İyi oldu, iyi olurdu
HOŞBUYÎ f İyi kokulu olmak, güzel kokmak
HOŞDİL f Memnun, neşeli Gönlü hoş
HOŞE-ÇİN (Bak: Huşeçin)
HOŞEDA f Hareket ve davranışı hoş ve güzel olan
HOŞELHAN f Güzel ve hoş makale okuyan
HOŞENDAM f Boyu bosu güzel ve düzgün olan
HOŞGÛ f Hoş konuşan, tatlı dilli Konuşmaları kırıcı olmayan
HOŞGÜVAR f Hazmı kolay, tatlı, hoş, sindirici
HOŞGÜZEŞTE f Hoş geçmiş tatlı zaman
HOŞHAL f Hali vakti iyi, bahtiyar, mes´ud
HOŞHAN f Okuyuşu güzel
HOŞHIRAM f Güzel yürüyüşlü, güzel gidişli
HOŞKADEM f Uğurlu ayağı olan, ayağı uğurlu
HOŞKALEM f Kâtip İyi yazı yazan * Hilekâr, hileci
HOŞKÂM f Memnun, rahat, arzu ve isteklerine ulaşmış
HOŞMANZAR f Manzarası güzel Güzel görünen * Mc: Güzel yüzlü Siması güzel olan
HOŞMENİŞ f Huyu, tabiatı iyi Güzel huyları olan
HOŞMEŞREB f Sevimli, güzel huylu
HOŞNEVA f Sesi güzel olan Güzel sesli
HOŞNİGÂH f Güzel bakışlı
HOŞNİHAD f İyi yaradılışlı, güzel huylu
HOŞNİŞİN (C: Hoş-nişinân) f Göçebe * Rahat yerleşmiş
HOŞNUD f Memnun, râzı, gönlü hoş edilmiş
HOŞNUDLUK Memnuniyet, râzılık
HOŞNÜMA f Güzel görünen
HOŞREFTAR f Gidişi, yürüyüşü güzel Güzel gidişli
HOŞRU(Y) f Tatlı yüzlü, sevimli
HOŞSOHBET f Konuşması tatlı, sohbeti güzel
HOŞTER f Daha lâtif, daha hoş
HOTOZ Eski zamanda kadınların başlarına giydikleri süslü serpuş * Hayvan, kuş ve tavuk tepesi * Yapıların ve eşyaların üzerine konulan tepelik
HOV Av kuşuyla yapılan av * Av kuşunu, yanına celbetmeye mahsus bir kelime-i beynelmileldir
HOVARDA Sefih, çapkın Malını mülkünü zevk u safa yolunda harcayan, sefâhette sarfeden
HÖDÜK Kaba, nezaketsiz Gabi, acemi, vurdumduymaz
HÖL Yaşlık, nem, rutubet
HÖRGÜÇ Devenin sırtındaki tümsek
HÖYÜK Kazıldığında içinden eski eserler çıkan alçakça toprak tepe
HU "O" mânasına zamir olup, Kur´an-ı Kerim´de, bir Allah´tan başka ilâh olmadığını ifade eden ve kelime-i tevhid olan bu $ lâfzında şeklinde 26 defa zikredilmiştir Müstakil olarak "hüve" diye okunur (Bak: Hüve)
HUB (Hâbb) Günah
HUB f Hoş, güzel, iyi
HUBAB Muhabbet * Mahbub, sevgili olan * Su üzerinde olan kabarcık ki, habab-ül mâ´ derler
HUBAHİB Yıldız böceği * Bahil bir kimsenin adı
HUBAK (C: Hubek) Suya ve kuma rüzgârın etkisiyle yol yol görünen yerler
HUBAN f Güzeller, iyiler
HUBANNAME Edb: Güzel ve yakışıklı gençler hakkında yazılan kitap (Güzel kadınlar hakkında yazılanlara ise "zenanname" denilir)
HUBAR Taşlı, yumuşak yer
HUBARA (C: Hubârât) Toy kuşu
HUBAS Değirmen unluğu
HUBASE Ganimet malı
HUBASE Selin derede kazıp yıktığı yerler
HUBA´SEN (C: Huba´senât) Yoğun ve katı nesne
HUBAT Cinnete benzer bir sefahet
HUB-AVAZ f Güzel sesli, sesi güzel olan
HUBB (Hibâb - Hibb - Mehabbet) Sevgi, muhabbet, bağlılık, dostluk Bir şeyi birisine sevdirmek * Hulus, lüzum ve sübut * Muhafaza ve imsâk
HUBB-U CAH f Şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi Rütbe hırsı(İnsanda, ekseriyet itibariyle hubb-u câh denilen hırs-ı şöhret ve hodfüruşluk ve şan ü şeref denilen riyakârâne halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sahibi olmağa, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz´î küllî arzu vardır Hattâ o arzu için, hayatını feda eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevkeder Ehl-i âhiret için bu his gayet tehlikelidir Ehl-i dünya içinde gayet dağdağalıdır; çok ahlak-ı seyyienin de menşeidir; ve insanların da en zaif damarıdır Yâni: Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek, onun o hissini okşamakla kendine bağlar; hem onun ile onu mağlub eder M)
HUBB-U EHL-İ BEYT f Ehl-i Beyt´e olan sevgi ve bağlılık Hz Peygamber´in (ASM) neslinden gelenleri, onun izinden gidenleri ve onun yolunda sâdık olup sebat edenleri sevmek
HUBB-UL VATAN Vatan sevgisi
HUBB Hilekâr, dolandırıcı, aldatıcı, kurnaz
HUBBAN Habbeler, tâneler, tohumlar (Hibeb de aynı meâldedir)
HUBBAZÎ Ebegümeci
HUBBE Dostluk
HUBEB (Habbe C) Buğday, mısır, arpa gibi ufak ve yuvarlak nebatatın taneleri
HUBESA (Habis C) Habisler, pis şeyler * Abdestsiz, gusülsüz gezen pis kâfirler
HUBEYB (Hubeybe) (C: Hubeybât) Küçük tane, ufak tane, tanecik
HUBEYBAT (Hubeybe C) Küçük tanecikler
HUBÎ f Güzellik
HUBLA Gebe, hâmile
HUBLE Boyuna takılan süs eşyası
HUBNE Koltuk altına koyup getirilen şey * Kaftan eteği * Don
HUBR Bilme, ilim * Sınamak, tecrübe
HUBRE Etten ve balıktan aldıkları hisse
HUBRU(Y) (C: Hubruyân) Yüzü güzel olan Güzel yüz
HUBS Kötülük, fenalık, yaramazlık
HUBS Vakfolan nesne
HUBSE Tutuk mânâsına bir isim
HUBŞ Sesi güzel olan bir kuş
HUBTER (Hub-terin) f En güzel, pek güzel
HUBU´ Çocuğun ağlamaktan dolayı sesinin kesilmesi
HUBUB (Hubüb) (Habâb C) Su üzerinde kabarcıklar
HUBUB Tohumlar, tâneler
HUBUBÂT Habbeler, tâneli nebatlar, taneler
HUBUL (Habl C) Urganlar, ipler, halatlar
HUBUL El ve ayak kesmek
HUBUR Sevinç, sürur, gönül ferahlığı Şadüman olmak * Âlimler
HUBUR Haberler Havadisler
HUBUT Bâtıl olmak Beyhude, işe yaramaz olmak
HUBUT Aşağıya inme, düşme
HUBÜK (Habîke ve Hibak C) Habîkeler ve hibaklar (Bak: Habîke)
HUBÜS Necaset, çirkinlik
HUBZ Ekmek
HUBZ-İ HINTA Buğday ekmeği
HUBZ-I ŞAÎR Arpa ekmeği
HUBZE Ekmek parçası Bir parça ekmek * Kül pidesi
HUC f Horoz ibiği * Kuş tacı, ibik * Koç * Horoz ibiği adlı bir çiçek
HUC-İ HURUS Horoz ibiği
HUC-İ HÜDHÜD İbibik ibiği, hüdhüd kuşunun ibiği
HUCEE Çok nikâh ve çok cima eden erkek * Şişman ve ağır kimse
HUCESTE f Saâdetli, mutlu Hayırlı, uğurlu, meymenetli
HUCESTE-HİSAL f Güzel huylu, tabiatı uğurlu
HUCESTE-RE´Y Reyi, fikri ve düşüncesi isabetli ve uğurlu
HUCNE Kuşak
HUCRE (Bak: Hücre)
HUCUB (Hicab C) Perdeler, hicablar, hâiller
HUCURAT (Hücre C) Hücreler, odacıklar
HUCURAT SURESİ Kur´an-ı Kerim´de 49 suredir Medine-i Münevvere´de nâzil olmuştur
HUCZE (C: Hucez) Kuşak yeri * Ateşli odun parçası
HUD (Hâid C) Büyüklük * Çok hürmet * Bir Peygamber ismi Rıfk, sükun ve vakar ile muttasıf olduğu için bu Peygambere Hud ismi verilmiştir (AS) Yahudilere de bu isim söylenilmiştir Nuh tufanından sonra Yemen diyarında Hadremud civarında Ahkaf denilen yerde Ad Kavmine gönderilen Peygamber Hud (AS) idi
HUD SURESİ Kur´an-ı Kerim´de 11 sure olup Mekke-i Mükerreme´de nâzil olmuştur
HUD f Miğfer, baş zırhı
HUDA f Rabb Sâhib Cenab-ı Hak Hâlık
HUD´A Hile, oyun Aldatma Düzen Mekir * Bir kere aldanmak * Herkese aldanan Safdil
HUDABİN Hakkı ve hakikatı gören Cenâb-ı Hakk´ı tanıyan
HUDADAD f Allah vergisi Mevhibe-i İlâhî
HUDAHAN f Şehâdet parmağı
HUD´AKÂR f Oyuncu, düzenbaz, hilekâr
HUD´AKÂRÎ f Düzenbazlık, hilekârlık, oyunculuk
HUDANEGERDE f Allah göstermesin
HUDAPEREST Allah´a ibadet eden Dindar
HUDAPESEND f Allah´ın beğeneceği şey
HUDARA f Allah için, Allah aşkına
HUDARA Karanlık gece * Siyah bulut
HUDARE Deniz
HUDARET Yeşillik Sebze
HUDARÎ Arı kuşu
HUDARİ´ Bahil kimse
HUDARİYYE Tavşancıl kuşu * Karanlık gece
HUDAŞİNAS f Allah´ı tanıyan, Allah´a iman eden
HUDAVEND f Allah, Hâlık, Rabb * Sâhib, malik, efendi * Hükümdar, hâkim
HUDAVENDÎ f Hudavendilik, sâhiplik, hükümdarlık
HUDAVENDİGÂR f Hükümdar, âmir, efendi, sahib * Osmanlı padişahlarından 1 Murad Han Gazi´nin (1362 - 1389) lâkabıdır ve bu sebeple, şehzadeliğinde valilik yaptığı Bursa vilâyetine de Cumhuriyete kadar bu nam verilmişti
HUDAVER Sahip, mâlik * Bey, hâkim, efendi
HUDAY f Allah, Rabb
HUDAYGÂN f Büyük hükümdar, yüce sultan, ulu pâdişah
HUDAYÎ f Hudâlık, uluhiyyet Allah´lık * Allah´a mensub
HUDAYİNABİT Ekilmeden biten ot veya ağaç * Hiç bir talim ve terbiye görmemiş adam
HUDDAM Hizmette bulunanlar Hizmetçiler * Cin taifesinden olan hizmetçi
HUDDE Çukur
HUDENA (Hadîn C) Sâdık dostlar, vefakâr arkadaşlar
HUDER Kökü derin olan ot
HUDEYBİYE Mekke-i Mükerreme´den Medine-i Münevvere´ye giden yolun üzerinde ve Mekke´den bir merhale uzaklıkta küçük bir köy olup, yakınında bir kuyu ve bir ağaç vardır ki, bu ağacın altında Hz Fahr-i Kâinat Efendimize (ASM) beşinci hicri senede eshabı tarafından biat olunmuştur Hicretten beş sene on ay geçtiğinde Hz Peygamber, maiyetindeki Muhacirîn ve Ensar´dan 1400 kişi bulunduğu halde umre niyetiyle Kâbe-i Şerife´yi ziyaret maksadıyla gidip bu yere vardıklarında Kureyş´in harp için karşı çıktıklarını haber alması üzerine, harp niyetiyle gelmeyip ancak sıla-i rahm ve Beytullah´ı ziyaret niyetiyle geldiklerini beyan buyurmuşlarsa da, Kureyş o sene Hz Peygamber´le müslümanların Mekke´ye girmelerine razı olmayıp ertesi sene kabul edecekleri şartıyla ve diğer bazı şartlarla muahede akd etmişlerdir Bunun üzerine mezkur sahabeler Hudeybiye´nin yakınında bulunan ağacın altında Hz Peygamber Efendimize biat ettikten sonra Medine-i Münevvere´ye dönmüşlerdir( $ ifade ediyor ki: Sulh-u Hudeybiye, çendan zahiri İslâm aleyhinde görülmüş ve Kureyşliler bir derece galip görünmüş olduğu halde mânen Sulh-u Hudeybiye, manevî büyük bir fetih hükmünde olacak ve sair fütuhatın da anahtarı olacak diye ihbar ediyor Filhakika, Sulh-u Hudeybiye ile çendan maddi kılınç, kılıfına muvakkaten konuldu Fakat Kur´an-ı Hakîm´in bârika-âsa elmas kılıncı çıktı, kalbleri akılları fethetti Musâlaha münasebetiyle birbiriyle ihtilât etiler Mehâsin-i İslâmiyet, envâr-ı Kur´aniye, inad ve taassubat-ı kavmiye perdelerini yırtarak, hükmünü icra ettiler Meselâ: Bir dâhiye-i harp olan Halid Bin Velid ve bir dâhiye-i siyaset olan Amr İbn-ül As gibi, mağlubiyeti kabul etmiyen zatlar, Sulh-u Hudeybiyye ile cilvesini gösteren seyf-i Kur´anî, onları mağlup edip, Medine-i Münevvere´ye kemal-i inkıyad ile İslâmiyete gerdendade-i teslim olduktan sonra, Hazret-i Halid bir "Seyfulah" şekline girdi ve fütuhat-ı İslâmiyenin bir kılıncı olduMühim bir sual: Fahr-ül Âlemîn ve Habib-i Rabb-ül Âlemîn Hazret-i Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın sahabelerinin, müşrikîne karşı Uhud´un nihayetinde ve Huneyn´in bidayetinde mağlubiyetinin hikmeti nedir Elcevab: Müşrikler içinde o zamanda saff-ı sahabede bulunan ekâbir-i sahabeye istikbalde mukabil gelecek Hazret-i Halid gibi çok zatlar bulunduğundan şanlı ve şerefli olan istikballeri nokta-i nazarında bütün bütün izzetlerini kırmamak için, hikmet-i İlahiyye, hasenat-ı istikbaliyelerinin bir mükâfat-ı muaccelesi olarak mazide onlara vermiş, bütün bütün izzetlerini kırmamış Demek mazideki sahabeler, müstakbeldeki sahabelere karşı mağlup olmuşlar Tâ o müstakbel sahabeler, berk-i süyuf korkusuyla değil, belki bârika-i hakikat sevkiyle İslâmiyet´e girsin ve o şehamet-i fıtriyeleri çok zillet çekmesin L)
HUDIY Dağ eteğinde olan taş
HUDİR Yumuşak taze ot
HUDM Her nesnenin kökü
HUDME Çabuk kaynayan çömlek
HUDR Yeşillik
HUDR Sıçramak Seğirtmek
HUDRA (Bak: Hadrâ)
HUDRE Göz kapağının içinde çıkan çıban
HUDRET Yeşillik * Yeşil renklilik
HUDRÎ Kara eşek
HUDU´ Eğilip tevâzu etmek
HUDU´ Alçaklık etmek
HUDUD (Hadd C) Yanaklar * Cemâatler * Yeri kazmalar Yeri yarık etmeler * Çiçek yaprakları
HUDUD (Hadd C) Sınırlar, hudutlar * Uçlar Bucaklar * Şeriatın cezâ hükümlerinin tatbiki
HUDUD-U MEMALİK Memleket hudutları Ülkenin sınırları
HUDUD-U ŞER´İYYE Şer´i hadler Muayyen suçlara karşılık tatbik edilen şer´i cezâlar
HUDUDNAME f Memleket sınırını belirleyen vesika Harp veya diğer bir ihtilaf sonunda iki taraf murahhaslarınca yerinde tetkik edilerek tanzim olunan harita ve rapor * Memleket dahilindeki bir çiftlik veya arazinin sınırlarını göstermek üzere yapılmış olan vesika
HUDUMME Kolları kalın olan * Büyük emir
HUDUR Aşağı indirmek * Bir yeri şişmek
HUDUR Hazırlık
HUDUS Yeniden meydana gelme Sonradan peyda olma Yok iken vücuda gelme
HUDUS VE İMKÂN Usul-üd din ve İlm-i kelâmın dâhi ulemâsının ve Hükemâ-i İslâmiyyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlar ile isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları(Onlar demişler ki: Mâdem âlemde ve her şeyde tegayyür ve tebeddül var, elbette fânidir, hâdistir, kadim olmaz Mâdem hâdistir elbette onu ihdâs eden bir Sâni´ var Ve mâdem her şeyin zâtında vücudu ve ademi, bir sebep bulunmazsa müsâvidir Elbette vâcib ve ezeli olamaz Ve mâdem muhal ve bâtıl olan devir ve teselsül ile birbirini icâdetmek mümkün olmadığı kat´i bürhanlarla isbat edilmiş Elbette öyle bir Vâcib-ül Vücudun mevcudiyeti lâzımdır ki, naziri mümteni, misli muhal ve bütün mâadâsı mümkin ve mâsivâsı mahluku olacak Evet hudus hakikatı, kâinatı istilâ etmiş Çoğunu göz görüyor Diğer kısmını akıl görüyor Çünkü; gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefât eder ki, her birisinin hadsiz efradı bulunan ve her biri zihayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebatât ve küçücük hayvanat o âlem ile beraber vefât ederler Fakat o kadar intizamla bir vefattır ki; haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu´cizeleri, kudret ve ilmin harikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i a´mâllerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafiz-i Zülcelâlin himayesi altında hikmetine emânet eder Sonra vefat ederler Ve bahar mevsiminde haşr-i a´zamın yüzbin misâli ve nümune ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar Ve bir kısmının dahi kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri icad ve ihya olunuyor ve geçen baharın mevcudatı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip âyetinin bir misalini gösteriyorlar Hem hey´et-i mecmua cihetinde her güzde ve her baharda büyük bir âlem vefat eder ve tâze bir âlem vücuda gelir Ve o vefat ve hudus o kadar muntazam cereyan ediyor ve o vefat ve hudusda gayet intizam ve mizanla o kadar nevilerin vefiyatları ve hudusları oluyor ki; güya dünya öyle bir misafirhânedir ki, zihayat kâinatlar ona misâfir olurlar ve seyyah âlemler ve seyyar dünyâlar ona gelirler, vazifelerini görürler, giderler İşte bu dünyada böyle hayatdar dünyâları ve vazifedar kâinatları kemâl-i ilim ve hikmet ve mizanla ve müvâzene ve intizam ve nizamla ihdâs ve icad edip, Rabbanî maksadlarda ve İlâhî gayelerde ve Rahmanî hizmetlerde kadirâne istimal ve rahimane istihdam eden bir Zât-ı Zülcelâl´in vücub-u vücudu ve hadsiz kudreti ve nihayetsiz hikmeti bilbedahe, güneş gibi akıllara görünüyor Ş)(Gelelim imkân bahsine: Mütekellimîn demişler ki:İmkân mütesâviyy-üt-tarafeyn´dir Yâni, adem ve vücud ikisi de müsâvi olsa, bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mucid lâzımdır Çünkü, mümkinat birbirini icâd edip teselsül edemez Yâhut, o onu, o da onu icad edip devir suretinde dahi olamaz Öyle ise, bir Vâcib-ül Vücud vardır ki, bunları icad ediyor S)(İmkân ciheti ise; o da kâinatı istilâ ve ihâta etmiş Çünkü görüyoruz ki, herşey, külli ve cüz´i bulunsun, büyük ve küçük olsun, arştan ferşe, zerratdan seyyârâta kadar her mevcud, mahsus bir zat ve muayyen bir suret ve mümtaz bir şahsiyet ve has sıfatlar ve hikmetli keyfiyetler ve maslahatlı cihazlar ile dünyaya gönderiliyor Halbuki, o mahsus zâta ve o mâhiyete, hadsiz imkânat içinde o hususiyeti vermek, hem suretler adedince imkânlar ve ihtimâller içinde o nakışlı ve fârikalı ve münâsib o muayyen sureti giydirmek; hem hemcinsinden olan eşhâsın mikdarınca imkânlar içinde çalkanan o mevcuda o lâyık şahsiyeti imtiyazla tahsis etmek; hem sıfatların nev´leri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içinde şekilsiz ve mütereddid bulunan o masnua, o has ve muvafık maslahatlı sıfatları yerleştirmek, hem hadsiz yollar ve tarzlarda bulunması mümkün olması noktasından, hadsiz imkânat ve ihtimalât içinde mütehayyir, sergerdan, hedefsiz o mahluka, o hikmetli keyfiyetleri ve inâyetli cihazları takmak ve techiz etmek, elbette külli ve cüz´i bütün mümkinat adedince ve her mümkinin mezkur mâhiyet ve hüviyet, hey´et ve suret, sıfât ve vaziyetinin imkânatı adedince, tahsis edici, tercih edici, tâyin edici, ihdas edici bir Vacib-ül Vücud´un vücub-u vücuduna ve hadsiz kudretine ve nihâyetsiz hikmetine ve hiçbir şey ve hiçbir şe´n O´ndan gizlenmediğine ve hiçbir şey O´na ağır gelmediğine ve en büyük bir şey en küçük bir şey gibi O´na kolay geldiğine; ve bir baharı bir ağaç kadar ve bir ağacı bir çekirdek kadar sühuletle icad edebildiğine işaretler ve delâletler ve şehadetler, imkân hakikatinden çıkıp, kâinatın bu büyük şehadetinin bir kanadını teşkil ederler Ş)
HUDUŞ Kaşımaktan ve tırmalamaktan dolayı olan yara
HUFAL Çok
HUFALE Arpa, buğday ve pirinç kabuğundan saçılan * Her kabuklunun arınıp pâk olanı * Her nesnenin kemi ve yaramazı * Yağ tortusu * Şıra sıkıntısı ve kepeği
HUFARE Ahd * Ücret * Hayâ şiddeti
HUFAS Isırdığı yer acımayıp zarar vermeyen yılan
HUFDUD Bir kuş ismi
HUFF Abdest alınırken üzerine meshedilebilen mest vs gibi ayakkabı * Deve tabanı isimli bir nebat
HUFFAŞ Yarasa Gece kuşu
HUFFAZ (Hâfız C) Hâfızlar
HUFNE (C: Hufün) Çukur
HUFRE Kazılmış çukur Oyuk
HUFRE Ahd, söz
HUFRETEYN İki çukur İki delik
HUFRETEYN-İ ENF Burun delikleri
HUFTE (C: Huftegân) Yatmış, uyumuş
HUFTE-GÂN (Hufte C) f Yatmış olanlar, yatıp uyumuş olan kişiler
HUFTE-GÎ f Yatıp uyuma
HUFUF Maişet şiddeti, geçim zorluğu * Darlık
HUFUK Dolanmak
HUFUT Sâkin olmak Ateşin sönmesi * Sesin kesilmesi
HUFVE Yalın ayak olmak
HUFYE Saklanma, gizlenme * Etrafı herhangi bir şeyle ihata edilen şey

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HUH (C: Huvhât) Şeftali * Duvardaki ışık girecek delik
HUK f Domuz, hınzır
HUKB (C: Ahkâb) Seksen yıl
HUK-BAN f Domuz çobanı
HUKERDE f Terlemiş
HUKEŞAN f Tar: Hacı Bektaş şeyhinin Yeniçeri Ocağı nezdindeki vekiline mahsus doksandokuzuncu ortaya 1591 senesinde tâyin olunan Bektaşi müritleri hakkında kullanılır bir tâbirdi Yeniçeri ocağından yiyip içen ve yeniçeri odalarında yatıp kalkan bu duacıların vazifeleri sabah akşam ordunun selâmet ve muvaffakiyetine dua etmekti Bunun haricinde merasim esnasında bunlardan sekiz tanesi, yeniçeri ağasının atının önünde yeşil çuha üst elbiseleriyle iki yumruğunu mideleri üstüne bastırarak yürürlerdi Bu sekiz bektaşiden en kıdemlisi yüksek sesle "Kerim Allah" der, diğerleri de "Hu" diye mukabele ederlerdi Bundan dolayı bunlara Hukeşan denilmiştir (OTDS)
HUKK (C: Hukuk-Hıkâk) Hokka
HUKKA (C: Hukuk) Küçük kutu Hokka
HUKNE Tıb: Şırınga * Şırınga edilen ilâç
HUKUK (Hakk C) Haklar * İnsanın cemiyet hayatında riâyet etmesi lâzım gelen kaideler, esaslar, yâni; şer´i ve adli hükümler Haklıyı haksızdan ayıran kaideler * Şeriat kitablarında yazılı olan haklar, kanunlar ve kaideler * Üniversitenin hukuk tahsili yaptıran kısmı * Hukuk Fakültesi
HUKUK-U CEZAİYYE Ceza hukuku
HUKUK-U GAYR-İ MEKTUBE Kanunlarda mevcud olmayan örf ü âdet ve teâmül kabilinden olan haklar
HUKUK-U İBAD Fık: Akidler ve muamelelerle alâkalı hukuk İnsanlarla olan muamelelerimizdeki haklar Ferde ait olan hususi haklar (Bak: Musibet-i amme)
HUKUK-U İSLÂMİYE İslâm hukuku(1937 senesinde "Lâhey"de ikinci defa olarak toplanan bir hukuk konferansına vaki olan dâvete mebni Mısır Cami-ül Ezher´i heyet-i ilmiyesi nâmına, iki İslâm âlimi de iştirak etmiş idi Ezher mümessilleri, bu konferansta iki esaslı mevzu hakkında mütalaada bulunmuştur Bu mevzulardan biri: "Şeriat-ı İslâmiye: İslâm hukuku nazarında medenî ve cinaî mes´uliyetler"; diğeri de "İslâm hukukuyla Roma kanunları arasında bir alâka olup olmaması ve İslâm hukukunun Roma kanunlarından müteessir olduğuna dair bazı müsteşriklerin zuumlarını red mes´elesi" idiEzher mümessillerinin mütalaaları, İslâm hukukunun yüksekliği ve içtimaî hayatı en mükemmel bir surette mütekeffil bulunması hususunda konferanstaki Avrupa´lı âzanın takdirlerini celb etmiş, bunun neticesinde konferansın bütün âzası, rey birliğiyle aşağıdaki maddeleri karar altına almışlardır:1- Şeriat-ı İslâmiye (İslâm Hukuku), umumi hukukun (mukayeseli hukukun) kaynaklarından biridir2- İslâm hukuku canlıdır, tekâmüle salihtir3- İslâm hukuku, bizatihâ kaimdir, başkalarından alınmış değildir4- Birinci mevzu (Yani: İslâm hukukundaki mes´uliyet bahsi) Konferansın siciline Arapça ile tescil edilecektir Bu, kendisine müracaat edilmek için hazırlanan mecmua-i ilmiyede de nazara alınacaktır5- Arapça, konferansta istimâl edilecek ve müstakbel devrelerde de buna devam edilmesi tavsiye olunacaktırVelhasıl: İslâm hukukunun bu müstakil, yüksek mahiyeti; onu güzelce tetkik eden zatlar tarafından her zaman itiraf edilmektedir Ancak şunu da ilâve edelim ki: İslâm hukuku, kudsi ve istisnai bir mahiyeti haizdir; bunun başka hukuk müesseselerinden istifade etmiş olması düşünülemez Fakat Avrupa hukuku, ale-l-ıtlak İslâm fıkhından ve bilhassa Endülüsde ve Afrikada ziyade intişarı cihetiyle Maliki fıkhından pek çok müstefid olmuştur (Ist Fık K)
HUKUK-U MEDENÎ Umumi mânada: Temel hak ve hürriyetler ve medeni haklar Avrupaî mânada ise: Lâik hukuk sistemi, medeni hukuk
HUKUK-U MEKTUBE Kanunlarda yazılı olan haklar
HUKUK-U MEVZUA Konulmuş kanunların meydana getirdiği hukuk
HUKUK-U MİLEL Beynelmilel hukuk Milletlerarası hukuk
HUKUK-U SİYÂSİYYE Siyasi haklar Memleket idâresini ve halkın hakkını tanıyan hükümlerin tamamı
HUKUK-U TABİİYYE İnsanın fıtratında bilkuvve mevcut olup, hak ile bâtılı, iyi ve fenayı bildiren ve insanların toplu bir şeklide yaşamalarını mümkün kılan hükümler
HUKUK-U TEAMÜLİYYE Memleketin ahlâkını ve âdatını bildiren örf mânasında kullanılır
HUKUK-U UMUMİYYE Cemiyetin bütün fertlerine şâmil olan haklar (Mülkiyet hakkı, iştirak hakkı vs gibi)
HUKUK-U ZEVCİYE Karı ile kocanın birbirlerine karşı hâiz olduğu haklar Aile hukuku
HUKUKÇU Hukuk mütehassısı Hukuku meslek edinen kimse Avukat, müdde-i umumi "savcı" ve hâkim
HUKUKÎ (Hukukiyye) Hukuka ait, hukuk işleriyle alâkalı
HUKUKİYYAT Hukuk bilgisi
HUKUKPERVER f Geçmişi unutmayan, haklara hürmetkâr kimse Vefalı ve sâdık dost
HUKUKŞİNAS Hukukçu, hukuk ilmini bilen * Vefâlı kimse Sâdık dost
HUKUKULLAH Fık: İbadetler ve İlâhî cezalar, ukubetlerle alâkalı haklar * Hukukullah umuma taalluk edip, yalnız bir şahsa âid olmayan ahkâm demektir Bunlar hukuk-u umumiyeden ibarettir Cenab-ı Hakk´a izafesi, tazim ve ehemmiyetine işaret içindir (THL)(Nasıl "Hukuk-u Şahsiye" ve bir nevi "Hukukullah" sayılan "Hukuk-u Umumiye" namiyle iki nevi hukuk var Öyle de: Mesail-i şer´iyede bir kısım mesâil, eşhasa taalluk eder; bir kısım, umuma, umumiyet itibariyle taalluk eder ki; onlara "Şeâir-i İslâmiye" tabir edilir Bu şeâirin umuma taalluku cihetiyle umum onda, hissedardır Umumun rızası olmazsa; onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür O şeâirin en cüz´isi (sünnet kabilinden bir mes´elesi) en büyük bir mes´ele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâma taalluk ettiği gibi, Asr-ı Saâdetten şimdiye kadar bütün eâzım-ı İslâm´ın bağlandığı o nurani zincirleri koparmağa, tahrib ve tahrif etmeye çalışanlar ve yardım edenler, düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hatâya düşüyorlar Ve zerre miktar şuurları varsa, titresinler! M)
HUL (Hâyil C) Bela Zahmet * Mukabele etmek, karşılık vermek
HULA´ Büyük emir (iş)
HULABİS İnce ses
HULAK Boğaz ağrısı
HULALET Samimi dostluk arkadaşlık
HULAM (HULLÂN) Kurban olmayan küçük oğlak
HULASA Bir şeyin, bir bahsin özü Kısaca esası
HULASA-İ KELÂM Sözün hülâsası Sözün özü
HULASAT-ÜL HULASA Hulâsanın hulâsası Özünün özü * Ayet-ül Kübrâ Risâlesinin hülâsası
HULASATEN Kısaca, özet olarak, hülâsa olarak, muhtasaran
HULAVE (C: Halâvi) Kafanın ortası
HULB Domuz kılı Kalın kıl Yele kılı * Kıldan yapılmış kalem, kıl fırça
HULB Kuyu dibinde olan balçık * Ağaç dibinden çıkan budağın yaprağı * Lif
HULBE Hububattan olan böy
HULBE (C: Huleb) Liften yapılan urgan
HULC Küçük gemi
HULD Ebedilik Sonu olmayan Sonu olmamak
HULDE Köstebek
HULDZAR f Cennet
HULEB Bozrak bir ot ki, yer üzerine yayılır, sapı olmaz; yaprağını koparsalar sütü akar ve ekseriyâ geyik yer
HULEFÂ (Halife C) Halifeler (Bak: Halife)
HULEFÂ-İ AKLÂM Kalem memurları
HULEFÂ-İ ERBAA (Hulefa-i Râşidîn) (Bak: Çâr-yâr)
HULEFÂ-İ MEHDİYYÎN Mehdi olan halifeler Yani âhir zamanda gelen büyük mehdinin bazı vâsıflarına sahib olan halifeler (Bak: Mehdi)(Hz Mehdi´ye dair muhtelif rivayetler var Tafsilat ve tasvirat başka başkadır Resul-i Ekrem (ASM) vahye istinaden herbir asırda kuvve-i mâneviye-i ehl-i imanı muhafaza etmek için, hem dehşetli hadiselerde ye´se düşmemek için, hem âlem-i islâmiyetin bir silsile-i nuraniyesi olan Al-i Beytine ehl-i imanı manevi rabt etmek için Mehdi´yi haber vermiş Ahirzamanda gelen Mehdi gibi her bir asır, Âl-i Beyt´ten bir nevi mehdi belki mehdiler bulmuş Hattâ Âl-i Beyt´ten ma´dud olan Abbasiye hulefasından Büyük Mehdi´nin çok evsafına cami´ bir Mehdi bulmuş İşte Büyük Mehdi´den evvel gelen emsalleri nümuneleri olan hulefa-i mehdiyyîn ve aktâb-ı mehdiyyîn evsafları, asıl mehdinin evsafına karışmış ve ondan rivayetler ihtilafa düşmüş M)
HULEFÂ-İ SELÂSE Üç halife: Hz Ebu Bekir, Hz Ömer, Hz Osman (RAnhüm)
HULEKE Kum içinde olan küçük bir hayvan
HULEL (Hulle C) Elbiseler
HULEL-İ FÂHİRE Kıymetli, şaşaalı, parlak elbiseler
HULEYFE Medine ehlinin ihramlandığı yer
HULEYKA´ At burnu
HULEYME (C: Huleymât) Memecik * Ciltte, bilhassa dil üzerinde bulunan küçük kabarcıkların beheri
HULF Ahdinde durmamak Ahdini bozmak Sözde durmamak * Nakz
HULF-ÜL VA´D Ahdinden dönmek Verdiği sözü yerine getirmemek
HULF-ÜL VAÎD Va´dedilmiş azabı yapmamak, cezâyı yerine getirmemek (Cenâb-ı Hak kendine isyan edenlerin, günahta devam edenlerin cehenneme gideceklerini beyan ediyor, tehdid ediyor, vaid ile beyanda bulunuyor Affetmediği takdirde bu vaidinden dönmesi, aslâ adâletine yakışmaz, muhâldir)
HULFETMEK Sözünde durmamakHULİYY : (C: Huliyyât) Altun, gümüş, elmas, zümrüt, vs gibi süs eşyası Mücevher
HULK Huy Ahlâk Tabiat Yaratılıştan olan haslet Seciyye Cibilliyet * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller
HULKAN Huy ve tabiatça Ahlâk cihetiyle
HULKÎ Huy ile, hulk ile alâkalı ve hulka müteallik
HULKUM İnsan veya hayvan boğazı Ağızdan mideye giden yol
HULL (HİLL) Dost
HULLAN (Halil C) Sâdık dostlar, arkadaşlar
HULLE Ağır, pahalı * Belden aşağı ve belden yukarı olan iki parçadan ibâret olan elbise * Cennet elbisesi * Fık: Üç defa kocasının boşadığı bir kadının dördüncü defa eski kocasına nikâh düşebilmesi için başka birine nikâhlanması Müslim bir erkek karısını üç talak ile boşarsa, bu kadın ile tekrar nikahlanması haram olur Ancak kadın, başka bir erkek ile evlenir ve onunla da anlaşamaz ve boşanıp ayrılsalar, bu halde isterlerse ilk evlilik haline dönebilirler Fakat üç talak ile boşananlar tekrar nikâhlanmaları için şer´î imkân yok denecek kadar zayıf olduğundan başka hileli yollara gitmeleri haramdır (Hak Dini Kur´an Dili, Cilt : 2, sh: 788)
HULLE (C: Hılâl) Dostluk
HULLEB Yağmursuz bulut
HULLEBAF f Terzi
HULLEDALLAH Allah dâim ve bâki etsin
HULLET (C: Hulel) İçten, samimi sevgi Dostluk Muhabbet Haslet
HULLİYYAT (Hulliyy C) Pırlanta, altun, gümüş gibi süs eşyaları
HULM Rüya, hülya * İhtilâm olmak Açık saçık rüya * Akıl
HULM Geyiğin yataklandığı yer
HULSE Kapmak * Karışmak * Fırsat
HULTA Ortaklık, şirket
HULU Hali olmak
HULUC Ayrılmak * Çekilmek * Yavrusu ayrıldığında sütü az olan deve
HULUD Ebedilik Devam üzere olmak Bir şey aslî hâleti üzere dâim olmak
HULUK Huy Tabiat Ahlâk
HULUK-İ AZÎM Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) mübarek huyları
HULUKA (C: Ahlâk-Halkân) Eski olmak
HULUL Girme Dâhil olma İçine gizlice giriş * Birinin veya birkaç kimsenin sevgi veya itimadını kazanmak, içlerine onlardan görünüp girmek * Halletmek * Vuku´ bulmak Zuhur etmek * Gelip çatmak * Bir menzile inmek * Kim: Bazı akıcı cisimlerin vücud mesâmâtından kolaylıkla geçebilmesi ve bu esâsa dayanan kimya tahlil usulü * Fiz: Mesamatı olan bir perde ile ayrılan iki akıcı cisimde mevcut bazı maddelerin birinden diğerine geçmesi hâdisesi ki, barsaklarda olan imtisas bu tarzdadır
HULUL-İ RAMAZAN Ramazan ayının gelmesi
HULUL-İ ŞİTA Kış mevsiminin gelmesi
HULULE Dostluk
HULUS Hâlislik Saflık * Samimiyet Hâlis dostluk İçden davranmak Her hayırlı işi ve ameli Allah rızâsını niyet ederek yapmak
HULUS-İ KALB Kalbden, gönülden, içten samimiyet
HULUS-İ NİYET Niyetin hâlis olması
HULUSİ Samimi, candan Hâlis ve içi temiz olan
HULUSİYYET Hâlislik Samimi dostluk
HULUSKÂR f Bir insana karşı samimi muhabbeti olan * Dalkavuk Menfaati için sevgi ve iyi muamele gösteren
HULUSKÂRÂNE f Samimi muhabbet ve sevgi ile * İkiyüzlülükle, dalkavuklukla
HULUSNAME f Yalnız muhabbet, alâka ve bağlılığı göstermek üzere sunulan mektub
HULUVV Boş olmak, hâlî oluş Boşluk Boşta olmak * Huk: Tarafların anlaşarak evlilik hayatlarına son vermeleri * Huk: Bir gayr-i menkulün, muayyen bir bedel ile kiralanmış olmasından doğan kiracılık hakkı ve menfaati * Hava parası adıyla verilen meblağ
HULÜC Çok yeyici, fazla yiyen
HULÜM (C: Ahlâm) Düş, rüyâ (Rüyâ tâbiri iyilerinde; hülm tâbiri kötülerinde kullanılır) * İhtilam olmak * Akıl
HULV Tatlı * Hoş ve güzel İyi
HULVAN Bir kimsenin hizmeti karşılığında, ücretinin haricinde verilen şey * Kızın mihrinden, kişinin kendisi için aldığı miktar * Vermek, bahşetmek * Bir belde ismi
HULVİYYAT Tatlı yemekler Şekerlemeler Tatlı şeyler
HULYA f Kuruntu Hayal Vehim Olmıyan bir şeyi düşünerek yaşamak Akıldan geçen ve matmah-ı nazar olan husus
HULYA-Yİ HAZİN Hazin hülya
HUM f Küp * Şarap küpü İçine şarap doldurulan küp
HUMAHİN Yüzük yapılan bir cins siyah taş
HUMAK Kabarcık gibi bir şeydir ve insana ârız olur
HUMAKA Akıl azlığı, ahmaklık
HUMAKÎ (Ahmak C) Ahmaklar, salaklar
HUMAL Aksaklık
HUMAME Süprüntü
HUMANİZM (Bak: Hümanizm)
HUMAR Sarhoşluk veren ve haram olan içkiden sonra gelen baş ağrısı * Sersemlik * Bir şeyin acısı burnundan gelmesi
HUMAR-ÂLUD f Süzgün ve baygın göz * Kendinden geçmiş, şaşkın
HUMARİS Sağlam, şiddetli, katı
HUMASÎ Arabçada: Aslî harfleri, yani kök harfleri beş adet olan kelime * Beşe mensub * Beşli
HUMAŞE Diyeti bilinmeyen cinayet
HUMAT (Hâmî C) Himaye edenler, koruyanlar
HUMAYUN (Bak: Hümâyun)
HUMAZ Kırmızı çiçeği olan bir bitki çeşidi * Kuzu kulağı
HUMBARA f Küçük küp * Ask: Demir veya tunçtan dökülmüş, içi boş ve yuvarlak olarak yapılan ve içine patlayıcı maddeler doldurularak havan topu veya elle atılan harp aleti Havan topu ile atılana havan humbarası, elle atılana da el humbarası denirdi * Para biriktirmek için kullanılan toprak veya madenden yapılan, bir tarafında para sığacak kadar yarığı bulunan kap Kumbara
HUMBARACI Ask: Yeniçeri teşkilâtı zamanındaki topçu eri Bu teşkilâtın mensubları havan toplarıyla humbara attıkları için bu adı almışlardı
HUMBARAHANE Humbara yapılan beylik fabrika * Tar: Humbaracılar kışlası
HUMÇE f Küçük küp
HUMEKA (Hamik C) Ahmak, sersem
HUMEME (C: Humem) Kömür * Kara kül * Her ateşte yanan nesne
HUMEVÎ Tıb : Sıtmaya ait
HUMEYYA şiddet
HUMHANE f Meyhane * Şarap küplerinin konulduğu yer * Tas: Âşığın kalbi
HUMK Ahmaklık Bön olmak Aklı az olmak
HUML Kaçmak * Korkmak
HUMMA Ateşli hastalık Sıtma
HUMMALI Ateşli, kızgın * Çok faaliyetli Hararetli
HUMMAZ Kuzu kulağı
HUMME Tamam oldu (meâlinde fiil)
HUMMERE (C: Hummer) Kaya kuşu denilen başı kızılca serçe gibi bir kuş
HUMMİSA (C: Hummis) Nohut
HUMMUS Nohut
HUMRAN (Ahmer C) Kırmızılar
HUMRE (C: Humur) Küçük seccade * Namaz kılacak yer * Küçük hasır parçası * Güzelleşmek için kadınların yüzlerine sürdükleri şey
HUMRET Kırmızılık Kızıllık Masumane şefkat
HUMRET-İ HİCÂB Hayâdan, utanmaktan hâsıl olan kırmızılık
HUMRET-İ ŞAFAK Şafak kırmızılığı, şafak kızıllığı
HUMS Beş bölükten birisi Beşte bir
HUMS-İ ÖŞR Onda birin beşte biri Yani, bir şeyin ellide biri
HUMSA Boş böğürlü ve ince karınlı olmak
HUMSE Hürmet
HUMTANE Kadının kaynanası
HUMUD Düşme Zayıflama * Sâkin olmak Soğumak Ateş sönmiyerek alevi azalmak * Bayılmak ve kendini kaybetmek * Ne helâle, ne de harama iştihası olmamak
HUMUL Mahfe taşıyan deve * (Haml C) Yükler
HUMUL Bir kimsenin adı sanı batma, ünü ünvanı kaybolma
HUMUZA Ekşilik
HUMUZAT Ekşi şeyler
HUMUZET Ekşilik Kekrelik
HUMUZİYET Ekşilik Kekrelik
HUMVE şiddet * Suret
HUN Hor ve zelil olmak
HUN f Kan, dem * Öç, intikam, öldürme
HUN-İ CÂN şarap
HUN´A şekk, şüphe, zan * Töhmet
HUN-AB(E) f Sulu kan, kanlı su, su ile karışık kan * Mc: Kanlı gözyaşı
HUNABİS(E) Arslan * Zâlim ve kötü kimse
HUNAK (C: Havânik) Boğazda olan şiş
HUN-ALUD(E) f Kana bulanmış
HUNAN Kuşların boğazında olan bir hastalık
HUN-AŞAM f Kan içici, kan içen
HUNAT´E Kalın, yassı nesne
HUNAYİS Çirkin
HUNBAHA f Kan bahası, diyet
HUNBAR f Kan yağdıran, kan yağdırıcı
HUNCUR (C: Hanâcir) Sütlü deve
HUNCUR Boğazın başı
HUNÇEGÂN f Kendisinden kan akan
HUNDURE Göz bebeği
HUNEFA (Hanîf C) Allahın birliğine inananlar (Bak: Hanîf)
HUNEFŞAN f Kan saçan, kan serpen
HUNEYN Mekke-i Mükerremeye üç mil mesafede ve Mekke ile Taif arasında bir vâdinin adı
HUNEYN VAK´ASI Hicretin sekizinci senesinde şirkten kurtulmamış bazı Arap kabileleri Mekkeyi geri almak maksadıyla hücum ettikleri zaman burada müslüman askerlere karşı gelerek başlangıçta galip gibi görünmüşlerse de daha sonra galebe ve zafer, İslâm askerlerine nasib olmuştur Bu muhârebede Sahabe-i kiramdan birçok zatlar şehid olmuşlardır (Bak: Uhud)(Eğer denilirse: Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, madem Habib-ü Rabb-il-Âlemin´dir Hem elindeki hak ve lisanındaki hakikattır Ve ordusundaki askerlerin bir kısmı melâikedir Ve bir avuç su ile bir orduyu sular Ve dört avuç buğday ve bir oğlağın etiyle bin adamı doyuracak bir ziyafet verir Ve küffar ordusunun gözlerine bir avuç toprak atmakla o bir avuç topraktan her küffârın gözüne bir avuç toprak girmesiyle onları kaçırır Ve daha bunun gibi bin mu´cizat sahibi olan bir Kumandan-ı Rabbâni, nasıl oluyor Uhud´un nihayetinde ve Huneyn´in bidayetinde mağlup oluyor Elcevab: Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere mukteda ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir Tâ ki, o nev-i insanî, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyedeki düsturları ondan öğrensin ve Hakim-i Zülkemâlin kavânin-i meşietine itaate alışsınlar ve desâtir-i hikmetine tevfik-i hareket etsinler Eğer Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyesinde daima harikulâdelere ve mu´cizelere istinad etseydi, o vakit İmam-ı Mutlak ve Rehber-i Ekber olamazdıİşte bu sır içindir ki, yalnız davasını tasdik ettirmek için arasıra indel-hâce, münkirlerin inkârını kırmak için mu´cizeler gösterirdi Sair vakitlerde nasılki herkesten ziyade evâmir-i İlâhiyyeye itaat etmiştir Öyle de: Hikmet-i Rabbaniye ile ve meşiet-i Sübhaniye ile te´sis edilen Âdetullah kavaninine herkesten ziyade müraat ve itaat ederdi Düşmana karşı zırh giyerdi, "Sipere giriniz!" emrederdi Yara alırdı, zahmet çekerdi Tâ tamamiyle hikmet-i İlâhiyye kanununa ve kâinattaki şeriat-ı fıtriye-i kübrâya müraat ve itaati göstersin L)
HUNFEŞAN f Kan saçan, kan serpen
HUNHAH f İntikam alıcı, öç alıcı, kan isteyen
HUNHAR f Kan içici Zâlim Kan akıtan Öldüren, öldürücü
HUNHARANE f Kan içercesine Çok zâlimce Öldürerek
HUNÎ f Kanlı, kan dökmeye meyilli
HUNİ yun Dar ağızlı kaplara sıvı dökmeye yarayan; ve yukarı kısmı genişçe, aşağı kısmı dar olan âlet
HUNÎN f Kana bulanmış, kanlı
HUNKÂR f (Bak: Hünkâr)
HUNKE Tecrübe etmek, denemek, sınamak
HUNNAK Tıb: Boğaz hastalıkları
HUNNE Sözü burun içinden söylemek
HUNNES-KÜNNES Hunnes, Hânis´in; Künnes de Kânis´in çoğuludur Kânis, süpüren mânasınadır Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir (Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs, Neptün)
HUNPAŞ f Kan döken, kan saçan
HUNRÎZ f Kan dökücü, kan döken, kan akıtan
HUNSA Hem erkek, hem de dişi olan * Erkeklik ve dişilik alâmetlerini birlikte taşıyan bitki
HUNTUF Sakalını yolan
HUNU´ Horluk, zelillik, alçaklık
HUNUS Rücu etmek, vazgeçmek, geri dönmek * Örtülü olmak * Tehir etmek, sonraya bırakmak
HUNUT Mumyalama * Bir ölünün uzun zaman çürüyüp kokmaması için kullanılan eczalar
HUNUZ Kokup fenâ olmak
HUNÜK f Ne güzel! Ne hoş! Ne mutlu!
HUNYÂ f Şarkı söyleme
HUNYÂGER f Şarkı söyleyen, şarkıcı
HUNZUB Şişman gövdeli, boş konuşan kadın
HUNZUL Uzun boynuz * Uzun zeker
HUNZUVANE Kin tutmak * Büyüklenmek, kibirlenmek
HUNZÜB (C: Hanâzıb) Erkek çekirge
HUNZÜBA´ Kuru * Yellengen böceği

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HUR Noksan, eksik
HUR´ (C: Hurü´) Kuş tersi, necis
HUR f Güneş, şems
HUR f Güneş * Yiyecek şey
HUR f Güneş, şems
HUR (Ahver C) Ahu gözlüler Gözleri iri ve siyah kısmı pek siyah; beyaz kısmı pek beyaz olan kızlar * Cennet kızları, huriler
HUR-İ ÎN Cennet´te âhu gözlü çok güzel kızlar (Bak: Huri)
HURA´ Devenin delirmesi
HURAC Tıb: Bedenin çeşitli yerlerinde çıkan çıbanlar
HURACE Çıban * İrinlenme
HURAFAT (Hurafe C) Aslı esası olmayan, bâtıl rivayetler Bâtıl inanışlar Hurafeler
HURAFE Uydurma, bâtıl inanış Masal Efsane Yalan hikâye
HURAFE-VARÎ f Hurafeye benzer Hurafe gibi uydurulmuş
HURAK(A) Kav dedikleri nesne * Tuzluk
HURAN (Hur C) f İri gözlü * Cennet kızları
HURAŞE Ufak parça, küçük şey
HURBE (C: Hureb) Kalça kemiğinin deliği * Her yuvarlak delik
HURC Meşinden veya çadır bezi gibi şeylerden yapılmış büyük heybe ve sandık Meşinden yapılan bu heybe ve sandıklar arka taraflarındaki meşin kollarla hayvanların semerine bağlanır ve iki hurc bir hayvana yüklenirdi Eski zamanın uzun yolculuklarında kullanılırdı Eskiden İstanbulun meşhur yangınlarında en lüzumlu eşyayı içlerine doldurup pencereden atmak suretiyle kurtarma işlerinde kullanılmak üzere konaklarda da bulundurulurdu (OTDS)
HURC Uzun dişi deve
HURCÜL Uzun
HURD f Küçük Ufak İnce * Kırık * Ehemmiyetsiz, önemsiz
HURD (Hurdenî) f Yiyecek, azık
HURD U HÂB Yiyecek ve uyku
HURDA (Bak: Hurde)
HURDE f Bir şeyin küçüğü, ufağı * Ufak şey, ufak parça Ufak ve kırıntıdan ibaret olan * Pek ince ve küçük
HURDE-HÂŞ f Param parça, kırık dökük
HURDE f Yenilmiş
HURDEBÎN (Hurde-bîn) Mikroskop Çok küçük, ufak şeyleri, mikropları gösteren âlet
HURDE-BÎNANE İnceden inceye Kılı kırk yararak
HURDE-BÎNÎ Gözle görülmeyecek derecede küçük Mikroskopik(Gözle görülmeyen hurdebinî bir hayvanın ne kadar keskin duyguları var ki, arkadaşının sesini işitir, rızkını görür, gayet hassas ve keskin hisleri vardır Şu hâl gösteriyor ki; maddenin küçülüp inceleşmesi nisbetinde âsar-ı hayat tezayüd ediyor, nur-u ruh teşeddüd ediyor Güya madde inceleştikçe, bizim maddiyatımızdan uzaklaştıkça ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine yaklaşıyor gibi hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetli tecelli ediyor İşte hiç mümkün müdür ki; bu madde perdesinde bu kadar hayat ve şuur ve ruhun tereşşuhatı bulunsun; o perde altında olan âlem-i bâtın ziruh ve zişuurlarla dolu olmasınS)
HURDEDAN f Nükteleri ve incelikleri anlayan, bilen
HURDEDANÎ f Nükte ve inceliği anlıyan, dikkatli kimse
HURDEFURUŞ f Ufak tefek şeyler satan kimse
HURDEGİR f Sözün içinde tenkid edilecek noksan arayan
HURDENGÂH f Yemek odası
HURDENÎ f Yiyecek şey
HURDEŞİNAS f Dikkatli İncelikleri ve nükteleri anlayan
HURDE TEZYİNAT Tezhibde küçük süsleme motiflerine verilen genel isim
HURDEVAT f Kırık dökük, eski püskü şeyler, öteberi Hırdavat
HURDSAL f Genç Yaşı küçük
HURD Ü MÜRD f Parça parça Ufak tefek kimse
HURF Üzerlik tohumu
HURFE Mahrumiyet, mahrumluk Bedbaht oluş
HURFE Bir yere toplanmış yemiş * Baklet-ül hamkâ otu
HURFET-ÜL CENNET Cennet bahçesi
HURİ (Ahver ve Havrâ kelimelerinin C) Ahu gözlüler Gözlerinin akı karasından çok olan, pek güzel ve güzellikleri tarif ve tavsif edilemiyecek derecede güzel olan Cennet kızları (Bak: Hur - Hur-i în) (Sual: Ehadiste denilmiş: "Huriler yetmiş hulleyi giydikleri halde, bacaklarının kemiklerindeki ilikleri görünüyor" Bu ne demektir Ne mânası var Nasıl güzelliktir Elcevab: Mânası pek güzeldir ve güzelliği pek şirindir Şöyle ki: Şu çirkin, ölü, câmid ve çoğu kışır olan dünyada; hüsün ve cemal, yalnız göze güzel görünüp, ülfete mâni olmazsa, yeter Halbuki: Güzel, hayatdar, revnakdar, bütün kışırsız lüb ve kabuksuz iç olan cennette; göz gibi bütün insanın duyguları, lâtifeleri cins-i lâtif olan hurilerden ve huriler gibi ve daha güzel, dünyadan gelme, Cennet´teki nisâ-i dünyeviyeden ayrı ayrı hisse-i zevklerini, çeşit çeşit lezzetlerini almak isterler Demek, en yukarı hullenin güzelliğinden tut, tâ kemik içindeki iliklere kadar, birer hissin birer lâtifenin medar-ı zevki olduğunu hadis işaret ediyor Evet, "Hurilerin yetmiş hulleyi giymeleri ve bacaklarındaki kemiklerin ilikleri görünmesi" tâbiriyle hadis-i şerif işaret ediyor ki: İnsanın her ne kadar hüsün perver ve zevk-perest ve zinete meftun ve cemale müştak duyguları ve hassaları ve kuvaları ve lâtifeleri varsa, umumunu memnun edip doyuracak ve herbirisini ayrı ayrı okşayıp mes´ud edecek, maddi ve mânevi her nevi zinet ve hüsn-ü cemale huriler câmidirler Demek, huriler Cennet´in aksam-ı zinetinden yetmiş tarzını, bir tek cinsten olmadığından birbirini setretmiyecek surette giydikleri gibi; kendi vücudlarından ve nefis ve cisimlerinden, belki yetmiş mertebeden ziyade ayrı ayrı hüsün ve cemalin aksamını gösteriyorlar S)
HURİYE Huri gibi
HURK Akılsız, bilmezlik * Dehşet, şiddet
HURKA Yanmak * Hararet * Yanık çıban
HURKAT Cehalet, câhillik, akılsızlık, bilmezlik
HURKAT Yangın Yanma Yanıklık * Bir nevi çıban
HURKUF Zayıf davar
HURKUS Pire gibi bir böcek (Az olarak kanatlanır uçar)
HURLİKA f Çok güzel, huri yüzlü
HURMA f Bir sıcak iklim meyvesi * Hurma şeklinde yapılan hamur tatlısı
HURMAT (Huremât - Hurumât) Haramlar Dinin, yapılmasını menettiği şeyler İşlenmesi günah olan işler
HURMET (Bak: Hürmet)
HURNUB Keçiboynuzu dedikleri yemiş
HURPEYKER f Huri yüzlü
HURRAS (Hâris C) Muhafızlar, bekçiler, nöbetçiler
HURRE (C: Harâyir) İyi * Câriye olmayan kadın
HURREM f Sevinçli Mesrur Şen Ferahlık veren Taze ve hoş Güler yüzlü
HURREMGÂH f Kalbi ferahlandıran yer
HURREMÎ f Mesruriyet, sevinç, sürurlu ve sevinçli olma
HURS(A) Hurma budağı * Şey
HURS (HIRS) (C: Hursân) Altından ve gümüşten olan halka * Kulağa taktıkları küçük halka
HURS(E) Çocuk doğuşunda yapılan yemek
HURSEND f Kısmetine râzı olan, kanaatkâr, tokgözlü
HURSENDANE f Kanaatkârâne, tokgözlülükle
HURSENDÎ f Tokgözlülük, kanaat edicilik Göz tokluğu
HURSÎ Ev eşyası * Her nesnenin fenâsı
HURSÎS Metâ, mal Kumaş
HURŞÎD f Güneş Afitab Hur Mihr şems
HURŞUN (C: Harâşın) Ufacık bıtırak (Davarların tüyüne yapışır)
HURT (C: Hurut-Ahrât) Balta İğne deliği, balta deliği, kulak deliği
HURTUM (C: Harâtim) Burun * şarap
HURU´ Tanelerinden hintyağı çıkartılan ağaç * Sütleğen otu * Yumuşak ot
HURUB (Harb C) Harpler, savaşlar, muharebeler
HURUB Keçiboynuzu adı verilen yemiş
HURUC Çıkma Dışarı çıkma, çıkış * Ayaklanma, isyan etmek
HURUC-İ BİSUN´İHİ Namazdan kendi isteği ile çıkmak
HURUC-İ FÂHİŞ Haddini aşmak * Büyük isyan hareketinde bulunmak
HURUC ALESSULTAN Meşru hükümete karşı kıyam ve isyan etme
HURUF (Harf C) Harfler İsim ve fiil olmayan kelimeler (Bak: Harf)
HURUF-U ÂLİYAT Tas: Gayb ve gaybîlikte olan Cenab-ı Hakka mahsus şuunat
HURUF-U ASLİYE (Bak: Harf-i aslî)
HURUF-U CÂZİME Cezmeden harfler: lem, lemmâ, lâm-ül-emir, lâ-ün-nâhiye (nehyeden lâ edatı) Şart edatları da câzimdir (Bak: Câzim)
HURUF-U CERRE (Bak: Harf-i Cer)
HURUF-U HALK Sesi boğazdan çıkan harfler (Hâ, hı, ayn, gayn, he, hemze gibi)
HURUF-U HECÂ Alfabe sırasına göre dizili harfler * Kelimelerdeki harflere ayrıca ses katan elif, vav, he, yâ harfleri
HURUF-U İMLÂ Gr: Sesli harfler (A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü, harfleri)
HURUF-U İTBAK Gr: İtbak harfleri (Bak: İtbak)
HURUF-U KAMERİYE Gr: Arapçada kelimenin başında harf-i tarif olduğu vakit, harf-i tarifin lâmı okunan harfler Meselâ: El-Kamer, El-İnsân, El-Bedi´ kelimelerinde olduğu gibi Burada kelime başında "kaf, elif, bâ" harfleri kameriyeden olduğu için aynen okunuyor (Bunlar: Elif, bâ, cim, hı, hâ, ayın, gayn, fe, kaf, kef, mim, vav, he, yâ harfleridir)
HURUF-U LEYYİN "Vav, ayn ve elif" harfleri (Bak: Lîn)
HURUF-U MECHURE Cehr ile okunan harfler (Zı, lâm, kaf, vav, ra, bâ, dad, hemze, zel, gayın, ze, elif, cim, nun, dal, mim, tı, yâ, ayın)
HURUF-U MU´CEME (MENKUTA) Gr: Kur´an-ı Kerim harflerindeki noktalı harfler
HURUF-UL MUKATTAA Gr: Kur´an-ı Kerim´de sure başlarında bulunan, kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı hafler Elif Lâm Mim, Yâ Sin, Elif Lâm Râ gibi Bunlar İlahî birer şifre olup, mânalarını anlayanlar Resul-ü Ekrem (ASM) ve O´nun vârisleridir
HURUF-U MUNFASILA Gr: Kendisinden sonra gelen harflere bitişmeyen (vav, rı, dal, hemze, ze, zel) gibi harfler
HURUF-U MUTTASILA Gr: Kendisinden sonra gelen harflerle bitişip yazılan harfler
HURUF-U MÜSTA´LİYE Tecvidde: Harf ağızdan çıkarken dilin üst damağa yapışması halinde veya üst damağa doğru gitmesiyle çıkan harfler: Kaf, tı, zı, dat, hı, sad, ayın, gayın, Bu harflerin mukabili "istifâle" harfleridir
HURUF-U NÂSİBE Gr: Muzari (geniş zaman) fiilinin başına getirildiğinde o fiili nasbeden harfler (En), (Len), (İzen), (Key) harfleri gibi
HURUF-U ŞARTİYE (Bak: Şart edatları)
HURUF-U ŞEDİDE (Bak: şiddet)
HURUF-U ŞEFE Dudaktan çıkan harfler "Be, Fe, Mim" gibi
HURUF-U ŞEMSİYE Gr: "El" harf-i tarifinin "lâm" harfi ile yan yana geldiğinde, kendisi okunmayıp "Lâm" harfine kalboluyorsa, o harflere "huruf-u şemsiye" harfleri denir (Te, se, dal, zel, rı, ze, sin, şın, sad, dat, tı, zı, lem, nun harfleri) Meselâ: El-turab yazılıyor, etturab okunuyor El-şems yazılıyor, eşşems okunuyor El-Duâ, Edduâ okunuyor
HURUFAT (Harf C) Harfler Matbaada kullanılan dökme harfler
HURUFİYE Fazlullah-ı Hurufi adında birinin kurduğu bâtıl bir meslektir Harflerden kendilerince manalar çıkarıp, dine aykırı iddiaları olan bir dalâlet fırkasıdır
HURUM İhram
HURUR Düşmek, sukut
HURUS f Horoz
HURUŞ f Coşma Gürültü şamata Telâş
HURUŞAN f Çağlıyarak, coşarak, * Coşan, çağlayan
HURY Değirmen deliği
HURZ Oranlamak, yâni tahminle bir şeyin miktarını söylemek
HURZE (C: Hurez) Dikiş
HUS Bir kavim üzerine nâzil olan umur
HUS Dikmek * Darlık vermek * İki şeyi bir araya getirmek
HUSA Hurma yaprağı
HUSA (Husye C) Erkeklik bezleri, hayalar
HUSAF Hasad, hasad mevsimi * Ekin biçme
HUSAFE Düşmanlık, adavet Gizli kin, hased
HUSAKE Düşmanlık, adavet Hased, gizli kin
HUSALE Kırıntı, ufalanmış şey
HUSALE Harman yerinde arta kalan tane
HUSAM Keskin kılıç
HUSAME Keskinlik
HUSARE Arpa, buğday ve pirinç gibi hububâtın kabuğundan düşen parçalar * Her kabuklu nesnenin, kabuğundan ayrılıp temizlenmesi * Şirâ sıkıntısı * Her nesnenin fenâsı
HUSAS Sür´atle gitmek, seğirtmek, koşmak
HUSBAN Hesab * Azab * Sıkıntı * Şer * Koltuk yastığı
HUSEMA´ (Hasım C) Muhalifler, karşı taraflar, hasımlar * Adüvler, düşmanlar
HUSF Her bir şeyin içi
HUSHUS Mübâlağa ile kandırmak
HUSLET Kıldan bükülmüş nesne
HUSM (C: Ahsam) Çuval ve heybe bucağı
HUSN Perhizkârlık, iffet
HUSR Zarar * Ele avuca girmemek * Dalâlete gitmek * Noksan * Sapıtmak
HUSR Tıb: Peklik, kabızlık, inkıbaz * İdrar tutulması
HUSRAN Mahrumiyet Kayıp Çok büyük ziyan
HUSREV f Hükümdar, şah
HUSS Karışmadık, sâfi olan * Ayrı bir kavim
HUSS Za´feran * Hurma yaprağı * Eğrelti otu
HUSS (C: Husas) Kamıştan yapılmış ev
HUSSAD Hased edenler Kıskananlar
HUSSER Cübbesi ve zırhı olmayanlar Çıplak kimseler
HUSUF Ay tutulması Perdelenmek Dünya gölgesinin ay üzerine gelmesi * Bir şeyin nuru ve ışığı gitmesi
HUSUF-İ CÜZ´Î Ayın bir kısmının tutulması
HUSUF-İ KÜLLÎ Ayın tamamen tutulması
HUSUL Peydâ olma Hasıl olma Meydana gelmek Üremek, türemek
HUSUL-PEZİR Hâsıl olmuş, meydana gelmiş
HUSUL-YÂFTE f Husule gelmiş, meydana çıkmış, hâsıl olmuş
HUSUM (Hasim C) Uğursuzluk * İdman Birbiri ardınca devam üzere olmak * Bir şeyi kökünden kesip dağlayanlar * Fırtına
HUSUM (Hasım C) Hasımlar, düşmanlar
HUSUMET Düşmanlık Hasımlık Kincilik Zıddiyet Çekişmek Dâvacı olmak
HUSUN (Hısn C) Kaleler Korunacak sağlam yerler
HUSUN-İ REFÎA Yüksek kaleler
HUSUR Yorulmak * İncinmek
HUSURE Yoğunluk, kalınlık Sütün yoğurt olması
HUSUS İş Mevzu Yol Usul Keyfiyet Madde Şey Bir şeyin sairlerinden ayrıldığını ve temyizini bildiren cihet ve keyfiyet
HUSUSA Ayrıca, hususen, başkaca
HUSUSAT (Husus C) Hususlar, bakımlar, işler Tarzlar, şekiller Mes´eleler Maddeler
HUSUSEN Bilhassa Ayrıca Başkaca Buna mahsus olarak
HUSUSÎ Bir şeye aid olan Herkese âid olmayan
HUSUSİYAT Hususi olan şeyler Hususiyyetler
HUSUSİYET Ahbaplık, tanışıklık, yakınlık * Hususilik
HUSVE Kap içinde bir içim su
HUSVE Topraklı yer
HUSVE Haya, husye
HUSYE Erkeklik bezi Haya Erkeğin yumurtalığı
HUSYET-ÜS SEMEK Balık yumurtası
HUSYETAN f Hayalar, çift haya Erkeklik bezlerinin her ikisi
HUŞ f Akıl, fikir, zekâ, iyi ile kötüyü ayırma hissi * Ruh, can * Ölüm, * Zehir
HUŞ Vahşi hayvanlar
HUŞ´A Alçak küçük tepe
HUŞAM Kalın burunlu * Uzun dağ burnu
HUŞAR Avaz, ses
HUŞARE Bir yere giderken bırakılan faydasız şeyler * Her şeyin kötüsü
HUŞDAR f Akıllı, uslu
HUŞE f Salkım * Başak, sümbül
HUŞE-İ ENGUR Üzüm salkımı
HUŞE-İ HURMA Hurma salkımı
HUŞE ÇÎN f Başak toplayan Salkım toplayan
HUŞEF Yeşil sinek
HUŞENK f İdrak, akıl, iz´an
HUŞK f Kuru, yâbis * Kaba, soğuk
HUŞK U TER Kuru ve yaş
HUŞKAR İri öğütülmüş un O undan olan ekmek
HUŞKCAN f Kalın kafalı, câhil kimse
HUŞKÎ f Kuruluk, yubuset
HUŞKLEB f Dudağı kurumuş, susamış
HUŞKMAĞZ f Boşkafalı, câhil
HUŞKSAL f Kuraklık ve kıtlık yılı
HUŞKSER f Ahmak, salak
HUŞMEND (C: Huşmendân) f Akıllı, aklı başında
HUŞMENDÂN (Huş-mend C) Aklı başında olanlar, akıl sâhipleri
HUŞMENDÂNE f Akıllıca, aklı başında olarak
HUŞNE Haşinlik
HUŞRÜBA f Akıl kapan, aklı baştan alan
HUŞRÜBUDE f Aklı kapılmış, aklı başından gitmiş
HUŞŞ (C: Huşuş) Hâcet mevzii; helâ, tuvâlet * Necâset mahreci
HUŞŞA´ (Haşi´) Huşu içinde olanlar Gözleri korku ve saygı ile düşkün bir hâlde olanlar
HUŞŞA´ Kulak ardındaki yumruca kemik
HUŞŞAF Yarasa kuşu
HUŞU´ Alçak gönüllülük Hayâ etmek ve mütevazi olmak Korku ile karışık sevgiden gelen edebli bir hâl Yüksek ve heybetli bir huzurda duyulan alçak gönüllülük Sükun ve tezellül
HUŞUF (C: Huşef) Seri, eli çabuk, hızlı * Geceleyin yola giden deve
HUŞUNET Kabalık, sertlik, inatçılık
HUŞUNET-İ MİZÂC Mizâc sertliği, huy ve tabiat sertliği
HUŞUNET-İ TAB´ Tabiat ve huy kabalığı
HUŞYAR (Bak: Hüşyar)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HUT Balık Büyük balık * Şubat ayı içinde güneşin girdiği ve semanın cenub yarısındaki burcun ismi
HUTAB (Hutbe C) HutbelerHUTAE : (C: Hatâit) Kısa boylu kimse
HUTAF (C: Hatâtif) Demir çengel * Makaranın iki tarafında olan eğri demir
HUTÂM Kuru cisim kırıntısı * Yumurta kabuğu * Çerçöp
HUTÂM-I DÜNYA Bu fani dünyanın muvakkat ve boş malı mülkü
HUTAME Cehennemin beşinci tabakası İnatçı münkirlerin yeri olup, Gayya Kuyusunun bulunduğu kısım
HUTAME Sofrada kalan yemek artığı
HUTAT Dökülmüş ve saçılmış olan şey
HUTBE İlâhi emir ve nehiyleri cemaate beyan ve ihtar etmek Cuma veya bayram namazlarında müslümanlara hatibin İlâhi ve şer´i emirleri hatırlatan sözleri (Hatib, bu hutbeyi söylemeye Halife veya İslâm Devlet Reisinden vazife ve salâhiyet almıştır)
HUTBEHAN f Hutbe okuyan, hatib
HUTEBÂ Hutbe okuyanlar Hatibler
HUTEBÂ-İ UMUMÎ f Herkese hitâbeden, umuma ders verenler
HUTM Her kuşun gagasına, her davarın burnunun ucuna ve ağızının önüne derler
HUTRE Bina için verilen yemek * Tatmak
HUTRUŞ Kısa
HUTT Emir * Kıssa
HUTTA Darp, vurmak * Zor iş * Başın önünde olan saç örgüsü
HUTTA Haslet, huy
HUTTAF (C: Hatâtîf) Kırlangıç kuşu
HUTU´ Gitmek
HUTUB Zorluk, güçlük * (Hatb C) İşler, maslahatlar Mes´eleler
HUTUB Erkek çekirge
HUTUF (Hatf C) Ölümler, vefatlar
HUTUN (Hutunet) Evlenme, tezevvüc, teehhül * Damatlık, damat olma
HUTUR Akla gelmek Hatırlamak
HUTUR ETMEK Hatıra gelmek
HUTUT (Hatt C) Yazılar Çizgiler * Yollar
HUTUT-U ŞEMSİYE Işıklı güneş yolu
HUTUVAT (Hutvât-Hutevat) (Hutve C) Adımlar İzler Yollar Eserler * Şeytanın aldatmaları
HUTUVAT-I SİTTE Altı adım (Kur´an-ı Kerim´deki "Hutuvat-üş şeytan" tabirinden istifaze ile, şeytanların ve onların insî mümessilleri olan şerir insanların fitnekâr ve dalâlete sevkedici adımları, izleri ve desiseleri gibi mânalarla alâkalı olarak "bir mühim eser"e verilen isim) Şeytanın altı desisesi
HUTVE Adım atıldığı zaman iki ayak arasındaki mesafe * İz (Bak: Hatve)
HUULE Dayılık
HUVA Tembel olmak
HUVAKA Süprüntü
HUVAR Bağırış, çığlık, sayha, avaz
HUVAR (C: Ahvire-Hırân-Hurân) Anasından ayrılmayan deve yavrusu (Anasından ayrılsa "fasil" derler)
HUVASE (C: Huvâsât) Karışık cemaat
HUVELA´ Çocuk anasından doğduğunda beraber çıkan ince nâzik deri (Onda yeşil ve kızıl hatlar olur)
HUVEYN Hayvancık Çok küçük canlı
HUVEYNAT Çok küçük hayvancıklar Mikroplar
HUVEYSAL (C: Huveysalat) Tıb: Ciltte peyda olan bir takım kabarcık
HUVEYZA İshal, iç sürgünü
HUVTA Arpa, buğday gibi hububat için yapılan avlu veya anbar
HUVVAN (Hâin C) Hıyanet edenler, hâinler
HUVVARA Ağartılmış yemek
HUVVE Karalık Siyahlık
HUY Boş ve hâli olmak
HUY f Mizac, tabiat, ahlâk, âdet * Ter
HUY-İ BED Fenâ huy
HUYELA´ Kibir, ucub
HUYGERDE f Terlemiş * Adet edinmiş, huy hâline getirmiş, alışmış
HUYUL (Hayl C) Atlı alaylar * Atlar * Kötülerin meydana getirdiği kalabalık
HUYUT (Hayt C) İpler İplikler Lifler Teller
HUYUT-İ RAKÎKA İnce iplikler
HUZ Al (Ahz: Almak mastarından) Al emri
HUZ´ Alçaklık yapmak
HUZ Tuz ağacı dedikleri nesnedir ve denize yakın yerlerde posası denize düşüp rüzgârla dalga döve döve kehribar olur
HUZA´BÎL (C: Huz´a) Batıl şeyler Halkı güldürecek boş şeyler, nesneler
HUZAFE Sahtiyan kırpıntısı * Bez kırpıntıları
HUZAHIZ Suyu ve ağacı çok olan yer * Şişman kimse
HUZAKA Kıymetsiz ve rağbetsiz olan şey
HUZAKİYY Lisanı fasih, konuşması açık olan kimse * Eşek sıpası
HUZALE Saman ufağı
HUZAMÎ Lavanta çiçeği
HUZANE Kendileri sebebinden gam ve tasa çekilen çoluk çocuk
HUZ Bİ-YEDÎ Elimi al, elimden tut, bana yardım et (mânasında)
HUZE Miğfer
HUZEM (Huzme C) Demetler, desteler, huzmeler
HUZENE Kulak
HUZ MÂ SAFÂ, DA´MÂ KEDER "Safâ olanı al, keder vereni bırak", "Allahın müsaadesi olan ve neticesi safâ veren şeyi al, sonu keder vereni bırak", "İyisini al, kötüsünü bırak" meâlindedir
HUZME Demet Deste Bir kucak şey * Fiz: Bir ışık kaynağından çıkan sütun halindeki şua
HUZNE (C: Huzen) Sağlam ve sert olan
HUZRE Arka zahmeti
HUZRET Yeşillik Ter ü tazelik
HUZRUF (C: Hazârif) Fırıldak * Değirmen çarkının birisi * Pervâne
HUZU´ Mahviyet ve tevazu hali, alçak gönüllü olmak Allah´ın azametini, celal ve cemalini, büyüklüğünü tahattur ve tefekkürden hâsıl olan, insandaki huzur ve huşu´ hâli
HUZUB(E) Semiz olmak, besili olmak
HUZUK Adımları birbirine yakın olan kısa boylu kimse
HUZUKA Ekşilik
HUZUNET (C: Huzen) Sağlamlık Kabalık, sertlik
HUZUR Hazır olmak Mevcud bulunmak * Hürmet edilmesi lâzım gelen kimsenin yanında olmak * İbadet neticesi hâsıl olan rahatlık, gönül ferahlığı
HUZUR-U KALB Kalb huzuru, gönül rahatlığı
HUZUR-AVER f Huzur ve rahatlık verici, sükunet veren
HUZUR Ü HAB Rahat ve uyku
HUZUR Ü SÜKUN Rahatlık ve eminlik
HUZUZ (Hazz C) Memnuniyetler Hazlar Zevkler Hoşlanmalar
HUZUZ (C: Hızzân) Erkek tavşan
HUZUZ Acı bir devânın adı
HUZUZÂT (Huzuz C) İnsanın hoşuna giden şeyler
HUZUZÂT-I NEFSÂNİYE Nefse hoş gelen şeyler
HUZVA Bir yere toplanıp tepe gibi olan kum yığını
HUZVANE Büyüklenmek, kibirlenmek
HUZVE Parça
HUZYA Ganimet malından vermek
HUZYE (C: Huzâyât) Küçük ok
HUZZÂK (Hâzık C) İşinin ehli olanlar, ustalar, mütehassıslar Hazâkatli kimseler
HUZZÂK-I ETİBBÂ Doktorlar içinde en ehil olanları
HUZZÂN (Hâzin C) Hazine muhafızları, hazinedarlar
HUZZÂR (Hâzır C) Hazır olanlar, hazır bulunanlar, huzurda ve gözönünde olanlar
HUZZÂR-I MECLİS Mecliste hazır bulunanlar
HÜBAŞE (C: Hübâşât) Kesbetmek, kazanmak, çalışmak
HÜBEL Cahiliyet devrinde Kureyşlilerin en büyük putu
HÜBU´ Uyumak * Eşek gibi yürümek * Boynunu uzatmak
HÜBU´ (C: Hebât) Doğum vaktinin sonunda doğmuş deve yavrusu * Devenin boynunu uzatarak yürümesi
HÜBUB Esme Üfürme Rüzgârın hafif hafif esmesi
HÜBUB-İ RİYÂH Rüzgârların esmesi
HÜBUR Çukur * Büyük tas
HÜBUT Aşağı inme İnmek (Suudun zıddı) * Uyuşma, anlaşma
HÜBUT-U ÂDEM Hz Âdem´in (AS) Cennet´ten dünyaya inmesi
HÜBÜK (Habike C) Samanyolları * Çizgiler
HÜBÜVV Ateşin sönmesi
HÜCCAB (Hâcib C) Perdeciler * Kapıcılar
HÜCCET Senet Vesika Delil Bir iddiânın doğruluğunu isbat için gösterilen resmi vesika * Şâhid
HÜCCET-İ DÂFİA Bir şeyi isbata değil, ancak taleb ve iddiayı defetmeğe yarıyan hüccet
HÜCCET-ÜL İSLÂM İslâmın delili, hücceti (Bak: İmâm-ı Gazâli)
HÜCCET-İ KASIRA Şahsa mahsus olup başkasına taâlluk etmeyen hüccet
HÜCCET-İ KATIA f Kat´i delil Bir şeyin doğruluğunu şeksiz, şüphesiz isbata vesile olan
HÜCCET-İ MÜSBİTE Bir şeyin isbatında delil olan hüccet
HÜCCET-İ MÜTEADDİYE Taraflara münhasır olmayıp başkalarını da alâkalandıran delil
HÜCCET-İ ZAHRİYE Kenarında sebebi yazılı bulunan hükmün tasdikli suretini ihtiva eden hüccet
HÜCCİYET İhticaca salih olma Delil sayılabilme, sağlam delil kabul edilir olma
HÜCEC (Hüccet C) Deliller, senedler, vesikalar
HÜCEC-İ HATTİYE Huk: Yazılı deliller Bunlar tezvir ve tasni şüphesinden sâlim olduğundan onunla amel edilebilir, yani hükme medar olur, başka vech ile sübuta ihtiyaç kalmaz (Beraetler, mahkeme kararları, tescil edilen vakriye gibi)
HÜCERAT (Hücürat-Hücrât) Hücreler Hüceyreler Gözler, odacıklar
HÜCESTE f Uğurlu, mübârek, mes´ud
HÜCEYRAT Hüceyreler Hücrecikler Küçük odacıklar
HÜCEYRE Hücrecik Canlı varlıkların veya nebâtatın vücudunu teşkil eden küçük küçük odacık halinde ve içi vücuda lüzumlu madde ile dolu hücrecik En küçük canlı parça * Küçük delik ve oyuk
HÜCNET Kusur, noksan, ayıp * Bayağılık, karışıklık, soysuzluk * Sözdeki ayıp
HÜCR Kucak, âğuş
HÜCR (C: Hevacir) Fuhş, hezeyan, kötü sözler
HÜCRAT (Hücre C) Hücreler, gözler, odacıklar
HÜCRE Oda Odacık * Hüceyre En küçük canlı varlık Canlı varlıkların en küçük yapısı
HÜCRE-İ SAÂDET Saâdetli oda Fahr-i Kâinat Hazret-i Peygamber´in (ASM) odası
HÜCRE Medine-i Münevvere´nin ismi
HÜCRE (C: Hucer-Hucerât) Deve ağılı * Duvar çevrilmiş yer
HÜCREVÎ Hücre gibi, hücre ile alâkalı, hücreye dâir
HÜCU´ Az uyku Gece uykusu
HÜCU Zemmetmek, çekiştirmek, kötülemek
HÜCUD Uykusuz kalma Geceleyin az uyuma
HÜCUL (Hecl C) Uçurumlar, çukurlar, derinlikler, yaralar
HÜCUM Saldırma Hamle ile ileri atılmak * Sert sözle birine çatmak, karşı çıkmak
HÜCUMÂT-I SİTTE Altı Hücum Altı maddelik bir müdafaa (olan bir eser ismi)
HÜCÜB (Hicâb C) Perdeler, hicablar
HÜCÜRAT (Hücre C) Hücreler, odacıklar, gözler
HÜD´ Sâkin olmak
HÜDA Doğru yol göstermek * Doğruluk Hidâyet * Kur´ân-ı Kerimin bir ismi
HÜDAFET Semizlik, besililik, etlilik
HÜDAM Deniz tutması
HÜDAT (Hâdi C) Hidâyet edenler
HÜDB (C: Ehdâb) Kirpik * Mendil * Testere çevresinde olan saçak
HÜDBE (C: Hüdeb) Hamle yapmak
HÜDBÜD Sütün koyu ve yoğurt olması
HÜDDAB Ensiz, ince, uzun yaprak
HÜDHÜD Bir kuş ismi Çavuş Kuşu veya ibibik denilir (Peygamber Hz Süleyman´ın (AS) zamanında, Hicaz ile Yemen arasındaki Sabâ nâm yerde melike olan ve güneşe tapan Belkıs ile Peygamber Süleyman Aleyhisselâm arasında muhabereye vesile olduğundan meşhur ve mübarektir)
HÜDLUL Kurt (Canavar)
HÜDN Barış, sulh, musalaha
HÜDU´ Kamburluk
HÜDÜB (C: Ehdâb) Sarık * Kirpik, müjgân * Havlu, el silmeye mahsus pamuklu bez * Minder kenarında olan püskül
HÜDÜD Çok yaşlı ihtiyar İhtiyar ve zayıf olmak * Bir binayı gürültüyle yıkıp göçürmek (Bak: Tehdid)
HÜFAT Nazar etmek, bakmak
HÜFFEL Memesi süt ile dolu olan koyun
HÜK´ Öksürük
HÜKAKE Kazılan şeyin kazıntısı, talaşı veya yongası
HÜKEA Ahmak kimse
HÜKEMÂ (Hakîm C) Âlimler Çok bilgili kimseler (Bak: Feylesof)(Enbiyanın ekseri şarkta ve hükemanın ağlebi garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki; şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir; akıl ve felsefe değil Şarkı intibaha getirdiniz, fıtratına muvafık bir cereyan veriniz Yoksa sa´yiniz ya hebâen gider veya muvakkat, sathî kalır MN)
HÜKEMÂ-İ KADİME Eski filozoflar
HÜKEMÂ-İ İŞRAKİYYUN İşrakiyye mesleğindeki feylesoflar (Bak: İşrâkiyyun)
HÜKEMÂ-İ MEŞAİYYUN Aristo felsefesi yolunda olan ve derslerini gezerek veren meşaiyyun filozofları (Bak: Meşşâiyyun)
HÜKKÂM (Hâkim C) Hâkimler
HÜKKÂM-I ADLİYYE Adliye hâkimleri
HÜKL Karınca gibi sesi işitilmeyen hayvan
HÜKLE Dil tutukluğu, kekemelik
HÜKM (Hüküm) Karar Emir Kuvvet Hâkimlik Amirlik * İrade Kumanda Nüfuz * Kadılık etmek * Tesir Cari olmak * Makam * Bir dâvanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar * Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki râbıtayı tasdik veya inkâr etmek
HÜKM-İ ÂDİL Huk: Adalet üzere verilmiş olan hüküm
HÜKM-İ GIYABÎ Huk: Taraflardan biri hazır olmadığı halde verilen hüküm
HÜKM-İ KARAKUŞÎ Karakuş hükmü * Mc: Hesaba kitaba gelmiyen, mantığa uymayan hüküm
HÜKM-İ KAZA Allah tarafından evvelce verilmiş olan hüküm
HÜKM-İ ŞER´Î Kur´an-ı Kerim´e ve Din-i İslâm´a uygun kanun ile verilen karar Şeriatın hükmü
HÜKM-İ TECRÜBÎ Tecrübe ile elde edilen hüküm * Tecrübe neticesi hâsıl olan karar
HÜKM-İ VİCAHÎ Huk: Tarafların her ikisinin de veya vekillerinin hazır bulundukları hâlde verilen hüküm
HÜKM-İ VİCDANÎ Vicdana ait hüküm Vicdanî kanaatla verilen hüküm
HÜKM-İ YEZDANÎ Cenab-ı Hakk´ın hükmü Allah´a mahsus kanun
HÜKM-İ ZIMNÎ Fık: Zımnen vaki olan hüküm (Bir kimse diğer bir kimse aleyhine; "Benim filân şahıs zimmetinde sâbit olacak şu kadar lira alacağıma onun emriyle kefil olmuş idin" diye dâva ve o kimse kefâleti ikrar ve borcu inkâr etmekle müddei, borcu isbat ederek hâkim dahi hükmetse bu hüküm kefil aleyhine sarâheten ve asıl gaib aleyhine zımnen hükmolunur)
HÜKMBERDAR f Hükme muti olan, itaat eden, boyun eğen
HÜKMEN Hüküm yoluyla, hükmünde ve değerinde olarak
HÜKMÎ Hükme dair Hükme âit ve müteallik Bir karara dayanan, itibâri olan
HÜKMÎ ŞAHIS Şahıs gibi muamele gören cemiyet, şirket gibi birlik teşkil eden müessese
HÜKMKEŞ Emre itaat eden, hükme boyun eğen
HÜKRE Cem´olmak, toplanmak, birikmek * Yiyecek maddelerini, pahalanacak diye saklamak * Azlığından bir yerde toplanan su
HÜKU´ Sâkin olmak
HÜKÛMAT (Hükûmet C) Hükûmetler
HÜKÜMDAR f Padişah, hüküm sâhibi En yüksek reis İmparator
HÜKÜMDARAN (Hükümdâr C) Hükümdarlar, Padişahlar
HÜKÜMDARANE Hükümdar gibi, hükümdara yakışır bir surette
HÜKÜMDARÎ f Hükümdarlık, padişahlık, şahlık
HÜKÛMET Bir memleketi idare edenler Vekiller hey´eti Devlet
HÜKÛMET-İ ÂDİLE Âdil hükümet
HÜKÛMET-İ ADL Huk: Miktarı şer´an muayyen olmayıp ehl-i vukufun (bilirkişinin) usulü dairesinde takdir ve tayin edeceği diyettir Buna hükm-ü adl de denir
HÜKÛMET-İ CUMHURİYE Cumhuriyet hükûmeti
HÜKÛMET-İ GAYR-İ MÜSTAKİLLE İstiklâliyet ve hâkimiyet haklarını tamamen haiz olmayıp, diğer bir devletin boyunduruğu altında bulunan hükûmet
HÜKÛMET-İ MEŞRUTA Meşrutiyetle idare olunan hükûmet
HÜKÛMET-İ MÜSTAKİLLE İstiklâliyet ve hâkimiyet ve haklarını tamâmen hâiz olan hükümet
HÜKÛMET-İ MÜSTEBİDDE İstibdatla idare olunan hükûmet
HÜKÛMET KONAĞI Devlet memurlarının bulunduğu bina Bunun yerine: "Bab-ı hükûmet, daire-i hükûmet" tabirleri de kullanılırdı
HÜKÜMFERMA f Hükümrân, hüküm süren Hâkimiyetle idâre eden
HÜKÜMLÜ Bir hüküm ve emri bildiren * Mahkemece hüküm giymiş kimse
HÜKÜMNAME f Bir mahkeme veya hey´etin hüküm ve kararını hâvi vesika Hükmü ihtiva eden kâğıt
HÜKÜMRAN Hâkim, hükümdar Hüküm ve saltanat süren Hükümfermâ
HÜLÂGU Mi: 1258´ de Bağdadı zaptederek halkını kılıçtan geçirmiş, Abbasi Halifesi Musta´sımı ve bütün âile efradını öldürtmüştür Cengiz Hanın torunu, Tülay Hanın oğludur Tarihde en çok kan döken hükümdar olarak bilinir Abbasi Devletini yıkan Moğol Başkumandanıdır
HÜLAM Sirke ile pişen sığır eti
HÜLAS Zayıf davar
HÜLASA (Bak: Hulâsa)
HÜLB Kıl fırça, kıl kalem * Kalın kıl kuyruk, yele kılı
HÜLBE şiddet
HÜLEFÂ (Halife C) Halifeler
HÜLEFÂ-YI RAŞİDÎN En ileri sahabeden ilk dört halife (Bak: Çâryâr)
HÜLHAL Saf su
HÜLHÜL (C: Helâhil) Öldürücü zehir
HÜLK (HÜLKE) Yok olmak Fâsid olmak * Düşmek
HÜLLAS İnsana ârız olan gevşeklik
HÜLYA (Bak: Hulya)
HÜM Onlar (Bak: Şahıs zamiri)
HÜMA (İki kişiye işaret olan zamir) O ikisi
HÜMÂ f Devlet kuşu * Saadet Mutluluk
HÜMÂ-Yİ İKBAL Devlet kuşu * Mc: Yüksek talih, iyi uğur
HÜMÂ KUŞU Devlet kuşu (Hikâyede: Gölgesi kimin başına düşerse o padişah olurmuş, derler Hümâyun da buradan gelmiştir Tayr-ı hümâyun, tâlih kuşu, uğur kuşu gibi isimlerle söylenir)
HÜMA Bir çeşit diken
HÜMAM Himmetli Bir işe sıkı sıkıya sarılıp o işi bitiren Sahi ve civanmerd * Aslan * Büyük ve sağlam
HÜMANİZM Lât Edb: İslâmiyete mugayir ve aykırı eski Yunan ve Lâtin edebiyatı ve felsefesi taraftarlığı hareketi * Fls: İnsan menfaatını hayatta değer ölçüsü kabul eden ve dine tâbi olmayan, insana aşırı hâkimiyet tanımak isteyen ve maddeperest, dinsiz, imansız bir cereyan, bir fikir ve bâtıl bir nazariye
HÜMAPAYE f Çok yüksek dereceli
HÜMAPERVAZ f Hümâ gibi yükseklerde uçan * Mc: Yüksek himmetli
HÜMAT (Bak: Humat)
HÜMAYUN f Padişaha ait * Mübarek Kutlu Uğurlu Âlî * Kuvvetli (Bak: Hümâ kuşu)
HÜMAYUNNAME f Padişah tarafından bir hükümdara gönderilen mektub
HÜMEYRA Pembecik
HÜMEZE (Hemz den) Dürtüştürücü, kırıcı, ısırıcı, sıkıcı * El ve kaş işâretleri ile ayıplama * Bir kişinin ardından ayıplarını söyleyen Gammaz
HÜMEZE SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 104 suresi olup Mekkîdir
HÜMLUC Demirciler körüğü
HÜMMA (C: Hümmeyât) Hastalıktan dolayı vücudda meydana gelen harâret * Nöbetli hastalık * Sıtma
HÜMME Kara * Diş eti kararmak
HÜMMEYAT (Hümmâ C) Hastalıktan dolayı vücutta meydana gelen şiddetli hararetler, ateşler * Sıtmalar * Nöbetli hastalıklar
HÜMUD (Bak: Humud)
HÜMUD Elbisenin eskimesi * Ateşin sönmesi
HÜMUM Tasalar, kaygılar, kederler, gamlar, gussalar
HÜMUMET Pek fazla ihtiyarlık, çok yaşlılık

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HÜNANE İç yağı
HÜNBA´ Ağır ve çirkin kadın
HÜNBÜL Kısa boylu Kürk
HÜNER f Mârifet Bilgililik Ustalık, mahâret
HÜNERMEND f Hüner sahibi, hünerli, marifetli
HÜNERMENDÎ f Hünerlilik, mârifetlilik
HÜNERPİŞE f Mahâretli, mârifetli, hünerli
HÜNERVER f Çok ustalıklı Becerikli Usta Mahâret sahibi
HÜNERVERÂN (Hünerver C) Mârifetli, hünerli kimseler
HÜNEYHE Saat * Kıyâmet
HÜNKÂR f Hükümdar Padişah Sultan
HÜNKÂR MAHFİLİ Eskiden camilerde padişahlar için yapılmış olan yerler Bu mahfiller camilerin zemininden yüksek olarak yapılır ve caminin iç kısmını görmek için kafes konulurdu Bunun haricinde kafesin birkaç yerinde 20-30 cm en ve boyunda açılabilir küçük pencereler de bulunurdu
HÜNSA Erkek veya kadın olduğu belirsiz olan * Aynı çiçekte dişi veya erkeklik uzvunun bulunması
HÜNSAİYYET Aynı kimsede ve aynı zamanda hem erkeklik hem dişilik
HÜNU´ Sindirip hazmetmek
HÜNUD Hindliler
HÜR´ Fâsid kelâm, çirkin söz
HÜRAR Devede olan bir zahmet
HÜRER (Hirre C) Dişi kediler
HÜREYRE Kedi yavrusu
HÜRİ´ Bit
HÜRMAN Akıl
HÜRMET Riâyet İhtiram * Haysiyet Şeref * Haram olma Haramlık * Irz, nâmus gibi başkasına helâl olmayan husus (İnsanın hayat-ı içtimaiyesini ifsad eden bir desise-i şeytaniye şudur ki: Bir mü´minin bir tek seyyiesiyle bütün hasenatını örter Şeytanın bu desisesini dinleyen insafsızlar, mü´mine adavet ederler Halbuki: Cenab-ı Hak haşirde adâlet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a´mâl-i mükellefini tarttığı zaman, hasenatı seyyiata galibiyeti, mağlubiyeti noktasında hükmeyler Hem seyyiatın esbabı çok ve vücudları kolay olduğundan, bazen bir tek hasene ile çok seyyiatını örter Demek bu dünyada, o adalet-i İlâhiyye noktasında muamele gerektir Eğer bir adamın iyilikleri fenâlıklarına kemmiyeten veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır Belki, kıymetdar bir tek hasene ile, çok seyyiatına nazar-ı afv ile bakmak lâzımdır Halbuki: İnsan, fıtratındaki zulüm damariyle, şeytanın telkiniyle, bir zatın yüz hasenatını bir tek seyyie yüzünden unutur, mü´min kardeşine adâvet eder, günahlara girer Nasıl, bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa; bir dağı setreder, göstermez Öyle de; insan garaz damariyle, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenatı örter, unutur, mü´min kardeşine adavet eder İnsanların hayat-ı içtimaiyesinde bir fesad âleti olur L)
HÜRMET-İ MÜSAHERE Sıhriyyet sebebi ile hâsıl olan haramlık Yâni evlenmek sebebi ile meydana gelen akrabalık dolayısıyle hâsıl olan haramlıktır Bu sıhriyyetin haramlık meydana getirmesi, ister meşru´ nikâhla olsun, ister gayr-ı meşru´ olsun "hürmet-i müsahere" meydana gelirMeselâ: Hanefi mezhebinde, bir kimse kendisiyle gayr-i meşru´ suretle mukarenette bulunmuş veya bir uzvunu hâilsiz şehvetle tutmuş veya öpmüş veya tenasül cihazına şehvetle bakmış olduğu bir kadının neseb veya süt itibarı ile onun anasını, ninesini, kızını, torunu aslâ nikâhlayamaz ve onlarla hiçbir surette evlilik teessüs edemez Bunlar arasında ebedî bir haramiyet mevcuttur Buna hürmet-i müsahere deniyor
HÜRMET-İ RİBA Ribanın yani faizin haram oluşu (Bak: Riba)
HÜRMETEN Hürmet olsun diye; hürmet, saygı ve ikram maksadıyla
HÜRMETKÂR f Hürmet eden, saygılı
HÜRMÜZ (Hürmüzd) Eski İran takviminde, güneş yılının ilk günü * Zerdüştlerin bâtıl bir inanışları olan hayır tanrısı * Jüpiter (Müşteri) yıldızı
HÜRNU´ Küçük canavar
HÜRR Kimsenin baskısı, zorlaması olmadan meşru´ dairede istediği gibi yaşayabilen * Esir veya köle olmayan Serbest
HÜRR Arslan
HÜRRE Esir veya câriye olmayan hür kadın
HÜRRE-İ MÜKELLEFE Fık: Akıl ve bâliğ olan hürre kadın Sevap ve günahtan mes´ul olan kadın
HÜRRİYET Serbestlik, hür oluş * Adalet kanununda ve te´dibte, başka hiç kimse, kimseye taarruz ve tahakküm etmemesi ve herkesin hukukunun meşru´ olarak korunması, herkesin meşru´ hareketlerinde tam serbest olması(İnsana karşı hürriyet, Allah´a karşı ubudiyeti intac ederRabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinat´a hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye, o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi; başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmesi dahi o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz Evet, bir pâdişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tenezzül etmez Bir biçareye tahakküme dahi, o hizmetkâr tenezzül etmez Demek, iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar İşte Asr-ı Saadet! ) (Münazarat)
HÜRRİYET-İ DİNİYE Din hürriyeti Herhangi bir kimsenin mensub olduğu dinin emirlerini ve icablarını yapmakta asayişe ve başkasının haklarına dokunmamak şartiyle serbest olması
HÜRRİYET-İ HAYVANÎ Hayvancasına serbestlik Hayvanlara yakışan bir serbestiyet
HÜRRİYET-İ VİCDAN Amme hukuku ile ferdî hukuka tecavüz etmemek şartıyla herhangi bir kimsenin her hangi bir fikir veya dini kabul etmekte veya kabul etmemekte serbest olması Ancak, İslâmiyeti kabul etmiş olan bir kimse, İslâmın esaslarını kısmen de olsa, inkâr ve reddetmekte serbest değildir; İslâm hukukunda mürted muamelesini görür (Bak: Mürted)Dinî vazifeleri, dinin emirlerini yapmakta ve neşrinde serbestlik ise, din hürriyetidir(Mâlumdur ki, her hükümette muhalifler bulunur Asayişe, emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdaniyle, kalbiyle kabul ettiği bir fikirden, bir metoddan dolayı mes´ul olmaz Bu, hukukî bir mütearifedirHz Ömer, hilafeti zamanında, âdi bir hristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular Halbuki o hristiyan, İslâm hükümetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede onun o hâli nazara alınmaması açıkça gösterir ki, adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki; komünist olmayan şarkta, garbda, bütün dünya adalet müesseselerinde câri ve hâkimdir RN)
HÜRRİYET-ŞİKEN Hürriyeti bozan, hürriyeti kıran
HÜSAM Keskin kılıç
HÜSAMEDDİN Dinin keskin kılıcı
HÜSBAN Azap * Yıldırım * Çekirge * Saymak
HÜSBANE Küçük ok * Küçük yastık
HÜSEYİN Küçük güzel * (Hi: 6-61) Hazret-i Ali Radıyallahü Anhu´nun oğlu, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın sevgili torunudur Peygamberimiz (ASM) "Hüseyin benden, ben Hüseyindenim Allah Hüseyini seveni sever" buyurmuştur Kerbelâda şehid oldu (RA)
HÜSEYİN-İ CİSRÎ (Hi: 1261- 1327) Suriye ulemasındandır Baba ve annesi Ehl-i Beyt´tendir Câmi-ül Ezher´de tahsil görmüş ve zamanının dinî, edebî ve felsefî ilimleriyle iştigal etmiştir En meşhur eseri "Risale-i Hamidiye"sidir Türkçeye ve Orducaya tercüme edilmiştir 1307 senesinde Tercüman-ı Hakikat gazetesi, kitap olarak neşretmiştir
HÜSEYN (Bak: Hüseyin)
HÜSN (Hüsün) Güzellik İyilik Eksiksizlik Cemal ile kemal (Bak: Celal, Cemal)(Evet mevcudatta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemal, Bâki-i Hakiki´nin hüsün ve ihsan ve kemalâtının işaratı ve çok perdelerden geçmiş zaif gölgeleridir; belki cilve-i esmâ-i hüsnânın gölgelerinin gölgeleridir S)
HÜSN-Ü ÂDÂB (Hüsn-i âdâb) Güzel ve iyi edeblilik Güzel terbiye İslâmi terbiye
HÜSN-Ü AHLÂK Ahlâk güzelliği
HÜSN-Ü ÂKİBET İyi netice
HÜSN-Ü BEYAN Akıcı ve güzel anlatış
HÜSN-Ü Bİ-BAHANE Kusursuz güzellik Günahsız mâsum güzellik
HÜSN-Ü BİLGAYR Dolayısı ile, neticeleri ciheti ile güzel olan
HÜSN-Ü BİZZAT Kendisi bizzat güzel olan
HÜSN-Ü DELÂLET Hayırlı İyi bir başlangıca delâlet
HÜSN-Ü ENDAM Vücut güzelliği
HÜSN-Ü HAL İyi hal Güzel ahlâk
HÜSN-Ü HAREKET Güzel muamele yapma, iyi muamelede bulunma
HÜSN-Ü HÂTİME Neticeyi iyi bir halde bitirme * İman ile âhirete gitmek Kelime-i şehadet söyleyerek ölmek
HÜSN-Ü HAYR Hayrın güzelliği
HÜSN-Ü HULK (Hüsn-i hulk) Ahlâk güzelliği Güzel ahlâk
HÜSN-Ü İBTİDA Mevzuya münasib bir ifade ile söze başlama
HÜSN-Ü İDARE İyi idare etme
HÜSN-Ü İMTİZAC İyi geçinme
HÜSN-Ü İSTİ´MAL İyi ve güzel kullanma
HÜSN-Ü KABUL İyi karşılamak Güzellikle kabul etmek
HÜSN-Ü MAHFÎ (Hüsn-i mahfî) Gizli güzellik * Kalbî ve ruhî güzellik
HÜSN-Ü MAKTA´ Edb: Bir manzumenin, bilhassa gazellerin son beyti demek olan "makta" dan evvelki beyit
HÜSN-Ü MA´NEVÎ (Hüsn-i ma´nevî) Manevî güzellik İç güzelliği
HÜSN-Ü MATLA´ Edb: Bir gazelin ikinci beyti
HÜSN-Ü MUAMELE (Hüsn-i muâmele) İyi muâmele Güzel hatt-ı hareket
HÜSN-Ü MÜCERRED Gayr olsun olmasın bizzat güzel olan şey Bazı âza veya çizgilerin mütenasib terkib ve tertibiyle hâsıl olan hüsün, hüsn-ü mücerred değildir Şartları zâil olsa, hüsün de zâil olur Fakat, vücud, hayat, iman gibi varlıklar hüsn-ü mücerreddir ve bizzat güzeldirler Güzellikleri başka şeylere bağlı değildir * Hariçte maddi vücudu olmayan, ancak aklen mevsufsuz düşünülebilen hüsün ve zihnen anlaşılan güzellik
HÜSN-Ü NİYET (Hüsn-i niyet) İyi niyet Temiz kalblilik
HÜSN-İ TA´BİR Müstehcen veya soğuk bir şeyin güzel ve edebe uygun bir tarzda ifade edilmesi
HÜSN-Ü TA´LİL Edb: Herhangi bir hâdisenin hakiki sebebini saklayarak, güzel ve hayalî bir sebep göstermeye hüsn-ü ta´lil denir Bu gösterilen sebep hakiki olmamalı, fakat güzel olmalıdırBağ-ı âlemde yüzün menendi bir gül isteyüpCüst ü cu idüp gezer gülzarı bülbül şah şah(Fatih Sultan Mehmed)Bülbülün, gül bahçesini daldan dala gezmesinin sebebi, âlem bağında sevgilinin yüzüne benzer bir gül aramasıdır
HÜSN-Ü TEDBİR İyi düşünülerek tutulan yol Tefekkür ile tasmim etmek, ihtiyar olunacak meslek ve harekete karar vermek * Bir kimseden bir haberi nakil ve rivâyet eylemek * Bir şeye iyi muvaffak olmak için o işe muvafık ve hesaplı hareket etmek
HÜSN-Ü TELAKKİ (Hüsn-i telakki) İyi anlayış İyi kabul ediş Güzel telâkki etmek Anlayış gösterip iyi niyetle kabul etmek
HÜSN-Ü TEVECCÜH Sevgi ile karışık medih ve takdir İyi karşılanmak ve alâka görmek
HÜSN-Ü ZANN (Hüsn-i Zan) Bir kimsenin veya bir hâdisenin iyiliği hakkındaki vicdâni ve iyi kanaat İyi fikirde bulunup, iyi olacağını düşünmek
HÜSNA (Ahsen´in müennesidir) İyi zan En güzel Amel-i sâlih Pek güzel * Cennet * İyi amel ve haslet Cenab-ı Hakk´ı görmek ve Ona iman ve ubudiyetle şereflenmek * Düşman üzerine fevz ve zafer bulmak, şehidlik
HÜSN-AVER f Güzelliği çoğaltan Güzellik veren
HÜSNÎ Güzelliğe dâir Güzelliğe âit ve müteallik
HÜSNİYYAT Güzel olan hususlar
HÜSN Ü AŞK Güzellik ve muhabbet: * şeyh Galib´in manzum hikâyesi
HÜSN Ü KUBH Güzellik ve çirkinlik
HÜSR Ziyan, kayıp, zarar
HÜSRAN Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem Mahrumiyet acısı * Zarar, ziyan, kayıp
HÜSREV (Bak: Husrev)
HÜŞAD Suyu emmeyen sert arâzi
HÜŞDAR (Bak: Huşdar)
HÜŞYAR Uyanık, akıllı, zeki Ayık Uslu(İstikbal karanlığı içinde saadet-i ebediyyeye giden nuranî yolu olan sırat-ı müstakime hidayeti istemek hem şimdi yatmış nebatat, hayvanat gibi gizlenmiş güneşler, hüşyar yıldızlar, birer nefer misillü emrine müsahhar ve bu misafirhane-i âlemde birer lâmbası ve hizmetkârı olan Zât-ı Zülcelal´in kibriyasını düşünüp Allahü Ekber deyip rükua varmak S)
HÜŞYARANE f Akıllıcasına
HÜŞYARÎ f Hüşyarlık, akıllılık
HÜTAF Çağırma, seslenme
HÜTAME Kesinti, kırpıntı Parça
HÜTKE Perde yırtılıp rezil olmak
HÜTR Ahmaklık, hamâkat, budalalık
HÜTTAK (Hâtik C) Bozanlar * Yırtanlar
HÜTU´ Boyun uzatmak * Çok nazar etmek, çok bakmak
HÜTUL Sürekli yağmur yağma
HÜTUN Sürekli yağmur yağma
HÜV´ Kusmak
HÜVAL Kundura kalıbının yukarı kısmını genişletmek için kullanılan takoz
HÜVAM Hayranlık hâli
HÜVE Arabçada: O (mânasına işâret zamiri)
HÜVE AHSEN O daha güzeldir, en güzeldir
HÜVE HAKK(UN) O da haktır O da bir haktır (Bak: Ehakk)
HÜVE HASEN(ÜN) O bir güzeldir, hasendir
HÜVE HÜVESİNE (Türkçe bir tabirdir) Noktası noktasına, hiç değişiklik yapmadan, aynen
HÜVE-L AHSEN Sadece ve yalnız en güzel O´dur
HÜVE-L BAKÎ Bâkî ancak O´dur Allah (CC)
HÜVE-L EHAD O Allah birdir (Bak: Ehad)
HÜVE-L HAKKU Hak sadece O´dur
HÜVE-L HASEN Sadece, yalnız o güzeldir
HÜVEYDA f Aşikâr Zâhir Belli Apaçık
HÜVEYNA Kolaylık, sühulet
HÜVF Soğuk rüzgâr
HÜVİYYET Asıl Mâhiyyet Birisinin kimliği, kim olduğu, kökü, esası ve ne olduğu * Cenab-ı Hakkın varlık sıfatı * Hamiyyet ve istikametten, ulüvv-ü cenâbdan ibâret olan sıfât-ı hamide
HÜVVE (C: Hevvât) Derinliği genişliğinden çok olan çukur yer
HÜYAM Azgınlık
HÜYU´ Korkaklık
HÜYYAM (Hâim C) Sevgiden dolayı şaşırmış olanlar
HÜZAHİZ Bağırgan deve * Keskin kılıç * Çok su * Fitne
HÜZAL Zayıflık, bitkinlik
HÜZEYFE Ensar-ı Kiramdandır Hüzeyfe-i Yemanî de denir Hz Muhammmed (ASM) ona münafıkları bildirdiğinden dolayı, Hz Ömer (RA) onunla istişare eder ve Onun, namazını kılmadığı kimselerin namazında bulunmazdı Çok takvalı ve istiğna sâhibi bir zat idi İran´ın fethinde bulundu (Hi: 35) de Dâr-ı Beka´ya göç etmiştir (RA)
HÜZHÜZ Hafif ve zarif kimse
HÜZÎ Kedi yavrusu
HÜZLUL (C: Hezâlil) Küçük dağ veya tepe * Hafif adam
HÜZN (Hüzün) Gamlı olmak Keder Sıkıntı
HÜZN-ALUD f Kederli Hüzünlü Gamlı
HÜZN-AMİZ f Gam, keder ve hüzünle karışık
HÜZN-AVER f Keder veren Gam veren Hüzün verici
HÜZN-EFZA f Keder ve hüzün arttıran
HÜZN-ENGİZ f Hüzün veren Keder verici
HÜZN-GÂH Hüzün ve keder vakti
HÜZUL Arıklık, bitkinlik, zayıflık
HÜZÜV Maskaralık
HÜZZAM Müzikte bir makam ismidir
HÜZZET Boyun
HÜZZÜ´ (HÜZÂE) Maskaralığa almak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.