![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#271 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCİHÂD EMİRİ Arapça'da "cihâd" kelimesi; bir amaca ulaşabilmek için, kişinin elinden gelen her türlü çabayı sarfetmesi anlamına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Emîr" ise, bir kavmin veya memleketin başı, reisi, genel vali ve ordu komutanı gibi anlamlara gelir ![]() Buna göre "cihâd emîri"; cihâdı başlatmak veya yönetmekle görevli kimse dernektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaş için tayin edilen kumandanın makamına "İmâre ale'l-Cihâd = Cihâd Emîrliği" denir ![]() Cihâd emîrliği iki kısımdır; Biri "imâret-i hâssa (özel anlamda emîrlik)"tir ki, yalnızca orduyu idareye ve harp işlerini yönetmeye mahsustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Harbe lüzum görülüp de bir ordu veya bir seriyye gönderileceği zaman "veliyyü'l-emr"in ilk yapacağı iş, bunların başlarına bir "emîr (komutan)" tayin etmektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaş; cesaret, iyi bir sevk ve idare, ganimetleri taksim hususunda hakkı koruma, güvenilir olma, hesap ve yazı bilme gibi hasletlere dayanır ![]() ![]() ![]() Şayet "veliyyü'l-emr", ganimetlerin taksimini "emîr-i harb (savaş emîri)" ile "emîr-i kısmet (ganimeti paylaştırma emîri)" olmak üzere, tayin edeceği iki şahsa verirse, bu hususta bunlardan herhangi biri yalnız başına hareket edemez; taksimi birlikte yapmaları icabeder ![]() "Cihâd emîrliği"ne tayin edilecek zatın; adil, iyi bir yönetici, savaş siyasetini bilen, harb usulüne âşinâ, helâl ve haramı tanıyan, şefkat ve cesaretle muttasıf tehlikeleri umursamaz bir şekilde atılmaktan sakınan biri olması gerekir ![]() ![]() Harbe kumandan tayin edilen zat, ordu içinde bulunma ihtimali olan casusları ve askerin maneviyatını bozacak zararlı davranışlarda bulunabilecek şahısları temizlemesi, orduyu teftiş ve kontrol etmekle meşgul olması icabeder ![]() "Emîr"in soy ve fikir bakımından kendi soy ve fikrinde olanlara kendi mezhebinde bulunanlara meyletmemesi, soy, fikir ve mezhepte ayrı olanlara sırt çevirmemesi: ufak tefek bazı hâdiselere gereğinden fazla önem verip işi büyütmek suretiyle ihtilaf ve ayrılıklara yol açmaması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() "Cihâd emîri", devlet başkanının vekilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Emîr"in emrettiği veya yasakladığı şeylerin Allah'a karşı bir masiyet yahut helâk olmayı gerektiren, uygun olmayan bir davranış olduğu herkes tarafından kabul edilirse, bu takdirde kendisine itaat gerekmez ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarda anılan durumlar, müslümanların, kendilerinden olan bir yönetici (veliyyü'l-emr) tarafından yönetildikleri dönemlere mahsustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]()
__________________
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#272 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCİLBÂB Müslüman kadını baştan aşağı örten çarşaf, ferâce ve câr gibi dış kıyafet ![]() ![]() ![]() Cilbab, mümin hanımların alâmetidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cilbab tabiri Kur'an-ı Kerîm'in el-Ahzâb suresinde şöyle ifade buyrulur: "Ey Peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar ![]() ![]() ![]() ![]() CİMÂ' Kadınla erkeğin cinsi temasta bulunması ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'a göre cimâ'ın da bir takım adâbı vardır ![]() "Allah'ım! Bizden ve bize vereceğin çocuktan şeytanı uzak kıl" diye dua etmek ![]() ![]() İslâm cinsi arzuların meşru yoldan giderilmesini ister ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Erkeğe veya kadına arka yoldan yaklaşan kimseye Allah, rahmet bakışıyla bakmaz" buyururlar (Mişkâtü'l-Mesâbih, II, 184) ![]() ![]() Adet gören veya lohusalık halinde bulunan kadınlarla cinsi ilişkide bulunmak haramdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cİ'RÂNE OLAYI Peygamber Efendimiz'in Huneyn gazvesinde elde edilen ganimetleri dağıtımı sırasında ortaya çıkan hâdise ![]() Mekke Fethi'nden hemen sonra Hevâzin ve Sakîf kabilelerinin büyük bir ordu hazırlayarak harekete geçtiğini öğrenen Peygamber Efendimiz, derhal Mekke'den takviye edilen ordusuyla düşman üzerine yürümüş, Huneyn'de Hevâzin ve Sakîf kuvvetlerine ağır bir darbe vurarak büyük zayiat verdirmişti ![]() Huneyn'den kaçan düşman kuvvetlerinin bir kısmının Evtâs adlı bölgede toplandığı, bir kısmının da Tâif kalesine çekildiği öğrenilince, Hz ![]() ![]() Bunu tâkiben, kendisi, elde edilen ganimetleri Ci'râne mevkiinde bırakarak, Tâif'e hareket etti ve kaleyi muhâsara altına aldı ![]() ![]() Ci'râne, Mekke ile Tâif arasında, Mekke'ye daha yakın bir mevki olup, burada aynı adı alan bir su kaynağı ve birbirine yakın su kuyuları vardır (Yâkût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldân, Beyrut 1977, II, 142) ![]() Peygamber Efendimiz burada on gün kadar, sayısı büyük bir miktar tutan esirleri ve bol miktardaki ganimeti askerleri arasında taksim etmeksizin bekledi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Beytü'l-mâl hissesi olarak 1/5'i yani Humus'u* ayırdıktan sonra, mevcut esirleri ve ganimeti askerleri arasında taksim edip dağıttı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun ardından Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ensâr içerisinde bulunan bir münâfık: "Bu, Allah'ın rızası gözetilmemiş bir dağıtımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece taksimat işi tamamlandıktan sonra Peygamber Efendimiz, ihrama girerek Mekke'ye umre yapmaya gitti ![]() ![]() Burada bu günlerin ve bu olayların hatıralarını taşıyan bir de mescid vardır ![]() CİZYE İslâm devleti bünyesinde yaşayan gayr-i müslim vatandaşların mükellef olan erkeklerinden can ve mallarını koruma bedeli olarak yılda bir defa alınan vergi ![]() ![]() ![]() "Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığı şeyleri haram tanımayan, hak dinini din olarak kabul etmeyen kimselere, zelil ve hakîr olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşınız ![]() ![]() Cizye, borcunu ödedi demek olan "cezâ deynûhu" fiilinden bir çeşit borç ödeyişi ifade eden bir isim olup, müahidin ahdi üzerine vereceği vergiye ıtlak olunur ki; can, mal ve özgürlüklerinin korunması karşılığında ödenmesi gerekir ![]() Müşriklere gelince onların cizye ödeyerek şirklerini sürdürmeleri asla sözkonusu olamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk zamanlarda cizyenin nasıl uygulandığına dair elimizde delil olabilecek bilgi, yalnız Mısır'da cârî muamele hakkındaki bilgilerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ı kabul edenlerin çoğalması ile orantılı olarak, cizye, kişi başına vergi özelliğini kaybetti ![]() ![]() ![]() Cizye İslâm'ın ilk defa ihdas ettiği bir vergi değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslümanlar açısından cizye, ilk defa Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Sulh yoluyla konulan cizye: Bunun miktarı, anlaşma esaslarına göre uygulanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) İslâm devleti tarafından doğrudan doğruya konulan cizye: Müslümanlar kendi güçleriyle bir düşman ülkesini ele geçirirler ve gayr-i müslim olan halkını yurtlarında "tebea" olarak bırakırlarsa, bunlara miktarı İslâm devletince belirlenen cizye vergisi konulur ![]() Cizye yalnız Ehl-i Kitap denilen yahudiler ile hristiyanlardan ve kendilerinde Ehl-i Kitap şüphesi bulunan mecûsîlerden kabul edilir ![]() Cizyenin bir kimseden tahsil edilebilmesi için bu kimsenin akıllı, hür, sağlıklı, erginlik çağına ulaşmış erkek olması şarttır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cizyenin miktarı, yükümlülerin ekonomik durumları dikkate alınarak belirlenir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cizye ödeyen mükellefler, İslâm devleti ile sadece inanç ve dini merasimlerine için verilmesi için değil; aynı zamanda can ve mallarının korunması ve ![]() ![]() ![]() Hanefîlere göre cizye, yıl başından itibaren tahsil edilmeye başlanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cizye, tahakkuk ettikten sonra şu üç sebepten biriyle düşer: a) Mükellefin müslüman olması ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Cizye tahsil edilmeden sürenin geçmiş olması ![]() ![]() c) Cizye tahsil edilmeden mükellefin ölmesi ![]() ![]() CUMHÛR-U FUKAHÂ Fakîhlerin çoğunluğu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çeşitli bölgelerde ün yapmış fakihler şunlardır: Medîne'de: Sa'îd b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mekke'de: Ata b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Basra'da: Hasan el-Basrî, Câbir b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kûfe'de: Alkame b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amiru'ş-Şa'bî (ö ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şam'da: Ebu İdris el-Havlanî, Şurahbil b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mısır'da: Leys b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bağdat'ta: Ebu Ubeyd el-Kasım b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CÜRÜM Ceza gerektiren, suç hata günah, kabahat, isyan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı hadîslerde ise, cürünî kelimesi, günah, hata vb ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukuk terminolojisinde ise, cürüm kelimesi hukuki anlamdaki suçları ifadede pek kullanılmamış; bunun yerine daha ziyade "cinayet" tabiri tercih edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cürüm, en özel anlamını İslâm ceza hukukunda kazanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunda, bir fiilin suç sayılmasındaki esas; onun toplum düzenini, toplumun huzur ve istikrarını, inançlarını sarsması ve ferdin can, mal, namus güvenliğini tehlikeye sokmak suretiyle onlara zarar vermesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunda suç, değişik yönlerden kısımlara ayrılabilir ![]() ![]() ![]() Had gerektiren suçlar: Bunlar zina*, kazf*, şarap içme, hırsızlık* (serika), dinden dönme (irtidat), silâhlı gasp*, soygun, eşkiyalık (hırâbe), ve isyan-ihtilal (bağy)*den ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kısas veya diyet gerektiren suçlar: Bu suçlar, şahsın canına veya vücut bütünlüğüne karşı işlenen suçlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ta'zir gerektiren suçlar: Bu suçlara İslâm hukukunda belli bir ceza takdir edilmemiş, bunun yerine hâkime, suçun ve suçlunun durumuna uygun bir cezayı belirleme yetkisi verilmiştir ![]() ![]() ![]() Had ve kısası gerektiren suçlar ile taziri gerektiren suçlar arasında en belirgin fark şudur: Had suçlarının suç olmaktan çıkarılması veya değiştirilmesi ve cezalarının değiştirilmesi mümkün görülmezken, diğer suçların bir çoğunda, gözetilmek istenen maslahata göre, zamanla değişiklikler yapmak mümkün görülmüştür ![]() CÛVEYRİYE BİNTÜ'L-HÂRİS Hz ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() "Mustalikoğulları kabilesinin kadınları esir düştüklerinde ganimet olarak gaziler arasında paylaşıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ben de kabul ettim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() CÜZ' Bir bütünün parçalarından her biri ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'ân'ın doğru okunmasını sağlamak amacıyla önce harekeleme ve noktalama işaretleri yapıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Önceleri birbirinden farklı bölümlendirmeler olduysa da, Kur'ân'ın tedris edildiği medreselerde otuz cüze bölünmesi yaygınlaşıp kabul gördü ![]() ![]() ![]() ![]() CÜZ'İ İRÂDE İstemek, arzu etmek, tercih etmek, insanın Allah'a itaat veya ona isyan etmesi ile ilgili olan sınırlı iradesi ![]() ![]() İslâm düşünürlerini meşgul eden ve hakkında farklı görüşler ileri sürülen en önemli konulardan biri de, insanın iradesi konusudur ![]() ![]() Her şeyin yaratıcısının Allah olduğu, O'nun irade ve meşietinin mutlaka olup bunun hilâfına bir şeyin vuku bulmasının mümkün olmadığı, Kur'ân'da açık açık ifade edilmektedir ![]() ![]() Bu konuda üç temel görüş ileri sürülmüştür ![]() ![]() Bu mezhepler, ileri sürülen görüşlerin odak noktalarıdır ![]() ![]() ![]() Kaderiyye (Mutezile) mezhebinin görüşü Kullar, iradelerinde tamamen hür ve bağımsızdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kaderiyyeyi bu görüşe sevk eden âmil, beş temel prensiplerinden biri olan "Allah'ın adaleti" ne bakış açılarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Bu görüşleri için ileri sürdükleri delillerden birkaçı şöyledir: "Bu bir öğüttür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi bu âyetlerde kulların fiilleri kendilerine isnad edilmektedir ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hatta kaderi mazeret olarak ileri sürenlere karşı Allah, bu mazeretlerinin doğru olmadığını, yaptıklarının kendilerine ait olduğunu söylemektedir: "(Allah'a) ortak koşanlar: Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O'ndan başka hiç bir şeye tapmazdık ve O'nsuz hiç bir şeyi haram kılmazdık dediler ![]() ![]() ![]() Mûtezile içerisinde kaderi inkâr etmekte o kadar aşırı gidenler vardır ki, bunlar, insanların ne yapacakları konusunda Allah'ın önceden bir bilgisinin bulunduğunu dahi inkâr ederler ve kul, kendi iradesiyle karar verip o fiili işledikten sonra ancak Allah'ın o şeyden haberdar olduğunu söylerler ![]() Cebriyye mezhebinin görüşü Kaderiyye mezhebine reaksiyon olarak ortaya çıkan Cebriyye mezhebine göre, insanın hiçbir irâdî hürriyeti yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cebriyye'nin bu görüşlerine dayanak olarak ileri sürdükleri naslardan bir kısmı şöyledir: "Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiç bir şey yapamazsın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kulun iradesizliği yanında, sorumluluğunu hangi temele dayandıracağını izah etmekten aciz kalan Cebriyye, zamanla bilgin ve düşünürler arasında yok olup gitmeğe mahkûm oldu ![]() ![]() Ehl-i sünnet mezhebinin görüşlerini incelerken göreceğimiz gibi, bu fırkaların her ikisi de nassları tek yönlü almış; karşı tarafın ileri sürdüğü delilleri görmezlikten gelmiştir ![]() Ayrıca iki fırkanın da Emevîler döneminde ortaya çıkmış olması dikkat çekicidir ![]() ![]() ![]() Baskı ve zulme dayalı idareler, birbirine zıt olan bu iki görüşün de toplumda yayılmasına zemin hazırlar ![]() ![]() ![]() Ehl-i sünnetin görüşü Ehl-i sünnetin ilk dönemlerini temsil eden selef âlimleri, başlangıçta böyle bir problem üzerinde detaylı bir şekilde durmamışlardır ![]() ![]() ![]() Selef, hem Kaderiyye'nin, hem de Cebriyye'nin görüşlerini naslara uygun görmemişlerdir ![]() Onlar, bu konudaki nassların hepsini bir bütün olarak değerlendirmişlerdir ![]() ![]() Buna göre Allah'ın iradesi mutlak ve küllî bir iradedir ![]() ![]() ![]() Kula irade ve seçme hürriyetini veren, bizzat Allah'ın kendisidir ![]() ![]() ![]() Kul, kendisine verilen irade ile seçimini yapar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kul seçimini yapar ama yaratma Allah'a aittir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kul, irade ve isteğinin dışında kalan durumlardan sorumlu tutulmayacaktır ![]() ![]() ![]() İrade problemini karmaşık hale getiren hususlardan birisi, aslında meydana gelmesi sözkonusu olmayan farazî sorulara cevap vermek isteğinden kaynaklanmaktadır ![]() Elbette ki böyle bir soruya: "Allah'ın dilediği olur" karşılığı verilecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer Allah Teâlâ, zamanla kayıtlı olmayan, yani geçmiş ve geleceği bütün teferruatiyle bilen bir bilgiye sahip bulunmasaydı, belki böyle bir soru sözkonusu olabilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DÂBBETÜ'L-ARZ Yer hayvanı, kıyametin büyük alametlerinden biri ![]() Debb ve debîb; hafif yürüme ve debelenme demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah bütün canlıları (her dâbbeyi) sudan yaratmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların (her dâbbenin) rızkı ancak Allah'a aittir ![]() ![]() "Dâbbetü'l-Arz" da; kıyametin kopmasına yakın, ortaya çıkacağı bildirilen ve kıyametin büyük alâmetlerinden olan bir yaratıktır ![]() "Söylenmiş olan (tehdit edildikleri şey) başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler ![]() ![]() Bu âyetten anlaşılan, dâbbenin bir hayvan-ı nâtık yâni konuşan bir canlı olduğudur (M ![]() ![]() ![]() ![]() Râğıbü'l-İsfahânî, yukardaki âyete dayanarak şöyle demektedir: "Dâbbe, tanıdığımız hayvanlara benzemeyen bir hayvandır ![]() ![]() ![]() Müfessirler yukardaki âyette (27/82) dayanarak "Dâbbetü'l-Arz"ın kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacağını söylerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akaid kitaplarına, kıyametin alâmetlerinden biri olarak geçmiş olan "Dâbbetü'l-Arz" (bk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İlk çıkacak kıyamet alameti, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vakti insanların üzerine "dâbbe''nin çıkmasıdır ![]() "Üç şey vardır ki bunlar çıktığı zaman, daha önceden iman etmeyen hiçbir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez: 1-Güneşin batıdan doğması, 2-Deccâl ve 3-Dâbbetü'l-Arz (Müslim, İman, 249; Tirmizî, Tefsîr, sûre 6) "Dâbbe, yanında Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu konudaki rivayetler pek çoktur, ancak hiçbiri mütevâtir olmadığından, kıyamet gibi tamamen gaybî olan bir meselede delil olamazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#273 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCENÂZE Gömülmemiş ve gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hasta can çekişiyorken ve gerçekten mümin birisi ise ona yardımcı olmak, yakınları için bir gereklilik ve ayrıca da sevaptır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "-Ölülerinize, Lâ ilâhe illallah "ı telkin ediniz ![]() ![]() ![]() Hastanın yanında şehadet getirilir ki o da hatırlayıp şehadet getirsin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hasta vefat edince ağzı kapatılır ![]() ![]() ![]() ![]() "Bismillâhi ve alâ milleti rasülillâh ![]() ![]() Manası: "Allah'ın ismiyle ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun ![]() ![]() ![]() Sonra ölünün üstüne bir örtü çekilir ![]() ![]() ![]() Cenaze'nin Yıkanması Cenazenin yıkanmasından gömülmesine kadar, yapılan işlemlere "teçhiz" (hazırlamak) denir ![]() ![]() ![]() Yıkanacak ölü teneşir veya yüksekçe bir yere sırt üstü konur ve diziyle göbek arası bir örtü ile örtülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan sonra ölünün üzerine su dökülür, başı ile bedeni sabunlu su ile temizce yıkanır, sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı yıkanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şişmiş olup dağılmak üzere bulunan ve dokunulması mümkün olmayan bir ölünün üzerine sadece su dökülmesi yeterlidir ![]() ![]() ![]() Müslüman ölünün vücudunun bir parçası bulunması halinde, onu yıkamak konusunda âlimler arasında görüş ayrılıkları vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ebû Eyyûb, vücudun bir ayağı varken, Ömer ise bir kemiği varken üzerlerine namaz kılmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şehid'in Yıkanması Savaş alanında kâfirler tarafından öldürülen şehitler cünüp bile olsalar yıkanmaz, sadece kefen olmayan uygun bir elbiseyle kefenlenir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak bunlar yıkanır ve namazları kılınır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer su bulunmazsa ölüye teyemmüm verdirilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenazenin Kefenlenmesi Ölü, yıkandıktan sonra, kefenin ıslanmaması için kurulanır ![]() Kefen üç çeşittir: 1- Erkeğe göre, "kamis", boyun kökünden ayaklara kadar olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kadında baş örtüsü ile göğüs örtüsü fazla olacağından kadında sünnet olan kefen beş kattır ![]() ![]() ![]() ![]() Malın azlığı ve varislerin çokluğu söz konusu olunca ikinci kefenleme; mal çok varisler az ise birinci tür kefenleme yapmak sünnettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kadının saçları örgü edilerek göğsü üstünde toplanır ![]() ![]() Cenaze Namazı Gusledilmiş, yıkanmış, temizlenmiş, musalla taşına konulmuş müslüman bir ölü için müslümanların, abdestli ve Kıble tarafına yönelerek kıldıkları bir namaz ve ölü için yapılan bir duadır ![]() ![]() ![]() ![]() Cenaze namazının şartı niyettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenaze namazının rüknü tekbirler ve kıyâm'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1-İmam cenazenin göğsü hizasına durur ![]() 2-Birinci tekbirden sonra "sübhâneke allâhümme" duasının "ve celle senâüke" kısmı ile birlikte okunması lâzımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3- İkinci tekbirden sonra, Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4- Üçüncü tekbirden sonra ölüye, kendi nefsine ve müslümanlara dua etmek ![]() ![]() ![]() ![]() "Allâhumma'ğfirlî hayyina ve meyyitinâ veşâhidinâ ve gâibinâ ve zekerinâ ve unsânâ ve sağîrinâ ve kebîrinâ ![]() ![]() ![]() Manası: "Allah'ım, dirimizi, ölümüzü, burada olanımızı, olmayanımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü bağışla ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer cenaze kadınsa, "ve hussa dan sonraki zamirler müennes okunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Duâyı bilmeyen kimse, sadece "Allâhümmağfirlî ve lehû ve li'lmü'minîne ve'l-mü'minât (Allâhım, beni, onu ve bütün inananları bağışla" der ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu duâlardan sonra imam dördüncü tekbiri alır, sonra önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa sesli olarak, cemaat ise gizlice selâm vererek namaza son vermiş olurlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Namaz kılmak mekruh olan üç vakitte, yani; güneş doğarken, tam tepedeyken ve batarken cenaze namazı kılınmaz ![]() ![]() ![]() ![]() Sağ doğup ölen çocuğun adı konulur, yıkanıp kefenlenir ve namazı kılınır ![]() ![]() ![]() ![]() Cenazede cemaat şartı olmamakla birlikte, cemaat sayısı ne kadar çok olursa, sevap da çoğalır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Abbas (r ![]() ![]() ![]() ![]() Namaz kılınıncaya kadar cenazede hazır olan kimseye bir kırat, gömülünceye kadar hazır bulunana da iki kırat sevap vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Cenaze defninde acele ediniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey mü'minler! Siz ölüyü teşyî ediyorsunuz ![]() ![]() Yukarıda naklettiğimiz hadislerden de anlaşılacağı gibi, cenazeyi bekletmeden en kısa zamanda toprağa vermek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, "Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() Burada Necaşi, Habeş imparatoru Ashama olup, Hicret'in dokuzuncu yılında vefat etmiş ve Allah Rasûlü Medine-i Münevvere'de onun için ashabıyla, gıyabında cenaze namazı kılmıştır ![]() ![]() ![]() Hanefilere ve bazı fâkîhlere göre ölüm haberini hısım ve akrabaya, eşe dosta bildirmek caizdir ![]() ![]() Cenazenin Taşınması ve Defni Cenazeyi kabre kadar taşımak bir mümine yapılacak en son hizmetlerdendir ![]() ![]() ![]() Sünnet üzere, cenazeyi tabutun dört tarafından dört kişi tutarak taşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenazeyi takip edenler, yolda lüzumsuz lâkırdı etmezler ![]() ![]() ![]() ![]() Cenaze kabre konacağında, kabre inen bir kaç kişi cenazeyi alarak yüzü kıbleye karşı, başı batıya gelmek üzere sağ yanına yatırırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Cenazenin arkasına, cesedi toprağın sıkıştırmasından koruyacak taş, tahta gibi şeyler dizilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah'tan başka ilâh yoktur, ona dayandım O, ulu arşın sahibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ölünün evinde yemek vermek, ölü sahibine başsağlığı dilemek, kabirleri zaman zaman ziyaret etmek sünnettir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#274 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCENİN Ana karnındaki çocuk hakkında kullanılan bir ıstılah ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de ceninin oluşum devreleri şöyle ifade edilir: "Biz sizi topraktan, sonra spermadan, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vahiy ve sünnette yer alan bu bilgiler çocuğun cenin devresinde anneden, onun yaşayış halinden, biyolojik, psikolojik, aklî ve benzeri özelliklerinden birtakım tesirler alacağına işaret olabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ceninin sağ olarak doğma ihtimali bulunduğu için, onun anne karnındaki varlığı korunmuş; lehine bir takım haklardan yararlanması esası getirilirken düşmesine sebep olana bazı cezalar öngörülmüştür ![]() Cenin sağ doğmak şartiyle, daha ana karnında iken şu haklardan yararlanır: 1) Mirasçı olur ![]() ![]() 2) Lehine vasiyet ve vakıf geçerlidir ![]() ![]() 3) Ceninin nesebini ikrarda bulunmak da geçerlidir ![]() ![]() Hanefilere göre cenine intikal eden mallar yed-i emîne teslim edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da cenini koruyucu hükümleri şöylece özetleyebiliriz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Cenin anne karnında uzuvları teşekkül edinceye kadar (müstebinü'l-hilka) bir kan pıhtısı hükmündedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c) Uzuvların teşekkül etmesinden, ruh üfleninceye kadar düşürülürse, düşmeye sebep olana "gurre" denilen bir tazminat cezası gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() d) Cenin canlı olarak düşer de, doğumdan sonra ölürse, suçlunun tam diyet ödemesi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#275 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCENNET Ağaçlı bahçe; yeşillikleri bol bostan; sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık ![]() Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir ![]() "Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır ![]() ![]() ![]() "Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen karşılığıdır ![]() "Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir: 1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (ez-Zümer, 39/20), güzel meskenler (et-Tevbe, 9/72) 2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (er-Rahmân, 55/58-54) 3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekân ![]() "Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)" (et-Tûr, 52/21) ![]() "Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (Saffât, 37/47) ![]() 4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a sokacak söz işitilmiş ![]() ![]() ![]() ![]() "Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir ![]() ![]() "İşte bu yüzden Allah onları o günün fenâlığından esirger ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsî hadis*in ifade ettiği durumdur: Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i Sünnet inancına göre mü'minler Cennet'te Allah'ı görecekler, bu onlar için en büyük nimet olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müminlerin Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vukû bulacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Enes b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu ![]() ![]() Başka bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tânesini (alıp) size getirebilecektim ![]() ![]() Bu hadislerden de anlaşılacağı gibi, Cennet yaratılmış olup hâlen mevcuttur ![]() Cennetlikler: Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların, Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların, doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini bildirmektedir ![]() ![]() ![]() Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden bazılarında şöyle buyrulur: "İman edip sâlih amel işleyen kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidâyet buyurur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kim de O'na bir mümin olarak sâlih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler var ![]() " Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler akar, orada ebedî kalacaklar ![]() ![]() "İmran b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cennet'e ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadislerden öğrendiğimize göre (Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 845) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka Cennet'e girecektir ![]() ![]() ![]() Cennet Tabakaları: İbn Abbâs (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1-Cennetü'n-Nâim: "Beni Cennetü'n-Nâim'in varislerinden kıl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2-Cennetü'l-Adn: "Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdırlar ![]() ![]() ![]() ![]() 3-Cennetü'l-Firdevs: "Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri ![]() ![]() 4-Cennetü'l-Me'vâ: "İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır ![]() ![]() 5-Dârü's-Selâm: "Halbuki Allah Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidâyet buyurur ![]() ![]() 6-Dârü'l-Huld: "O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu ![]() ![]() Her ne kadar İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Müslim'in Ebû Sâid el-Hudrî'den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine Buhârî'nin bir rivayetinde Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynî, "Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır) ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu ayet, hadis ve âlimlerin yorumlarından Cennet'in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#276 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCERH ve TA'DÎL Cerh; yaralamak, sövmek; ta dîl, düzeltmek, hizaya getirmek, tezkiye etmek demektir ![]() Istılahî manaları ise; Cerh, günahkârlık, tedlis (karıştırıcılık), yalancılık gibi sebeplerle bir râvinin, hadis mütehassısları tarafından rivayetlerinin reddedilmesi ![]() ![]() Hadis râvilerinin kusur ve meziyetlerinin özel terimlerle tetkik edildiği "cerh ve ta'dil ilmi" hadis ilminin en önemli konularından birini oluşturur ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu olumsuz gelişmeler karşısında İslâm âlimleri kılı kırk yararcasına bir titizlik göstererek, hadislerin kitaplara geçirilip tasnif edildiği zamana kadar her râviyi cerh ve ta'dile tabi tutmuşlar ve bu şekilde, güvenilir olanları zayıflardan, tanınmayanlardan, uydurmacı ve yalancılardan ayırdetmişlerdir (Ahmed Nâim, Mukaddime, 351) ![]() Dini, aslî berraklığı içerisinde korumayı yegane hedef ve vazife bilen İslâm âlimlerinin bu davranışlarını bir başka şekilde yorumlamak mümkün değildir ![]() ![]() ![]() Tanınmış münekkitlerden Yahya b ![]() - Sen cerhettiğin bu zevâtın kıyamet gününde karşına hasım olarak çıkmalarından korkmuyor musun? şeklindeki bir soruya: "Bunların düşmanlığına maruz kalmam; hadisini müdafaa etmediğimden dolayı Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onun bu cevabında da görüleceği gibi, konu bir gıybet ve çekiştirme meselesi değil; ilim ehlinin taşıdığı sorumluluk duygusunun ve ilmî anlayışın bir çeşit tezâhürüdür ![]() Diğer taraftan cerh ve ta'dili yapacak âlimlerde birtakım özelliklerin arandığı gibi; cerh ve ta'dil esnasında dikkate alınması gereken esaslar da mevcuttur ![]() ![]() ![]() ![]() Hadis münekkitleri cerh ve ta'dilde râvilerin kuvvet ve zayıflık, doğruluk ve yalancılık gibi durumlarına işaret eden bir takım terimler kullanmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadisin sahihini sekîminden, makbulünü merdudundan ayırma gayretinin bir neticesi olarak gelişmiş olan bu ilim dalında kaleme alınmış bir çok eser mevcuttur ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#277 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCERÎB Osmanlı İmparatorluğu döneminde Arap ülkelerinde kullanılan bir ölçü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEVÂMİÜ'L-KELİM Az söz ile çok manayı ifade eden edebî vecizeler ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() İmam Nevevî cevâmiü'l-kelim'i şöyle açıklar: "Bize nakledildiğine göre cevâmiü'l-kelim Allah Teâlâ'nın daha önceki kitaplarında yazılmış bulunan bir çok emrinin, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm bu kadar cevâmiü'l-kelim ifadelerle bir çok hikmetleri anlatmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meselâ "Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder; edebsizlikten (fahşâdan), fenalıktan (münkerden) ve azgınlıktan (bağyden) de meneder ![]() ![]() ![]() ![]() Cevâmiü'l-kelim'in ikinci nevi olan, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEZBE Sürüklemek, kendisine çekmek ![]() ![]() Cezbe; Hakk'ın, kulunu kendisine çekmesinden hasıl olan istiğrak, derin şaşkınlık ve hayret sûretlerinde görünen manevî bir haldir ![]() Cezbe, kulun Hakk'a külfetsiz yaklaşması ve ilâhî inayetler ve lütuflar gereği hareket etmesidir ![]() ![]() ![]() Cezbe iki türlü olur ![]() ![]() Cezbeye tutulanlara meczûb denilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cezbeyi akıl hastalıklarından biri diye gösterirlerse de, cezbe cinnet değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tasavvuf erbabınca manevî yolculuğa seyr-i sülûkla çıkılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bekâ billâh ismi verilen seyr-i fillâh, Cezbe makamıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Cezbeye tutulanlara Üveysi-meşrep de denilir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#278 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCİBRİL HADÎSİ Cebrail aleyhisselâm, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdullah b ![]() ![]() "Bir gün Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ya Muhammed! Bana İslâm'ın ne olduğunu söyle" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bana imandan haber ver" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Doğru söyledin" dedi ![]() "Bana ihsandan haber ver" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() " Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir ![]() ![]() "Bana kıyametten haber ver" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() "Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu ![]() Bundan sonra o zat gitti ![]() ![]() ![]() ![]() "O Cibrîl'di ![]() ![]() ![]() Abdullah b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sen Basra'da onlarla görüştüğün zaman kendilerine söyle ki, ben onlardan uzağım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kader, sözlükte; miktar, meblağ, büyük sayma, güç, kudret ve bir şeyi kısmak anlamlarına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cibril hadisinde ikinci soru ve cevabı, iman esaslarını bildirir ![]() 1) Allah'a iman: Bu iman, Allah'ın varlığını ve hakkında vacip, mümteni; (imkânsız) ve caiz olan bütün sıfatları bilerek tasdik etmekle meydana gelir ![]() Selbî sıfatlar altı tane olup şunlardır: a) Vücud: Allah'ın varlığı, b) Kıdem: Ezelî olması, yani varlığının evveli olmaması, c) Bekâ: Ebedî olması, yani varlığının sonu bulunmaması, d) Muhâlefetün li'l-havâdis: Allah'ın varlıklardan hiçbir şeye benzememesi, e) Kıyam bi zâtihi: Varlığının kendisinden olması, f) Vahdaniyet: Allah'ın bir olmasıdır ![]() Sübûtî sıfatlar sekizdir: a) Hayat: Allahu Teâlâ'nın diri olması, b) İlim: Her şeyi bilmesi, c) İrade: Her mümkünü caiz olan bir şekle ve vakte tahsis etmesi, d) Kudret: Her şeye gücünün yetmesi, e) Semî': Her şeyi işitmesi, f) Basar: Her şeyi görmesi, g) Kelâm: Ses ve harfe muhtaç olmadan konuşması, h) Tekvin: Var etme, yok etme, yaşatma ve öldürme gibi fiillerin başlangıcı olan bir sıfattır ![]() 2) Meleklere iman: Bu, Allah'ın melek denilen, nurdan yaratılmış ve istediği şekle girebilen bir takım masum kulları olduğuna inanmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Kitaplara iman: Allahu Teâlâ, bazı peygamberlerine gerçek ve hükümleri bildiren bir takım ibareye lafızlar indirmiştir ki; bunlara "kitap" denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Peygamberlere iman: Allâh'u Teâlâ hazretleri kullarına doğru yolu göstermek için bir takım peygamberler göndermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Âhiret gününe iman: Âhiret günü haşirden, bütün ölenlerin diriltilmesinden başlayan sonsuz bir gündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6) Kadere İman: Yukarıda kadere imandan söz etmiş, Cibril hadisinin kaderi inkâr edenlerle ilgili bir soru üzerine nakledildiğini belirtmiştik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadîs-i şerifte ilk soru İslâm'ın şartlarını telkin için sorulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü soru "ihsân nedir?" sorusu ve Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadisteki diğer bir soru kıyamet zamanı ile ilgilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de beş şeyin insanlardan gizlendiği bildirilir ki, bunlara "muğayyebât-ı hamse*" denir ![]() ![]() "Kıyametin ne zaman kopacağına dair bilgi, ancak Allah katındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#279 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCİBT Cibt'in ne anlama geldiği konusunda çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür ![]() ![]() ![]() Bazılarına göre Habeşistan dilinde sihirbaz ve şeytan'a "cibt" denilir ve Kur'an'da da bu anlamda kullanılmıştır ![]() Kur'an-ı Kerim'in sadece bir yerinde (Nisâ 4/51) geçen bu sözcük "tâğût"la birlikte zikredilmektedir ![]() İbn Abbâs'tan nakledilen bir rivayete göre, adı geçen ayette bu sözcükle putlar sözkonusu edilmiştir ![]() ![]() ![]() Bu konuda daha başka görüşler ileri sürülmüşse de, hepsindeki ortak nokta; cibt'in son derece kötü ve çirkin şeylere bir isim olduğu gibi: Allah'ın vahdaniyyet ve hâkimiyetine karşı çıkan her türlü gayr-i İslâmî şahsiyet, düşünce, hukuk, devlet ve hâkimiyet anlayışını ifade ettiğidir ![]() ![]() ![]() CİHÂD Çalışmak, uğraşmak, çabalamak, gayret sarfetmek ![]() İslâm'ın yükselmesi, korunması ve yayılması için her türlü çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret sarfetmek ve bu yolda sıcak ve soğuk savaşa girmektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da cihad farzdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yalnız, bu farz bazı hallerde farz-ı ayın; bazı hallerde ise farz-ı kifayedir ![]() ![]() ![]() Cihâdın gayesi, yeryüzünden fitneyi kaldırmak ve hakkı yüceltmektir ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın gayesi toprak ele geçirmek değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslümanlar savaşı istemezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâmiyet'e göre cihad, bize harp açanlara (el-Bakara, 2/190) verdikleri sözü tutmayıp tekrar dinimize saldıranlara (et-Tevbe, 9/12-13), Allah'a ve ahiret gününe inanmayarak, Allah ve Peygamberin haram kıldığı şeyleri haram kabul etmeyenlere karşı (et-Tevbe, 9/29), yeryüzünde fitneyi söküp atmak ve Allah'ın dinini hâkim kılmak (el-Bakara 2/19) gayesi ile meşrû kılınmıştır ![]() Müslümanlar savaş için düşman memleketine girip bir şehri veya bir kaleyi muhasara ettikleri zaman, önce onları İslâm'a davet ederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumda cihad için şu şartlar gerekir: a- Düşman, İslam'a girmeleri için yapılan çağrıyı yahut cizye vermeyi reddetmiş olmalıdır ![]() b- Müslümanlarla düşman arasında herhangi bir anlaşma sözkonusu olmamaktır ![]() c- Müslümanlarda cihad için gerekli askerî güç siyasî otorite bulunmalıdır ![]() Bütün bu hususlar bir araya geldiğinde cihadın farziyeti gerçekleşir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâmiyet'in ilk devrelerinde müminlere İslâm düşmanlarına karşı yumuşak davranmaları, eziyetlerine katlanmaları müdafaa kasdıyla da olsa karşılık vermemeleri; sadece öğüt vererek İslâm'a davet yolunu takip etmeleri emredilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca Allah Teâlâ'nın " Allah uğrunda gereği gibi cihad edin" (el-Hacc, 22/79), buyruğuyla, müslümanların nasıl davranması gerektiği belirlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() 1- Nefs'e Karşı Cihad Şüphesiz en güç cihad, insanın nefsiyle ve nefsinin arzularına karşı yaptığı cihaddır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı meâlde başka hadis-i şerifler de vardır ![]() ![]() 2- İlim İle Cihad Cihad'ın başka bir çeşidi de ilim ile yapılan cihaddır ![]() ![]() ![]() Bilginin ortaya koyduğu delillerin gönüller üzerinde icra ettiği tesiri silâh gücü ile temin etmek mümkün değildir ![]() "Ey Muhammed! İnsanları Rabbi'nin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış ![]() ![]() ![]() ![]() Temeli ilim yoluyla tebliğ ve davete dayanan İslâmiyette, bu tebliğ faaliyetinin adı "ilim ile cihad"dır ![]() ![]() ![]() "Sen kâfirlere uyma, uyanlara karşı Kur'an ile büyük bir cihadla cihad et" (el-Furkan, 25/52) buyurmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Zalim bir hükümdar karşısında hak ve adaleti açıkça söylemek, büyük bir cihaddır ![]() 3- Mal İle Cihad Mal ile cihad, Allah Teâla'nın insana ihsan etmiş bulunduğu mal ve servetin yine Allah (c ![]() ![]() ![]() Bilindiği gibi dünyada her iş para ile yapılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() "İman edip hicret eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden, (mücâhidlere) yer veren ve yardım edenlerin hepsi birbirinin vekilidir ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah, mallarıyla, canlarıyla mücadele edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır ![]() ![]() 4- Savaşarak Cihad Yapmak Cihad, müslümanlara farıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: "Sizinle savaşanlarla; Allah yolunda siz de savaşın ![]() ![]() Bu ilâhi emir Allah yolunda, İslâm uğrunda savaşmanın ve İslâm yurdunu düşmana karşı korumanın cihad olduğunu bize ifade etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çağımızda bir takım gruplar her ne kadar savaşsız bir dünyanın özlemini dile getirmekte ve bunun için açık veya gizli savaş aleyhtarı faaliyetler sürdürmekte iseler de, bu hiç bir zaman, binlerce yıldan beri devam eden gerçeği değiştirmeyecek ve savaşlar sürüp gidecektir ![]() "Hoşunuza gitmediği halde, savaş size farz kılındı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Savaşan, ancak kendi öz canı için savaşmış olur ![]() ![]() ![]() İslâm dini müslümanlara şerefli bir hayat yaşatmayı hedef edinmiştir ![]() ![]() "Kendilerine karşı savaş ilân olunduğunda zulme uğrayanlara cihad etmeleri için izin verildi ![]() ![]() ![]() Savaşın önemini ısrarla belirten İslâm dini ve onun yüce kitabı, barışın da gereğine işaret etmekte, barış teklifi düşmandan geldiği takdirde taviz vermeden teklifin yerine getirilmesini istemektedir: " Eğer onlar barış isterlerse sen de onu kabul et ![]() ![]() "Her şeyi işiten, herşeyi hakkıyla gören O'dur ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, müslümanlara yapılan tecavüzlerin hiç birinin karşılıksız bırakılmamasını istemektedir: "O halde, size karşı tecavüz edenlere siz de aynıyla mukabele edin ![]() ![]() Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar müslümanların cihada devam etmelerini isteyen İslâm, savaş hukukunu da en güzel şekilde tanzim etmiştir ![]() " Andlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini (andlaşma hükümlerini) yerine getirin ![]() "Haddi aşmayın, Allah haddi aşanları sevmez ![]() ![]() Dinimizin müslümanlara farz kıldığı cihadın fazileti ve bu emri yerine getirenlerin Allah katında ulaşacakları yücelikler Kur'an-ı Kerim'de şöyle haber verilmektedir: "Allah Teâlâ, Cennet'e karşılık müminlerin canlarını ve mallarını satın aldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey mü'minler! Sizi çetin bir azabdan kurtaracak bir ticaret yolu göstereyim mi? O da şudur: Allah'a ve Rasûlüne iman eder ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla savaşırsınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Rasûlullah'a: "-hangi iş daha hayırlıdır?" diye soruldu ![]() ![]() ![]() "-Sonra hangisi faziletlidir, denildi: Allah yolunda cihaddır" cevabım verdi sonra "hangisidir?" sorusuna karşı da: "-Makbûl olan hac'dır, " buyurdu" (Buhâri, İman, 18) Abdullah b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Zerr (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir adam Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() Elde silâh, din ve İslâm diyarı uğrunda hudut boylarında nöbet beklemenin asil bir görev olduğunu ve bunun Allah Teâlâ'yı ziyadesiyle memnun ettiğini bildiren Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() "Hudut ve İslâm diyarının muhafazası için bir gün, bir gece nöbet beklemek, bir ay (nafile olarak) gündüz oruç tutup gece namaz kılmaktan daha hayırlıdır ![]() "İki çeşit gözü, Cehennem ateşi yakmaz: Biri Allah korkusundan ağlayan göz; diğeri Allah yolunda nöbet beklerken uyumayan göz ![]() Görüldüğü gibi cihad ilâhi bir emir olup kadın erkek bütün müslümanlara farzdır ![]() ![]() Cenâb-ı Hak: "Siz de düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve (cihad için) başlanıp beslenen atlar hazırlayın" (el-Enfâl, 8/60) buyurarak müslümanlara her zaman cihad için hazırlıklı olmalarını emretmiştir ![]() İşte bütün bu ayet ve hadislerin ışığında cihad, dünya ve dünya malı için olmayan, Kelîme-i Tevhîd'in kabulü ve gönüllere yerleşmesi için gösterilen cehd ile bunun neticesinde kazanılan kardeşliğin adıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cihad, terkedilen hukukullahı telâfi etmektir ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cihad, insanları baskı ve zorlamadan korumak ve kurtarmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cihad, ne bir savunma savaşı ne düşmana saldırıda bulunup onu imha etme savaşıdır ![]() ![]() ![]() İnsanlarla mücadele ve insanlar arası savaş ilişkilerini anlatan pek çok kelime varken, İslâm bu kelimeleri cihad kavramı yerine kullanmadı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cihad Allah İçindir ve Allah Yolundadır İslâm'da cihad, hedefsiz, gayesiz bir savaş değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekte, "Allah yolunda" terimi, İslâm kavramları içinde onların düşündüğünden çok geniş bir anlam belirtir ![]() ![]() ![]() Allah'ın sana verdiği malları geçici dünyalık faydalar umarak sarfedersen bu "Allah yolunda" olmak değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İnananlar Allah yolunda savaşırlar, küfredenler ise tâğût yolunda savaşırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Allah, ancak kendi rızası için olan cihadı kabul eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#280 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCELSE Oturum, oturuş, aralıksız yapılan toplantı; bir konuyu görüşmeye yetkili kişilerin bir araya gelerek yaptıkları müzakere ![]() ![]() Fıkıh terimi olarak; Cuma günü hatibin iki hutbe arasında kısa bir müddet oturması ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() "Namaza kalktığın zaman tekbir getir ![]() ![]() ![]() ![]() Üç imam (Mâlik, Şafii, Ahmed), bu hadise dayanarak iki secde arasında oturmanın farz olduğuna hükmetmişlerdir ![]() ![]() Berâ b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu duruma göre, iki secde arasını "celse" ile ayırmadan diğer rek'ata kalkılacak olursa vâcibin terkinden dolayı sehiv secdesi gerekir ![]() Geçen hadislerden, Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Zübeyr, Tâvus'un şöyle dediğini haber veriyor: "Biz İbn Abbas'a, secdede iki ayak üzerinde oturmayı sorduk ![]() ![]() ![]() "O senin peygamberinin sünnetidir" dedi ![]() ![]() Ka'de ile celse hallerinde, erkeklerin sol ayaklarını döşeyerek üzerine oturmaları ve sağ ayaklarını güçleri nisbetinde kıbleye doğru dikmeleri, kadın(arın da sol ayaklarını sağ taraflarına yatık bulundurarak yere oturmaları sünnettir ![]() ![]() İki secde arasında (celsede), şu iki duadan birini okumak müstahabdır: "Rabbim bana mağfiret et!" veya: "Allah'ım! beni bağışla, bana merhamet et, bana afiyet ver, beni hidâyete erdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İki secde arasındaki celseden başka "istirahat celsesi" diye bir celse vardır ![]() ![]() ![]() "Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CELVETİYYE Bayramiyye tarikatının bir şûbesi ![]() ![]() Arapça'da yerini, yurdunu, terk etmek mânâsına gelen celvet kelimesi, tasavvuf ıstılahı olarak, kulun, Allah sıfatları ile halvetten çıkışı ve Allah'ın varlığında fanî oluşu anlamını taşır ![]() Celvetiyye, celvete mensup olanlara verilen isimdir ![]() ![]() ![]() ![]() Celvet ve halvet kelimeleri, başlangıçta bir makam ve meşreb ifade ederken daha sonraları iki ayrı tarikatın adı olmuştur ![]() ![]() "Celvetiyye tarikatı İbrahim Zâhid Gilânî (ö ![]() ![]() ![]() ![]() Aziz Mahmud Hüdâî, 948/1552-1038/1628 tarihleri arasında yaşamış bir Türk mutasavvıfıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aziz Mahmud Hüdâî, "Şakâyık zeyli"ne göre, Seferhisarlı'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahmud Hüdâî zamanında büyük bir hürmete mazhar olmuştur ![]() "Silsilenâme-i Celvetiyyân", şeyhin bu teveccühe uğrayışına Sultan 1 ![]() ![]() ![]() Mahmud Hüdaî üç kere hac etmiştir ![]() ![]() ![]() Mahmud Hüdâî, vahdet-i vücüdu, şerîat hudutlarını taşmamak üzere kabul eden ve her hususta zahitlik yolunu tutan tam sünnî bir şeyhtir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Celvetiyye Tarikatı, Bayramiyye'nin; Bayramiyye de Safeviyye ve Halvetiyye'nin bir kolu sayılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Tezkiye" dünya sevgisini terkederek nefsi mâsivânın şerrinden korumak; "tasfiye", kalbi her türlü kirden temizleyerek ilâhî iradenin aksedeceği bir hâle getirmektir ![]() ![]() ![]() Her çeşit ibadet ve zikirden gaye, insanı gerçek kulluğa erdirmek, kalp tasfiyesi ve nefs tezkiyesiyle kemâle ulaştırmaktır ![]() ![]() ![]() Celvetiyye'de sülûkün dört mertebesi vardır: Tabiat, nefs, rûh ve sırr ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu dört makamın her biri, ayrı ayrı renklerle temsil edilmiştir: Tabiatta renk "toprak" alâmeti olarak siyahtır ![]() "hevâ" alâmeti sayılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Celvetiyye'nin; Bursalı İsmâil Hakkı tarafından kurulmuş olan Hakkıyye, Selâmi Ali Efendi'ye nisbet edilen Selâmiyye, Kütahyalı Ali Fenâi Efendi'nin temsil ettiği Fenâiyye ve M ![]() ![]() ![]() Celvetiyye tarikatında diğer tarikatlardan farklı olarak dizler üstüne kalkılıp yarı-kıyam hâlinde icra edilen bir zücir tarzı vardır ki buna "nısf-ı kıyâm" ya da "hızır kıyâmı" denilir ![]() Celvetî mensuplarının giydiği Celvetî tacının tepesinde onüç; dilim ve bu dilimleri birleştiren bir düğme bulunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEMÂAT İnsan topluluğu, bir fikir ve inanç etrafında toplanmış kimseler ![]() ![]() İslâm dini, müslümanların cemâat halinde yaşamalarına; her hususta birbirlerini destekleyen ve birbirlerine yardımcı olan bir toplum olmalarına önem vermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm cemâati kardeşlik, eşitlik, yardımlaşma ve karşılıklı fedakârlık üzerine kurulmuştur ![]() ![]() Aralarındaki birlik ve beraberliğin temel dayanağı ise Kur'an ve Kur'an'ı açıklayan sünnettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ne yazık ki bugün müslümanlar genelde bu duruma düşmüşler, dinlerini parça parça edip gruplara ayrılmışlardır ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bereket cemâatle beraberdir ![]() ![]() Allah'ın birliği ve toplumun bütünlüğü inancı etrafında toplanmayı en mühim gaye sayan İslâm dininde, "cemâat" denilince: inançta olduğu gibi, dünya işlerinde de bir araya gelip yardımlaşarak yaşayan samîmî ve ihlâslı müslümanların teşkil ettiği birlik akla gelir ![]() ![]() Vicdan ile birlikte, beraber yaşama isteği, cemâat rûhu insanda oluşmaya başlayınca, onu kibirden, bencillikten, dar görüşlülükten çıkarır ve o nisbette sosyalleştirir ![]() ![]() ![]() Fakat yüce bir duyguyla bu sevgi ve korku biraz yükselip de bir başkasını da kendisi gibi ve kendisine eşit bir değerde görmeye, onun iyiliğine sevinip, zararına da kendisi zarar görüyormuş gibi üzüntü duymaya başlarsa, onda cemâat ruhu oluşmaya başlamış demektir ![]() İnsanın bu "toplum halinde yaşama" ihtiyacını en doyurucu bir şekilde din giderebildiğinden, cemâatler din sâyesinde ortaya çıkmış ve dine özgü gruplar olarak kabul edilmişlerdir ![]() Cemaat, bir peygamber etrafında ve ashabının kendisine tamamen şahsî bağlılıklarına dayanarak oluşur ![]() Prensibi samîmiyet, sadakat ve ihlâs olan bu İslâm cemaatinin yegane başarı sırrı, kardeşlik ışığındaki birlik-beraberlik şuurudur' ![]() ![]() ![]() "Allah yolunda hepsi birbirine kenetlenmiş, yekpare ve müstahkem bir bina gibi, saf bağlayarak mücadele edenleri sever ![]() ![]() ![]() Dinimiz, toplumun huzuru, ahengi ve sosyal gelişmenin gerçekleşebilmesi; yalnız muayyen bazı fertlerin değil, bütün bir toplumun maddî refahı ve saadeti için müminlere, kişisel vazifeler yanında ictimaî ödevler de yükler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır ![]() ![]() ![]() CEMÂL Yaratılıştan güzel olmak, kişinin huyu güzel olmak ![]() Ayrıca kadınların güzelliğini dile getirmek için de kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cemal kelimesi, insanın hoşuna giden, görünce içinde bir ferah ve mutluluk duyduğu şeylerin sıfatı için de kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEMÂLULLAH Allah'ın cemâli ve rahmeti ![]() ![]() ![]() ![]() Cemâl, iç ve dış güzelliğinin adıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parıldayacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca cemâlullah, iki ayrı şekilde ifade edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Cemâlullah'a kavuşma; Allah'ın emir ve yasaklarına tam anlamıyla uyarak tevhîd akidesine sarılmakla mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#281 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCEMEL VAK'ASI 36/656 tarihinde dördüncü halife emirü'l-Müminin Hz ![]() ![]() ![]() Üçüncü Raşid halife Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu karışık durum karşısında problemleri artıran ve buhranın vehâmetini doruğuna vardıran bir hareket daha başladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan sonra Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ertesi gün, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nihayet ortalıkta yalnız Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu çatışmalara bir son vermek için birisi deveye arkasından saldırarak onu yere yıkmış, bu arada da, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nihayet Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEM'İ TAKDÎM VE CEM'İ TE'HÎR Namazın geciktirilmesi veya öne alınması ile ilgili bir fıkıh terimi ![]() Cem'; sözlükte birleştirmek, toplamak, biraraya getirmek demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her namazı kendi vaktinde kılmak farzdır ![]() ![]() "Namaz müminlere vakitli olarak farz kılındı" (en-Nisa, 4/103) "Namazlara ve orta namaza (ikindiye) devam ediniz ![]() ![]() ![]() "Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her namazın kendi vakti içinde kılınması prensibinin istisnası, hacc yapanların Arafat'ta öğle ile ikindi namazını, öğle vaktinde; Müzdelife'de de akşamla yatsı namazını yatsı vaktinde birleştirerek kılmalarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tirmizî bu hadîsin "garîb" olduğunu söylemiş, Hâkim ise, "Bu hadîs uydurmadır" demiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Mâlik de, Arafat ve Müzdelife dışında iki namazı birleştirmeyi şekil bakımından mümkün görür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdullah b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak hacc farizası dışında normal yolculuk, hastalık ve benzeri darlık zamanlarında öğle ve akşam namazlarını son vakitlerinde, hemen arkasından da ikindi ve yatsı namazlarını ilk vakitlerinde kılmak mümkündür ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#282 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami Sözlükel-CEMİL Güzel olan anlamında Allah'ın isimlerinden biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEMİYET Topluluk, kalabalık, heyet, komisyon, meclis, cemaat ![]() Cemiyet veya toplum; başta kendi kendini koruma ve varlığını sürdürme olmak üzere bir çok temel çıkarlarını gerçekleştirmek için işbirliği yapan, arada sırada çatışmakla birlikte, belirli bir sürekliliği olup, belirli bir coğrafyada bulunan ve ortak kültüre sahip, az ya da çok müesseseleşmiş karmaşık bir münasebetler bütünüdür ![]() Toplumu gelişigüzel ya da geçici olarak teşekkül etmiş insan yığınlarından ayırdetmek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Toplumun bir başka tarifinde ise; aralarında kurumlar halinde organlaşmış bağıntılarla karşılıklı yardımlaşma münasebetleri bulunan fertlerin bütünüdür, denilmektedir ![]() ![]() Bazıları cemiyeti canlı bir vücuda benzetmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı Batılı sosyal bilimcilerin cemiyet kavramıyla toplumda meydana gelen değişmeleri izah etmeye çalışmaları, yeterli bir açıklama olamamaktadır ![]() ![]() Birçok sosyolog cemiyeti bir "sosyal münâsebetler ve teşkilatlar ağı" olarak tarif etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan ömrünü doğumundan ölümüne kadar bir cemiyetin azası olarak geçirmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarihte ve insan tarihi öncesinde ne kadar eskilere gidilirse gidilsin, ulaşılan sonuçlar insanın grup ya da gruplar içinde yaşadığını göstermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Büyük Osmanlı tarihçi ve hukukçusu Ahmed Cevdet Paşa'ya göre, cemiyeti kan değil, inanç birliği tek vücut haline getiren kuvvettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cevdet Paşa, cemiyet hayatının ulaştığı en yüksek mertebeye devlet demekte, insan cemiyetlerinin devlet sayesinde; a ![]() b ![]() c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslüman Sosyolog Ali Şerîati'ye göre: ideal İslâm toplumuna "ümmet*" denir ![]() ![]() ![]() Ümmet kelimesi "ümm" kökünden gelir ve yol, niyet gibi manaları vardır ![]() ![]() ![]() İslâm, bünyesindeki sınıf ve tabakaların birbirlerini istismar etmiyeceği, bilâkis insanlar arasında karşılıklı anlayış ve yardımlaşma duygularının hakim olacağı faziletli bir cemiyet ortaya koymak için vaz olunmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, faziletli kamuoyunun doğması için: "kötülüklerden nehyedip, iyilikle emretmeyi" teşvik etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, faziletli bir cemiyeti meydana getirme yolunda, her türlü bayağılık ve kötülükleri gizler ve örter ![]() ![]() İslâm'da sosyal dayanışmanın aslı ve esası; bünyesinde yalnızca hayırların ortaya çıkacağı faziletli bir cemiyetin meydana gelmesi için yardımlaşma ve dayanışmadır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#283 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCEMRE Kor ateş, şubat ayı sonu ile mart ayı başında önce havaya sonra suya en sonunda toprağa düştüğü kabul edilen ısıtıcı şey ![]() ![]() Istılah olarak; hacıların, Mina'da şeytan taşladıkları üç yer ![]() ![]() Şeytan taşlama, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İbrahim (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefî Mezhebine göre, şeytan taşlama vaciptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Câbir (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Menâsikinizi benden almanız için böyle yapıyorum ![]() ![]() ![]() Cemreler, Akabe cemresi, ortanca cemre ve küçük cemre olmak üzere üç tanedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Süleyman b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Abbas ise şöyle diyor "Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âlimlerin çoğu bu hadislere dayanarak bu büyüklükte taş atmanın evlâ olduğunu söylemişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Atılan cemrelerin mutlaka taş olmalar: gerekmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atılacak taşların sayısı kırk dokuz veya yetmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Allah: " Allah'ı sayılı günlerde anın ![]() ![]() ![]() ![]() Taşları atarken tekbir getirmek müstahabdır ![]() ![]() ![]() "Ben Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gündüz taş atmaya bir engel varsa, geceye tehir edilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() Hastalık ve benzeri sebeplerden dolayı taş atamayanlar yerlerine vekil tayin edebilirler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#284 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCENÂBET Boy abdesti (gusül) almayı gerektiren durum; büyük abdestsizlik hâli; bu durumda olup da henüz gusletmemiş olan kimse ![]() Cenâbet olan, yani cinsî münasebette bulunmuş yahut rüyada ihtilâm olmuş veya birine bakmakla ya da dokunmakla kendisinden şehvetle inzal vaki olmuş kimseye cünüp bu durumuna da cenâbet denir ![]() Cinsî münasebetle meni gelmese de kişi cünüp sayılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumda olan kişi için Hanefiler: "Meni gelse de gelmese de bu durumda kişi cünüptür ![]() ![]() Ölü veya diri bir hayvanın dübürüne haşefenin (cinsel organın ucu) girmesi ise, guslü icap ettirmez ve kişi cünüp olmaz ![]() ![]() ![]() Şâfiîler, inzalsiz cima'ın hükmü konusunda Hanefilerle aynı görüşü paylaşıyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şâfiîler, Hanefîlerden farklı olarak "Kişi baliğ olmasa bile cünüp olur" demişlerdir ![]() ![]() İslâm alimlerinin çoğunluğunun bu konuda ittifak etmelerine sebep teşkil eden bir hadis-i şerifte de Allah Rasûlü (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Erkek veya kadından ihtilâm, oynaşma, bakma, düşünme veya benzeri sebeplerle meninin gelmesiyle kişi cünüp olur ![]() Bir kimse uykuda iken rüya görme yoluyla boşalırsa cünüp sayılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cünüp olan kimse idrarını yapmadan veya çokça yürümeden yıkanıp da bilâhare kendisinden nutfenin geri kalanı çıkacak olsa tekrar yıkanması gerekir ![]() Kadınlarda meninin dışarıya çıkması çok az vaki olduğu için, rüyada ihtilam olan bir kadın ihtiyaten yıkanmalıdır ![]() ![]() Oynaşma veya öpüşme anında erkekten de kadından da mezi gelebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ben, mezisi çok gelen biriydim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefî ve Mâlikîlere göre meni pistir ![]() ![]() Elle tatmin yolu (mastürbasyon) da cünüplüğü gerektiren fiillerdendir ![]() ![]() Yüksek bir yerden atlamak veya idrardan sonra yahut kişinin beline vurulması sonucu meninin gelmesi kişiyi cünüp etmez ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Allah, cünüp olan kişinin cünüplükten kurtulması için " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cünüp olan kişi ikinci defa cinsi temasta bulunmak isterse, gusletmeden kadına yaklaşabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cünüp iken yemek yeme, su içmek, yatmak ve Allah'a zikretme gibi eylemlerde bulunmak caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre'den rivayet olunduğuna göre, cünüp iken, Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cünüplükte fazla beklememek ve ilk namaz vaktinden önce gusül abdesti almak gerekmektedir ![]() ![]() Ali (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cünüplük insanı yaşanan faal hayatın dışında tutar ![]() ![]() ![]() ![]() Cünüp olana haram olan şeyler: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#285 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükCEBEL-İ NÛR Mekke'de bir dağ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tepeye niçin Nûr dağı denildiği bilinmiyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cebel-i Nûr ve onun üzerinde bulunan Hıra mağarası Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CEBEL-İ TÛR Kur'an-ı Kerîm'de adı geçen ve Mısır civarında bulunan bir dağ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'u Teâlâ et-Tûr ve et-Tîn surelerinde Tûr dağı ile yemin etmek suretiyle onu yücelttiği gibi; "Biz onu (Musa yr), "Tûr"un sağ yanından çağırdık ![]() ![]() ![]() ![]() Tûr dağının kutsal bir dağ olduğunu gösteren başka bir ayet-i kerîme de şöyledir: "Derken oraya gelince, feyizli (ve mümtaz) bir yerdeki vadinin sağ kıyısından, ağaçtan" seslenildi: "Yâ Musa, alemlerin Rabbi olan Allah benim ben ![]() ![]() ![]() ![]() Tûr'un açık olarak zikredildiği diğer sure ve ayetler şunlardır: 2/63, 2/93, 4/154, 19/52, 20/80, 23/20, 28/29, 28/46, 52/1, 95/2 ![]() CEBERÛT ÂLEMİ Ululuk ve azamet âlemi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazıları da âlemleri üç kısma ayırırlar ![]() ![]() Ehl-i Sünnet'e aykırı inanç ve düşüncelerinden dolayı 587/1191 yılında idam edilen Yeni-Eflatuncu düşünür ve filozof Sühreverdî el-Maktûl'e göre, Ceberüt âlemi hakîm kişilerin cezbe halinde gördükleri âlemdir ![]() Özellikle felsefeye bulaşmış kimi tasavvuf ehlinde bu tür İslâm itikadına aykırı düşüncelere çok rastlanır ![]() ![]() ![]() CEBÎRE Kırık, yaralı ve hasta organ üzerine bağlanan bez, sargı ![]() Abdest alırken, gusül yaparken zaruret sebebiyle sargı üzerine meshedilir ![]() ![]() Yıkanması gereken bir organ üzerinde sargı yoksa ve bu organı yıkamak zarar vermiyorsa yıkanır ![]() ![]() Sargının tam bir temizlikten sonra yapılması şart değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Abdesti bozan şeyler meshi de bozar ![]() Sargı, yara iyileştikten sonra namaz içinde düşerse namaz bozulur ![]() ![]() Abdest azalarından birinde sargı bulunan kimsenin yarasının iyileşmesinden sonra sargısı düşerse mesh bozulur ![]() ![]() ![]() ![]() Akıntılı bir yarada, akıntı sargı dışına çıkarsa, abdest bozulur, yeniden meshetmek gerekir ![]() Mest üzerine meshin, belli bir müddeti vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|