![]() |
Mehmet Akif Ersoy Hayatı, Mehmet Akif Ersoy Eserleri |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy Hayatı, Mehmet Akif Ersoy EserleriMehmet Akif Ersoy Hayatı ve Eserleri Büyük üstad İstiklal şairi, milli mücadele yıllarında halkın manevi önderi Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da aynı kentte öldü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1913'te Mısır'a iki aylık bir gezi yaptı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çağdaş İslamcılık, Batı burjuva uygarlığının temel değerlerinin İslam kaynaklarına uyarlı olarak yeniden gözden geçirilmesini, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özde bağdaşık, ama yerel özelliklerini koruyan güçlü bir toplum yapısına varmayı öngörür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmed Âkif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, ancak Doğu'ya ya da Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan gerçekçi tutumudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ESERLERİ Safahat, 1911; Süleymaniye Kürsüsünde, 1911; Hakkın Sesleri, 1912; Fatih Kürsüsünde, 1913; Hatıralar, 1917; Âsım, 1919; Gölgeler, 1933 ![]() Mehmed Akif, 1873 yılında İstanbul’da, sade ve geleneksel bir hayatın yaşandığı Fatih’in Sarıgüzel semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde (Büyük bir yangında harap olan bu semtin ortasından bugün Vatan Caddesi geçmektedir) dünyaya geldi ![]() ![]() ![]() Akif, Osmanlı devletinin hasta adam ilan edildiği ve bu görüşün dönemin devlet adamlarına ve aydınlarına uğursuz bir hastalık gibi bulaştığı, çöküş şartlarının hemen herkeste çözülme, umutsuzluk, panik yarattığı, buna rağmen hemen herkesin bir şeyler yapma çabasında olduğu bir dönemdir ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() Korkuyla umut, ataletle hamle çabası, teslimiyetle yiğitçe direniş, çözülüşle yeniden toparlanış aynı anda ve çok zaman kolkola denecek kadar birbirine yakın duruyordu ![]() Avrupa ülkelerinin Osmanlıyı tasfiyesi politikası bütün hızıyla ve kararlılığı ile devam ediyordu ![]() Daha Akif 6 yaşında iken Ruslar İstanbul’a kadar ilerliyor Ayestefanos Abidesini dikiyordu ![]() ![]() Babası Fatih Medresesi müderris ve mücizlerinden (icazet veren) İpek’li Temiz lakabıyla anılan Tahir Efendi’dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif’in ailesi sade ve orta halli ama bir inanç ikliminin bütün olgunluğu ve güzelliği ile yaşadığı bir aile idi ![]() Akif babasını, “Beyaz sarıklı, temiz, yaşça ellibeş ancak Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak ![]() diye tasvir eder ![]() Hoca Tahir Efendi erkenden kalkar, çocuklarını (Akif ve kızkardeşi Nuriye) kendi eliyle yıkar, kızının saçlarını tarar, pişirdiği salepleri içirerek onları mekteplerine gönderirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif, Annesini ise şöyle anlatır: “Annem çok âbid (ibadetine düşkün) bir hanımdı ![]() ![]() ![]() ![]() Ünlü düşünür ve şair Sezai Karakoç, Akif’in ailesi ve kökeni ile ilgili şu nefis yorumu ile yapar: “Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih: Yani tam bir Doğu İslâmlığının, Batı İslâmlığının ve Merkez İslamlığının bir sentezi bir çocuk” Anne çizgisi, duyarlığı, sağduyuyu, kendini bir ülküye adayışı, şairliği getirecek; baba çizgisi, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve her vuruşmada daha da çelikleşen bir savaş adamını, gözüpekliği, korkmazlığı, ürkmezliği, umutsuzluğa sürekli olarak düşülmemeyi getirecektir ![]() ![]() Akif’in doğduğu Fatih semtini Sezai Karakoç şöyle tasvir ediyor” “Fatih semti, İstanbul’un içinde ikinci bir İstanbul’dur ![]() ![]() ![]() Akif, İstanbul’un bu en Türk, en yerli ve en yoksul mahallelerinden birin de doğdu ve yaşadı ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Akif burada bir şey daha öğrendi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif kendi mahallesinin yoksulluğunu, kendi haline terkedilmişliğini şöyle anlatır ![]() Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz Erir erir akarız semtimize geldi mi yaz! Bahârı görmeyiz ala lâtif olur, derler ![]() ![]() ![]() Çiçeklenirmiş ağaçlar, yeşillenirmiş yer ![]() Demek şu arsada ot bitse nevbahâr olacak? Ne var gidip Yakacık’larda demgüzâr olacak Fusulü dörde çıkarmaz bizim sokaklarımız; Kurak, çamur ![]() ![]() Akif bu mahallede bu inaç ve gelenek ikliminin ortasında mahalle hayatını bütün renk ve çizgileriyle yaşadı ![]() Babası O’nu sekiz yaşından itibaren Fatih camiine götürdü ![]() ![]() Sekiz yaşında kadardım ![]() Sizinle camîe gitsek çocuklar erkence ![]() Giderseniz gelin amma namazda uslu durun; Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!” Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi Namaza durdu mu, naliyle koyverir peşimi Dalar giderdi, ben atık kalınca âzade Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde ![]() Cami, masal, oyun ve yaramazlık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve cami ile içiçe bir ev ![]() ![]() ![]() İşte yetişkin Akif’in portresinin temel çizgilerini belirginleştiren çocuk Akif’in dünyası ya da Âkif’in içinde kendini bulduğu dünya ![]() ![]() ![]() Ve Akif’in mizacı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akif böyle bir ortam içinde o günün geleneğine uyularak 4 ![]() ![]() ![]() ![]() Bu mezunuyet aile içinde görüş ayrılığına yol açtı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonunda Tahir Efendi’nin dediği olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk gençlik yılları da çocukluğu gibi ![]() ![]() ![]() ![]() Mülkiye’nin İ’dâdî bölümünde üç sene okuduktan sonra şehadet-nâme (diploma) aldı ve yüksek kısmına kaydoldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif bu okulda kendisini derinden etkileyecek bir öğretmenle karşılaştı ![]() ![]() ![]() ![]() Çoğu kendisi gibi babasız ve yoksul öğrencilerden oluşan bu okul Âkif’e sağlam ve bir ömür boyu sürecek dostluklar kazandırdı ![]() Yine bu okul, Akif’in sağlam bir dini bilgi ve sarsılmaz bir imanla, müspet bilimin harika bir uyumunu sağlayan zihini yapısını oluşturdu ![]() Akif bu dönemde de Kıyıcı Osman Pehlivandan güreş öğreniyor, Çatalca köylerinde yağlı güreş tutuyor, taş yarıştırıyor, yüzüyor ve çok sevdiği mektebin “Doru” isimli atına biniyor, uzun yürüyüşlere çıkıyor Şiire ilgisi de bu yıllarda başlıyor ve okulun son iki senesinde başladı ![]() ![]() 22 Aralık 1893’te okuldan birincilikle mezun olur ve 26 Aralık’ta “Orman ve NMa’adin ve Ziraat Nezare’Baytar Müfettiş Muavini” olarak tayin edilir ![]() Görev yeri İstanbul olmasına rağmen Akif, 4 yıl Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde görev yapmıştır ![]() Bu seyahatler Akif’in gözlem gücünü, toplumu daha yakından tanımasını sağlamış olmalıdır ![]() ![]() ![]() Mezuniyetinden 6 gün sonra 28 Aralık 1893’te İlk eseri olan 7 beyitlik gazeli “Servet-i Fünun’da yayınlanır ![]() Buarada çocuk yaşlarda başladığı Kur’an’ı Hıfzetme (Ezberleme) çabalarını yoğunlaştırır ve Hafız olur ![]() 1 Eylül 1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmed Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi ![]() Akif’in bu yıllarda da Maarif mecmuasında, Resimli Gazete’de şiir yazıları ile Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevrilerini yayınlamaya devam eder ![]() 17 Ekim 1906’da mevcut görevine ilâveten “Halkalı Ziraat Mektebi Mektebi’ne “Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 25 Ağustos 1907’de Çiftlik Makinist Mektebi’ne Türkçe Muallimi olarak atanır ![]() 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilir ![]() ![]() Akif’in hemen hiçbir dönemde siyasetle doğrudan ilişkisi olmamakla beraber toplumsal sorunlarla ciddi ve yoğun bir ilgisi olmuştur ![]() ![]() Meşrutiyetin ilanından 10 gün sonra daha önceleri gizli bir cemiyet olarak faaliyet gösteren ve daha sonra partileşecek olan İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olur ![]() ![]() ![]() Akif’in karekterinin tipik bir yansıması olan bu tutum hayatı boyunca ve herkese karşı korunan bir ilkeli anlayışın tezahürüdür ![]() OKUDUĞU KİTAPLAR Mesnevi Hafız Divanı Gülistan Leyla ve Mecnun (Fuzuli) Victor Hugd, Lamartine, Zola, Daudet İSTİKLÂL MARŞI Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak ![]() O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak ![]() Çatma; kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl ![]() ![]() ![]() Hakkıdır, hakka tapan, milletimin istiklâl Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım ![]() Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım ![]() Garbın afakini sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var ![]() Ulusun, korkma! nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! yurduma alçakları uğratma, sakın ![]() Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın ![]() Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın ![]() Kim bilir belki yarın ![]() ![]() ![]() ![]() Bastığın yerleri «toprak!» diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı ![]() Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı ![]() Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda, fışkıracak, toprağı sıksan şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda ![]() Ruhumun senden, ilahi şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli ![]() Bu ezanlar - ki şahadetleri dinin temeli- Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli, O zaman vecdile bin secde eder - varsa - taşım ![]() Her cerihamdan, ilâhi boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruhu mücerret gibi yerden naşım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım ![]() Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl ![]() Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; ayrıca benim en çok sevdiğim şiirlerinden bir tanesi; ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya ![]() Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!" Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi ![]() ![]() ![]() ![]() Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında, Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk ![]() Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ ![]() ![]() ![]() Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ! Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil, Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına ![]() Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz ![]() ![]() ![]() Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz ![]() Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb ![]() Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin ![]() Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam, Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam ![]() Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer ![]() ![]() ![]() Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak, Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak ![]() Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller ![]() Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre ![]() Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler ![]() ![]() ![]() Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm ![]() Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi; "O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi ![]() Âsım'ın nesli ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek ![]() Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar ![]() ![]() ![]() O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar ![]() ![]() ![]() Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer ![]() Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i ![]() ![]() ![]() Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi ![]() Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın ![]() Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb ![]() ![]() ![]() Seni ancak ebediyyetler eder istiâb ![]() "Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına; Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana ![]() ![]() ![]() Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana ![]() Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran ![]() ![]() ![]() Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın ![]() ![]() ![]() Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât ![]() ![]() ![]() Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber ![]() Mehmet Akif Ersoy Bursa'nın işgal haberini duyunca bülbüle sitem edercesine yazdığı şiiri Mehmet Akif Ersoy Bülbül Şiiri Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım; Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım ![]() Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı, Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı ![]() Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl ![]() ![]() ![]() Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl Muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım; Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım! Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd, Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd, O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu Ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu ![]() Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi; Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi! -Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin; Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ? O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun, Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen, Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen ![]() Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın, Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın ![]() Değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda; Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda, Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır? Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır? Hayır, mâtem senin hakkın değil ![]() ![]() ![]() Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım! Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda; Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda! Ne husrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı, Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı! Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu, SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu ![]() Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN'ın; Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın! Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun; O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hân'ın; Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN'ın! Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş, Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş! Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın; Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın! Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem ![]() ![]() ![]() Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! Bu şiirini hikayesini öğrenmek istiyorsanız tıklayın: http://www ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Milli mücadele yıllarının manevi önderi dedim yazının başında, Mehmet Akif milletin moralini yüksek tutmak ve milliyet bilincini aşılamak için şiirler yazar camiilerde hutbeler verirdi ![]() Atiyi Karanlık Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak ![]() ![]() ![]() Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak ![]() Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle ![]() İmânı olan kimse gebermez bu ölümle: Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir ![]() Davransana ![]() ![]() ![]() His yok, hareket yok, acı yok ![]() ![]() ![]() Hayret veriyorsun bana ![]() ![]() ![]() ![]() Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz? Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın? Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın! Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan Tek bir ışık olsun buluver ![]() ![]() ![]() ![]() Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk! Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk! Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın? Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun ![]() Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun! Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar; Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez ![]() ![]() ![]() En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez! Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin; Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman, Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan, Hüsrâna rıza verme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma! Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş ![]() ![]() ![]() Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş ![]() ![]() ![]() Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından, Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan! Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır ![]() Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar ![]() ![]() ![]() Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var ![]() Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır! Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır! 'İş bitti ![]() ![]() ![]() ![]() Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma ![]() 14 Mart 1913 Attached Images |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|