Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri |
09-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Necip Fazıl Kısakürek ŞiirleriZindandan Mehmed'e Mektup Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de, geri adam, boynunda yafta Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! Kavuşmak mı? Belki Daha ölmedim! Avlu Bir uzun yol Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli Bu yol da tutuktur hapse düşeli Git ve gel Yüz adım Bin yıllık konak Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! Bir âlem ki, gökler boru içinde! Akıl, olmazların zoru içinde Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı; Kaydını düştüler, mühür basıldı Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'! Çatık kaş Hükûmet dedikleri zat Beni Allah tutmuş, kim eder azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekûn içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemmiyet; Urbalarla kemik, mintanlarla et Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat Yalnız seccâdemin yününde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz mâdem; Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem! Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, duman duman erisin! Peykeler, duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger Beynimi içtin! Sükût Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyadan nazar Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir İstersen demirde muhali kemir, Ne gelir ki elden, kader bu, emir Garip pencerecik, küçük, daracık; Dünyaya kapalı, Allaha açık Dua, dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; İplik ki, incecik, örer boşluğu Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş; Karanlığında nur, yeniden doğuş Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (1961) Aç Kapıyı Aç kapıyı haber var, Ötenin ötesinden Dudaklarda şarkılar, Kurtuluş bestesinden Biz geldik, bilen bilsin Gönül gönül girilsin İnsanlar devşirilsin, Sonsuzluk destesinden Aman! Aman efendim, aman! Galiba Âhir Zaman! Manzarası yurdumun, Tufan gününden yaman! Göz görmez aydınlıkta; Asümanedek duman Yer dumanmış ne çıkar, Duman dolu âsüman Türk evi delik deşik; Yıkı dökük hânüman Duraksız itiş kakış; Süresiz karman-çorman Anne çocuk doğurur, Köpek soyundan azman Beyinler zıpzıp kadar, Mideler koskocaman Aziz fikir buğdayı, Katıra mahsus saman Boş lâf, hep dalga dalga; Uçsuz bucaksız umman Hayvanlık orkestrası: Eşek, birinci keman Orman keleş, nebat kel; Nebat adamlar orman Midelerde ihracat, Günde beş milyon batman Milli servet matbaa, Bilmem kaç milyar harman Yangın evinde satranç; Plân, reform ve uzman Tam bir buçuk asırdır, Maymunlardan eleman Bizdeki hale nispet Maymun taklitten pişman Hangi yol Türke uygun, Hangi parti tercüman? Çıkamaz meydanlara; Camide mahpus iman! Silah küfrün belinde, Küfrün elinde, ferman Cehle sorarsan ilim; Zehre sorarsan, derman Rahmet, meçhul kelime; Bilinmez isim, Rahmân Kutsal kitaptır fuhuş; Ahlâk, okunmaz roman Tarih, kontra gerçeğe; Hürriyet hakka düşman Millete kasdedenin İsmi milli kahraman Yere batsın bu dünya, Bu dünyadan hayr uman! Genç adam, at yorganı! Sana haram, uyuman! Aman, efendim aman! Efendim, aman, aman! Anneciğim Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim! Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var; Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! Gözlerinde aksi bir derin hiçin, Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim! (1926) Beklenen Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar? Bekleyen Sen kaçan ürkek bir ceylansın dağda ben peşine düşmüş bir canavarım istersen dünyayı çağır imdada sen varsın dünyada birde ben varım seni korkutacak geçtiğin yollar arkandan gelecek hep ayak sesim sarıp vücudunu belirsiz kollar enseni yakacak ateş nefesim kimsesiz odanda kış geceleri için ürperdiği demler beni an deki odur sarsan pencereleri; deki rüzgar değil odur haykıran göğsümden havaya kattığım zehir solduracak bir gül gibi ömrünü Bu Yağmur Bu yağmur bu yağmur bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur Bu yağmur bu yağmur bir gün dinince Aynalar yüzümü tanımaz olur Bu yağmur kanımı boğan bir iplik Tenimde acısız yatan bir bıçak Bu yağmur yerde taş ve bende kemik Dayandıkça çisil çisil yağacak Bu yağmur delilik vehminden üstün; Karanlık kovulmaz düşüncelerden Cinlerin beynimde yaptığı düğün Sulardan, seslerden ve gecelerden kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir bana kalacaksın yine son günü ölürsün kapanır yollar geriye ben mezarla sırdaş olur beklerim varılmaz hayale işaret diye toprağında bir taş olur beklerim |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|