|  | Türk Edebiyatı Dönemleri Hakkında |  | 
|  09-01-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Türk Edebiyatı Dönemleri HakkındaTürk Edebiyatı Dönemleri Hakkında Bilgi Türk Edebiyatı Dönemleri Nelerdir Türk Edebiyatının Dönemleri TÜRK EDEBİYATINDAKİ DÖNEMLER HAKKINDA BİLGİ 1  İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI a) Sözlü Edebiyat Dönemi b) Yazılı Edebiyet Dönemi 2  İSLAMİYETİN ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI a) Divan Edebiyatı b) Halk Edebiyatı 3  BATI EDEBİYATI ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI a) Tanzimat Edebiyatı b) Servet-i Fünun Edebiyatı c) Fecr-i Âti Edebiyatı d) Milli Edebiyat e) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı f) 1940 Sonrası Türk Edebiyatı İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI A) SÖZLÜ EDEBİYAT DÖNEMİ: M  S  VIII  yüzyıla gelinceye kadar Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır  Bu dönem edebiyatı, sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür  Bu dönemde edebiyatımızı Şamanizm, Maniheizm, Budizm gibi dinler etkilemiştir  Genel özellikleri: 1  Bu dönem edebiyatı müzik eşliğinde (“kopuz” adı verilen sazla) dile getirilmiştir   2  Ölçü, ulusal ölçümüz olan “hece” ölçüsüdür   3  Nazım birimi “dörtlük”tür   4  Dönemine göre arı bir dili vardır   5  Dizelere genel olarak yarım uyak hakimdir   6  Daha çok doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir   7  Bu döneme yönelik elimizdeki en önemli ve eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseridir   Dönemin ürünleri: 1  KOŞUK: “Sığır” denilen sürek avları sırasında söylenen şiirlerdir  Konusu daha çok doğa, aşk, savaş ve yiğitliktir  Bu tür daha sonra Halk edebiyatında “Koşma” adıyla anılmıştır   2  SAV: Dönemin özlü sözleridir  Bugünkü atasözlerinin ilk biçimi niteliğindedir   3  SAGU: “Yuğ” adı verilen ölüm törenlerinde, ölen kişilerin erdemlerini ve duyulan acıları dile getiren şiirlerdir   4  DESTAN: Toplumu derinden etkileyen olaylar sonunda halk arasında kendiliğinden oluşan uzun nazım türüdür  DESTANLARIN ÖZELLİKLERİ 1  Toplumun ortak görüşlerini yansıtması 2  Olağanüstü özellikler taşıması 3  Kişilerinin seçkin olması (Kral, Han, Hakan    vb  ) 4  Milli dilde söylenmiş olması 5  Milli nazım ölçüsüyle söylenmiş olması 6  Oldukça uzun olması 7  Konuları bakımından savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamları şeklinde sıralanabilmesi TÜRK DESTANLARI Destanlarımız yazıya geçirilmedikleri için bugün bunların ancak konularını bilmekteyiz  Bunları da İran, Çin ve Arap kaynaklarından öğreniyoruz  A) SAKA DEVRİ DESTANLARI 1) Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarında Alp Er Tunga’nın yiğitliklerini ve bu savaşları anlatır  2) Şu Destanı: İskender’le Türkler arasındaki savaşı ve Türk hakanı Şu’nun kahramanlıklarını anlatır  B) HUN DEVRİ DESTANI Oğuz Destanı, Hun hükümdarı Mete’yi ve onun yaşamını anlatır  C) GÖKTÜRK DEVRİ DESTANLARI 1) Bozkurt Destanı: Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişini anlatır  2) Ergenekon Destanı: Bir savaşta yenilen ve Ergenekon’a açılan Türklerin orada bir demir dağı eritip intikamlarını almalarını anlatır  D) UYGUR DEVRİ DESTANLARI 1) Türeyiş Destanı: Uygurların bir erkek kurttan türeyişi anlatılır  2) Göç Destanı: Uygur Türkleri’nin anayurtlarından göçünü anlatır  NOT: Destanlar oluşumları bakımından iki grupta incelenebilir  a) Doğal Destanlar: Halk arasında ortaya çıkan anon,im ürünlerdir  Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından derlenip düzenlenmiştir   b) Yapma (Suni) Destanlar: Bir olayın doğal destana benzetilerek bir şairce destanlaştırılmasıdır  B) YAZILI EDEBİYAT DÖNEMİ Bu dönemi Göktürk ve Uygur dönemi eserleri olarak iki grupta inceleyebiliriz  1) Göktürk (Orhun) Yazıtları (VIII  yy): Bunlarda Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta svaşan Göktürklerin hikayesi anlatılır  Bu abideler 38 harfli olan Göktürk alfabesiyle yazılmıştır  Bunlardan en önemli olanları üç tanedir  a) Bilge (Vezir) Tonyukuk Yazıtı (720-725): Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır  Daha çok Çinlilerle yapılan savşlar anlatılmaktadır  b) Kül Tigin Yazıtı (732): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine bu abideyi dikmiştir  c) Bilge Kağan Yazıtı (735): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan’ın ölümünden sonra yazdırılmış birabidedir  Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından , törelerinden ve Bilge Kağanın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder  * “Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan Göktürk abidelerindeki yazılar Prof  Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur  2) Uygur Dönemi Eserleri: Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma eserlerdir  Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir  Bunlar Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır  Uygurların kağıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır  Dönemden kalma birçok hikayenin yanında “kökünç” denilen bir tür ilkel tiyatro eserleri de vardır  Uygurlar bu eserleri 14 harfli uyugr alfabesiyle yazmışlardır  İSLAMİYETİN ETKİSİNDEKİTÜRK EDEBİYATI (10  -19  yy) Türkler onuncu yüzyıldan itibaren kitleler halinde İslamiyeti kabul etmeye başlamışlardır  İslam kültürünün etkisiyle yavaşa yavaş yeni bir edebiyat ortaya çıkmıştır  Kendine özgü nitelikleri ve kurallarıyla “Divan Edebiyatı” adını verdiğimiz dönemin oluşumu 13   yüzyıla kadar gelir  Daha sonra bu edebiyat anlayışı 19  yüzyıla kadar etkin bir şekilde varlığını sürdürür  Diğer yandan, İslamiyetten önceki “Sözlü Edebiyat Dönemi”, İslam kültürünün etkisiyle içeriğinde küçük değişimlere uğrayarak “Halk Edebiyatı” adıyla gelişimini sürdürür  Yani, bir anlamda “Halk Edebiyatı” dediğimiz edebiyat, islamiyetten önceki edebiyatımızın İslam uygarlığı altındaki yeni biçimlenişidir  Oysa “Divan Edebiyatı” tamamen dinin etkisiyle şekillenmiş bir edebiyattır  Türklerin Müslüman olduğunu kabul ettiğimiz 10  yüzyılla, Divan edebiyatının başlangıcı olarak kabul edilen 13  yüzyıl arasında İslamiyetin etkisi altında verilmiş olan, bir anlamda geçiş dönemi ürünlerimiz sayılan eserler yer almaktadır  İLK İSLAMİ ÜRÜNLER KUTADGU BİLİG: Eserin adı “mutluluk veren bilgi” anlamına gelir  Yazarı, Yusuf Has Hacip’tir  Karahanlılar zamanında (XI  yüzyıl-1070) yazılmış, ideal bir devlet yönetiminin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuştur  Esrin dilinde henüz Arapça ve Farsça etkisi yoktur  Birimi beyit, ölçüsü aruz, kalıbı fe u lün/fe u lün /fe ul’dür  Bilinen üç nüshası, bugün Fergana, Viyana ve Mısır’da bulunmaktadır  DİVAN Ü LUGAT-İT TÜRK: Eserin adı, “Türk Dili’nin toplu(genel) Sözlüğü” anlamına gelir  Adından da anlaşılacağı gibi, eser bir sözlüktür; Araplara Türkçe’yi öğretmek amacıyla yazılmıştır  Bundan dolayı, Türkçe’nin Arapça karşısında savunulduğu bir eser olarak değerlendirilir  Eserde Türkçe sözcüklerin anlamları Arapça’yla açıklanmakta ve her maddeden sonra birtakım Türkçe metinler örnek olarak verilmektedir  Kaşgarlı Mahmut tarafından XI  yüzyılda yazılan eserin asıl önemi de, işte bu derleme Türkçe metinlerden ileri gelmektedir  Eserine bir de Türk illerinin haritasını koyan Kaşgarlı Mahmut, Türkçe sözcüklerin açıklamalarını yaparken dört yüze yakın dörtlükten oluşan şiirlerle atasözlerini (sav) örnek olarak verir  Divan-ı Lügat-it Türk, Türk dilinin ana eseri, Türk edebiyatının ve folklörünün bir hazinesi olarak kabul edilmektedir  Edebiyatımızda aruz ölçüsünün ilk kullanıldığı eser olarak kabul edilmektedir  Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır  Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olan eserde 7500 civarında Türkçe sözcük Arapça olarak açıklanmıştır  Ayrıca Türk boylarının dilleri ve Türk illeri hakkında bilgi verir  ATABETÜ’L-HAKAYIK: 12  yüzyılda Edip Ahmet tarafından aruz ölçüsü (Şehname) vezni) ve dörtlüklerle yazılmıştır  Eserin adı “Hakikatler Basamağı” anlamındadır  Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olan eserde, bilginin fayydası, cehaletin zararları, cömertlik, cimrilik, iyi ve kötü huylar anlatılarak halka yararlı olmak amacı güdülmüştür  Dini-ahlaki bir eserdir  Edip Ahmet’in bu eseri yazarken Kutadgu Bilig’den etkilendiği bilinmektedir  DİVAN-I HİKMET: 12  yüzylda Ahmet Yesevi tarafından dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle yazılmış dini, tasavvufi ve öğretici bir eserdir  Dörtlüklerin her birine “hikmet” adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu’da yayılarak halkı derinden etkilemiştir  Yesevilik tarikatının da kurcusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu’da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur  Orta Asya ve Türk boylarının bulunduğu bölgelerde yüzyıllarca sevilerek okunan “Bakırgan Kitabı”nın yazarı olan Süleyman Ata da, Ahmet Yesevi’nin haleflerinden biridir  Onun eseri de dini, tasavvufi ve öğretici şiirlerden oluşmaktadır  DEDE KORKUT HİKAYELERİ: Oğuz Türklerinin Rum, Abaza ve Gürcülerle yaptıkları savaşlara ait destani hikayelerdir  Halk arasında söylene söylene 14  yüzyılda son şeklini almış ve 15  ve 16  yüzyılda yazıya geçirilmiştir  Hikayelerin yazarı belli değildir  Dede Korkut hikayeleri on iki hikaye ile bir önsözden oluşmaktadır  Desten geleneğinden halk öykücülüğüne geçiş dönemi ürünleridir  Hikayelerde olaylar nesir, kahramanların duygu ve düşünceleri nazımla dile getirilmiştir  Arı bir dil kullanılmış, olağanüstü olaylar yer verilmiştir Türkçenin canlı ve doğal anlatım güzelliğini gösteren hikayelerde ses tekrarları da sıkça yer almaktadır  Dede Korkut hikayelerinin tek ve tam nüshası Almanya’da Dresden Kütüphanesi’ndedir  DİVAN EDEBİYATI (13  -19  yy) DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ 1  GAZEL: Özellikle aşk, güzellik ve içki konusunda yazılmış belirli biçimdeki şiirlere denir  Beyit sayısı genellikle 5-9 arasında değişir  Gazelin ilk beyti mutlaka kendi arasında uyaklı olur  Bu ilk beyte “matla”, son beyte ise “makta” adı verilir  Bir gazelin en güzel beytine “beyt-ül gazel”, şairin mahlasının bulunduğu beyte de “mahlas beyti” denir  Beyitleri arasında anlam birliği bulunan gazele “yek-âhenk”, aynı güç ve güzellikte beyitlerden oluşan gazele de “yek-âvâz” gazel adı verilir  2  KASİDE: Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlerdir  En az 33, en çok 99 beyitten oluşur  Kasidenin en güzel beytine “beyt-ül kaside”, şairin mahlasının bulunduğu beyte de “taç-beyt” adı verilir  3  MESNEVİ: Her beyti kendi içinde uyaklı uzun nazım biçimidir  Bir anlamda Divan edebiyatında manzum hikayelerin yazıldığı bir biçim olarak da tanımlayabiliriz  Mevlânâ’nın ünlü tasavvufi mesnevisi 25  700 beyitten oluşmuştur  Mesneviler aşk, dini ve tasavvufi, ahlaki-öğretici, savaş ve kahramanlık, bir şehri ve şehrin güzelliklerini anlatma, mizah gibi türlü konularda yazılmıştır  Divan edebiyatında roman ve hikaye gibi türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutmuşlardır  On bölümden oluşur  Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye “Hamse” adı verilir  Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri: Ali Şir Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Nev’i-zâde Atâi’dir  4  KITA: Yalnız ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı iki beyitlik nazım biçimidir  Beyitler arasında anlam birliği bulunur  Pek çok konuda yazılabilir  5  MÜSTEZAT: Gazelin özel bir biçimine denir  Uzın dizelere kısa bir dize eklenerek yazılır  Uzun ve kısa dizeler gazel gibi kendi aralarında uyaklanırlar  Kısa dizelere “ziyade” adı verilir  BENTLERDE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ 1) RUBÂİ: Dört dizelik ve kendine özgü ayrı ölçüsü olan bir nazım biçimidir  Konusu daha çok dünya görüşüne ve şairin felsefi düşüncelerine yöneliktir  Edebiyatımızda bu türün en başarılı son temsilcisi olarak Yahya Kemal gösterilmektedir  2) TUYUĞ (TUYUK): Rubâi gibi dört dizelik bir nazım biçimidir  Edebiyatımızda en çok tuyuğ yazmış şair Kadı Burhanettin’dir  Bu biçim yalnızca Türk edebiyatına özgüdür  (Rubai, İran edebiyatından geçmedir)  BİRDEN ÇOK DÖRTLÜKLER 1) MURABBA: Dört dizelik kıtalardan oluşur  Bent sayısı 3-7 arasında değişir  Her konuda yazılır  2) ŞARKI: Genellikle aşk, içki, eğlence konularında yazılan dört dizelik nazım biçimidir  Biçim bakımından “murabba”ya benzer  Çoğunlukla bestelenmek için yazılır  Bu biçim de tuyuğ gibi yalnızca Türk edebiyatına özgüdür  “Şarkı” biçiminin yaratıcısı ve en güçlü şairi Nedim’dir  NOT: Divan edebiyatında üçlü ya da daha çok mısralı bentlerden meydana gelmiş nazım şekillerinin genel adı MUSAMMAT’tır  Yani dört dizeden oluaşn murabba, şarkı gibi biçimlerin; beş dizeden oluşan tahmis, taştir, tardiyye gibi biçimlerin ya da altı veya daha çok dizeden oluşan biçimlerin tümünün üst başlığı MUSAMMAT’tır  TERKİB-İ BENT: Bentlerle kurulan bir nazım biçimidir  Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur  Bendin son beytine “vasıta beyti” denir  Terkib-i bentte vasıta beyti her beytin sonunda değişir ve vasıta beyti mutlaka kendi içinde uyaklı olur  Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikayetler, dini, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılmış, toplumsal yergi niteliğinde eleştirilere yer verilmiştir  TERCİ-İ BENT: Biçim bakımından terkib-i bente benzer ; ancak vasıta beyti her bendin sonunda değişmez ve aynen tekrarlanır  Konularında daha çok Tanrının gücü, evrenin sonsuzluğu, doğanın ve yaşamın karşıtlıkları vardır  DİVAN EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ 1  TEVHİT VE MÜNACÂT: Tanrının birliğini ve yüceliğini anlatan şiirlere tevhit, Tanrıya yapılan yalvarış ve yakarışları anlatan şiirlere de münacât denir  Daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır   2  NAAT: Hz  Muhammed’i övmek için yazılan şiirlere denir  Bunlar da daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır   3  MERSİYE: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlerdir  Genellikle terkib-i bent biçimiyle yazılmıştır  (Bu türün, Eski Türk Edebiyatı’ndaki adı sagu, Halk Edebiyatı’ndaki adı ise ağıttır)   4  METHİYE: Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlerdir  Bunlar da genellikle kaside biçiminde yazılmıştır   5  HİCVİYE: Bir kimseyi yermek için yazılan şiirlerdir   6  FAHRİYE: Şairlerin kendilerini övmek amacıyla yazdıkları şiirlerdir   NOT: Divan edebiyatında bir şairin şiirine, başka bir şair tarafından aynı ölçü, uyak ve redifle yazılan benzerine “Nazire” denir  Bu, nazire yazan şairin diğer şaire karşı duyduğu saygı ve beğeniden ileri gelmektedir  Edebiyatımızda bu türde de pek çok ürün verilmiştir  DİVAN EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ 1  Nazım birimi genellikle beyittir ve cümle beyitte tamamlanır  Beyit, cümleye egemendir   2  Nazım ölçüsü “aruz”dur   3  Dili Arapça, Farsça, Türkçe karışımı olan Osmanlıca’dır   4  Şiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıştır   5  Şiirlerin konuyu içeren başlıkları olmadığı için nazım biçimlerine göre adlandırılmışlardır   6  Klişe bir edebiyattır  Duygu ve düşünceler değişmez sözlerle (Mazmun) anlatılır   7  Anlatılan şey değil, anlatış biçimi ön plandadır   8  Soyut bir edebiyattır  İnsan ve doğa gerçekte olduğundan farklı ele alınmıştır   9  Aydın zümrenin edebiyatıdır  Medrese kültürü hakimdir  Genellikle saraya ve çevresine seslenir   10  Sanatlara bolca yer verilmiş, sanat yapmak amaç durumuna gelmiştir   11  Ulusal bir edebiyat olmayıp dinin etkisiyle şekillenmiştir  Arap ve İran edebiyatının etkisi çok fazladır   12  Şiirde daha çok aşk, sevgili, içki, din ve kadercilik gibi konular işlenmiştir   13  Nazım ön planda tutulmuş, nesre pek az yer verilmiştir   14  Nesir alanında tezkireler (edebiyat tarihi görevini gören biyografik eser), münşeatlar (mektuplar), tarihler, dini metinler ve nasihatnamelere de rastlanmaktadır  Bunlarda da sanat yapma amacı ön plandadır   15  13  yüzyılda gelişmeye başlamış 16  ve 17  yüzyıllarda en olgun dönemini yaşamış, 19  yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |