Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hukuku, islamda, miras, nasıldır

İslamda Miras Hukuku Nasıldır

Eski 09-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamda Miras Hukuku Nasıldır



İslamiyette Miras Hukuku




Ölenin geride bıraktığı mal ve haklar Çoğulu "mevârîs"tir Kelimenin "VRS" kökünden "irs" mastarı, bir kimsenin malının ölümünden sonra şer'î mirasçılarına intikal etmesi demektir Aynı kökten, "tevârüs"; karşılıklı mirasçı olmak veya bir kimsenin diğerine mirasçı olması; "vâris" mirasçı; "mûris", miras bırakan; "terike", ölenin bıraktığı miras anlamlarında kullanılır Miras ilmi anlamında kullanılan başka bir terimde "Ferâiz"dir Bunun tekili olan "farîza"; farz, belirli pay, hisse demektir Ferâiz, Islâm miras hukuku terimi olarak kullanıldığında, belirli miras hisseleri anlamını ifade eder Bu ilme "ferâiz" denmesi, miras âyetindeki; "Bu hisseler Allah'tan birer farîzadır" (en-Nisâ, 4/11) ifadesi ile, Ferâiz ilmini öğreniniz" (Tirmizi, Ferâiz, 2; Ibn Mâce, Ferâiz, 1) hadisindeki "ferâiz" terimi sebebiyledir


Miras veya ferâiz ilmi fıkıh terimi olarak; ölenin geride bıraktığı mal ve hakların belli ölçülerle, şer'î mirasçılara bölünmesinden söz eden bir ilimdir Ferâiz ilminin amacı, hak sahiplerine haklarını ulaştırmaktır Buna mirasın bölüştürülmesi denir


Mirasın dayandığı deliller:


Miras; Kitap, sünnet ve icma delillerine dayanır Miras hukukunda, icmâ bulunmadıkça kıyas veya içtihad yoluna gidilmez


Kur'ân-ı Kerîm'den deliller:


Miras hükümleri en-Nisâ Sûresinin 7, 11, 12 ve 176 âyetleri ile el-Enfal Sûresi'nin 75 âyetinde şu şekilde belirlenmiştir:


a) Çocuklar ve ana-babanın mirası: "Allah size evlâtlarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarının kızların iki katıolmasını emretmektedir Eğer bütün çocuklar kız olup ve sayıları ikiden fazla ise, bunların payı ölenin bıraktığı malın üçte ikisidir Eğer mirasçı bir tek kız ise mirasın yarısı onundur Eğer ölen ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana ve babanın herbirini terekeden payı altıda birdir Şayet ölenin çocuğu bulunmayıp da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten soma hak sahiplerine verilir Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilemezsiniz Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisâ, 4/11)


b) Karı-kocanınmirası: "Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir Şayet çocukları varsa bıraktıkları mirasın dörtte biri sizindir Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonradır Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır Şayet çocuklarınız varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir" (en-Nisâ, 4/12)


c) Kardeşlerin mirası: Kelâle adı verilen kardeşlerin mirası, ana bir kardeş veya ana-baba bir yahut baba bir kız kardeş olmak üzere iki statüde toplanmıştır Kelâlenin mirasçı olmasında ön şart, miras bırakanın baba veya erkek çocuklarının bulunmamasıdır


Ana bir kardeşlerin mirası şöyle belirlenmiştir: "Eğer ölen bir erkek veya kadın, erkek usül veya fürûu bulunmaksızın mirasçı olunuyorsa, kendisinin (ona bir) erkek veya (ana bir) kız kardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir Eğer bu kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak paylaşırlar Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir Bunlar, Allah tarafından bir emirdir Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır"(en-Nisâ, 4/12)


Yukarıdaki miras düzenlemeşinin arkasından, aynı âyetlerin devamında, müeyyide niteliğinde şu iki âyet yer alır:


"Işte bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır Kim, Allah'a ve Rasûlûne itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyar Orada ebedî kalacaklardır Işte büyük kurtuluş budur" (en-Nisâ, 4/13) "Kim, Allah'a ve Rasûlüne isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu, ebedi kalacağı cehennem ateşine koyar Ve onun için azaltıcı bir azap vardır" (en-Nisâ; 4/14)


Öz veya baba bir kız kardeşin mirası ise şöyle düzenlenmiştir "Ey Peygamber! Senden fetva isterler" De ki: "Size usül ve füruu bırakmadan ölen kimse hakkında Allah fetva verir Eğer bir kimse ölür ve onun çocuğu bulunmaz da, sadece bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığı mirasın yarısı onundur Ölen kız kardeş ise ve çocuğu da yoksa erkek kardeşi terekenin hepsini alır Eğer mirasçılar iki kız kardeş ise, terekenin üçte ikisini alırlar Eğer kardeşler erkek ve kadın olmak üzere ikiden çok iseler, bir erkeğin payı, iki kadının payı kadardır Allah size sapıklığa düşmemeniz için bunları açıklar Allah her şeyi çok iyi bilendir" (en-Nisâ, 4/176)


d) Zevi'l-Erhâmın mirası: Âyet veya Hadislerde miras payları veya mirasçılık esasları belirlenmiş bulunanların dışında kalan diğer hısımlar için şu şekilde bir genel düzenleme yapılmıştır: Akraba olanlar, Allah'ın kitabına göre birbirlerine daha yakındırlar Şüphesiz ki Allah, herşeyi çok iyi bilir" (el-Enfâl, 8/75)


Şu âyet de miras haklarından genel olarak söz eder: "Ana-baba ve hısımların miras olarak bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır Kadınların da ana-baba ve hısımların bıraktıklarında hisseleri vardır Bunlar az olsun çok olsun farz kılınmış bir hissedir" (en-Nisâ, 4/7)


Mirastan çevredeki bazı muhtaç kimselerin de yararlandırılması konusunda şöyle buyurulur: "Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yelimler ve yoksullar da bulunursa, mirastan onlara da verin ve onlara güzel söz söyleyin" (en-Nisâ, 4/8)


Sünnet delili:


Hz Peygamber'den mirasla ilgili çeşitli hadisler nakledilmiştir Bazıları şunlardır:


"Miras paylarını, hak sahiplerine veriniz Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9, 10; Müslim, Ferâiz, 2, 3; Tirmizî,Ferâiz, 8)


Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhârî, Hacc, 44, Meğâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, I ; Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizî, Ferâiz, 15)


"Iki farklı dine mensup olanlar birbirine mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tîrmizî, Ferâiz, 16; Ibn Mace, Ferâiz, 6; Dârîmî, Ferâiz, 29; Ahmed b Hanbel, II, 187, 195)


Ubâde b es-Sâmit (ra)'in (ö 45/665) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Hz Peygamber (sas), mirastan iki nineye, bunu aralarında paylaşmak üzere hükmetti" (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, ty, VI, 59) Abdullah b Mes'ud (ö32/652), Hz Peygamber'in, murisin kızı, oğul kızı ve kız kardeşiyle ilgili bir uygulamasından şu şekilde söz eder: "Rasulullah (sas), ölenin kızı için yarım, oğul kızı için üçte ikiye tamamlamak için altıda bir ve geri kalanın kız kardeşe verilmesine hükmetti" (eş-Şevkâni, age, VI, 58)


Mikdâm b Ma'dikerîb (ö87/705) zevi'l-erham'la ilgili şu hadisi nakletmiştir: "Kim bir mal bırakırsa, bu mirasçılarınındır Ben, mirasçısı olmayanın mirasçısıyım Gerekliği durumda diyetini öderim ve mirasçısı olurum Dayı, mirasçısı olmayanın mirasçısıdır Onun diyetini öder ve ona mirasçı olur" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; Tirmizi, Ferâiz, 12; Ibn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz,9; Ahmed b Hanbel, Müsned I, 28, 36, IV, 131)


Icmâ delili:


Bir tane ninenin tek başına altıda bir pay alacağı, ikiden fazla ninelerin altıda bir hisseyi aralarında eşit olarak paylaşacakları prensibi Sahabe ve Tâbiîlerin icmâı ile sabittir Hz Ebû Bekir (ö13/634)'in halifeliği sırasında konu tartışılmış, Hz Peygamber'den, altıda bir uygulaması nakledilince, bu yönde görüş birliği oluşmuştur (el-Mevsilî, el-Ihtiyâr, Kahire, ty, V, 90; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Islâm Hukuku, Istanbul 1983, s 483)


Ferâiz ilminin önemi büyüktür Çünkü hayatta iken yaptığı muamelelerin, ölümünden sonra devamı niteliğindedir Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Ferâiz ilmini öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz Çünkü o, ilmin yarısıdır, unutulur ve o, ümmetinden kaldırılan ilimlerin ilki olacaktır" (Tirmizi, Ferâiz, 2; Ibn Mâce, Ferâiz, 1; Dârimi, Ferâiz, Buhârî, Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1) "Sizin ferâiz ilmini en çok bileniniz, Zeyd b Sâbit'tir (ö 45/665)" (Tirmizi, Menâkıb, 32; Ibn Mâce, Mukaddime, 11)


Mirasın rükünleri üçtür:


I Mûris: Vefat edip, geride miras bırakan kimsedir Buna müteveffâ da denir


2 Vâris: Kendisine miras intikal eden, yani terikede hissesi olan kimsedir


3 Terike: Ölenin mal veya hak olarak geride bıraktığı şeyler olup, buna


"mîras", "mevrûs" ve "irs" adı da verilir Haktan maksat; kısas, satış bedelini alabilmek için satılan malı ve borcu alabilmek için rehnedileni hapsetme hakkı gibi haklardır


Bu üç rükünden birisinin bulunmaması halinde miras söz konusu olmaz


Mirasçı olmanın sebepleri:


Mirasın söz konusu olabilmesi için üç şeyin bulunması gerekir Mirasın sebep ve şartlarının bulunması, miras engellerinin ise bulunmaması gereklidır


Mirasçı olmanın sebepleri üçtür Nesep hısımlığı, evlilik ve velâ


1 Hısımlık: Varisin, miras bırakana mirasçı olabilmesi için aralarında hısımlık bağının bulunması gerekir Usûl, fûrû, yani ana, baba, dede ve nine gibi kendi neslinden gelinenlerle; çocuk, torun gibi kendi neslinden gelenler; yine ölenin kardeşleri ile amcalar bu hısımlardandır Bunlar mûrise yakınlık derecesine göre mirasçı olurlar Daha uzak olanın mirasçı olmasını önlerler, buna "hacbetme" denir


Bu hısımlardan erkek vasıtasıyla mûrise bağlanan erkek hısımlara "asabe" denir Ölenin babası, babasının babası veya oğlu, ya da oğlunun oğlu gibi Bir de payları muayyen mirasçılar vardır ki, bunlara "ashâbülferâiz" * (farz sahipleri) denir Bunlardan kalan mirası asabe* alır Sadece asabe varsa, mirasın tamamı bunlara kalır Farz sahipleri ve asabe yoksa, bunların dışında kalan ve ölenin uzaktan kan hısımı olan "zevilerhâm" mirasçı otur Hala, dayı, kızın kızı gibi


2 Evlilik: Geçerli bir nikâh akdi eşler arasında miras hakkı doğurur Cinsel temasın olup olmaması sonucu etkilemez Bu yüzden, zifaftan önce eşlerden birisinin ölümü halinde, diğeri ona mirasçı olur Eşlerin miras haklarını belirleyen âyetin genel anlamı (bk en-Nisâ, 4/12) ile Hz Peygamber'in, cinsel temastan önce kocası ölen Berva' binti Vâşık'ı ölen kocasına mirasçı yapması bunun delilidir (ez-Zühayli, el-Fıkhul-Islâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1405/1985, VIII, 250)


Ric'î (cayılabilir) talaktan dolayı iddet bekleyen kadın, iddetli iken, ölen kocasına mirasçı olur Çünkü ric'î boşamada evlilik iddet süresince devam eder Sağlam kocası tarafından bâin talâkla (kesin ayırıcı boşama) boşanan kadın, iddet beklerken kocası ölse, ona mirasçı olamaz Çünkü bu durumda o, karısını mirastan mahrum etmek boşamakla itham edilemez Eğer kansını, ölüm hastası olan bir erkek bâin talakla boşamışsa ve kadın iddet beklerken de ölürse, bu kadın ona mirasçı olur Burada mirastan mahrum etmek amacıyla boşama ithamı söz konusudur


3 Velâ: Bu, şârün belirlediği hükmî bir yakınlık olup, köleyi azat eden efendinin azad ettiği köleye mirasçı olmasını ifade eder Hadiste; "Velâ, neseb bağı gibi bağ meydana getirir, satılmaz ve hibe edilmez" buyurulur Ibn Hibbân ve Hâkim bu hadisi sahihlemiştir Hanefiler buna "velâul-müvâlât" veya "mevlâl-muvâlât"ı da eklediler Bu, iki kişinin birbirine koruyucu ve diyet ödemede yardımcı olmak ve buna karşılık birbirine mirasçı olmak üzere anlaşmasıdır


Mirasın Şartları


Mirasta hakkın sabit olması üç şartın gerçekleşmesi gerekir Mûrisin ölümü, mirasçının hayatta olması ve bir miras engeli bulunmaması


1 Mûrisin Ölmesi:


Mirasın söz konusu olması için, mûrisin gerçek, hükmî veya takdiri olarak ölmüş bulunması gerekir Gerçek ölüm, ruhun bedenden ayrılması ile gerçekleşir Görme, işitme veya başka bir delille sabit olur Hükmî ölüm; hayatta olduğu bilinen veya muhtemel bulunan kimsenin ölümüne hâkimin hükmetmesiyle ortaya çıkar Hayatta olduğu bilinen mürteddin (dininden dönen) dâru"l-harbe kaçması halinde hakim ölü sayılmasına hüküm verir Bunun mirası, hüküm tarihine kadar mirasçı olan hısımlarına taksim edilir Hayatta olması ihtimalı bulunan kayıp kişinin (mefkûd) durumu mahkemeye intikal edince, gerekli süreler geçmişse, hakim vefatına hükmeder Eşi iddet bekler ve serbest kalır Mirası da hüküm sırasında hak sahibi olan varislere paylaştırılır Takdiri ölüm; kişinin takdiren ölü kabul edilmesidir Bu annesinden suç işleme yoluyla ölü olarak doğan cenîndir Gebe kadına başkasının vurmasıyla cenînin ölü doğması gibi Bu durumda suçluya, elli dinar (yaklaşık iki yüz gram altın para) gurre cezası tazminat olarak ödettirilir Bu, tam diyetin yirmide biri kadar bir tazminattır Ebû Hanife'ye göre, cenîn mirasçı olur ve kendisine mirasçı olunur Çünkü onun suç işleme sırasında diri olduğu kabul edilir (Ibnü'l-Hilmâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır, 1315/1317 H, IV, 440-445; Ibn Kudâme, el-Muğnî, Kahire 1970, VI, 320; ez-Zühayli, age, VIII, 253; Hamdi Döndüren, age, s119-121; bk "Gurre, Mefkûd ve Cenîn" maddeleri)


2 Mirasçının Hayatta Olması: Murisin ölümü sırasında varisin hayatta olması gerekir Bu yüzden, muristen önce ölen bir hısım, daha sonra ölen murisine mirasçı olamaz Muris vefat ettiği zaman, ana karnında bulunan çocuğu da (cenîn) sağl doğmak şartıyla mirasçı olur


3 Miras Engeli Bulunmaması:


Miras engelleri şunlardır:


a) Öldürme:


Mûrısını öldüren bir kimsenin, bir an önce onun servetini elde etmek için öldürme ithamı vardır Hısımını öldüren kimsenin onun mirasından mahrum olacağı konusunda mezheplerin görüş birliği vardır Ancak hangi çeşit öldürmelerin miras engeli olacağı hususu mezhepler arasında ihtilâflıdır Hadiste; "Katıl için miras yoktur" (Ebû Dâvud, Diyât, 18; Tirmizî, Ferâiz,17; Ahmed b Hanbel, I, 49) buyurulur Hanefilere göre, kısas veya keffâret cezasını gerektiren öldürme çeşitleri mirasa engel olur Bunlar da şu çeşit öldürmelerdir:


Kasden öldürme: Mûrisi silâh veya kesici bir aletle kasden öldürmek gibi Buna günah ve kısas gerekir, keffaret gerekmez Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre, insan öldürebilecek büyük taş vb her şeyle, kasden öldürme suçu meydana gelir


Kasda benzer şekilde öldürme Insan öldürmede kullanılmayan, sopa, değnek gibi bir şeyle vurup öldürmek gibi Cezâsı: Keffâret, âkile* üzerinde diyet ve günahtır Birisini yanlışlıkla öldürme: Ava atıp, insanı öldürmek gibi Cezası; keffâret, âkile üzerine diyettir Ahiretteki günahı kaldırılmıştır


Hata sayılan öldürme: Uykuda veya uyanık iken birisinin üzerine düşüp ölümüne sebep olmak gibi Cezası; hataen öldürmenin aynıdır (es-Serahsi, el-Mebsût, Mısır 1324-1331/1906-1912; XXV, 59-68; el-Kâsâni, Bedayıu's-Sanâyi, Mısır 1327-28; M Cevat Akşit, Islâm Ceza Hukuku ve Insanî Esasları, s 55-56)


Dolaylı yoldan ölüme sebebiyet verme (tesebbüb) mükellef olmayanın öldürmesi, meşrû savunma halinde öldürme ve mükrehin öldürmesi miras engeli değildir


Imam Şâfii'ye göre, öldürme fiilini işleyen herkes öldürülene mirasçı olamaz Kastın bulunup bulunmaması, öldürenin mükellef olup olmaması sonucu etkilemez Mâlikîler ise, katılde kasıt ve tecâvüzü esas alırlar Buradaki görüş ayrılığı, miras engeli bildiren hadisteki "kâtil" sözcüğünün kapsamındaki belirsızlıkten doğmuştur (bk Muhammed Ebû Zehra, Usûlül-Fıkh, Kahire, ty, s126, 127)


b) Din Farkı:


Mûrisle vârisin ayrı dinlerden oluşu bir miras engelıdır Bu konuda Islâm hukukçularının görüş birliği vardır Müslüman kâfire, kâfir de müslümana nesep hısımlığı veya evlilik akdi bulunsa bile mirasçı olamaz "Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhâri, Hacc, 44; Meğâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, l; Ebu Dâvud, Ferâiz, 10) "Iki ayrı dine mensup olanlar, birbirine mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizi, Ferâiz, 16; Ibn Mâce, Ferâiz, 6) hadisleri buna delildir Bunun sebebi, müslümanla gayrı müslim arasında velâyet bağının kesik olmasıdır


Bu duruma göre, meselâ; müslüman bir erkekle gayrı müslim olan karısı arasında mirasçılık cereyan etmeyeceği gibi, bunlardan doğan çocuklar da babaya tabi olarak müslüman sayılacaklarından onlarla gayrı müslim olan anneleri arasında da mirasçılık cereyan etmez


Ancak Muaz b Cebel ve Muâviye ile Tâbiîlerden Mesrûk b el-Ecdâ', Saîd b el-Müseyyeb, Ibrâhim enNahâî ve diğer bazı bilginler aksi görüştedir Bunlara göre; Müslüman kâfire mirasçı olur Fakat kâfir müslümana mirasçı olamaz" Dayandıkları delil şu Hadislerdeki genel anlamdır: "Islâm yücedir, onun üzerine yücelinmez" (Buhârî, Cenâiz, 79) "Islâm arttırır, eksiltmez" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Ahmed b Hanbel, Müsned, V, 230, 236) Bu konuda sahabe uygulaması da vardır Bir yahudi vefat edince, biri yahudi diğeri müslüman olan iki oğlu kalmıştı Yahudi olan oğlu bütün mirası almak isteyince, müslüman olan oğlu mahkemeye başvurdu ve hak istedi Davaya bakan Muaz b Cebel (ö18/639) müslümanı yahudiye mirasçı yapmıştır (el-Askalânî, Bülûgul-Merâm, Terc ve Şerh, A Davudoğlu, Istanbul 1967; III, 206)


Çoğıınluk Islâm hukukçuları, müslümanla kâfir arasında mirasın olamıyacağını ifade eden hadisleri bu konuda ana delil kabul etmiş, azınlığın dayandığı hadisleri doğrudan mirasla ilgili görmemiştir


Diğer yandan gayrı mûslimler birbirine mirasçı olabilirler Çünkü küfür ehli tek millet sayılır "Ehl-i, küfür birbirinin velisidir" (el-Enfâl, 8l73) âyetinin genel anlamı bütün gayrı müslimlerin hepsini kapsamına alır "Hakkın dışında sapıklıktan başka ne vardır" (Yûnus,10/32) âyeti de bunu ifade eder Yalnız Mâlikîler, "Iki ayrı dine mensup olanlar birbirine varis olamaz" hadisinin, hristiyan ve yahudilerin kendi aralarındaki mirasçılığını da kapsadığını söylerler


Mürtedin mirası:


Islâm'ı terkeden kimseye "mürted" * denir Mürted mânen ölmüş sayıldığı için, o ne müslüman ve ne de kâfire mirasçı olamaz Mürtedin mirasının başkalarına intikali konusunda ise görüş ayrılıkları vardır


Ebû Hanife'ye göre, irtidattan önce kazandığı mal varlığı müslüman varislerine giderSonra kazandıkları ise beytü'l-mâle "fey" geliri kaydedilir (bk "Fey" ve "Ganîmet" maddeleri) Mürted kadınsa, bütün mirası müslüman mirasçılarına intikal eder


Imam Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e göre, irtidattan önce ve sonra kazandığı malları müslüman varislerine intikal eder Bu iki müçtehid, erkek ve kadın mürted arasında miras bakımından bir ayırım yapmaz


Şâfiî, Mâliki ve Hanbelilere göre, aslî inkârcıda olduğu gibi mürted mirasçı olamaz ve ona da başkası mirasçı olamaz Bütün malı, beytü'l-mal için fey' geliri kaydedilir Çünkü o, irtidat etmekle, Islâm toplumuna karşı harp ilân etmiş sayılır ve servetine de harbînin malına uygulanan hükümlerin uygulanması gerekir Ancak bu hükümler, mürted irtidadı üzere ölürse uygulanır Hayatta olduğu sürece malı bekletilir Islâm'a dönerse, malı kendisine verilir (Ibnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır 1315-/1317, IV, 390 vd; Ibn Rüşd, Bidâyetü'l-Müçtehid, Mısır, ty, II, 322-329; ez-Zühaylî, age, VIII, 263-266)


c Tebealık Farkı (Ihtilâfu'd-dâreyn):


Müslümanlar hangi devletin tebeası olurlarsa olsunlar birbirlerine mirasçı olurlar Müslüman için başka başka devletin tebeası olmak miras engeli değildir Meselâ; Türkiye'deki bir müslüman, Mısır'daki müslüman bir hısımına mirasçı olabilir Çünkü Dârul-Islâm müslümanlar için tek vatan sayılır Daha sonra kâfirlerin Darul-Islam'a egemen olması ve buralarda ayrı sistemlerin ve rejimlerin olması veya bağlantının kopuk olması da sonucu değiştirmez Bu yüzden, bir müslüman Dâru'l-Harpte ölse, ona Dârul-Islâm'da yaşayan varisleri mirasçı olur


Ülke ayrılığı gayrı Müslimler için bir miras engeli teşkil eder Meselâ; Islâm tebeasındaki bir gayrı müslim, yabancı tebealı gayrı müslim bir hısımına mirasçı olamaz Burada, mirasçılık "velâyet bağı" esasına dayanır Bu bağ kopunca mirasçılık hakkıda ortadan kalkmaktadır Ancak ülkeler sulh anlaşmaları yaparak, karşılıklı miras ilişkilerini düzenleyebilirler


Malıkî, Hanbelî ve Zâhirîlere göre tebealık farkı hiç bir şekilde miras engeli doğurmaz (ez-Zühayli, age, VIII, 266 vd; es-Sibâî, Şerhu Kanuni'l Ahvâliş-Şahsiyye, Dımaşk 1959, II, 46-47)


d) Kölelik:


Kölelik hali de miras engelıdır Bu statüde olan kimse hısımlarına mirasçı olamaz Çünkü köle, bir mala; mülk edinme sebepleriyle matik olamadığı gibi miras yoluyla da malık olamaz Onun elindeki şeyler efendisine ait bulunur Eğer o, mirasçı yapılırsa, mülk kendiliğinden efendisine geçeceği için sebepsiz yere, bir yabancı mirasa sokulmuş olur ki, bu icmâa göre bâtıldır:


Bu engellerden mûrısını öldürme ve kölelik tek yanlıdır Bunlar yalnız kendileri başkasından miras alamaz Fakat başkası kendilerine mirasçı olabilir Bunlara, murisin ölüm tarihinin belirlenememesi ve mirasçının kim olduğunun bilinememesi gibi başka engeller de eklenmiştir (bk el-Meydânî, el-Lübâb, Kahire, ts, IV, 188, 197; ez-Zeylaî, Tebyînü'l-Hakâik, el-Motbaatü'l-Emiriyye tab'ı, VI, 239 vd; Ibn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Mısır, ty, V, 541-543)










Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.