|  | ''İ - İ'' Harfleri İle Başlayan Deyimler |  | 
|  08-25-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   ''İ - İ'' Harfleri İle Başlayan Deyimler''I - İ'' Harfleri İle Başlayan Deyimler Icığını cıcığını çıkarmak: 1  Her yanını ellemek  didiklemek  2  Bir meseleyi en ince  ayrıntılarına kadar soruşturmak  incelemek  "İyice ıcığını cıcığını  çıkardınız meselenin  " Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak  "Ikınıp sıkındı ama bir çare bulamadı  " Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Daha önce meydana gelmiş bir olayı ya da bir işi bir düşünceyi yeniden  sık sık tekrarlamak  Iska geçmek: 1  Hedefe isabet ettirememek  vuramamak  2  Üzerinde durmamak  önem  vermemek  atlamak  "Bu sefer de ıska geçersen kaybedeceksin  " Iskartaya çıkarmak: İşi yaramaz  değersiz bularak bir yana atmak  "Beni hiç kimse ıskartaya çıkaramaz  " Işığı altında: Bir durum veya düşüncenin konuyu aydınlatmasından yararlanarak  onu göz önünde tutarak  Işık tutmak: 1  Karanlık bir yeri ışıkla aydınlatmak  2  Bilgisiyle  düşüncesiyle  bir konuya açıklık getirmek  tutacağı yolu göstermek  "Kutlu Peygamber  hemen her konuda ışık tutardı çevresindeki insanlara  " İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak  "Görmesini bilseydi ibret alırdı her hâlde  " İcabına bakmak: 1  Gereğini yerine getirmek  2  Yok etmek  ortadan kaldırmak  "O adamın icabına bakarız  merak etme sen  " İç çekmek: Üzüntüyle göğüs geçirmek  derin derin soluk alıp hıçkırıkla ağlamak  "Yavrucağın iç çekişi dayanılır gibi değildi  " İç etmek: Eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeden kendisine mal etmek  ortadan  kaldırıp kimseye göstermemek  "Babasına bildirmeden o kadar parayı iç  etmiş  " İç gıcıklamak: 1  Huylandırmak  2  İstek uyandırmak  İçi açılmak: Sıkıntısı dağılıp gitmek  ferahlamak  "Denizi  kuşları  ağaçları seyre dalarım  böylelikle içim açılır  rahatlarım  " İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak  çok üzülmek  "O zavallı ihtiyarı birden bire karşımda görünce içim cız etti  " İçi çekmek: Canı arzu etmek  istek duymak  İçi çıfıt çarşısı: 1  Başkaları için daima art niyet besleyen  içinden türlü kötülükler geçiren  2  Çok karışık  İçi dışı bir: İkircikli olmayan  iki yüzlü davranmayan  düşündüğünü açıkça söyleyen  özü sözü  bir olan  "İçi dışı bir olan insanlara her zaman güvenebiliriz  " İçi dışına çıkmak: 1  Kusmaktan ötürü çok fena olmak  2  Bindiği taşıtın çok sarsılması yüzünden bedenî rahatsızlık duymak  İçi erimek: Kaygı duymak  çok üzülmek  İçi geçmek: 1  İstemediği hâlde uyuya kalmak  2  İşe yaramaz duruma gelmek  3  Yaşlılıktan  zayıflıktan gücü azalmış olmak; hiçbir şeye ilgi  duymamak  "O artık içi geçmiş bir ihtiyardır  " İçi gitmek: Çok fazla istek duymak  "Vitrindeki kızarmış tavuklara içim gidiyordu ama param olmadığı için alıp yiyemiyordum  " İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak  coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini  alamamak  "Annemi karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım  içim içime  sığmıyordu  koşup boynuna sarıldım  " İçi kabarmak (kalkmak): 1  Midesi bulanmak  2  Duygulanıp heyecanlanmak  3  Taşkın bir ağlama  duygusu içinde olmak  "Ne berbat bir koku  içimiz kabarmadan kalkalım  buradan  " İçi kan ağlamak: İçten  büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak  "Çocuğunun yüzüne bakarken içim kan ağlıyordu  " İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak  "Sabahtan beri açtı  içi kazınıyor ama belli etmemeye çalışıyordu  " İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek  eğlenmek  Bilgicik  Com  Türkçe  Edebiyat  Roman Özetleri  Duvar Yazıları  Atasözleri  Hızlı Okuma  Özlü Sözler  Türk İçinden okumak: 1  Dudaklarını kıpırdatmadan  hiç ses çıkarmadan okumak  2  Ses  çıkarmadan sövmek  beddua etmek  "Hikâyeyi şimdi de içinizden  okuyacaksınız  " İçinden pazarlıklı: Sinsi  yapacağı kötülükleri sezdirmeyen  "Senin gibi içten pazarlıklı adamlarla iş yapmam ben  " İçine atmak: 1  Derdini  sıkıntısını kimseye söylememek  2  Kendisine yapılan  kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber  bunu unutmamak  "O her şeyi  içine atar  bir gün kanser olacak diye korkuyorum  " İçine dert olmak: Yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için kaygılanıp üzüntü duymak  "Hastahanedeki arkadaşımı ziyarete bir türlü gidemedim  bu da  içime dert oldu  " İçine doğmak: Malûm olmak  bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek  tahmin etmek  "Onun bize geleceği sanki içime doğmuştu  " İçine işlemek: Duygulanmak  etkilenmek  dokunmak  "Babamın o etkili sözleri âdeta içime işlemişti sanki  " İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak  çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek  yalnızlığa gömülmek  "Kardeşinin ölümünden sonra içine çekildi  kimseyle  görüşmüyor  " İçine kurt düşmek: Kuşkulanmak  kendisine zarar geleceğinden şüphe etmek  "Tilkiyi civarda dolaşırken gördüğü andan itibaren içine kurt düşmüştü  " İçine sindirmek: Benimsemek  iyice kabul etmek  İçine sinmemek: 1  İçi rahat etmemek  yaptığı şeyden memnun olmamak  2  İstediği gibi  olmadığı için rahatlık  mutluluk duymamak; tadına varamamak  "İşi  bitirdim ama hiç de içime sinmedi  " İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde  çok sevmek  İçine yedirememek: Benimsememek  kabul edememek  İçini dökmek: Dertlerini  sıkıntılarını  üzüntülerini anlatmak  "Şu koca dünyada içimi dökecek bir insan bulamadım  " İçini kemirmek: Bir üzüntü ve düşünce dolayısıyla rahatsızlık duymak  "İçini kemiren bu düşünceden kurtulmak istiyordu  " İçini (bir) kurt yemek: Sürekli olarak bir kaygı içinde olmak  İçi parçalanmak (paralanmak): Birine acıyarak çok üzülmek  "Onun bu hâlini gördükçe içim parçalanıyor  " İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak  rahatlamak  "Ne yapayım  ben anneyim  onlar sağ salim dönerlerse içim  rahat edecektir ancak  " İçi sızlamak: Bir şey veya kişinin içine düştüğü durum sebebiyle üzülmek  İçi titremek: 1  Çok üşümek  2  Çok istek duymak  3  Bir zarar gelecek korkusu içinde  bulunmak  "Hava iyice soğudu  içim titremeye başladı  haydi içeri  girelim  " İçi yanmak: 1  Çok susamak  2  Büyük bir acı sebebiyle çok fazla üzülmek  "Sanki yalnız onun içi yanıyordu  " İçler acısı: Oldukça üzücü  çok acıklı  İçli dışlı olmak: Teklifsiz  çok samimi  sıkı fıkı  senli benli olmak  "Biz Fatma`yla iyice içli dışlı olduk  " İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost  samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak  İdare etmek: 1  Yönetmek  çekip çevirmek  2  Tutumlu olmak  kullanmak  3  Elvermek  yetmek  yetişmek  korumak  kurtarmak  4  Hoş görmek  göz yummak  5  Örtbas etmek  "Bu ayakkabıyı bu fiyata veremem  çünkü idare etmez  " İfade vermek: Sorguya cevap vermek  İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak  düzelemeyecek  iş  yapamayacak duruma getirmek  "Ben adamın iflâhını keserim  anladın mı?" İfrit olmak: Çok öfkelenmek; aşırı ölçüde  kendini kaybedecek kadar sinirlenip kızmak  "İfrit oluyorum şu adamın hareketlerine  " İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık  yürünecek gibi değil  İğne ile kuyu kazmak: Zor denecek bir işi yetersiz araç ve gereçlerle başarmaya çalışmak  İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak  kilo vermek  "O iri yarı adam hapisten çıktı ki iğne ipliğe dönmüş  " İğneli söz: Dokunaklı  kırıcı  üzücü söz  "O iğneli sözlere ben bile dayanamazdım doğrusu  " İki ahbap çavuşlar: Hemen her yerde birlikte görülen  birbirlerinden ayrılmayan iki arkadaş  dost  İki arada bir derede (kalmak): Sıkışık  zor şartlar altında (kalmak)  İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi  bir işi yapması için zorlamak  sıkıntıya sokmak  İki cami arasında kalmış beynamaza dönmek: İki yoldan hangisini tutacağını; şöyle mi  böyle mi yapacağını bilememek; şaşırıp bir şey yapamaz olmak  İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek  İki çift söz etmek: Bir araya gelip birkaç söz söylemek  "Ne zamandır seninle bir araya gelip de iki çift söz edemedik  " İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun  elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede  olsa bile  "Söyleyin ona  iki eli kanda olsa da durmasın gelsin  " İki eli (birinin) yakasında olmak: Ahrette  hesap gününde ondan davacı olmak; hakkını istemek  İki gözü iki çeşme: Sürekli  çok ağlayarak  "Kadıncağız iki gözü iki çeşme ağlayıp duruyormuş  " İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini  hem ötekini çıkarı için destelemek  "Sendika başkanı ikili oynuyormuş  " İki paralık etmek: Değerini  onurunu çok düşürmek  "Seni arlanmaz utanmaz seni  beni iki paralık ettin  senin yüzünden topluma çıkamaz oldum!" İki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için "ya şifa  ya ölüm" anlamında kullanılır  İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini  duygularını düzgün bir  biçimde anlatamamak  güzel konuşma becerisinden yoksun olmak  İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak  gelir ve giderini  denkleştirememek  "Bilmiyorum ne zaman iki yakamız bir araya gelecek  " İleri geri konuşmak: Yersiz  kırıcı  yaralayıcı biçimde konuşmak  İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz  aşırı davranışta  bulunmak ve haddi aşmak  "O saygısız adamın daha fazla ileri gitmesine  fırsat verilmemelidir  " İlk göz ağrısı: 1  İlk doğan çocuk  2  İlk sevgili  İmana gelmek: 1  Hak dini olan İslâm`ı kabul etmek  2  En sonunda doğruyu söylemek  3  Önceden kabul etmediği şeyi sonradan kabul edip uymak  "İmana gel  tövbe et ki öbür dünyada mutluluğa eresin  " İnce eleyip sık dokumak: Titizlik göstermek  bir şeyi en ince ayrıntılarına kadar araştırmak  gözden geçirmek  "O kadar da ince eleyip sık dokunacak bir iş değil  kaygılanma  " İn cin top oynamak: Issız  sessiz olmak  bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak  "Adada in cin top oynuyordu sanki  " İncir çekirdeğini doldurmaz: Çok az veya pek önemsiz  "Ne akılsız adam bunlar  kavga etmelerine sebep  olan mesele incir çekirdeğini doldurmaz bile  ayırın şunları  " İnme inmek: Felç olmak  bedenin bir yeri hareketsiz ve duygusuz duruma gelmek  "Adamın sağ yanına inme inmiş diyorlar  " İnsan eti yemek: Birini çekiştirmek  İnsan evlâdı: İyi  anlayışlı  ahlâk sahibi insan  "İnsan evlâdı olmasaydı  tanımadığı birine onca yardım yapar mıydı?" İnsan hâli: Olabilir  doğaldır  hoş karşılamak gerekir  İnsanlıktan çıkmak: 1  Çok zayıflamış  bir deri bir kemik kalmış olmak  2  İnsanî  niteliklerini yitirmek  insana yakışmayacak davranışlarda bulunmak  İnsan sarrafı (olmak): İnsanların karakterini çabucak anlayacak duruma gelmiş (olmak)  "Dedem  insan sarrafıdır  onu bir görse ne biçim bir adam olduğunu hemen  anlayıverir  " İpe çekmek: Asarak öldürmek  İpe un sermek: İstenilen işi yapmamak için birtakım bahaneler  sebepler ileri sürmek  güçlük çıkarmak  engeller göstermek  İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek  aradaki anlaşmazlığı artırmak  İpin ucunu kaçırmak: Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp  artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek  "Biraz daha dikkatli  olmalıyız  yoksa ipin ucunu kaçıracağız  " İpi sapı yok: Birbirini tutmaz  yersiz  anlamsız  işsiz  yersiz yurtsuz  saçma sapan  "İpi sapı yok bu sözlerin  daha inandırıcı olmalısın  " İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez  ona güvenilerek bir işe girilmez  "O ipiyle kuyuya inilmez adamla yola çıkmam ben  " İple çekmek: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek  çok istemek  "Yarını iple çekiyorum  " İpucu vermek: Aranılan şeyi bulmaya yarayan işareti  onu açıklamaya yarayan bilgiyi vermek  "Bir ipucu vermezsen bu bilmeceyi çözemeyeceğim  " İsabet etmek: 1  Nişan alınan yere değmek  rastlamak  2  Çıkmak  3  Yerinde iş görmüş olmak  "Böyle karar vermekte çok isabet ettiniz  " İskele vermek: Vapura binmek  vapurdan inmek için iskeleyi uzatmak  İsmi var  cismi yok:  1  Sözü edilen bir kimse veya şeyin gerçekte var olmadığını anlatmak  için kullanılır  2  Adı olmasına karşılık görevini ve etkinliğini yerine  getirmeyen  varlığı ile yokluğu arasında bir fark bulunmayan  İster istemez: 1  Zorunlu olarak  elinde olmadan  2  İstemesi üzerine  hiç vakit  geçirmeden  istediği anda  "İster istemez ben de ona bağırdım  " İstifini bozmamak: Bir olay karşısında aldırış etmemek  durum ve davranışını hiç  değiştirmemek  "Karşıma geçmiş avazı çıktığı kadar bağırıyordu  bense  istifimi bozmadan bekledim  " İş ayağa düşmek: İş sorumsuz  yetkisiz ve beceriksizlerin elinde kalmak  "Bunlar da işi iyice ayağa düşürdüler  " İş başa düşmek: Beklediği yardım gelmeyince  kendi işini kendisi yapmak zorunda kalmak  "İş başa düştü desene!   " İş çatallanmak (çatallaşmak): Bir işin sonuca oluşması konusunda türlü güçlüklerle karşılaşmak  ya da  çeşitli seçeneklerle yüz yüze gelmek  sonuca nasıl ulaştırılacağı  bilinemez olmak  "İş gittikçe çatallaşıyor  sense aldırmıyorsun bile  " İş çığırından çıkmak: Bir iş asıl amaçtan çıkarak düzelmesi güç bir durum almak  bir bozukluk ve kargaşalık baş göstermek  İş inada binmek: Bir işi yapmakta direnmek  İşi düşmek: Birinin yardımına ihtiyaç duymak  "Eh  onun da bize işi düşecek bir gün  " İşe koşmak: Birini bir iş yapmak üzere görevlendirmek  göndermek  İşi ağırdan almak: Acele etmemek  bir işi yapmak için isteksiz görünmek  "Söyle onlara  işi ağırdan almasınlar  müşteriler mal bekliyor  " İşi azıtmak: Yanlış ve aşırı yollara sapmak  "Bu çocuk da işi iyice azıttı  " İşi Allah`a kalmak: Güç şartlar altında  beşerden hiçbir yardım umudu  kalmamak  "Kime baş vurduysa bir sonuç alamadı  artık işi Allah`a  kalmıştı  " İşi başından aşmak: Pek çok işi olmak  iş içinde kaybolmak  İşi bitmek: 1  Hâli  gücü kalmamak  2  Yaptığı işi sona ermek  "Git de bak  babanın işi bitmiş mi?" İşi duman olmak: İşi ve durumu kötü olmak  berbat bir durumda bulunmak  İşi iş olmak: İşi yolunda  iyi olmak; hâlinden memnun bulunmak  "İşi iş herifin  baksana yan gelip yatıyor her gün  " İşinden olmak: Bir süredir yaptığı işi elinden gitmek  görevini yitirmek  "Haydi canım  yoluna git de patronunla kavga etme; yoksa işinden olacaksın  " İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak  işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak  İşi tıkırında olmak: İşi çok uygun ve iyi olmak  "O konuşmayacak da ben mi konuşacağım  işi tıkırında adamın  " İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir  görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak  bahaneler ileri sürmek  İşkembeden atmak: Uydurarak söylemek  tutarı olmayan sözler sarf etmek  "Ona sakın inanmayın  işkembeden atıyor  " Bilgicik  Com  Türkçe  Edebiyat  Roman Özetleri  Duvar Yazıları  Atasözleri  Hızlı Okuma  Özlü Sözler  Türk İş sarpa sarmak: İş  içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak  "İşler sarpa sarmadan çekip gidelim buradan  " İşten el çektirmek: Görevden uzaklaştırmak  "Yolsuzluk yaptığı iddiası ile işten el çektirdiler ona  " İş yok: O şeyde yarar yok  faydası olmaz  "O arabada hiç iş yok  almaya değmez  " İte kaka: Zorla  güçlükle  "Adamı her sabah ite kaka işe ***ürüyoruz  " İtibar kazanmak: Saygınlık görmek  kendisine değer verilmek  İt sürüsü kadar: Gereğinden fazla  oldukça çok  kalabalık  "İt sürüsü kadar adam  nasıl başa çıkacağız bunlarla  " İyi etmek: 1  Hastalıktan kurtarmak  sıhhatine kavuşturmak  2  Yerinde bir  davranışta bulunmak  3  Bir şeyi gizlice almak  kendisine mal etmek  İyi gözle bakmamak: Birisi hakkında iyi düşünmemek  kötü niyet beslemek  "Komşuları ona hiçbir zaman iyi gözle bakmadılar  " İyi gün dostu: Dostlarının sıkıntılı günlerinde onlardan kaçan kimse  "Bize iyi gün dostu gerekli değil  " İyi saatte olsunlar: Cinlerden söz edilirken kullanılır  İzinden yürümek: Birine içten bağlanarak onun başladığı işi aynı anlayışla sürdürmek  fikirlerini ve hareketlerini aynen benimsemek  İzi silinmek: Yok olmak  ortadan kaybolmak  "Çiçek hastalığının bu kasabada izi silindi hemen hemen  çünkü çocuklar aşılanıyorlar  " | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |