Y...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Y...İle Baslayan Deyimler Ve AnlamlariYa Allah deyip (atılmak): Cenab-ı Hak`a sığınarak (atılmak) "Ya Allah deyip düşmanın üzerine atıldı "Yabana atmak: Önem vermemek önemsiz görüp dikkate almamak üzerinde durmamak "Babanın sözlerini sakın yabana atayım deme "Yabancılık çekmek: Bir iş ya da çevrede yabancı olmaktan dolayı ortaya çıkan zorlukların etkisinde kalmak "Ona hiç yabancılık çektirmedi "Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli: "Bu işi mutlaka yapmalısın başka yolu yok aksi taktirde burada kalamazsın " anlamında kullanılır![]() Ya devlet başa ya kuzgun leşe: "Giriştiğim iş beni ya büyük bir varlığa ve mevkiye ulaştıracak ya da mahvedecek batıracak" anlamında söylenir![]() Yad eller: 1 Baba ocağından uzak yerler gurbet 2 Yabancı kimseler yabancılar "Yiğidim yad ellerde kalmasın dönsün geri Rabbim "Yâd etmek: Anmak hatırlamak "Seni her gün yad ederiz buralarda "Yağ bağlamak: Semirmek üzerine biriken yağ katılaşmak![]() Yağ bal olsun: "Yediğin içtiğin helâl ve afiyet olsun" anlamında söylenir![]() Yağcılık etmek: Dalkavukluk etmek övmek pohpohlamak "Öğrenci öğretmenine yağ çekiyor gözünün içine bakıyor bu şekilde iyi not alacağını sanıyordu "Yağlı ballı olmak: Araları çok iyi içli dışlı samimi olmak "Öyle yağlı ballı olmuşlardı ki birbirlerine her şeylerini anlatıyorlardı "Yağlı kapı: Çalıştırdığı kimselere bol kazanç sağlayan kimse kuruluş aile ya da yer "Herkese nasip olmaz öyle yağlı kapı "Yağlı kuyruk: Kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak; basitçe sömürülebilecek iş veya kimse "Bulmuşsun bir yağlı kuyruk çek babam çek!"Yağlı müşteri: Bol paralı çok alışveriş yapan zengin alıcı "İki üç yağlı müşterimiz de olmasa kapamak zorunda kalacağız bu dükkânı "Yağma gitmek: Bir şey çok alıcı bulup çok satılmak kolay müşteri bulmak "Kapanın elinde kalıyor yağma gidiyor koş koş sen de yetiş!![]() "Bilgicik Com Türkçe Edebiyat Roman Özetleri Duvar Yazıları Atasözleri Hızlı Okuma Özlü Sözler TürkYağma Hasan`ın böreği: Hakkı olanın da olmayanın da kolayca yararlandığı kimsenin korumadığı her yanından sömürülen kaynak![]() Yağma yok: "Öyle şey olmaz buna izin vermezler kolay kolay elde edemezsin" anlamında bir tutumun ya da davranışın yanlışlığı ifade etmek için kullanılır![]() Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak: Bir tehlikeden güç bir durumdan kaçarken daha kötüsüyle karşılaşmak![]() Yağmur yağarken küpünü doldurmak: Kazanma fırsatı varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek "Bana bak aslanım daha ne istiyorsun yağmur yağarken küpünü doldur yoksa pişman olursun "Yağ tulumu: Çok şişman çok yağlı "Birkaç ay sonra yağ tulumu olacak şuna birisi söylese de çok yemese "Ya herrü (herro) ya merrü (merro): "Tehlikeyi göze aldık giriştiğimiz işte ya batar ya da çıkarız" anlamında kullanılır![]() Yahudi pazarlığı: Tarafların çıkarlarını düşünerek çekişe çekişe yaptıkları pazarlık "Benimle Yahudi pazarlığı yapmaya kalkma lütfen "Yakadan atmak: Savıp kurtulmak başından atmak "İnan onu yakamdan atmaya çalışıyorum "Yaka paça: Hiçbir itiraz dinlemeden zorla kuvvet kullanarak (götürmek) "Polisler adamı yaka paça götürdüler "Yakası açılmadık: Hiç duyulmadık bilinmedik ayıp söz küfür![]() Yakasına sarılmak: İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak zorlamak "Çocuk annesinin yakasına sarılmış balon diye ağlıyordu "Yakasına yapışmak: Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak "Beni de götüreceksin diye yakama yapıştı ben de getirmek zorunda kaldım "Yakasını bırakmamak: Bezdirecek kadar üstüne düşmek ısrar etmek yanından ayrılmamak "Ne olursa olsun yakasını bırakmayıp paramı alacağım ondan "Yakasını kaptırmak: Bir şeyin bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak ona bağlanmış olmak![]() Yakayı sıyırmak: Kurtulmak kaçmak "Çok şükür şu adamdan yakayı sıyırdık "Yaka silkmek: Bıkıp usanmak; bir iş durum yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek "Doğrusu yaka silkinecek bir iş seninki de "Yakayı ele vermek: Yakalanmak kaçamayarak ele geçmek "Mahallenin hırsızı sonunda yakayı ele verdi "Yakayı kurtarmak: Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak kaçmak "Bu pis işten yakayı nasıl kurtardık hâlâ anlayabilmiş değilim "Yakınlık duymak: Birine karşı sevgi ve ilgi duymak yabancılık hissetmemek "Hayatta yakınlık duyduğum tek insandı "Yakışık almamak: Yerinde olmamak uygun düşmemek yaraşmamak "Çocuğu herkesin içinde azarlaman hiç de yakışık almadı "Yalancı pehlivan: Yapamayacağı bir işi yapabilecekmiş gibi görünen kimse palavracı "Yalancı pehlivanın biridir o ona güvenmeyin "Yalancısı olmak: Doğruluğu bilinmeyen inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak "Ben şefin yalancısıyım müdür ihalelerde insiyatifini kullanıyor ve rüşvet yiyormuş "Yalan dolan: Hile düzen dalavere yolsuz davranış "Yalan dolanla iş görmeye kalkanların başına işte bunlar gelir "Yalan yere: Gerçeğe uygun olmayarak "Yalan yere adamı şikâyet ettiler "Yalayıp yutmak: 1 İştahla hiçbir şey bırakmadan yiyip bitirmek 2 Kötü bir söz ya da davranış karşısında sessiz kalıp kabullenmek "Sofradaki bütün yemekleri yalayıp yuttu "Yalpa vurmak: İki yana sağa sola; bir o yana bir bu yana sallanarak yürümek "Nedendir bilmem yalpa vurarak yürüyordu "Yalvar yakar olmak: Çok yalvarıp yakarmak ![]() Yan bakmak: Beğenmeyerek kötü niyetle düşmanca bakmak "Bu adamın her gün yan bakması artık canıma yetti!"Yan basmak: 1 Aldanmak 2 Kaypaklık edip dürüst davranmamak "Sana tanınan bu fırsatı iyi değerlendir sakın yan basayım deme "Yan çizmek: Kendisine yüklenen bir görevden kaçmak "Üç kişi yan çizdi demek ki ikimiz taşıyacağız bu bidonları "Yandan çarklı: 1 Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay "Usta iki yandan çarklı yap!" 2 Bir omuzu düşük olarak yürüyen 3 Çarkı yanda olan gemi![]() Yan gelip yatmak: Yapacak işleri olduğu hâlde yapmamak rahatına bakmak keyfince yaşamak "Hiç çalışmıyor yan gelip yatıyor akşama kadar "Yangına körükle gitmek: Anlaşmazlığı gerginliği kargaşalığı artırıcı her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak "Sen karışma çekil aralarından yangına körükle mi gitmek istiyorsun?"Yan gözle bakmak: 1 Kötü niyetle düşmanca bakmak 2 Göz ucuyla bakmak "Tezgâhtaki mallara yan gözle bakıp geçti "Yanık ses: Hüzünlü çok dertli içindeki acıyı dile getiren ses![]() Yanına bırakmamak: Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak cezasını sert karşılıklarla vermek "Bunu onun yanına bırakmayacağım "Yanına (kâr) kalmak: Kendisinden öç alınmamak yaptığı kötülük sert karşılık görmemek cezasız kalmak "Adamın yaptığı yanına kâr kaldı nasıl adalet bu?"Yanına salâvatla varılır: Çok öfkeli kızgın ve kibirlidir![]() Yanından bile geçmemiş: Hiç ilgisi yok en ufak benzerliği bile yok "Sen kardeşini bir görsen bu onun yanından bile geçmemiş "Yanıp tutuşmak: 1 Elde etmek için güçlü bir istek duymak elde edemediği için de büyük üzüntü içinde olmak 2 Kuvvetli bir aşkla sevmek "Bakan olmak isteğiyle yanıp tutuşuyordu "Yanıp yakılmak: Sızlanıp şikâyet etmek derdini döküp durmak "Çoluk çocuk açtı kimse yardım elini de uzatmıyordu birine de yanıp yakılmayı bir türlü kendine yediremiyordu "Yanlış ata oynamak: Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak dolayısıyla aldanmış olmak![]() Yanlış kapı çalmak: İsteğinin yapılamayacağı bir yere başvurmak "Meğer biz yanlış kapı çalmışız "Yan tutmak: Taraflardan birini desteklemek onun söz ve davranışlarını benimsemek yansız olmamak "Yan tutmayıp tarafsız kalırsan senin için daha iyi olur "Yan yan bakmak: Düşmanca kötü niyetle bakmak![]() Yapmadığını bırakmamak: Bütün kötülükleri yapmak eziyet etmek![]() Yara açmak: 1 Bir şeyin yüzünde özellikle de vücudun bir yerinde yara oluşmasına sebep olmak 2 Büyük dert acı üzüntü vermek "Onun sözleri içimde bir yara açtı "Yaraya merhem olmak: Acil ihtiyaçları karşılamak "Şu getirdiklerim yaraya merhem olur mu bilmem?"Yardan atmak: Bir kimseyi aldatarak kazaya uğratmak tehlikeli bir durumun içine itmek türlü belâlara sokmak "İnsan dostunu yardan atar mıymış?"Yarı buçuk: Tam değil çok az tamamlanmamış baştan savma![]() Yarım adam: Güçsüz sakat zayıf hasta kimse "Ben bir yarım adamım diye beni hor göremezsiniz!"Yarım ağızlı (söylemek): İsteksizce istemeye istemeye gönülsüzce (söylemek) "Demek sizi de yarım ağızla davet ettiler "Yarım yamalak: Gelişigüzel üstünkörü eksik ve kusurlu "Ödevlerini bir daha yarım yamalak yapma!"Yarından tezi yok: En kısa zamanda çok çabuk geciktirmeden![]() Yarı yolda bırakmak: Verilen desteği yapılan yardımı sonuna kadar götürmemek "Sana nasıl güvenebilirim beni kaç kez yarı yolda bıraktın "Ya sabır çekmek: Kötülüklere sıkıntılara üzücü olaylara karşı tepki göstermemeye çalışıp Cenab-ı Allah`tan kendisine sabır vermesini istemek![]() Yaş Dökmek: Ağlamak "Senin için az yaş dökmedi ailen "Yaşını başını almış (olmak): Yaşı epeyce ilerlemiş olmak yaşlanmış veya olgunlaşmış olmak "Yaşını başını almış bir adamdır çekinmeyin gidin size olgun davranacaktır "Yaşını içine akıtmak: Hissettiği acıyı ızdırabı üzüntüyü belli etmemek; ağlamak isteğini bastırmak![]() Yaş tahtaya (yere) basmamak: Kolay kolay tuzağa düşmemek uyanık davranmak "O benim yaş tahtaya basmayacağımı iyi bilir "Yatağa düşmek: Hastalık yüzünden yatmak zorunda kalmak ayağa kalkamayacak durumda olmak "Sizin yüzünüzden yatağa düştü çocukcağız "Yataklık etmek: Bir suçluya yardım etmek onu gizlemek barındırmak![]() Yatak yorgan yatmak: Çok hasta olmak "Bizim adam yatak yorgan yatıyor ne yiyor ne içiyor "Yatırım yapmak: Gelir amacıyla bir işe para yatırmak veya aynı amaçla önceden ortam hazırlamaya çalışmak "Biz o arsayı yatırım yapmak için aldık "Yavaş gel: "Atıp tutma abartma ölçüsüz konuşma" anlamında kullanılır![]() Yaya kalmak: 1 Taşıt ya da hayvana binmeden yürümek zorunda kalmak 2 Yardımcısız kalmak güvendiği yer ve kişileri kaybetmek istediği şeyi yapamaz olmak "İşte şimdi yaya kaldın ne yapacaksın görelim?"Yayan yapıldak: Çıplak ayakla yayan "Onca yolu yayan yapıldak yürüyecek "Yaygarayı basmak: Bağırıp çağırmak önemli bir nedeni olmadığı hâlde feryat etmek "Elinden şekeri alınınca yaygarayı bastı "Yaz boz tahtasına çevirmek: Bir konuda birbirine uymayan kararlar almak kararsızlık yüzünden bir konuda sık sık fikir değiştirmek![]() Yedeğe almak: Bağlayarak arkasından çekip götürmek ![]() Yedi canlı: Pek çok ölüm tehlikesi geçirip sağ kurtulan insan ya da hayvan "Yedi canlı mısın nesin nasıl kurtuldun o kazadan?"Yedi düvel: Bütün devletler herkes bütün dünya "İstiklâl Savaşı`nı yedi düvele karşı verdik biz "Yediden yetmişe: En büyüğünden en küçüğüne eli ayağı tutan herkes "Halk yediden yetmişe silâhlanmış düşmanı bekliyordu "Yediği naneye bak: Yersiz uygunsuz iş yapanlar için kullanılır![]() Yedi iklim dört bucak: Hemen her yer bütün dünya "Yedi iklim dört bucak dolaştı durdu "Yedi kat yabancı: El ne akraba ne tanıdık hiçbir yakınlığı yok "Yedi kat yabancıyla iş yapmam diyor "Yeğ tutmak: Bir şeyi bir şeyden daha önemli görüp tercih etmek "Kim ki öbür dünyayı bu dünyaya yeğ tutar o kazanmıştır "Ye kürküm ye: Saygının kişiliğe karşı değil zenginliğe varlığa giyim ve kuşama karşı gösterildiğini anlatmak için kullanılır![]() Yele vermek: 1 Boşuna harcamak 2 Savurmak "Bütün parayı yele vermek zorunda mıydın?"Yelkenleri suya indirmek: Israrından iddiasından direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini kabul etmek; yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak "Yelkenleri nasıl da suya indi dediğini yaptıramayınca "Yel yeperek yelken kürek: Telâş içinde çok acele olarak heyecanla![]() Yemeden içmeden kesilmek: Bir üzüntü korku ya da heyecan sebebiyle yiyemez duruma gelmek iştahı kapanmak "Yemeden içmeden esildi âşık mıdır nedir?"Yeme de yanında yat: İstek uyandıran görünüşü çok çekici olan çok lezzetli yemekler için kullanılır![]() Yemin etsem başım ağrımaz: "Gerçek olduğundan eminim bu konuda yemin de edebilirim" anlamında kullanılır![]() Yenilir yutulur gibi değil: 1 Yenmeyecek nitelikte (yiyecekler için) 2 Aşırı çok pahalı 3 Çok ağır kabul edilmez (söz) 4 Kendisiyle başa çıkılamayacak durumda olan "Doğrusu yenilir yutulur gibi değildi o sözler "Yer almak: 1 Bir şey yapanların arasında bulunmak 2 Adına ayrılan yerde bulunmak"Şiir komisyonunda sen de yer aldın mı?"Yer cücesi: Ufak tefek olduğu gibi kurnaz fitneci çok bilmiş kimse![]() Yer demir gök bakır: "Hiçbir yerden yardım alma umudu kalmadı bütün kapılar kapalı yardım imkânları ortadan kalktı kime baş vurdumsa elim boş döndüm" anlamında çaresizliği anlatmak için kullanılır![]() Yerden yere çalmak: Çok hırpalamak acınacak duruma düşürmek zor durumlarda bırakmak "Bütün milletin içinde yerden yere çaldı delikanlıyı "Yere bakan yürek yakan: Uslu uysal sessiz görünüp gizliden gizliye ve sinsice dolap çeviren kötülük yapan kimse "Desene yere bakan yürek yakan cinstenmiş o da "Yere göğe koyamamak: Çok önem vermek nasıl ağırlayacağını ve memnun edip mutlu kılacağını bilememek![]() Yer etmek: 1 İz bırakmak 2 İyice yerleşmek "Bu sözler kulağına iyice yer eder umarım "Yerinde duramamak: Sürekli hareket etmek kıpırdanmak sabırsızlanmak içi içine sığmamak eyleme geçmek için telâş içinde dolaşmak "Gelecekleri haberini alınca ne yapacağını şaşırdı; yerinde duramıyor sağa sola koşturup duruyordu "Yerinden oynamak: 1 Bulunduğu bir yerden ayrılmak 2 Hareketli heyecanlı gürültülü karışık bir zaman yaşamak "O büyük kahramanın dönüş haberi gelir gelmez şehir yerinden oynamıştı sanki!"Yerinden oynatmak: Yerini değiştirip başka bir yere kaldırmak "Sakın bu vazoyu yerinden oynatmayın "Yerinde saymak: 1 Yürür gibi yaparak hep aynı yerde ayaklarının birini kaldırıp birini basmak 2 Hiç gelişme ilerleme gösterememek "Okullar neredeyse kapanacak ama bizim çocuk hâlâ yerinde sayıyor okumayı bir türlü sökemedi "Yerinde yeller esmek: Yok olmak artık bulunmamak "Gittiğimde ayakkabıların yerinde yeller esiyordu "Yerin dibine geçmek: 1 Çok utanmak sıkılmak 2 Kaybolmak göze görünmez olmak "Şuradaydı ama bulamıyorum yerin dibine geçti sanki!"Bilgicik Com Türkçe Edebiyat Roman Özetleri Duvar Yazıları Atasözleri Hızlı Okuma Özlü Sözler TürkYerine geçmek: 1 Görevden ayrılan birinin yerine geçmek 2 Bulunmayan bir nesnenin yerine kullanılabilmek "Emekli olan müdürün yerine geçmek için iki müdür yardımcısı yarışa tutuştular "Yerini bulmak: 1 Aradığı bir yeri bulmak 2 Yerine gelmek 3 Kendine uygun durumu mevkiyi bulmak "Yerini bulursam kızımı vermekte gecikmeyeceğim "Yerini doldurmak: 1 Daha önce görevinden ayrılan yerine geçtiği biri kadar başarılı olmak 2 Yerinin adamı görevinin üstesinden gelir olmak "Bakalım yerini doldurabilecek mi?"Yeri yurdu belirsiz: Serseri; ne iş yaptığı nerde kaldığı nereli olduğu bilinmeyen "Yeri yurdu belirsiz bu adama yüz verme demedim mi?"Yerle bir etmek: Bir yeri yakıp yıkmak tahrip etmek temeline kadar söküp dağıtmak taş taş üstüne bırakmamak "Koca kenti bir saat bombalayıp yerle bir ettiler "Yerli yersiz: Uygun olsun olmasın uygun zamanı kollamadan "Yerli yersiz konuşup duruyor geveze adam "Yer tutmak: 1 Bir yeri kaplamak 2 Birine bir yer ayırmak "Salonda yer tutmak yasaktır!"Yer vermek: 1 Önemini belirtmek 2 Kendi yerini bir başkasına vermek 3 İmkân tanımak "Bu fikre de yer vermeliyiz "Yer yarılıp içine girmek: 1 Çok utanmak 2 Yitirilen şey bir türlü bulunamamak "Yer yarılıp içine girdi sanki önceki gün şurada duruyordu "Yer yerinden oynamak: Bir olay toplumda telâş heyecan gürültü patırtı kargaşa oluşturmak "Bu kaleyi de zapdedersek yer yerinden oynayacak bizi kimse tutamayacak artık "Yeşil ışık yakmak: Bir şeyin olmasına izin vermek göz yummak "Onların bize yeşil ışık yakacaklarını hiç sanmıyorum "Yılan hikâyesi: Bir türlü sonuca bağlanamayan çözümlenemeyen uzayıp giden (mesele ya da iş) "Yılan hikâyesine döndü iş ne yapacağız şimdi?"Yılanın kuyruğuna basmak: Zararı dokunacak kötülük yapacak bir kimseye ilişmek ya da sataşmak yoluyla fırsat vermek![]() Yıldırımları (veya şimşekleri) üstüne çekmek: Kimi davranışlarıyla pek çok kimseyi kızdırarak eleştirilere saldırılara yol açmak "Bu hareketlerinle şimşekleri üzerine çekiyor hepimizi tehlikeye atıyorsun "Yıldırımla vurulmuşa dönmek: Ansızın ortaya çıkan kötü bir durum karşısında sarsılmak ne yapacağını bilemez olmak bitkin ve şaşkın bir duruma düşmek "İflas haberini duyunca yıldırımla vurulmuşa döndü oraya yığılıp kaldı "Yıldızı barışmamak: Aralarında görüş düşünce ve duygu ayrılıkları bulunup birbirlerinden hoşlanmamak birbirleriyle iyi geçinmemek anlaşıp uyuşamamak "Şu adamla yıldızım bir türlü barışmadı gitti "Yıldızı parlamak: Çok başarılı olup herkesin dikkatini çekecek duruma gelmek ün kazanmak "Yıldızı parladığı bir sırada hayata veda etti "Yıldızı sönmek: Ününü ve itibarını kaybetmek "Yıldızının bu kadar çabuk söneceği kimin aklına gelirdi ki!"Yiğitlik sende kalsın: "Karşısındaki anlamasa da hoşgörü göster özveride bulun ılımlı davran böylelikle soylu davranışını göstermiş olursun" anlamında bir anlaşmazlığa son vermek için taraflardan birine söylenir![]() Yiyip bitirmek: 1 Parayı tüketinceye dek harcamak 2 Yemeği sonu gelinceye kadar yemek 3 Birini üzmek tedirgin etmek devamlı hırpalamak "Senin bu hareketlerin beni yiyip bitirdi!"Yok canım!: 1 Gerçek mi öyle mi? 2 Hayır inanmam doğru değil bu!"Yok canım değil ona gitmek hiç görmedim bile "Yok devenin başı!: "Daha neler çok abartıyorsun bu sözlere inanmam" anlamında söylenenlere inanılmayacağını anlatmak için kullanılır![]() Yok pahasına: Son derece ucuz değerinin altında bir fiyata ölü fiyatına "Yok pahasına sattılar evi yazık oldu "Yol açmak: 1 Yeni bir yol yapmak 2 Herhangi bir sebepten ötürü kapanmış yolu açmak geçilir duruma getirmek 3 Birinin geçmesi için kenara çekilip geçme önceliği tanımak 4 Bir olayın başlamasına sebep olmak öncülük etmek "Onun bu çıkışı özgürlük hareketinin başlamasına yol açtı "Yola çıkmak: 1 Bir yere gitmek üzere bulunduğu yerden ayrılmak "Sabah erkenden yola çıkacaklarmış "Yola düşmek: Bir zorunluluk sebebiyle yola çıkmak yol almaya başlamak "Çabuk olun onlar yola düşmüşlerdir bile "Yola gelmek: Ters tutumunu düzeltmek uslanmak istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek "Kaygılanma eninde sonunda yola gelecektir "Yola getirmek: Birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek ![]() Yol almak: 1 Çıkılan yolda ilerlemek "Bir saatte epey yol alırız " 2 Mesleğinde ilerlemek "Kaynakçılığa başlayalı çok olmadı ama oldukça yol aldı "Yol aramak: Bir meseleye çare bulmaya çalışmak imkân aramak "Bu çıkmazdan kurtulmak için bir yol arıyoruz fakat bulamıyoruz "Yol bulmak: Bir çözüm bir çare bulmak "İnşallah bir yolunu bulur öderiz borcumuzu "Yoldan çıkmak: 1 Bir taşıt bir sebeple yolundan ayrılmak gitmez olmak 2 Kötü yola sapmak doğru yoldan ayrılmak azgınlığa düşmek "Komşunun çocuğu iyice yoldan çıkmış ne yaptığını bilmiyor "Yoldan kalmak: Gitmek istediği yere gidememek alıkonmak bir engel dolayısıyla gecikmek "Çekilin önümüzden bizi biraz daha oyalarsanız yoldan kalacağız "Yol geçen hanı: Hemen herkesin girip çıktığı uğradığı yer "Sanki bu ev yol geçen hanı hiç mi rahat etmeyeceğiz kendi evimizde!"Yol göstermek: 1 Rehberlik etmek yolu bilmeyene tarif etmek nasıl gidileceğini anlatmak 2 Nasıl davranılacağını ne yapılacağını öğretmek "Benim elimden bir şey gelmez patrona git o bir yol gösterir sana "Yol iz bilmemek: 1 Bulunduğu yerde yabancı olup gideceği yolu ve yeri bilmemek 2 Görgüsüz davranmak![]() Yol kesmek: 1 Birinin geçmesine engel olmak 2 Issız yerlerde yollarda soygunculuk yapmak "Düğün alayının yolunu kesmiş eşkıyalar "Yol tutmak: Yaşayışını inandığı doğru bildiği bir düzende sürdürmek "Sen de kendine özgü bir yol tuttun demek!"Yolu (ayağı) düşmek: Yolu üzerinde bulunan o yerden geçmesi gerekmek; o yer yolu üzerinde bulunmak "Sizin köye de yolum düştü babanı gördüm sana selâm söyledi "Yoluna çıkmak: 1 Karşılamaya gitmek 2 Yolda karşısına çıkmak "Bütün kasaba halkı yeni gelen kaymakamın yoluna çıkmıştı "Yoluna (rayına) girmek: İstenilen biçimi almak gerekli olan şekilde gelişmek![]() Yoluna koymak: Bir işi olumlu bir duruma sokmak istenilen şekle getirmek "İşlerini kısa zamanda yoluna koymayı başardı "Yolunu beklemek: Gelmesini beklemek "Az yolunu beklemedi oğlunun "Yolunu bulmak: 1 Kanunî olmayan yollardan kazanç sağlamak 2 Çözüme ulaşmak gereken çareyi bulmak "Onu razı etmenin yolunu buldum çabuk benimle gel "Yolunu kaybetmek: Hangi yoldan gideceğini bilememek şaşırmak "Çocuklar yollarını kaybetmişler tam aksi yönde ilerliyorlardı "Yolunu sapıtmak: Kötü yola düşmek doğru yoldan ayrılmak "Yolunu sapıtmış şu adamı Allah` tan başka kim doğru yola getirebilir?"Yolunu yapmak: Bir işi olumlu sonuca ulaştıracak ya da mümkün kılacak girişimde bulunup hazırlık yapmak veya tedbir almak ![]() Yolu tutmak: Bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak "Askerler tam teçhizatlı yolu tutmuşlar bekliyorlardı "Yol yordam: Bir şey davranış ya da yapışın usul ve kuralları "Madem yol yordam bilmezsin neden kalkışırsın böyle bir işe "Yorgan gitti kavga bitti: "Kavga çekişme anlaşmazlık nedeni olan şey ortadan kalkınca kavga da sona erdi " anlamında kullanılır![]() Yorgunluğunu almak: 1 Yorgun kişi yorgunluğunu gidermek için dinlenmek 2 Yorgun birini dinlendirmek![]() Yorgunluğunu çıkarmak: 1 Dinlenmek 2 Yaptığı işten dinlenmesini sağlayacak iyi bir haber alıp huzur içinde olmak![]() Yörüngesine oturtmak: 1 (Uydu) istenilen yerde ve yönde hareket eder olmak 2 Bir iş yoluna girmek rayına oturmak![]() Yufka yürekli: Çok duygulu olup olaylardan hemen etkilenip ağlayan çok acıyan üzülen kimse "Senin bu kadar yufka yürekli olacağını düşünemezdim![]() Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal: İki davranış iki kimse iki karşıt şey arasında bir tercih yapamama zorluğunu anlatmak için kullanılır![]() Yumruk kadar: 1 Küçücük bir yumruk büyüklüğünde ancak (nesne) 2 Küçük çocuk "Yumruk kadar çocuktan dayak yediğin doğru mu?"Yumurta kapıya gelmek: Yapılması gereken bir iş için zaman daralmış olmak iş çok sıkışık zamana rastlamak "Sen hep işleri yumurta kapıya gelence mi yaparsın?"Yumurtaya kulp takmak: Hemen her şeye bir kusur bulmak bahane bulmakta usta olup hiçbir şeyi beğenmemek![]() Yumuşak yüzlü: Kendisinden istenilenleri geri çevirmeyen kimseyi gücendirmek istemeyen kimse "Yumuşak yüzlü olduğum için mi tepeme çıkıyorsunuz?"Yuvarlak hesap: Ayrıntıya girmeden bir bütün sayıya yaklaşık olarak tamamlanabilen hesap "Aldığımız mallar yuvarlak hesap yüz bin lira tuttu "Yuvarlanıp gitmek: Eldeki imkânlar içinde hayat sürmek "Yuvarlanıp gidiyoruz işte "Yuvasını bozmak: Ev ve aile düzenini bozmak dağıtmak alt üst etmek "Hiç sebepsiz yuvasını bozdu nankör adam "Yuvasını yapmak: Birinin hakkından gelmek hakettiği ceza ya da cevabı vermek "Onun yuvasını yapmak ancak bana düşer "Yuvasını yıkmak: 1 Birinin eşinden ayrılmasına yol açmak 2 Bir kimse eşinden ayrılarak aile düzenini bozmak yok etmek "Zorla kadıncağızın yuvasını yıktılar lânet olsun onlara "Yük altına girmek: Sorumluluk gerektiren ağır bir görevi kabul etmek "Desene boş yere yük altına girmişiz biz "Yük olmak: 1 Sıkıntılı bir işi başkasına yaptırmak 2 Masraflarını başkasına ödetmek "Çocuklarım artık bana yük olmuyorlar "Yükseklerde dolaşmak: Elde edilmesi zor şeyler istemek "Yükseklerde dolaşmayı bırak da olabilecek bir şey iste "Yüksek perdeden konuşmak: 1 Yüksek sesle konuşmak 2 Meydan okurcasına sert konuşmak 3 Yapılması güç şeyleri yapacakmış gibi abartılı konuşmak "Bu adam yüksek perdeden konuşmaya bayılıyor "Yüksekten atmak: Yapamayacağı şeyleri söylemek "Amma da yüksekten atıyor "Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay değerli eşya (altın elmas gibi )Yükün altından kalkmak: 1 Üzerine aldığı ağır bir işi başarmak 2 Gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak bir şeyler yapmak "Onu bu yükün altından kalkamaz sananlar nasıl da yanıldılar "Yükünü tutmak: Çok zenginleşmek para ve mal kazanmış olmak "Kısa zamanda yükünü tuttu bizim komşu "Yüreği ağzına gelmek: Birden bire çok korkmak kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmak "Karanlık ve ıssız sokakta yürürken bir çığlık duydu yüreği ağzına geldi o an "Yüreği cız etmek: Çok acımak içi sızlamak "Eşinin o hâlini görünce yüreği cız etti "Yüreği çarpmak: 1 Korku ve kaygı duyup merak etmek bu sebeple tedirgin olmak 2 Yüreği hızlı vurmak![]() Yüreği dayanmamak: Çok acı duymak acısına katlanamamak "Ailesinin son ferdini de kaybedince yüreği dayanmadı ihtiyar kadının yatağa düştü "Yüreği ezilmek: 1 Üzülmek çok acı duymak 2 Çok acıkmış olmak "İçim eziliyor bir şeyler yemeliyim "Yüreği hop etmek: Bir olay karşısında birdenbire korkup heyecanlanmak ![]() Yüreği ferahlamak: İçi kaygıdan sıkıntıdan kurtulmak![]() Yüreği kabarmak: 1 Midesi bulanmak 2 Merak kaygı korku ve sıkıntı yüzünden derin bir soluk alma gereği duymak![]() Yüreği kalkmak: Heyecanlanmak "Tekne sallandıkça yüreği kalkıyordu "Yüreği kararmak: İçine bir karamsarlık bir sıkıntı çökmek; iyimserliği ortadan kalkmak "Yüreğin kararmasın onu bulacağımızdan emin ol "Yüreği katı: Acımasız acıma duygusundan yoksun kimse![]() Yüreğine (içine) dert olmak: Birine karşı ya da birinin kendine karşı yaptığı bir davranış sonradan kendisi için acı üzüntü kaynağı olmak "Ona yemek vermedim ama yüreğime dert oldu "Yüreğine inmek: 1 Birdenbire ölmek 2 Büyük ölçüde üzülmek "Bu acı haberi verip de yüreğine indirmek mi istiyorsun?"Yüreğine (içine) işlemek: Çok tesirli olmak derinden acı vermek![]() Yüreğine od düşmek: Yüreği yanmak belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak çok üzülmek "Kim ki başkasının uğradığı felâket onun yüreğine od düşürür işte adam odur "Yüreğine su serpilmek: Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak ferahlamak "Demek mahkemeye başvurmaktan vazgeçmiş yüreğime su serpildi doğrusu yoksa olayı hemen herkes duyacaktı "Yüreği küt küt atmak: Korku ve heyecandan yüreği hızlı hızlı çarpmak ![]() Yüreği oynamak: Ansızın heyecanlanmak veya korkmak tedirgin olmak![]() Yüreği (içi) parçalanmak: Çok acımak karşılaştığı bir durum sebebiyle çok üzüntü duymak "Zavallının o hâlini görünce içim parçalandı "Yüreği pek: 1 Korkusuz yürekli çok cesaretli 2 Yüreği katı "Onca insanla baş etmeyi göze alıyor yüreği pek bir insanmış demek ki "Yüreği yanmak: 1 Çok fazla acımak 2 Bir felâkete uğramak "Yüreğim yanıyor acısını bir türlü unutamıyorum "Yürükten bağlanmak: İçten samimi olarak sevgi ve saygı duymak![]() Yürürlüğe girmek: Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak ![]() Yüzünü ağartmak: Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak ![]() Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak![]() Yüze gülmek: 1 Sevimli çekici görünmek 2 Yalandan dost görünmeye çalışmak "Yüze gülüp arkadan insanın ekmeğini alır onlar "Yüze vurmak: İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak "Suçunu sakın yüzüne vurup da utandırma onu "Yüze yüze kuyruğuna gelmek: Uzun süren bir işin sonuna yaklaşmış olmak ![]() Yüz görümlüğü: Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan ![]() Yüz göz olmak: Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak aradaki mesafe kalkmış olmak lâubalileşmiş olmak "İyice yüz göz olduk beni artık dinlemiyorlar "Yüz karası: 1 Utanılacak bir durum 2 Ailesi çevresi için utanç verici bir iş yapmak "Ailemizin o yüz karasını hiç kimse görmeye gitmeyecek anladınız mı?"Yüz kızartıcı: Çok utandırıcı hareket veya durum ![]() Yüz dökmek: Zorlanarak utanmayı ve sıkılmayı göze alarak yalvararak bir kimseden ricada bulunmak![]() Bilgicik Com Türkçe Edebiyat Roman Özetleri Duvar Yazıları Atasözleri Hızlı Okuma Özlü Sözler TürkYüz tutmak: Bir şey olmak üzere bulunmak "Hava kararmaya yüz tuttu "Yüzde kalmak: 1 Derinleştirmemek 2 Önemli şeyler meydana getirmemek![]() Yüzü ak: Suçu utanılacak durumu bulunmamak; temiz ve saf olmak "Alnım açık yüzüm aktır "Yüzü görmemek: Kimi şeylere hiç sahip olamamak onlardan uzak bulunmak "Çocuklar günlerdir et yüzü görmediler "Yüzü gözü açılmak: 1 Çevresi ile ilişkilerini geliştirmeye başlamış olmak dünyayı anlamaya başlamak 2 İyiyi kötüyü kendine yarayanı ayırt edici duruma gelmek![]() Yüzü gülmek: 1 Sevinci yüz hatlarında anlaşılır olmak 2 Neşelenip sıkıntıdan kurtulmak feraha kavuşmak "Bakıyorum yüzün gülüyor sebebi ne ola ki?"Yüzü kalmamak: Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hâli kalmamak "Bu güne kadar ne istedimse verdi Artık yüzüm kalmadı git isteyebileceksen sen iste "Yüzü kara: Utanacak bir durumu olan ![]() Yüzü kasap süngeri ile silinmiş: Utanacak sıkılacak arlanacak yanı kalmamış; arsız![]() Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak: Sıkıntısı öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak "Babamın yüzünden düşen bin parça ne oldu yine?"Yüzünden okumak: 1 Ezberden değil yazılı kâğıttan ya da kitaptan okumak 2 Neler hissettiğini durumunu yüzünden anlamak "Onun ne mal olduğu yüzünden anlaşılıyor "Yüzüne bir daha bakmamak: Darılıp küsmek bir daha konuşmamak; önemsemeyip ilgisiz kalmak![]() Yüzüne kan gelmek: Benzi beti yerine gelmek sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek "İki şişe serum verdiler sonunda yüzüne kan geldi "Yüzünü ağartmak: Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak "Uluslararası maratonda birinci gelerek milletin yüzünü ağarttı bu çocuk "Yüzünü ekşitmek: Rahatsız olduğunu hoşnut olmadığını öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek "Haydi kalk yüzünü ekşitme öyle çok kalmayacağız onlarda "Yüzünü gören cennetlik: Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır ![]() Yüzünü kara çıkarmak: Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak mahçup duruma düşürmek "Sakın onu gönderme yüzünü kara çıkarır yoksa pişman olursun!"Yüzünü kızartmak: Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak "Onun utanacağı sözleri söyleyip de yüzünü kızartmadan duramaz mısın sen?"Yüzünün akıyla çıkmak: Bir işe girip o işten başarı elde ederek onurunu zedelemeden utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak![]() Yüzü sirke satmak: Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak asık yüzlü olmak "Baksana yüzü sirke satıyor adamın "Yüz üstü bırakmak: Tamamlanmamış bir durumda yarı yolda bırakmak "İşleri yüz üstü bırakıp gitti "Yüzü soğuk: Ürküntü veren hoşnutluk vermeyen sevimsiz "Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!"Yüzü suyu hürmetine: Bir kimsenin hatırına değer verildiği için "Hz Peygamber`in yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Allah bizleri inşallah bağışlar "Yüzü tutmamak: Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek cesaret edememek "Babamdan para isteyeceğim ama bir türlü yüzüm tutmuyor "Yüzü yerde: Alçakgönüllü ![]() Yüzü yok: "Bir şeyi yapmaya cesareti yok öyle yanlışlıklar yaptı ki teklif etmeye utanıyor " anlamında kullanılır![]() Yüz vermek: Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak![]() Yüz yüze bakmak: Yakın ilişki içinde bulunup bu ilişkileri bir süre devam etmek "Birbirimize iyi davranalım epey bir zaman burada yüz yüze bakacağız "Yüz yüze gelmek: 1 Birden karşılaşmak 2 Bir araya gelmek "Bu meseleyi yüz yüze geldiğiniz zaman konuşursunuz "
|
|
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
| Görünüm Modları | |
|
|