|  | Arabistan'da Hint İzleri |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Arabistan'da Hint İzleriArabistan adının kökü  Kökü de Arvastan’dır  bu sözcük Sanskritçede “V”, “B”ye dönüşür  Sanskritçede arva at demektir  Arvastan atların ülkesini ifade eder, hepimizin bildiği gibi Arabistan atları ile ünlüdür   M  S 6 ve 7  yüzyıllardan beri Asyanın batısında eğitime bilgiye büyük bir direnç vardır bu yüzyıllardır sürmektedir bu gün bile bu bölge derin bir cehaletin içine dalmış durumdadır     Britannika Ansiklopedisi ve Seance Islamia’ya göre Araplar İslam öncesi kendi tarihlerinden habersizler  Tuhaf bir örtmeceyle o devri cehalet ve karanlık dönemi olarak tanımlarlar  Muhtemelen dünyada başka hiçbir ülke 2500 yıllık kendi tarihini, geçmişle bütün bağlarını kopartıp yok ederek, kasten silmemiştir  İslam öncesi dönemin bütün izlerini kafalarından silmişler  Geçmişlerinden bilgisiz kalmayı seçmişken, ironik olarak da Müslümanlık öncesi dönemi cehalet dönemi olarak adlandırıyorlar   İslam öncesi Arabistan tarihinin izini sürebilmek mümkündür  Bütün kanıtların şaşmaz bir şekilde yok edilmesi gibi bir şey olmadığı bilinen bir şeydir  İslam öncesi Arabistan tarihi, Vedik (Vedic) yaşam tarzını izleyen insanlarla Hint Kışatriyalarının (Kshatriya) o topraktaki hikayesidir   başlarken dedğindiğimiz gibi Arabistan ismi tamamen Sanskritçedir  Başlıca hacı merkezi Mekke de Sanskrit ismidir  Sanskritçede Mekha kurban ateşini ifade eder  Vedik ateş ibadeti İslam öncesi zamanda bütün Batı Asya’da yaygın olduğundan Mekha ateşle ibadetin önemli tapınağı olan yeri ifade etmektedir   Çok eskiden beri Mekha, yani Mekke’de, kurulmakta olan senelik haccın büyük pazarı ile Müslümanların senelik haccı hiç de yenilik değil, sadece eski haccın devamıdır  Bu gerçek ansiklopedilerde yazılıdır VİKROMADİTYA Arabistan’ın Büyük Hint Kralı Vikramaditya’nın uçsuz bucaksız imparatorluğunun bir parçası olduğunun kanıtı artık mevcuttur  Vikramaditya’nın imparatorluğu uçsuz bucaksızdı ve Arabistanda onun zamanında hintliler tarafından feth edilmişti   İkinci merak edilen konu ise bir Şivalinga veya Mahadeva ambleminin Mekke’deki Kabe tapınağında mevcudiyetidir  şimdi kanıtlara geçelim    ESKİ ARAPÇA ŞİİR ANTOLOJİSİ: SAYAR-UL-OKUL İstanbul’da eski Batı Asya edebiyatının en geniş koleksiyonuna sahip olmasıyla ünlü Mekteb-i Sultani adlı bir kütüphane vardır  Bu kütüphanenin Arapça bölümünde eski Arap şiirinin bir antolojisi vardır  Bu antoloji 1742 yılında Sultan Selim’in buyruğuyla daha önceki bir çalışmadan derlenmiştir  Kitabın sayfaları harir denilen ve üzerine yazı yazmakta kullanılan bir çeşit ipekten yapılmıştır  Her sayfanın dekoratif süsle kenarları vardır  Kutsal kitaplardaki sayfa süslemesinin Java ve başka yerlerde bulunmuş Sanskrit yazıtlarıyla ilgili eski bir gelenek olduğu tahmin edilmektedir   Antolojinin kendisi Sayar-ul Okul olarak biliniyor  Antoloji 3 bölümlüdür, birinci bölümde biyografik ayrıntılar ve İslam öncesi Arap şairlerin şiir derlemeleri bulunmaktadır  İkinci bölümde Muhammet Peygamberden hemen sonra başlayarak Emevi (Banee Ummayya) Hanedanının sonuna kadar olan dönemdeki şairlerin şiirleri ve yorumları bulunur  Üçüncü bölüm ise Halife Harun Reşit zamanı sonuna kadar olan daha sonraki şairlerle ilgilidir  Sırası gelmişken Banee, Vanee demektir ve Ummayya da Krişnaya gibi Sanskritçe isimlerdir  Ebu Amr Abdül Asama, seçkin bir ozan ve Harun Reşit Sarayının resmi şairi, antolojiyi derlemiş ve yayına hazırlamıştır  Sayar-ül Okul’un ilk çağdaş baskısı 1864’te Berlin’de basılmış ve yayımlanmıştır  Bir sonraki baskısı 1932’de Beyrut’ta yapılmıştır  Bu çalışma, eski Arap şiirinin en önemli ve geçerli antolojisi olarak görülmektedir  Eski Arabistan’daki yaşam tarzı, gelenekler, görgü kuralları ve eğlence şekilleri üzerine ciddi ışık tutan kitap aynı zamanda eski Mekke tapınağı, şehir ve OKAJ diye bilinen ve her yıl düzenlenen fuar hakkında detaylı açıklamalar içeriyor  Bu herhalde sizleri Müslümanların her yıl yaptıkları haccın yeni bir uygulama değil, eski fuarın devamı olduğuna ikna eder  Ama OKAJ fuarı bir karnaval olmaktan çok uzaktır  O zamanların Arabistan’ın da yaygın olan Vedik kültürünün sosyal, politik, dini, yazınsal ve diğer yönlerini tartışılması için seçkinlere ve bilgelere bir forum sağlamaktaydı  Sayar-ul okul, o tartışmalarda elde edilen sonuçların tüm Arabistan’da geniş saygı gördüğünü ileri sürmektedir  Dolayısıyla Mekke, toplulukların manevi mutluluk için bir araya gelmesi sırasında bilge insanların aralarında tartışmalarına da olanak sağlayarak Varanasi geleneğini izlemiştir  Hem Hindistan Varanasi hem de Arvastan Mekke’deki ana tapınaklar Şiva mabetleriydi  Hala bugün bile hem Varanasi hem de Mekke’de ana saygı nesneleri eski Mahadeva amblemleridir  Müslüman hacıların Kabe’de saygıyla dokundukları ve öptükleri Şankara taşıdır   GAYRİ-MÜSLİMLERİN GİRİŞİNİN YASAKLANMASI Mekke’nin birkaç kilometre kala herhangi gayri-müslimin bölgeye girmesini yasaklayan büyük bir tabela vardır  Bu, yeni kurulan İslam inancı için tapınağın saldırılarak ele geçirildiği günlerden kalma bir anımsatıcıdır  Maksat, belli ki geri alınmasını önlemekti  Hacı Mekke’ye doğru ilerlerken, başını ve sakalını tıraş etmesi ve özel kutsal bir kisveye bürünmesi istenir  Bu beyaz kumaştan iki tane dikişsiz çarşaftan ibarettir  Bir tanesi bele, diğeri de omuzlara sarılır  Bu iki töre de; temiz tıraşlı ve kutsal, dikişsiz, lekesiz beyaz çarşaflar; Hindu tapınaklarına girişteki eski Vedik uygulamalarından kalmadır   Mekke’deki Şiva amblemini barındıran ana tapınak Kabe olarak bilinir  Kara bir örtüyle kaplanmıştır  Bu gelenek de, geri alınmasında cesaret kırıcı olması açısından gerekli görüldüğü günlerde ortaya çıkmış olabilir  Britannica ve İslam ansiklopedilerine göre Kabe’de 360 tane put vardı  Geleneksel kayıtlarda tapınağa saldırıldığında tahrip edilen 360 puttan birisinin Satürn, bir diğerinin Ay ve yine bir diğerinin Allah olduğu belirtilmektedir  Hindistan’da 9 gezegene tapınılan Navagraha puji göreneği halan itibardadır  Bu dokuzun iki tanesi ay ve Satürn’dür  Bunun yanı sıra, ay her zaman Tanrı Şankara ile ilişkilendirilmiştir  Şiva ambleminin ön cephesinde her zaman bir hilal bulunur  Kabe tapınağında baştaki put Tanrı Şiva, yani Şankara, olduğundan üzerine hilal de resmedilmişti  İşte o hilal şimdi İslam’ın dini sembolü olarak kabul edilmiştir  Başka bir Hint geleneği, nerede bir Şiva Tapınağı varsa orada kutsal Ganj akıntısının da birlikte var olmasıdır  Bu geleneğe uygun olarak Kabe yakınında kutsal bir kaynak vardır  Suyu kutsal sayılır çünkü İslam öncesinden beri başka bir Ganj olarak görülmektedir  Kabe tapınağını ziyaret eden Müslüman hacılar 7 kez etrafında dönerler  Başka hiçbir camide bu dolaşma yoktur  Hindular da hep tapınakları etrafında dolaşırlar  Bu da Kabe tapınağının, Hindu dolaşma töresinin hala titizlikle uygulandığı İslam öncesi Şiva mabedi olduğunun bir diğer kanıtıdır   Allah, Sanskritçe bir kelimedir  Sanskrit dilinde Allah, Akka ve Amba eşanlamlıdırlar  Bir tanrıça veya anneyi ifade ederler  Allah deyimi Sanskritçe ilahilerde tanrıça Durga’nın (Bhavani) himayesi istenirken ortaya çıkar  Dolayısıyla tanrı yerine İslam’ın Allah kelimesi yenilik değil, eski Sanskrit isminin alıkonularak İslam tarafından kullanılmaya devam edilmesidir   Yedi kez dönmek de belirgindir  Hindu düğün törenlerinde gelin ve damat kutsal ateş etrafında yedi defa dönerler  Mekke’de Kabe tapınağı etrafındaki yedi kez dönme töresi, dolayısıyla, bir Hindu Vedik adetidir  Sayar-ul-okul bize İslam öncesinde yıllık Okaj fuarlarında tüm kalburüstü şairlerin katıldığı Arap şiiri yarışmalarının düzenlendiğini bildiriyor  En iyi olduğu düşünülen şiirlere mükafat veriliyor, altın levhalara kazınarak mabet içine asılıyordu  Diğerleri ise deve ve keçi derisine baskı yapılarak mabet dışına asılırdı  Böylece Kabe binlerce yıldır en iyi Arap şiirsel düşüncesinin hazinesi olmuştur  Bu gelenek çok eski zamanlardan beri vardır  Ama Şiirlerden çoğu Muhammet Peygamberin kuvvetlerinin Kabe’ye saldırısı sırasında kaybolmuş ve tahrip olmuştur  Sayar-ul-okul, Ömer-bine-Hasnam’a ait bir şiiri de örnek olarak verir  (Şiir adı: Ebul-hikem yani, Bilginin babası)  Ömer-bine-Hasnam, Muhammet peygamberin amcası olup, Müslüman olmayı reddetmişti  Müslüman olmayanları yok etmek isteyen Müslüman fanatiklerin elinde şehit oldu  Bu şiiri Kabe’de yıllık fuarda en iyi olarak ilan edilmişti: Kefa vinek zikra min ulumin tav eseru kaluben ayetül heva ve tezekkuru Ve tezekkuruha uden ilel vedae lilvara veluk yank zatullahe yum tab aseru Ve ehluleha ezahu ermiman mahadev o menazel ilamuddine minhum ve seyattaru Ve sahabi kiyem feem kamil hinde yovmen ve yakilun lete hazan feynnak tevajharu   Mey   eyare akhalekan hasenen kullahum naimun azaed summ gebul Hindu   tercümesi ise     Bir adam ki, tüm yaşamını günah ve erdemsizlikle geçirsin, yaşa  ını tutku ve öfkede yitirsin, Sonunda pişman olup erdemliliğe dönüşü isterse, bir yol var mıdır kurtuluşu için? Eğer bir kere bile samimiyetle Mahadeva’ya ibadet ederse, dürüstlük yolunda en yüksek konuma ulaşabilir  Ah tanrım! Tüm yaşamım yerine Hint’de bir günlük kalış ihsan eyle; nasıl ki ruhen özgür olur o kutsal toprağa ulaşan  Hint’e bir hac sayesinde soylu davranışların mükemmelliğini kazanır insan, ve ayrıcalığını elde eder ideal Hindu hocaların dindar üslubunun  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |