|  | Bogomiller |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   BogomillerX  Yüz yıldan başlayarak Bizans’ta bulunan din adamları, Bulgaristan’da “Bogomiller” adı verilen yeni bir dinsel akımın gelişmekte olduğunu farkettiler  Akımın kurucusu Bogomil (Tanrı’nın sevdiği) adında bir köy papazıydı  Yaklaşık 930 yıllarında papaz Bogomil yoksulluk, alçakgönüllülük, dua ve tövbe ile geçen bir yaşamı vaaz etmeye koyulmuştu  X  Yüz yıl ortalarında Bulgar Çariçesi Maria-İrena’nın amcası Istanbul Patriki Theophilaktes, damadı Bulgar Çarı Petro’dan iki endişe dolu mektup alır  Bu mektuplarda Çar, Bulgaristan’da ortaya çıkmış yeni bir dinsel, ama Kilise karşıtı akımı anlatmakta ve bu akımla nasıl başedilmesi gerektiğini sormaktadır  Konuya eğilen Patrik, bu akımın Paflikyanlar’ın yeniden canlanması olduğuna karar verir  954 Tarihli yanıtında, bu akımı iyi bildiğini ve bu kişilerin Kilise öğretisine geri çağrılmaları gerektiğini yazar  Ancak Patrik’in yanıtı, bu akımı alışılagelmiş bir sapkınlık olarak açıklamasına karşın, bunun Bulgaristan’da yeni ortaya çıkışına şaşırdığını ve bundan pek etkilendiğini açıkça sergilemektedir   Bogomilizm’den ikinci kez sözeden kişi bir Ortodoks Bulgar papazı olan Kozmas’tır: “Çar Petro’nun zamanında Bulgaristan’da Bogomil adlı bir papaz yaşıyordu  O, Bulgaristan’a sapkınlığı eken ilk kişiydi”  Kozmas, bu satırları içeren ve 977 yılında kaleme aldığı risalesinde, Bogomilizmin yeşermesine olanak sağlayan Ortodoks Kilisesinin tembellik ve savurganlığına çatmaktadır  Bogomil’e göre dünya kötüydü, çünkü İsa’nın kardeşi ve Tanrı’nın diğer oğlu olan “Satanael” (Şeytan) tarafından yaratılmıştı; Şeytan, Eski Ahit’teki kıyıcı Tanrı “Yehova”dan başkası değildi  Büyük olasılıkla Bogomil, VI  ile X  yüzyıllar arasında Anadolu’da yaygın olan Paflikyanlar’ın ve Messalianlar’ın düalist inançlarından etkilenmişti  Bogomil akımının inanışlarına göre Ortodoks kilisesinin törenleri, kutsal eşyalar ve ikonalar, aslında Şeytan tarafından yaratıldıkları için anlamsız ve yararsızdılar; Haçtan da nefret etmek gerekliydi, zira İsa haçın üzerinde işkence çekmiş ve öldürülmüştü; Geçerli olan tek dua, gece ve gündüz dörder kez yinelenmesi gereken “Bizim Babamız” duasıydı  Bogomillerin kozmolojik ilkeleri arasında Baba ile iki oğlu önde geliyordu  Baba süperkozmik yörelerde, İsa göklerde, Satanael adlı büyük oğul dünyada egemendiler  Satanael adı, “Tanrı’ya karşı gelen” anlamına geliyordu  Çoğu Düalist topluluklar her iki oğlu da, küçüğünü sevgiden büyüğünü ise korkudan, yüceltiyorlardı  Paflikyanların Şeytanı Tanrı’nın büyük oğlu olarak gördüklerine dair bir kanıt yoktur  Bu nedenle sözkonusu öğretinin kökeni doğrudan Bogomillere dayandırılır  Doğal olarak Bogomiller, hiç kuşkusuz Şeytan’ın kötülük ortakları olarak toprak ağalarını ve soyluları görüyorlar; yeryüzünün tüm mallarını ve zenginliklerini reddediyorlardı  “Eğer iyi bir Tanrı varsa, kötülükler nereden geliyor?” İşte Bogomillerin yanıt bulmaya çabaladıkları soru buydu   IX  ve X  yüz yıllarda Trakya’daki koşullar feodalitenin gelişmesine elverişliydi  Küçük toprak sahibi köylülerin aleyhine güçlü bir feodalitenin boy vermesi, köylü sınıfının sefaletine neden olmaktaydı  Bölgenin sahne olduğu sürekli savaş durumu halkın omuzlarına hergün artan vergiler yüklemekte, yoksulluğa düşen köylüler bir koruyucu (prostasia) aramak zorunda kalmaktaydılar  Aşırı ölçüde sert geçen 927-928 yılı kışını izleyen korkunç bir kıtlık ve veba ile birkaç yıl yinelenen kötü hasat, feodal sınıfa halka ait toprakları olabildiğince düşük fiyatlarla ya da birkaç besin maddesi karşılığında satın alma olanağını vermişti  Bu ekonomik koşullar hiç kuşkusuz Bogomil propogandasının yayılmasına yardımcı olmaktaydı  Yaygın sefalet, bir yandan Bogomillerin çağrısına uygun zemin hazırlarken, diğer yandan gelişen bir feodalitenin oluşmasını hızlandırıyordu  Tüm kudret ve zenginlikler bir azınlığın elinde toplanıyordu  Bu sosyal dengesizlik Bogomillerin sert karşı çıkışlarına yol açmaktaydı  Bogomil inancının sosyo-politik temeli, Bulgar köylüsünün toprak ağalarına karşı gelişen tepkisi olmuştur  Bu tepki yadsıyıcı, olumsuz, bozguncu bir tepkiydi ve hiç kuşkusuz Çar Petro ve oğullarının dönemlerinde Bulgaristan’ın gerilemesine yol açmıştı  Kozmas’ın risalesini yazdığı dönemde Bogomilizm yeni gelişen bir akımdı ve kısa süre önce Bizans İmparatoru Yohan Tzimises, Philippopolis (Filibe) civarındaki yörelere Paflikyanları göçe zorlamıştı  Bu bağlamda, hoşnutsuzluk yaratan ekonomik durumun ve yörede aniden ortaya çıkan düalist Paflikyan inançlarının Bogomilizmin temelini oluşturduğu düşünülebilir  Genel kural olarak Bogomil öğretisi, Gnostik akımlardan aktarılmış düalizm ile olabildiğince tam uygulanması istenen Hıristiyan öğretisinin arasındaki gizli ya da açık karşılaştırmalarda belirginleşiyor  Bir akımın ilerleyip gelişmesi, yalnızca dış etkiler ve üyelerinin ateşli çabalarıyla açıklanamaz  Ortam elverişli, insanlar etkilenmeye hazır olmalıdır  Bu koşullar, o dönemde Bulgaristan ve Bosna’da yeterince bulunuyordu    Bogomiller ne et yiyorlar, ne de şarap içiyorlardı; evliliğe de karşıydılar  Topluluklarında hiyerarşik bir düzen yoktu  Birbirlerine günah çıkartıyorlar, birbirlerini affediyorlardı  Zenginleri eleştiriyorlar, soyluları aşağılıyorlar ve sıradan insanları, edilgin bir direniş göstererek, efendilerine başkaldırmaya davet ediyorlardı  Bogomil akımının başarısı, Kilisenin zenginlik ve ihtişamı ile papazların değersizliklerinin yarattığı düşkırıklığından kaynaklanan toplu bir adanmışlıkla açıklanabilir  Ancak asıl etken, giderek yoksullaşan ve toprak köleliğine bile razı olan Bulgar köylülerinin, toprak sahiplerine ve Bizans işbirlikçilerine duydukları nefretti  Ortodoks inançlarına bu denli karşı çıkan bir öğretinin, ister istemez bölgenin sosyal yaşamının tüm ögeleri üzerinde önemli yankıları olmuştu  Özellikle Kilise ile Devlet çıkarlarının böylesine içiçe olduğu bir dönemde Ortodoks inancının reddi, kaçınılmaz olarak yasalara bir başkaldırı ve toplumsal düzenin tümüne yöneltilmiş bir meydan okumaydı  Bogomiller halkı sivil itaatsizliğe çağırıyorlardı: efendilerine itaat etmemeyi, zenginleri hor görmeyi, Çar’dan nefret etmeyi, Çar’a hizmet edenleri alçak olarak değerlendirmeyi, soyluları gülünç duruma düşürmeyi, her ırgata ağası için çalışmayı reddetmeyi öğütlüyorlardı  Bu sosyal anarşizme karşı Kilise, siyasi yetkenin kutsallığını ileri sürerek karşı çıkmaya çabalıyor, Çar ve soyluların Tanrı tarafından görevlendirildiklerini ileri sürüyordu  Ancak bu toplumsal anarşizmin rolü abartılarak, Bogomilller Ortaçağ’ın komünistleri gibi değerlendirilmemelidir  Bogomilizmin eşitlik ilkesi, yoksulluk ve ahlaki saflık arayışlarından türemiştir  Feodaliteye karşı savaşımları adeta İyilik ve Kötülük arasındaki kozmik savaşın toplumsal düzeye oturtulması gibidir  Yalnızca bu anlamıyla bile Bogomilizm, feodalitenin gelişimine karşı koymuştur ama, esas olarak hiçbir zaman bir politik akım biçimine dönüşmemiştir  Bogomiller herşeyin üstünde dinsel vaizler olarak kalmışlar, sivil işlevlere ilgi duymamışlardır  Gönüllü yoksullukla birlikte, çalışmanın Bogomiller tarafından hor görülmesi, gezgin keşiş tipini ortaya çıkarmıştır  Bu nitelik, Paflikyanlardan çok Messalianlara özgüdür  Bogomillerin edilgin tutumları, onları Paflikyanlardan ayıran en önemli özellikleridir  Bogomillere verilen diğer bir ad olan ve Türkçe “torba” sözcüğünden türemiş olan “Torbeshi”, gezgin Bogomil keşişlerinin omuzlarına astıkları ve içine aldıkları sadakaları koydukları torbadan kaynaklanmaktadır  Günümüzde Torbeshi adı, Makedonya’nın Müslüman Bulgarları olan Pomak’lara verilen bir addır  Bizans İmparatoru II  Basil’in 1018 yılında Bulgaristanı fethinden sonra, birçok Bulgar soylusu zorla İstanbul’a yerleştirilmişti  Bu soylular ve hatta bazı Bizanslı papazlar tarafından kabul edilen Bogomilizm kendi teolojisini geliştirme çabasını sürdürdü  Ne var ki, bu teolojik çabalar sonunda Bogomil akımı ikiye bölündü  Şeytan’ın yetkesini kabul ederek, onu ezeli ve mutlak bir tanrı olarak görenler “Dragovitsa Kilisesi” adıyla örgütlendiler (Dragovitsa, Trakya ile Makedonya sınırı üzerinde bulunan bir köyün adıydı)  Şeytanı İsa’nın kötü kardeşi olarak gören eski Bogomiller ise “Bulgarlar” adını aldılar  Dragovitsa kolunun mutlak bir düalizmi, Bulgarların ise ılımlı bir düalizmi savunmalarına karşın, iki grup birbirine hoşgörü ile bakmaktaydı  Bu dönemde Bogomilizm hızlı bir atılım gösterdi; üyelerinin sayısı artarken, Anadolu ve Balkanlar’da yeni topluluklar oluştu   X  Yüz yıl sonlarına doğru Bogomil toplulukları içinde hiyerarşik bir yapı gelişmeye başladı: rahipler ve inananlar birbirinden ayrıldı  Dua ve oruc, kesinlikle uyulması zorunlu uygulamalar haline geldiler; giderek törenlerin sayısı ve ayrıntısı arttı  Bir köylü hareketi olarak başlayan akım, XII  yüz yıl sonlarında, ayrıntılı törenleri ve Hıristiyanlıktan giderek uzaklaşan düalist eğilimleri olan bir manastır tarikatı biçimine dönüştü  XII  Yüz yılın başlarında, Bogomilleri baskı altına almak amacıyla Kilise örgütlenmeye koyuldu  Bunun üzerine Bogomiller Balkanların kuzeyine çekildiler  Buradan yola çıkan Bogomil misyonerleri Dalmaçya, İtalya ve Fransa’ya kadar yayıldılar  Bazı dönemlerde Bogomilizm, devlet düzeyinde de başarılar kazandı  Örneğin; XIII  Yüz yılın ilk yarısında Ban Kulin (1180-1214) yönetimi sırasında Bulgaristan ve Bosna’da resmi din olarak kabul gördü  Bogomilizmin tüm tarihi boyunca sürdürdüğü bir başka belirgin özelliği ise, değişkenlik ve koşullara uyum sağlama yeteneğidir  Bu bağdaştırmacı nitelik, onlara çağrı etkinliklerini sürdürebilme ya da baskıları atlatabilme fırsatını tanımaktaydı  Bogomiller, diğer dinlerle ya da din dışı akımlarla bağdaşmaktan çekinmezlerdi  Bu eğilim zamanla daha belirgin biçime dönüştü ve XIII  Yüz yıldan başlayarak Bogomilizm daha sık olarak Paganizm, büyü ve batıl inançlar ile içiçe geçti  Bu durum, herhangi bir sapkınlığı Bogomilizm olarak damgalayan Ortodoks eğilimini haklı duruma getirdi  XIV  Yüz yılda Bogomilizm giderek etkisini yitirdi ve Osmanlıların Bulgaristanı (1393) ve Bosna’yı fethetmelerinden sonra (1463) Bogomillerin büyük çoğunluğu İslam dinine geçti  Oysa Bogomilizmin dinsel etkileri uzun süre devam etti  Güneydoğu Avrupa’da bazı Bogomil inanç ve kavramları “Apokrifalar” (gizli ya da aslı olmayan İnciller) aracılığı ile yayılmayı sürdürdü  Ortaçağ süresince bu bölgede bir kaç Apokrifa, Jeremias adında bir Bogomil papazının adı ile bağlantılı biçimde elden ele dolaşmaktaydı  Ne var ki, bu kitapların hiçbiri aslında Jeremias’a ait değildi  Örneğin; tüm Ortaçağ Avrupa’sında iyi tanınan “The Wood of the Cross” (Haçın Tahtası) adlı Apokrifa, Gnostik kökenli “Nicodemus İncili”nden alınmaydı  “İsa Nasıl Rahip Oldu” adındaki bir diğer Apokrifa, Bizanslılarca uzun zamandan beri biliniyordu  Bogomiller, bu eski metinlere düalist unsurlar eklemişlerdi  “Haçın Tahtası” adlı Apokrifanın Slovence çevirisi “Tanrı dünyayı yarattığı zaman, yalnızca kendisi ve Satanael vardı…” diye başlamaktaydı  Bu kozmogonik motifin çok yaygın olduğu bilinmektedir, ancak Güneydoğu Avrupa’daki Slavca uyarlamalarda Şeytan’ın rolü alabildiğine abartılmıştı  Kimi Gnostik tarikatların modelini izleyen Bogomiller, Şeytana verdikleri önemi abartarak, düalist yaklaşımlarını güçlendirme yolunu seçmişlerdi  Benzer biçimde “Adem ve Havva” adındaki Apokrifaya da Bogomiller, Adem ve Şeytan arasında gerçekleştirilen bir anlaşma hakkında bir bölüm eklemişlerdi  Bu anlaşma uyarınca, dünyayı yaratan Şeytan olduğu için, Adem ve soyundan gelenler, İsa’nın gelişine kadar Şeytan’a ait olacaklardır  Bu temaya bugün bile Balkan folklorunda rastlanmaktadır  Bu Apokrifaları yorumlama yöntemi “Interrogatio Iohannis” adlı tek otantik Bogomil metninde açıklanmaktadır  İsa ile İncilci Yahya arasında geçen bir konuşmayı içeren sözkonusu metin engizisyon görevlileri tarafından Güney Fransa’da Latinceye çevrilmiştir  Konuşmanın konusu dünyanın yaratılışı, Şeytan’ın düşüşü, Enoch’un göğe yükselişi çevresinde geçer  Aslında metinde yeralan bir çok bölüm diğer Apokrifalardan ve “İncilci Yahya’nın Soruları” adında XII  yüz yıla ait Slavca bir yapıttan alınmıştır  Halbuki, anlatının özündeki teoloji tümüyle Bogomil inançlarını yansıtmaktadır  Yine de bu metnin özgün bir Bogomil yapıtı mı, yoksa Yunanca’dan bir çeviri mi olduğu hakkında kesin bir yargıya varılamaz  Öğreti açısından bu yapıtın büyük olasılıkla eski Apokrifalardan yola çıkılarak Bogomiller tarafından derlendiği söylenebilir  Önemli olan Bogomil Apokrifalarının birkaç yüz yıl boyunca halkın dinsel inançları üzerinde oynadığı roldür  Bogomilizmde Şeytan’a verilen önem, Tanrı’nın edilgenliği ve anlaşılmaz aldırışsızlığı – tüm bu unsurlar ilkel dinlerde de sıkça görülen “Deus Otiosus” motifinin ifadesi olarak düşünülmelidir  Bu inanışlara göre, dünyayı ve insanı yaratan Tanrı, Yaratılış’ın sonuçları ile ilgilenmez, cennete çekilir ve yapıtının tamamlanmasını bir doğaüstü varlığa, yani “Demiurgos”a bırakır  XI  Yüz yılın başlarından itibaren İtalya, Fransa ve Güney Almanya’da Bogomil misyonerlerinin etkinlik gösterdikleri biliniyor  Örneğin, bu misyonerlerin Orleans’ta birçok soyluyu ve hatta rahipleri bile kendi inançlarına çekmeyi başardıkları tarih belgelerinde yer alıyor  Ne var ki, Fransa kralı Robert bu sapkınları ortaya çıkarmakta ve yargılamakta gecikmedi  Batı’nın ilk düalist sapkınları 28 Aralık 1022 tarihinde ateşte can verdiler  Yine de akım yayılmasını sürdürdü  Bu kez İtalya’da yerleşmiş olan Bogomil temelli Kathar (Yunanca Katharos –saf, temiz- anlamına gelen bu isim 1163 yılından itibaren kullanılmaya başlandı) inancı Provence ve Languedoc yörelerine, hatta Pireneler’e kadar misyonerler göndermeye başladı  Provence bölgesindeki topluluklar dört piskoposluk altında örgütlendiler ve 1167 yılında Toulouse’da bir konsil toplandı  Bu konsile Istanbul Bogomil piskoposunun katıldığı ve bu fırsattan yararlanarak Güney Fransa’da birçok kişiyi kendi kökten düalizmine yönelttiği biliniyor  İşte böylelikle Bogomil öğretisi zaman içinde benzer düalist ögeleri içeren Kathar öğretisine dönüştü  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |