|  | Elektronun Şuuru Var Mı ? |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Elektronun Şuuru Var Mı ?ELEKTRONUN ŞUURU VAR MI ?  Modern biyoloji                    bilgisini dikkate alıp, Alfred North Whitehead ve David Bohm                    gibi felsefeci ve fizikçilerin en temel atom-altı                    parçacıkların bile içlerinde çekirdek düzeyinde şuur                    özellikleri taşıyabileceklerini ileri sürdükleri önermeleri                    ciddiye alırsak, bu gibi sorular sormamak olanaksız olur  Yeni fizikçilerin dünyanın zihinsel ve maddi yönlerinin ortak kaynağı olan daha temel bir gerçekliği tanımlaması, bilinen kuantum gerçekliği ve dalga/parçacık ikilemine çok uygun düşer ve bu görüş ileri gelen kuantum fizikçilerince paylaşılır   Örneğin fizikte uzun yıllar kariyer yapmış olan David Bohm, Spinoza ve Whitehead spiritüel düşünce biçiminden etkilenmiş, yeni bir evren tasarımında ruhsallığın önemini fark etmiş bilim adamlarıdır  "Şuur ve madde, tek bir sürecin uygulamada değil düşüncede ayrılan biçim ve içerik gibi iki yönüdür  Daha doğrusu tüm gerçekliğin temeli                    olan bir tek enerji vardır  Bu sürecin zihinsel ve maddi                    yönleri arasında hiçbir zaman kesin bir ayrılık yoktur"                   diyen                    yeni fizikçilerin yüzyılımızı etkilememeleri pek mümkün                    olamayacak gibi gözüküyor   Her ne kadar bazılarımız bu yeni gerçekliğe gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatıyorsak da, değişim rüzgarları fizik yönünden de esmeye başladı  Hem Bohm                    hem de ondan önce Whitehead ve Chardin için, oluşu halindeki                    bu gerçeklik görüşü, parçacık fiziği seviyesinde şuur öncesi                    özelliklerin varlığını göz önüne almalarına yol açmıştır  Yeni fiziğin yaptığı modern araştırmalarda, bir elektron ya da bir foton (ya da herhangi bir başka temel parçacık) garip bir şekilde etrafındaki değişimleri fark edip ona göre davranıyor  Bu en                    azından deneysel koşullar altında doğrudur ve bu durum gözlem                    sorunun daha gizemli sonuçlarından biridir  David Bohm atom-altı parçacıkların "bilme" özelliklerini örneklemek için güzel ve anımsatıcı bir benzetme kullanır  Elektronun                    laboratuardaki hareketlerini bale yapan dansçıların müzik                    eşliğinde dans edişleriyle kıyaslar  Partisyon,  her bir                    dansçının adımlarına rehberlik eden ortak bir bilgi  havuzu                    gibidir  Carl Gustav Jung "Kolektif Şuuraltı" kavramıyla bu ortak bilgi havuzunu ya da bir tür bilgi bankasını anlatmak istemiştir  Bohm 'a göre "söz konusu elektronlar olunca, partisyon tabii ki dalga fonksiyonudur  Elektronlar, klasik fizik kurallarına uygun                    olarak birbirlerini mekanik bir biçimde itip çekecekleri yerde                    tıpkı dansçılar gibi aynı bilgi hazinesine dayalı olarak eylem                    dizisine katkıda bulunurlar  " Her bir elektron sadece kendi dalga paketinde, partisyonda kendisine düşen bölümde gizli bilgi ya da anlam karşısında hassas olmakla kalmaz, aynı zamanda kuantumun karşılıklı etkileşimine bağlı olarak bütün bu durumdaki gizli bilgiye; diğer elektronların hareketlerine, deneysel cihazların tasarımına ve hatta fizikçinin şuurlu niyetlerine belli bir yerden olmamak koşuluyla yanıt verir  Bohm 'a göre bu paylaşılan bilgi, bu                    ortak                    "bilme"                    elektronun temel, şuurlu farkındalığını                    gösterebilir  Öyle anlaşılıyor ki kuantum olaylarında bu anlamlı olasılıklar varsa, yeni fizikte de bizim maddi dünyaya bakışımızı değiştirmeye çalışan ruhsallık var  Elektronun temelde şuurlu bir farkındalığı ve bizim şimdi anlayamadığımız bir tür biliş halinin oluşu, spiritüel bilgilerin aktarmış olduğu " BİLGİYE" danışmayı gerektiriyor  Fizik ötesi  bilgilere göre;                                      "Atom                    altı parçacıklar da aslında bütüne hizmet etmektedir  Bir tek                    atom bile parçacıkların organizasyonuyla oluşmuş şuurlu bir                    sistemdir  Ve bu şuurlu sisteme insan da, şuur enerjisiyle                    katılımcı olmaktadır  Yani maddeyi şuurdan ve insandan yalıtık                    göremeyiz  " Newton fiziğinde, 'insan doğal olayları sadece gözlemleyebilir' anlayışı vardı ve bu inanç atom fiziğindeki keşiflere kadar sürdü  Ancak atom                    fizikçileri atom altı dünyanın sırlarını anlamaya çalışırken                    son derece şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştılar  Atom altı                    parçacıklar deneyi yapan bilim adamının şuuruna tabi oluyordu                    ve o kişi onları nasıl görmek isterse öyle davranıyorlardı  Bilim adamı parçacık olarak görmek isterse parçacık tezahür                    ediyordu, dalgasal görmeyi isterse dalgasal özelliklerini                    tespit ediyordu  Üstelik aynı deney, aynı şartlarda ve aynı                    optik cihazlarla yapıldığı halde deneyi yapan bilim adamı                    değiştikçe sonuçlarda farklı oluyordu  Bu örneğe günlük yaşamda da rastlamak mümkün  Aynı kişilerle aynı ortamda                    birbirine benzer olaylar dizisi yaşamak her zaman mümkündür  Ama bu olaya katılan kişilerin bilgiyi algılama, uygulama                    kapasiteleri her an değişmekte olduğundan aynı olayı iki kere                    benzer şekilde yaşamak mümkün değildir  Heraklaitos bu konuda "Aynı ırmakta iki kere yıkanamayız" demiştir  Hiçbir şey bilinir ve önceden saptanır değildir  Katılımcılar                    ve gözlemcilerle her olgu sürekli bir değişime ve                    yenilenmeye tabidir  Atom altında kesinlikle olması gereken                    fenomenlerin, önceden bilinir tezahürler yoktur; çünkü atom                    fiziği, insan ile madde arasındaki ilişkinin önemini ortaya                    çıkarmıştır  Bu ilişkide en önemli aktörlerden biri de                    gözlemcinin kendisi yani deneyi yapan kişinin beklentisi,                    düşünce gücü ve şuurdur  Aynı şartlarda hazırlanan deneyin                    sonuçları, gözlemciden gözlemciye farklılık gösterir, çünkü                    farklı beklentiler farklı tezahür süreçlerini doğurmaktadır  Bu durumu,                    "Belirsizlik ilkesini" öne süren fizikçi Werner                    Heisenberg şöyle açıklar: " Gözlemci, gözlediğini sırf gözleme eylemiyle başkalaştırır  Bu                    ise şuurun fiziki evrende rol oynadığının kabulüdür  Yeni                    fiziğin ortaya koyduğu en şaşırtıcı gerçek budur  Yeni fiziğe                    göre, bir fizikçinin aynı yöntem ve araçları kullansa bile                    diğer fizikçilerin deney ve gözlemlerinin aynısını elde etme                    zorunluluğu yoktur  Çünkü deney gözlemcinin şuuruna tabidir  Bu nedenle                                      'gözlemci'                                       değil                                      'katılımcı'                                       vardır denmektedir  Atom altı fenomenler parçacık ve dalga                    özelliğinden dolayı önceden kesinlikle tahmin edilememekte                    birde katılımcı faktörü eklenince ancak belli olasılıklardan                    söz edilebilmektedir  Yani Alice Harikalar Diyarını ya da Bin                    bir Gece Masallarını andıran bu sihirli dünyada önceden                    bilirlik olamaz  Katılımcı etkin bir güçtür ve insanın                    katılımcılığım ne yönde kullanacağı bir anlamda hem bireysel                    hem gezegensel geleceğimizi oluşturur  " | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |