Reenkarnasyon Hikayeleri |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Reenkarnasyon HikayeleriAdı ve Soyadı: Müge Yıldız Doğum Tarihi: 10011987 Konuştuğumuz Tarih: 22091992 Konuştuğumuz Yer: İskenderun Arşiv NO: 001 Müge'nin annesi Sevim Yıldız, hamileliğinin son haftasında bir rüya görüyor Rüyasında 19 yaşlarında genç bir kız koşarak Sevim Hanım'ın yanına yaklaşıp, " Ben sizin evinizde tekrar dünyaya geliyorum " diyor Sevim Yıldız uyanınca her halde kızım olacak diye rüyasını yorumluyor Altı gün sonra Müge dünyaya geliyor Müge 3 yaşına geldiğinde, ailesine: " Siz benim annem ve babam değilsiniz Burası da benim evim değil " demeye başlıyor Aile önceleri bu sözlerin üzerinde pek durmuyor Ancak Müge her geçen gün biraz daha garipleşmeye başlıyor Sonunda gerçek ailesine ve evine gitmek için ısrar ediyor Bunun üzerine ailenin büyükleri konuyu araştırmaya başlıyorlar Fakat Müge ailesi hakkında annesinin Seher, babasının adının ise Ethem olduğunun dışında başka bir bilgi veremiyor Aradan sıkıntılı ve huzursuz iki yıl geçiyor Müge 5 yaşına geldiğinde bir gün aniden, daha önceki hayatında nasıl öldüğünü hatırlıyor ve 19 yaşındayken elektrik çarpması sonucu öldüğünü söylüyor Bu gelişmeden iki ay sonra Bir gün ailesiyle çarşıda dolaşırken, tanımadıkları bir bayanın arkasından " Hala " diye bağırıyor Annesi hemen bayanın yanına gidip, yakınları arasında " Seher ve Ethem " adında evli bir çift olup olmadığını soruyor Alınan olumlu cevaptan sonra, derhal verilen adrese gidiliyor Müge gidilen adresteki evin bütün fertlerinin isimlerini teker teker saymaya başlıyor Yakın akrabalarının hatta komşularının bile isimlerini teker teker sıralayıp, şu anda nasıl olduklarını soruyor Onlardan haber almanın rahatlığıyla, büyük bir insan gibi koltuğa yaslanıp derin bir nefes alıyor Müge rahatlamışı Ya her iki aile ? Seher Hanım bütün bu olup bitenlerden şaşkın bir halde biraz kendisini toparlayabildikten sonra, Müge'ye yaklaşarak bazı sorular sorma ihtiyacı hissediyor: - Önceki yaşamında benim kızım olduğunu iddia ediyorsun Sana bir kaç soru sormak istiyorum Cevaplayabilir misin ? Müge başını sallayarak olur cevabını veriyor - Peki, o zaman söyle bakalım Kızım evde yalnızken ölmüştü Sen benim kızımın ruhunun taşıdığını iddia ettiğine göre bana ölüm şeklini ve nedenini açıklayabilir misin ? Müge tereddütsüz anlatmaya başlıyor: - Sen komşuya kahve içmeye gittikten sonra, senin daha önce temizlediğin buzdolabının altında biriken suyu temizlemek istedim Elektrik çarptı ve ben öldüm Ölümümden bir sene önce ticaret lisesini bitirmiştim Bu doğru cevaplardan sonra Seher Hanım, yalnız ailesinin bildiği, aileye ait çok özel sorular sormaya başladı Müge bütün bunlara da ayrıntılı bir şekilde cevaplar verdi Ve hepsi de inanılmaz doğruluktaydı Seher Hanım'ın şaşkınlığı her geçen dakika artıyordu Son bir soru daha sormak istedi - Kızım ölmeden bir gün önce çarşıya çıktık Kızıma bir şey aldım Bunu kızım ve benden başka kimse bilmiyor Paket hala açılmadı Onun içinde ne olduğunu bana söyleyebilir misin ? Müge geçmiş yaşamındaki annesine bakarak gülümsedi: " Kırmızı kadife terlik " Müge şu anda iki ailesiyle birlikte yaşıyor Özel günlerde (Anneler, Babalar Günü vs) iki annesine ve iki babasına da hediyeler alıyor Durumu her iki ailede kabullenmiş durumda Müge artık hırçın, isyankar ve huzursuz değil Aradığını bulan kişilerin huzurunu yaşıyor Adı ve Soyadı: Hasan Buhayri Ünal Doğum Tarihi: 1956 Konuştuğumuz Tarih: 21111992 Konuştuğumuz Yer: İskenderun Arşiv NO: 002 Doğumdan yarım saat önce dedesi rüyasında; genç bir erkeğin, kayığın küreklerini hızlı hızlı çekerek kıyıya yaklaştığını görüyor Kim olduğunu sorduğunda ise; " Ben Hasan Buhayri'yim Mısır'ın Tanta şehrinde öldüm Sizin evde tekrar dünyaya dönüyorum " diyor Genç adamın yanağındaki ben, dedenin dikkatini çekiyor Uyanın rüyasını, erkek bir torun sahibi olacağım diye yorumluyor Yanında yatan eşini uyandırıp, " Galiba torunumuz erkek olacak hanım " diyor Kısa bir süre sonra beklenen telefon geliyor Ve yanağında kocaman beniyle sağlıklı bir erkek bebek doğduğu haber veriliyor Ünal ailesine göre dedenin rüyası çıkmıştır Bebeğin yanağındaki ben ise sadece basit bir tesadüftür! Aile fertleri dedenin isteği üzerine bebeğin ismini Hasan Buhayri olarak koyup, nüfusa geçiriyorlar İki yıl boyunca her şey normal gidiyor Ancak Hasan 2 yaşına gelince gariplikler birbirini takip etmeye başlıyor Hasan bilinmeyen bir dilde sözcükler söylemeye başlıyor Bu sözcüklerin daha sonra Mısır diline ait olduğu anlaşılıyor ! 3-4 yaşlarına gelince ailesinin sosyal yapısını yadırgamaya başlıyor Benim evim burası değil diye ısrar ediyor 5 yaşında ise geçmiş yaşamındaki ölüm şeklini hatırlıyor Nil deltasında Tanta şehrinde birçok tekesi olan balık ticaretiyle uğraşan zengin bir tüccar olduğunu anlatıyor Tayfalarının arasında çıkan bir isyanı bastırmak isterken kaza ile vurulup denize düşerek öldüğünü ve Mısır'da çok parası olduğunu en ince detaylarına kadar bir solukta anlatıyor Aile endişe duymaya başlıyor artık Baskıyla çocuğa bu anlattıklarını unutturmaya çalışırlar Konuşmaması, hatırlamaması için çareler ararken, Hasan evli olduğunu da hatırlıyor Karısının ve iki çocuğunun yalnız kalmaması için Mısır'a gitmesi gerektiğini ısrarla aileye söyleyerek, onlara kendisini Mısır'a göndermesi için yalvarıyor 9-10 yaşlarına gelince evden kaçma planları yapmaya başlıyor Kendisine neden sorulduğunda; Mısır'dan ailemi ve paralarımı getirirsem burada çok zengin oluruz, cevabını veriyor Ancak ailesi kesin olarak kendisine karşı çıkıyor ve hiçbir zaman onu Mısır'a göndermiyor Bundan sonra Hasan ailesi tarafından sıkı bir takibe alınıyor 13-14 yaşlarına gelince daha fazla ailesinin baskılarına dayanamayarak, Mısır'a gitme sevdasından vazgeçmek zorunda kalıyor Kendisini İskenderun'da balıkçılığa veriyor Hasan Buhayri Ünal şu anda 38 yaşında İskenderun Deniz Su Ürünleri Lmt Şirketleri ortaklarından Kısacası bu yaşamında da yine balık ticareti yapıyor Değişmeyen bir başka özelliği ise deniz korkusu Bu yaşantısında ölümünün diğer yaşamında olduğu gibi denizden gelebileceği korkusunun üstünden atamadı Deniz, Hasan Buhayri Ünal'ı alabildiğine ürkütüyor Adı ve Soyadı: Mevlüde Büyükaşık Doğum Tarihi: 19021963 Konuştuğumuz Tarih: 18071993 Konuştuğumuz Yer: İskenderun Arşiv NO: 003 - Burası benim evim değil Adım Sema Ben çok zenginim Bu sözler Mevlüde Hanım'ın 4 yaşıma girdiği güne rastlıyor Aile biraz şaşırıyor ama ilk başta pek üzerinde durmuyorlar ve önemsemiyorlar Bu yaşlardaki çocukların hayal güçlerinin biraz fazla olabileceğini düşünüyorlar " Varsın böyle konuşsun, kime ne zararı olabilir ki ? " diyorlar O yıllarda Antakya'nın girişinde merkeze oldukça uzak bir semtte oturuyorlar Mevlüde 7 yaşlarındayken, bir akşam üstü annesiyle birlikte mahalledeki fırına gidiyorlar Sıranın kendilerine gelmesini beklerken, yoldan çok lüks bir arabanın geçtiğini görüyorlar Kapıda duran gençler, arabayı kullanan gencin, Antakya'nın en zengin ailelerinde Köse Ailesi'nin büyük oğlu Semir olduğunu söylüyorlar Bunun üzerine 7 yaşındaki Mevlüde, hemen gençlere dönüp, " Semir değil, Semih'ti " diye lafa karışıyor Annesi: " Sus bakalım Sen nereden tanıyorsun ? " diye azarlayınca, Mevlüde uzaklara doğru bakıp: " Nasıl tanımam, ben daha önce onların annesiydim Semir'in küçük, Semih'in büyük olduğunu nasıl bilmem " diye cevap veriyor ! Annesi çok şaşırıyor ve korkuyor Mevlüde'nin kulağını çekip: " Bir daha böyle acayip şeyler söylersen seni çok kötü döverim " diye azarlayınca, Mevlüde aradan geçen 4 yıl boyunca, bu konu hakkında ağzını bile bir daha açmıyor Aradan yıllar geçiyor Mevlüde 11 yaşına bastığı yıl, Antakya'nın merkezine, yeni bir semte taşınıyorlar Mevlüde, Vali Teoman İlkokulu'nun beşinci sınıfına başlıyor Bir gün teneffüste arkadaşlarıyla oynarken, yoldan geçen bir ortaokul öğrencisini görüyor Ve çocuğun yanına koşup dikkatlice bir şekilde onu inceliyor Daha sonra çocuğa sarılarak, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor " Ben senin annenim, sen doğduktan 1 - 2 gün sonra öldüm O zaman adım Sema Köseydi Kum ocaklarımız vardı Altı kardeştiniz 3 kız 3 erkek Ağabeylerin, ablaların nasıllar ? Şu anda ne yapıyorlar ? " deyince çok şaşıran ve hayretler içinde kalan çocuk: " Bunların hepsi doğru ama sen nereden bilebilirsin ? " deyince, Mevlüde çok rahatlıyor Evinin adresini verip, kardeşleriyle muhakkak kendisine gelmelerini söylüyor Ertesi gün aile verilen adrese gidiyorKapıyı onlara Mevlüde açıyor Çocukların altısı da kapıda kendilerinden 10-15 yaş küçük Mevlüde'ye hayretle bakıyorlar Daha sonra Mevlüde ile uzun uzun görüşüyorlar Ailelerinin en gizli olaylarını bile Mevlüde'nin ağzından en ince ayrıntılarıyla dinledikten sonra şüpheleri kalmıyor Küçük kıza sarılıp: " Çok entresan bir olayla karşı karşıyayız Annemizin ruhu Mevlüde'de yaşıyor Anlattığı her şey tamamıyla doğrudur " diyorlar İki aile bu gün hala görüşmeye devam ediyorlar Mevlüde Hanım İskenderun'da oturmakta olup, evli ve iki kız çocuğu annesidir Üstünden bir türlü atamadığı bir korkuyla yaşamaya devam ediyor: Doğum yaptıktan sonra hastalanıp, bir önceki yaşamında olduğu gibi ölmek Alıntı Kaynak:Berrin Türkoğlu'ndan Reenkarnasyon Hikayeleri |
Reenkarnasyon Hikayeleri |
08-20-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Reenkarnasyon Hikayeleri5 yaşında İngilizce konuşuyor, İngilizce şarkılar söylüyordu!… 1985 yılının Mayıs Ayı’nda Tarsus’ta yaşayan Taşkıran Ailesi’nde çok garip olaylar gelişmeye başladı… Çok fakir bir aile olan Taşkıranlar’ın en küçük kızları 5 yaşındaki Ela ,adının Elmita olduğunu,bundan önceki yaşamının ise ABD’de geçtiğini,evli ve iki çocuk annesi olduğunu iddia ediyordu!… Hemen konunun uzmanları Ela’yı incelemeye aldılar Ela yaşından ve yetiştiği sosyal çevresinden umulmayacak düzeyde sözler söylüyor ve İngilizceyi mükemmel denebilecek bir tarzda kouşuyordu!… İngilizce şarkılar söylemesi ise bir başka bilmeceydi… Ela’da garip davranışlar 2 yaşından itibaren başlamıştıBu olayların duyulması ise ilginç bir tesadüfle olmuştu Tarsus Amerikan Koleji’nde okuyan bir grup öğrenci piknik yapmak amacıyla Ela’nın yaşadığı bölgeye gitmişlerdiHerşey, küçük Ela’nın öğrenci grubunun yanına giderek,öğrencilerden birinin elindeki portakalı gösterip,”orange”demesiyle ortaya çıktıEla’nın İngilizce konuşabildiğini farkeden öğrenciler,derhal ailesinin yanına giderek bu yaştaki bir çocuğa İngilizceyi nasıl öğrettiklerini sordular Aile ise tüm olup bitenden habersizdi… Kızlarının kullandığı kelimelerin hayatlarında hiç duymadıkları yabancı bir dil olduğunu,ozaman öğrendiler Ela’daki gariplikler aradan geçen zaman süresince daha da arttıEla’da her geçen gün büyük değişimler meydana geliyordu…Önceleri ailesini ve çevresini beğenmiyor,duvarlarda niçin duvar kağıdının olmadığını soruyorduDaha sonraları annesinin şalvarını ve baş örtüsünü garipsemeye ve ev işlerini niçin annesinin yapmakta olduğunu sormaya başladıÇünkü bu işler hizmetçiler tarafından yapılmalıydı!… Evet,küçük Ela böyle düşünüyordu… Ela 5 yaşına geldiğinde sosyal çevresine uymayacak davranışlar sıralamaya başladıÜst katlaraçıkmak için düğmelere basılması gerektiğini anlatıyor ve hemen arkasından asansörü en ince ayrıntısına kadar tarif ediyorduOysa ki bulunduğu köyde bir kez bile asansör görmüş değildi… Bulundukları yerde televizyon bile yoktu… İşler bşr müddet sonra iyice garip bir hale bürünmeye başladıEla Amerika’da evinin olduğunu söylemeye başlamıştı!… Amerika’daki evinin üç katlı olduğunu,kocası Bob’un birçok mağazaların sahibi çok zengin bir işadamı olduğunu anlatıyorduÖzel uçaklarıyla bir iş seyahatine giderken uçağın düştüğünü,kendisinin ve eşinin parçalanarak öldüğünü ayrıntılarıyla çevresindekilerin şaşkın bakışları altında izah ediyordu Olay öyle bir hale gelmişti ki,sonunda olay gazetelere yansıdıGazetelerin olayla ilgilenmesi sonucu,Tarsus Amerikan Koleji öğretmenlerinden Choriotte Oellen,Ela’yı ziyarete geldiÖğretmen Ela’ya İngilizce olarak:”Bana dağdan biraz çiçek toplayabilir misin?”dediği an,Ela dışarı fırladı ve kısa bir süre sonra elinde çiçeklerle odaya geldiTopladığı çiçekleri öğretmene uzattı Uzmanlarca yapılan araştırma sonucu Ela’nın ana dilinin İngilizce olduğuna karar verildiBu inanılması son derece zor bir gelişmeydi… O yıllarda,konuyla yakından ilgilenen Tarsus Amerikan Koleji’nin öğretmenlerinden Francis Melling şunları söylüyordu: _”Uzun yıllardır bu yörede öğretmenlik yapıyorumEla’nın davranışları ve konuşması bu yöreye göre standartların inanılmaz derecede üstündeHiç bir dil eğitimi görmemiş olan bu 5 yaşındaki kız,üstelik bu lehçeyle böyle mükemmel nasıl konuşabilir?” Bu gelişmelere başından beri büyük bir tedirginlikle yaklaşan,Ela’nın anne ve babası olup bitenlere hiç bir zaman bir açıklama getiremediler Bu olay Ian Stevenson’un yayınladığı kitabında da yer almış ve tekrar doğuş olaylarına önemli bir kanıt olarak değerlendirilmiştir Geçmiş yaşamlarını hatırlayanlar üzerinde Yurdumuz’da ayrıntılı bir çalışma maalesef günümüze kadar yapılamamıştırBu nedenle geçmiş yaşamını hatırlayan insanların kayıtlara geçmiş olan sayısı yok denecek kadar azdır Artık onunda iki ailesi var… Nursel Kutsal,1963 doğumlu Diğer örneklerimizde olduğu gibi olayın başlangıcı,yine doğumdan önce görülen rüyaya dayanıyor… Annesi Vesile Hanım,rüyasında 18-19 yaşlarında bir bayanın kemerine sarılıp,”benim adım da Vesile sizin evinizde tekrar dünyaya geliyorum” diyen birisini görüyorVesile Hanım uyanınca çok korkuyorRüyası büyüklere soruyor”Korkma kızım hayırdır inşallah”cevabını alınca biraz içi rahatlıyor Birgün sonra ise Nursel hanım,gerçekten de bir kız çocuğu dünyaya getiriyorAdını Nursel koyuyor… Nursel 2 yaşına gelince:”Burası benim evim değil,benim evim Güzelburç Köyü’nde,beni oraya götürün”demeye başlıyor Aile yeniden doğuş olayına inanıyorZira bu yörede bu tür konuşan çocuklar o kadar fazla ki…Ama Nursel önceki hayatıyla ilgili detaylar veremiyorAradan 3 yıl geçiyorNursel 5 yaşındadır artık… Bir gün annesiyle birlikte ilçeye çarşıya iniyorlarKalabalık bir erkek grubunun içinde bulunan 27-28 yaşlarındaki bir gence doğru koşup ayaklarınasarılıyorNursel çevrenin şaşkın bakışları arasında kafasını kaldırıp:”Sen benim ağabeyim CemilsinBen Vesile beni tanıdın mı?diye soruyorGenç adam bir an için şaşkınlıktan hiç bir şey söyleyemiyorBu arada Nursel’in annesi araya girip:”Siz Güzelburç Köyü’nde mi oturuyorsunuz?diyor Genç adamın şaşkınlığı bir kat daha artıyor ve zorlukla “evet”diyebiliyor… O anda Nursel geçmiş yaşamının bütün ayrıntılarını hatırlamaya başlıyor: -”Ben 19 yaşında öldümBabamın adı Cabir GörüroğluÜvey annem Fevziye,ağabeylerim Cemil ve Fevzi…” Genç adam bunları duyunca Nursel’in annesi Vesile hanımdan adreslerini istiyorÇünkü küçük Nursel’in anlattıkları gerçekti… İki gün sonra söz konusu aile verilen adrese geliyorKüçük Nursel’e bir çok soru soruluyorİnanılmaz bir şekilde tüm sorulara doğru cevap verince,küçük Nursel’i köylerine götürmek istiyorlarAile razı oluyor ve hep beraber köy’e gidiliyor… Nursel köyün girişinden itibaren olayları daha iyi hatırlamaya başlıyorSözlüsünü,ölümden çok kısa bir süre önce teyzesi,eniştesi ve ağabeyi Cemil tarafından hastaneye götürülüşünü,tarlada çalışan ağabeyi ve babasına öğlen yemeğini götürüp geldikten 3-4 saat sonra öldüğünü,en ince ayrıntısına kadar anlatıyorKöydeki kadınlar,ellerinde birçok elbiseyle küçük Nursel’in yanına gelip,bunların arasından ölümünden önce giydiği elbiseyi seçmesini istiyorlarKüçük Nursel oradaki elbiselerden birini gösteriyorDaha sonra da :”Bunlar benim çeyiz sandığımdaydılarSiz nasıl aldınız diye de sinirleniyor Nursel Hanım,önceki ailesiyle bugün hala görüşmeye devam ediyorEvli ve çok mutluFizik yapısıyla önceki ailesine daha çok benziyor Not:Yeni Hikayeler buldukça bu başlık altından paylaşımlarıma devam edeceğim |
Reenkarnasyon Hikayeleri |
08-20-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Reenkarnasyon HikayeleriBİR REENKARNASYON HİKAYESİ Sürekli aynı sesleri duyuyordu, her okul çıkışı önünden geçtiği yaşlı zeytin ağacının yanında O gün de diğer günlerden farksızdı Bir an o ses yankılandı kulaklarında -Tenden çıkar ruhumda kalır! Dalgın olduğu farketti Farkında olmadan o zeytin ağacının yanına kadar gelmişti Artık boş zamanlarında bile bu ağacın altına oturuyor elinde sigarası uzaklara doğru dalıp gidiyor ve sesin sahibini arıyordu Gün batımında kendine geliyor evin yolunu tutuyordu Küçük bir ilçede yaşayan kendi halinde birisiydi 33 yaşında olmasına aradığını aşkı bulamayan genç bir öğretmendi Bu yüzden hiç evlenmemişti Babasını hiç görmemişti Annesini 2 yıl önce kaybetmiş ve doğup büyüdüğü memleketini bırakıp atandığı bu küçük ilçeye gelmişti Daha önce hiç gelmediği bu ilçede bir gariplik vardı Bunu ilk günler sezmişti ve ilk gün tanışmıştı okul yolundaki … ağacının esrarengiz sesiyle Sanki bu şehrin bütün sokakları hatırlıyor bütün binalar ona mazisinden kalmaymış gibi geliyordu Kendisi de anlam veremiyordu ama her nedense çok sıkıldığı geceler yeşiller adı verilen o şelaleye gidiyor ve gürleyen şelalenin sesini dinliyordu Serin bir havada uyuyakaldığı o ağacın altında uyanmıştı İlk defa bir gün batımında eve gitmemişti 2 yıldır bu sesin bir anlamını bulamamış, esrarengiz bir olayı araştıran dedektifler gibi her gece düşünmeye başlamıştı Bir gün artık düşünmekten dayanacak gücünün kalmadığı anladı Ertesi günden itibaren bu küçük ilçenin tarihini araştırmaya başladı Daha yüz yaşını bile doldurmamış zeytin ağacından gizemini bir gün çözecekti Kütüphane ilçe ile ilgili kitapları okuyor ama işine yarar bir şeye rastlayamıyordu Bir gün misafir olarak katıldığı akşam yemeğinde - Bu zeytin ağacının bir mazisi varmı? diye sordu Köy muhtarı ve orada bulunan birkaç yaşlı bu soruya şaşkınlıkla bakakalmışlardı Daha önce kimseye duyduğu o sesten bahsetmemiş olan Şeref öğretmen bu şaşkın bakışlar arasında sorusunu tekrarladı Köy ihtiyarlarından 68 yaşındaki Sarı Kemal köyünde yıllardır konuşulmayan bir ağacın hikayesini anlatmak için söze koyuldu: - O ağaç vaktiyle bir gence dar ağacı oldu öğretmen bey Şeref öğretmen az konuşur gevezelikten ve soru sormaktan pek hoşlanmazdı Bu yüzden hayatı boyunca hep açık ve kısa cümleler kurar etrafındakiler de onu tanıdıkları için 2 soruyu beklemeden anlatırlardı Şeref öğretmen Sarı Kemal'e dönerek: - Anlat bakalım Kemal amca, deyince Sarı Kemal anlatmaya başladı - Çocukluk yıllarımda ben de büyüklerimden dinlemiştim Vaktiyle bu köyde Abdullah isminde bir delikanlı sevdiği kız olan Nesrin'i babası vermeyince kaçırmış Köyün zenginlerinden olan kızın babası da halkı kışkırtarak bu delikanlıyı o ağaçta aşmışlar - Ya kız? - Kız o günden sonra aklını aldırmış Babası evinde tutamaz olmuş ve civar köylerden birinde yaşamaya başlamış Şeref etkilenmiş bir o kadarda soru sormama alışkanlığı kaybetmiş olarak: - Kız hala yaşıyor mu? Bu soru ile yemektekiler iyice şaşırmışlardı Çünkü Nesrin hala yaşıyordu Muhtar unutulmuş bir hikayenin Şeref'e kimin anlattığını onun neden bu kadar merakla sorduğunu düşünüyor, Sarı Kemal ise Şeref'in sorduğu sorulara cevap vermeye çalışıyordu - He ya yaşıyor Aklını yitirdiği gibi 90 küsür yaşında olduğu halde hala yaşıyor Eli ayağı tutmaz zaten Bir köy evinde yalnız yaşıyor, konu komşu da yardım ederler yemek falan verirler Yıllardır aynı cümleyi söyler durur Şeref merakla sorularına devam ediyor Sarı Kemal ise bildiği her şeyi anlatmaya çalışıyordu - Ne söylüyor? - Abdullah'ım gelecek gören olmadı mı? diye söylenir durur garibim - Hangi köyde bu Nesrin? Muhtar Sarı Kemal'in cevap vermesine fırsat vermeden söz karıştı - Hayırdır öğretmen yıllar önce yaşanmış bizim bile pek bilmediğimiz bu olayı neden sorarsın? Şeref muhtara cevap vermedi Muhtarın sözüne cevap gelmeyince Sarı Kemal: - Buraya biraz uzak hemen karşı tepenin arkasında Karacalar diye bir göçmen köyü Bu konuşmalar ardından kimse aynı hikayeye dönmüyor yemekten sonra ki çay sohbetinde herkes farklı şeyler konuşuyorlardı Şeref ise sessizdi Kendisine sorulanlara cevap vermiyor sohbete katılmıyor köşede çayını yudumlayarak gecenin bitmesini eve gideceği zamanı bekliyordu Köy yerinde misafirlikten önce yaşlı misafirler kalkar hemen ardından bunu fırsat bilen herkes ev halkına veda eder evlerine gitmek için müsaade isterlerdi - Gece tamamlanınca Şeref evine döndü Uyku tutmamış sabaha kadar Nesrin'i düşünmüştü Kulaklarında çınlayan sesi yalnız o bilirdi O da yıllar önce aklını yitirmişti Konuşmayacağını bildiği halde yarın erkenden o köye gidecek Nesrin'i görecekti Öyle de oldu zaten Sabah erkenden muhtarın kapısını çaldı Muhtara kendisini o köye götürmesini istemişti Muhtar Şeref öğretmeni severdi, sorduğu sorulara cevap vermese bile onu köye götürecekti Dağ köyü olduğu için araç gitmiyordu Biraz uzunca yürüdükten sonra Nesrin'in yaşadığı köye geldiler Karacalar köyünün muhtarı onlara soğuk ayran ikram ettikten sonra Nesrin'in yaşadığı eve doğru ilerlediler Eski ve dışardan harabeye benzer bir evin, kilidi olmayan kapısını açtıktan sonra Karacalar köyü muhtarı girdi içeri ve şaşırmadığı soru ile karşılaştı - Abdullah'ım gelecek gören olmadı mı? Bu sorulara Karacalar köyünden kimse aldırış etmezdi Yemeklerini bırakır yardımlarını eder ve çekip giderlerdi Hemen ardından diğer muhtar içeri girdi ve aynı soru ile karşılaştı - Abdullah'ım gelecek gören olmadı mı? Muhtar bu kadını ilk defa gördüğü için şaşkın ve kısık bir ses tonu ile '' Hayır görmedim'' diyebildi Şeref öğretmen meraktan yarım bıraktığı sigarasını kapı önüne atarak eve girdi ve küçücük odada Nesrin ile göz göze geldi İşte o an yıllardır ağzında hiç ve hep aynı soruyu soran Nesrin Şeref'e dönerek: - Abdullah'ım sonunda geldin mi? dedi ve 93 yıllık ömrünün son sözünü söylemiş oldu Kim bilir belki de Abdullah'ına gerçekten kavuştu… |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|