Tibet Tıbbının İnanılmaz Reçeteleri

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tibet Tıbbının İnanılmaz Reçeteleri




Tibet tıbbı, hiç şüphesiz, batı dünyasının bilmediği geleneksel bilimlerden birisidir Bu bilim dalı Çin akupunkturu ve homeopatinin (Almanya?da Hahnemann tarafından bulunan ve yayılan; dışarıdan bir etki vermek suretiyle yapılan hastalıkların tedavisi) iyileştirici etki gücünün ancak alfabesini ortaya koymaktan ileri gitmiyor Tibet geleneğinin Buda Shakyamuni?nin (yüz Buda?nın dördüncüsü) öğretisine bağladığı ?Rahatlama veya Yatıştırma Sanatı? 2500 yıl önce, bugünkü adı Benares olan Hindistan?ın kutsal şehri Varanisi?de doğmuştur
Milattan 700 yıl önce Ganj nehrinin kıyılarında öğretildiği ve uygulandığı şekliyle doğrudan klasik Hint tıbbından doğan Brahma?nın kutsal tıbbı, Tibet?e ancak 1300 sene sonra Budizmle birlikte yaklaşık yedinci asırda girdi Çin teknikleri, akupunktur ve nabız okuma ile zenginleşti ve Lama öncesi dinin şifacı rahiplerinin şamanist töre ve ayinleri ile birleşti Budizmden önceki Böngo metinleri, hastalıkları kötü ruhlara ve yeraltı ilahlarına atfediyorlardı
Ladukh?tan Bhutan?a kadar, Himalaya?nın Tibetli etnik grupları bu tıbbi uygulamaya hala devam etmektedirler Bu tıpta, doğa üstü güçlerin neden olduğu hastalıkların teşhisi ile hastalık sürecinin tabii nedenlerinin araştırılması birbirleriyle paralellik arz etmektedir Tibet tıbbı, bilimsel bilgilerle kutsal güçleri birlikte mütalaa etmektedir Tibet tıbbı, Lama Budizmi?nin felsefesinden ve onun geleneklerinden ayrı düşünülmez Büyük yoga ?Tantra?nın (Mahayana Tantra) öğretisine dahil olan bu tıp, beden ve ruhtan meydana gelen insan varlığının çifte boyutunu ve onun kozmik evrene ait oluşunu vurgulamaktadır Tibetliler, her zaman, bedene aşırı önem vermişlerdir Beden, şuurun taşıyıcısıdır ve karma adı verilen daha önceki hayatlarda elde edilmiş olan potansiyel enerjileri ihtiva etmektedir
Beden, şuuru dış dünya ile irtibat halinde tutar ve gelecekteki yeniden bedenlenmeleri için gerekli olan tecrübeleri gerçekleştirmesini sağlar Böylece beden, sonsuzluğun desteği ve herhangi bir hayat içinde, ebedi mutluluk olan Buda?nın şuuruna kavuşmayı ve dünya ahengini yakalamasını sağlayan bir araçtır
Tibet tıbbının İncil?i sayılan Quatre Traitès?de Dört Temel Bilgi kitabında belirtildiği gibi,kozmo-fizik teori insan bedenini evrenin küçük bir modeli olarak tanımlamaktadır İskeletin taşıyıcısı olan omurga, Tibetliler için evrenin eksenini teşkil eden Himalayalar?daki Sumuru tepesine karşılık gelmektedir İnsan vücudunun üst, orta ve alt bölümler olarak üçe bölünmesi de evrenin üç katmana ayrılmasına benzetilmektedir: Gök, yer ve dağlar gökyüzünün merdivenleridir
Kan damarları yeryüzündeki ırmaklar gibi dallanıp budaklanmaktadır ve nihayet Byung-wa Lnga teorisi de bize, vücudun oluşumunun tabiattaki beş temel enerjinin bileşiminden meydana geldiğini öğretmektedir Toprak, su, ateş, hava ve uzaydan oluşan bu beş enerjiye bedenin çeşitli organları bağlanmaktadır Ateşin, sağ koldaki damarları ısıttığını ve suyun da sol koldaki damarları suladığını biliniz
Tibetli doktorlar esrarengiz bir şekilde tabiatla bağlantısı olan hayat sıvılarını çok iyi bilmektedirler Bedeni canlandıran üç temel sıvı; güneş ve ateş gibi hafif sıcak ve aktif olan safra, rüzgar kadar hafif ve hareketli olan (nefes veya hava adı verilen) pnöma, su ve toprak gibi taze, ağır ve pasif olan flegma?dır Hayatı teşkil eden yedi unsur da (tükrük, kan, kemikler, ilik, et, yağ ve sperm) ve temel organlarda mevcut olan bu sıvıların tat ve doku özellikleri ve beş temel enerji ile olan karşılıklı etkileşimleri hastalıkların kozmo-fizik denilen nedenlerini meydana getirmektedir
BAYKUŞ GÖZLERİ GÖRME BOZUKLUKLARINI TEDAVİ ETMEKTEDİR
Bir sıvının benzer maddeyle karşılaşmasının bir hareket doğuracağı, fakat zıt nitelikteki bir maddenin bir rahatlama doğuracağı prensibinden hareket eden Tibetli doktorlar, çok geniş ve çok karmaşık bir hastalıklar envanteri çıkarmışlardır
Sağlıksız bir beslenme çoğu kez iç fizik ahenkte bir kopukluk yaratmaktadır: Şekerli maddeler flegma?yı uyandıracak, oysa daha asitli olan yak (Tibet öküzü) eti ve balık flegma?yı yok edip safrayı artıracaktır Baharatlara gelince, onlar da pnöma?yı tahrik edecektir Bunun sonucu olarak, koruyucu tıbbı ön plana çıkaran çok itinalı bir diyet sistemi ortaya çıkmaktadır
Batılı doktorların da farkına vardığı gibi hastalığı önlemek onu tedavi etmekten daha kolaydır Çevre kavramını ve çevrenin sağlıkla etkileşimini iyi bilen Tibetli doktorlar iklim, konut ve sosyal çevreye uygun olarak farklı Tibetli toplulukların sağlık coğrafyasını çıkarmışlardır Mesela nemli, soğuk ve ağır bir toprak üzerine kurulmuş bir ev, flegma?yı hemen artıracaktır, halbuki hava cereyanlarına açık bir konut pnöma?yı artıracak ve böylece organlarda değişimler meydana gelecektir Yıldızların hareketine bağlı mevsimlik iklim değişiklikleri hayatı ve sağlık koşullarını etkilemektedir
Hastalık teşhisi ancak bir dizi gözlemler tamamlandıktan sonra konulabilecektir Tedavi eden doktor kendisine hislerini ve ağrıyan yerlerini tarif eden hastanın yardımıyla (zo denilen) hastalığın dış tezahürlerinin envanterini çıkarmakla işe başlayacaktır Daha sonra hastanın dilinin ve gözlerinin muayene edilmesi ve nabzının kontrol edilmesi suretiyle hastalığın kesin tanımlanması yapılmış olacaktır
Gerekli görülürse, doktor ayrıca ?Hastalık bilmecesini? çözmek amacı ile bir astroloğun uygun göreceği zamanda hastadan alınan idrarı inceleyerek bir tahminde bulunacaktır
Bir Çin tekniği olan nabız okuma çok sık kullanılmaktadır Bu, sağ ve sol bileğe bağlı olarak kalbin, midenin, karaciğerin, bağırsakların ve akciğerlerin rahatsızlıklarını belirlemeye yarar Kalbe ve diğer hayati organlara daha yakın olan bilek damarları geleneksel olarak vücut sularındaki anormallikler ve dengesizlikleri daha net bir şekilde belirlemeyi sağlar
Şayet hasta bir kadın ise doktor sağ el bileğindeki nabız yoklaması ile muayeneye başlayacak, erkek ise bunun tersini yapacaktır Bu konuda Tibetlilerin ileri sürdüğü açıklama şöyledir: Kadının kalp atardamarı sağa, erkeğinki ise sola doğrudur
Bilekteki kan damarları üç tiptir: Erkek, dişi ve erkek-dişi karışımı damarlar Erkek damarlardaki özellik, atışların kuvvetli ve düzenli olması, dişi damarlarda ise atışların yavaş ve duraksamalı olmasıdır Bu prensipten çok sayıda şaşırtıcı kurallar ortaya çıkmaktadır Dişi ağırlıklı damar sistemine sahip olan bir erkek çok yaşayacak ve daha fazla kız doğurtacaktır Erkek ağırlıklı damarları olan bir kadın çok sağlıklı olacak ve erkek çocuk doğuracaktır Eğer eşlerden birisi erkek-dişi karışımı bir damar sistemine sahipse aile mutlu ve uzun ömürlü olacaktır Kısır olsalar bile sağlıklı ve saygın olacaklardır
Nabız muayenesi doktorun dikkatli ve uzun süre konsantre olmasını gerektirmektedir Doktor, üç parmağı (işaret, baş ve yüzük parmakları) yardımı ile yoklayarak ve bastırarak, damarların sertlik durumunu, atışların sıklığı ve şiddetini ölçme yeteneğine sahip olmalıdır Buradan elde edeceği sonuçlardan hareket ederek falan veya filan beden sıvısının çok veya noksan olduğunu tahmin edecek ve damarlardaki hipertansiyon veya zedelenmiş organları tespit edecektir

alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.