|  | Adam Mickiewicz Ölümü |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Adam Mickiewicz ÖlümüÖlümü 1885 yılında İstanbul'da kolera kol geziyordu  Şair, koleralı hastalara, geçmiş olsun ziyaretinde bulundu  Oradan aldığı Kolera mikrobuyla, 10 gün içerisinde, kötüleşti  Hastalığının kolera olduğunu ve bu hastalıktan kurtuluş bulunmadığını biliyordu  Bir ülkü uğrunda, Türkiye'ye gelmiş bulunan şairin-bile bile ölüme giderken-başucundan ayrılmayan vefalı arkadaşı ve Türk ordusunda büyük hizmetleri bulunan Polonyalı Iskender Paşa'ya şöylediği son sözler, şu oldu: "Istanbul'da, koleradan öleceğimi bilseydim, yine buraya gelirdim  Çünkü bu benim görevimdi  Ben, Fransa'da bir ilim akademisinin umumi katibi olmaktansa, bir Türk taburunun katibi olmayı tercih ederim  " Ölürken de belirttiği gibi, Mickiewicz'in Fransa'daki son şerefli görevi, ilim akademisi umumi katipliğiydi  Fakat Türk ordusunda bir katip olarak çalışmayı, Fransa'daki ilmi görevinin üstünde görüyordu  26 Kasım 1855 günü Şair Pera'da (bugünkü Beyoğlu) vefat etmiştir  Şehrin kenarındaki bu karanlık oda Şairin binbir güçlükte dolu hayatını simgelemektedir  Adam Mickiewicz'in ölümü çok soğuk ve kapalı bir güne rastlar  Şair'in arkadaşı olan Tarih Yazarı T  T  Jez'in cenaze törenini tasvir eden yazısından anlaşıldığına göre, gurbette ölen bu Hürriyet Şair'i için, Istanbul'da çok sessiz bir tören yapılır  Bu töreni siyahlar giymiş müslümanlar, Mollalar da hüzünlü çehrelerle izlerler  Şair'in oda arkadaşı bu hazin cenaze törenini şöyle anlatıyor: "Beyoğlu'nun çamurlu yolları arasında, bir çift öküzün çektiği, sade bir tabut vardı  Polonyalılar'dan başka, kimse yok sanıyordum  Yanılmış olduğumuzu biraz sonra anladık  Arkamızda, sokağı kaplamış, başlarına siyahlar sarmış, sel gibi bir kalabalık akıyordu  Cenaze alayında, her ulusu temsil eden kişiler vardı  Sırplar, Dalmaçyalılar, Karadağlılar, Arnavutlar, Italyanlar, özellikle Bulgarlar çoğunluktaydı  Ölenin şahsında, Slav şairin dehasına duydukları saygıyı böylece gösterdiler"  Adam Mickiewicz'in çıkartılan iç organları, bugün sessiz bir ev olarak duran, binanın bodrumuna gömüldü  O zamanki usule göre, tahnit edilen cesedi, Fransa'nın Türkiye'deki elçiliği vasıtasıyla Paris'e gönderildi  Çünkü şair, her yerde III  Napolyon'un misafiri sayılıyordu  Mickiewicz'in cesedi Paris'teki Madlen Kilisesi'nde yapılan hüzünlü bir merasimden sonra, oracıkta toprağa verildi  1890 yılında da Paris'teki mezarı açılarak, kemiklerinin bakiyesi Polonya'ya gönderildi  Krakow'da bulunan Wawel Kraliyet Şatosu Kilisesinin mezarlığına gömüldü  Bu suretle, Şair'in bugün, Istanbul'da, Paris'te ve Polonya'da olmak üzere üç ayrı yerde, hatırası yaşamaktadır  Adam Mickiewicz'in ölümünden sonra Kalenci Kulluk sokağındaki bu bina Istanbul'a gelenler veya Istanbul'da devamlı oturan Polonyalılar tarafından sık sık ziyaret edilmektedir  1861 yılında Şairin oğlu Wladyslaw da burayı ziyaret etmiştir  Öğrendiğimize göre sonra bu binada "Babamın son günlerini geçirmiş olduğu yeri görmeme izin vermiş çok anlayışlı müslüman bir aile oturuyordu" demiştir  1909 yılında Mickiewicz'in Istanbul'daki binasının önünde Kırım Savaşı'nda şehit olan Polonyalılar şerefine düzenlenen bir tören yapılmıştır  İttihat ve Terraki Fırkası tören düzenleme komitesi başına geçmişti  Meryem Ana Kilisesi'ndeki ayinden sonra Polonya ve Türk bayraklarıyla süslü kortej Mickiewicz binasına kadar gelmiştir  Şairin binasının önünde yapılmış olan törenin programı, binanın sahibi olan Marcin Ratynski'nin açılış konuşması ve Ittihat ve Terraki Fırkası adına, Türk Milletinin Polonyalılara karşı çok sıcak duygular beslediğini ifade eden Seyfeddin Paşa'nın (Tadeusz Gasztowtt) konuşmasını kapsamıştır  Törenin sonunda, müslüman geleneklere uygun olarak, Adam Mickiewicz şerefine kurban kesildi  Bunu müteakip diğer konuşmalar yapılmış ve nihayette törene katılanlara şairin portreleri dağıtılmıştır  Kaynak : Wikipedia | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |