![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiÜlkelerin, varlıklarını sürdürebilmek için en çok önem vermeleri gereken konulardan biri "savunma"dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu nedenle ülkeler maddi gelirlerinin oldukça önemli bir kısmını savunmaya ayırırlar ![]() ![]() Aynı durum bireyler için de geçerlidir ![]() ![]() ![]() Ancak insanların göremedikleri, çoğu zaman farkında bile olmadıkları düşmanları da vardır ![]() ![]() ![]() Peki kimdir insanları her an tehdit eden bu düşmanlar? Bunlar, soluduğumuz havada, içtiğimiz suda, yediğimiz yemekte, evimizde, işimizde kısacası hayatımızı geçirdiğimiz her yerde bulunan bakteri, virüs ve bunlara benzer mikroskobik canlılardır ![]() Ancak ne ilginçtir ki, çevremizde bize karşı böyle büyük bir tehlike var olmasına rağmen, biz bunlardan korunmak için hiçbir çaba sarfetmeyiz ![]() ![]() İnsan bedeninin en önemli ve şaşırtıcı sistemlerinden biri olan savunma sistemi, son derece hayati bir görevi üstlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Her insan hastalanmasına sebep olan şeyin ne olduğunu, bunun nasıl tüm bedenini etkisi altına alabildiğini, neden ateşinin yükseldiğini, halsiz düştüğünü, kemiklerinin, eklem yerlerinin ağrıdığını ve vücudunda ne gibi bir faaliyetin yürütüldüğünü bilmek ister ![]() Bu yazıdaki asıl gaye de, insanı böylesine düzenli, disiplinli bir ordu ile koruyan sistemin nasıl var olduğu ve ne şekilde çalıştığı üzerinde durmaktır ![]() Bu iki nokta bizi çok önemli sonuçlara götürecektir ![]() ![]() ![]() Ancak bu konuya geçmeden önce önemli bir noktayı daha belirtmekte fayda var: Savunma sistemi ile ilgili okuyacağınız kitaplarda sık sık karşılaşacağınız bazı ifadeler olacaktır: "Bunun nasıl olduğunu henüz bilemiyoruz…" "Nedeni hala bilinmiyor…" "Konu ile ilgili araştırmalar hala devam ediyor…" "Bir teoriye göre ![]() ![]() ![]() ![]() Bu cümleler aslında önemli birer itiraftır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yazıyı okudukça, gerek hücrelerinizde gerekse vücudunuz ile ilgili diğer detaylarda gizlenen bu aklın ne kadar yüksek bir akıl olduğuna şahit olacak, dolayısıyla bunun ancak üstün bir "Yaratıcı"nın aklı olduğu gerçeğini göreceksiniz ![]() Belki bilim birkaç yüzyıl sonra, savunma sistemine ait tüm sırları çözebilir, hatta bu hücrelerin yaptığı herşeyi taklit ederek, benzer bir sistemi suni olarak elde edebilir ![]() ![]() ![]() Ayrıca, günümüz için savunma sistemine benzer bir sistemin kurulabilmesi ihtimali oldukça uzaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Yazının amacı; bir taraftan sizleri içinizdeki bu cesur savaşçılarla tanıştırırken, diğer yandan da akıllara durgunluk veren bu sistemin özel bir yaratılış delili olduğunu ortaya koymaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Asıl konuya geçmeden önce hatırlatmak gerekir ki, şu an bile, çevrenizdeki mikroplardan etkilenmeden bu yazıyı rahatça okuyabilmenizi savunma sisteminize borçlusunuz ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiBedenimizin derinliklerinde meydana gelen savunma savaşını, hayret uyandıran tüm detayları ile tanımak için önce, savunma sisteminin tam olarak ne olduğunu, hangi üyelerden oluştuğunu bilmemiz gerekir ![]() Savunma sistemini kısaca, "vücudu dışarıdan gelecek tüm düşmanlara karşı koruyan, son derece disiplinli, çalışkan ve düzenli bir ordu" olarak tanımlayabiliriz ![]() ![]() ![]() Düşman organizmaların vücuda girmeleri hiç kolay olmasa da bedeni istila etme amaçlarına ulaşmak için mutlaka vücuda girmek için çabalarlar ![]() ![]() ![]() ![]() İlk önce "yiyici hücreler" dediğimiz fagositler devreye girer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer vücuda giren düşmanlar, fagositlerin ve makrofajların başedemeyeceği gibi ise, sistemin baş kahramanları olan lenfositler devreye girer ![]() ![]() ![]() Makrofajlardan sonra savaş alanına ilk ulaşanlar yardımcı T hücreleridir ve bunlar adeta sistemin yöneticileridirler ![]() ![]() Bu uyarı üzerine öldürücü T hücreleri de kuşatma altındaki düşmanı yok etmek için devreye girer ![]() B hücrelerini ise, vücudumuzun silah fabrikaları olarak isimlendirebiliriz ![]() ![]() Baskılayıcı T hücreleri, tehlike geçtikten sonra tüm savunma hücrelerinin faaliyetlerinin durmasını sağlarlar ![]() ![]() Ancak, savunma ordusunun görevi henüz tam olarak bitmemiştir ![]() ![]() ![]() Yukarıda çok kısa bir özetini verdiğimiz savunma sistemimizin detaylarında olağanüstü olaylar gizlenmiştir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiYaklaşık 250 yıl önce, mikroskobun icadıyla birlikte bilim adamları çıplak gözle göremediğimiz birçok küçük canlı ile iç içe yaşadığımızı ortaya çıkardılar ![]() ![]() ![]() Bu düşmanın varlığı 250 yıl önce keşfedildi ![]() ![]() ![]() ![]() Uyumayan Sistem Biz farkında olmasak da vücudumuzda her saniye milyonlarca işlem ve reaksiyon gerçekleşir ![]() ![]() Bu yoğun çalışma bizim için çok kısa sayılabilecek zaman aralıkları içinde düzenlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sürekli hareket halinde olan ve bir an dahi yaptığı görevi bırakmayan bu hayati sistemlerden biri de savunma sistemidir ![]() ![]() Vücuttaki her sistem, organ ve hücre topluluğu görev dağılımına göre bir bütünlük içerisindedir ![]() ![]() ![]() Acaba savunma sistemimiz olmasaydı yaşamımızı devam ettirebilir miydik? Ya da bu sistem bazı görevlerini eksik yapsaydı nasıl bir yaşam biçimimiz olurdu? Bunu tahmin etmek hiç de zor değil ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hasta, doğumundan sonra mikroplardan arındırılmış plastik bir çadırın içine yerleştirildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doğumundan sonra, vücudu gelişirken savunma sistemi oluşmamıştı ![]() ![]() ![]() ![]() Çocuğun doktorları, bu çadırdan çıktığında başına nelerin geleceğini biliyorlardı ![]() ![]() ![]() Bu plastik çadırın dışında ancak birkaç ay veya birkaç yıl yaşayabilirdi ![]() ![]() Bir süre sonra doktorlar ve ailesi çocuğu, evinin içinde kurulmuş ve mikroplardan tamamen arınmış bir odaya yerleştirdiler ![]() ![]() ![]() Çocuğun yaşamını sürdürebilmesi için, ailesi, doktorları, kaldığı hastane ve ilaç firmaları herşeyi denediler ![]() ![]() Bu son açıkça gösteriyor ki, kendisini mikroplardan koruyacak bir savunma sistemi olmadan, insanın yaşamını sürdürmesi mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiKuşatılmış Bir Kale: İnsan Bedeni Her ne kadar temiz ve dezenfekte ortamlarda bulunsak da yaşadığımız yerleri birçok mikroorganizmayla paylaştığımız bir gerçektir ![]() ![]() Bu durumda insan "kuşatılmış bir kale" konumundadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burun epitelyumdaki nezle bakterisi öbeği ![]() Yeni fırçalanmış bir dişin üzerindeki bakteriler Vücudu ele geçirmek isteyen düşman hücreleri, öncelikle kendilerini bekleyen ön cepheleri geçmek zorundadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların görmedikleri ama her an beraber yaşadıkları milyonlarca canlılarda yalnızca biri olan ![]() ![]() ![]() Bu resimde ise bir parazit larvası insan derisinin içine girerken görülüyor ![]() ![]() ![]() Vücudumuzun Koruyucu Zırhı: Deri Bir kılıf şeklinde tüm bedeni saran deri baştan sona şaşırtıcı özelliklerle doludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tehlikeli düşmanlara karşı organizmanın ilk savunması, deri dokusunun yaradan sonra hızlıca kendini onarma yeteneğine sahip olmasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Derinin esas koruyucu fonksiyonu, dış bölümü oluşturan ölü hücre katmanları sayesinde gerçekleştirilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca keratinli ölü dış hücreler, sürekli olarak cilt yüzeyinden dökülürler ![]() ![]() ![]() DERİNİN DERİNLİKLERİ Yanda, derinin katmanlarını detaylı olarak gösteren resim görülüyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Derideki bir diğer koruma fonksiyonu da, üzerindeki canlılar tarafından sağlanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Solunumdaki Koruma Düşmanlarımızın bize ulaşmak için kullandıkları yollardan biri de solunum yollarıdır ![]() ![]() ![]() Burun mukozasındaki özel bir salgı, doğrudan veya tozlar, damlacıklar ve diğer maddeler ile birlikte solunum sistemine giren mikroorganizmaların yaklaşık % 80-90 'ını tutarak dışarı atar ![]() Bunun yanısıra, solunum mukozalarında bulunan titrek tüylü hücrelerin içeriden dışarı doğru olan hareketi ile mikroplar, dışarı atılmaya çalışılır ![]() ![]() Bu engelleri aşarak alveollere (Akciğer, bronş, dişeti) ulaşabilen mikroplar fagositoz yapan hücreler tarafından yutulurlar ![]() ![]() Her nefes alış verişinizde -şu an da dahil olmak üzere- bu sınır kapılarında, varlığından dahi haberdar olmadığınız bir savaş yaşanır ![]() ![]() Sindirim Sistemindeki Koruma Mikropların vücuda bir diğer giriş yolları da yiyeceklerimizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı mikroplar, mide asidi ile yeterince temasa geçmediklerinden, bazı mikroplar da dayanıklılık gösterdiklerinden dolayı bu engeli aşmayı başarabilirler ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi mikropların saldırılarının her aşamasında onları bekleyen vücut koruyucuları vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada sorulması gereken önemli bazı sorular vardır ![]() Dışarıdaki mikropların yiyecekler yoluyla bedenimize girmek isteyeceklerini, yiyeceklerin güzergahını, mikropların ne çeşit bir sistemle yok olabileceklerini, bu engelden kurtuldukları takdirde nereye gideceklerini, daha güçlü ne gibi bir madde ile karşılarına çıkılması gerektiğini kim belirlemiştir? Daha önce hiç vücut dışına çıkmamış, dolayısıyla dışarıdaki mikropların hiçbirinin kimyasal yapısını inceleme olanağı olmayan, ayrıca kimya eğitimi görmemiş vücut hücreleri mi? Elbette hayır ![]() ![]() Bir Başka Yöntem: Düşmanı Düşmana Kırdırma Vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan, ancak hastalanmamıza neden olmayan başka mikroorganizmalar da vardır ![]() Bu soruların yanıtı şu tanımın içinde saklıdır: İnsan vücudunun çeşitli bölgelerinde gruplanmış, zarar vermeyen, hatta bazı yararlar sağlayan mikroorganizma topluluklarına, vücudun normal mikrop florası adı verilir ![]() Bunlar, savunma ordusunu mikroplara karşı dışarıdan desteklerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu "paralı askerler" vücudumuza nasıl yerleşmektedirler? İnsan embriyosu anne karnındayken henüz hiçbir düşmanla karşılaşmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kim Bu Mikro Düşmanlarımız? Mikro düşmanlarımız ise, vücudun kendisine ait olmayıp, bir yolla vücuda giren, dolayısıyla vücuttaki savunma ordusunu harekete geçiren mikro canlılardır ![]() ![]() ![]() Kuşkusuz vücuda her giren yabancı hücre, hemen düşman muamelesi görmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BAKTERİLER ![]() Sayıları oldukça fazla olan mikro düşmanlarımız arasında bakteriler, haklı bir üne sahiptirler ![]() Bakteriler çeşitli yollardan insan bedenine girerek, burada müthiş bir savaşın başlamasına sebep olurlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() VİRÜSLER İnsan vücudu adeta değerli bir elmasın çok güvenli bir kasada muhafaza edilmesi gibi yoğun bir gözetime ve korumaya sahiptir ![]() ![]() ![]() Elektron mikroskobunun keşfiyle varlığından haberdar olduğumuz bu canlılar, hücre bile sayılamayacak kadar basit yapılı ve küçüktürler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kategori olarak canlılar aleminin dışında tutulsalar da, en az diğer tüm canlılar kadar üstün yeteneklere sahip oldukları tartışma götürmez bir gerçektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Virüsün, hücreyi ele geçirmek amacıyla uyguladığı bu plan son derece karmaşık ve zekicedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Virüs, uyguladığı taktiklerle hücreyi şaşırtır ve varlığının fark edilmesine izin vermez ![]() Olaylar bundan sonra şöyle gelişir: Hücre virüse ait yeni DNA'yı çekirdeğin içine taşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Virüs kendini hücreye o kadar iyi monte eder ki, adeta ona ait bir parça haline gelir ![]() ![]() ![]() EBOLA VİRÜSÜ GRİP VİRÜSÜ ![]() SOĞUK ALGINLIĞI VİRÜSÜ ![]() Genellikle çok sıkı bir denetim mekanizması ile çalışan hücrenin, hangi yöntemle kandırılıp, virüs fabrikası haline dönüştüğü henüz tam olarak cevaplanamamış sorulardandır ![]() ![]() Öyle ki, virüsün sahip olduğu özellikler, tam olarak hücrenin içinde çalışan sistemi kullanacak şekilde tasarlanmıştır ![]() ![]() ![]() Küçücük yapılarıyla, kendilerinden milyonlarca kat büyük olan insan bedenini hastalığa, bazen de ölüme dahi sürükleyebilen virüsler, insanlara acizliklerini hatırlatmak için Allah tarafından yaratılmış özel varlıklardır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiAkıllı Silahlar: Antikorlar Antikorlar, vücuda giren yabancı hücreler için üretilen protein yapılı silahlardır ![]() ![]() Antikorlar istilacıları etkisiz hale getirirler ![]() ![]() ![]() Kanda ve hücre dışı sıvıda bulunan antikorlar, hastalıklara yol açabilen bakterilere veya virüslere bağlanırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Vücut karşılaştığı hemen hemen her düşmana uygun bir antikor üretebilir ![]() ![]() ![]() ![]() Her düşmana uygun özel bir antikor imalatı gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken, olağanüstü bir durumdur ![]() ![]() ![]() Bu olay, milyonlarca kilidin her birine uygun bir anahtarı, ilk görüşte yapabilmeye benzer ![]() ![]() Tek bir anahtarın şeklinin bile ezbere akılda tutulması, bir insan için oldukça güçtür ![]() Elbette hayır ![]() ![]() Küçücük bir hücrenin içine milyonlarca bilginin yerleştirilmesi, insana gösterilen çok büyük bir mucizedir ![]() ![]() Açıkça görülüyor ki, küçücük hücrelerin sahip oldukları bu fevkalade başarının sırrı, insan aklının kavrama sınırlarının ötesindedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Plazma hücreleri bu bilgiyi nasıl ve hangi formda elde ederek, ona göre özgül şekillenmiş antikoru üretebilmektedir? Bugüne kadar bu sorunun kesin bir açıklaması yapılamamıştır ![]() Bugüne kadar antikorların üretiminin nasıl gerçekleştiği, evrimci bilim adamının yukarıda itiraf ettiği gibi tam olarak aydınlanamamış bir noktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Antikorların Yapısı Antikorların bir çeşit protein olduğunu daha önce belirtmiştik ![]() ![]() Proteinler, aminoasitlerden oluşurlar ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak önemli bir nokta vardır; aminoasitlerin diziliminde yapılacak bir hata proteini işe yaramaz, hatta zararlı hale getirir ![]() ![]() Peki hücre içindeki protein fabrikaları, ellerindeki aminoasitleri hangi sırayla dizip, hangi proteini üreteceklerini nereden bilirler? İşte binlerce çeşit proteinin her birinin bilgisi, hücre çekirdeğinde bulunan genetik bilgi bankasındaki genlerde bulunur ![]() Dolayısıyla birer protein çeşidi olan antikorların üretilmesi için de bu genlere ihtiyaç vardır ![]() Bir antikor için bir gene ![]() ![]() ![]() İki antikor için iki gene ![]() ![]() ![]() Bin antikor için bin gene ihtiyaç duyulacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu resimde B hücrelerinin çoğalması ve antikor üretmesi anlatılmaktadır ![]() Peki nasıl olur da az sayıdaki genlerden, toplam gen sayısının on katı kadar antikor üretilebilir? İşte mucize bu noktada gerçekleşir ![]() ![]() ![]() Toplam 5200 kombinasyona girilir ve 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Öncelikle bilinmesi gereken şudur; toplam yüz bin gen kullanılarak sonsuz sayıda kombinasyon yapılabilir ![]() ![]() ![]() ![]() Sonsuz sayıda ihtimal içinden, doğru kombinasyonları kusursuz şekilde yapmak bir yana, bu hücre kombinasyon yapma fikrine nasıl sahip olmuştur? Dahası yapılan kombinasyonlar belirli bir amaca hizmet etmekte, vücuda giren antijeni durduracak antikoru üretmeyi hedef almaktadır ![]() ![]() Yeryüzündeki hiçbir akıl böylesine muazzam bir tasarımı yapmaya güç yetiremez ![]() ![]() Peki böylesine özel bir sistemi hücre nereden öğrenmiştir? İşin doğrusu hiçbir hücre, biyolojik bir işlevi gerçek anlamda "öğrenme" fırsatına sahip değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanoğlunun daha kavrama aşamasında bile yetersiz kaldığı bir sistemin, düşünme ve akletme yeteneği olmayan bir hücrenin içine yerleştirilmiş olmasının çok özel bir anlamı vardır ![]() ![]() Peki, sizin bir antikor molekülü dizayn etmeniz gerekseydi bunu nasıl yapardınız? Öncelikle, molekülün şeklini belirlemeden evvel geniş çaplı bir araştırma yapmanız gerekecektir ![]() ![]() ![]() Neticede yapacağınız antikorun bir tarafı özel ve tek olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kaldı ki insanoğlu, sahip olduğu bütün teknolojiye rağmen henüz bir antikor tasarlayamamaktadır ![]() ![]() Antikorların Çeşitleri Antikorların bir çeşit protein olduklarını belirtmiştik ![]() ![]() Savunma sisteminin en karakteristik proteinleri olan immün globulin molekülleri, antijenin varlığını başka savunma hücrelerine haber vermek ya da savaşın tahrip edici zincirleme reaksiyonlarını başlatmak üzere antijenle birleşirler ![]() IgG (Immun Globulin G): IgG en temel antikordur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca hücrelerin arasına sıkışır, hücrelerin ve derinin içine sızan bakterileri ve mikroorganik istilacıları etkisiz hale getirirler ![]() ![]() Eğer antikorlar plasentaya geçebilecek özellikte yaratılmamış olsalardı, anne karnındaki bebek mikroplara karşı korumasız kalacaktı ![]() ![]() ![]() IgA (Immun Globulin A): Gözyaşı, tükürük, anne sütü, kan, hava torbacıkları, mukozalar, mide ve bağırsak salgıları gibi vücudun antijenlerle savaştığı hassas bölgelerde bulunurlar ![]() ![]() Yapı olarak birbirlerine çok benzeyen IgA'lar, vücudun mikropların girmesine müsait bölgelerine yerleşip o bölgeyi kontrol altında tutarlar ![]() ![]() Bebekleri anne rahminde hastalıklardan koruyan antikorlar, bebek doğduktan sonra da onları yalnız bırakmazlar ve koruyup kollamaya devam ederler ![]() ![]() ![]() ![]() Peki hiç düşündünüz mü, siz daha herşeyden habersiz bir cenin halindeyken, sizi mikroplardan korumak isteyen bu antikorları gönderen kimdir? Anneniz mi, babanız mı? Yoksa ikisi birlikte mi ortak bir karar alıp, size bu antikorları gönderdiler? Kuşkusuz söz konusu yardım annenin kontrolü dışındadır ![]() ![]() ![]() Peki anne göğsünde bulunan ve bu antikorları üreten hücreler, söz konusu üretimi niçin yapmaktadırlar? Hangi güç buradaki hücrelere yeni doğan bebeğin antikora ihtiyacı olduğunu söylemiştir? Bebek için antikor üretimi yapan hücrelerin, bebeğin emeceği sütün olduğu yerde bulunmaları kesinlikle bir tesadüf değildir ![]() Burada çok önemli bir mucize daha görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mucizeler bununla da bitmez ![]() ![]() ![]() Kuşkusuz bu mucizevi olayların ardarda sıralanması bir rastlantılar zincirinin sonucu değildir ![]() ![]() ![]() ![]() IgM (Immun Globulin) M: Bu antikorlar, kanda, lenfada ve B hücrelerinin üzerinde bulunurlar ![]() ![]() Ana rahmindeki bir çocuk, 6 aylık olduğunda IgM'ler üretilebilir ![]() ![]() ![]() IgD (Immun Globulin D): IgD antikorları da kanda, lenfa ve savunma hücrelerinin (B hücrelerinin) yüzeyinde bulunurlar ![]() ![]() ![]() IgE (Immun Globulin E): IgE'ler de kanda dolaşan antikorlardır ![]() ![]() ![]() Evrimcilerin Yaratılış Gerçeklerini Örtbas Etme Çabaları Öncelikle antikorlar hakkında şu ana kadar incelediğimiz bilgileri tekrar gözden geçirelim: - Antikorların vücuda giren antijenleri (düşmanları) kilitlemesi, - Her düşman için farklı çeşitte bir antikorun üretilmesi, - Hücrenin milyonlarca farklı antijen için milyonlarca farklı antikor üretebilmesi, - Bu üretimin, söz konusu düşman vücuda girdiği zaman başlaması, - Antijenle o antijen için üretilen antikorun üç boyutlu yapısının, tıpkı anahtarla kilit gibi birbirlerine tam olarak uyması, - Hücrenin sahip olduğu 100 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Bu işlemleri yaparken insan aklının kavrama sınırının çok ötesinde bir akıl ve planlama göstermesi, - Daha antikor üretemeyen bir bebeğin antikor ihtiyacının anne sütüne özel olarak yerleştirilen antikorlar tarafından karşılanması, - Bebeğin midesinin antikorları sindirmeyip, onları bebeğin vücuduna hizmet etsinler diye sağlam bırakması ![]() ![]() ![]() Ortada böylesine kusursuzca işleyen bir sistem vardır ![]() ![]() ![]() Peki evrime körü körüne inananlar, bu kadar mükemmel bir sistemin varlığını nasıl açıklarlar? Cevap son derece basittir: Açıklayamazlar ![]() Yaptıkları tek şey, hiçbir mantığı olmayan, kendi içinde bile defalarca çelişen varsayımlar öne sürmektir ![]() ![]() Bu senaryolardan en çok rağbet göreni, savunma sisteminin tek bir antikordan evrimleşerek meydana geldiğini savunur ![]() Savunma sistemi başlangıçta, bir tek immünoglobulin (bir çeşit protein) türü yapan bir genden ibaretti ![]() ![]() ![]() Bu örnek hem evrim teorisinin ne kadar çürük temeller üzerine oturduğunu görmek, hem de evrimcilerin sık sık başvurdukları beyin yıkama, göz boyama yöntemlerini anlamak açısından önemlidir ![]() 1 ![]() ![]() Herşeyden önce sorulması gereken soru şudur: "Başlangıçta bulunan bu gen kim tarafından yaratılmıştır?" Bu aşama evrimciler tarafından önemsiz bir ayrıntı gibi gösterilip geçilmeye çalışılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani canlılık, eğer belirli bir dizilimi gerektiriyorsa, bu, tüm evrende bir defa oluşacak kadar az olasılığa sahiptir denilebilir ![]() ![]() Ancak bu nokta evrimciler tarafından örtbas edilir ve sanki her nasılsa zaten başta bir gen vardı gibi saçma bir ön kabul yapılır ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Her ne kadar imkansız olsa da başlangıçta bir genin bulunduğunu varsayalım ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca kendi kendine oluştuğu varsayılan böyle hayali bir genin ve kopyalarının ürettiği antikorların, dış dünyadan gelecek antijenleri durduracak özellik ve yapıya sahip olmaları gereklidir ![]() ![]() 3 ![]() ![]() Bu kontrol ve birleşme mekanizmalarının çalışma prensiplerini bile açıklamaktan aciz olan evrimciler, işlerine geldiği zaman tek bir cümleyle "bu sistemin kendi kendini var ettiği"ni söyleyip geçiverirler ![]() ![]() ![]() ![]() Sözü edilen kontrol mekanizmalarında öyle bir akıl kendini gösterir ki, binlerce farklı bilgi kombinasyonunun sonucunda, iki milyon farklı yapıda ürün üretilir ![]() ![]() ![]() Teknoloji ve akıl ürünü olan herhangi bir ürün için şöyle teoriler ortaya atılabilir: "Taş tabletler kendi kendilerini yarattılar ve daha sonra kendilerini geliştirerek bilgisayar oldular ![]() "Kendi kendini yaratan uçurtmalardan bir süre sonra jet uçakları gelişti ![]() Yukarıdaki cümleler akıl sahibi olan her insana oldukça saçma gelecektir ![]() ![]() Kaldı ki yalnızca antikorların var olması insan vücudunu tek başına korumak için yeterli değildir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiSavunmada Görevli Organlar Savaşçı Üretim Merkezi: Kemik İliği Hiroshima ve Nagasaki kentlerine atom bombaları atıldığında, radyasyona maruz kalan birçok insan, 10-15 gün içinde iç kanama ya da bulaşıcı hastalıklar nedeniyle öldü ![]() ![]() ![]() Bu hayati hücrelerin fabrikası kemik iliğidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada evrim teorisi için aşılması imkansız bir çıkmaz görülmektedir ![]() ![]() Peki tesadüfen meydana gelmiş hücreler, biraraya geldikten sonra nasıl olur da oluşturdukları bu yapının içinde yeni hücreler inşa edecek bir sistemi yoktan var edebilirler ![]() ![]() ![]() Unutulmaması gereken, insan vücudunun bir binadan milyonlarca kere daha üstün bir yaratılışa sahip olduğudur ![]() ![]() ![]() ![]() Timüste yetişen savunma hücreleri (T hücreleri) İçimizdeki Fakülte: Timüs Timüs biyolojik açıdan incelendiğinde, pek bir özelliği olmayan sıradan bir organ gibi görünecektir ![]() ![]() Timüste lenfosit hücrelerine bir nevi eğitim verilir ![]() ![]() ![]() Eğitim ancak belirli bir zekaya sahip varlıklara uygulanabilecek bir bilgi aktarımıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan vücudunun savunma sisteminde yer alan organlar Dahası bu eğitim sonucunda lenfosit hücreleri çok önemli bilgilerle donatılırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece lenfositler vücutta görev yaparken, kimliklerini öğrendikleri hücrelere saldırmazlar ![]() ![]() Timüs, uzun yıllar, evrimci bilim adamları tarafından, körelmiş bir organ olarak görülmüş ve evrimin sözde bir delili olarak kullanılmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çok Yönlü Bir Organ: Dalak Savunma sistemimizin bir diğer harika elemanı da dalaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dalağın; hücre yapımı, fagositoz, alyuvar depolama ve bağışıklık yapımına katkı gibi çok önemli, önemli olduğu kadar da zor görevleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HÜCRE YAPIMI Ana rahmindeki çocukta var olan kemik iliği, kan hücrelerini üretme görevini tam olarak yapamaz ![]() ![]() Hayır ![]() ![]() ![]() Ancak dalak şuursuz bir et parçasıdır ![]() ![]() ![]() FAGOSİTOZ YAPIMI Dalakta bol miktarda makrofaj (temizlikçi hücreler) vardır ![]() ![]() Burada çok önemli bir kimyasal geri dönüşüm sistemi çalışır ![]() Dalaktaki makrofaj hücreleri, yutmuş oldukları alyuvarların yapısında bulunan hemoglobin maddesini, bilirubine çevirirler ![]() ![]() ![]() Bilirubin dengesi vücudumuz için oldukça ciddi bir önem taşır ![]() ![]() ![]() ALYUVAR DEPOLAMA Dalağın maharetleri bu kadarla da sınırlı değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() SAVAŞA KATKI Vücutta herhangi bir mikrobik enfeksiyonun ya da bir başka zararlı etkenin oluştuğu durumlarda, vücut bu zararlı düşmana karşı bir savunma saldırısına geçer ![]() ![]() ![]() ![]() Bir Başka Üretim Merkezi: Lenf Bezleri İnsan vücudunda bütün bedene yayılmış bir jandarma ve jandarma istihbarat teşkilatı vardır ![]() ![]() Sözünü ettiğimiz sistem lenf sistemi, jandarma karakolları da lenf bezleridir ![]() ![]() Lenf sistemi başlı başına insanın emrine verilmiş bir mucizedir ![]() ![]() Sistem şöyle çalışır: Bütün vücuda yayılmış olan lenf damarlarının içindeki lenf sıvısı, kılcal lenf damarları çevresinde bulunan dokularla temas eder ![]() ![]() ![]() ![]() Düşmana ait bilgi incelendikten sonra eğer bir tehlike varsa alarm durumu verilir ![]() ![]() Üretim aşamasından sonra sıra, yeni askerleri savaşın olduğu cepheye sevketmeye gelmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi mevcut sistemi bir özetleyelim: - Bütün vücudu baştan aşağı saran özel bir ulaşım sistemi ![]() - Vücudun birçok bölgesine yerleştirilmiş lenf bezi karakolları ![]() - Düşman askerlerin istihbaratının yapılması ![]() - Bu istihbarat doğrultusunda asker üretimi yapılması ![]() Tek bir parçası bile eksik olsa işlemeyecek olan bu sistemin, zaman içinde aşama aşama gelişerek var olmasına imkan yoktur ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiSistemde Görevli Hücreler Eğer bir düşman bedenimizin tüm engellerini aşıp, vücudumuza girmeyi başarırsa, bu, savunma ordusunun yenildiği anlamına gelmez ![]() ![]() ![]() Bunlar vücudun iç yüzeylerine kadar girmiş olan istenmeyen mikropları yutan ve gerektiğinde savunma sistemine alarm veren "özel temizlik hücreleri"dir ![]() Bedenimize giren çok küçük parçacıklar ve sıvı halindeki yabancı maddeler, savunma sisteminin bazı hücreleri tarafından alınır, parçalanır, sindirilir ve ortadan kaldırılmaya çalışılırlar ![]() ![]() Fagositoz, bağışıklığın en önemli öğelerinden biridir ![]() ![]() Fagosit hücrelerini "vücudun polisleri" olarak nitelendirirsek bunları 2 grupta toplayabiliriz ![]() 1- Gezici polis ekipleri: Bunlar kanda dolaşırlar ve gerektiğinde dokuların arasında görev yaparlar ![]() ![]() 2- Sabit polis ekipleri: Çeşitli dokulardaki boşluk aralarına yerleşmiş ve hareket etmeyen, bu arada mikroorganizmaları bulundukları yerlerde fagosite eden yerleşik makrofajlardır ![]() Eğer vücuda giren antijen (yabancı mikroorganizma) mevcut yiyici hücrelerin bitirebileceği kadar az ise, herhangi bir uyarılma olmadan yok edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk Yardım Kuvvetleri: Makrofajlar Makrofajlar savaşın kızışmasıyla devreye girerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer savunma hücreleri gibi, kaynağı kemik iliği olan makrofajlar oldukça uzun ömürlüdürler ![]() ![]() ![]() ![]() Yutabilme özellikleri sayesinde, savunma sisteminin adeta çöpçü elemanlarıdır ![]() ![]() ![]() GENEL ALARM Bir ülke savaşa girdiğinde yurt çapında seferberlik ilan edilir ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer düşman, saldırıya geçen makrofajların başedebileceğinden daha fazla ise özel bir madde salgılanır ![]() ![]() Pirojen uzun bir yolu katederek beyne ulaşır ve beynin ateş yükseltici merkezini uyarır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ortada kusursuz bir plan vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlardan birinin bile eksik olması durumunda sistem çalışmaz ![]() ![]() Peki bu planı yapan kimdir? Vücudun ısısının yükselmesinin gerektiğini, ancak bu şekilde savunma ordusunun ihtiyacı olan enerjinin başka yerlere harcanmayacağını bilen kimdir? Makrofajlar mı? Makrofajlar sadece gözle bile görülemeyen küçük birer hücredirler ve düşünme yetenekleri de yoktur ![]() ![]() Beyin mi? Hayır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan mı? Hayır ![]() ![]() ![]() Bugün insanoğlu sahip olduğu bütün teknolojiye rağmen -bırakın bir benzerini yapmayı- daha mevcut sistemin detaylarını anlamaktan acizdir ![]() Çünkü insan sahip olduğu bütün özellikleriyle birlikte yaratılmıştır ![]() Makrofajların bir diğer inanılmaz görevi de lenfositlere yani, savunma sisteminin esas kahramanları olan olan B ve T hücrelerine, düşmana ait bilgileri sunmasıdır ![]() ![]() Bu, oldukça önemli bir ayrıntıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Baş Kahramanlar: Lenfositler Savunma sisteminin en temel hücreleridir ![]() ![]() ![]() Kırmızı kanda, büyük bir çoğunlukla da beyaz kanda görülen bu cesur savaşçılar, kemik iliğinde, lenf ve tükürük bezlerinde, dalak, bademcik ve eklem yerlerinde bulunurlar ![]() ![]() Kemik iliğinde lenfosit oluşması biyolojinin en esrarlı olaylarından biridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Son zamanlarda varsayılan karmaşık hücreler hiçbir zaman ilkel hücrelerden evrimsel süreç içerisinde gelişerek meydana gelmemiştir ![]() Bu gerçek, günümüz bilim adamları tarafından aslında çok iyi bilinmektedir ![]() ![]() ![]() Michael J ![]() Ayrıca ve maalesef, çok sıklıkta yapılan eleştiriler sırf yaratılışçıların eline koz verme korkusuyla bilim camiası tarafından gözardı edilmiştir ![]() ![]() Gözardı edilen gerçeklerden biri olan bu gizemli dönüşüm sonucunda oluşan lenfositlerin savunma sistemindeki rolleri de bir hayli ilginçtir ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi gözünüzün önünde bir ülke canlandırın ve bu ülkenin nüfusu oldukça kalabalık olsun; 100 trilyon kadar ![]() ![]() ![]() Yapılamaz diyeceksiniz ancak bu işlem vücudunuzda her gün yapılıyor; lenfositler tüm vücudunuzu günde birkaç kez dolaşıp sağlık taramasından geçiriyorlar ![]() Peki bu kadar büyük bir canlı topluluğunun son derece organize bir şekilde hareket etmesi tesadüflerin eseri olabilir mi? ![]() Elbette hayır! Bir trilyon lenfositin her birini yaratan ve bu lenfositlere insanı koruma sorumluluğunu veren Alemlerin Rabbi olan Allah'tır ![]() Lenfositlerin AIDS, kanser, kuduz, tüberküloz, anjin ve romatizma gibi başlıca hastalıklara karşı çok önemli rolleri vardır ![]() ![]() ![]() İnsan vücudu antikorları kullanarak birçok düşmanını yenebilir ![]() ![]() ![]() ![]() Peki savunma sistemi bu düşmanları nasıl durduracaktır? Öncelikle zehiri üretecek kimyagerlere ve bir laboratuvara ihtiyacı vardır ![]() ![]() ![]() Peki bu kimyasal maddenin üretilebilmesi yeterli midir? Hayır, çünkü bu madde kanda serbest halde dolaşamaz ![]() ![]() O halde bu zehir, kendi hücrelerimize zarar vermeden nasıl kullanılacaktır? Bu sorunun cevabı yine lenfositlerin yaratılışlarındaki mükemmellikte gizlidir ![]() ![]() ![]() ![]() Lenfositler B ve T hücreleri olmak üzere ikiye ayrılırlar ![]() Vücudun Silah Fabrikaları: B Hücreleri Kemik iliğinde üretilen lenfositlerin bazıları, iyice olgunlaşıp fonksiyonel hale geldikten sonra buradan ayrılarak, kan yoluyla lenf dokularına taşınırlar ![]() ![]() B hücreleri vücudun silah fabrikalarıdır ve düşmanı vurmak için antikor adlı proteinleri üretirler ![]() B HÜCRESİ OLMA YOLU Hücreler, B hücresi olabilmek için oldukça karmaşık ve zorlu bir yoldan geçerler ![]() ![]() Başlangıçtaki B hücreleri, önce antikor molekülünü oluşturacak olan gen parçalarını tekrar düzenlerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() B hücrelerinin değişimi hızla devam eder ![]() ![]() ![]() ![]() OLUŞAN HER B HÜCRESİ HAYATTA KALABİLİR Mİ? Savunma sisteminin detaylarına girdikçe karşılaştığımız mucizeler çoğalır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başlangıçta yalnızca bir çekirdek ve az miktarda sitoplazmadan ibaret olan B hücreleri, antijenle karşılaştıktan sonra akıl almaz değişikliklere uğrarlar ![]() ![]() ![]() Ortada, düşmanla karşılaştığı anda 10 milyon silah üretebilecek bir fabrikaya dönüşen tek bir hücre vardır ![]() ![]() Bazı B hücreleri de birer "bellek hücresi" kimliğine bürünürler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada ister istemez akıllara şöyle bir soru gelmektedir: "Kendisini en gelişmiş canlı olarak kabul eden insanoğlu, nasıl olur da küçücük bir hücreden daha zayıf bir hafızaya sahip olabilir?" Henüz normal bir insan hafızasının nasıl oluştuğunu ve nasıl çalıştığını bile açıklayamayan evrimciler, böyle bir hafızanın varlığını evrimle izah etmeye hiç yanaşmazlar ![]() Milimetrenin yüzde biri büyüklüğünde bir et parçası eğer tek bir bilgi birimine sahip olsa ve bu bilgiyi insanın menfaati için en doğru şekilde kullansa, bu bile başlı başına bir mucizedir ![]() ![]() ![]() ![]() Bellek hücreleri, insan sağlığını korumak için yaratılmış özel hücrelerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak bellek hücrelerinin ömürleri diğer hücrelerden çok daha uzundur ![]() ![]() Fakat yine de bu hücreler ölümsüz değildirler ve uzun bir süre sonunda da olsa, neticede ölürler ![]() ![]() ![]() Peki bir hücre, bu bilgiyi miras bırakması gerektiğini nasıl bilebilir? Elbette bu sorunun cevabı hücrenin sahip olduğu şuur değil, onu Yaratan tarafından kendisine verilen yetenektir ![]() B HÜCRELERİ DÜŞMANI NASIL TANIR? Artık tamamiyle savaşa hazır olan B hücreleri, vücudu savunmaya başlamadan önce, vücudun kendi hücreleriyle düşmanlarını birbirinden ayırt etmeyi de öğrenecektir ![]() Bunun için fazla bir çaba harcamalarına da gerek yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() B HÜCRELERİNİN GÖREVİ NEDİR? Önceki bölümlerde, lenfositlerin içlerine düşmanla savaşabilecek zehirin monte edildiği belirtilmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin, bir insandan hiç tanımadığı, bilmediği bir maddeyi taşıması istense ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak B hücreleri kendilerine Allah tarafından verilmiş bir sistem sayesinde her seferinde düşman hücreyi bulurlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Antikorlar" adlı bölümde de çok detaylı olarak anlatıldığı gibi antikorların yapılabilmesi için B hücreleri, insan vücudundaki genleri kullanırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'ın dışında göklerde ve yerde başka hiçbir varlığın gücü, trilyonlarca hücrenin yalnızca bir tek özelliğini dahi düzenlemeye yetmez ![]() ![]() Cesur Savaşçılar:T Hücreleri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() T HÜCRESİ OLMA YOLU T hücreleri, B hücrelerine kıyasla çok daha karmaşık bir yoldan geçerek görevlerine başlayabilecek hale gelirler ![]() ![]() ![]() İlk elemede hücrenin, düşmanı tanıyıp tanıyamadığı kontrol edilir ![]() ![]() Sonuçta düşmanı tanıyabilen hücreler hayatta kalabilirler, diğerleri için ise taviz yoktur, yaşamlarına hemen son verilir ![]() Ancak düşmanı çok iyi tanıyabilmek, T hücrelerinin hayatta kalabilmesi için tek başına yeterli değildir ![]() ![]() ![]() MHC (MAJOR HISTOCOMPATIBILITY COMPLEX) MOLEKÜLÜ NEDİR? MHC, T hücrelerinin düşmanı tanıyabilmeleri için özel olarak yaratılmış bir moleküldür ![]() ![]() MHC molekülleri sayesinde virüs parçaları, kanser hücresi molekülleri, hatta bir bakterinin iç bölümüne ait parçalar bile tanınabilir ![]() T hücrelerinin MHC molekülleri kullanmalarının çok önemli bir sebebi vardır ![]() ![]() Ancak MHC molekülleri bile T hücrelerinin görevlerini yapabilmeleri için yeterli değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi savunma sisteminin savaşa başlayabilmesi için bile üstün bir alt sisteme ihtiyacı vardır ![]() ![]() ![]() Kusursuz olarak Allah tarafından yaratılan bu sistemin her kademesinde bir akıl görülür ![]() ![]() ![]() ![]() T HÜCRESİNİN HAYATTA KALMA SAVAŞI T hücreleri için sınav henüz bitmemiştir ![]() ![]() Hücrelerin programlı bir şekilde ölmelerine, yaşamaya devam etmelerine ya da büyüyüp farklılaşmalarına neden olan sinyaller hakkında çok az bilgi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hücreler büyümeyi ne zaman durduracaklarını nereden biliyorlar? Oluşumuna katkıda bulundukları organların tam büyüklüğe eriştiğini onlara söyleyen ne? ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten de hücreler arası sinyalleşmenin sırrı kesin olarak çözülebilmiş değildir ![]() Ana hücreden beklenen, bölünmesi ve aynı özellikte iki yeni hücrenin ortaya çıkmasıdır ![]() ![]() ![]() Bir hücre niçin kendi kendini farklılaştırarak bambaşka bir hücre olmayı seçer? Bu, bilimin henüz cevaplayamadığı bir sorudur ![]() ![]() ![]() ![]() Tüm bu soruların cevabını ancak, Allah'ın varlığının şuurunda olanlar tam olarak idrak edebilirler ![]() T HÜCRESİNİN ÇEŞİTLERİ : T hücreleri kendi aralarında üçe ayrılırlar ![]() ![]() ![]() Yardımcı T Hücreleri Bu hücreler, sistemin adeta yöneticileridirler ![]() ![]() ![]() ![]() Yardımcı T hücreleri diğer hücreleri uyarmak için lenfokin isimli bir molekül salgılar ![]() ![]() ![]() ![]() Bir T hücresi (yanda), ince lifli sinir hücresinden (sol üstte) veya makrofajlardan (sağ üstte) ölüm emri alabilir ![]() Yardımcı T hücresinin diğer bir hücreyi harekete geçirecek özellikte molekül üretmesi çok önemli bir ayrıntıdır ![]() Öncelikle bu molekülün üretilmesi, belirli bir savaş stratejisinin ürünüdür ![]() ![]() Strateji geliştirebilmek bile tek başına yeterli olmayacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sağdaki resimde ise T hücresinin, eğer onun antijen reseptörü gösterilen antijene uyarsa, CD4 molekülü antijen kompleksine yapışırsa ve eğer diğer belirli moleküller (sağda) birbirine bağlanırsa aktif halegeleceği anlatılıyor ![]() Yalnızca bu molekülün üretiminde yapılacak bir hata, savunma sisteminin tam olarak felç olması anlamına gelir ![]() ![]() Bu molekülün varlığı bile, evrim teorisinin ne kadar gerçek dışı bir iddia olduğunu tek başına ortaya koyar ![]() ![]() ![]() Katil T Hücreleri Katil T hücreleri savunma sisteminin en etkili elemanlarındandır ![]() ![]() ![]() ![]() Katil T hücrelerinin hastalıklı hücreleri nasıl öldürdüğü incelendiğinde, büyük bir akıl ve yaratılış sanatı görülür ![]() Katil T hücreleri öncelikle içinde düşman saklanan hücrelerle normal hücreleri birbirlerinden ayırmak zorundadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Katil T hücresi bu kimyasal silahı, küçük tanecikler (granüller) içinde depo eder ![]() ![]() ![]() ![]() Bu mikro kesecikler, içlerinde bulundukları hücreye bir düşman yaklaştığında hemen -düşmanın geldiği yönde- hücrenin kenarına doğru ilerlerler ![]() ![]() Doğal Öldürücü Hücreler: "NK" (Naturel Killers) Kemik iliğinde üretilen bu lenfositler, kemik iliğinin dışında, dalakta, lenf bezlerinde ve timüste bulunurlar ![]() ![]() Zaman zaman işgalci virüsler çok sinsi yollar izlerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Solda, T hücresini (yuvarlak olan) sarmış kanser hücresi (stoplazması çıkmış ve lifi yayılmış halde) görülüyor ![]() ![]() Burda da kanserli hücreyi (büyük olan) çevreleyen öldürücü T hücreleri (küçük olanlar) görülüyor Bu hücrelerin düşmanı nasıl tanıdıkları, savunma sistemiyle ilgili şimdilik cevapsız kalmış sorulardan biridir ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanoğlu elindeki bütün teknolojiye rağmen bu hücrelerin düşmanı tanımak için kullandıkları sistemin ayrıntılarını çözebilmiş değildir ![]() ![]() ![]() Kan Hücreleri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - EOZİNOFİL: Fagositoz kabiliyetine sahip olan bu kan hücreleri, vücuda giren yabancı hücreleri yutup yok ederler (fagosite ederler) ![]() - BAZOFİL: Kanda pek az, fakat deri, dalak ve bağırsak bağ dokularında daha fazla görülen büyük, kaba ve tek çekirdekli bir kan hücresi ![]() - NÖTROFİLLER: Antibakteriyel özelliğe sahip olan bu kan hücreleri organizmayı yabancı maddelere karşı savunmada görevlidirler ![]() fagositoz özellikleriyle de savunma sistemine katkıda bulunurlar ![]() Antijen Sunan Hücreler: "APC" (Antijen Presenting Cells) Bu hücrelerin görevleri, antijeni (düşmanı) T hücrelerine sunmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Peki hücre böyle bir görevi niçin yapar? Evrim teorisine göre bu hücrenin yalnızca kendi hayatını düşünen bir canlı olması gerekir ![]() ![]() Daha da ilginci APC hücresinin, T hücresinin neye ihtiyacı olduğunu bilmesidir ![]() ![]() ![]() Ancak bu noktada bir kez daha hatırlatmakta fayda var ki; "bilmek", "hesaplamak", "düşünmek", "hizmet etmek" gibi fiillerden bahsettik ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sorunun cevabı son derece açıktır: Görülmektedir ki, APC hücresi de, T hücresi de ve vücuttaki diğer tüm hücreler de birbirlerine uygun olarak, aynı sistem içinde görev alacak şekilde Allah tarafından yaratılmışlardır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiSıcak Savaşa Adım Adım Buraya kadar savunma sisteminin ne olduğunu, bu sistemde yer alan organlarımızı, hücrelerimizi ve düşmanlarımızı tanıdık ![]() ![]() Savunma sistemimizin cesur savaşı, üç önemli bölümden oluşur ![]() 1- Düşmanın tespiti, ilk müdahale ![]() 2- Gerçek ordunun müdahalesi, sıcak savaş ![]() 3- Sakin duruma dönüş ![]() Savunma sistemimizin savaşa başlamadan önce mutlaka düşmanı iyice tanıması gerekir ![]() ![]() ![]() İlk müdahale savunma sisteminin çöpçü hücreleri olan fagositlerden gelir ![]() ![]() ![]() Kimi zaman fagositler düşmanın yayılma hızına yetişemezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2- KUVVETLER ÇOĞALIYOR Bir kere aktif hale geçtikten sonra yardımcı T hücreleri çoğalmaya başlar ![]() ![]() ![]() 3- ENFEKSİYONU YENME Bu sırada, virüslerin bazıları vücut hücrelerin egirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4- SAVAŞ SONRASI Hastalık yenilgiye uğratılınca baskılayıcı Thücreleri tüm saldırı sistemini durdururlar ![]() ![]() Ancak makrofajların çok önemli bir özellikleri daha vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Düşmanı makrofajdan aldıkları istihbarat sayesinde tanıyan yardımcı-T hücrelerinin ilk işi, öldürücü T hücrelerine haber vermek ve onları çoğalmaları için uyarmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Lenf bezlerine ulaşıldığında, taşınan bu bilgi sayesinde, görev sıralarını bekleyen B hücreleri harekete geçirilir ![]() ![]() Harekete geçen B hücreleri bir takım aşamalardan geçerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer virüs hücrenin içine girerse, antikorlar virüsü yakalayamazlar ![]() ![]() Fakat virüs, öldürücü T hücrelerinin bile fark edemeyeceği şekilde kamufle oluyorsa, bu sefer devreye kısaca NK olarak adlandırılan "doğal katil hücreler" (naturel killer cells) girerler ![]() ![]() Zafer kazanıldıktan sonra baskılayıcı T hücreleri savaşı durdururlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1- İstila eden bir organizmayı içine alan ve yardımcı T hücresiyle birleşen bir makrofaj ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Harekete geçmiş yardımcı T hücresi, diğer yardımcı T hücresinin ve öldürücü T hücresinin gelişmesi ve bölünmesini sağlayan İnterleukin 2 (IL-2)'yi üretir ![]() 3- B hücrelerinin sayıları artınca yardımcı T hücreleri başka bir madde (BCDF)üretir ![]() ![]() 4- Yardımcı T hücreleri aynı madde ile öldürücü T hücrelerini de harekete geçirir ![]() ![]() İnsana sadece bu sinyalleşmeyi idare etme görevi bile verilmiş olsa yaşam, kuşkusuz insanlar için oldukça zor olurdu ![]() Bu savaşın kahramanları askeri eğitimden geçmemiştir ![]() Bu savaşın kahramanları akıl sahibi insanlar değildir ![]() Bu savaşın kahramanları, milyonlarcası biraraya geldiğinde bir noktanın içini doldurmayacak kadar küçük olan hücreciklerdir ![]() Üstelik insanları hayrete düşüren bu ordu, sadece savaşmakla kalmaz ![]() ![]() Eğer Vücut İçindeki Savaş İnsanların Kontrolünde Olsaydı ![]() ![]() ![]() İnsanlar, vücutlarına mikropların ya da virüslerin girdiğinin, ilk anda farkına varmazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi savunma sisteminin elemanlarının kontrollerinin tümüyle insanın iradesine bırakıldığını, savaşın gidiş seyrini insanın kendisinin belirlemesi gerektiğini varsayalım ![]() Diyelim ki ilk anda rahatsızlık teşhis edilebildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanda milyonlarca sayıdaki lenfosit bedene zarar veren organizmaları öldürmede görev alır ![]() ![]() ![]() ![]() Bir şekilde müdahalenin zamanında yapılabildiğini, antijenlerin cinsinin ve yerinin tam olarak tespit edilebildiğini varsayalım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Makrofajların da zaman kaybetmeden, düşmandan parça koparıp bununla yardımcı T hücrelerini uyarmalarının ayarlanması şarttır ![]() ![]() ![]() ![]() İşte, insandan sadece savunma sistemini kontrol etmesi istense, yapılması gerekenler bu denli zor ve karmaşıktır ![]() ![]() ![]() Peki ya insandan bu hücreleri oluşturması, onların düşmanı tanımalarını, uygun antikor üretmelerini sağlaması ve yapacakları tüm işlemleri kendilerine öğretip organize etmesi istense ![]() ![]() ![]() ![]() Oysa Allah insandan bu yükü almış, tüm sistemi kendi kendine yetecek şekilde, hiçbir aksaklığa da uğramayacak bir yeterlilikte yaratmıştır ![]() ![]() TOLERANS Savunma sisteminin, dost ve düşman hücreleri, reseptörleri sayesinde tanıdığını önceki sayfalarda inceledik ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak normal şartlarda, sağlıklı bir insan vücudunda bu gerçekleşmez ![]() ![]() ![]() Bu çok önemli bir mucizedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savunma sisteminin elemanları dostu düşmandan ayırmadığı zaman kendi kendi dokularına zarar verebilir ![]() ![]() Araştırmacılar, vücudun kendi dokularına tolerans göstermeyi nasıl öğrendiği konusu üzerinde uzun yıllar çalışmışlardır ![]() ![]() ![]() Peki hücreler bu kadar farklı yapıyı tanıyabilecek bir sisteme nasıl sahip olmuşlardır? Evrim teorisinin iddia ettiği gibi bilinçsiz tesadüfler sonucunda mı? Ancak bu noktada çok önemli bir gerçeğe dikkat çekelim: Yeryüzünde posta sisteminin çalışmaya başlamasından bu yana postalanan bütün mektupların tesadüfen doğru adrese gitme olasılığı ne kadarsa, söz konusu hücrelerin tesadüfen doğru seçimi yapma olasıkları da o kadardır ![]() ![]() Nasıl ki mektupların üzerinde gidecekleri yere kolay ulaşmalarını sağlayan adresler varsa ve bu işlemler için postahane gibi bir sistem kurulmuşsa, lenfositlerin de doğru seçimi yapmaları için kendilerine özgü, çok ayrıntılı tasarlanmış sistemleri vardır ![]() Timüs bezi ya da kemik iliği içinde gelişen bir savunma hücresi, vücudun kendi ürünlerine tepki gösterirse öldürülür ya da etkisiz hale getirilir ![]() ![]() ![]() Eğer bir T hücresi, vücut hücresi ile karşı karşıya kalırsa, saldırmaz ve kendini etkisiz hale getirir ![]() ![]() Vücutta 1 trilyon lenfosit olduğu düşünülürse, bu hücrelerin her birinin yalnızca düşman hücreleri hedef alıp, dost hücrelere saldırmamalarının ne kadar büyük bir disiplin gerektirdiği daha iyi anlaşılır ![]() Korunmuş Bariyer Anne rahmindeki embriyo, aslında vücut için yabancı bir maddedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peki bu nasıl gerçekleşmektedir? Embriyoyu çevreleyen özel bir bariyer, sadece kandaki besin maddelerini içine alacak şekilde yaratılmıştır ![]() ![]() Aksi takdirde antikorlar, bir yabancı olarak algıladıkları embriyoya saldırır ve onu yok ederlerdi ![]() ![]() Ne mutasyon, ne doğal seleksiyon, ne de bir başka sözde evrimsel mekanizma böylesine mükemmel bir yaratılışı, evrim masalı içinde bir yere yerleştiremez ![]() ![]() Elbette ki söz konusu hücrelerin de yanıldığı, görevlerini tam yapamadığı zamanlar vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiSistemin Düşmanları En basit tanımıyla kontrolsüz hücre çoğalması olarak tarif edilebilecek kanser, hangi türde olursa olsun başlangıçta normal, sağlıklı bir hücreden doğar ve en azından gelişmesinin başlarında bu normal hücrenin temel özelliklerini taşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tür bir bozukluk ortaya çıktığında hücre kendi çoğalmasını ve dolayısıyla dokuların büyümesini kontrol edemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Normal hücreler ancak komşu hücrelerden emir aldıkları takdirde çoğalırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ortaya çıkan tablo gerçekten kaygı vericidir ![]() ![]() ![]() Vücudumuzu bir ülkeye, savunma sistemimizi de bu ülkenin çok yetenekli, kuvvetli, tam donanımlı ordusuna benzetirsek, kanser hücrelerini de ülkedeki isyancılara benzetebiliriz ![]() ![]() ![]() Gerçekten de savunma sisteminin ön cephe savunucuları olan makrofajlar, saldırganla karşılaştıklarında hemen onu çevrelerler ve özel olarak ürettikleri bir tür proteinle kanser hücrelerini yok ederler ![]() ![]() ![]() ![]() Her insan hücresinde bulunan, kanseri önleyici düzenlemelerden biri de, hücrenin intihar sistemidir (apoptosis) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hücre gerekli durumlarda tam bir disiplin sergileyerek yaşamına son verir ![]() Kanserin hayati tehdit oluşturacak yapıya gelmesi, hastalıklı hücrelerin bu intihar sisteminden kaçıp kurtulmayı başardıkları zamandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acaba kanser hücrelerini bu denli başarılı kılan sebep sadece, komşu hücrelerden emir almadan, kontrolsüz bir şekilde kendi başlarına çoğalabilmeleri midir? Bu başarının ardında başka nedenler de vardır: Hücreler, yüzeylerinde nerede bulunmaları gerektiğini gösteren bir tür adres sistemi taşırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanser hücresinin maharetleri yalnızca bunlar değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Savunma ordumuzun aşama aşama, düşmana karşı bir takım barikatlar kurması normal karşılanabilecek bir durum mudur? Ordu diye bahsettiğimiz bu yapı, ancak elektron mikroskobuyla görülebilen hücrelerden oluşmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tüm bu zor görev, çok iyi eğitim görmüş olan bir trilyonluk insan topluluğuna emanet edilmiş olsaydı acaba ne olurdu? Başarı grafiği bu kadar yüksek olur muydu? Komutanlar, bütün bu kalabalığa, -uygulanan katı disiplin kurallarına ve yaptırımlara rağmen- söz geçirebilirler miydi? Buradaki insanların sadece birkaçı bile, üretmeleri gereken salgının, yani antikorun formülünü unutsa, tembellik edip yapmasa, tam intihar etmesi gereken yerde vazgeçse ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanser Hücrelerinin Oyunları Unutulmamalıdır ki, kanser hücreleri aslında vücudun kendisine ait hücrelerdir ve insanın kendi moleküler damgasını taşırlar ![]() ![]() ![]() Antikorlar, bilindiği gibi düşman hücrelerin faaliyetlerini durduran proteinlerdir ![]() ![]() ![]() Kanser hücresinin üzerine bağlanan antikorlar, kanser hücresiyle bir anlamda işbirliği yaparlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Antikorların düşmanla yaptığı işbirliği daha geniş boyutlara da ulaşabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun dışında kanser hücreleri bazen "tuzak antijenler" yayarak, kendilerini savunma sisteminin saldırılarından koruma yoluna giderler ![]() ![]() ![]() ![]() Tüm bu karmaşa esnasında gerçek ve tehlikeli kanser hücreleri de rahatsız edilmeden, keşfedilmeden düşmanının elinden kurtulmayı başarmış olurlar ![]() Akıllı Bir Düşman: AIDS İlk bölümlerde virüslerden bahsedilmiş ve yaşamımızda ne kadar önmeli bir rol oynadıklarına değinilmişti ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın savunma sistemini çökerterek, her türlü hastalığa yakalanmasına, tüm bedeninde tamir edilemez hasarlar oluşmasına ve sonuç olarak ölmesine neden olan HIV, araştırmacıları uzun zaman oyalamış, sonra da ümitsizliğe kaptırmıştır ![]() ![]() Daha fazla şey öğrendikçe, her şeyden daha az emin oluyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aradan geçen seneler bu durumu değiştirmek yerine, daha da pekiştirmiştir ![]() ![]() ![]() HIV hakkında bilinen en önemli şeylerden biri, bu virüsün tüm vücut hücrelerine değil ancak bazılarına girdiğidir ![]() ![]() ![]() ![]() Savunma sistemin can damarı olan T hücreleri ele geçirilince geriye beyin takımı gitmiş, düşmanı tanıyamayan bir ordu kalır ![]() ![]() ![]() ![]() AIDS'e yol açan HIV virüsünün parçacıkları (mavi renkte) hastalık oluşturmak üzere diğer bir hücreye hareket etmeden önce, hastalık savunma hücresinde çoğalır ![]() ![]() ![]() Dahası vücudun ürettiği antikorlar da AIDS virüsüne bir zarar vermezler ![]() ![]() Cevaplanamayan sorulardan biri de budur: HIV, odaklanması gereken en iyi hedefi nasıl bilebilir? Çünkü vücuda girdiğinde savunma sisteminin beyninin T hücreleri olduğunu anlayana kadar, zaten mevcut sistem tarafından yok edilecektir ![]() Bu, virüsün şaşırtıcı marifetlerinin sadece ilk basamağıdır ![]() İkinci basamakta, hedef olarak belirlediği hücrelere bağlanması gerekecektir ![]() ![]() ![]() Üçüncü basamakta HIV virüsü kendisine hayat verecek mucizevi bir dizi işlemden geçer ![]() ![]() AIDS virüsü (turuncu olan) hücre zarını delerek T hücresine giriyor ![]() HIV yalnızca bir retrovirüstür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu da dördüncü basamaktır: Bir şekilde o ve diğerleri (hücre çoğalırken, kendisini de çoğalttığından, artık birçok HIV virüsü oluşmuştur) bulundukları hücreden çıkıp, sayılarını arttırmak için yeni hücreler istila etmek isterler ![]() ![]() ![]() ![]() Buraya kadar yüksek bir başarı grafiği ile gelen HIV, artık bedeni ele geçirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NEDEN ÇÖZÜM BULUNAMADI? HIV vücuda girdikten sonra günde on milyar kadar virüs üretmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca HIV'in yetenekleri bu kadarla da sınırlı kalmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada tehlikeyi sezmiş bir virüsün, kendini yenilemesi gerçekten hayret uyandırıcıdır ![]() ![]() HIV'in akıl almaz taktikleri yalnızca bunlar değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiSavunma Sistemi Evrimle Oluşamaz Savunma sistemi, bilim adamlarının deyimiyle "indirgenemez bir karmaşıklık"a sahiptir ![]() ![]() ![]() - Faks makinası, - Telefon hattı, - Kablo, - Kağıt ![]() Bunlardan biri bile eksik olsa faks gönderemezsiniz ![]() ![]() ![]() Aynı şekilde savunma sisteminin bütün kısımları görevini eksiksizce yerine getirse bile, küçük bir bölümünün görevini yapamaması, vücudun savaşı kaybetmesine neden olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peki evrimciler böylesine hayati ve kompleks bir sistemin oluşumunu nasıl açıklamaktadırlar? Aslında bu konuda hiçbir açıklama getiremezler ![]() ![]() ![]() Oysa öncelikle belirtmek gerekir ki, böylesine kompleks bir sistemin, evrim teorisinin iddia ettiği gibi kademe kademe, küçük rastlantıların birbirine eklenmesiyle oluşmuş olması mümkün değildir ![]() ![]() ![]() İkinci olarak evrimcilerin "doğal seleksiyon" iddiası üzerinde durmak gerekir ![]() ![]() Ancak böyle bir mekanizmanın, kompleks sistemleri izah etmekte son derece yetersiz kaldığı konusunda bilim adamları da hemfikirdir ![]() ![]() Eksiltilemez bir biçimde karmaşık olan bir biyolojik sistemin varlığı, Darwin'in evrimine çok güçlü bir tehdit oluşturacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek teorinin kurucusu Darwin, gerekse günümüzün pek çok bilim adamı doğal seleksiyon mekanizmasının evrimleştirici bir gücü olmadığını bizzat kendileri de itiraf etmişlerdir: Charles Darwin: Teorimle ilgili güçlükler ve itirazlar şöyle sınıflanabilir: ![]() ![]() ![]() Jeoloji ve paleoantropoloji profesörü Stephen Jay Gould: Eğer evrimin her biri doğal seleksiyon tarafından desteklenen uzun bir ara aşamalar dizisi içinde ilerlemesi gerekiyorsa, nasıl yoktan böyle ayrıntılı bir şey elde ediyorsunuz? Bir kanadın %2'si ile uçamazsınız ![]() ![]() ![]() Peki böyle bir sistemin oluşumu neo-Darwinizm'in iddia ettiği gibi, "mutasyonlar" ile açıklanabilir mi? Acaba peşpeşe oluşan mutasyonlar sonucunda böylesine mükemmel bir sistem meydana gelmiş olabilir mi? Bilindiği gibi mutasyonlar, canlıların genetik şifrelerinde, çeşitli dış etkenler sonucu meydana gelen bozulma ve tahribatlardır ![]() ![]() ![]() California Üniversitesi'nden evrimci genetikçi John Endler: Mutasyonlarla ilgili çok fazla şey biliyor olsak da, evrim gibi o da hala bir "kara kutu" görünümündedir ![]() ![]() Ünlü evrimci Fransız biyolog Pierre P ![]() ![]() Açıkça görülüyor ki, küçücük hücrelerin sahip oldukları olağanüstü özelliklerin, sergiledikleri akıl almaz başarıların tesadüflerle, mutasyonlarla, evrimci safsatalarla açıklanması gerek bilime gerekse akıl ve mantığa bütünüyle aykırıdır ![]() ![]() Canlılarda, evrimle hiçbir biçimde açıklanamayan bu tür binlerce üstün akıl gösterisi karşısında, pek çok bilim adamı, zaten tereddüt içinde savundukları evrime olan güvenlerini günden güne yitirmektedir ![]() ![]() Kendileri de bu gerçeklerin farkında olan araştırmacıların çoğu, evrimci açıklamaların avuntu ve göz boyamadan başka bir şey olmadığının farkındadır ![]() Hayatın kökleri üzerindeki 30 yıllık kimya ve moleküler evrim araştırmaları problemin çözümünden çok, durumun ciddiyetini anlamamıza yol açtı ![]() ![]() Hatta aynı güvensizliği, yaklaşık 150 yıldır süregelen evrim teorisinin kurucusu olan Darwin bile yaşamıştır: Bazen bir konuyu yıllarca inceledikten sonra gayet delice bir doktrine varan, sonra da bu doktrin doğrultusunda hem kendilerini hem de başkalarını inandırmaya çalışan bazı insanları düşünüyorum da kendimin de bu manyaklardan birisi olduğumdan biraz korkuyorum ![]() Açıkça ortadadır ki, evrendeki herşey gibi sistemin bu yönü de yine üstün güç ve akıl sahibi olan Allah'ın kontrolü altındadır ![]() ![]() İnsanların yüzyıllardır tartışarak bir sonuca varamadıkları, mantıklı izahını yapamadıkları konuların cevabı aslında çok basittir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Savunma Sistemi Mucizesi |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Savunma Sistemi MucizesiOkuduğunuz bu yazıda sizlere içinizdeki ordunun, yani savunma sisteminin pek bilinmeyen yönleri anlatıldı ![]() ![]() ![]() ![]() Savunma hücrelerinin hepsi başlangıçta normal birer hücre iken, çeşitli eğitimlerden geçip, sonucunda bir nevi yeterlilik sınavına tabi tutulurlar ![]() ![]() Karşılıklı konuşmak, anlaşmak, plan yapmak ve bu planlar doğrultusunda mükemmel bir organizasyon ile hareket etmek gibi vasıfların hücrelerden veya organlardan beklenemeyeceği açıktır ![]() ![]() ![]() Burada kesin olarak kabul edilmesi gereken tek bir gerçek vardır ki o da, tüm hücrelerin doğadaki küçük, büyük istisnasız herşey gibi sonsuz bir güç, bilgi ve akıl sahibi olan Allah tarafından özel olarak yaratıldıklarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaten tüm açıklığıyla ortada olan bu gerçek, bu yazıda bir kez daha gözler önüne serildi ![]() Gördük ki, anne karnındaki bebek bile, savunma sistemindeki eksiklikleri annesinden aldığı antikorlarla tamamlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vücudumuzda her an işleyen sayısız mucizevi sistemlerin biri ya da birkaçı hakkında bilgi sahibi olduğu halde bir Yaratıcı tarafından yaratıldığını inkar eden ve herşeyin rastlantılar sonucu ortaya çıktığını iddia eden bir kimse, aslında yaklaşık 1400 yıl önce Kuran'da tanımlanmış bir kategoriye mensup olduğunun farkında değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hatta bu durumdan kendilerinin de haberdar olduğunu Allah birçok ayetinde belirtmiştir: Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalblerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır ![]() ![]() ![]() İnkar edenlerin bir kesimi de kastedilen gerçeği tüm çıplaklığıyla görür ancak, kasıtlı olarak bunu gizlemeye çalışır ![]() ![]() ![]() Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler ![]() ![]() ![]() Allah'ı inkar etme uğruna evrim gibi bir yalanı ayakta tutmaya çalışanların ortaya attıkları teoriler bilimsel ve mantıklı olmaktan uzaktır ![]() ![]() İçine düştükleri durumun bilincine varmaya başlayan bir kısım bilim adamı ise, bu tarz izahların kendilerini küçük düşürdüğünü fark ederek yavaş yavaş evrimci çevrelerden uzaklaşmaya başlamışlardır ![]() Bir kısmı ise, teorinin doğruluğunu kabul ettikleri için değil, fakat ortada -Allah'ın varlığını inkar etmelerine zemin hazırlayacak- başka bir teori olmadığı için buna inandıklarını söylemektedirler ![]() ![]() ![]() Oysa herhangi bir teorinin peşinden gitmek gibi bir zorunluluk yoktur ![]() ![]() Bu yazıda üzerinde sıkça durulduğu gibi, evrim teorisinin iddialarını ispatlayan hiçbir deney, gözlem ya da somut bulgu yoktur ![]() ![]() ![]() Bugün tüm bilim dallarında yapılan çalışmalar, yerde ve gökte var olan canlı cansız tüm varlıkların ancak sonsuz akla, bilgiye ve kudrete sahip üstün ve güçlü bir Yaratıcı tarafından var edildiklerini göstermiştir ![]() ![]() Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır ![]() Bu ayette anlatılanların kavrayabilen akıl sahibi insanlara düşen ise, hücrelerden dev galaksilere kadar tüm kainatta görülen apaçık "yaratılış gerçeği"ni Kuran'da bildirilen şu sözlerle sürekli hatırlatmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() popilerbilgi |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|