Takvim...

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Takvim...





Zaman bölümleme sistemi Yılın günlerini gösteren cetvel


Geçen zamanı ölçmek için, hareketleri düzenli olan ve kolaylıkla gözlemlenebilen iki yıldızdan yararlanılır: bunlardan biri Ay, öteki Güneş’tir Ay’ın 29,5 günde bir tekrarlanan ve l yılda 12 evreden oluşan bir hareketi vardır Güneş ise, mevsimlere göre değişen bir yüksekliğe ulaşır ve hareketini 365 gün 6 saatte tamamlar Bu nedenle de ay ve güneş takvimleri yapılmıştır


Ay takviminde, Ay’ın evrelerini izleyen 29 ve 30 günlük almaşık 12 ay vardır; bu 12 ay, 354 günlük bir ay yılı oluşturur Ancak bu yıl mevsimlerin ritmine uymaz (11 gün kısa) Güneş takviminde ise yıl, tersine, mevsimlerin ritmini izler, ancak aylar (30 ya da 31 günlük), Ay’ın evrelerine denk düşmez (l gün fazla)



JÜLYEN TAKVİMİ


MÖ 46′da Julius Sezar, astronomları, Güneş’in hareketine tam anlamıyla uyabilen bir takvim yapmakla görevlendirdi Güneş yılı işte o zaman 365 gün 6 saat olarak hesaplandı «Jülyen» adı verilen bu takvim bu nedenle 365 günden, 4 yılda bir de 366 günden (artık yıl) oluşur


Ancak bu takvim tam anlamıyla kusursuz bir takvim değildir Yer, Güneş çevresindeki dolanımını 365 gün 5 saat 48 dakika ve 46 saniyede tamamlar Şu halde Jülyen takvimi 11 dakika 14 saniye kadar uzundur Bu fark ilk bakışta önemsiz gibi görünürse de her yıl tekrarlanınca 100 yılda 18 saatlik, 400 yılda da 3 günlük bir farka yol açar

GREGORYEN TAKVİMİ (TAKVİMİ GARBİ)

XVI yy da, aradaki bu fark 10 güne ulaşmıştı (ilkbahar 21 yerine 11 martta başlıyordu) İşte bu nedenle papa Gregorius XIII, bu hatayı düzeltmek için 4 ekim 1582′den sonraki günün 15 ekim 1582 olmasına karar verdi Ayrıca bu farkın yeniden oluşmasını önlemek için artık yılların dört yılda bir tekrarlanmasına karar verildi Artık yıllar 00 ile biten yıllar dışındakilerdi Böyle yıllar da 400′e bölünebilirlerse artık olabilirdi Sözgelimi 1600 artık yıldı, 2000 de artık yıl olacaktır; ancak, 1700, 1800, 1900 yıllar artık sayılmadı 400 yıldaki 3 günlük hata da böylece giderilmiş oldu «Gregoryen» diye bilinen bu takvim bugün bütün dünyada kullanılmaktadır


Yılın on iki ayı ve bu ayların gün sayısı şöyledir: ocak (31), şubat (28 veya 29), mart (31), nisan (30), mayıs (31), haziran (30), temmuz (31), ağustos (31), eylül (30), ekim (31), kasım (30), aralık (31) Yıl, her biri kavuşum ayının dörtte birine denk 52 haftaya bölünmüştür


DİĞER TAKVİMLER


Birçok toplum resmî olarak Gregoryen takvimini kullanıyorsa da, dinî tarihler için daha eski ve geleneksel bir takvimden yararlanılır Sözgelimi Müslümanların bir ay takvimi vardır; şu halde Müslüman takvimi yılı, Hıristiyan takviminin yılından 11 gün eksiktir Müslüman takviminin birinci yılının ilk günü 16 temmuz 622′ye tekabül eder O tarihte Hz Muhammet Mekke’den Medine’ye Hicret etmiştir Museviler ise, MS IV yyda, ayları (30 ve 29 günlük) Ay’ın hareketine göre hesaplanmış bir takvimi kullanmağa başladılar 12 ay 354 gün tuttuğu için bu takvime zaman zaman bir 13′üncü ay eklenir


TÜRKLERİN KULLANDIKLARI TAKVİMLER:


1)- 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ: Türklerin kullandığı en eski takvimdir Güneş yılını esas alır Bu takvimde her yıl bir hayvan adıyla anılıyordu


2)- CELALİ TAKVİM: Büyük Selçuklular zamanında Melikşah tarafından hazırlatılan bu takvim güneş yılına göre hazırlanmıştı


3)- HİCRİ(HİCRET) TAKVİMİ: Ay yılını esas alır Başlangıç olarak Hz Muhammed’in Mekkeden Medine’ye hicret ettiği 622 yılını alır Bugün Ramazan, mevlidler gibi dini günlerde bu takvimi kullanmaktayız


4)- RUMİ TAKVİM: Osmanlı devletinde resmi ve mali işlerde kullanılmak üzere 19 yüzyıl başlarından itibaren yürürlüğe giren takvimdir Güneş Yılını esas alır


5)- MİLADİ(MİLAT) TAKVİMİ: 1926′ dan itibaren kullandığımız takvimdir Güneş yılını esas alır Temeli Mısırlılar’a dayanır İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batıta aktarılmıştır Romalılar Sezar zamanında JULYEN takvimi olarak düzenlemiş ve kullanmışlardır Yeniçağda Papa XIIGregor tarafından yeniden yapılan düzenlemelerle GREGORYAN TAKVİMİ olarak anılmıştır Günümüzde ise Milat takvimi denilmektedir Milat takvimi Hz İsa’nın doğuşunu(sıfır) kronolojinin başlangıcı olarak kabul eder


HİCRİ TAKVİMLE MİLADİ TAKVİM ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?


1)- Hicri Takvim AY yılını, Miladi Takvim GÜNEŞ yılını esas alır Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır

2)- Başlangıç tarihleri farklıdır Hicri Takvimde başlangıç tarihi Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarih olan 622 yılıdır Miladi Takvimde ise başlangıç Hz İsa’nın doğum tarihi 0 yılıdır


TÜRK TAKVİMİ = ONİKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ VE YILIN BAŞLANGICI


İnsanın yaşadığı ömrünü daha sıhhatli değerlendirmesi, zamandan en iyi şekilde yararlanması ve bilmesi demek olan “zaman hesabı”= takvim, öncelikle insan’ın kendisi için gereklidir İnsan,yani beşer ise, , geçmiş bin yıllarda ortalama 60 sene ömürlü sayılıyordu Eski Türk zaman hesaplamalarında doğrudan tabiat ve insan iki önemli unsurdur

Türk takviminin ilk özelliği, orta kuşak coğrafyasının imkân verdiği zamanlamaya sahip olmasıdır Bu güneşin hareketlerine bağlı olarak kolaylıkla belirlenebilir Nasıl güneş gören evlerimizde, odalarımıza güneşin hangi aylarda girdiğini, hangi aylarda girmediğini biliyorsak, bunu aylara göre değil, ama güneşin durumuna göre hesaplamak mümkündür Böylece tabiata bağlı olarak, kolaylıkla düzenlenebilecek güneş saatleriyle, iki zaman kesinlikle bilinebilir Bunlar güneşin en aşağıda olduğu, günümüz takvimindeki isim ve zamanıyla 21 Aralık ve en tepede olduğu 21 Hazirandır Bunlardan birisi, güneşin uç noktaya gelişi kolaylıkla bilinir ki aynı yere ikinci gelişine kadar geçen zamana yıl=sene denmiştir Yıl, böylece öncelikle ikiye ayrılabilir

Bu iki zaman, senenin ikiye ayrılabileceğini açıkça gösterir Fakat kuzey yarımküresinin iklim şartları, meselâ Osmanlılarda senenin ikiye ayrılmasını , biraz daha gerideki zamana göre yapmıştır: 7 Kasım’da başlayan: Kasım Günleri; 6 Mayıs’ta başlayan Hızır günleri Hemen belirtelim ki bu iki tarih de, zamanın kolaylıkla ölçülebilecek birer ayrı belirgin noktasıdır

Senenin içinde, iki uç noktanın dışındakinde , gece ile gündüzün eşit olduğu zaman vardır 21 Mart ve 22 Eylül Bu iki zaman da, gece ile gündüz eşittir Böylece, yılı dört bölüme ayırabiliriz Nitekim Türk takviminin esası da yılın dörde bölünmesidir: Bunlar sırasıyla, Kış, Yaz, Yay ve Güz’dür Batı Türklüğünde “yay” kaybolup, yerini yaz doldurmuş, yazın bıraktığı yere ise Farsça bahar girmiştir Ancak öteki Türk âleminde bugün de binlerce yıllık mevsim adları yaşamaktadır

Gökyüzündeki “ay”ın belirli zamanlarda aynı şekli almasıyla “ay” dediğimiz zaman birimi ortaya çıkmıştır Türk insanı, her iki kavramı aynı kelime ile ifade ederek, kavramın kökenini de göstermiştir Genellikle bir yılda ay oniki (=12) defa şekil değiştirmekte olduğundan, yıl oniki ay kabul edilmektedir

Böylece onikili bir ayrıma da gelmiş olmaktayız

Ancak, uzun zaman dilimleri söz konusu olduğunda, yıl içinde 12 den daha çok, ama tam olmayan bir zaman dilimi olabiliyordu O zaman, gökyüzündeki ayın zaman hesaplamasında, insanlara hem önemli bir kolaylık sağladığı görülmekte, fakat aynı zamanda iki-üç sene içinde bunun değiştiği, kimi zaman 13’e çıktığı da dikkati çekmektedir Kısaca aylar esas alınınca, sene kabaca hesaplansa bile, meselâ 5 veya 10 sene söz konusu olduğunda, aylar hiç de sıhhatli görünmemektedir

O zaman Türk insanı, daha küçük zaman bölünmesinde , esas olarak dört mevsimi bileceğinden, ona dayalı bir zaman ölçümü hesaplaması daha kolay göründü Burada da hem ikili, hem de üçlü ayırım söz konusu oldu


a Her mevsimi ikiye bölen bir ayırım Burada ortalama doksan gün kabul edilen bir mevsim, 45 günlük iki birime ayrılıyordu 21 Aralık sonrasındaki 45 gün, 5 Şubat’a geliyordu Aynı şekilde 21 Mart sonrasindaki 6 Mayıs, 21 Haziran sonrası 6 Ağustos ve 22 Eylül sonrası da 7 Kasım idi Buradaki zaman belirlenmesi, senenin ikiye ayrılmasında Kasım ve Hızır günler-i olarak ayırımda kullanılmıştır

Rahmetli babam Asım Baykara bunu bana naklettiği gibi (Bkz, Yatağan, Tokyo 1984, s 150), rahmetli Ali Rıza Yalgın, buna “Çoban takvimi” demektedir


b Her mevsimi üçe bölen ayırım: Buna göre aylar, mevsimlere göre adlanır: kışın ön, orta ve geriki ayı gibi Temür’in Karsakpay kitabesi böylesine bir takvimle yazılmış idi

Mevsimler üçe ayrılınca, ortaya çıkan ayların sayısı da 12 olmaktadır Böylece bu türden aylar ile gökyüzü aylarının sayısı bir kabul edilmiştir

Bu türden ay hesabı, Türk takviminin temeli olmalıdır S Attakurav’dan öğrendiğimize göre( Kırgcz Etnografyası, Bişkek 1997, s 159), Kırgız halk takvimindeki aylar da genellikle her ayın 21 veya 22 sinde başlar ve şöyledir:

Günümüzde genellikle aylar, biraz kaymış ve aylar günümüzdeki gibi modern miladî takvime uymuştur Bu sebepledir ki daha yüzyılın haşlarında, Kırgız ayları ve onların karşılıkları şöyle gösteriliyordu:

Burada Kazakistan’da kullanılan aylar ile Altaylarda yaşayan Kazaklar arasında var olan takvimdeki ay adlarının biraz kaymış olduğunu söylemekle yetineceğiz 1ki ayı bulan bu kayma, Türk takviminin özelliklerinin yeniden ele almanın gerekli olduğunun bir kanıtıdır

III Türk tarihinde, ayların adlarında, hem sıralama hem de mevsimlik bölünüş kullanılmıştır Meselâ Göktürklerde, XIX yy sonlarında Uygur Türklerinin kullandığı, sıralama esaslı isimler kullanılmıştır Buna karşılık dört mevsime bağlı adlandırma da etkin olmuştur Kaşgarlı, Nevruz’dan itibaren Ayların sıralandığı belirtmekte, fakat bu tür ay adlarını vermemektedir Bununla birlikte hem Temür, hem de Osmanlılarda bu türlü tarihlendirme vardır

Temür, XIV yy sonlarında kazdırdığı Karsakpay yazıtında böyle bir tarihlendirme kullanmıştır

Dr Rıza Nur’un naklettiği (Türk Tarihi, XII, İstanbul 1926, s426427)Anadolu sahasında yazılan XV yy sonlarıma ait bir eserde, böylesine adlandırmanın tam olarak esası bulunmaktadır Bunda Eylül’ün Güzün ilk ayı olduğu belirtilip, sonrakiler de sırasıyla verilmektedir

“Kim ana Süryani Eylül ad kodu

Güzün İlk ayı duyur Türk dili…

Mevsimlere göre ayların adlanması, Türkiye sahasında, özellikle ülkenin doğu kesimlerinde (Tunceli ve Kars yöresinde) XIX ve XX yüzyılda da yaşamıştır

Burada belirteceğimiz en önemli husus ünlü Osmanlı Bilim adamı ve Tarihçisi Kemal Paşa Oğlu’ndaki bir kayıt olup, burada “Orta kış ayının onuncu günü” tarihiyle , hicri tarih de vermekte ve bunlar birbirini tutmaktadır 22 Aralıkta başlayan ilk kış ayını takiben , 21 Ocakta Orta Kış ayı başlamakta olup, bunun onuncu günü ile de 31 Ocak tarihine ulaşırız Nitekim verilen hicrî tarihin çevrilmesi ile 2 Şubat tarihi bulunmaktadır Hicri Tarihlerin gerçek zaman ile 1-2 günlük farkları her zaman görülebilmektedir Bu kayıt, mevsimlere başlı takvim gerçeğinin , Osmanlı âleminde de var olduğunu gösteriyor Böyle Türk takviminin bu gerçeğinin, Osmanlılarda da yaşayarak âdeta, doğudan batıya Türk hayatının bütününde var olduğunu açıkça ortaya koymaktadır

IV Türk hayatında mevsimlere bağlı ve bilinmesi kolay hayatın içinde, yılın başlaması meselesine geliyoruz En sade insan dahi, seneyi, İlkbahar ile başlatır Sert ve ağır mevsim şartları içeren Kış ile ( 21 Aralık’ta) yeni bir yıl başlatılmaz Bunun yerine, tabiatta da yeni bir hayatın başlaması, yani ilkbahar=yaz yeni bir yıl başlaması için daha uygundur

Türk hayatında ve tarihinde, zaman belirlenmesinde yeni yıl, şu halde mevsimlerden yaz=bahar ile olmaktadır

Türk hayatında yıllar, hayvan esaslı olduğundan, şu halde Oniki hayvanlı Türk takvimindeki yeni yıl da yaz=bahar mevsiminin girmesiyle başlar Bu gün ise zaman içinde İran etkisiyle Nevruz diye anılabilecektir

Burada oniki hayvanlı takvimle ilgili bazı tarihî kayıtlarda sene başının hiç de 21 Martta başlamadığını da görüyoruz Bu kayıtlar, konunun şimdiye kadar açıkça ortaya çıkarılamamasının da sebebidir Çünkü hem VIII-IX, hem de XII ve XIII yüzyıla ait bazı kayıtlar yeni yılın Ocak sonu ile Şubat başında başladığını gösteriyordu Asıl önemli olan da kayıtlarda kesin bir zamanın belirlenememesi idi

Günümüzde, oniki hayvanlı takvimi hâlâ kullanan Uzakdoğu ülkelerinden Japonya’da, yeni hayvan yılı 1 Ocakta başladığı halde, Çin’de her yıl, farklı tarihlerde başlatılmaktadır Çünkü Çin takvimi, ay yılı esaslıdır Ancak tabiat hâdiseleriyle, bir başka deyişle güneş yılına uyarlamak açısından üç senede bir yeni düzenleme yapılmaktadır Çinliler yeni yıla, Ocak ikinci yarısı ile Şubat ilk yarısı arasında, yeni gökyüzü ayı ile girmektedirler 1987’de 29 Ocak, 1988’de 17 Şubat, 1989’da 6 Şubat’ta, 1990’da ve 27 Ocak’ta yeni hayvan yılı başlatılmıştır 2001 yılan yılı ile Çin’de 24 Ocak’ta başladı İşte , Türklerin güneyindeki bu büyük devletin zaman hesabı, bir kısım Türkleri de etkilemiş, artık belki de kocakarı usûlü dedikleri geleneksel başlatma yerine, meseâ Cami üt-Tevarih müellifleri, Çin’in başlattığı zamanı esas alan takvimi kullanmışlardır Oysa Çin etkisinden uzak Türklerin hayvan yıllarını, yaz=bahar ile başlattıkları da apayrı bir büyük gerçektir İşte bu durum Türk tarihindeki farklı takvim kullanılışı sebebiyle de yıl başıyla ilgili tarih karışıklığım açıklamaktadır

Oysa Türk halkı, kayıtlara hemen hiç geçmese de yıl başı olarak şimdiki Mart ayını kutlamakta idi XIX yy başlarında bir İngiliz seyyahı, o zaman Türk idaresinde olan Atina’da, Türklerin Mart ayında, yeni yılın gelişini kutlamakta olduğunu yazmıştır Bu küçük kayıtlar, Batı Türklüğünde de yeni yılın bahar=yaz ile birlikte girdiğini açıkça gösterir

Türkler, takvimlerinde her seneye bir hayvan adı veriyorlardı Hayvanların Türk hayatında önemli bir yeri olduğu açık ve kesindir Nitekim Türklüğün en eski zümrelerinden olan Kırgızlarda ay isimlerinde dahi hayvan isimleri etkilidir

Her seneye bir hayvan adı verilmesinin kökeni tartışmalıdır Bilinen devirlerde bu tür takvim Türk hayatının içine tam olarak girmiş olmakla birlikte, Çinlilerde de erken zamanlardan beri böylesine bir takvim olduğu unutulmamalıdır Türkler muhtemelen bağımsız olarak böylesine bir zaman hesabı yapmaya başlamış olmalıdırlar Fakat benzer türden takvimler Asya’daki öteki milletlerde , meselâ Çinlilerde de olduğundan zaman içinde yıl isimlerinde değişmeler başlamış, ortak isimler kullanılmıştır


Oniki Hayvanlı Türk takviminde, sıçan ile başlayan yıllar şöyledir:

l Sıçan 2 Sığır 3 Pars 4 Tavşan 5 Ejder 6 Yılan 7 At 8 Koy(un) 9 Biçin=Maymun 10 Tavuk

11 İt(=köpek) 12 Domuz

Bu hayvanlardan bazıları Türk hayatının içinde ve etkili konumdadır Ancak bazıları var ki, güney veya kuzey etkili olabilir: Ejder, Maymun veya Domuz gibi Bununla birlikte mesela ejder yerine “balık” diyenler de vardır

Bu türden, yer yıla bir hayvan adı verilen zamanlama günümüzde Doğu Asya’da kullanılmakta olup, ayrıca İçasya Türkleri arasında da canlı olarak yaşamaktadır Afganistan’da yaşayan Türkmenler ve öteki Türk boylarında da canlı olarak yaşıyordu Geçmiş bin yıllarda da bu tarihlendirme etkili olarak kullanılmıştır Osmanlılar da bu takvimi, XVIyüzyıla kadar resmen kullanmaktadırlar Fatih S Mehmed, Otlukbeli Zaferi Fetihnâmesinde, hicri tarih yanında bu tarihi de vermiştir İçinde bulunduğumuz 2001 yıl Yuan ve 2002 de At yıl olacaktır

12 Hayvan isimli yıl sonrası hesaplarda her 12 bir “müçel” itibar edilmektedir İnsan hayatı ortalama 60 yıl, yani beş müçel oluyor ve bu oldukça önemli sayılıyordu 60’lı devrelerin ardarda sayılmasıyla ilgili hesaplama da var olmasına rağmen, ayrıntılarına kaynaklarda tesadüf edilememektedir

Sonuç olarak şu hususları ayrıca ve kesinlikle belirtebiliriz: Türk takvimi , Türk’ün içinde yaşadığı tabiatın içinden çıkmıştır Türk’ün yaşadığı orta iklim kuşağı dört mevsime imkân verir Dolayısıyla Türk takvimi, güneşe dayalı ve güneş yılı esaslıdır Mevsimlerin belirlenmesi için büyük ve devasa yapılardan gerçekleştirilecek astronomik gözlemlere ihtiyaç da yoktur Gerçi sonradan zenginleşen Türkler dev boyutlu rasathaneler kurarak Türk takviminin bilimsel esaslarını ortaya koymuşlardır ( Uluğ Bey gibi) Ancak hemen herkesin bildiği mevsimlik takvim, Türk hayatında etkili olmuş, binlerce yıl kullanılmıştır Bunun yanında komşularının takvimleri de kullanılmıştır

Türk takviminin hem sade insandaki hem de tarih içindeki görünüşü, günümüzdeki izleriyle de uygunluk gösteriyor Bu takvim, günümüzde kendilerini farklı adlarla tanımlayan (Kazak, Özbek, Tatar, Kırgız, Türkmen, Başkurt, Altaylı vb) insanların doğrudan bir büyük kitlenin birer parçası olduklarının en kesin kanıtlarından birisidir Bugün bu büyük kitleye biz doğrudan Türk adını verebiliriz Ancak bu konuda bütün bilinenlerin yeni bir bütünleştirici bakış ile ele alınmasında gereklilik vardır


HİCRİ TAKVİM


Hicri Takvimi Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç kabul eden ve ayın dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir Hicri Takvim; Hicri Semsi ve Hicri Kameri Takvim olmak üzere ikiye ayrılır:

Hz Peygamber, Safer ayinin 27günü Hz Ebubekir ile birlikte Medine’ye hicret etmek üzere Mekke’den ayrılmış, 4 gece Sevr Mağarası’nda kalmış 1 Rebiülevvel Pazartesi günü Sevr Mağarasından Medine’ye doğru yola çıkmışlardır 8 Rebiülevvel / 20 Eylül 622 Pazartesi günü Küba köyü’ne gelmiş Burada Küba Mescidi’ni inşa etmiş ve 12 Rebiülevvel Cuma günü Medine’ye doğru hareket etmişlerdir


1- Hz Peygamberin Küba’ya geliş günü olan 20 Eylül 622 tarihini, Hicri sene başlangıcı olarak kabul eden ve dünyanın güneş etrafındaki dolanımını esas alan Takvim sistemine Hicr-i Semsi Takvim denilmektedir


2 -İslamiyet’ten önce, her önemli olay tarih başlangıcı olarak kabul edilirmiş En son Fil Vakası da takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir Bu uygulamada seneler, her önemli olaya göre sayılarak geldiğinden birçok karışıklıklara sebep oluyordu Hz Ömer zamanında Hicretin 17 yılında alınan bir kararla Hicretin olduğu sene Hicri Takvimin 1 yılı ve o yılın Muharrem ayı da Hicri Kameri takvimin yılbaşısı kabul edilmek suretiyle, o yıl 1 Muharrem’in rastladığı 16 Temmuz 622 tarihi de Hicri Kameri Takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir Biz bunu Hicri Kameri Takvim değil Hicri Takvim olarak bilmekteyiz

Hicri Kameri Takvimde aylar; Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Saban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce seklinde sıralanırlar

Hicri takvimlerde, miladi takvimlerde olduğu gibi artık yıllar mevcuttur 30 yılda yaklaşık 11 günlük bir gerileme yapmaktadır Bu gerilemeyi düzeltmek için 30 yıllık dönemlerin 2, 5, 7, 10, 13, 15, 18, 21, 24, 26 ve 29 yılları 355 gün, diğer yıllar ise 354 gündür

Ay, dünya etrafında 12 defa döndüğü zaman bir Kameri sene olur ve 354367 gün veya 354 gün 8 saat 48 dakika 3468 saniyedir Dünya, güneş etrafında 1 defa döndüğü zaman da bir Miladi sene olur ve 3652422 gündür

Hicri yıl miladi yıldan ( 3652422 - 354367 =) 108752 gün daha kısa olduğundan aylar bazen 29 bazen de 30 gün çekmektedir


RÛMI TAKVIM


Osmanli Devletinde Hicri 1205 (1790) yilindan itibaren malî Isleri tanzim etmek için kullanilan takvimin adi Osmanlilar, diger Islâm devletlerinde oldugu gibi bütün Isleri ni Hicri tarih esasi üzerinde yürütüyorlardi Daha sonralari bir takim, malî gerekçeler sebebiyle resmî islemlerde Hicri tarihi birakarak günes esasina dayali tarihleme sIstemine geçIlmistir Baslangiç tarihi MS 594 tür Mart ayi ile baslamaktadir Hicri takvim ayin hareketlerine göre tesbit edildigi için Semsi takvime göre 1 yili, on bir gün önce tamamlar Bu fark 33 senede Semsî takvime bir yillik bir fark yapar Bunun için her otuz üç yilda, bir yil düsülerek Semsî sene ile mutabakat saglanmaktaydi Düsülen bu seneye “Sivis senesi” denir DüzeltIlmemis Julien takvimine göre ayarlanmis oldugu için Rumî Takvim ile miladi takvim arasinda 13 günlük bir fark vardir Bu fark 1582′de Gregorien takviminde yapilan 10 günlük düzeltmenin 1900 yilinda 13 güne çikmasindan dogmaktadir 1871 yilinda Cevdet Pasa, baskanliginda kurulan komisyon münasebetiyle kaleme aldigi “Takvimul-Edvar” adli eserde, bu takvimin, Semsî aylar esasina göre Kamerî hesapla tesbit edIlmesinin dogurdugu mahzurlari ortaya koymaktadir Bu takvim Osmanli Devleti’nin sonuna kadar yürürlükte kalmistir

Rumî takvim, 1871′de hicret esas alinarak yeniden sekillendirIlmistir Baslangiç tarihi, Miladi 23 Eylül 622 olarak alinmistir Aylar Semsî olarak hesaplandigi isin Hicrî-Kamerî tarihe göre her otuz üç yilda bir yil geri kalmaktadir


MİLADÎ TAKVİM


Hz İsa’nın doğumunu tarih başlangıcı ve dünyanın güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı yıl olarak kabul eden takvim

Dönencel yıl müddeti 365, 2425 gün üzerine kurulmuş olan bu takvimde, bir yıl uygulamada yaklaşık 365 gün 6 saat alınmak suretiyte, kalan 6 saatlik fark her dört yılda bir 24 saate çevrilerek bu bir günlük süre, normal şartlarda yirmi sekiz gün süren Şubat ayına ilâve edilmiş ve böylece her dört yılda bir Şubat ayının yirmi dokuz gün sürdüğü kabul edilmiştir Bu tür yıllara da “fazlalık yıl” veya “artık yıl” ismi verilmiştir

Milâdi takvimin ilk şekli olan Jülyen takvimi, MÖ 46 yılında Roma’nın kuruluşunun 708 yıldönümünde, İskenderiyede yaşayan astronomi bilgini Sosigenes’in tavsiyesi üzerine Roma İmparatoru Julies Cesar tarafından yapılmıştır Julies Cesar tarafından gerçekleştirilen bu takvim reformu sırasında Roma’da günlerin sayılması konusunda düzensizlik görülmüş; buna da rahip ve papazların bazı çıkar hesapları yüzünden tarihleri istedikleri şekilde değiştirmeleri sebep olmuştur Bu düzensizliğin giderilmesi amacıyla Julies Cesar yılbaşı gününü 1 Mart’tan 1 Ocak tarihine çevirmiş, yıl bir defaya mahsus olmak üzere 445 gün’e çıkarılarak düzensizlik ortadan kaldırılmıştır Böylece MÖ 46 yılının 1 Ocağında Jülyen takvimi yürürlüğe girmiş olmasına rağmen uygulama çözüm getirmemiştir

Dört yılda bir gün eklemekle takvim yine kesin bir şekilde düzeltilmiş olmuyor, bu hesaplamaya göre arada yine 1000 yılda 7,5 günlük bir fark kalıyordu Bir yılda 0,007784 yıllık fark, başlangıçta önemsiz gibi görünüyorsa da zaman geçtikçe fazlalaşacağından, ban yanlışlıkların ortaya çıkmasına sebep olabilirdi Gerçekten de, bu takvimin,1500 yıl kullanıldıktan sonra, güneş yılından 10 gün geri kaldığı anlaşılmıştır Tarih, 21 Mart olması gerekirken eldeki takvimde 11 Mart görfinmekteydi

Papa XIII Gregorius’un 1582 yılında Jülyen takviminde görülen düzensizliğin giderilmesi amacıyla yaptığı çalışmalar sonunda toplanan Ruhâni meclis, her dört yüz yılda üç artık yılın atılarak bu farkın giderilmesini sağladı Buna göre dörtyüzün katları olan bin altıyüz, ikibin, ikibin dört yüz yılları artık yıl olarak düşünülemez Bu da Greğorius takvimi reformunun son özelliğini meydana getirir Yine bu takvim çerçevesinde MS 325 yılında takvimin başlıca kurallarını belirleyen İznik Konsülü, Güneş Çevriminin esas alınarak mevsimlerin güneş çevrimine yerleştirilmesine karar vermiştir İznik Konsülünün toplanmasından, 1582 yılına kadar ki fark olan 1257 yılda bu farkın on güne ulaştığı anlaşılmış, o günkü takvim gününe on gün eklenmiştir Böylece Roma’da 4 Ekim 1582 Perşembe gününü doğrudan doğruya IS Ekim Cuma gününe bağlama kararı alınmıştır Bu sayede hafta içinde günlerin sırası da değişmemiş oluyordu İşte bu değişme ve toplantıyı (İznik Konsülü) düzenleyen Papanın ismine atfen, bu takvime Gregorien (milâdî) Takvimi denir Gregorien Takvimi Fransa’da 1582 yılında kabul edilerek, 9 Aralık 1582′den hemen 20 Aralığa geçilmiştir İngiltere 1752 yılının 3 Eylül günü kabul ettiği bu takvimle doğrudan 14 Eylül gününe geçmiştir

Gregorien takviminde yılbaşının 1 Ocak tarihi olarak kabul edilmesi 1752 yılında gerçekleşti O tarihe kadar 24 Aralık ile 1 Ocak tarihlere çiftyıl adı verilmekteydi

On iki aydan oluşan miladi yılın aylarının isimleri ve bu ayların süreleri şöyledir: Ocak 31; Şubat 28, 29; Mart 31; Nisan 30; Mayıs 31; Haziran 30; Temmuz 31; Ağustos 31; Eylül 30; Ekim 31; Kasım 30; Aralık 31 Ayrıca her yıl ilkbahar, yaz, sonbahar, kış olmak üzere dört mevsime ayrılmıştır Yıl, her biri kavuşum ayının dörtte birine tekabül eden elli iki haftaya bölünmüştür

Milâdî yılı Hicrî yıla çevirmek için önce eldeki milâdî tarihten 622sayısı çıkarılır; kalan sayı 33′e bölünür; bölüm, kalan sayıya eklenir: Hicri yıl = (Milâdi yıl-622) x 31 Bir hicri yılı milâdi yıla çevirmek için ise şu formül uygulanır:

Miladi yılı = Hicri yılı x 33 + 622

Her ne kadar miladi takvim Hz İsa’nın doğum gününü 1 Ocak (başlangıç) olarak kabul ediyorsa da bunun kesin olmadığı bilinmektedir

Türkiye’de Miladi Takvimi İlk olarak Osmanlı devletinde İttihat ve Terakki partisi zamanında Takvim-i Garbi ismiyle 1917′de yürürlüğe konan Hıristiyan takvimi, Cumhuriyetin kurulmasıyla gerçekleştirilen köklü devrimler sırasında resmen kabul edilmiştir 26 Aralık 1925 tarih ve 698 sayılı “Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili” hakkındaki kanunla, Hicri 1342 Ocak ayının ilk günü 1 Ocak 1926 olarak değiştirilmiş ve bu tarihten itibaren yeni takvim yürürlüğe girmiştir TBMM tutanaklarında kanun şu şekilde resmilik kazanmıştır:

Kanun No: 698 Kabul tarihi: 26121925 Madde 1 Türkiye Cumhuriyeti dahilinde resmi devlet takviminde tarih başlangıcı olarak uluslararası takvim (milâdî Gregorien) başlangıç kabul edilmiştir

Madde 2 1341 senesi Kânûn-i evvelinin otuz birinci gününü takip eden gün,1926 senesi Kânûn-i sânîsinin birinci günüdür

Madde 3 Hicrî Kamerî takvim öteden beri olduğu üzere özel hallerde kullanılır Hicrî Kamerî ayların başlangıcını rasathane resmen tesbit eder

Madde 4 İşbu kanun neşri tarihinde muteberdir

Madde 5 İşbu kanunun ahkâmını icraya İcra Vekilleri Hey’eti memurdur TBMM Kanunlar Dergisi, c1 V, Atatürk İnkılâbı, Kültür Bak Yay Ankara 1984, s 497)

“1927 yılından itibaren Türkiye müslümanları ve hristiyanlar halkı ilk kez ortak bir yıl hesabı kullanmaya başladılar Aynı şekilde, yine ilk kez, birçok Türk, Avrupa âdetlerine uyarak yılbaşlarında birbirlerine iyi dileklerini ilettiler” (bk Paul Geııtizon, Mustafa Kemal ve Uyanan Doğıı, çev Fethi Ülkü, Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara 1983 s 145 Gotthard Jaschke, Yeni Türkiye’de İslamlık, Türkçesi, Hayrullah Örs, Ankara, 1972 s 29-30)

Cumhuriyet devrimlerinden sadece birisi olan milâdi takvimin kabulüyle Türkiye müslümanlarının bin yıllık islamî geçmişleriyle aralarına engeller konulmuş ve bundan böyle hristiyan Noel baba kültürü halk arasında yaygınlık kazanarak batılılaşma resmî devlet politikası halini almıştır Hafta tatilleri pazar gününe alınmış,1935 yılında ise Yahudilerin hafta tatilleri olan cumartesi günleri yarım gün tatil edilmiş, 1974 yılında cumartesi tatili tam güne çıkarılmıştır Ancak Müslümanların tatili olan cuma günleri için aynı durum söz konusu olmamıştır


Öncelikle söylemeliyim, eğer hicri ve miladi takvimler arasında çeviri yapmak isterseniz, yada herhangi başka birimler arasında, birimcevircom isimli siteyi tavsiye edebilirim

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.