|  | 9 İşık Doktrini/Toplumculuk |  | 
|  08-17-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   9 İşık Doktrini/Toplumculuk* Toplumculuk Toplumculuk demek : Toplum menfaatinin, toplum varlığının, kişi varlığının üzerinde gözetilmesi demektir  Bu ilke de Türk töresinden kaynağını almaktadır  Türklerin tarih boyu yaşayışlarında daima milletin varlığı, vatanın menfaatleri, devletin menfaatleri ve varlığı kişi varlığının üzerinde, kişi varlığının önünde yer almıştır  Onun için millî doktrin Dokuz Işık'ın toplumculuk ilkesi de bu görüşü ortaya koymak için millî doktrin içinde yer almıştır  Kişiler, toplumun yararını, toplumun yükselmesini, Türk milletinin korunmasını, yükselmesini, yaşatılmasını her şeyin üstünde görecekler ve her hareketi Türk milletine yararlı mı yoksa zararlı mı olur düşüncesiyle değerlendireceklerdir  Bu ilkenin genel anlamda ifadesi budur  Toplumculuk görüşü başlıca iki bölüme ayrılır  Birincisi : Ekonomik görüşü teşkil eden bölümdür  Diğeri ise sosyal yapıyı ilgilendiren, sosyal görüşü temsil eden bölümdür  Ekonomik görüşümüzü şöylece ifade edebiliriz  Türk milletinin süratle kalkınması, tarımını modern hale getirmesi ve modern sanayi kurması gerekmektedir  Bize göre Türkiye bir tarım ülkesi olarak kalamaz  Türkiye'nin sadece bir tarım ülkesi olduğunu kabul etmek mümkün değildir  Buna karşılık Türkiye'yi tarımı ihmal ederek yalnız sanayi ülkesi haline getirmek de düşünülemez  Bir milletin güçlü olması, bir milletin refahlı ve mutlu olması hem tarımda hem de sanayide dengeli bir şekilde kalkınmış, ilerlemiş bulunmasına bağlıdır    Bunun için  biz tarıma da en yüksek önemi vereceğiz, sanayileşmeye de en yüksek önemi vereceğiz ve her iki alanda milletimizin süratle ileri gitmesini sağlayacak tedbirleri alacağız  Tarımımızı ilme ve tekniğe dayanan modern bir tarım haline getireceğiz  Türkiye'mizi süratle sanayileştireceğiz ve her çeşit modern makineleri, fabrikaları, araçları, gereçleri kendi ilim adamlarının, teknisyenlerinin bilgisiyle ve kendi insanlarının el emeğiyle kendi topraklarında kurulmuş fabrikalarda yapabilen bir hale getireceğiz  Ülkemizin kısa zamanda refaha kavuşabilmesi için tarımda ve sanayide modern, standart kitlevî çok üretim sağlamak başlıca hedefimizi teşkil edecektir  Çok üretim ancak Türkiye'yi refahlı yapabilir ve sıkıntılardan kurtarabilir  Bununla beraber, bunlardan ayrılmaz kabul ettiğimiz diğer bir görüş de gerek devlet idaresinde, gerek milletimizi meydana getiren her vatandaşın yaşayışında, tasarrufu hakim kılmak görüşüdür  Yurdumuzda büyük israflar yapılmaktadır  israfların önlenmesi ve her alanda tasarrufa gidilmesi sermaye birikimi sağlamakta ve Türkiye'nin süratle kalkınmasını teminde başvuracağımız tedbirlerden birisi olacaktır  Çok üretim sağlamak, çok ihracatta bulunabilmek ve aynı zamanda tasarrufu hakim kılan bir yaşayışı memleketimizde yürürlüğe koymak Türkiye'mizin kalkınmasını sağlayacak genel esaslardır  Bunları belirttikten sonra Türk milletinin kalkınması için uygulayacağımız model nedir? Bu model "Üçlü Esasa Dayanan Karma Ekonomi" modeli olacaktır  Yeni hem özel teşebbüs desteklenecek, yardım görecek hem devlet eliyle kamu yatırımları yapılacak hem de bunlardan başka milletimizin insanlarını sosyal dilimler, gruplar halinde, kooperatifler halinde, üretim ve tüketim birlikleri halinde teşkilatlandırarak, tasarruf sandıklan kurarak, Meyak gibi, Oyak gibi kuruluşlar meydana getirerek millet eliyle yatırımlar yapılması sağlanacaktır  Özel sektör, kamu sektörü, ve millet sektörü halinde Türkiye ekonomisinin tanzimi sağlanacaktır  Türk milletini altı sosyal dilim halinde mütalaa etmek mümkündür  Bugün milletimizi meydana getiren insanların yaşayışları, mesleklere bölünmeleri yönünden incelediğimiz zaman % 65'ini teşkil eden kısmının köylü olduğunu, köylerde yaşadığını ve çiftçilikle geçindiğini görmekteyiz  Bunlardan başka sayılan 4,5-5 milyonu bulan bir esnaf kütlesinin bulunduğu da bir gerçektir  Bunun yanı sıra bir memur tabakasını, sayısı bugün 3 milyonu bulan bir işçi grubunu görmekteyiz  Bunlardan başlıca da serbest meslek erbabı dediğimiz bir grup vardır  Avukat gibi, doktor gibi eczacı gibi kendi bilgileri ve emekleriyle serbest olarak çalışan insanlarımızın meydana getirdiği bir grubu görmekteyiz  Bunların yanı sıra bir de iş veren grubu vardır  Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz  Köylü dilimi, işçi dilimi, esnaf dilimi, memur dilimi, iş veren dilimi, serbest meslek mensupları dilimi  Böylece, Türk toplumunun bugünkü sosyal yapısı itibarıyla 6 sosyal dilimden meydana geldiği görülmektedir  Dokuz Işık'ın ekonomik görüşüne göre bu 6 sosyal dilimin kendi içerisinde teşkilatlandırılması gerekmektedir  Kendi içinde bu sosyal dilimin ayrı ayrı bir tasarruf teşkilatı kurması gerekmektedir  Millî doktrinin görüşüne göre mülkiyet hakkı insanlar için vazgeçilmez, kutsal bir haktır  insan tabiatına uygun bir haktır  insan kendisinin olan bir şeye sahip çıkar  Kendisinin olan bir şeyi korur, saklar, onun bakımını sağlar  Kendisinin olmayan bir şeyle ilgisi zayıflar veya hiç kalmaz Bunun için milli doktrin Dokuz Işık mülkiyeti insan haklarının vazgeçilmez bir bölümü kabul etmektedir  Fakat mülkiyetin kapitalist sistemde olduğu gibi belirli kimselerin elinde yığılmasına ve mülkiyet hakkının başka kimselerin üzerinde sulta kurmak vasıtası olarak kullanılmasına karşıdır  Dokuz Işıkçı ekonomik görüş, bir toplumda, o toplumu meydana getiren kişilerin her birinin ayrı ayrı mülkiyet sahibi olması görüşündedir  Onun için millî doktrin mülkiyeti bütün vatandaşlara, halka yaygınlaştırma ilkesini kabul etmiştir  Bu maksatla her sosyal dilim bir tasarruf sandığına, bir tasarruf teşkilatına, sahip olacaktır  Hisse senetleri vasıtasıyla, kurulan fabrikalar, kurulan tesisler bu tasarrufları yapan vatandaşlarımızın malı olacaktır, mülkü olacaktır  Böylece her vatandaşa mülkiyet hakkı sağlanacak ve mülkiyet yaygınlaştırılmış hale getirilecektir  Dokuz Işık'ın öngördüğü ekonomik model budur  Bunun yanı sıra Türkiye'nin kalkınması için hızlı, büyük yatırımlara girişmek ihtiyacı vardır  Hızlı büyük yatırımlara girmek ihtiyacı dolayısıyla büyük sermaye birikimine ihtiyaç vardır  Bugün biliyoruz ki Türkiye'de büyük sermaye birikimi şöyle dursun, normal sayılacak bir sermaye birikimi dahi yoktur  O halde süratli büyük yatırımları sağlamak için bu büyük sermaye birikimi nasıl sağlanır, nasıl temin edilir? Bunların temini için Dokuz Işık'ın öngördüğü yollar şunlardır: Birisi millet sektöründe açıklandığı üzere Türk milletinin tasarrufa sevk edilmesi ve bu tasarruf dolayısıyla her vatandaşın sahip olduğu küçük imkanların birleştirilerek büyük sermaye birikimi sağlanması yolu olacaktır  ikincisi halkın kullanılmayan emeğinin kullanılması  Halk enerjisinin seferber edilmesi yoluna başvurulacaktır      Biliyoruz ki insan emeği zamana bağımlı olarak değerlendirilmedikçe, zaman aşımıyla muhafazası, depolanması ve gerektiği zaman kullanılması mümkün olmayan bir varlıktır  Bu sebepten insan emeğini zamanında, ilmi şekilde, randımanlı şekilde değerlendirmek gerekmektedir  Bunun yanı sıra Türkiye'nin kalkınmasını sağlamada öncelikler tayin etmek zorunluluğuyla karşı karşıyayız  Bugüne kadar Türkiye'yi idare eden iktidarlar, bu öncelikler tayininde yanılmışlardır veyahut da öncelik tayinini düşünememişlerdir  Türkiye'nin bir an önce kalkınması, refaha kavuşması, güçlü hale gelmesi her şeyden önce onun modern sanayie sahip olması, modern tarıma sahip olmasıyla mümkündür  O haide yatırımları öncelikle bunu sağlamaya yöneltmek lazımdır  Süratle Türkiye'nin bütün tarımını teşkilatlandırmak, modern hale getirmek ve Türkiye'yi süratle sanayileştirmek yönüne yatırımları yoğunlaştırmak lazımdır  Buna katkıda bulunmayan alanlara yatırım yapmak doğru değildir  Bunları daha sonraya bırakmak lazımdır  Misal ne olabilir? Misal; süslü binalar yapmak, opera binaları yapmak, kapalı spor salonları yapmak gibi faaliyetlerdir  Bunu söylemekle spor faaliyetlerine karşı olduğumuz veyahut sanat faaliyetlerine, tiyatro faaliyetlerine karşı olduğumuz anlamı çıkmamalıdır  Fakat öncelikle Türk üretimini arttıracak  Türkiye'nin üretimini çoğaltacak ve bu yoldan  Türkiye'nin gelirini, iktisadi gücünü artıracak faaliyetlerin yapılması gereklidir  Gelir sağlandıktan sonra, refah sağlandıktan sonra bu gibi imar faaliyetlerinin yapılması çok kolaylaşmış olur  Bunları bir sıraya koymak görüşünü savunmaktayız  Yani biz, hemen ekonomiye katkıda bulunmayan ve üretimin artışını sağlamayan yatırımlara ölü yatırım demekteyiz  Türkiye'yi kalkındırmak için ölü yatırımlardan kaçınmak lazımdır  Ölü yatırım dediğimiz zaman şunu kastetmekteyiz: Yatırdığımız sermayenin hemen Türk ekonomisine fazla üretim sağlamayan, fazla gelir sağlamayan teşebbüsler demektir  Biz buna karşıyız  Bunu hatalı bulmaktayız  Bunun yanı sıra memleketin sahip olduğu, tabiî birçok imkanları süratle değerlendirmek gerekmektedir  Türkiye'nin hızla kalkınmasında başvurulması icap eden tedbirlerden biri de sahip olduğumuz tabiî kaynaklan süratle seferber etmek, değerlendirmektir  Bundan başka çeşitli ekonomik faaliyetler ve dış ticaret konularında da devletçe enerjik tedbirler alınması görüşündeyiz  Toplumculuk ilkesinde gözettiğimiz hususlar üç ayrı bölümde açıklanabilir: l- ÖZEL TEŞEBBÜS : Toplumun kalkınmasında özel teşebbüs desteklenecek, himaye edilecektir  Ancak bu konuda iş verenle işçinin karşılıklı olarak haklarının korunması ve bu iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol, tanzim ve nezaret altında bulundurulması şarttır  Demek ki, özel teşebbüsü korumak, himaye etmek prensibimizdir; desteklemek, teşvik etmek amacımızdır  Fakat bunu yaparken iş veren işçi ilişkilerini karşılıklı olarak iki tarafın da haklarını koruyacak ve her iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde denetlenmesi, düzenlenmesi, nezaret altında bulundurulması esasını şart koşuyoruz  II-KÜÇÜK SERMAYENiN BiRLEŞMESi : Memleketimizde yapılması gereken pek çok büyük iş vardır  Bunların başarılması için halkın elindeki küçük tasarrufların teşvik edilerek, devlet tarafından tanzim ve organize edilerek birleştirilip halkın sermayedar olacağı büyük ekonomik teşebbüslere girişilmesini gaye edinen bir görüşe sahibiz  Ayrı aynı kimselerin elinde bulunan küçük tasarruflar, mesela, on bin kişinin yirmi bin kişinin katılıp birleşmesiyle büyük sermaye haline gelir ve bu sermaye büyük tesislerin kurulmasını sağlar  Bu nasıl olacaktır? Halkımız buna alışmıştır  Halkı buna teşvik etmek, alıştırmak, cesaretlendirmek, organize etmek ve ön ayak olmak devletin görevleri arasında olacaktır  Bunun dışında yapılması icap eden birçok büyük işin ayrıca yine devlet eliyle bizzat ele alınarak başarılması gerekir  Bugün Amerika gibi en kapitalist memleketlerde dahi, bazı büyük işler vardır ki, tamamıyla devlet tarafından yapılmaktadır  Bunlar mesela : Atom, füze araştırmaları ve ilmî araştırmalar gibi büyük organizasyon isteyen, büyük masraflar isteyen işlerdir  Bunların tamamıyla devletçe ele alınıp planlanması ve süratle başarılması esasını içine alan bir görüşü tutuyoruz  III- SOSYAL YARDIM VE GÜVENLiK TEŞKiLATI : Bu da, Türk milletini içine alacak bir sosyal yardımlaşma ve güvenlik teşkilatı meydana getirmek görüşüdür  Türk milleti bugün sosyal bakımdan organize edilmemiş, dağınık bir durumdadır  Eskiden onun birtakım sosyal bağları, sosyal kuruluştan vardı  Bunlar dağıldı, yıkıldı  Mesela eskiden vakıflar vardı, mahalle heyetleri vardı  O günün şartlarına göre, zamana uygun düşecek birtakım sosyal ve ekonomik organizasyonlar vardı  Loncalar vardı, loncaların da aynı zamanda sosyal fonksiyonları vardı  Bunlar zamanla yok oldu, kalktı  Bugün milleti tekrar organize etmek lazım geliyor  Bunların en başında gelen işlerden birisi de bütün halkı içine alacak bir sosyal yardımlaşma ve sosyal güvenlik teşkilatı kurmaktır  Yani Türkiye içerisinde hiç kimse sahipsiz, yardımsız, himayesiz, desteksiz, işsiz kalmamalı, kalmak korkusuna düşmemelidir  Bir ailenin reisi mi öldü, çocukları, ailesi mutlaka bu teşkilat tarafından derhal himaye edilmelidir  Çocukları okuyacaksa okutulmalı, tahsillerine devam ettirilmelidir  Ailesine iş bulunmalıdır  Bütün bu problemleri üzerine alan bir organizasyon meydana getirilmelidir  Böyle bir organizasyon olmaksızın cemiyette büyük haksızlıklar, büyük facialar meydana gelir ve böyle bir durum milleti sıhhatli olmaktan çıkarır  Birçok yerlerde sizler, kendiniz de, bu gibi olaylara her halde tesadüf ediyorsunuz  Birçok facialar görüyorsunuz, işitiyorsunuz  Bunları önleyecek böyle bir organizasyon kurmayı esas kabul eden bir görüşün sahibiyiz  Yani toplum içerisinde herkes bilecek ki, her-, kesin sosyal güvenliği sağlanmıştır  iş mi? Başvuracaksınız, iş verecek  Hastalık mı? Tedavi görecek  Tahsil mi? Çocuğuna tahsil imkanı sağlayacak  Ayrıca sağlık ve adalet güvenliği, sağlanmasını düşündüğümüz bir diğer iştir  Yani bir dava ve mahkeme konusu olduğu zaman, vatandaş ihtiyacı olan avukat, mahkeme masrafı ve diğer zaruri masraflar gibi yardımları kolayca elde edebilmelidir  Bugünkü gibi öyle parası olanın kendisine çifter çifter avukat tutup, şahit masraflarını ödeyip hukuk imkanlarından rahatça faydalanması ve parası olmayan vatandaşların ise, bunlardan yoksun kalarak haklarını koruyamaması durumu ortadan kaldırılmalıdır  Ayrıca ceza ve tevkif evlerinin durumu da insanlığa yakışır şekilde ıslah edilmeli ve oraya düşen vatandaşlar tam bir imkan eşitliğine kavuşturulmalı, henüz sanık durumunda olan vatandaşın haysiyeti korunmalıdır  Toplumculuk ilkemizin içine aldığı önemli bir husus da şudur: Türk milleti yüzyıllar boyunca büyük ihmallere uğramış, sıkıntılara düşmüş, felaketler geçirmiş bir millet olduğu için özellikle halk ve köylü, aydınlara, kendisine yol göstermeye, yardım etmeye gelenlere karşı güvensizdir ve aynı zamanda ümitsizdir: Yani kötümserdir  Bunun en açık misalini şarkılarımızda, türkülerimizde görürüz  Daima bir kötümserlik sonucu olarak halkımızda hareket, büyük hamle yapma kabiliyeti durdurulmuştur  Bunu açmak lazım  Büyük işlerimizi, büyük tasarılarımızı çözebilmek için halk enerjisini seferber etmeliyiz  Halkı uyandırmalıyız  Halkı uyandırabilmek için de güzel sanatları bu amaçla seferber etmeliyiz  insanlara, önce neş'e, yaşama sevinci ve şevk aşılamalıyız  Heyecan aşılamalıyız  Neş'e, ümit ve şevk duyan insan yorulmadan çalışabilir : Enerji gösterebilir  Ümitsizliğe düşen, kötümserliğe düşen insan yaşama iştahını kaybeder  Çalışma, kuvvetini kaybeder  Bunu kendi hayatımızda birçok kere duymuş, üzgün olduğumuz zamanlarda çalışma isteğimizin olmadığını anlamışızdır  işte Türk milletinin kalkınması için başvuracağımız önemli çarelerden birisi budur  Sanatı, kültür faaliyetlerimizi, halk! heyecana getirmek; ona ümit, zevk, neş'e vermek ve böylece halk enerjisini seferber ederek hareket yaratmak istikametinde kullanmalıyız  Bunun için de biz bir ilke olarak diyoruz ki, sanat toplum için, toplum yararına kullanılacaktır! Toplum yararı için seferber edilecektir  Böyle boşa giden halk enerjisini (ki, bizim halkın büyük bir çoğunluğu senede üç buçuk ay çalışıyor, geri kalan sekiz buçuk ay bu enerji heder oluyor  seferber edip, erozyon problemimizin çözülmesi, memleketin ağaçlandırılması, sulama işleri, yol meseleleri gibi büyük meselelerimizin haili yolunda faydalanmalıyız  Bu arada halka yine boş vakitlerini değerlendirecek elişleri, el sanatları, öğretmek, göstermek, okuma melekesi ve kültürünü arttıracak kurslar açmak ve hiçbir dakikasını heder etmeyecek şekilde organize etmek toplumculuk prensibi içine aldığımız hususlardan bir diğeridir   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |