Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beyliğinin, imparatorluğu, kuruluşu, osmanlı, tarihi, yönetimiosmanlı

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'



Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu 'Osmanlı İmparatorluğu'

Osman Gazi



Bilinen, kendisinin 13 yüzyıl'da Batı Anadolu'da yaşayan Türkmen beylerinden biri olduğudur Babası gibi Osman Bey'in hayatı hakkında da bilinmeyenler pek çoktur Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak Bizans topraklarıyla ilişkilerde bulunurken, bu beyliğin Bizans'la anlaşması üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu Osman Bey bölgenin ve Bizans'ın içinde bulunduğu durumdan ustaca yararlanmasını bildi; bölgedeki İslam tarikatlarının, özellikle Şeyh Edebali'nin gücünden ve nüfuzundan yararlandı Bizans'a karşı savaşan gazilerin önderi durumuna gelen Osman Bey, Bizans köy, kasaba ve kalelerini birer birer ele geçirmeye başladı Başarıları hem topraklarının büyümesine, hem de beyliğin gücünün yavaş yavaş arttığının göstergesi olmaktadırlar
Marmara Bölgesi'nde Bizans kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanlı Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanlı Beyliği'nin gelişmesi hızlandı Bursa'nın ardından Marmara Bölgesinin öteki büyük Bizans kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Bizans İmparatoru III Andronikos'un bulunduğu bir Bizans ordusu Pelekanon denilen yerde bozguna uğratıldıBu olay 1329 yılında gerçekleştiOsman Bey döneminde, Osmanlı Beyliği yalnız Bizans topraklarında genişlemiştiOsman Gazi tarafından kurulmuştur
Osman'ın Oğlu Orhan Bey




Osmanlı Beyliği, Orhan Bey döneminde komşu Türkmen beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı Orhan Bey 1324 yılında tahta geçince ilk olarak Bursa'nın kapısı olan Atranos kalesini ele geçirdi Daha sonra Atranos Kalesi'nin adını Kulaçlı Ahmet Paşa olarak haneli Kalesi olarak değiştirdi Orhan Bey Bursa'yı kuşatma altına aldı Bursa fazla dayanamayarak Osmanlı'ya teslim oldu 1324 yılında Bursa şehri ele geçirildi Osman Bey'in naaşı Bursa'ya nakledildi Bugün Gümüşlü Kümbet diye anılan yere gömüldü Balıkesir, Çanakkale,Bergama dolaylarına sahip olan Karesi Beyliği toprakları da Osmanlı egemenliğine girdi (1345) Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular Karesi Beyliği'nin Hacı İlbey, Evrenos Bey, Ece Halil, Gazi Fazıl gibi komutanları Osmanlı hizmetine geçtiler ve özellikle Rumeli'nin fethinde çok önemli roller oynadılar İlk düzenli yaya ve atlı ordu Orhan bey zamanında kuruldu

14 yüzyıl ortalarında, yani Osmanlılar'ın Rumeli'ye geçmeye hazırlandıkları sırada Balkan Yarımadası'nda Doğu Trakya, Selânik, Güney Epir eğreti bir biçimde Bizans İmparatorluğu'na bağlıydı Yarımadada ayrıca Sırp, Bulgar Krallıkları ve Arnavut Prenslikleri vardı Bazı liman kentleri de Venedik'in elinde bulunuyordu
14 yüzyıl ortalarında halkı ortodokslardan oluşan Balkanlar, siyâsi birlikten yoksun olmanın yanı sıra katolik Venedik ile katolik Macaristan'ın istilâ tehdidi altındaydı Osmanlılar Rumeli'ye Bizans İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu Orhan Bey'in yerine geçen oğlu I Murat ile Balkan seferleri başlamıştır
Vikipedi alıntı














Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'



Çobanoğulları Beyliği,

Kastamonu ve çevresinde 1227-1309 yılları arasında hüküm sürmüş Anadolu Beylikleri'ndan biri
Anadolu Selçuklu Devleti'nin Bizans sınırında birçok Türkmen kitlesinin toplanmasıyla oluşan "Batı uçları"ndan birini Hüsamettin Çoban'ın Kastamonu ve çevresindeki Türkmenleri toplayarak oluşturmuştur Sultan I İzzettin


Keykavus'tan sonra tahta çıkan I Alaeddin Keykubad, bağlılıklarını arz etmeleri için bütün uç beylerini huzuruna çağırdığında, bu beyler arasında Oğuzların Kayı boyundan olan Hüsamettin Çoban da bulunmaktaydı
1225 yılında Kırım'a sefer düzenleyerek Sudak kentini alan Hüsamettin Çoban Bey'den sonra yerine oğlu Alp Yörük geçti Onun da yerine geçen oğlu Yavlak Arslan, beyliğini Anadolu Selçukluları ve İlhanlılara bağlı olarak sürdürdü Yavlak Arslan, Anadolu Selçuklularının bir taht kavgasına karıştığı için 1292'de öldürüldü Yavlak Arslan'ın yerine geçen oğlu Mahmut Bey zamanında Bizans'a akınlar düzenlense de, Candaroğlu Süleyman Paşa'nın kuvvetleri Kastamonu'yu 1309'da ele geçirdi ve bu beyliğe son verdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'



Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu

Osman Bey, Oğuz aşiretlerinin ittifakıyla başa geçtikten sonra, siyasî ve dinî bakımdan Anadolu'nun en itibarlı ve nüfuzlu tarikatlerinden Ahilerin mühim bir şahsiyeti olan Şeyh Edebali'nin kızı ile evlenerek, gücünü artırmış idi Bundan sonra Osman Gazi, Bizans'a karşı genişleme politikasını uygulayarak, İnegöl, Karacahisar ve Yarhisar'ı ele geçirdi ve bölgenin mühim merkezlerinden olan Bilecik'i alarak, burayı beyliğin merkezi yaptı (1299) Bu tarih devletin kuruluş tarihi olarak kabul edilir


Selçuklu Sultanı III Alaaddin Keykubad'ın İlhanlı Hükümdarı Gazan Han'ın kuvvetleri tarafından tutulup, İran'a götürülmesi üzerine Selçuklu ümerasından bazıları ve bölgedeki Türkmen beyleri Osman Bey'e teveccüh göstermiş; Oğuz an'anesine göre onun hâkimiyetini tanımayı kabul etmişlerdir Nitekim Oğuz beyleri Oğuz Han töresine göre tertip edilen bir törende Osman Bey'in önünde diz çökerek, onun verdiği kımızı içmek suretiyle tâbiyetlerini sunmuşlardır Ancak henüz küçük bir beylik durumundaki Osmanoğullarının, şeklen de olsa bu dönemde, İlhanlı hâkimiyetini tanıdıkları bilinmektedir Osman Gazi, beyliğini ilân ettikten sonra idaresi altındaki bölgeleri beş kısma ayırarak buraları güvendiği ve savaşlarda yararlık gösteren kimselere tevcih etti Oğlu Orhan'a Sultanönü, büyük kardeşi Gündüz Bey'e Eskişehir'i, Aykut Alp'e İn-önü'yü, Hasan Alp'e Yarhisar'ı ve Turgut Alp'e de İnegöl'ü verdi Diğer oğlu Alaaddin'e ise şeyh Edebali'nin emin ve nazırlığında, ailenin geçimi için, Bilecik ve havalisinin gelirleri


tahsis edildi1302'de Bursa tekfurunun liderliğinde birleşen Rum tekfurlarının Koyunhisar (Bafeon) savaşında ağır bir mağlûbiyet tatmaları, Osman Bey'in Bursa ve Kocaeli taraflarına akınlar yapmasını oldukça kolaylaştırmıştı Bir taraftan Bursa öte taraftan İznik Türk kuşatması altında tutuluyordu Ancak yaşlılık sebebiyle Osman Bey, fetihler için oğlu Orhan'ı görevlendirmişti Nitekim 1324 yılında Osman Bey vefat etti ve oğlu Orhan Bey Osmanlı tahtına çıktı





Orhan Bey, 1326 yılında Bursa'yı, uzun süren kuşatmanın ardından, ele geçirince babasının vasiyetini yerine getirerek, Osman Gazi'nin naaşını Bursa'ya nakletti ve burayı devletin yeni merkezi yaptı Orhan Bey'in komutanlarından Akçakoca ve Karamürsel ise İstanbul kıyılarına kadar akınlarda bulunuyorlardı Bu fetih ve akınlardan telâşlanan Bizans İmparatoru Andranikos büyük bir ordunun başında Osmanlılara karşı harekete geçtiyse de Maltepe (Palekanon) Savaşı'nda ağır bir yenilgi aldı (1329) Bu zafer, İznik ve İzmit'in ele geçirilmesini kolaylaştırmıştır Rumeliye Geçiş; Karasi Beyliğinde başlayan taht mücadelelerinden istifade eden Orhan Bey, Balıkesir ve civarını topraklarına katarak, ileride gerçekleşecek olan Rumeli fetihleri için mühim bir mevkiye sahip olmuştur Nitekim Karasi Beyliğinin deniz gücü ve Hacı İl Bey, Evrenos Bey gibi değerli komutanlar artık Osmanlıların emrine girmişlerdir Bizans içindeki taht kavgaları ve Bulgar-Sırp saldırıları karşısında, gittikçe güçlenen Osmanoğullarından yardım isteyen Kantakuzen'in talebi üzerine Orhan Bey'in oğlu Süleyman, bir orduyla Rumeli'ye geçti (1345) Edirne'yi kuşatan Bulgar-Sırp kuvvetlerini bozan Süleyman Paşa bu zaferin karşılığında Gelibolu'daki Çimpe Kalesi'ni Bizans'tan aldı Böylece Osmanlılar ilk kez Rumeli yakasında bir üs elde etmiş oluyordu (1356) Süleyman paşa Gelibolu'nun ardından Tekirdağ'a kadar olan bölgeleri de ele geçirerek buralara Anadolu'dan getirilen Türkmenleri yerleştirdi Böylece Rumeli'de de Türkleşme hareketi başlamıştır Süleyman Paşa'nın ölümünden sonra Rumeli'deki fetihler için kardeşi Murat Bey görevlendirildi (1359) Ancak 1362'de babası Orhan Bey'in de ölümü üzerine Murat Bey, Bursa'ya döndü ve Osmanlıların 3 hükümdarı olarak tahta çıktı (1362)



Rumeli ve Balkanlarda Fetihler; IMurat (Hüdavendigar) önce tahtta hak iddia eden kardeşlerini bertaraf etmekle işe başladı ve bu arada elden çıkan Ankara'yı yeniden aldı Anadolu'da birliğin sağlanmasının ardından Murat Hüdavendigar, inkitaya uğrayan Rumeli ve Balkanların fethine yöneldi Bu sırada Balkanlar karşıklık içindeydi Bir taraftan Sırp Hükümdarı Düşan'ın ölümü ile Sırplar arasında iç mücadeleler şiddetlenmiş, öte yandan Macar Kralı Layoş, Balkanlarda Ortadokslara olan baskıları artırmıştı Evrenos ve Hacı İl Bey komutasındaki kuvvetler bu durumdan da yararlanarak Keşan'dan Dimetoka'ya kadar olan yerleri fazla bir mukavemet görmeden ele geçirmişlerdi Sazlıdere Zaferi ile Edirne ve Filibe, Lala Şahin Paşa tarafından fethedildi (1363/4) Bu savaşlarda Bulgarların yanında yer alan Bizans barış yapmak zorunda kaldı Türk ilerleyişini durdurmak isteyen Macar, Bulgar,Sırp ve Ulahlardan müteşekkil bir Haçlı ordusu Macar Kralı Layoş'un liderliğinde Edirne üzerine yürüdü Ancak Meriç sahilindeki Sırp Sındığı denilen mevkiide, kalabalık Haçlı ordusunu hazırlıksız yakalayan 10 bin kişilik kuvvetiyle Hacı İl Bey, büyük bir bozguna uğrattı (1364) Sırp Sındığı zaferiyle Osmanlılar, Balkanlardaki fetihlerine hız verdiler ve bunu kolaylaştıracağı için Osmanlı başkenti Bursa'dan Edirne'ye nakledildi Fetihler karşısında çaresiz kalan Bulgarlar Türk himayesini kabul etmek zorunda kaldılar (1369) Çirmen Zaferi ile (1372) Batı Trakya ve Makedonya'nın bir kısmı Osmanlı hâkimiyetine girdi ve Selanik ile Köstendil'in de ele geçirilmesinin ardından Sırp Kralı Lazar, vergi verip, gerektiğinde asker göndermek şartıyla Osmanlılarla barış anlaşması imzaladı(1374) Yaklaşık on yıl süren mücadelede, Rumeli ve Balkanlarda fethedilen bölgelere Anadolu'dan mütemadiyen Türk nüfus kaydırılarak bölgede demografik dengeler Osmanlılar lehine değiştirilmeye başlanmıştı Bu tarihten sonra bir müddet Balkanlardaki fetihlere ara verilmiş ve Anadolu'da Türk birliğini sağlamlaştırmaya yönelik düzenlemelere geçilmiştir Bu maksatla I Murat, oğlu Bâyezid'i Germiyan beyinin kızı ile evlendirmiş; Tavşanlı, Emet ve Simav gelinin çeyizi olarak Osmanlılara verilmiştir Aynı şekilde Akşehir, Yalvaç, Beyşehri gibi bazı şehir ve kasabalar Hamidoğulları'ndan para karşılığı satın alınmış, Candaroğullar da Osmanlı hâkimiyetine girmişti Artık Osmanlıların karşısında tek bir güç kalmıştı; Karamanoğulları
Alaaddin Ali Bey, Osmanlıların yeniden Balkanlara yönelmesini de fırsat bilerek, harekete geçmiş ancak I Murat Konya önlerinde Karamanoğullarını yendiğinde Karaman beyi af dilemek zorunda kalmıştır(1387)



Murat Hüdavendigar'ın yeniden Rumeli'ye yönelmesiyle birlikte Niş ve Sofya da dahil olmak üzere bütün Bulgaristan fethedildi(1385/88) Timurtaş Paşa'nın Sırp kuvvetleri tarafından baskına uğratılıp, yenilmesi üzerine cesaretlenen Bulgar, Leh, Çek ve Macar kralları da Sırpların yanında yer aldılar Fakat Çandarlı Ali Paşa, Bulgar Kralı Şişman'ı esir alarak Bulgarları bu ittifakın dışına attı Buna rağmen Haçlı ordusu ilerleyişini sürdürünce, I Murat ordusunun başına geçerek düşmanı Kosova'da karşıladı IMurat'ın oğulları Bâyezid ve Yakup'un da yer aldığı Osmanlı birlikleri büyük bir zafer kazandı Sırp Kralı Lazar ve oğlu esir edilmiş, düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmı imha olmuştu (20 haziran 1389) Fakat IMurat savaş meydanını gezerken bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit düştü Bunun üzerine Sırp kralı da Osmanlı askerleri tarafından öldürüldü Osmanlılar için Balkanlarda tutunabilmek yolunda ölüm kalım savaşı olarak görülen IKosova Zaferi Sırplar tarafından asla unutulmamıştır Günümüzde dahi masum Müslüman halka yönelik vahşetin arkasında bu mağlûbiyetin ezikliği ve intikam hissi yatmaktadır




Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'



Anadolu'da Türk Birliği'nin Sağlanması; I Murat'ın şehit edilmesinin ardından oğlu Bâyezid, devlet adamlarının ittifakıyla hükümdar ilân edildi Babasının ölümünü fırsat bilen Anadolu'daki beyliklerin Osmanlılar'a bıraktığı toprakları yeniden ele geçirmek maksadıyla harekete geçtiklerini haber alan Bâyezid, süratle Anadolu'ya döndü 1390 yılında Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan beylikleri ortadan kaldırıldı Ertesi yıl Hamidoğulları Beyliği toprakları ele geçirildi ve bu beyliklerin yer aldığı topraklarda Anadolu beylerbeyliği adıyla idarî bir ünite oluşturuldu Ardından Osmanlıların en önemli rakip olarak gördüğü Karaman Beyliğine yönelen Yıldırım Bâyezid, Konya'yı kuşattı Alaaddin Ali Bey'in barış talebi, Beyşehir ve çevresinin Osmanlılara bırakılmasıyla kabul edildi(1391) Fakat Yıldırım Bâyezid'in Mora ile ilgilenmesini fırsat bilerek Ankara Sancak Beyi Sarı Timurtaş Paşa'yı esir alması üzerine, Yıldırım Bâyezid, Alaaddin Bey'e kesin bir darbe vurmaya karar verdi Anadolu'ya geçen Yıldırım, üç gün süren savaşın ardından ele geçirilen Alaaddin Bey'i ortadan kaldırdı ve toprakları Osmanlılara ülkesine dahil edildi(1397) Karamanoğlu tehlikesinin bertaraf edilmesiyle, Anadolu'da Osmanlılara direnebilecek en güçlü devlet olarak Kadı Burhaneddin devleti kalmış idi Daha 1392 yılında, Kadı Burhaneddin'in müttefiki durumundaki Candaroğlu Süleyman anî bir baskınla öldürülüp beyliğin Kastamonu şubesi ortadan kaldırılmıştı (1392) Ardından, ertesi yıl Amasya ve Merzifon civarı Osmanlı hâkimiyetine alınmıştı Kadı Burhaneddin'in 1398'de Kara Yülük tarafından öldürülmesi üzerine, ona bağlı Sivas, Tokat, Kayseri, Malatya gibi şehirler birer birer ele geçirildi Böylece Fırat'ın batısında kalan Anadolu toprakları Osmanlı sancağı altında birleştirilmiş oluyordu





Yıldırım Bâyezid'in İstanbul Kuşatması ve Balkanlardaki Fetihleri Yıldırım Bâyezid'in Karaman seferine anlaşma gereği katılan Bizans İmparatoru VYuannis'in oğlu Manuel'in, babasının ölümü üzerine anlaşmayı çiğneyerek İstanbul'a kaçması sebebiyle Yıldırım, İstanbul'u kuşatmaya karar verdi 1391'de başlayan ilk muhasara 1396 yılına kadar sürdürüldü Bu maksatla İstanbul Boğazı'nda Anadolu Hisarı inşa edildi Şehre dış yardımların gelmesini önlemeyi ve iaşe zorluğu altında savunmayı kırmayı hedefleyen bu muhasara Timur'un Anadolu'ya ulaşmasına kadar fasılalarla devam ettirilmiştir Bu kuşatma sürerken bir yandan da Yıldırım, Bulgaristan, Arnavutluk ve Bosna taraflarında fetih hareketlerine devam etmekteydi Kuşatma altındaki Bizans'ın da talebi ile Türklere karşı yeni bir Haçlı ittifakı oluşturan Macar Kralı Sigismund, İngiltere dahil bütün Avrupa devletlerinden topladığı 120 bin kişilik bir orduyla harekete geçti Yıldırım Bâyezid düşmanı şaşırtan bir hızla Niğbolu Ovası'nda düşmanı karşıladı 50-60 bin kişilik Osmanlı ordusu, sayıca çok üstün olan Haçlı ordusunu büyük bir bozguna uğrattı Savaş meydanından kurtulabilenler, kaçarken Tuna'da boğuldular(1396) Haçlılardan geriye sadece muazzam bir ganimet kalmıştı Bu ganimetle, Edirne ve Bursa'da pek çok cami, medrese ve imaret inşa edilmiştir Zaferin ardından, Eflâk, Bosna, Macaristan ve Mora üzerine seferler düzenlendi İtibarı bu zaferle bir kat daha artan Yıldırım, Niğbolu dönüşünde Anadolu birliğini kurmaya yönelik nihaî adımları atmaya başlayacaktır

Ankara Savaşı ve Fetret Devri: Yıldırım Bâyezid, Fırat boylarına kadar topraklarını genişlettiği sırada, Timur da İran, Azerbaycan ve Irak'ı ele geçirmişti Bazı Anadolu beyleri Timur'a sığınırken, ülkeleri istilâ edilen Celayirli Ahmet ve Karakoyunlu Kara Yusuf da Yıldırım Bâyezid'in yanına kaçmıştı Böylece her iki devlet biribirine sınır komşusu olmuş, ancak bu durum iki hükümdarın da Türk dünyasının liderliğine oynamaları sebebiyle olumsuz neticeler doğurmuştur Timur, Osmanlılara sığınan Celayirli Ahmet ve Kara Yusuf'un iade edilmemesini bahane edip Sivas'ı kuşatmış ve kendisine teslim edilmesine rağmen şehiri tahrip etmişti(1400) Bu olaydan sonra da her iki hükümdar arasında mektuplaşmalar devam etti Fakat Timur'un, Anadolu beyliklerine topraklarının geri verilmesi ve bazı şehirlerin kendine bırakılması gibi talepleri Yıldırım tarafından reddedildi Dolayısıyla iki fatih için savaş artık kaçınılmaz hâle gelmişti 160 binlik Timur'un ordusunu, 70 bin kişiyle Çubuk Ovası'nda karşılayan Yıldırım Bâyezid, savaşın başlarında üstünlüğü ele geçirdi Ancak Timur'un safında eski beylerini gören bazı askerlerin saf değiştirmesi ve Kara Tatarların Osmanlı ordusunun arkasını çevirmesi savaşın talihini değiştirdi Bir avuç askerle direnmeye çalışan Yıldırım Bâyezid sonunda esir edildi (26 Temmuz 1402) Ankara Savaşı'nı kazanan Timur, Anadolu beyliklerini tekrar ihya etti ve böylece Anadolu Türk birliği parçalandı Balkanlardaki Türk ilerleyişi durduğu gibi bir kısım topraklar da elden çıktı Yıldırım'ın oğulları arasındaki taht mücadeleleri Osmanlı devletinin "Fetret Devri" boyunca 12 yıl müddetle devam etti Şayet bu savaş gerçekleşmemiş olsaydı, hiçbir direnme gücü kalmayan İstanbul büyük bir ihtimalle Yıldırım Bâyezid zamanında Türklerin eline geçecekti Dolayısıyla Ankara Savaşı Osmanlıları en az 50 yıl geriye götürmüştürEsir düşen Yıldırım Bâyezid, yedi ay boyunca Timur'un yanında şehir şehir dolaştırıldıktan sonra üzüntüsünden ecele yenik düştü Osmanlı şehzadeleri tahtın sahibi olabilmek için kıyasıya birbirleriyle mücadele etmeye başladılar Bu mücadele Çelebi Mehmet'in tek başına devlet idaresine hâkim oluşuna kadar devam etti (1413) Çelebi Mehmet kardeşleri Süleyman, İsa ve Musa Çelebi'yi bertaraf ettikten sonra Anadolu Türk birliğini yeniden tesis etmek için çaba sarf etti Güçlenen Karamaoğullarının nüfuzunu kırdı, Karamanoğlu Mehmet Bey'in eline geçen Osmanlı topraklarını geri aldı Candaroğulları beyliğinden Çankırı'yı ve ardından Canik (Samsun) bölgesini yeniden Osmanlı ülkesine kattı Fakat Şehzade Mustafa ve Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin'in isyanları ülkeyi karıştırmaktaydı(1419) Şehzade Murat Rumeli ve Manisa'da ortaya çıkan bu isyanı bastırdı, Şeyh Bedreddin ve adamları yakalanarak idam edildi Timur'un beraberinde götürdüğü Mustafa Çelebi de Anadolu'ya döndüğünde tahtta hak iddia etmişti Şehzade Mustafa'nın Selânik'te başlattığı isyan bastırıldı Asi şehzade Bizans'a sığınmak zorunda kaldı Çelebi Mehmet öldüğü zaman Osmanlı ülkesinde sükûnet büyük oranda tesis edilmeye başlanmıştı (1421)



Babasının en büyük yardımcısı olan şehzade Murat tahta çıktığı zaman Bizans tarafından karşısına çıkarılan amcası Mustafa Çelebi'nin isyanını bir kez daha bastırdı ve Bizans'ı cezalandırmak için İstanbul'u kuşattı(1422) Bu defa küçük kardeşi Şehzade Mustafa'nın isyan haberini alan IIMurat, kuşatmayı kaldırarak kardeşini cezalandırmak zorunda kaldı İsyancıların yanında yer alan Anadolu beyliklerine karşı harekete geçen IIMurat, Candaroğlu İsfendiyar Bey'i itaat altına aldı İzmir Beyi Cüneyd'i ortadan kaldırıp, İzmir, Aydın ve Menteşe civarını ele geçirdi Germiyanoğlu Yakub Bey'in çocuğu olmadığından, topraklarını Osmanlılara bırakmayı vasiyet etmişti Onun ölümüyle Germiyan ili de Osmanlılara katılmış oldu(1428) Balkanlarda da durum Osmanlılar lehine düzelmeye başladı Nitekim Fetret devri sırasında elden çıkan topraklar geri alındığı gibi, 1440'a kadar Belgrat hariç bütün Sırp toprakları Osmanlı hâkimiyetine girmişti Fakat Erdel ve Eflâk'ta üst üste gelen bazı küçük bozgunlar Avrupa'da büyük bir sevinçle karşılanarak, Osmanlılara karşı yeni bir Haçlı seferinin tertip edilmesine cesaret vermişti II Murat, Balkanlardaki Osmanlı varlığını tehlikeye atmamak için Macarlarla Segedin Antlaşmasını imzaladı (1444) ve bu anlaşmadan sonra tahttan feragat etti Küçük yaştaki oğlu II Mehmet'in hükümdar olmasını fırsat bilen Macarlar anlaşmayı bozdu ve yeni bir Haçlı ittifakı oluşturuldu II Murat yeniden ordunun başına geçerek düşmanı Varna Savaşı'nda karşıladı Macar kralı öldürüldü Haçlıların lideri durumundaki Jan Hünyad güçlükle kaçabildi(1444) Çandarlı Halil Paşa'nın ısrarıyla ikinci kez tahta çıkan II Murat, Mora ve Arnavutluk'a sefer düzenledi Varna'nın intikamını almak isteyen Jan Hünyad yeniden harekete geçti Fakat II Kosova Muharebesi'nde bir kez daha Sırplar büyük bir yenilgiye uğratıldı (1448) Varna ve Kosova savaşlarıyla Osmanlılar Balkanlardaki durumunu iyice güçlendirmiş, Bizans'ın batıdan yardım alma umutları ise tamamen ortadan kaldırılmıştır II Murat 48 yaşında ölünce II Mehmet yeniden Osmanlı tahtının sahibi olmuş (1451) ve Osmanlı Devleti artık bu dönemde tam bir cihan devleti hâline gelmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'



19 yy Osmanlı Devleti'nde Islahat Çabaları
Nizam-ı Cedit

İyi bir eğitim görmüş olan III Selim bu barış döneminden faydalanarak, devlet içinde, özellikle askerî alanda, ıslahatlar yapmak istiyordu Bu maksatla, Nizâm-ı Cedit adı verilen ilk ıslahat hareketiyle, yeni bir ordu kurdu(1793) Yeniçeri Ocağı'nı kaldıramayacağını bildiğinden, öncelikle Nizâm-ı Cedid denilen bu orduyu batılı tarzda düzenleyip, başarısını kanıtlamak gerekliydi Ancak bundan sonra Yeniçeri Ocağı lağvedilebilirdi Fakat kendileri aleyhine ortaya çıkan gelişmelerden endişe duyan Yeniçeriler, bazı devlet adamlarını da yanlarına çekerek yeniliklere karşı çıktılar ve isyan ettiler Üstelik bu arada Napolyon Bonapart, bir orduyla Mısır'ı işgale başlamıştı (1798) Osmanlılar, Rusya, İngiltere ve Sicilya'nın da menfaatlerine dokunan Fransız işgaline karşı harekete geçti Ehramlar savaşıyla, Mısır'ı ele geçirip, kuzeye yönelen Bonapart, Akka'da Osmanlı savunmasını geçemedi (1799) Kuşatmayı kaldıran Napolyon geri dönerken, yerine bıraktığı ordu komutanları da mağlûp edildiler Neticede Fransızlar Mısır'ı terk etmek zorunda kaldı(1801) Fransa'yı barışa zorlayan önemli bir sebeplerden birisi de, Akdeniz'de Rus ve Türk donanmalarının iş birliği yapmaları, İngiltere'nin Fransız savaş ve ticaret gemilerini taciz etmesiydi Fransa'nın Akdeniz ve Orta Doğu'daki ticarî menfaatlerinin zedelenmesi onları barışa zorlamaktaydı




1802'de imzalanan anlaşmayla Fransa bölgede yine ticaret yapma güvencesi almış ve kapitülâsyon hakkını elde etmiştir Bu olayı bahane ederek Akdeniz'e inen Rus donanması, Osmanlı donanmasıyla birlikte Fransa'nın elindeki bazı adaları ele geçirmiş idi Fakat halk, ebedî düşman olarak gördüğü Rusya ile iş birliği yapılmasına büyük tepki göstermiş ve bunun sonunda III Selim'e ve ıslahatlarına karşı cephe genişlemişti Üstelik Napolyon'un, Orta Doğu'da Araplara yönelik propagandasının da etkisiyle bölgede bazı isyanlar çıkmıştı Böylece Bulgaristan ve Sırbistan'da çıkan isyanlara bir de Suriye'de ve Hicaz'da çıkan isyanlar eklenmiş oluyordu Vehhabiler ayaklanarak, 1803-1804'te Mekke ve Medine'yi ele geçirmişlerdi Osmanlıların tekrar Fransa ile yakınlaşmaları, İngiliz ve Rusları harekete geçirmiş ve sonunda Rusya Eflak ve Boğdan'ı işgal etmişti Bu savaş sürerken Nizâm-ı Cedit'in Rumeli''ye de kaydırılmasından memnun olmayan isyancılar Şehzade Mustafa'nın tahrik ve teşvikiyle birleşerek İkinci Edirne Vak'ası denilen büyük bir ayaklanma başlatmışlardı (1806) Neticede İstanbul'da patlak veren Kabakçı Mustafa İsyanı III Selim'in sonunu hazırladı Saraya giren isyancılar III Selim'i tahttan indirerek yerine IV Mustafa'yı tahta geçirdiler (29 Mayıs 1807) Nizâm-ı Cedid lağvedildi Fakat IIISelim'e bağlı olan Ruscuk bayraktarı Mustafa, yenilik taraftarlarıyla birleşerek, karşı darbede bulundu Amacı III Selim'i yeniden tahta çıkarmaktı IV Mustafa'nın, sabık padişahı öldürttüğünün öğrenilmesi üzerine, kardeşi IIMahmut başa geçirildi (28 Temmuz 1808)




Alemdar Mustafa Paşa sadareti üslenerek, III Selim'in başlattığı ıslahatları devam ettirmeye çalıştı Nizâm-ı Cedit'i, Sekbân-ı Cedit adı ile yeniden canlandırdı Ancak ulemayı ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar Mustafa Paşa, 1809'da çıkan bir isyanda öldü
IIMahmut ve Islahat Hareketleri; II Mahmut devri (1808-1839), hem gerçekleştirilen yenilik hareketleri ile hem de etnik ve siyasî isyanlarıyla Osmanlı Devleti'nin yol ayrımına girdiği bir dönemi ifade eder IIMahmut, öncelikle orduyu baştan aşağı düzenlemek ile işe başladı Yeniliklere karşı çıkan Yeniçeri Ocağı bir nizamname ile ortadan kaldırıldı Vak'a-yı Hayriye olarak adlandırılan bu köklü değişiklikle (15-16 Haziran 1826), yeni bir ordu oluşturuldu Ancak yeniçeriler bu düzenlemeye boyun eğmeyerek isyan ettiler Sadrazam'ın sarayını basan yeniçeriler sadrazamın ve ıslahatçıların başlarını istediler Ancak At Meydanı'nda toplanan yeniçeriler dağıtıldı, ocakları bombalandı Böylece Avrupa tarzında yeni bir ordunun kurulması yönündeki en büyük engel ortadan kaldırılmış oluyordu II Mahmut hükûmet teşkilâtında da değişikliklere giderek kabine ve nezaret (bakanlık) usulünü benimsedi 1836 yılında Dahiliye ve Hariciye Nazırlıkları kuruldu Avrupa devletleri ile ABD ile ticarî anlaşmalar yapıldı İktisadî ve adlî sistemde değişikliklere gidildi Avrupa tarzında eğitim veren rüştiyeler, Harbiye ve Tıbbiye okullarının açılması vBulletin gibi eğitim alanında da ıslahatlar gerçekleştirildi
Fakat, kimi şeklî, kimi öze yönelik bu yenilikler devletin içinde bulunduğu zorlukları aşmasına yetmediği gibi, Osmanlı coğrafyasındaki parçalanma IIMahmut döneminde daha da hissedilir hale geldi
Sırp ve Yunan İsyanları; Fransız İhtilâli'nin getirdiği milliyetçi fikirlerle temellendirilen ancak, daha ziyade arkasında Rusya ve diğer Avrupa devletlerinin teşvik ve tahriki olan etnik ve mahallî isyanlar bu dönemde alevlendi IIISelim zamanında isyan eden Sırplar, 1812 Bükreş Antlaşması ile bazı imtiyazlar almalarına rağmen, yeniden ayaklandılar Yeniçeri Ocağının kaldırıldığı tarihlerde Sırplarla kısmî bir anlaşmaya varıldı Ancak 1830'da bir hatt-ı şerif ile Sırbistan'ın Osmanlı hâkimiyetinde bir prenslik olarak varlığı kabul edildi Rusya'nın XIX yüzyıla girerken Osmanlıya karşı sürdürdüğü savaşların altında Balkanları ve özellikle Rumları Osmanlı Devleti'nden koparmak yatıyordu Nitekim Odessa'da yeniden örgütlendirilen Etnik-i Eterya adlı cemiyetin başkanlığına Yunan İsyanı sırasında Çar IAlexsandre'ın yaveri Prens İpsilanti getirilmişti Yapılan plana göre Yunanistan, Yanya ve Tuna civarında isyanlar çıkarılacaktı İpsilanti 1821'de Romanya'ya geçerek Ortodoksları ayaklandırmaya çalıştı fakat başarılı olamadı Çar, Türklere yenilerek Macaristan'a kaçacak olan İpsilanti'yi desteklemekten vazgeçti Bu sırada Mora'da da Patras başpiskoposu isyan etmişti (25 Mart 1821) 1822'de Yunanlılar bağımsız olduklarını ilân ettiler, Mora'da ve adalarda çok sayıda Türk'ü katlettiler Rusya ve Avrupa bu isyanı gayriresmî yollardan desteklemekteydiler



Girit ve Mora valiliğinin kendisine verilmesini IIMahmut'a kabul ettiren Mehmet Ali Paşa bu isyanı bastırmakla görevlendirildi 1822'de Girit'e, 1824-25'te Mora'ya girildi Bu gelişme karşısında Rusya, Fransa ve İngiltere aralarında anlaşarak (1827), Yunanistan'ın özerk bir prenslik olarak kabul edilmesi hususunda Osmanlıları sıkıştırmak istediler Türkler bu olayı iç işlerine müdahale olarak kabul edip, teklifi reddetti Bunun üzerine Osmanlı ve Mısır donanması Navarin'de, bir kaza sonucu(!), yok edildi Üç ülkeyle ilişkiler kesildi ve 1828'de Rusya, müttefiklerinin desteğiyle Osmanlı Devleti'ne savaş ilân etti Rus ordusu doğuda Erzurum'u ele geçirdi Batıda ise Edirne işgal edildi Padişah, Prusya, Fransa ve İngiltere elçilerini araya sokarak, Londra Protokolünü kabul edeceğini bildirdi Böylece Edirne Antlaşması(1829) ve ardından Londra Konferansı (1830) imzalandı Antlaşma ile Prut iki ülke arasında sınır oluyor, Eflâk, Boğdan ile Sırbistan'ın özerkliği kabul ediliyordu Girit'in Osmanlılarda kalması şartıyla Yunanistan'ın bağımsızlığı da tasdik ediliyordu
Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi; Mora'nın elden çıkmasıyla, oğlu İbrahim'in Mora valisi olma ümidini kaybeden Mısır Valisi MAli Paşa, IIMahmut'tan, yardımlarına karşılık, Suriye'nin idaresini istedi Bu isteğin reddedilmesi üzerine MAli Paşa harekete geçti ve Filistin ile Suriye'ye girdi (1831) Akka ve Şam, oğlu İbrahim tarafından ele geçirildi İbrahim Paşa, kısa zamanda Anadolu'ya kadar ilerledi

Konya yakınlarındaki savaşta Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattı Her birinin ayrı hesabı olduğu büyük devletler, telâşlanarak araya girmek istediler Fransa ve İngiltere'nin anlaşamaması üzerine, Rusya durumdan faydalandı Zor durumdaki IIMahmut, Rus ordusunun ve donanmasının İstanbul yakınlarına gelmesine müsaade etti Rusya'nın kârlı çıkmasından endişelenen Fransa ve İngiltere, IIMahmut ile anlaşma yapması için MAli Paşa'ya baskı yaptılar Neticede Kütahya Antlaşması imzalandı (1833) Bu anlaşmayla, Mehmet Ali Paşa, Mısır ve Girit'ten başka Şam ve oğlu İbrahim de, Cidde valiliği yanı sıra Adana'yı uhdelerine alacaklardı Rusya, yardımlarına karşılık IIMahmut ile Hünkar İskelesi Antlaşması diye bilinen bir anlaşma yaparak, İstanbul'daki durumunu kuvvetlendirmeyi başardı (1833) Anlaşmaya göre Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün garantisi ve gereğinde Osmanlının yardımına koşulması karşılığında Rusya, Boğazların bütün yabancı savaş gemilerine kapatılmasını kabul ettiriyordu IIMahmut, Kütahya anlaşmasından memnun değildi Bu sebeple MAli Paşa'ya karşı yeniden harekete geçti Fakat Osmanlı ordusu Nizip'te bir kez daha yenildi (1839) Üstelik Kaptan Paşa, Osmanlı donanmasını Mısır'a teslim etmişti Bu arada II Mahmut ölmüş ve yerine IAbdulmecit geçmişti (1839-1861) Mısır Meselesi'nin Çözümü ve Boğazlar Meselesi; Rusya'nın Hünkar İskelesi Antlaşmasına dayanarak duruma tek başına müdahale etmesini uygun bulmayan İngiltere ve Fransa yeniden devreye girdiler Avusturya ve Prusya'nın da katılmasıyla Londra'da bir konferans toplandı (1840)
Toplantıda Mehmet Ali Paşa'nın veraset yoluyla Mısır valiliğine sahip olması karşılığında, Suriye'den ve elinde tuttuğu Osmanlı donanmasından vazgeçmesi istendi Konferans kararlarını MAli Paşa'nın tanımaması üzerine İngiltere Suriye limanlarını donanması ile topa tuttu Nihayet MAli Paşa durumu kabul etti IAbdulmecit de iki ferman yayımlayarak onun valiliğini onayladı Ardından İngiltere kendileri aleyhine olan Hünkar İskelesi Antlaşması'nın yürürlükten kaldırılmasını öngören uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı Londra Antlaşması ile (Temmuz 1841), İstanbul ve Çanakkale boğazları'nın barış zamanında savaş gemilerine kapalı tutulmasının kararlaştırıldığı bir Boğazlar Sözleşmesi imzalandı Böylece İngiltere, Rusya'nın

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'



Islahat Fermanı




Henüz Kırım Savaşı
sürerken, Viyana'da bir araya gelen İngiltere, Fransa ve Avusturya, Hristiyanlarla Müslümanlar arasındaki farklılıkların her alanda ortadan kaldırılmasını öngören bir fermanı sultanın yayımlamasını, barış için ön şart koşmuşlardı Paris Antlaşması müzakere edilirken, müttefiklerin bu istekleri IAbdülmecit tarafından yerine getirildi ve Islahat Fermanı ilân edildi (18 Şubat 1856) Tanzimat'la kabul edilen hususların esas alındığı bu fermanla, Müslümanlarla Hristiyanlar arasında eşitlik sağlandığı Avrupa'ya garanti edilmiş oluyordu Ayrıca iç hukuk alanında ve ticaret hukukunda da yenilikler getiriliyor, Ceza ve medenî hukukun bir bölümü, dinî esaslardan arındırılıyordu Aslında Tanzimat süreciyle başlayan bu değişiklikler, idari yapılanmada da kendisini hissettirmiştir 1868'de Şura-yı Devlet ve Divan-ı Ahkam-ı Adliye kurularak buralarda hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar görevlendirilmiştir Islahat Fermanı ile getirilen düzenlemelerin uygulanması daha çok IAbdülaziz'in tahta çıkması (1861-1876) ile gerçekleşebilmiştir
Paris Antlaşmasına imza koyan devletler, anlaşma maddesinde de yer aldığı için Islahat Fermanı'nı, Osmanlı Devleti'ne müdahale etmede bir koz olarak kullanmışlardır Nitekim Fransa, Dürzilerin Katolik Marunilere saldırmasını bahane ederek Lübnan'a asker çıkarmış ve 1871'e kadar orada kalmıştır Karadağ'da çıkan bir anlaşmazlık yine büyük devletlerin aracılığı ile halledilmiştir (1862) Güçlü devletler tarafından teşvik ve tahrik edilen Balkanlardaki Hristiyan toplulukları, çıkardıkları isyanlar bastırılsa dahi, Osmanlı Devleti'nden yeni haklar elde etmeyi başaracaklardır Örneğin Sırplar ve Bulgarlar yeni haklar elde etmiş, Eflâk ve Boğdan'ın Romanya adı altında birleşmeleri kabul edilmiştir Muhtariyet hakları genişletilen Mısır'da, İngiliz-Fransız nüfuz mücadelesi kızışmış, III Napolyon'un teşebbüsü üzerine, Abdülaziz istemediği hâlde Süveyş Kanalı projesini kabul etmek zorunda kalmış ve kanal 1869'da büyük bir törenle açılmıştır



IMeşrutiyet Dönemi

Avrupa devletleri ve özellikle Rusya'nın kışkırttığı topluluklar, bağımsızlıklarını ilân etmek için harekete geçmekteydiler 1866'da Girit İsyanı çıktı Yunanistan'a bağlanmak amacıyla başlayan isyan bastırılmasına rağmen, Avrupa devletleri araya girerek sultanın Girit'e yeni bir statü vermesini sağladılar (1868) Rusya tarafından oluşturulan komitalar vasıtasıyla Bulgarlar ayaklandırıldı Onlara da geniş haklar verildi (1870) Fakat bununla yetinmeyen Bulgarlar, Bosna ve Hersek'teki karışıklıkların ardından yeniden ayaklandılar (1875-76)
Bulgar isyanı sert biçimde bastırıldı Fakat bu sırada Genç Osmanlılar, Abdülaziz'e başlattıkları muhalefeti, mücadeleye dönüştürdüler Nihayet Mithat Paşa'nın öncülüğündeki yenilikçi idareciler Abdülaziz'i tahttan indirerek yeğeni VMurat'ı başa geçirdiler(30 Mayıs 1876) Ancak hastalığı sebebiyle üç ay sonra o da tahttan indirilerek, Kanun-ı Esasi'yi ilân edeceğini beyan eden kardeşi IIAbdülhamit Osmanlı tahtına çıkarıldı

Bu arada Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne baskı kurmasını kendi menfaatine aykırı gören İngiltere, Balkanlardaki bunalımı görüşmesi için İstanbul'da uluslar arası bir konferans toplanmasını sağlamıştı İstanbul Konferans çalışmalarını sürdürürken IIAbdülhamit Meşrutiyet'i ilân etti (23 Aralık 1876) Kurulacak Meclis-i Mebusan'da bütün topluluklar temsil edilebilecekti Parlâmenter monarşi, İstanbul Konferansı'nın toplanış sebebini tamamen ortadan kaldırmasına rağmen, konferansa katılan devletler, Balkan topluluklarının bağımsızlıklarını istediklerinden bir sonuca varılamadı Osmanlı Devleti'nin çağrılmadığı Londra'da toplanan bir başka konferansta, büyük devletler isteklerini tekrarladılar Rusya, Osmanlı Devleti'ne alınan kararları kabul ettirmek için savaş ilân etti(Nisan 1877) Tarihimizde "93 Harbi" diye bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi, askerî ve siyasî bakımdan önemli sonuçlar doğurmuştur





Kanun-ı Esasi'nin kabulü ile açılan Genel Meclis, padişah tarafından seçilen Ayan Meclisi ve halk tarafından seçilen Mebusan Meclisi'nden ibaretti Londra Konferansı'ndan önce çalışmaya başlayan bu meclis, hükûmet tarafından sunulan teklif ve kanun tasarıların karara bağlayarak ilk dönem çalışmalarını tamamlamıştı Ancak 93 Harbi'nin sürdüğü sıkıntılı zamanlarda meclisteki azınlık mebusları çalışmaları sekteye uğrattığı gibi, bunalımın artmasını da sağlıyorlardı Nitekim Gazi Osman Paşa'nın büyük bir kahramanlık göstererek 5 ay savunduğu Plevne'yi aşan Ruslar, Yeşilköy'e kadar ilerlemişlerdi Doğu'da ise ancak Erzurum önlerinde durdurulmuşlardı Meclis savaşın gidişatından hükûmeti ve padişahı sorumlu tutarak, siyasî tansiyonu yükseltmekteydi II Abdülhamit, devletin ileri gelenleri ve bazı mebuslarla yaptığı toplantıdan bir sonuç alamayınca, Kanun-ı Esasi'nin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, etnik yapısının karışıklığı sebebiyle çalışmaları aksayan meclisi kapattı (14 Şubat 1878) Bu IMeşrutiyet'in sonu demekti
Berlin Kongresi ve Balkanlardaki Gelişmeler; İstanbul önlerine kadar gelmiş olan Rusya ile Yeşilköy (Ayastefanos) Antlaşması imzalandı (3 Mart 1878) Bu anlaşmayla, sözde Osmanlı'ya bağlı Dobruca, Doğu Makedonya ve Trakya'yı içine alan Büyük Bulgaristan Prensliği kuruluyor; Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlıklarına kavuşuyordu Ancak, Rusya'nın genişlemesinden rahatsızlık duyan Avrupa devletlerinin araya girmesiyle bu anlaşma hükümleri yürürlüğe giremedi
İngiltere donanmasını harekete geçirdi Osmanlı Devleti ile yaptığı bir anlaşmayla Kıbrıs'a yerleşti ( 4 Haziran 1878) Araya giren Bismark, ülkesinde bir konferansa ev sahipliği yaparak hem muhtemel bir savaşı önlemek hem de Almanya'nın menfaatlerini korumak istiyordu Nitekim Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, İtalya ve Rusya'nın da katıldığı Berlin Kongresi 13 Temmuz 1878'de imzalanan bir anlaşmayla son buldu Bu anlaşma, artık Rusya'nın yanı sıra, diğer devletlerin de parçalamaya çalıştıkları Osmanlı'dan, kendi paylarını alma anlaşmasıydı Berlin ve Ayestafanos antlaşmalarında öngörüldüğü gibi, Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın bağımsızlığı onaylandı Bulgaristan üç bölüme ayrıldı Bulgaristan Prensliği haricinde müstakil bir Doğu Rumeli eyaleti oluşturuldu Girit'in statüsüne benzer bir statüyle Makedonya, Osmanlı Devleti'nin elinde kaldı Yunanistan Tesalya ve Epir'in bir bölümünü aldı Bosna-Hersek, Avusturya tarafından işgal edildi Rusya, Kars, Ardahan ve Batum'a sahip oldu Berlin Kongresi, büyük devletlerin Osmanlı Devleti'ni paylaşma ve ortadan kaldırma arzularının bir neticesi idi Balkanlarda büyük devletlerin inisiyatifiyle ortaya çıkan küçük devletçikler, bölgede o dönemden günümüze kadar ulaşan siyasî ve etnik çatışmaların piyonları olmaktan öteye gidemediler Nitekim Avusturya'nın ve Rusya'nın Balkanlarda nüfuzlarını artırmaları, Balkan Savaşları ve IDünya Savaşı'nın çıkmasına yol açacaktır




Berlin Kongresi'nin sonuçları kısa zamanda ortaya çıkmaya başlamıştı
Balkanlardan bir pay alamayan Fransa, önceden nüfuz sahasına dahil ettiği Cezayir ile Tunus arasındaki sınır problemini bahane ederek, Tunus'u işgal etti (1881) Fransa ile İngiltere arasında çekişmeye sahne olan Mısır'da, Hidiv İsmail Paşa'ya karşı başlatılan bir askerî ayaklanma ile ortaya çıkan durum İstanbul'da görüşülürken, İngilizler İskenderiye'yi topa tuttu Osmanlıların karşı çıkmalarına rağmen İngilizler Mısır'ı ele geçirdiler(1882) Bulgaristan Prensliği, Doğu Rumeli'de çıkan isyanı değerlendirerek (1885), bölgeyi kontrolü altına aldı Osmanlı Devleti Rusya'nın baskısı sonunda, Kırcaali ve Rodop dışındaki Doğu Rumeli Valiliği'nin Bulgar Prensliği'nin idaresine geçmesini kabul etmek zorunda kaldı (1886) İkinci Meşrutiyet'in ilânı sırasında ise Bulgarlar bağımsızlıklarını ilân ettiler (1908) Bulgar, Yunan ve Arnavutların hak iddia ettiği Makedonya'da çıkan olaylar Osmanlı kuvvetleri tarafından bastırıldı Fakat, Rusya ve Avusturya devreye girerek Osmanlı hâkimiyetindeki Makedonya'da, ülkelerinden iki gözlemcinin görev yapmasını sağladılar (1893) Megalo İdea adını verdiği Bizans'ı diriltme çabasındaki küçük Yunanistan, 1896'da çıkan isyanı bahane ederek Girit'i ilhaka yeltendi (1896) Osmanlılar Dömeke Meydan Savaşı ile Yunanlıları büyük bir bozguna uğrattılar (1897) Fakat Rusya ve Avrupa devletlerinin müdahalesi ile İstanbul'da toplanan bir konferans ile Girit'te valiliğine Yunan kralının oğlunun getirildiği özerk bir yönetim kurulması, adanın fiilen Yunanistan'a bırakılması anlamına geliyordu
93 Harbi'nden sonra sun'i bir Ermeni Meselesi ortaya çıkarılmıştı Osmanlı Devleti'ne bağlılıkları sebebiyle "millet-i sadıka" olarak adlandırılan Ermeniler, önceleri Doğu Anadolu'yu ele geçirmek isteyen Rusya ve ardından İngiltere tarafından kullanılmaya başladılar Hınçak ve Taşnak tedhiş örgütlerini kurarak, İstanbul ve taşrada terör yaratan bazı Ermeniler özellikle İngilizler tarafından destekleniyorlardı Doğu'da hiçbir zaman çoğunluk olamayan Ermenilere kurdurulacak bir devlet ile Rusya Akdeniz ve Orta Doğu'ya sızabilecekti İngiliz himayesindeki bir Ermeni devleti ise aksine bunu önleyebilirdi Her iki tarafında kullandığı Ermeniler 1889'dan itibaren tedhişe başladılar Van, Erzurum ve Bitlis'te çıkan olaylar bastırıldı Ardından başkentte Osmanlı Bankası'na kanlı bir baskın yaparak bankayı işgal ettiler IIAbdülhamit'e yönelik bir suikast teşebbüsünde bulundular IDünya Savaşı ve İstiklal Harbi yıllarında da Ermeniler devlet aleyhine faaliyetlerini devam ettirmişlerdir





Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'

Eski 08-16-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tarihi -Osmanlı Yönetimi-Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu -'Osmanlı İmparatorluğu'





IIMeşrutiyet Dönemi

IMeşrutiyet'in kaldırılmasından sonra IIAbdülhamit içte ve dışta meydana gelen olumsuz gelişmelerin de etkisiyle, katı bir yönetim sergilemeye başlamıştı Meşrutiyet taraftarları da buna karşılık muhalefetlerinin dozunu artırmışlardı Osmanlılık fikrinin temsilcisi olan Sadrazam Midhat Paşa 1881'de ölüm cezasına çarptırılmış, sonra affedilerek, Arabistan'a sürgüne gönderilmiş ve 1883'te öldürülmüştü

Ali Suavi, Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi kişiler de sultan tarafından bertaraf edilmişlerdi Ancak devletin içinde bulunduğu güç durum onların başlattığı muhalefetin güçlenerek büyümesine zemin hazırlamaktaydı Balkanlardaki çalkantıların yanı sıra Osmanlı Devleti iktisadî açıdan da çok zor durumda idi Devlet iç ve dış borçlarını kapatabilmek için batılıların elindeki Osmanlı Bankası ile malî bir anlaşma imzalamak zorunda kalmıştı (1879 ve 1881) Buna göre banka mali yardımları karşılığında, devletin bazı gelirlerini devralıyordu İngiliz ve Fransızların kontrolünde bu maksatla kurulan Düyun-ı Umumîye İdaresi Osmanlı ülkesini âdeta bir sömürge hâline getirecektir





Genç Türkler veya Jön Türkler adı verilen ve yurt dışında ve içinde faaliyet gösteren Meşrutiyet taraftarları, İstanbul'da İttihad-ı Osmani derneğini kurmuşlar ve bu dernek 1894/95'te İttihat ve Terakki Cemiyeti adını almıştı Selanik'te Enver ve Niyazi Paşalar gibi subayların da katılmasıyla güçlenen İttihatçılar, Osmanlı devletini ancak Kanun-ı Esasî'nin yeniden kabulünün kurtarabileceğini düşünüyorlardı Kolağası Niyazi Bey ve ona katılan Enver Bey'in Resne'de isyan ederek dağa çıkmaları ve Rumeli'de halk tarafından büyük bir destek bulmaları üzerine IIAbdülhamit anayasayı yürürlüğe koyarak IIMeşrutiyet'i ilân etti ((23 Temmuz 1908)

17 Aralık 1908'de meclis yeniden açıldı Yapılan seçimlerde İttihat ve Terakki Fırkası büyük bir başarı sağlamıştı Ancak bu gelişmeler esnasında Bulgaristan bağımsızlığını elde etmiş ve Girit meclisi Yunanistan'a ilhak kararı almıştı
İşgal altındaki Bosna Hersek ise Avusturya tarafından fiilen ilhak edilmişti (5 Ekim 1908) Millî bir politika izlemeyi amaçlayan İttihatçılar, olumsuz gelişmelerin de etkisiyle gittikçe otoriter bir idare oluşturmaya başlamışlardı Bundan faydalanmak isteyen Meşrutiyet aleyhtarları, bazı Avrupa devletlerinin de kışkırtmasıyla isyan ettiler İstanbul'daki Avcı Taburları'nın 13 Nisan 1909'da başlattıkları isyan sırasında pek çok İttihatçı öldürüldü IIAbdülhamit olayları önleyemedi Bunun üzerine Mahmut Şevket Paşa komutasındaki ordu Selanik'ten yola çıktı Harekat Ordusu adı verilen bu ordunun kurmay başkanı Mustafa Kemal idi Harekat Ordusu, kısa sürede duruma hâkim olarak isyanı bastırdı İsyandan sorumlu tutulan IIAbdülhamit, şeyhülislâmdan alınan fetva ile meclis tarafından tahttan indirildi (27 Nisan 1909) ve kardeşi V Mehmet Reşat yerine getirildi VMehmed (1909-1918) devlet idaresinde inisiyatifi İttihatçı hükûmete bırakmıştı Yeni iktidar zamanında da felâketler birbirini takip etti Osmanlı Devleti hızla dağılma devrine girmekteydi








Trablusgarp Savaşları

Osmanlıların iç işleri ve Balkanlardaki gelişmelerle uğraşmasını fırsat bilen İtalyanlar, Avusturya'nın Bosna-Hersek'i ilhak etmesi (1908), Arnavutların isyanı (1910) gibi olaylardan da cesaretlenerek, pastadan pay alabilmek için Trablusgarp'a asker çıkardı (Eylül 1911) İtalyan donanması denizden, İngilizler ise Mısır'ı ellerinde bulundurduğundan karadan, Osmanlıların bölgeye asker göndermesini imkânsız hâle getirmişti Bu sebeple Osmanlı hükûmeti gizlice Türk subaylarını bölgeye göndererek mahallî bir direnişi örgütleme yolunu seçmişti Derne ve Tobruk'da Mustafa Kemal, Bingazi'de ise Enver Paşa İtalyanlara karşı büyük başarılar kazandı Savaşı kazanamayacağını anlayan İtalya, Osmanlıları barışa zorlamak için Oniki Ada'yı işgal etti Ancak bundan ziyade Balkanlarda başlayan savaş Osmanlıların barışı imzalamaya zorladı Uşi Antlaşması ile İtalyanlar işgal ettikleri yerleri muhafaza ettiler (1912)







Balkan Savaşları

Türk-İtalyan Savaşı'nın başladığı sırada Balkan devletleri aralarındaki anlaşmazlıkları bir tarafa bırakarak, Osmanlı Devleti'ne karşı bir ittifak oluşturdular Rusya'nın mimarlığında gerçekleşen Bulgar-Sırp ittifakına daha sonra Yunanistan ve Karadağ da katıldı (1912) Karadağ ile başlayan savaşa 18 Ekimde diğer Balkan devletleri de iştirak etti Bu sırada Osmanlı askerleri, subayların bir kısmının politik çekişmelerle meşgul olmasından dolayı dağınık bir hâldeydi Bunun sonucunda Balkan devletleri, Osmanlılar karşısında kendilerinin de beklemediği bir zafer kazandılar Yunanlılar Ege adalarını ele geçirdiler Sırplar Kumanova'da üstünlük sağladılar Sırpların denize çıkmalarını önlemek için Avusturya'nın desteği ile Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti (28 Kasım 1912)
Bulgarlar ise Edirne'yi ele geçirerek Çatalca'ya kadar ilerlediler (19 Kasım 1912) 16 Aralıkta Londra'da başlayan görüşmeler bir ara iktidardan düşen İttihatçıların yeniden iş başına gelmesi üzerine kesilmişti Nihayet Mayıs ayında Londra Antlaşması imzalanarak IBalkan Savaşı sona erdi Gelibolu Yarımadası hariç Trakya, Bulgaristan'a verildi Makedonya'nın büyük bir kısmı Yunanistan ve Sırbistan arasında paylaşıldı Özellikle Makedonya'nın paylaşımı Bulgarları rahatsız etmekteydi Sırbistan ve Yunanistan, Bulgarlara karşı ittifak oluşturdu Bu ittifaka Romanya da katıldı Bulgaristan ile bu ittifak savaşa girince, durumdan faydalanmak isteyen Osmanlı Devleti de Bulgar işgalindeki toprakları geri almak için harekete geçti Kırklareli ve Edirne kurtarıldı IIBalkan Savaşı, tarafların imzaladığı Bükreş Antlaşması ile sona erdi (1913) Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Antlaşması ile, Meriç nehri iki ülke arasında sınır oldu Bulgaristan'daki Türklerin hakları belirlendi (29 Eylül 1913) Yunanistan ile imzalanan Atina Antlaşması ile ise Girit'in Yunanistan'a bırakılması kabul edildi (14 Kasım 1913) Büyük devletler bu anlaşmalardan sonra Çanakkale Boğazı yakınlarındaki Bozcaada ve İmroz'u Osmanlılara geri verdiler Balkan Savaşları, Balkanlardaki Türk varlığının büyük bir kıyıma uğramasına sebep olmuştur Yüz binlerce Türk savaşlar sırasında ve sonrasında aç ve yokluk içinde buradan göç etmek zorunda kalmıştır





Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.