![]() |
Deyimler Sözlügü ( D ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( D )Diz boyu: Dize kadar (yükseklik veya alçaklık için) ![]() ![]() Diz çökmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dize gelmek: Teslim olmak, boyun eğmek, yenilmek, güçlünün buyruğunu kabullenmek ![]() Dize getirmek: Kendisine karşı geleni alt ederek buyruğunu dinler duruma getirmek, boyun eğdirmek ![]() ![]() Dizgini (dizginleri) ele almak: Yönetimi ele geçirmek, işi kendisi yönetmeye başlamak ![]() ![]() Dizginleri salıvermek: Başıboş bırakmak, sıkı tuttuğu yönetimi gevşetmek ![]() ![]() Dizini dövmek: Çok pişman olmak ![]() ![]() Dizinin (dizlerinin) bağı çözülmek: Korkudan, heyecandan, yorgunluktan ayakta duramayacak hâle gelmek ![]() ![]() Dizlerine kapanmak: Yalvarmak, kendini küçük düşürecek kadar çok yalvarmak, başını dizlerinin üzerine koymak ![]() ![]() Dobra dobra söylemek: Hiçbir şeyden çekinmeden, sözü eğip bükmeden, dosdoğru, açık açık konuşmak ![]() ![]() Doğmamış çocuğa don biçmek: Henüz ele geçmemiş bir şey, gerçekleşmesi kesin olarak bilinmeyen bir durum için hazırlık yapmak ![]() Dokuz doğurmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dokuz köyden kovulmuş: Geçimsizliği, hatalı davranışları yüzünden birçok yerden atılmış kimse ![]() Dolap çevirmek: Hile, düzen ve dalavere ile iş yapmak ![]() Dolma yutmak: Kanıp aldanmak ![]() Dolu dizgin: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı: İçinden çıkılamayan güç bir durum karşısında söylenir ![]() ![]() Domuzdan kıl çekmek: Sevilmeyen, eli sıkı olan, cimri bir kimseden bir şey alabilmek ![]() ![]() Don gömlek: Çıplak, üzerinde sadece don ve gömlek var denilecek kadar soyunmuş hâlde ![]() ![]() Dostlar alışverişte görsün: Gösteriş olsun; amaç iş yapıyor görünmek, iş yapmak değil ![]() Dökülüp saçılmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dört ayak üstüne düşmek: Tehlikeli bir durumdan hiç zarar görmeden kurtulmak ![]() Dört başı mamur: Her yanı bakımlı, elverişli, güzel, tam istenildiği gibi ![]() ![]() Dört dönmek: Bir işi yapmak için korku, heyecan, telâş, şaşkınlık içinde sağa sola koşmak, çare aramak ![]() ![]() Dört elle sarılmak: Yapacağı işe büyük bir önem verip özen göstererek girişmek ![]() Dört gözle beklemek: Özleyerek, çok isteyerek, büyük bir sabırsızlıkla beklemek ![]() ![]() Dudak bükmek: Umursamamak, beğenmemek, küçümsemek ![]() ![]() Dudak ısırmak: Hayret etmek, şaşırmak ![]() ![]() Dudak ısırtmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Duman attırmak: Geride bırakmak, zor duruma düşürmek, birini yıldırmak ![]() ![]() Duman etmek: Bozmak, ortalığı dağıtmak, yok etmek; yenmek, birine karşı başarı sağlamak ![]() ![]() Dumanı üstünde: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Duman olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durduğu yerde: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Durup dinlenmeden: Sürekli olarak, ara vermeden, arka arkaya ![]() ![]() Durup dururken: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dut yemiş bülbüle dönmek: Susmak; konuşkanlığını, sevincini, neşesini yitirmek; sesi çıkmaz olmak ![]() Düğüm noktası: Bir meselenin sonuçlandırılması için çözülmesi, açıklığa kavuşturulması gereken en güç yanı ![]() Düğün bayram etmek: Çok sevinç duymak, topluca neşeli bir duruma kavuşmak ![]() ![]() Düğün evi gibi: Çok kalabalık ve telâşlı görülen yer ![]() Dümen çevirmek: Düzen kurup, hileli iş yapmak ![]() Dümen kırmak: Yön değiştirmek ![]() Dümen suyunda gitmek: Birine bağımlı olmak, birinin tuttuğu yolu izlemek, hemen her şeyde ona uyarak onun istediğini yapmak ![]() ![]() Dünkü çocuk: Deneyimi az, toy acemi ![]() ![]() Dünya başına yıkılmak: Dara düşmek, felâkete uğramak, umutlarını yitirmek, çok üzülüp acı çekmek ![]() ![]() Dünya bir araya gelse: “Bütün insanlar engel olmaya kalksa bile, asla, hiçbir zaman, kim ne derse desin” anlamında, yine bildiğini yapma durumu için kullanılır ![]() ![]() Dünyadan elini eteğini çekmek: Bir kenara çekilip toplum ile ilişkisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmaz olmak, daha çok ibadetle meşgul olmak ve dünya işleriyle ilgilenmez olmak ![]() ![]() Dünyadan haberi olmamak: Çevresinden, çağından ve çağının getirdiklerinden, zamanında yaşanan hayattan haberli olmamak ![]() Dünya gözü ile: Ölmeden önce, yaşarken ![]() ![]() Dünyalar onun olmak: Oldukça çok sevinmek ![]() ![]() Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak: Dünyada insanın başına neler gelebileceğini öğrenmek, zorluklarla karşılaşmak, tecrübe kazanmak ![]() ![]() Dünyanın öbür ucu: Çok uzak yer ![]() ![]() Dünya yıkılsa umurunda değil: Hiçbir şeyle ilgilenmemek, umursuz olmak, sorumluluk duymamak ![]() ![]() Dünyayı toz pembe görmek: İyimser olmak, üzücü durumlara bile iyi gözle bakmak ![]() Düşe kalka: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Düşeş atmak: Umulmadık bir başarı kazanmak ![]() ![]() Düşman çatlatmak: Nisbet yapmak, iyi durum ve başarılarıyla düşmanı kızdırmak ve kıskandırmak ![]() Düşman kesilmek: Düşman olmak, düşman gibi görünüp tavır almak ![]() ![]() Düşünüp taşınmak: Bir meseleyi enine boyuna tartmak, konuyu bütün yönleriyle incelemek, iyice düşünüp ona göre davranmak ![]() ![]() Düşüp kalkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Düttürü Leylâ: Gülünç, tuhaf, daracık ve kısacık giyinmiş kadın ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( D ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( D )Dağa çıkmak: Hükümete, kanunlara karşı gelerek dağlara çekilmek, buralarda eşkıyalık etmek ![]() ![]() Dağa kaldırmak: Herhangi bir sebepten ötürü birini zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada alıkoymak ![]() ![]() Dağarcığına atmak: Yeni bilgilerini, eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek ![]() ![]() Dağdan gelip bağdakini kovmak: Daha sonradan geldiği bir yere ya da karıştığı bir işte eskiden beri bulunan bir kişinin yerini almaya çalışmak ![]() Dağ doğura doğura fare doğurdu: Önemli gibi görünen şeylerden önemsiz bir sonuç çıkması durumunda söylenir ![]() Dağlara düşmek: Sıkıntı, üzüntü sebebiyle insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşar olmak ![]() ![]() Dağları devirmek: Çok büyük güçlüklerin altından kalkmak, ağır işleri başarmak ![]() ![]() Dalavere çevirmek: Yalan, dolan ve hile ile kötü bir iş yapmak; düzen kurarak gizlice başkasını aldatmak ![]() Dal budak salmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daldan dala konmak: Çok sık, düşünce ya da konu değiştirmek ![]() ![]() Dalına basmak: Hiç hoşlanmadığı şeyleri yaparak birisini öfkelendirmek ![]() Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak, gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak ![]() Damdan düşer gibi: Aniden, yersiz olarak (söz söylemek) ![]() ![]() Damgasını vurmak: Biri hakkında kötü bir yargıya varmak ![]() ![]() Damokles`in kılıcı: Kişiyi korku ve baskı altında tutan büyük ceza tehdidi ![]() Dananın kuyruğu kopmak: Olay patlak vermek, beklenen ve korkulan sonucun gerçekleşmesi ![]() ![]() Danışıklı dövüş: Şike; önceden aralarında bir anlaşma olduğu hâlde, sanki böyle bir anlaşma yokmuş gibi davranarak başkalarını aldatmak ![]() ![]() Dara düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dara getirmek: Aceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayıramamak ![]() ![]() Dar boğaz: Sıkıntılar ve güçlükler içinde geçirilen, geçici kabul edilip sonunda ferahlık umulan durum ![]() ![]() Dar hayat: Sıkıntılar, güçlükler, zorluklar içinde sürdürülen hayat ![]() Darda kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dar gelirli: Geçim sıkıntısı çeken, kazancı normal olarak geçimini sağlamaya yetmeyen ![]() ![]() Darısı (dostlar) başına: “Kavuştuğum başarı ve mutluluğa tüm dostlarımın da kavuşmasını isterim” anlamında kullanılır ![]() Dar kafalı: Anlayışı, kavrayışı az; yeniliklere açık olmayan ![]() ![]() Davul çalmak: Bir şeyi herkesin duyabileceği biçimde ortalığa yaymak ![]() ![]() Defe (tefe) koymak: Dedikodusunu yapmak, kınayan bir dille başkalarına anlatmak, alaya almak ![]() ![]() Defterden silmek: İlişkisini kesmek, yok saymak, adını anmaz olmak, unutmak ![]() ![]() Defteri dürülmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Defteri kapamak: İlgiyi kesmek, uğraşmaz olmak, söz konusu işi yapmaz olmak ![]() ![]() Deli divane olmak: Bir şeyi, bir kimseyi aşırı derecede sevmek, ona tutkun olmak ![]() ![]() Deli fişek: Atak, delişmen, delice işler yapan, şımarık ![]() ![]() Deliksiz uyku: Hiç uyanmadan, çok rahat, uzun süre uyunulan uyku ![]() ![]() Demir atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dem tutmak: Bir çalgıya, bir başka çalgı veya sesle eşlik etmek ![]() Denizden çıkmış balığa dönmek: Yeni bir işe, ortama, duruma alışmakta zorluk çekmek ![]() ![]() Derdine düşmek: Yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak ![]() Dert ortağı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Destan olmak: Yaptığı (kötü) bir işten dolayı şöhreti yayılmak ![]() ![]() Devede kulak: Bütüne göre çok ufak bir parça ![]() ![]() Deve kini: Bitmeyen, geçmeyen, unutulmayan büyük kin ![]() ![]() Deveye hendek atlatmak: Birisine yapılması çok zor, hemen hemen yapamayacağı bir işi yaptırmaya çalışmak ![]() ![]() Devlet kuşu: Umulmadık, iyi talih; zenginlik, mutluluk getiren talih ![]() Dışı eli (seni) yakar, içi beni: “Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü, sahibini üzücü” anlamında kullanılır ![]() ![]() Diken üstünde oturmak: Bir yerde tedirginlik duymak, her an kalkmak durumunu belirtir olmak, huzursuz olmak ![]() ![]() Dikine gitmek: İnatçılık etmek, bildiğini yapmaya çalışmak, kimsenin uyarısına kulak asmamak ![]() ![]() Dikiş tutturamamak: Bir yerde, bir işte bir sebepten ötürü başarı sağlayamayıp uzun süre kalmamak ![]() ![]() Dikiz etmek: Bir yeri, olayı, birinin hareketlerini gizlice ve gözünü ayırmadan dikkatlice izlemek ![]() Dilden dile dolaşmak: Her yerde, pek çok kimse tarafından bahis konusu olmak ![]() ![]() Dil dökmek: Kandırmak, inandırmak ya da yararlanmak için tatlı sözler söylemek ![]() ![]() Dil ebesi: Çok fazla ve esprili konuşan ![]() ![]() Dile (dillere) düşmek: Hakkında dedikodu yapılmak ![]() ![]() Dile gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Dile getirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dile kolay: Söylenmesi kolay ama yapılması ortaya konması ya da katlanılması çok güç ![]() ![]() Dili açılmak: Herhangi bir sebepten dolayı konuşamayan kimse, birden konuşmaya başlamış olmak ![]() Dili dolaşmak: Heyecan, korku ya da bir hastalık sebebiyle söyleyeceğini şaşırmak, karıştırmak, açık olarak ifade edememek ![]() ![]() Dili dönmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dilinden kurtulamamak: Yaptığı bir kabahatten ötürü sürekli olarak, bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak ![]() Dilinde tüy bitmek: Sık sık söylemekten bıkmak, usanmak ![]() ![]() Diline dolamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Dilinin altında bir şey olmak: Bir kimsenin sözlerinden açıkça söylemediği bir şeyler olduğu anlaşılmak ![]() ![]() Dilinin ucuna gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dilini tutmak: Sonunu düşünerek gelişigüzel konuşmaktan sakınmak, ölçülü konuşmak, rast gele konuşmamak ![]() Dilini yutmak: Büyük bir korku, şaşkınlık ya da sevinç karşısında konuşamaz hâle gelmek ![]() ![]() Dilin kemiği yok ya!: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Dili olsa da söylese: “Cansız nesneler, hayvanlar konuşabilseler, bazı olaylara tanıklık edebilseler ne iyi olurdu” anlamında kullanılır ![]() Dili tutulmak: Herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyemez duruma gelmek ![]() ![]() Dili uzun: İncitici, kırıcı sözler söyleyen, saygısız kimse ![]() Dili varmamak: Bir sözü söylemeye gönlü razı olmamak ![]() Dillerde dolaşmak: Her yerde kendisinden, ondan söz edilmek ![]() ![]() Dillere destan olmak: Bir olay veya nitelik halk arasında yayılmak ![]() Diline pelesenk etmek: Bir sözü her zaman, yerli yersiz tekrarlamak ![]() ![]() Dil uzatmak: Bir kimse veya bir şey için kötü söz söylemek ![]() ![]() Dil yarası: Acı, ağır ve kötü sözün gönülde bıraktığı kırgınlık ![]() ![]() Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak: Daha iyisini elde etmek uğruna çalışırken elindekilerini de yitirmek ![]() ![]() Dinden imandan çıkmak: Çok sinirlenmek, öfkelenmek, kızgınlık duymak ![]() Dinden imandan olmak: Dinî inancını yitirmek, mürtet olmak ![]() Dini bir uğruna: Müslümanlık davası yoluna (iş yapmak) ![]() Dini bütün: Dinin emirlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışan, inancı sağlam olan, dinine çok bağlı ![]() ![]() Dipsiz kile boş ambar: Para, mal tutamayanın durumunu ya da verimsiz, sonuçsuz bir işi anlatmak için kullanılır ![]() ![]() Dirlik düzenlik: Bir arada yaşayan, çalışan kimseler arasında iyi geçim, güven, sevgi ve anlaşma hâli ![]() ![]() Dirsek çevirmek: Daha önce birlikte iş yaptığı, anlaştığı kimseden, artık ihtiyaç duymadığı için yüz çevirmek; bir kimseyi kendinden uzaklaştıracak davranışlarda bulunmak ![]() ![]() Dirsek çürütmek: Okumak, öğrenim görmek için uzun yıllar çalışmak ![]() ![]() Diş bilemek: Öç almak, kötülük yapmak için fırsat kollamak; öfkesini gösterir durum almak ![]() ![]() Dişe dokunur: Hatırı sayılır, işe yarar, belirtilmeye değer, önemli ![]() ![]() Diş geçirememek: Etkisiz kalmak, güç yetirememek, hükmünü yürütüp sözünü dinletememek ![]() Diş gıcırdatmak: Kızgınlığını, öfkesini kimi davranışlarıyla belli etmek ![]() ![]() Diş göstermek: Güçlü olduğunu, kendine güvendiğini, saldırabileceğini davranışlarıyla belli etmek; tehdit etmek ![]() ![]() Dişinden tırnağından artırmak: Yiyeceğinden, içeceğinden vBulletin ![]() ![]() Dişine göre: Yapabileceği, gücünün yeteceği, becerebileceği, uygun bir durumda ![]() ![]() Dişini sıkmak: Darlığa, sıkıntıya dayanmak; her türlü zorluğa katlanmak ![]() ![]() Dişini tırnağına takmak: Çok büyük zorluklara, sıkıntılara, darlıklara katlanarak bütün gücünü kullanıp çalışmak ![]() Diş kirası: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Dişinin kovuğuna bile gitmemek: Çok az gelmek (yiyecekler için) ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|