Nevşehirli Damat İbrahim Paşa

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa



Nevşehirli Damat İbrahim Paşa

Sultan Üçüncü Ahmed Han devrinin meşhur sadrâzamı Enderûn-i Hümâyûndan, yâni Osmanlı Saray Üniversitesinden yetişen sadrâzamların on üçüncüsü ve Osmanlı sadrâzamlarının yüz otuzuncusudur İzdin (Zeytin) Voyvodası Ali Ağanın oğlu olan İbrâhim Paşa, Nevşehir’de dünyâya geldi İş bulmak için İstanbul’a gelmiş ve Eski Saray masraf kâtibi Mustafa Efendinin delâletiyle (tavsiyesiyle) 1689’da sarayın helvacı ocağına, daha sonra eski saray baltacıları ocağına kaydolmuştur İbrâhim Efendi, hizmetleri ile yükselip Dârüssaâde ağasının yazıcı halîfesi olarak Pâdişâhın bulunduğu Edirne’ye gitti Şehzâde Ahmed’in pâdişâh olmasından sonra 1703’te Dârüssaâde ağası yazıcılığına tâyin edildi Bu vazîfedeyken pâdişâhın îtimât ve teveccühünü kazandı Ancak, Sadrâzam olan Çorlulu Ali Paşa, onu Edirne’ye gönderdi

1715’te Mora Seferine çıkan Vezîriâzam Şehid Ali Paşa, İbrâhim Efendiyi mevkûf âtçılıkla berâberinde götürdü Buranın alınmasından sonra da tahrir (kâtiplik) işi ile vazîfelendirildi

İbrâhim Efendi, 1716 yılında Avusturyalılarla yapılan Varadin Muhârebesinde bulundu Mağlûbiyetten sonra vaziyeti Pâdişâha arz etmek üzere bir arîza ile ordu tarafından Edirne’ye gönderildi Sultan Üçüncü Ahmed, çok güvendiği İbrâhim Efendiyi geri göndermeyerek birinci rûznâmeci yaptı Birkaç gün sonra da 3 Ekim 1716’da sadâret kaymakamlığına tâyin eyledi

İbrâhim Paşa, 1717’de Şehid Ali Paşanın ölümüyle dul kalmış bulunan Sultan Üçüncü Ahmed Hanın kızı Fâtıma Sultanla nikahlanarak “Dâmâd” oldu İbrâhim Paşanın teşebbüsleri sâyesinde Avusturyalılarla sulh yapılmasının kararlaştırılmasından sonra, 1718’de vezîriâzamlığa getirilerek Avusturya ile Pasarofça Muâhedesini imzâladı Aynı yıl Venediklilerle de sulh yapıldı

İbrâhim Paşanın on üç yıl süren sadrâzamlığı zamânında İran ile savaş yapıldı Ancak sulhtan sonra devlet bir huzur dönemine girmiştir

Lâle ve Çırağan, Sâdâbâd ve diğer mesîrelerde, helva sohbetleri düzenlenmesi de bu dönemde oldu Bunun yanı sıra ilk matbaanın tesisi ve sanâyi tesislerinin kurulması, onun gayretleri ile gerçekleşti İbrâhim Paşa, Eylül 1730’da meydana gelen Patrona Halil İsyânında âsîler tarafından işkence ile öldürüldü


Devlet işlerine vâkıf, düşünceli, mûtedil, kadirşinas, kâbiliyetli insanların kadrini bilen bir devlet adamıydı Pâdişâhın teveccühünü (sevgi ve yakınlık) kazanmakla ve bütün işleri eline almakla şımarmamış, kendisine fenâlık yapanlara dahi iyilikte bulunmuştur

Dâmat İbrâhim Paşanın hayır eserleri oldukça fazladır Bunların başında, zevcesi Fâtıma Sultanla berâber İstanbul’da Şehzâde Câmii yakınında yaptırdıkları dershâne (Dârülhadîs), talebeye mahsus odalar, sebil, kütüphâne gelir İstanbul’un muhtelif yerlerinde çeşme, sebil ve mesîre yerleri yaptırmıştır Ayrıca doğum yeri olan ve o târihte Niğde’ye bağlı olan Muşkara köyünü, başka yerlerden ahâliyi getirip, aşîretleri iskân ile burayı kazâ yaptı ve kasabayı sur ile genişletti Muşkara adını kaldırıp Nevşehir diye adlandırdığı bu yerde iki câmi, bir medrese ve medrese talebesiyle fakir halk için imâret yaptırdı

İstanbul’da kitap satan esnafta bulunan nâdide kitapların, ucuz fiyatla satın alınarak Avrupa’ya gönderildiğini öğrenen İbrâhim Paşa, bu eserlerin yurtdışına çıkışını yasaklayıp kütüphâneler tesis etti Ayrıca İstanbul’da bir çini fabrikası ve çuha fabrikasının yanında Hatayî ismi verilen kumaş fabrikasının tesisi, İbrâhim Paşanın gayret ve çalışmalarıyla olmuştur Lâle devri ile başlayan park ve bahçecilik de bu gayretli sadrâzam sâyesinde gerçekleşti Ancak, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyânı ile yakılıp yıkılan bu bahçelerin benzerleri daha sonra Avrupa’da görüldü

Damat İbrahim Paşa tarafından 1726-1727 yıllarında yaptırılan külliye, camii, medrese, imaret, sıbyan mektebi, hamam, kervansaray, çeşmelerden ibarettir


Damat İbrahim Paşa Külliyesi içinde yer alan Kurşunlu Camii 1726’da tamamlanmıştır Caminin hemen yanında külliyeye ait medrese, kütüphane ve imarethane ile hamam bulunur 3 kapılı bir avlu içinde caminin 44 m yüksekliğinde zarif bir minaresi vardır Ana mekanı örten kubbesi kurşunla kaplandığı için bu adla anılır Caminin iç kısmı çiçek motifleriyle bezenmiştir Külliyenin inşaatında çalışacak ustalar hassa Mimarı Mehmet Ağa ve bina emini İsmet Ağazade Seyid Mustafa Ağa’yla birlikte İstanbul’dan gönderilirHassa Mimarbaşı’na, bina eminine ve Muşkara Kadısı’na İbrahim paşa tarafından yazılan bir hükümle, külliyenin inşaatı için Muşkara’ya giderken Gebze’de durarak Çoban Mustafa Paşa Külliyesi yapılarını inceleyip resimlerini çıkararak (muhtemelen rölöve ve eskizler yaparak) yollarına devam etmeleri, “Başkentten uzak bir yerde yapılıyor” diye İstanbul’da yapılan külliye yapılarından daha az itina gösterilmemesi bildirilmiştir Aynı hükümde mimarbaşının inşaatın giderlerinin keşfini yapıp gerekli keşif defterlerini ve vesikalarını hazırlayıp İstanbul’a dönmesi, eğer inşaatla ilgili görüşülecek bir şey varsa bina emininin de İstanbul’a dönebileceği, aksi takdirde İstanbul’dan gelen ustalarla birlikte çalışmalara başlaması, inşaata başlangıçta 5000 kuruşun ayrıldığı ve keşif defterleri İstanbul’a geldikten sonra kesinleşen masraf toplamına göre tahsisatın arttırılabileceği bildiriliyordu (1726) Bina emini Seyid Mustafa’nın inşaat başladıktan bir müddet sonra ölümü üzerine yerine atanan Osman Ağa da ölünce yerine inşaatın kontrolüne bina emini olarak Mustafa Ağa atanır Mustafa Ağa’nın bina emini olduğu sırada, İbrahim Paşa İstanbul’daki yalılarını inşa eden Serkis Kalfa’yı külliyenin inşaatını kontrole yollar

Külliyenin inşaatına başlanırken inşaatta çalışacak arabacı ve taşçıların temini için Niğde, Kayseri, Kırşehir, Sivas, Aksaray kadılarına ve o civarda oturan Boynu İnce Türkmenleri’nin boy beylerine hükümler yazıldı İnşaatta kullanılacak kireç Kayseri’nin Urum Diken kireç ocaklarından alınıp Boynu İnce Aşireti tarafından batmanı bir akçeye Muşkara’ya taşınacaktı Külliye yapılarından camii, medrese, kütüphane, mektep ve hamamın kitabeleri İstanbul’da hazırlanarak Muşkara’ya gönderilmiştir

Damat İbrahim Paşa Camii
88 m boyunda, 44 m eninde dikdörtgen planlı bir avlu ile çevreli olan Camii’ye halk arasında Kurşunlu Camii de denmektedir Cami’ye üç kapıdan girilir Ana giriş avlu kapısının kuzeybatısında olup kapı üzerinde Şair Nedim’e ait bir mermer kitabe yeralmaktadır Güney duvarındaki giriş kapısı ise yolun seviyesinden dolayı yüksekte kaldığından avluya merdivenlerle inilmektedir 3 kapı ise doğudadır

Camii giriş kapısı ve mihrap ekseni üzerinde şadırvan yer alır Şadırvanın örtüsü kagir bir kubbe ve onu çevreleyen iki metre genişliğinde sekizgen, ahşap saçaktan meydana gelmiştir Bu örtüyü sekizgen kesitli, sekiz adet sütun taşır Sütunlarından aralarında siyah, beyaz almaşık düzende örülmüş sivri kemerler vardır Şadırvanın mermer olan su haznesi, oniki planlıdır ve çeşmelerin olduğu yüzeyler, köşelerde sütunlarla birbirinden ayrılmıştır

Camii sahını 1680x16x80 m ölçülerinde kare plandan yükselen sekizgene oturmuş kubbeyle örtülmüştür Kıble aksında 600x685 bir mihrap önü nişi bulunur Mihrap önü nişi, sahın zemininden 15 cm yüksektir Kare planın köşelerindeki pandantiflere yarım kubbeler oturur Dışta, sekizgenin köşelerinde inşa edilen ağırlık kuleleri ve alemleri Lale Devri’nin özeliklerini karakterize etmektedir Yine dışta caminin köşelerinde yapıyı daha yüksek gösteren plastırlar bulunur

Beden duvarları, bölgeye has kesme taşlarla örülmüştür Bu duvarlarla kubbenin ağırlığını taşıyan altı adet, geniş yivli yarım daire kesitli plastr bulunur Kubbeye geçiş pandantifler ve tromplarla sağlanmıştır Trompların baş kemerleri sivridir ve alçıyla mukarnas başlığı olan yarım sütun görünümündeki plastrların üzerinden başlar Kubbe eteğinde iç dış bükey profillerle elde edilen bir konsol üzerinde galeri yer alır Yarım küre kesitli kubbenin tepe noktasında kubbe yüzeyinden girinti yapan sekizgen bir göbek bulunur Göbeğin ortasında mukarnaslı sarkıt vardır

Caminin giriş kapısı ahşap kanatlıdır İçte ve dışta sivri kemerli nişler içerisine yerleştirilmiştir Mermer profillerden oluşan bir çerçeve içindeki bu giriş kapısının yanlarında küçük birer niş bulunur Son cemaat yeri beş kubbelidirÜç basamakla çıkılan giriş döşemesinden 30 cm yüksekliktedir Mermer mukarnaslı başlıkları olan mermer sütunlar üzerine oturmuştur Sütunlar arasında sivri kemerler bulunur

Kuzeydoğu köşesinde bulunan minareye son cemaat yerinden basık kemerli bir kapıyla çıkılır Kaide kısmı beden duvarın üst koduna kadar yükselir Gövdesi ve şerefesi onaltıgen plana sahip minarenin sivri külahı kurşunla kaplıdır Şerefesi barok tarzdadır

Cami dört sıra pencerelerle aydınlatılmış olup üç sırası sivri kemerli ve vitray camlıdır Camide iç mekanda mihrap, minber, galeride dış mekanda cami portalinde, son cemaat yerinde mermer üzerinde, minare şerefesi altı ve şadırvan kemerlerinde yöreye has taş üzerinde uygulandığı görülür Mihrap, profillerden meydana gelen dikdörtgen çerçeve içinde üzeri altı sıra mukarnas dizisiyle kapanmış nişten oluşmaktadır Camide mermer işçiliği ile birlikte Lale Devri bezeme anlayışının en yoğun uygulandığı yer minberdir Minber merdivenini taşıyan üçgenin alt kısmında dikdörtgen karelerin oluşturduğu yedi çerçeve vardır ve içlerinde kedi gözü bulunmaktadır Bunlardan minber kapısı tarafında olan iki tanesinin içi oyulmayıp bu boşluğa vazo içerisinde çiçek buketi kompozisyonu yapılmıştır Çiçek buketi, buğday başağını andıran laleler, yapraklar ve natüralist üslupta çiçeklerden oluşmaktadır Merdiven boşluklarıyla bu kedi gözlerinin oluşturduğu çerçeveler arasında kalan üçgen yüzeyin ortasında birer gülbezek motifi yerleştirilmiştir


Medrese
Camiiyle aynı platform üzerinde Cami-i Kebir Caddesi’nin batısında bulunan medrese bugün Damat İbrahim Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır Dikdörtgen planlı olan medresenin revaklı bir avlusu, bu avlunun etrafında dizilmiş onyedi medrese odası, bir baş odası vardır

Medrese giriş kapısı, dikdörtgen bir çerçeve içinde, taşları geçmeli olarak örülmüş, basık kemerli bir kapıdır Üzeri kurşun kaplı bir saçakla korunan kapının üzerinde, dikdörtgen çerçeveyle kemer arasında Seyyit Vehbi’ye ait 1139 tarihli kitabe yer alır 750x750 m ölçülerindeki baş odanın giriş kapısı güney cephesindedir ve medresenin giriş revağına açılır Üzerinde Nedim’e ait bir kitabe yer alır

İmaret
İmaret bugün aşevi olarak kullanılmaktadır Cami-i Kebir Caddesi’nin batısındaki yapı grubunda, sıbyan mektebi ile medrese arasında yer alır İki oda, bir mutfak, tuvaletler,kayaya oyulmuş depodan meydana gelir Mutfak kare planlıdır, istinad duvarına güneybatı köşesinden birleşiktir Arada kalan üçgen alanın yarısı depo, yarısı da mutfağın ocağı olarak kullanılmaktadır Mutfağın kubbesine geçiş pandantiflerle sağlanır Kubbenin tepesinde ise sekizgen bir aydınlık feneri bulunur

Sıbyan Mektebiİmaretin güneyinde, bir kayanın üzerine inşa edilmiş olan sıbyan mektebi ve avlusu, diğer yapılardan daha yüksek bir kottadırDikdörtgen planlı bir dershane ve dershanenin güneyinde iki üniteli revaktan oluşan bir plan şeması vardır Üçgen bir arsa üzerindeki sıbyan mektebinin batı ve güneyinde üçgen birer avlu bulunur Batıdaki küçük avluda, imarete geçişi sağlayan merdivenler bulunur Cami-i Kebir Caddesi’ndeki giriş kapısından güneydeki avluya çıkılır Tek sütun ve üç yandan duvarlarla taşınan revağın kubbe olan örtüsüne pandantiflerle geçilir Revağın sokak cephesinde bir penrere bulunur Dershanenin ise ikisi sokağa, ikisi imaret avlusuna, biri revağa açılan beş penceresi vardır Örtüsü aynalı tonozdur
Hamam
Külliye’nin kuzeyinde, Cami-i Kebir Caddesi’yle Belediye Caddesi’ni birleştiren yokuş üzerinde kervansarayın karşısında yer alır Hamamın soğukluk kısmı, beşik tonozla örtülü giriş eyvanı, yanlarda basık beşik tonoz örtülü birer oda, bunların açıldığı kare bir mekandan oluşur Kubbe örtülü kare mekanın kubbesine geçiş, tromplar ve aralarındaki pandantiflerle sağlanır Kubbe tepesinde sekizgen planlı aydınlatma feneri bulunur Güneybatı ve güneydoğu duvarları boyunca taştan yapılmış bir sedir kuşatır Ortasında sekizgen planlı fıskiyeli mermer havuz vardır

Kervansaray
Bugünkü Belediye Caddesi’nden girilen kervansaray, cami avlusu altında yer alır İki kısımdan oluşan kervansarayın beşik tonozlarla örtülü birinci kısmına giriş dört aksın içi boş bırakılarak sağlanmıştır Bu mekanın batısında penceresiz dikdörtgen bir oda onun doğusunda uzun karanlık bir dehliz yer alır Dehliz kaya içine oyulmuş,ortasında ayaklar bulunan büyük bir hacme geçit verir Bugün kervansarayın dört açıklığından üçünün önü kısmen örülmüş, bir açıklık ile ikinci kısmın girişine demir parmaklıklı kapı takılmıştır İkinci kısım birinci kısımdan daha alçaktır

Çeşmeler
Cami avlusunun güney duvarı üzerinde ve sıbyan mektebi avlusunun köşesindeki istinad duvarı üzerinde olan iki çeşme bulunmaktadır Cami avlusunun güney duvarındaki çeşme bezeme bantlarıyla ve silmeleriyle dikdörtgen bir çerçeve içindeki derinliği az, sivri kemerli bir niş içindedir Su deposu, cami avlusu içerisinde yer alır İstinad duvarındaki çeşmenin üst kısmında profilli bir saçak vardır Vehbi tarafından yazılan kitabesi kemer üzerindedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.