Ören Yerleri |
08-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ören YerleriÖREN YERLERİ 1-Dinar Örenyeri (GELENEİA, APAMEİA) : Afyon-Denizli karayolunun 90km'deki bugünkü ilçe merkezinin oturduğu alanda yer almıştır Kesin olarak bilinmemekle birlikte, Truva savaşına katılan Ahiya Prenslerinden Geleneios'un savaş sonrasında İç Anadolu'ya gelerek yerleşmesiyle kurulmuş ve bundan dolayı "GELENEİA" adını almıştır Şehir daha sonraları MÖ6 yüzyıldan itibaren önemli bir merkez olmuştur Bu dönemde genellikle akropol kesiminde yerleşim olduğu dikkat çekmektedir Daha sonraları Klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde gelişerek şehir bugünkü yerleşim yerine doğru inmiş ve APAMEİA adını almıştır Tarihî eserlerden olan stadyum ve tiyatro kısmen özelliğini koruyarak kalmıştır Bu dönemlerde şehir bir bakıma ticaret merkezi olmuş, Doğu-Batı arasındaki ilişkileri sağlayan "Kral Yolu" da buradan geçmiştir Bizans döneminde de kısmen özelliğini korumuş, Osmanlı döneminin son yıllarından itibaren bugünkü durumunu almıştır 1986-89 yılları arasında Afyon Müze Müdürlüğünce tiyatro kurtarma kazısı yapılmıştır Amorium şehri, Emirdağ ilçesinin 12 km doğu- sundaki Hisar köyü toprağındadır Hisarköy(Amorium) şehri, geniş bir ilçenin pazarı, ekim ve ticaret merkezi idi Batıdan Dokimya'dan doğudan Plomelyum (Akşehir) ve kuzeyden Dorileum (Eskişehir)'dan gelen üç yolun kavşağında idi Bir parasında, elinde başak ve haşhaş kellesi tutan şehir sembolü bulunması, Synnada gibi burada da haşhaş bitkisinin ekiminin yapıldığını anlatıyor uzaklıktaki Döğer kasabası Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanılmıştır Aslankaya, Kapıkaya I ve II, Tanrıça Kübele adına yapılmış açık hava tapınağı özelliğinde MÖ7 yüzyılda yapılmış kaya anıtları ile Asar ve Eski Döğer'de Frig yerleşim yerleri vardır Roma ve Bizans dönemine ait kaya yerleşim ve mezar odaları ile kiliseler çevrede oldukça çok görülmektedir Sulu İn, Memeç, Alaca Asma, Urumkuş I ve II (Karamusa), Nallıhan ve Kırkmerdiven kayalıkları belli başlı olanlarıdır MÖ 7 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Tek parça bir kayanın doğu yüzü ve yanları kesilerek sade ve üçgen çatılı bir tapınak cephesi yapılmıştır Cephenin alt ortasındaki niş içinde, ayakta durur vaziyette tanrıça Kübele, kabartma olarak işlenmiştir Kabartmanın altına dört basamak merdiven yapılmıştır Kapıkaya II : İkinci Kapıkaya aynı bölgede Emre Gölü kıyısından Bayramaliler köyüne doğru uzanan kayaların arasındadır Üst başı erimiş bir kaya parçasının batı yüzü kesilerek yapılmış ahşap bir tapınak benzetmesidir Kayanın yapısı gevşek olduğu için üstteki üçgen çatı bölümü erimiştir Ön yüzde süslü iki bölüm arasında bir niş açılmış, içine tanrıça Kübele'nin ayakta kabartması yapılmıştır Anıtın önünde dinî törenler için bir sahanlık vardır MÖ7 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Aslankaya : İhsaniye ilçesi, Döğer kasabası, Üçlerkayası köyü arasında bulunan Emre Gölü kıyısındadır Aslankaya, yüksek bir kayanın güney yüzü dikey kesilmiş üçgen çatılı bir tapınak cephesidir Üçgen çatının kiriş boşluklarında karşılıklı iki sfenks (insan başlı aslan), ana cephede niş içinde iki aslan arasında Kübele bulunmaktadır Ana cephe, geometrik desenli kabartmalarla süslüdür Anıtın iki yan yüzleri de kesilmiş, kuzey yanına kükremiş ve iki ayağı üzerine şaha kalkmış bir aslan yapılmıştır MÖ 7 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır 4-İhsaniye/Kayıhan Kasabası Göynüş Vadisi Örenyeri : Afyon-Eskişehir karayolunun 32km'den 1,5 km sola dönülerek ulaşılan bir vadi içinde Göynüş Kalesi, üzerinde aslan kabartmaları bulunan Aslantaş ve Yılantaş mezar odaları ile Kübele açık hava tapınağı olan Maltaş bulunmaktadır Aslantaş : Ön yüzüne bir kapı boşluğu açılarak mezar odası oyulmuş kapı boşluğunun her iki yanında kükremiş iki heybetli aslan ve ayakları altında birer yavru aslan kabartması yapılmıştır Mezar odası; üçgen tavanlı, sol tarafta ölüyü yatırmak için kline (sedir) bulunan küçük bir odadır Aslantaşın önemli bir kralın mezarı olduğu ve MÖ7 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Yılantaş : Aslantaş'ın batısında aynı kayalıkların bulunduğu yerdedir Anıt parçalandığı için kirişleri görülmekte olup, anıtın dış tarafında bir aslan kabartmasının sadece baş ve bir ayak kabartması günümüze kadar gelebilmiştir Yılan kabartması anıtın ön yüzünde alt tarafındadır Kapıda birbirine sarılmış iki yılan kabartması ile kapının iki yanında da mızraklarıyla yılana saldıran iki savaşçı vardır Bugün ters dönen kaya altında olduğundan görülmemektedir İçindeki hurma yapraklı sütun başlığının yapılış biçimi, Friglerin Çukurova'ya indikleri dönemlerde, MÖ700 yıllarında yapıldığını göstermektedir Maltaş : Birbirine yakın Aslantaş ve Yılantaş anıtlarından yaklaşık olarak 500 m uzaklıkta olup bugünkü zemine gömülü durumdadır Üçgen çatılı bir tapınak cephesi yapılmıştır MÖ 7yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır 5-İhsaniye/Ayazin Köyü Örenyeri (METROPOLİS) :Afyon-Eskişehir karayolunun 27km'den sağa doğru 4,7 km daha gidilerek ulaşılan Ayazin köyü- nün, Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Roma ve Bizans dönemlerine ait aile ve tek kişilik kaya mezar odaları, Bizans dönemine ait kiliseler ve kaya yerleşimleri arazinin bu tür bir yerleşime elverişli olması nedeniyle oyularak yapılmış eserleridir Aslanlı mezar odaları, sütunlu mezar odaları ile kayaya dış ve iç mimarî olarak oyulmuş kilisesi gibi sanat şahaseri eserler bulunmaktadır Yüzeyi kabartma ve bezemelerle süslenmiş olan mezarlara kimlere ait olduklarını belirten kırmızı boyayla yazılar yazılmıştır İscehisar ilçesinde Seydiler köyü içinde bulunan kale ile Afyon-Ankara karayolunun 32km'de bulunan Kırkinler kayalığıdır Bunlar Bizans çağında yapılmış, yerleşim yeri, kilise, şapel ve mezar olarak kullanılmış kaya kütleleridir Kırkinler kayalığının, Frig döneminde de kullanıldığı kaya üstündeki izlerden anlaşılmaktadır 7- İscehisar/Seydiler Kalesi ve Kırkinler Kayalığı : Bizans yerleşimi olan bu kayalığın alt eteğinde yine Bizans kilise ve manastır yapı kalıntıları bulunmaktadır Ayrıca Geç Roma dönemi kapaklı, kayaya oyulma mezar tekneleri vardır 9-Bolvadin/Kemerkaya Yedi Kapı Kaya Yerleşim ve Örenyeri : Bolvadin-Emirdağ Kara yolu üzerinde, Bolvadin Kemerkaya Kasabasının 3 km kuzeyinde karayolunun 1 km doğusunda yer almaktadır 1997 tarihinden itibaren Afyon Arkeoloji Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazısı yapılmaktadır Çalışmalar sırasında askerî garnizon veya idarî binalar olabileceği tahmin edilen kayaya oyma kompleks yapı grubu ile halkın sığınak olarak kullandıkları yer altı kentinin bir bölümü ortaya çıkarılmıştır Bizans dönemine ait olduğu belirlenen yerleşim yeriyle ilgili çalışmalar devam etmektedir ANTİK KENTLER SYNNADA: Yerleşim yeri Şuhut ilçe merkezindedir Eski Tunç Çağından itibaren günümüze kadar Hitit, Frig, Hellen, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim yeri olmuş, hatta Merkezî Frigya'nın başkenti olmuş büyük bir kenttir Burada Apemeia gibi Hellen döneminde tam özerk, Roma döneminde yarı özerk bir konuma ulaşmış; imparator adına ve Hieropolis'le ortaklaşa, gümüş cistophorus ve bronz sikkeleri bastırılmıştır APAMEIA: Bügünkü Dinar ilçe merkezindeki kentin daha önceki adı ise Keleneia' dır Pers döneminde kent, Batı Anadolu'nun satraplık merkezi olmuştur Hellen ve Roma döneminin, Ephesus'la birlikte ikinci büyük kentidir Hellen dönemindeki özerk konumuyla, imparator adına gümüş cistophorus ve bronz sikkeler bastırılmıştır Ephesus'la birlikte bastırdığı bronz sikkeler de vardır Roma döneminde de yarı özerk olarak imparator adına sikkeler bastırılmıştır DOCIMEIUM: İscehisar ilçe merkezinde, Hellenistik dönemde Makedonyalılar tarafından kurulmuş bir kenttir Roma döneminde yarı özerk konumuyla imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır AMORİUM: Emirdağ'a bağlı Hisarköy'de bir kent Eski Tunç Çağından günümüze kadar yerleşim yeri olmuştur Hititlerin döneminde bu kent "Aura" diye adlandırılmıştır Amorium ise kentin Klâsik Çağdaki adıdır Hellenistik dönemde tam, Roma döneminde ise yarı özerk olan kent, İmparator adına bronz sikkeler bastırılmıştır Bizans döneminde önemi artmış, İstanbul'dan sonra ikinci büyük kent konumuna yükselmiştir Bizans Döneminde yönetimi eline geçiren ve Frıg Sülâlesi olarak bilinen sülâlenin kökeni, Amorium'a dayanır Sülâle üç imparator çıkarmıştır BEUDUS VETUS (PALAEOBEUDUS): Bu kentin yerleşim yerinin Bolvadin ilçesi yakınlarındaki Bolvadin-Çobanlar karayolu üzerinde halkın Dura yeri olarak adlandırdığı bölge olduğu sanılmaktadır Hadrianus'un kenti ziyareti sırasında, bronzdan kent sikkesi bastırılmıştır JULİA (İPSOS) : Yeri kesin belirlenememiş ise de Çay ile Bolvadin yörelerinde MO 301 yılında yapılan İpsos meydan savaşıyla önem kazanmış bir kenttir Roma döneminde julia adını almış; yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır BRUZUS: Bruzus, Eucarpeia, Hicropolis, Otrus ve Stectorium kentlerinin bulunduğu bölgenin adı olup beş şehir bölgesi anlamına gelmektedir Sandıklı ilçesi Karasandıklı köyünde kurulan kent Pentapolis olarak adlandırılan beş kentten birisidir ve kentlerin kuzeyinde yeralmaktadır Roma döneminde yarı özerk konumuyla imparator adına ve Ocoklei ile ortak bronz sikkeleri bastırılmıştır EUCARPEIA: Sandıklı ilçesi Emirhisar köyünde kurulan Pentopalis kentlerinden biridir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır HİEROPOLİS: Sandıklı ilçesi, Koçhisar köyünde kurulan Pentapolis kentlerinden biridir Aynı zamanda Phrygia Salutaris (Şifalı Frigya)'nın merkezi olup "Kutsal Kent" olarak adlandırılmıştır Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır OTRUS: Hocalar ilçesi Yanıkören köyünde kurulmuş Pentapolis kentlerinden biridir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır STECTORiUM: Sandıklı ilçesi Menteş kasabasında kurulan Pentapolis kentlerinden biridir Burada Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır DİOCLEİA: Kent yerleşim yerinin Hocalar ilçesi Ahurhisar kasabasında olduğu sanılmaktadır Roma İmparatoru Elagabalus (MAntonius) 'un kenti ziyareti anısına bronz kent sikkesi bastırılmıştır SİBİDUNDA: Şuhut ilçesi Atlıhisar kasabasında kurulan bir kenttir Burada, Roma döneminde imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır OCOCLİA: Şuhut ilçesi Karacaören köyünde bir kenttir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına ve Bruzus kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırılmıştır LYSİAS: Şuhut ilçesi Arızlı köyünde bir kenttir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır METROPOLİS: Dinar ilçesi Tatarlı kasabasında kurulmuş, bir kenttir; Campus Metropolitanus veya Frig Metropolisi adıyla bilinir Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına ve Sardes kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırılmıştır CİDYESSUS : Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabasında höyük mevkiindedir Burada da imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır PRYMNESSUS: Merkez ilçe Sülün köyünde Frigler tarafından kurulmuş büyük kentlerdendir Hellen döneminde özerk, Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırılmıştır Afyon Arkeoloji Müzesinde bulunan devasa boyutlu Herkül Heykeli'nin bulunduğu antik kenttir Kazı çalışması yapılmamıştır KÜLLİYELER Çay ilçe merkezindedir Medrese (cami), çeşme, hamam ve kervansaraydan meydana gelen Selçuklu dönemi eserler topluluğudur IIIGıyaseddin Keyhüsrev emriyle, Yakup oğlu Yusuf Bey tarafından Mimar Oğul Bey'e H677 (M1278) yılında yaptırılmıştır Tuğla ve çini bezemeli olarak yapılan medrese, daha sonra camiye dönüştürülmüş, çeşme, hamam ve kervansarayın avlusu yıkılmış, yalnızca kışlık bölümü kalmıştır Taşhan olarak bilinen bu kışlık bölüm, ayaklar üzerinde tonoz örtülü bir yapıdır 2-Sincanlı (Boyalı) Külliyesi : 877 (M1472) yılında Mimar Ayaz Ağa'ya yaptırılan cami, hamam ve medrese günümüze kadar kullanıldığı için koruna gelmiş, imaret ise yıkılmış, yalnızca külliyede adı kalmıştır Açık avlulu ve iki yanı önü revaklı odalarla çevrilidir Odalar birer kubbe ile örtülüdür Karşıda biri büyük, biri küçük iki kubbe ile örtülü iki büyük oda vardır 4-Sincanlı/Sinanpaşa Külliyesi : Sincanlı ilçe merkezinde Osmanlı vezirlerinden Celâleddin Sinan Paşa tarafından H931 (M1525) yılında cami, imaret, sıbyan mektebi ve hamam yaptırılmıştır Bu yapı topluluğu çevresinde daha sonra bugünkü Sincanlı yerleşimi kurulmuştur KERVANSARAYLAR 1-Sultandağı Kervansarayı (Sahipata Kervansarayı): Sultandağı ilçesindedir 1249 yılında IIİzzeddin Keykavus'un beylerinden Fahreddin Ali Bin Hüseyin (Sahipata) tarafından yaptırılmıştır Büyük kapıdan girilen avlu etrafında odalar, develik ile ayaklar üzerinde tonoz örtülü bir yapı olan kışlık kısımlardan meydana gelmiş olup avlu ortasında dört ayak ve kemer üzerine oturtulmuş mescid bulunmaktadır Zamanla dış kapısının üst kısımları düşmüş olmasına rağmen eski heybetini korumaktadır 2-Çay Kervansarayı : Çay ilçesindedir Selçuklu dönemi Taş külliyesinden bir yapıdır Avlulu ve kapalı kervansaray tiplerindendir Avlusu tahrip olmuş yalnızca kışlık-kapalı kısmı koruna gelmiştir Merkezde dört fil ayağı ve çevresinde oniki ayak üzerinde tonoz örtülü ışıklıklı, kale görünümlü, kârgir bir yapıdır 3-Anıtkaya/Eğret Kervansarayı : Anıtkaya (Eğret) Kasabasındadır 13yüzyılda Germiyanoğulları tarafından yaptırılmıştır Üç sahanlı oluporta sahanı daha büyüktür Kesme taş kaplı, iki sıra fil ayakları üzerine ortası geniş, yanları dar tonoz kemerlerle örtülüdür Yanları çift mermer sütunlarla süslü taç kapılıdır 4-Döğer Kervansarayı : İhsaniye ilçesine bağlı Döğer kasabasındadır IISultan Murat tarafından yaptırılmış bir Osmanlı eseridir İki katlı han binası ile yanında develiği bulunan iki bölümden meydana gelir İki katlı hanın üst odaları yolcuların yatma, alt kat ise dinlenme yeridir Odalardan ikisi kubbeli diğeri tonoz kemerlidir Ortadaki eyvanı, mescittir Bina yerli tüf kesme taş ile kaplıdır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1991 yılında restore çalışmalarına başlanmış halen devam etmektedir HİSARLAR Ö1350 yıllarında Hitit İmparatoru IIMurşil zamanında, Arzava seferinde müstahkem mevkii olarak kullanılmış ve Hapanuva adını almıştır Daha sonra Bizans ve Selçuklular zamanında da önemli çarpışmalara sahne olmuştur Kale zirvesinde MÖ1200-700 tarihleri arasında Anadolu'da yaşamış olan Frigler dönemine ait kültür izlerine rastlanmakta olup, Ana Tanrıça Kübele'ye adanmış birçok tapınma yerleri ile 4 adet büyük sarnıç (su çukurları) bulunmaktadır Surları Seçuklu Sultanı Alâaddin Keykubat zamanında kale dizdarı olan mimar Bedrettin Gevhertaş tarafından 1235 yılında onarılmış, ayrıca kaleye küçük bir mescit ile yanına saray yaptırılmıştır 1573'te Osmanlı Sultanı IISelim'in emri ile Mahmut Bey tarafından burçları, sarnıçları ve kulesi tekrar onarılmıştır Kalenin ön yüzü 1996 yılında Turizm Bakanlığı ve İl Özel İdare Müdürlüğünden temin edilen ödeneklerle ışıklandırılmıştır Günümüzde burçları, kız kulesi ve sarnıçları hale özelliğini korumaktadır 2-Sandıklı Kalesi: Germiyan Sultanı Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır Eski Tunç Çağından beri yerleşim yeri olmuş bir höyük üzerine üç kat sur ile çevrilmiş küçük bir kale olup, şimdi yalnız 8-10 metrelik sur duvarı parçası kalmıştır 3-Avdalas Kalesi: Afyon-Gazlıgöl Kaplıcasından 10 km uzaklıktaki Ayazin köyündedir Tüf kayaya oyulmuş çok katlı ve çok odalı sarnıçlı bir kaya kütlesi olup, yerleşim yeri olarak kullanılmıştır 4-Bayramaliler Kalesi: İhsaniye ilçesinin Döğer kasabası ile Bayramaliler köyü arasındadır Sarıcaova köyü yolu üzerinde bulunmaktadır Bizans döneminde Leonto Kefal adlı bir yerleşim yeridir HÜYÜKLER 1-Kusura Höyüğü : Sandıklı ilçesi Kusura kasabası içinde olup, yaklaşık olarak 8 m yükseklikte ve 200 m çapında yayvan bir höyüktür İngiliz Winifred LAMP tarafından 1935-1937 yılları arasında yapılan kazı ile arkeoloji dünya- sına tanıtılmıştır Höyük, üç kültür katı içermekte olup en altta Kalkolitik ve Eski Tunç geçiş dönemi, ortada Eski Tunç dönemi, üstte ise Hitit döneminin varlığı tespit edilmiştir Dolayısıyla MÖ 3200-1500 yılları arasında yerleşim yeri olarak uzun bir süre kullanılmıştır 2-Sandıklı Höyüğü (Hisar) : Sandıklı ilçe merkezinde, ovanın en büyük höyüğü sayılır Yüksekliği 20m dolayındadır Kazı yapılmadığı için kesin kültür katları belirgin değilse de Eski Tunç Hitit ve Roma Dönemlerine ait izler görülmektedir Üzerinde Germiyanoğullarına ait kalenin sur parçası bulunmaktadır 3-Şuhut Höyüğü (Hisar) : Şuhut ilçe merkezinde, ovanın en büyük höyüğü sayılır Yüksekliği 20 m çapı 200 m dolayındadır Kazı yapılmadığı için kesin kültür katları belirgin değilse de, Eski Tunç, ve Synada antik kentlerine ait kültür izleri görülmektedir KÖPRÜLER 1-Kırkgöz Köprüsü : Bolvadin ilçesinde, Eber Gölü'ne akan Akarçay üzerindedirKöprü kuzey ve güney olmak üzere iki bölümden oluşur Güney bölümü Bizans döneminde yaptırılmıştır Yontulmuş mermer ve bazalt taştan yapılmıştır Kuzey bölümü ise, Mimar Sinan tarafından uzatılmış ve buraya bir namazgâh ve kitabe ilâve edilmiştir Kitabesi müzeye alınmıştır Bu bölümü mermerden yapılmıştır Önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunan köprü, Mimar Sinan tarafından 64 göze kadar uzatılmış olup 200 m uzunluktadır 2-Altıgöz Köprüsü : Afyon'da Akarçay üzerinde iki istasyon arasında Cirit Kayası eteğinde bulunan altı kemerli köprüdür 1214 yılında Akkoyunlular tarafından yapılmış, Osmanlı devrinde ve son olarak da 1983 yılında Karayolları Genel Müdürlüğünce tamir edilmiştir Köprünün güneydoğu yüzünde beyaz mermer üzerine yazılmış kitabeler vardır 3-İscehisar Köprüsü : Geniş açıklıklı, yüksekçe, hafif sivri kemerlidir Bazalt ve devşirme mermer parçalardan yapılmıştır Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır Karayolları Genel Müdürlüğünce 1994 yılında tamir edilmiştir KÖPRÜLER 1- Şıhlar Çeşmesi : Bolvadin merkezindeki Ağılönü Mahallesinde, H1163 yılında, Karahisarlı Paşazade Hacı Mustafa tarafından yaptırılan üzeri bitkisel süslemeli, yuvarlak kemerli, yazıtı olan bir çeşmedir 2-Cılkoğlu Çeşmesi: Bolvadin ilçesinde bulunan çeşme, 1871 yılında, Cılkzâde Hacı Süleyman Ahmet tarafından yaptırılmıştır Önceleri üzeri kara örtü iken 2 Dünya Savaşı sırasında bugünkü duruma getirilmiştir Kütahya çini örneklerinden olan panolarda "Maşallah" ve "Yâ Hâfız" yazılıdır 3-Hodalı Çeşmesi : Afyon merkezindeki eski bir mahallede bulunan bir Osmanlı çeşmesidir Kesme taş kaplamalı olup üzeri ahşap saçaklıdır Kemer yüzeyi içinde Selçuklu Sultanlarından II İzzeddin Keyhusrev oğlu Keykavus döneminde, Şemseddin Ömer tarafından H648 (M1250) tarihinde yaptırılan konağa ait yazıt bulunmaktadır 4-Aliçavuş Çeşmesi : Sandıklı merkezindeki Hisar Mahallesi'nde Çavuş Camii'ne bitişik bulunan bir Osmanlı çeşmesidir Kesme taş kaplamalı olup her iki kemer ayağındaki mermer yazıtlar, Sandıklı kalesinin Germiyanoğlu IYakup tarafından bugün "Hisar" denilen höyük üzerine kale yapıldığını gösteren kale yapım yazıtlarıdır Çeşme, 19 Yüzyılda yapılmıştır ve yapım yazıtı, kemer iç yüzeyine yerleştirilmiştir HAMAMLAR 1-Gedik Ahmet Paşa Hamamı: Gedik Ahmet Paşa tarafından H877/M1472 yılında yaptırılan külliyenin bir parçasıdır Çifte hamam olarak kaba yonu moloz taştan yapılmıştır 2-Kasımpaşa (Alaca) Hamamı: Millî Birlik Caddesi ile Gazlıgöl Caddesi'nin kesiştiği köşededir Çifte hamam olarak kaba yonu moloz taştan yapılmıştır Kasım Paşa tarafından H880/M1475 yılında Mısri Camisi'ne gelir getirmek üzere yapıldığı biliniyor 3-Millet Hamamı: Tac-ı Ahmet Mahallesindedir Çifte hamam olarak kaba yonu moloz taştan yapılmış, 17yüzyıl eseridir 20yüzyıl başlarındaki yangından sonra yenilenmiş olup 1955 yılında eklemeler yapılarak büyütülmüştür TÜRBELER 1-Kadınana Türbesi: Kadınana bulvarındadır XIIIyüzyılda Selçuklu Sultanı III Alaaddin Keykubat'ın üç kızından biri olan Asiye Hatun için yapılmış tek kubbeli kare plânlı bir yapı olup 1940'ta onarım görmüştür Kemerli kapısı doğuya bakar Türbede tek sanduka vardır 2-Abdürrahim Karahisarî Türbesi: Mısrî Mahallesi'nde, Mısrî Camisi'nin güney duvarına bitişiktir Kare plânlı büyük bir kubbeyle örtülü olan türbede, XVyüzyılda yaşamış olan Akşemseddin'in halifesi, mutasavvıf Şeyh Abdürrahim Karahisarî ile damadının sandukaları bulunmaktadır 3-Mevlevî Türbesi: Zaviye Mahallesi'ndeki Türbe Camisi'ndedir Cami içinin sol yanını kaplar Burada 12 Mevlevî sandukası yer alır Bu sandukalar, Mevlâna Celâleddin Rûmî'nin altıncı kuşaktan torunu Mehmet Semâî, sekizinci kuşaktan torunu Hızır Şah, Muğla Mevlevî Şeyhi Şahidî İbrahim Dede(Muğla'da Şahidi Camisi'nin bahçesindeki türbede de gömülü olduğu söylenmektedir ) ve Şah İsmail'in oğlu Elkas Mirza ile diğer şeyhlere aittir 4-Sahipler Türbesi: Yoncaaltı Camii arkasındaki pazardadır Kare plânlı, tek kubbeli, kârgir bir yapıdır Sahipoğlu Nusredüddin Ahmet Bey, eşi ve çocukları için yaptırmıştır Ön yüzü kesme taşlarla kaplıdır Türbede 10 sanduka vardır 5-Esirüddin Ebherî Türbesi: Çay-Eber kasabasında Selçuklu tarzında bir kümbettir Alt katı taş duvarlı, üst katı tuğladan örülmüş sekiz köşeli kümbet tipi bir anıt mezardır Esirüddin Ebheri adındaki bu kişi, Selçuklu Devletinin son zamanlarında yaşamış bir bilgin olup "İsagoci" adlı mantık kitabı yüzyıllarca ders kitabı olarak okutulmuştur 6-Muradîn Türbesi: Sandıklı'da Çay Mahallesi Derebeyi Sokağı'ndaki Muradîn Camisi bitişiğindedir XVIyüzyılda yapılmıştır Kare biçiminde ve kubbelidir Türbede, Sandıklı Leblebiciler Loncası'nın pîri olan Şeyh Nureddin ile Şeyh Hamza'nın sandukaları bulunmaktadır 7-Karacaahmet Türbesi : İhsaniye ilçesi, Karacaahmet kasabasındaki camiye bitişik olan türbe içinde, Karacaahmet ve müridlerine ait mezar yerleri (merkadler) bulunmaktadır Karacaahmet hakkında fazla bilgimiz yoksa da Horasan erlerinden bir halk tabibi olduğu ve kurduğu tekkede delilerin iyileştirildiği söylenmektedir 8-Hayranveli Türbesi: İhsaniye ilçesi, Kayıhan kasabasında camiyle bitişik bir türbedir İçinde Hayranveli ile müridlerine ait mezar yerleri bulunmaktadır Hayranveli hakkında fazla bilgimiz yoksa da Horasan erlerinden bir halk tabibi olduğu ve kurduğu bir tekkede bir tür cilt hastalığını iyileştirdiği söylenmektedir 9-Seydi Hasan Türbesi: İscehisar ilçesi, Seydiler kasabasında camiyle bitişik bir türbedir İçinde Seydi Hasan bin Basri ile müridlerine ait mezar yerleri bulunmaktadır Horasan erlerinden bir halk tabibi olduğu ve kurduğu tekkede kuduz hastalığını iyileştirdiği söylenmektedir 10-Mahmut Dede Türbesi: Şuhut ilçesi Mahmut köyünde camiyle bitişik bir türbedir Horasan erlerinden bir halk tabibi olduğu ve kurduğu tekkede felç hastalığını iyileştirdiği söylenmektedir 11-Yunus Emre Türbeleri: Sandıklı ilçe merkezinde ve İhsaniye ilçesi Döğer kasabasında Yunus Emre adına yapılmış iki türbe bulunmaktadır Sandıklı'da ayrıca Tapduk türbesi de vardır 12-Abdülkadir Ceylanî Türbesi: Bolvadin ilçesi, Ağılönü mahallesinde Abdülkadir Geylanî'nin torunlarından olan Abdülkadir Geylânî'ye ait bir türbe ve yanında camisi bulunmaktadır İlimizde hemen hemen her köy, kasaba ve ilçe merkezlerinde mezar, yatır, dede, baba, sultan, kadın, ana adlarında halkın sürekli ziyaret ettiği, geçmişte önemli mevkilere yükselmiş kişilere ait çok sayıda mezarımız bulunmaktadır 13- Kureyş Baba Türbesi : Sincanlı ilçesi, Boyalı köyünde, Akkoyunlu beylerinden Kureyş Bey'e ait olduğu söylenen alt kısmı kare, üst kısmı sekizgen gövde ve sivri külâhlı bir yapı olup, Selçuklu dönemi taş işçiliği ile önem kazanmış kümbet tipi bir anıt mezardır Diğerleri: Herdane Beharbaba, Sayababa, Lala Sinan Paşa halk tarafından bilinen diğer türbelerdir 1-Ulu Cami: Afyon'un en büyük camilerinden birisi olan Ulu Cami, Anadolu Selçukluları devrinde (1272-1277) yıllarında Sahipata Nusrediddün Hasan tarafından yaptırılmıştır Kendi adı ile anılan mahallede kârgir kalın duvarlar üzerine toprak damlı iken bugün, bakır ile örtülmüş olan çatı beş sırada sekizerden kırk ahşap sütun üzerine oturtulmuştur Ahşap sütunlar üzerine konan ahşap sütun başlıkları, sarkıt ve baklava dilimlidir Başlıklar üzerine konan ahşap atkıların yan yüzeyleri renkli motiflerle işlenmiş ise de, bugün çok az izleri kalmıştır Doğuya, batıya, kuzeye açılan üç kapısı vardır Selçuklu tarzı oymalı, iki kanatlı minber kapısı üzerindeki kitabede sureler ile ilk yapım tarihini belirten yazı vardır Mimarı Emir Hacı Bey'dir Caminin ilk büyük onarımı M 1341 yılında Muzafferüddünoğlu Emir Abdullah Bey tarafından yaptırılmış ve doğu cephedeki kapı üzerine bir yazıt konulmuştur Zamanımızda eski biçimi korunarak yeniden onarılan cami, ahşap mimarîsi ve yeşil sırlı tuğlalı baklava dilimi tuğla minaresiyle Selçuklu döneminin eşsiz örneklerinden biridir 2-İmaret Cami: Sadrazam Gedik Ahmet Paşa, 1472'de Mimar Ayaz Ağa'ya yaptırmıştır Bu yüzden Gedik Ahmet Paşa Camisi adıyla da tanınır Nakışları Abdüssamedoğlu Hasan'ındır Camiyi 1795'te Müftüzâde Ahmet restore ettirmiştir Ters T biçiminde, ardarda iki kubbeli plânlıdır Kuzeydeki son cemaat yeri, 6 yuvarlak sütun, 5 sivri kemerli ve 5 sekizgen kasnaklı kubbeyle örtülüdür Tek şerefeli minaresi, yivli burma biçimlerle süslüdür Yivlerin arası lâcivert renkli çinilerle kaplıdır Mukarnaslı giriş kapısı kalem işlemeli ve mermerdendir Üzerindeki onarım yazısı 1795 tarihini taşımaktadır Doğu, batı ve kuzey duvarlarında iki, kıble duvarında üç sıra pencere vardır T biçimindeki iç mekânı, iki büyük kubbe, iki yanda sıralanan odaları da üçer küçük kubbe örtmektedir Gedik Ahmet Paşa(İmaret) Külliyesi'nin bir yapısıdır 3-Mısrî Camisi: Mısrî Mahallesinde Hacı Eyüp Mısrî Sokağı'ndadır1483'te Şakkancıoğlu Evliya Kasım Paşa yaptırmıştır Kesme moloz taştandır İki büyük kubbeyle örtülüdür Doğu duvarı bitişiğinde bulunan minaresinin tabanı kesme taştan, gövdesi tuğladandır Mukarnaslı mihrabında, mavi lâcivert tonlarda yazı ve geometrik desenli çiniler vardır Minberi mermerdendir 4-Mevlevî (Türbe) Camii: Zaviye Mahallesi'nde Türbe Yokuşu Sokağı'ndadır Halk arasında "Türbe" ve "Mevlevî Camisi" adlarıyla da anılmaktadır Binanın yıkılmasından sonra, 1844'te Abdülmecit tarafından yeniden yaptırılmıştır Büyük yangın sonucu yanan mevlevîhane, 1905'te IIAbdülhamit'in emriyle ondörtbin altın harcanarak büyük bir onarım daha geçirmiştir Afyon mevlevîhanesinin diğer mevlevihaneler arasında ayrı bir yeri vardı Mevlevîlik töresinde Konya'dan sonra ikinci sırayı alır Semahane, mutbah ve öbür bölümleriyle birlikte esasen büyük bir mevlevîhanedir Kesme taştan yapılan binanın kapısı üzerinde, kitabe yerine kabartma bir Mevlevî külâhı yer alır Tek şerefeli minaresi batıdadırKuzeye bakan cümle kapısından merdivenlerle çıkıldıktan sonra dedelerin hücreleriyle çevrili, ortasında şadırvan bulunan büyük bir avluya girilir Eskiden Mevlevîhanenin doğusunda bulunan "Şeyh evi" yangından sonra yıkılmıştır Kapının sağındaki mutbahın bir bölümünde çilehane yer alır Kasnağındaki renkli camlı pencereleriyle büyük kubbe, örtü sistemini oluşturur Semahanenin doğusundaki şerbethanenin üst katında semahaneye bakan, kafeslerle çevrili kadınlar mahfili vardır Semahanenin sol tarafı türbe bölümüdür Türbede Mevlevî şeyhlerine ait on iki ahşap sanduka bulunmaktadır Mevlâna'nın torunlarından Âbâ Pûş-i Veli, Sultan Dîvanî (Mehmet Semâi Çelebi), Hızır Şah Çelebi gibi Mevlevî büyükleri ile Şah İsmail'in oğlu Elkas Mirza da burada yatmaktadır Günümüzde cami olarak kullanılan yapıyı, son olarak Mimar Arif Turunç onartmıştır 5-Kuyulu Camii : Kuyulu Caddesi'ndedir Selçuklulardan kalma olup yapım yılı bilinmemektedir Minaresinin yanındaki kuyu yüzünden bu adı almış olup, açık yeşil sırlı tuğlalarla baklava biçimli süsleri vardır Tek kubbeli kübik bir yapıdır 6-Ot Pazarı Camisi: Tuzpazarı Caddesi'nde, Sebze Hali (bugünkü Belediye Çarşısı) bitişiğindedir 1590'da Felezâde Süleyman Çavuş yaptırmış, yıkılan minaresi 1958'de yenilenmiştir Kesme taş duvarlı ve kare plânlı tek kubbelidir Kuzeyde camla kaplı olan son cemaat yeri sonradan eklenmiş olup, üç sivri kemer üzerine üç kubbeyle örtülmüştür Minaresi tek şerefelidir Mihrabı sonradan yapılmış ve beyaz mermerle kaplıdır 7-Sandıklı Ulu Cami: Sandıklı merkezinde, çarşı içinde önce mescit iken sonradan camiye dönüştürülmüştürCami, Bahaddin Ömer Bin Alâaddin tarafından Mimar Aydemir'e H780 (M1379) yılında yaptırılmıştır Kare plânlı, tek kubbeli, minareli bir yapıdır Daha sonra son cemaat yeri eklenmiştir 8-Dazkırı/Kızılören Camii: Dazkırı ilçesi Kızılören köyünde 19yüzyılda yapılmış, ahşap yapılı, ahşap sütunlar üzerine oturan ve düz toprak damlı bir camidir Cami, ahşap yapılı basit bir yapı olmasına rağmen, kalemkârî bitkisel, geometrik ve mimarî özellikli resimlerle süslüdür MEDRESELER 1 Alâaddin -Hisarardı Medresesi : Selçuklu Sultanlarından IAlâaddin Keykubat tarafından mimar Gevhertaş'a yaptırılmıştır 1233 M yılında açılmıştır Afyon'un en eski, belki de ilk medresesidir Osmanlıların son yıllarına kadar medrese olarak görevini yapmış ve resmî okulların yaygınlaşmasıyla, ilgilenen kişilerin kalmaması üzerine, bakımsızlıktan bugün bu yapıdan küçük bir duvar parçası kalmıştır Yıkıntıları üzerine I Nolu Sağlık Ocağı binası yapılmıştır 2 Alaca Medresesi : Demirtaş (=Timurtaş) Paşa oğlu Umur Bey tarafından 1455 (H859) yılından önce yaptırıldığı, büyük bilgin ve hekim Hüsameddin Efendi'nin müderris olduğu H859 tarihli vakfiyesinden anlaşılmaktadır Daha sonra bakımsız kalmış ve yıkılmıştır 3 Taş (Gedik Ahmed Paşa - İmaret) Medrese 878) yılında külliye ile birlikte Mimar Ayaz Ağa'ya yaptırtılmıştır XXyüzyılın başlarına kadar medrese olarak kullanıldığı bilinmekte olup, Cumhuriyet'in ilk yıllarında onarılıp müze olarak halkın hizmetine sunulmuştur Fatih devri vezir'azamlarından Gedik Ahmet Paşa'ya, beylerbeylik verilmiş ve vezir olarak 1471-1472 (H876) Silifke ve Ermenek'i fethetmiş ve Fatih'le Trabzon seferinde bulunmuştur 1473-1474 (H878) veya 1475-76 (H880)'da Mahmud Paşa yerine Vezirî azam olmuş, 1477-1478'de İşkodra fethine serdar olup başarısızlığından dolayı Boğazkesen Hisarına haps edilen Ahmet Paşa, Hersek-zade Ahmet Paşa yardımıyla buradan çıkmış ve IIBayezıd devrinde 1481-82'de tekrar vezir olmuşken Edirne'de sarayda katledilmiştir 4 yıl vezirlik yapmıştır 1474 tarihli Gedik Ahmed Paşa Vakfiyesi mevcuttur Bu tarih, Gedik Ahmed Paşa'nın Uzun Hasan'la Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Afyon'a uğradığı tarih olup, medresenin de bu tarihte bitmiş olması muhtemel olabilir Caminin sağ tarafında yer alan medrese 14 oda, 1 yazlık eyvandan oluşmaktadır Evliya Çelebi, medrese için "Ve bir medrese var, 70 hücredir Ders-i âmı ve talebeleri mevcuttur Müderrisler arasında 50 payeli bir medresedir" demektedir 70 hücre biraz mübalâğalı olsa gerek Bugün müze olarak kullanılan medresenin paye bakımından 1543-44'ten önce 30'lu olduğu anlaşılmaktadır 24 Haziran 1529'da Afyon'u ziyaret eden Mekkî, orayı anlatırken "Bu şehri 30 Osmânî Alan Bir Müderris vardır ki adı Sinan Halife yani muhaşşi kuludur"demektedir ki 1565-66'dan önce ise medrese 50'liler arasındadır 4 Çerçi Turgut-Otpazarı Medresesi : 1465 (H870) yıllarında Çerçi Turgut tarafından yaptırıldığı bilinmektedir Bugünkü Otpazarı Camisi aralığında olup, günümüze kadar korunamamıştır 5 Kadı Abdullah Muallimhanesi : 1666 (1077 H) yılından önce Nakipoğullarından Abdullah Efendi tarafından yaptırıldığı 1666 (H1077) Vakfiyesinden anlaşılmaktadır Bugünkü Tarım İl Müdürlüğü bahçesinde olduğu bilinen Muallimhane, şehirdeki büyük yangında (XXyüzyıl başlarında) yanmıştır 6 Yeni Cami Medresesi : Yeni Cami yanında Hacı Bakıoğullarından Osman Ağa ve oğlu İbrahim Ağa tarafından yaptırılmıştır 18yüzyılın ortalarına aittir 7 Abdullah Müftî Medresesi : 1745 (H1158) yılında Müderris olduktan sonra babasının Ardıç Mahallesi, arkaltındaki evini medrese yapmıştır 8 Mollaoğlu Ahmed Ağa Medresesi : Mollaoğlu Ahmed Ağa 1801 (1216 H) yılında önce Nakilcibağı mahallesi, arkaltında (Mürdimek Sultan yanı) yaptırdığı medresesine Mehmed Necip Efendi'yi Müderrisliğe getirir 9 Çukur Medrese : 1816 (H1231) yılında Sert Mustafa Paşa tarafından İmaret Hamamı yanına yaptırılmıştır 10 Keskin Mehmed Efendi Medresesi : Hacı Hanife Hatun tarafından yaptırılmış olup, Akmescit (Hacı Yahya?) Mahallesi, arkaltında bulunmaktadır 11 Mehmet Âşık - Fevziye Medresesi : Mehmet Âşık Efendi tarafından Kâhil Mahallesi'nde açılmıştır Medrese, Mutasarrıf Ferik Mehmet Dilâver Paşa tarafından 1836 yılında yeniden yapılmış ve Fevziye adını almıştır 12 Aslanlar Medresesi : Örenbağ Mahallesinde Yörük Aslanbey tarafından 19yüzyıl ortalarına doğru yaptırılmıştır 13 Dehşetî Medresesi : Salih Dehşetî tarafından açılmış Daha sonra yıkılarak yerine Tekel Müdürlüğü binası yapılmıştır 14 Şuhudî Medresesi : Şuhut ilçe merkezinde bulunan ve Demirtaş Paşa oğlu Hamza Paşa soyuna ait olan medresenin yapılışı bilinmemektedir Çarşı Cami yanına yapılmıştır Hasan Şuhudî Efendi'nin Müderrisliğinden dolayı bu adla anılırdı 15 Seydi Sultan Zaviye Medresesi : Şuhut ilçesinde bulunmaktadır Ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Yukarıda bahsedilenler Afyon'da açılmış olan ve Osmanlı klâsik dönemine tesadüf eden mektep ve medreselerdir Dolayısıyla Osmanlı'nın klâsik döneminin eğitim anlayışı içinde eğitim ve öğretimi sürdürmekteydiler Osmanlının klasik döneminde tüm kurum ve müesseselerinin tam işlediğini görüyoruz Fakat özellikle Kanunî Sultan Süleyman devrinden sonra Osmanlı Müesseselerinde ilk bozulma belirtilerini görmekteyiz Bilhassa XVI asır sonlarına doğru hem müderris kalitesi itibariyle ve hem de tedrisat ve talebe cihetiyle medreseler bozulmaya başlamış ve seneler geçtikçe bu bozukluk artmak suretiyle devam etmiştir Medreseler de bu tarihten sonra ilmî hürriyet kalkmış, iltimas ve siyaset karışmağa başlamış Evvelce müderris (profesör), muid (doçent) danişmend (asistan) olabilmek için ehliyet, ilim ve iktidar gerekirken, bu tarihten sonra ilmî yetki arka plâna atılarak iltimas ön plâna alınmıştır Artık müderris olabilmek için kültür üstünlüğü söz konusu değildir Müderrislik artık bir rütbe halini almıştı Bunun sonucunda Orta Çağ'da doğuda büyük çoğunluğu Türk olan İslâm bilginlerinin eliyle gelişmiş olan Cebir, Fizik, Kimya, Biyoloji, Coğrafya gibi ilimlerin batı dillerine çevrilmesi, XVIIyüzyılda Avrupa'da gelişmeye başlayan üniversiTlfere yeni ve ciddi teknik konular hazırladığı ve Batı dünyasında İlmî Rönesansın meydana gelmesine sebep olduğu halde, memleketimizde medreseler yeni ilimlere kapılarını açmak şöyle dursun, Cebir, Felsefe ve Tıp gibi Fatih ve Kanunî devirlerinin programlarını almamışlardır Medreseler bu sırada Batı dünyasının her gün bir keşifle genişleyen ve her alanda devrim meydana getiren ilmî çalışmalardan habersiz, kapalı, geri bir taassup ve cehalet ocağı halinde kalmışlardır Kayırma ve rüşvetlerle ilmî paya alan bu cahil, sözde müderrisler, daha fazla himaye ile taşraya kadı olarak atanmışlardı Bu suretle artık ehliyetle müderris olma kapıları kapanmıştı Kim fazla iltimaslı ise, fazla rüşvet verirse, o ilmi makama getiriliyordu İlmî makamlar artık para ile satılır olmuştu Bazı Osmanlı Padişahları, ileri görüşlü devlet adamları ile ilim erbabı bu durumu fark ederek medreselerde islâh çalışmaları yapmışlardır Özellikle Kâtip Çelebi'nin, medreselerdeki bozulma ve neler yapılması gerektiği hususundaki görüşleri önemlidir Bu konuya değinen bir diğer kişi de Koçibey'dir Koçibey, eski devirlerdeki ulemâ ile kendi zamanının arasındaki farkları ve Osmanlı hükümdarlarının ulemâya karşı olan hürmet ve riayetlerini beyan etmekteydi FRİG VADİSİ MÖ 3000 yılından itibaren yaklaşık 5000 yıllık bilinen tarihimizde Hitit, Frig, Lidya, Roma, Bizans Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetler İlimizde birçok izler bırakmıştır İlimiz İscehisar İlçesi, Seydiler kasabasının 5 km güneyinde bulunan peri bacalarından başlayarak, İhsaniye-Döğer kasabasına kadar uzanan Turizm Kuşağı yolu projesi Afyon Valisi Sayın Ahmet ÖZYURT'un katkılarıyla hayata geçirilmiştir Turizm Kuşağı Yolu Projesi kapsamında yapılan çalışmalarda bölgede bulunan jeolojik bir oluşum olan Tabiî Varlıklar (peri bacaları) ile kaya yerleşimleri, Frig kaya anıtları, mezarları ve metropolleri görülmeye değer kültürel varlıklarımızdır Turizm kuşağı Frig Vadisinde bulunan yerleşim yerlerinin, peri bacalarının, yerli ve yabancı turistler tarafından gezip görebilecekleri yerlerdir İscehisar İlçesi, Seydiler Kasabası Peri Bacaları, Seydiler kaya yerleşimleri, Kırkinler kaya yerleşimi, Seydiler-Olukpınar arasındaki Peri Bacaları, Çatağıl köyü, Alanyurt kasabası- Selimiye köyü ve Olukpınar köylerinde bulunan peri bacaları ve kaya yerleşimleri, Alanyurt kasabası, Kıyır köyü, Ayazini kasabasında bulunan peri bacaları, kaya yerleşimleri, kiliseler, metropoller, tümülüsler, Göynüş Vadisinde bulunan Aslantaş, Yılantaş, Frig mezar anıtlarını, Maltaş, Aslankaya, Kapıkaya I ve Kapıkaya II Frig Tapınaklarını, İhsaniye-Döğer-Bayramaliler, Üçler Kayası bölgesinde bulunan Frig kaya anıtlarını, kaya yerleşimlerini, peri bacalarını, Döğer'de bulunan Döğer Kervansarayını, Emre Gölü ve çevresini gezmek mümkün olabilecektir KIRKİNLER (Kaya Yerleşimi) Seydiler-İSCEHİSAR Afyon-Ankara karayolunun 32km'de bulunan Kırkinler kayalığı; Bizans çağında yapılmış, yerleşim yeri, kilise, şapel ve mezar olarak kullanılmış kaya kütleleri vardır Kırkinler kayalığının, Frig döneminde de kullanıldığı kaya üzerindeki izlerden anlaşılmaktadır Yüzeyi kabartma ve bezemelerle süslenmiş olan mezarlara kimlere ait olduklarını belirten kırmızı boyayla yazılar yazılmıştır AYAZİNİ ÖRENYERİ (METROPOLİS) Ayazini-İHSANİYE Afyon-Eskişehir karayolunun 27km'den sağa doğru 4,7 km daha gidilerek ulaşılan Ayazini kasabasının Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Roma ve Bizans dönemlerine ait aile ve tek kişilik kaya mezar odaları, Bizans dönemine ait kiliseler ve kaya yerleşimleri arazinin bu tür bir yerleşime elverişli olması nedeniyle oyularak yapılmış eserleridir Aslanlı mezar odaları, sütunlu mezar odaları ile kayaya dış ve iç mimari olarak oyulmuş kiliseler gibi eserler bulunmaktadır Tüf kayaya oyulmuş çok katlı ve çok odalı sarnıçlı bir kaya kütlesi olup Bizans döneminde yapılmış ve yerleşim yeri olarak kullanılmıştır Kutsal olarak bilinen vadi içerisinde Aslantaş, Yılantaş, adıyla bilinen anıtsal 2 mezar odası, Maltaş olarak adlandırılan Kübele açık hava tapınağı ve vadi boyunca kayalara oyulmuş olarak yapılan onlarca Frig kaya mezarları bulunmaktadır BAYRAMALİLER VADİSİ Döğer-İHSANİYE İhsaniye ilçesinin Döğer kasabası ile Bayramaliler köyü arasındadır Sarıcaova köyü yolu üzerinde bulunmaktadır Bizans dönemi yerleşim yeridir Ayrıca vadide bir de kale bulunmaktadır Bayramaliler'de şapkalı ya da sivri peri bacalarını vadi etrafında çok sayıda görmek mümkündür ÖRENYERİ Döğer-İHSANİYE İhsaniye ilçesine 12 km uzaklıktaki Döğer kasabası Frigler döneminden beri yerleşim yeri olarak kullanılmıştır Aslankaya, Kapıkaya I ve II, Tanrıça Kübele adına yapılmış açık hava tapınağı özelliğinde yapılmış kaya anıtları ile Asar ve Eski Döğer'de Frig yerleşim yerleri vardır Roma ve Bizans dönemine ait kaya yerleşim ve mezar odaları ile kiliseler çevrede oldukça çok görülmektedir Sulu İn, Memeç, Alaca Asma, Urumkuş I ve II (Karamusa), Nallıhan ve Kırkmerdiven kaya yerleşimleri belli başlı olanlarıdır IISultan Murad tarafından 1434 yılında yaptırılmış bir Osmanlı eseridir İki katlı han binası ile yanında develiği bulunan iki bölümden meydana gelir İki katlı hanın üst kat odaları yolcuların yatmaları, alt kat ise dinlenme yeridir Odalardan ikisi kubbeli diğeri tonoz kemerlidir Ortadaki eyvanı mesciddir Bina yerli tüf kesme taş ile kaplıdır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2000 yılında restore edilmiştir |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|