|
|
Konu Araçları |
eski, mardin, mezopotamyanın, şehirlerinden |
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: Mardin |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: MardinMardin ili, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle Bölümü'nde yer alan bir ildir Suriye ile sınır komşusudur Güneyinde Suriye, batısında Şanlıurfa ili, kuzeyinde Diyarbakır ve Batman illeri, kuzeydoğusunda Siirt ili ve doğusunda Şırnak ili bulunur Merkez ilçesi dahil 10 ilçesi bulunmaktadır Coğrafi Bölge : Güneydoğu Anadolu Bölgesi Yüzölçümü: 8891 km2 (3433 sq mi) Nüfus: 750697 (2008 şehrin nüfusu: 422537 Köy nüfusu: 328160 Yoğunluk: 84,43 kişi/km2 Plaka Kodu: 47 Alan Kodu: 0 (482) Website: Mardin Valiliği Bir dağın tepesine kurulmuş olan Mardin Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biri ve Türklerin Anadolu’daki ilk duraklarındandır Şehir hakkındaki en eski tarihi belgeye MÖ 1305–1274 yıllarında I Adad Nariri yıllarında rastlanır Mardin adıyla ilgili pek çok söylenti vardır Bunlardan biri Mardin’in kelime anlamının ‘kale’ olduğudur Bu adın Mardin’e verilme nedeninin Mardin’de birçok kalenin bulunmasıdır Bu kaleler: Mardin Kalesi, Kız Kalesi (Kalıtmara), Arur Kalesi, Erdemeşt Kaleleridir Hammer tarihine dayanan farklı bir söylenti ise Pers Kralı Ardeşir buraya bir kavim yerleştirdi Bu kavmin adı Marde’dir ve şehir adını bu kavimden almıştır Diğer bir söylenti yine Perslere dayanmaktadır Kral hastadır ve iyileşmek için şehre gelir Kralın adı Mardin’dir ve ismi bu şehre verilmiştir Diğer bir bilgi Vakidi’den aktarılmıştır Din adındaki İranlı Zahit Heraklus tarafından öldürülmüştür ve bu bölgenin adı Metadin’den (din öldü) gelmektedir Zamanla Metadin Mardin’e dönüşmüştür Tarihi karakterini büyük ölçüde koruyan kentle ilgili ilk bilgileri bize ünlü tarihçi Ammianus Marcellinus MS 4yüzyılda vermektedir Bu dönemde kent Maride adını taşımaktadır MÖ 3 bin sonlarından itibaren çeşitli Mezopotamya kaynaklarında karşımıza çıkan Mardaman Şehri ile bağlantısı halen tartışma konusudur JLewy, AGoetze ve MCivil gibi bilim adamları Mardman’ın Mardin ile aynı Kent olduğunu ileri sürmektedir Eğer bu görüş doğru kabul edilirse, Mardin kent olarak ilk kez MÖ 3 bin sonlarında tarih sahnesine çıkmış olmaktadır Daha sonra Hitit’ler de bölgeye gelmiş, sırası ile Hind-Asi boyları mittaniler, Asurlular, İskitler, Persler ve Yunanlılar bölgede hüküm sürmüşlerdir Kaynaklara göre eski yunan coğrafyacılar Mardin “Marde” Romalılar ise “Maride” olarak anmaktadırlar Mezopotamya vadisi ve Ulu Camii Avusturyalı tarihçi Hammer ise bölgeye (226–241) “Marde” adlı bir kavimin yerleştiğini, bu nedenle de Şehrin “Marde” olduğunu yazmaktadır Bizanslıların “Mardia”, Arapların ise “Maridin” olarak adlandırdıkları kentin adı Hanna Dolapönü’ne (1972) göre de Süryani dilindeki “Merdo-Merdi” (Kale)den gelmektedir Mardin çevresinde, yukarı Mezopotamya’da MÖ8000 yılına dayanan tarihi yerleşimlere ait kalıntılara rastlanır MÖ 4500 yılında Süryanilerle başlar, MÖ 539 yılına kadar birçok değişik uygarlık yerleşmiştir Bunlar: Akadlar, Babiller, Hititler, Mittaniler, Asurlar, Urarturlar ve Perslilerdir Büyük Alexandır MÖ 335 yılında Mardin’i kuşattı Mardin değişik göçebe kavimlerin hükümdarlığında kaldıktan sonra MS249 yılında Romalılar tarafından kuşatılmıştır Kalenin bu döneme rastladığı kabul edilmektedir Bizanslılar MS 692 yılına kadar burada hüküm sürmüştür Emevi ve Abbasilerle Mardin, Hıristiyan etkisi altında önemli bir Müslüman şehri haline gelmiştir MS 885 ve 990 yılları arasında İpek yolunun yapılmasıyla kültürel ve ticari açıdan gelişmiştir Şehir 1089 yılında Selçuklular tarafından kuşatılmıştır 1105’te Mardin Artuklular’ın başkenti olmuştur 304 yıl süren bu dönemde pek çok anıt yapılmış ve birçoğu da restore edilmiştir Türk Prensliği dönemi ve Osmanlıların 1516’dan sonra burayı kuşatmasıyla şehir önemli bir kale ve ticaret merkezi haline gelmiştir Cumhuriyet döneminde Mardin önemli bir Taşra Merkezi ve sınır kenti haline gelmiştir Kültür Mardin hoşgörü ve sevecenliğin doruğa ulaştığı bir şehirdir Birçok uygarlığın kalıntılarıyla ve günümüze kadar taşınan eşsiz kültürel değerleriyle biri sit kenttir Gümüş işlemeleri, kesme ve oyma taşları, tarihi tortusu ve gelenekleriyle dikkat çekmektedir Değişik uygarlıklara ilişkin çeşitli tarihi yapıları görmenin mümkün olduğu konumu ve turistik değerleriyle turizm açısından önemli bir potansiyele sahiptir Uluslar arası turizm şirketleri Mardin’i tur programlarına almış ve pek çok grup Mardin’e gelmeye başlamıştır Şehir kale eteğine kurulmuş tarihi evleri, abbaraları (sokakların iki tarafını köprü gibi birleştiren kısımlar), kiliseleri, kalesi ve diğer tarihi binalarıyla dikkat çekmektedir Mardin evleri pencerelerin yerleşimi, avluların dizaynı ve kuyuların dehlizli yapılarıyla kimseyi rahatsız etmeyecek kadar güzel inşa edilmiştir Abbaralar Dünyanın Süryani Merkezi olarak kabul edilen Mardin Deyrulzafaran Kilisesi Türkiye ve dünya turizmi için önemli bir konuma sahiptir Yerli ve yabancı turistler her mevsim şehre akın etmektedirler Mardin İl Merkezinde bulunan Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunca Mardin kenti kültür kaynakları incelendiğinde Kültür Bakanlığınca tescil edilen merkezde 353 adet, ayrıca İlçe ve Köylerde 293 adet olmak üzere toplam 646 adet taşınmaz kültür varlığı bulunmaktadır |
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: Mardin |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: MardinCamiler Ulu Camii (Cami-i Kebir): Şehri batıdan doğuya ikiye bölen ana caddenin güneyinde, çarşılar içinde doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alanı kaplar Eldeki kaynak ve kayıtların çeşitliliğine karşılık, Mardin Ulu caminin bugünkü veya bugüne yakın şeklini en erken Mardin Artukoğulları döneminde ve XII yyın son çeyreğinde almaya başladığı düşünülmektedir Mardin’deki en eski camidir Ulu Camii Mahallesindedir Kıble duvarına paralel uzanan üç nef, Mihrap önünde iki nef boyunca tromplu ve dıştan yivli bir kubbe ile örtülmüştür Altı paye üzerine oturan kubbe, bütün mekana hakimdir Çapraz tonozlu revaklarda yalnız kuzeyde beş bölüm kalmış diğerleri kaybolmuştur Minaresi Artuklu Hükümdarı Kutbettin İlgazi zamanında inşa edilmiştir(1176) Bu Camiye Artuklu Hükümdarlarından Melik Salih (1312–1362) bir kısım malını vakfetmiştir Bunlar;38 dükkân, bir hamam, Bab-ı Cedid civarında bir bahçe ve Mardin köylerinde birçok bağdır Mardin’in en önemli İslami merkezlerinden biri Ulu Camidir Mardindeki Diğer Camiiler Şehidiye Camii – (1214) Melik Mahmut Camii (Bab Es Sur) – (XIV yyın üçüncü çeyreği) Abdullatif (Latifiye) Camii – (MS 1314) Reyhanîye Camii - (1756) Necmeddin Camii (Maristan Camii) Emineddin Camii Nizameddin Begaz Camii – (MS 1186) Şeyh Salih Camii Kale Camii – (MS 1269 dan sonra onarılmış) Sultan Hamza Mescidi – (MS 1443 yılında yapımına başlanılmış, 1 yıl sonra tamamlanmış) Hamidiye Camii – ( MS 1347) Süleyman Paşa Cami - (MS 1195) Şeyh Çabuk Camii – (MS 1170 den sonra Mor kilisesi iken camiye dönüştürülmüş) Tekiye Camii (MS 1445) Sultan Musa Camii Muhammed Hakim Mansuri Camii (Mor İsyo Kilisesi iken, 19yy Camiye dönüştürülmüş) Midyat Camii Zeynel Abidin Camii Kızıltepe (Koçhisar) Ulu Camii – (Başlama tarihi 1184–1200 – Bitiş tarihi 1200 – 1239) Medreseler [size="3"][/b] Kasimiye Medresesi: Şehrin güney batısında tepenin altındadır Yapımına Artuklu sonlarında belki de Sultan İsa devrinde Zinciriye Medresesi’nin yapımından hemen sonra muhtemelen aynı Mimar tarafından başlanmış, fakat Timur istilası ve Akkoyunlu baskısı gibi karışık bir durumun Mardin siyasetine hakim olmaya başlaması üzerine yarım kalmıştır Akkoyunlu Hükümdarı Cihangir oğlu Kasım Padişah Mardin’e atandığı zaman, şehri onarmaya başlamıştır Kasimiye Medresesi 1469 yılında inşa edilmiştir Güneyde veya açık cepheye sahip Medrese, Mardin yapılarının en büyüklerindendir ve tek bir avlu etrafında düzenlenmiş iki katlı mekânlarla ve batıda diğer kısımlarla aynı girişe sahip bağımsız bir mescitle teşkilatlıdır Tuğla tonozlu revaklar ve yanlara doğru derin tonozlarla genişletilmiş tromp kubbeli Camii, revaklı avluda, büyük eyvanın selsebili kanallarla ortadaki havuza bağlanmıştır İki teras üzerine iki katlı medrese, Camii ve Türbe ile birlikte külliye şeklindedir Mardindeki Diğer Medreseler Sitti Radviye (Hatuniye )Medresesi – (1185) Şehidiye Medresesi - (XIII yyın ilk yarısı) - Sanal Tur için tıklayınız Zinciriye (Sultan İsa) Medresesi – (1385) Altun Boğa Medresesi - (1364) Şah Sultan Hatun Medresesi Hüsamiye Medresesi Muzafferiye Medresesi Savur Kapı Medresesi Melik Mansur Medresesi Manastırlar [size="3"][/b] Deyrulzafaran Manastırı: Mardin’in 5 km doğusunda yer alan ve yukarı Mezopotamya’nın tarihi kuruluşlarından en tanınmış olanı ve Süryani kadim cemaatinin de dini merkezi olan 1600 yıllık bu mabet-manastır, doğu, kuzey ve batısı dağlar ile çevrili önü ise Mezopotamya ovasına bakacak biçimde yeşil bir çevrede kurulmuştur 493 yılında Sufnioğulları adını taşıyan iki Süryani mimar tarafından tasarlanıp yapılmıştır 12000 azizin kemiklerinin içinde bulunduğundan “Onikibin Aziz” manastırı olarak da adlandırılan ve kesme taş ile inşa edilen yapının kilise bölümünün harcına zafaran bitkisi karıştırıldığı için “ Deyr-ul Zafaran” denmiştir Manastır putperestlere ait bir tapınağın üzerine inşa edilmiştir Bodrum katta tavan döşemesi birbirine geçmeli olarak büyük taş bloklar ile inşa edilmiştir 4yya ait mozaik ve minberlerin de yer aldığı yapı kompleksi bir avlu çevresinde gelişim göstermiştir Manastırın güney kısmı hariç diğer tarafları dağlarla çevrilidir Süryanilerin tarihi ve dini eserleri arasında bugüne kadar ayakta kalabilmiştir Manastır 639 yıl boyunca Süryani Kadimlerin Patriklik merkezliğini yapmıştır Manastırın MÖ’ye ait kısımlarının kuruluş tarihi bilinmemekle beraber Mardin ilinin kuruluşuna kadar uzandığı tahmin edilmektedir Milattan öncesine ait yapı 19 Yüzyılda bulunmuştur Bu yapıda göze çarpan en önemli özellik tavan yapısıdır Tavanı oluşturan taşlar 20*0,5 m ebatlarda 13 sıra halinde ve aralarında herhangi bir harç olmaksızın birbirine kenetlenmiş halde duran geometrik yapıdadır Göze çarpan diğer bir özellik ise mabedin iki tarafında kurban sunulan yeri olan kemerli kısımların bulunmasıdır Manastırın milattan sonrasına ait dönemlerde yapılan eklentiler Hıristiyanlık döneminin başlamasıyla birlikte gerçekleşmiştir (MS493) Deyrulzafaran Manastırı geçmişten günümüze kadar gelen ilgi çekici kiliseleri, kubbe ve sütunları, ahşap el işlemesi kapılarıyla geçmişin en güzel mimari örnekleriyle Süryanilerin dini ve tarihi değerleri arasında dünya çapında eşsiz bir abide niteliğindedir Mardindeki Diğer Manastırlar Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı – (185 yılında inşa edilmiştir) Hammara Manastırı - (MS326 yılında yapılmıştır) Mar Barbara Manastırı – (17 Yüzyılda yapılmıştır) Mor Efram Manastırı – (1884 yılında yapılmıştır) Meryem Ana Manastırı Mor Dimet Manastırı Mor Cırcıs Manastırı Deyrulumur Manastırı (Mor Gabriel) - Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayın Mor Yakup Manastrı (MS328 yılında inşa edilmiş) Seyde ( Meryem Ana) Manastırı : MS326 yılında kayaların içine oyularak yapılmıştır Mor Yakup Manastırı (Arur) Mor Behnan Manastırı Mor Evgin Manastırı Savur Dere içi (Kıllıt) Köyünde; Mor Abay, Mor Teoduto, Mor Şabay ve Mor Dimet Manastırları, Mor Şumuyel Manastırı (Savur-Hemerin Köyü), Mor Şmuye Manastırı (Hmerin Köyü), Midyat İlçesinde; Mor Melke Manastırı |
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: Mardin |
08-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: MardinMardin Kalesi Mardin Kalesinin diğer bir ismi "Kartal Yuvası"dır Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu zinin üst kafesine kurulmuş müstahkem bir mevkidir Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kaledir MS330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil'den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin’e yerleştirir Getirilen halkın vasıtasıyla MS442 yılına kadar birçok ilerlemeler görülür M5442'da veba salgınından dolayı kaledekilerden sağ kalan olmadı MS 542'e kadar Mardin Kalesi boş kaldı MS975-976'da Hamdaniler'den Hamdan Bin El Hasan Nasır El Devle Bin Abdullah Bin Ham binlerce yıldır hakim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiştir Kalenin ovadan yüksekliği bin metre kadardır Kalenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuştur Meyilin fazla olduğu insanın çıkıp inmesi ihtimali bulunan yerlerinde, bundan istifade edilerek sur inşa edilmiştir Kalenin güney kesiminde bir kule hala ayaktadır Kalede daha önceleri mesken olarak kullanılmaya yarayan kalıntılar gözlenmektedir Evliya Çelebi her zamanki anlatım özelliğiyle kale ambarlarının çok miktarda erzak,cephane ile dolu olduğunu yazmıştır l9yüzyılın ilk yarısında mevcut olan surların, bugün bazı yerlerde yalnız temellerine rastlanmaktadır Bir çok kez kuşatılan kale, Timur'u bile çileden çıkaran direnişini, bünyesinde barındırdığı su sarnıçları ve ambarlarındaki bolluk ile sağlamıştır Dimdik ayakta iken şehrin altı kapısı mevcuttu Bunlar; İlin batısında Diyarbakır Kapı, Doğuda Savur Kapısı, Kuzeyde Bab-ı Şavt, Kuzeybatıda Bab-ı Hamara, Güneybatıda, Bab-ı Zeytun, Güneyde Bab-ı Cedid (Yeni kapı) dır Bu kapıların sağlamlığı kalenin uzun yıllar zapt edilemeyişine önemli bir etkendir Kartal Kalesinin şöhreti o kadar yaygındır ki, pek çok şaire ilham kaynağı olmuştur Kalenin yaşadıklarına şahit olan Mezopotamya’ya medeniyetin ve tekniğin sihirli değneği deyince bu zümrüt ovayı bugün nura boğmuştur Geceleri güney yönünden muhteşem Kartal Kalesine bakan biri, dağın eteklerinde parıldayan binlerce ışığı göğün yıldızları sanır Mardin PTT Binası Cadde üstünde Şehidiye Medresesiinin tam karşısında yer alan konak, 1890 yılında Mimarbaşı Lole tarafından, Mardinin önde gelen ailelerinden Şahtanalar için yapılır Söylenceye göre Şahtana Ailesinden bir genç Ömerlide yaşayan bir kızı sever ve onunla evlenmek ister Ancak kız, kendisi için Mardindeki en büyük evin yapılması şartıyla bu teklifi kabul eder Böylece, Mardindeki en büyük U planlı evlerden biri olan Şahtanaların konağı inşa edilir İki katlı olan binaya güneydeki kapıdan girilirGiriş katı ve üst katı bir avlunun çevresinde U şeklinde dizilmiş revaklar, eyvanlar ve odalardan meydana gelir Kapı ve pencere sövelerinde, iç mekânlarda yer alan nişlerde ve mihrabiyedeki ince taş işçiliği dikkat çekicidir 1930ların sonlarında Memleket Hastanesi olarak kullanılan yapı, daha sonra Palas Otel olurOtele dönüştürülünce şu anda yapının ortasında bulunan kapı arabaların girebilmesi için açılır 1953te Şahtanalardan satın alınan konak PTT tarafından kullanılmaya başlanır Mardin Müzesi Mardin Merkez 1 Cadde Cumhuriyet Alanı Atatürk heykeli yanındadır Binanın doğu tarafına bitişik olan Meryem Ana Kilisesi'nin müzeye bakan kapalı portalindeki kitabeye göre bina, 1895 yılında Antakya Patriği İgnatios Behnam Banni tarafından Süryani katolik patrikhanesi olarak yaptırılmıştır Daha sonraları askeri garnizon, MSP İl teşkilatı, kooperatif binası, sağlık ocağı ve polis karakolu olarak kullanılmıştır Binayı Süryani Katolik Vakfı'ndan satın alan Kültür Bakanlığı 1988 yılında bunu restore etmeye karar vermiş ve 1995 yılında da bina müze olarak hizmete açılmıştır Bu ana kadar eski müze Artuklu sultanlarından Sultan İsa tarafından, 14 yüzyıl başlarında yaptırılan Zinciriye Medresesinde faaliyet gösteriyordu Yeni müze binası tamamen kesme kalker taşından yapılmıştır İç ve dıştaki tonoz, kemer, korkuluk ve sütun başlıklarında eşsiz süslemeler mevcuttur |
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: Mardin |
08-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: MardinMardin İlçeleri Dargeçit Dargeçit, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin güneyindeki Mardin iline bağlı şirin bir ilçe merkezidir Yüzölçümü yaklaşık olarak 550 km²'dir Ortalama rakım 900 m civarındadır Güneydoğu Anadolu bölgesinin en dik ve engebeli yerlerindendir Dargeçit için tarihte değişik adlar kullanılmıştır Kher-Boran, Kfar-Boran, Kerburan, Kerboran ilçenin tarihte kullanılan adlarından bazılarıdır Tarihi çok eskilere dayanan Dargeçit'nın bilinen eski meskunlarının burada yasayan Süryaniler ve Kürtler olduğu biliniyor Milattan sonra 4 yüzyılda Samanilerin iktidarı döneminde Dargeçit ve yöresi Hristiyanlikla tanışır O donemde Hristiyanlasan kesim yalnızca yörede yasayan Süryanilerdir Kürtler ise o tarihte çoğunlukla Zerdüşt inancına mensupturlar Arapların bölgeye gelmesiyle Kürtler İslam dinine geçerler Çok dinli bir yer olan Dargeçit Müslüman, Hıristiyan(Ortodoks ve Katolik) ve Yezidileri barındırmıştır Mezopotamya'nın yani Dicle ve Fırat arasındaki bölgenin insanlık tarihinin ve medeniyetinin başladığı yer olduğunu dikkate alırsak, Dargeçit'in tarihinin ne kadar eskilere dayandığını anlayabiliriz Dargeçit'a ilk yerleşenlerin Mardokeliler diye bilinen bir aile olduğu rivayet ediliyor Kesin olarak hangi tarihte olduğu bilinmemekle beraber Süryani bir ailenin şehri kurduğu söyleniyor Zamanla aldığı göçlerle büyüyen Dargeçit 1900'lerin basında beş yüz ailenin yasadığı bir şehir oluyor I Dünya Savaşından sonra ekonomik bunalıma giren bazı Süryaniler daha rahat bir yaşam sürmek için Avrupa ülkelerine göç ederler Göçler sonucu Dargeçit nüfusu azalmıştır Dargeçit ilçesi 1987 yılında Midyat ilçesinden ayrılarak ilçe olmuştur Dargeçit'te eskiden Müslüman hırıstiyan nüfus birlikte yaşamaktaydı ancak şimdi sadece müsluman nüfus yaşamaktadır Derik Mardin ilinin bir ilçesidir Mazıdağı,Viranşehir ve Kızıltepe ilçeleri ile sınır komşusu olan Derik yaklaşık olarak 1390-1400 yıllarında Térka aşiretinin bir kolu olan Davutoğulları (Mala Dawıdé Kalo) ve Kayıhanlılar (Mala Qeya) tarafından kurulmuştur Halen Derik'in ilk kurulduğu mehallere Gare Rezé Déwıd ve Mérga Keya denilmektedir Derik ilçesi, Diyarbakır yöresinde astığı astık, kestiği kestik olan Çıplak Haso adında bir miri öldürmeleri sonucu oluşan kan davası yüzünden göç etmek zorunda kalan bu iki aşiret tarafından kurulmuştur Derik'te belediye teşkilatı 1874 tarihinde kurulmuş ve ilçe bu tarihte Diyarbakır'a bağlı iken 1923 Yılından itibaren Mardin'e bağlanmıştır Derik nüfusunun önemli bir bölümü Kurtuluş Savaşına kadar Ermenilerden oluşurken, zaman içerisinde sosyal ve ekonomik nedenlerden Ermenilerin çoğu göç etmiştir Kızıltepe Eski Çağlarda Dunaysır veya Düneysir ismiyle Artuklular döneminde kurulmuştur Bu yerleşim Urfa ile Diyarbakır’ı Musul’a bağlayan ticaret yolu üzerinde konaklama merkezi olarak önem kazanmıştır XIIIyüzyılda Eyyubiler tarafından yağmalanmış, daha sonra Selçuklular, İlhanlılar, Memluklular, Akkoyunlular, Artuklular ve Timur buraya hakim olmuşturmitaniler de bizman lar bölgeye sahip olmuşlardır Dunaysır ismi, sonraki dönemlerde Koçhisar olarak değiştirilmiştir 15 yüzyılda Karakoyunlular ile Akkoyunlular arasında sık sık el değiştirmiş, 16 yüzyılda Safeviler buraya hakim olmuştur Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında, 1517'de Osmanlı topraklarına katılmıştır Artukluların önemli bir kenti olan Kızıltepe, sürekli savaş ve yağmalandığından, Artukluların çarşı, han, hamam, cami ve medreselerle zengin bir kent durumuna getirdikleri bu yerleşim Osmanlıların eline harap halde geçmiştir Artuklu dönemine ait, Ulu camii, Taşköprü, Tarassut Kulesi Şahkullubey Kümbeti, Harzem Harabeleri günümüze kadar ayakta kalan tarihi eserlerdir Ulucamii – Eski ve yeni hali Mazıdağı Şamrah eski adıyla bilinen Mazıdağı ilçesi, geçmişte Diyarbakır-Şam güzergahında canlı bir merkez oldu hep Mazıdağı ilçesi, 9 Haziran 1937'de kurulmuştur Şamrah, bu tarihe değin Derik ilçesine bağlı bir bucak merkezi idi İlçenin tarihi Sümerlere kadar gerilere gitmektedir 150 metrelik bir tepenin üstünde bulunan Dermetinan Kalesi, Sultan Şeyhmus, Pir Hattap türbeleri ilçenin önemli ziyaret yerleridir Taş Devrinden günümüze kadar gelebilen Zambırhan ve Avrihan mağaraları bulunmaktadır Kervanların bu mağaraları daha sonraları konaklama amacıyla kullandıkları anlaşılmıştır İlçenin batısında Şamrah Kalesi namıyla anılan kalenin yanısıra Gümüşyuva Köyünde Bizanslılar tarafından bulunup işletilen gümüş madeni ve bu madenin muhafazası için yapılan kale ve müstahkem yerler, aynı yerde bulunan kilise kalıntıları, tarihi bir nitelik taşımaktadır |
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: Mardin |
08-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mezopotamya'nın En Eski Şehirlerinden Biri: MardinMidyat Midyat’la ilgili ilk yazılı bilgiler MÖ 13Yüzyıla kadar uzanır Asur kralları için ele geçirilerek talan edilecek bir bölgedir II Aşurnasipal MÖ 879 yılında gururla: ’Matiate’yi (=Midyat) ve köylerini buyruğum altına soktum Bol ganimet edinip, onları yüklü haraca ve vergiye bağladım’ der Midyat bölgesi, tarih boyunca bu türden olaylarla sıkça karşı karşıya kalır Midyat dünyanın en eski yerleşim bölgesi olan Yukarı Mezopotamya’da yer aldığı için tarih boyunca Sümerler, Asurlular, Urartular, Makedonyalılar, Persler ve Romalılar gibi bir çok uygarlığın egemenliğine sahne olmuştur Midyat’ın İslam egemenliği altına girmesi MS 640 yılında, Hz Ömer dönemine rastlar Daha sonra bölgeye yine müslüman olan Emevi ve Abbasiler egemen olmuştur Özellikle Abbasilerin yöreye hakim olmasıyla birlikte bölgede çok geniş bir imar hareketi başlamıştır Midyat köylerinin büyük bir kısmı Abbasilerin en parlak dönemini yaşadığı Sultan Harun Reşit zamanında kurulmuştur Bir Anadolu Türk beyliği olan Artukoğulları beyliği döneminde, Deyrizbin (Acırlı) beyleri, Artukoğulları beyliğinin egemenliğine girmiştir 1810 yılında ilçe olan Midyat, 1890 yılında belediye teşkilatına kavuşmuştur Geçmişten günümüze Midyat insanı geçim kaynağını çiftçilik, hayvan yetiştiriciliği ve el sanatları oluşturmuştur Midyat’ın geleneksel el sanatları taş işlemeciliği, gümüş işlemeciliği (Telkari), bakırcılık, kilim dokuma, kumaş boyama, çömlekçilik, kuyumculuk günümüzde önemini koruyor Midyat’ın aslında çok eski geçmişe sahip olup günümüzde tekrar rağbet gören diğer bir sanatı olan taş işlemeciliği, Kaymakamlık tarafından açılan atölyede hizmet vermektedir Nusaybin İpek yolu üzerinde Suriye ile sıfır noktasında bulunan Nusaybin , Dicle Nehri ile Fırat Nehri arasındaki havzanın yani Mezopotamya'nın kuzey kısmında bulunmaktadır MÖ 4500 yıllarındaSubarular tarafından kurulan şehir, MÖ 3000 yıllarında Sümer kralı Lugazakis tarafından “Nırbo” olarak adlandırılmış ve Çağ-Çağ deresinin batısında yeniden inşa edilmiştir Tarih süresince yukarı Mezopotamya'nın en büyük şehri olarak sürekli yer almıştır Kuruluşundan Sümerlerin yıkılışına kadar (MÖ2850) Sümer imparatorluğuna bağlı kalmıştır MÖ2850-2300 Yılları arasında Akadlar ,MÖ 2300-2060 Yılları arasında Akad-Sümer imparatorluğu,MÖ 2060-1800 Yılları arasında Babilliler, MÖ1800-1305 Yılları arasında Mitanililer , MÖ1305-715 de Asurlular, MÖ612-330 Yılları arasında Med-Persler, MÖ 330 da Selefkuslar (Selevkoslar), MÖ 130-MS 50 Yılları arasında Abgar krallığı, sonra da Romalıların hakimiyetine girmiştir MS 637 Yıllarına kadar şehir sürekli Romalılar ile Sasaniler arasında el değiştirmiştir MS 637 yılında İslam orduları hakimiyetine giren Nusaybin, sıra ile Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Eyyubiler, Selçuklular, MS1258 de Hulagu hanın eline geçmiş, daha sonra Karakoyunlular, Artukoğulları ve Akkoyunlular , daha sonra da 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna geçmiştir Babilliler şehre Armis veya Nisibis, Huri-Mitaniler Nabila,Kenge, Nas-ü-bina, Asurlular Meppin-Suba, Romalılar Antimosya, Süryaniler Nasibina-Sarbo, Sasaniler Ahvaz ,Kürtler Nisebin adını vermişler, Cumhuriyet döneminde de Nusaybin adını almıştır Tarihi süreçte birçok önemli olaya tanıklık eden şehir, en parlak dönemini MÖ130 yıllarından başlamak kaydı ile MS 637 yılları arasında yaşamıştır Hıristiyanlık dininin yayılması ile şehirde her türlü eğitimi veren bir fakülte kurulmuş ve eldeki tarihi verilere göre bulunulmuş 2000 öğrenci bu üniversitede eğitim görmekteydi En parlak dönemini ise mor efrem döneminde yaşayan okulun bir Yönetmeliğinin olduğu bilinmektedir Mitanni Kültür Merkezi - Nusaybin Savur Savur, Mardin ilinin bir ilçesidir Dağ yamacına kurulmuştur Mezopotamya’ya hakim olan kavimler burayı da etkilemişlerdir İlçenin tarihi Etiler’e kadar uzanmaktadır Roma ve Bizans İmparatorluğu hakimiyetinin, Sasani ve Melikşah dönemlerinde var olan ilçe, il merkezine 47 km uzaklıktadır Savur ilçesinin merkezi, kalesi, kaya evleri, eski Ulu Camii, Romaniye ve Mor Yuhanın (Dereiçi Köyü) kiliseleri, türbeler ve Başkavak Köprüsü ile tarihî bir görünüme sahiptir Yeşilli Köklü bir tarih, genç bir ilçe, cennetin güzel meyvelerini kıskandıran kiraz bolluğu ve misafirperverlik Mardin merkezinin kuzeydoğusunda yer alan Yeşilli, doğanın cömertçe oluşturduğu yemyeşil bir vadinin içinde mesire yerleriyle ün salmış bir ilçemizdir Romalılar devrinde yapılmış su kanalları, çeşmeler, bentler ve değirmenler görülmeye değerdir Bahçe kültürü son derece gelişkin olan ilçede yeşillikler içinde kasırlara rastlamak mümkündür 2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 30000'dir İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 2337'tür Mevcut nüfusun %93'ü şehir merkezinde geriye kalan %7'si ise kırsal kesimde yaşamaktadır Yörenin geçim kaynağı tarımsal ürünlere ve nakliyeciliğe dayalıdır % 30 Aslinda Avrupaya göç etmiş gurbetcilerdir Ömerli Ömerli, 1953 yılına kadar Savur ilçesine Maserti adıyla bağlı bulunan sırasıyla bir köy ve bucaktır Kayıtlara göre cumhuriyetin ilk yıllarında da bucak olduğu bilinmektedir 1953 yılında bucak statüsü sona erdirilip ilçe yapılmış ve Mardin iline bağlanmıştır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|