| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| anıtı, codex, cumanicus, dil, kumanların, olan | 
|  | Kumanların Dil Anıtı Olan Codex Cumanicus |  | 
|  08-03-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Kumanların Dil Anıtı Olan Codex CumanicusKumanların Dil Anıtı Codex Cumanicus   Tarihin pek parlak sahifelerinde yer almış olan Türkler, türlü türlü devir ve coğrafi mahallerde büyük kültür abideleri bırakmışlardır  Bunlardan biri de Kumanların dil anıtı olan Codex Cumanicus'dur  1942 tarihi, bu değerli eserin âdeta yeniden doğuş yılıdır; Danimarkalı K  Crönbech 1942 de Codex Cumanicus'un Türkçe kelime hazinesini toplayıp bir sözlük haline koymuştur  O, bu eseriyle ölmüş Türk lehçelerinin önemli bir bölümünü teşkil eden Kumanca'yı hakkiyle canlandırmış ve herkesin kullanabileceği şekle getirmiş oluyor  Bu hadise Türkçe alanında büyük bir yenilik, takdire değer bir ilerileme olarak kabul edilmelidir   Codex Cumanicus, bugün isimleri dahi kaybolmuş ve büyük Türk tarihinin unutulmuş sahifelerîne katılmış Kuman' ların biricik büyük dil abidesidir  Kumanlar 9-14  yüzyıllar arasında, Orta-Asya'dan, İdil-Yayık, Don, Aşağı Dneper, Tuna (Bugünkü Macaristan) kıyılarına kadar uzanmış olan geniş coğrafî sahada, Bizans ve Rus hükümdarları*na karşı koyarak, hakimiyetlerini tesis edip, Türk tarihinin çok şerefli yerini işgal etmişlerdir  Onun için tarihteki rolleri Türk Tarihi için ne kadar önemli ise, dilleri dahi Türk dili araştırmaları ve kültür tarihi bakımından o derece mühimdir   Bu eserin nerede, hangi sebeple, hattâ üzerinde bir tarih taşıdığı halde ne zaman kaleme alındığı, şimdiye kadar katiyetle kestirilmemiştir  Eserin Tek nüshası, İtalya'nın Venedik şehrinde St Marcuş manastırı kütüphanesinde saklanmaktadır  Tanınmış İtalyan şairi Petrark'm vasiyetnâmeleriyle birlikte St  Marçus kûtüphanesine verildiğindeneser aynı zamanda Codex Peirarque adını da taşımaktadır  Fakat Petrârk hakkında araştırma yapanlar, CC'un vaktiyle" Petrark'a ait olduğunu, kenarlarına yazılan yazıların şairin eliyle yazılmış olduğu kanaatini reddediyorlar  İlk önce 1828 de Şarkıyatçı J  Klaport bu esere Avrupa bilginlerinin dikkatini çekmiş, eser hakkında malumat vererek parçalar yayınlanmıştı     Bilindiği gibi, Türk destanlarından -Manas Destanı hariç- hiçbiri zamanında derlenip yazıya geçmediği için tam değildir; ancak bunlar tarihin kaynak kitapları arasında parçalar ve özetler halinde bulunmaktadır  Ergenekon Destanının da iki ayrı parçası (versiyon, varyant) bulunmaktadır  Bunlardan biri Çin Yıllıklarında, diğeri Moğol İlhanlı tarihçisi Reşîdeddîn'in "Câmiü't-Tevârih" adlı eserinde kayıtlıdır  İki farklı varyant halinde olan bu parçalan önce birbiriyle tamamlayarak özetleyelim: Göktürklerin Aşina ailesi, düşmanları tarafından tamamen imha edilir  Bu katliamdan geriye küçük bir çocuk kalır  Onun da bacakları kesilir ve bataklığa atılır  Bir dişi kurt gelir ve çocuğu kurtarır  Onu bir mağaraya götürür ve emzirerek büyütür   Düşmanları bu durumu öğrenince oğlanı öldürmek isterler  Fakat kurt buna müsaade etmez; mağaranın gizli geçidinden oğlanı Ergenekon vadisine götürür  Burada onunla çiftleşir  Bu çiftleşmeden on oğul doğar  Bu on oğul dışarıdan kız almak suretiyle çoğalır  Aradan dört yüz yıl geçer  Ergenekon vadisi Aşina ailelerine dar gelmeye başlar  Dışarı çıkmak isterler; fakat yol bulamazlar  Artık içlerinde mağaraya çıkan yolu bilen de kalmamıştır  Vadiyi kapatan dağlardan biri tamamen demirdir  Aralarındaki bir demirci, bu dağı eritmek suretiyle dışarı çıkabileceklerini söyler  Ateşler yakılır ve körükler kurulur  Demir erir ve çıkabilecekleri kadar bir delik açılır  Göktürkler bu delikten dışarı çıkarak Orta Asya'ya yayılırlar  Bugün Göktürkler için bir bayram olur  Onlar her yıl bugün "ecdat mağarası'na giderek, burada ataları için kurban keserler  Bu törenlerde Göktürk Kağanları bir parça demiri ateşe atıp kızdırdıktan sonra onu bir örsün üzerinde çekiçle döverler  Diğer Göktürk beyleri de aynı hareketi birer birer tekrarlar   Görüldüğü gibi, Göktürk Devletinin kurucusu olan Aşina aileleri için Ergenekon'dan çıkış, bir kurtuluş ve özgürlüğe kavuşma günü olmuştur  Burada hemen belirtelim ki, Ergenekon Destanında anlatılan olay tamamen hayal mahsulü uydurma bir olay değildir; aksine tarihî bir temele dayanmaktadır  Yazılı kaynakların bildirdiğine göre, Ergenekon Destanına temel olan bu tarihî olayın başlangıcı şöyle cereyan etmiştir: Çin'in başlıca amacı, kendisi için tehlike olarak gördüğü Hun Devletinin siyasî varlığına son vermekti  216 yılında Güney Hun Devletinin siyasî varlığına tamamen son vererek bu amacına ulaşan Çin, Hun boylarını birbirinden ayırarak, her birini bir yere yerleştirmiş ve başlarına da birer Çinli vali tayin etmiştir    Böylece Çin, uzun bir süre rahat bir nefes almıştır  Sayıları 19'u bulan Hun boyları, bir asır sakin ve hareketsiz bir hayat yaşadıktan sonra IV  yüzyılın başlarından itibaren Çin'de çıkan karışıklıklardan da yararlanarak, yeni Hun Devletleri kurmaya başlamışlardır  Bunlardan biri de Kansu bölgesinde kurulan Kuzey Liang Devletidir (401-439)  İşte Göktürk Devleti'ni kuracak olan Aşina aileleri de Kuzey Liang Devletine bağlı boylar arasında yer alıyordu  Çin'in Ordos bölgesine hâkim Tabgaç Türk Devleti (338-557), 439 yılında korkunç bir darbe ile Kuzey Liang Devletine son verince, Aşina ailelerinin bu darbeden kurtulabilen fertleri kaçarak, Orta Asya'nın en büyük devletine sahip olan Avarlara sığınmışlardır  Çin Yıllıklarının kayıtlarına göre, katliam şeklinde gerçekleşen Tabgaç darbesinden 500 Aşina ailesi kurtulabilmiştir (Liu Mautsai 1958:I, 5, 40)   Altay (Altın) dağlarının eteklerine yerleştirilen Aşina aileleri, burada uzun süre demircilik yapmışlar ve egemenlikleri altında bulundukları Avarlara silâh imal etmişlerdir  Onlar burada, sadece demircilik yapmakla yetinmemişler, Çin ile ticaret yaparak bir asır içinde güçlü bir kavim haline gelmişlerdir  Katliam şeklinde olan Tabgaç darbesi, uzun yıllar Aşina ailelerinin hafızasından silinmemiş, biraz yukarıda özetlediğimiz Göktürk Ergenekon Destanına konu olmuştur   Burada destanın ilk kısmını bir kere daha hatırlayalım: Göktürklerin Aşina aileleri düşmanları tarafından tamamen imha edilmişti  Bu imha hareketinden geriye bir erkek çocuk kalmıştı  Bu çocuk, bir kurt tarafından kurtarılmak suretiyle Ergenekon vadisine götürülmüştü  Çin Yıllıklarından yaptığımız tespitlere göre, bu olağanüstü olayın gerçek hikâyesi, Tabgaç darbesi ve bu darbeden kurtulabilen Aşina ailelerinin Avarlara sığınması şeklinde cereyan etmiştir  Fakat, Ergenekon'dan demir dağı eriterek dışarı çıkış nasıl bir tarihî temele dayanıyordu? Destanda anlatılan bu durumun yazılı kaynaklarda tarihî bir temelini bulamadık   Biz burada bu durumun ancak mantıkî bir izahını yapabiliriz  Kanaatimce, Aşina ailelerinin Tabgaç darbesinden kaçıp sığındıkları Altay dağlarında demir madeninin çokça bulunduğu bir yer vardı  Aşina aileleri bu dağda bir ocak açtılar (krş  Sinor 2000; 398)  Ocak, maden alındıkça dağın içine doğru ilerledi  Âdeta büyük bir mağara haline geldi  Kalabalık bir işçi grubunun maden çıkardığı sırada büyük bir göçük meydana geldi  Büyük maden kütleleri ocağın çıkışını kapattı  Madencilerin hepsi içeride mahsur kaldı  Dışarıdakiler mahsur kalanları kurtarmak için ocağı kapatan kütleleri kaldırmak istediler  Fakat başaramadılar  Bu defa meslekî tecrübelerinden yararlanarak, ocağı kapatan maden kütlelerini büyük bîr ateş yakmak suretiyle eritmeye başladılar  Ateşi devamlı canlı tutmak için de körükler kullandılar  Sonunda bu kütleler eritildi ve ocak açıldı  Fakat, büyük bir felâketle karşılaştılar  Çünkü, içeride mahsur kalanların büyük bir kısmı ölmüştü  Bu bir millî felâket idi  Bu durum Aşina ailelerini çok etkiledi  Kimisi babasını, kimisi kardeşini kaybetmiş olan Aşina aileleri, her yıl bu felâketin yaşandığı günde bu ocağa geldiler ve burada ölen ataları için bir tören düzenlediler  Bu törende önce, ölen ataları için kurban kestiler  Sonra, atalarının hayatına mal olan demir madeninden bir parça alarak, onu örsün üzerinde çekiçle dövmek suretiyle bu olayı sembolik şekilde protesto ettiler  Bu durum Göktürk Devleti kurulunca devlet adamları tarafından kutlanan bir devlet töreni haline geldi   Öyle anlaşılıyor ki, Göktürk devlet adamlarının kutladıkları bu bayramda Aşina ailelerinin Tabgaç darbesinden kurtuluşları ve Altay dağlarının etrafında bir asır demircilik yaparak, güçlü bir kavim haline gelmeleri hâkim bir tema olmuştur  Destandaki hâkim temayı da büyük bir ihtimalle maden işçilerinin başına gelen felâket oluşturmuştur  Törendeki sembolik demir dövme motifi de, hem Aşina ailelerinin demircilik yaparak güçlü bir kavim haline gelmelerini anlatmak için, hem de yaşanan felâketin bir protestosu olarak kullanılmıştır  Prof  Dr  Salim Koca  | 
|   | 
|  | 
|  | Kumanların Dil Anıtı Olan Codex Cumanicus |  | 
|  08-03-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Kumanların Dil Anıtı Olan Codex CumanicusKonuyu biraz araştırınca; Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden (Kumanlar) İtalyanlar ve Almanlar tarafından 14  yüzyılda derlenmiş iki bölümlük ve sözlük-metinler derlemesi olarak sayılabilecek günümüze kadar ulaşmış tarih niteliğinde öğretici bir eser olduğunu öğrenmiş oldum  Eserin adı Latince imiş ve Kuman Kitabı olarak Türkçeye çevrilebilirmiş  Birçok kişi tarafından yazılmış parçaların bir araya getirilmesi sureti ile oluşmuş olan bu çalışma, günümüzdeki hâlini alması 13  yüzyıl  ortalarından 14  yüzyıl ortalarına kadar yaklaşık 100 yıl kadar zaman  alması ise sabır ve emeğin ürünü olarak daha da değerlendiriyor  Teşekkürler Kaylule  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |