Mülk O'nundur; Senin Değil |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mülk O'nundur; Senin DeğilSabah namazının iki rekâtına yayıyor Tebareke'yi imamımız "Tebârekellezi biyedihi'l mülk" "Ne yücedir O mülkü elinde tutan" "Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmakta" Mülkün Sahibi, sahip olmak/ol(a)mamak ekseninde kıvranıp duran insanlığa varlık manifestosunu en başında ilan ediyor "Ölmeyi de yaşamayı da ciddiye alma" "Ölmekle her şeyi yitiriyor değilsinYaşamakla da her şeye sahip oluyor değilsin" "Mülk O'nundur; senin değil" Sana her şeyi terk ettiren ölüm, bildiğin ölümlerden bir ölüm değil Seni her şeye sahip eyleyen hayat da, o bildiğin hayatlardan değil Ölüm de ödünç, hayat da Ölmek de şimdilik Yaşamak; zaten şimdilikHem sonra, yaşaması kendinden olmayanın sahipliği ne kadar sahicidir ki? Sahip olduğunu sandıklarıyla sadece beraberdir Sadece yakınında durmaktadır sahiplendikleri Ve sadece şimdilik durmaktadır "Bu benimdir" dedikleri elinden çıkacak bir gün Eli de elinden gidecek bir gün Ayette "ölüm"ün önce zikredilmesi belki bu yüzden Kendini pürüzsüzce akıp giden hayatın ortasında bulan insana o beklenmedik kesintiyi en başından hatırlatmak için "Varlığının kesintiye uğrayacağı o an her daim yanı başında bekliyor seni" Varlığın ödünç Sahiplenmen emanet Ve sadece şimdilik Varlık sende kalacak değil, sen de varlıkta kalacak değilsin … Hemen ardından teselli ediyor ölüme doğru yürüyen, eskiyen/eksilen çaresiz insanı Ölüm de sahipsiz değil Üstelik senin Sahibin olan, sana varlığı sahiplendiren O'nun elinde Ölümü o yarattı; O'na rağmen ölüyor değilsin Ölümü O takdir etti; O'ndan habersiz gidiyor değilsin Ölsen bile O'nun mülkündesin Ölümün sınanmak için Yaşaman sınanman için Yani ölüm de hayat da bir oyun Bir başka gerçekliğin yüzünü aralamak için bu oyun Kazanman yaşamaya bağlı değil, kaybetmen ölüme endeksli değil Bir başka gerçeğin eşiğinde vasıta sadece ölüm-kalım derdi"Senin derdin ölüm-kalım derdinden büyük olmalı" Sadece gözler değilmiş meğer körleşen, gönüller de kör olurmuş Gözün gördüğü ölümden korkanlar, gözün gördüğü hayata tutunanlar, gönüllerinin korktuğu ölümlü amellere korkmadan yürüyorlar, gönüllerinin özlediği diri amelleri gözünü kırpmadan terk ediyorlar Mülk O'nun Ama kör gönlüm hâlâ daha "ölüm-kalım" derdinde "İyi-kötü" derdi sanki başkalarının derdi… -- Alıntı |
Mülk O'nundur; Senin Değil |
08-03-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mülk O'nundur; Senin Değilselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü mülkün sahibi dilediğine verir verirken de bila bedeldir yani karşılık olarak o mülkte sadece adaletle hükmetmesini ister kulunun peki kulluk boyutu nedir ve ALLAH(cc)'ün insan ve cinni kul olmaları için yaratması ne demektir kullar arasında adaletle hüküm vermek senin benim caymayacağımız tek doğru üstüne olmalı ve bu değer sorumluluk sahibi birisi tarafından desteklenmeli ve bu ebediyen değişmemeli bu açıdan mülkün şeriki yoktur, üst hakkını kullanan insanın diğer kullarla bölüşmesi vardır bu bölüşüm ne kadar hakça olacak, hükmü veren o bölüşümü hakça yapmayana ne şekilde mukabelede bulunacak ALLAH(cc) mülküne karşı adalete aykırı bir tarzda yaklaşım azabı gerektirir ve bu hal ölüm ile dirimi açıklar daha güzel amelden kasıt evvela adaleti sonra ihsanı ve hayayı ve bunların üstünde takvayı iktiza eder cayılmayacak sözün sahibinin ihsanı ALLAH(cc) ten gelir bu yüzden körlük veya sağırlık veya anlayışsızlık verdiği ile iktifa noktasında değil bunun diğer kullarla olan bölüşümünde görülür sahip olunan değer bir emeğin neticesi ve kazanan kişi onun sahibi zekat veya sadaka ile o mal üzerindeki her kem gözlü hasis nefis sahibini gemliyor peki daha fazlası olmasını istemez misiniz? verilen mal ahkamıyla dile gelir ve sadece hak olan kelamı terennüm ederse ne deri duymak istemez misiniz? bu duyuş ve görüşle anlayış sahibi olmak istemez misiniz? körlük sağırlık ve anlayışsızlık noktasında mal veren kişinin o eşya karşısındaki tutumuyla şekil alır niyetlerin çok ötesinde bir amel olur ALLAH(cc) mülkün tamamını bir insan eline verse o insan en nihayetinde ne olmak isterdiyi anlamak gerekir ben der verdim verdim de en nihayetinde ihtiyaçsız insan kalmadı en muhtaç olduğum değer o ihtiyaçsız insanların ruhlarındaki boşluğu doldurduğum değerin bedelini aktaramamak oldubila bedel mal bir boşluğu doldurdu o boşluk dünyaya ait bir mülktü ve o kişi artık ileri gelen bir kimse onun gibi yüzlercesinin olduğu bir dünyada saygı sevgi nasıl verilir ihtiyaç herkese lazım olan sevgi ve saygı değil mi? demekki mülkün sahibi ölüm ve hayat derken o mülkün getirisi gibi gözükmeyen duyguların da sahibiyim diyor ve o mülke ancak öngörü sahibi duygu sahibi kimseleri malik kılıyor o kıymetini bilmezse başkası o mülkün sahibi oluyor ve elde ettiği değer hayata ve ölüm dair herşeyin arasında kaldığı koca bir ömrü malın satın alamayacağı ibata etmek duygusuyla doldurulmanın en büyük bir mükafaat olduğunu anlıyor ALLAH(cc) bizlerden razı olsun |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|