|  | Gulâm Muhammed Ma'sûm |  | 
|  08-02-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Gulâm Muhammed Ma'sûmGULÂM MUHAMMED MA'SÛM Hindistan'da yetişen büyük velîlerden  Muhammed Ma'sûm Fârûkî'nin torunlarından Şeyh Muhammed İsmâil'in ikinci oğludur  Doğum târihi belli değildir  1748 (H  1161) senesinde doksan yaşını geçmiş olduğu hâlde, Ramazân-ı şerîf bayramı gecesi vefât etti  Tasavvufta pek yüksek derecede olup, Kutb-ül-aktâb idi  Tasavvufta yüksek derecelerden olan Kayyûmluk, gavslık ve kutbluk makamlarına sâhipti  İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin torunu olması sebebiyle asâletten ve yüksek derecelerden pay almıştı  Kutb-ül-aktâb ismi ile meşhûrdur  İmâm-ül-evliyâ da denir  Yıllar önce İmâm-ı Muhammed Ma'sûm Fârûkî, Kayyûm-ı zamân olan büyük oğlu Muhammed Sıbgatullah'a buyurmuştu ki: "Senin neslinden çok yüksek bir oğul dünyâya gelecektir  İster oğlun, ister torunun olsun  O dünyâya gelince, onu beni temsil eden kimse biliniz ve benim ismimi veriniz  Çünkü Müceddidî ve Mâsûmî yolunun asâleten vârisi o olacaktır  Onun feyz ve bereketi kıyâmete kadar evlâd ve müntesiblerinde (onun yolunda bulunanlarda) devâm edecektir  Bu yolumuzu, o kuvvetlendirecek, başka bir îtibâr verecektir  " Daha dünyâya gelmeden önce hakkında bildirilen bu müjde; kendisinden yıllar sonra dünyâya gelecek olan Ebü'l-Hasan-ı Harkânî'yi müjdeleyen, medheden Bâyezîd-i Bistâmî'nin müjdesine benzemektedir  İlmi, babası Muhammed İsmâil'den öğrendi  Aklî ve naklî ilimlerde arkadaşları arasında birinci oldu  Yirmi yaşında tahsîli bitirip, dedesi Kayyûm-ı zamân Muhammed Sıbgatullah'ın huzûrunda, kalbe âit nûrları elde etmeye başladı  Kısa zamanda tasavvufda çok yüksek derecelere kavuştu  Kemal dereceye erişti ve yetiştirici hallere yükseldi  Yüksek dedesinden mutlak hilâfet aldı ve bu nurlu yolu cihâna yaymaya başladı  Çok kimse onun vâsıtasıyla yüksek mânevî derecelere kavuştu  Sohbetinde ve meclislerinde, binlerce talebe toplanırdı  Mirzâ Ömer Hân, HâceNizâm, Hâce Hudrî ve HâceHabîbullah talebelerinin önde gelenleridir  Bu dört talebesi vâsıtasıyla pekçok kimse tasavvufta yetişip, kemâle gelmiştir  Gulâm Muhammed Ma'sûm' un talebelerinden biri şöyle anlatmıştır: "Peşâver âlimlerinden biri, talebelerinden bir cemâatle birlikte Gulâm Muhammed Ma'sûm hazretleri ile ilmî münâzara yapmak üzere huzûruna gelmişti  Huzûruna girince, bütün ilmini birdenbire unutuverdi  Gulâm Muhammed Ma'sûm ona, talebelerin oturduğu yere geçmesini işâret etti  Tek kelime konuşamadı  Sonra meclisinden kalkıp gitti  Gulâm Muhammed Ma'sûm ile münâzaraya girmek için ilmin ince meselelerini yeniden öğrendi  Bir gün yine aynı niyetle huzûruna gitti  Fakat huzûruna girince, öğrendiklerini gene unuttu  Tekrar dönüp gitti  Üçüncü sefer tekrar hazırlanıp, kitaplarını da yanına alıp huzûruna gitti  Bu sefer de bildiklerini unuttu  Götürdüğü kitaplardan bir harfi bile okumaya kâdir olamadı, okumayı dahî unuttu  Bu durum karşısında talebeleri ile birlikte, Gulâm Muhammed Ma'sûm'un huzûrunda özür beyân edip af diledi  Kendisini de talebeliğe kabûl etmesini arz etti  Bundan sonra Gulâm Muhammed Ma'sûm o zâta; "Sen bize münâzara için gelirken, falan falan bahisleri ezberlemiştin  Bâzı sorular da hazırlamıştın  Bu soruların cevâbı şöyle şöyledir  " buyurup, herbirini tek tek îzâh ederek cevap verdi  Sonra onu talebeliğe kabûl edip, tasavvufta yetiştirerek kemâle ulaştırdı ve icâzet, diploma verdi  " ARTIK OĞULLARIMDAN İSTEME Umdet-ül-Makâmât kitâbının müellifi, Gulâm Muhammed Ma'sûm'un bir talebesinden naklen şöyle anlatmıştır: "Hocam Gulâm Muhammed Ma'sûm hazretlerinin vefâtına yakın bir zamanda, ziyâretine gitmek üzere köyümden yola çıktım  Giderken iki rub'iyye (Hindistanda kullanılan para birimi) mikdârındaki parayı hocama vermeyi adamıştım  Yoldayken hocam bana rüyâmda; "Yarın fıtr bayramı gecesidir  Kabrime gel orada bir kişi bulursun  Benim ona iki rub'iyye borcum vardı  Adadığın o iki rub'iyyeyi ona vererek borcunu öde" buyurdu  Yolculuğumu tamamlayıp hocamın şehrine girince, hocam Gulâm Muhammed Ma'sûm'un vefât ettiğini öğrendim  Hemen kabrine gidip ziyâret ettim  Kabrinin yanına varınca orada birisini gördüm  Bana dedi ki: "Bu zâtın bana iki rub'iyye borcu vardı, oğullarından isteyeceğim  " Ben nezrettiğim iki rub'iyyeyi çıkarıp ona verdim  "Artık oğullarından isteme  " dedim  1) Umdet-ül-Makâmât; s  396 2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c  16, s  332 | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |