Kaza Umresi |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kaza UmresiKaza Umresi Hicretin 7 senesi, Zilkâde ayı (Milâdî 628) Bu tarihten bir sene önce, Peygamber Efendimiz ve Ashab-ı Kiramın Kâbe'yi ziyaret edip umre yapmalarına, Kureyş müşrikleri mani olmuşlar ve imzalanan Hudeybiye Anlaşmasıyla Resûl-i Ekrem ve Müslümanların bu niyet ve arzularının tahakkuku bir sene sonraya bırakılmıştı Cenab-ı Hakkın yardımıyla Peygamber Efendimiz bu bir sene zarfında bir çok muzafferiyetler elde etmişti Devrin hükümdarlarını İslâmdan haberdar etmiş ve onları İslâma dâvette bulunmuştu Bunlardan bir kısmı İslâmiyetle müşerref olmuşlardı Ayrıca Hayber'i fethederek, hemen hemen Arabistan Yarımadasında bulunan bütün Yahudileri tesirsiz hale getirmişti Yine, İslâmiyetin gittikçe güç kazandığını, kuvvet elde ettiğini göstermek babında da bir çok kabilelere askerî birlikler göndererek onları itaat altına almıştı Bütün bunlardan sonra, Kâbe'yi ziyaret ve umrenin yerine getirilmesi zamanı artık gelmiş bulunuyordu Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Zilkâde ayı girince, Ashabına umre için hazırlanmalarını emretti Bu emre göre, Hudeybiye Seferine katılmış bulunanlardan hayatta olanların hiç biri geri kalmayacaktı1 O sırada Medine'ye gelmiş kimsesiz ve yardıma muhtaç bir çok Müslüman vardı Efendimize başvurarak, "Yâ Resûlallah! Bizim ne azığımız, ne de bizi doyuracak bir adamımız var" diyerek durumlarını arzettiler Resûl-i Ekrem, ihtiyacı olanlara yardım etmelerini, onlara bakmalarını Medine halkına duyurdu Bunun üzerine Ashab-ı Kiram, "Yâ Resûlallah" dediler, "biz, sadaka olarak neyi verelim? Verecek hiç bir şey bulamıyoruz ki" Resûl-i Zişan Efendimiz, "Ne olursa, isterse yarım hurma olsun" buyurdu Server-i Kâinat Efendimiz, yerine Uveyf bin Azbat'ı vekil tayin ederek, umre için hazırlanmış bulunan 2000 civarındaki Müslüman ile Medine'den Mekke'ye, Beytullaha doğru yola çıktı Müslümanlar yanlarında altmış kurbanlık deve götürüyorlardı Peygamber Efendimiz, kendi kurbanlık devesini bizzat mübarek elleriyle işaretlemişti Resûl-i Ekrem Efendimiz, ayrıca, Kureyş müşrikleri tarafından herhangi bir saldırı ve karşı koymaya maruz kalabilirler düşüncesiyle yüz at ve miğfer, zırh gömlek ve mızrak gibi harp silahları da almıştı Halbuki, yapılan anlaşma gereği, beraberinde sadece yolculuk silahı sayılan kılıç olacak o da kınına sokulu vaziyette bulunacaktı Öyle ise va'dinde hiç bir zaman hulf etmeyen Hz Resûlullah neden böyle hareket ediyordu Bu husus Sahabîlerin nazarından kaçmadı Sordular: "Yâ Resûlallah! Müşriklerle, sadece kınına sokulu kılıçla geleceğine dâir ahdin vardı Halbuki sen silah taşımaktasın?" dediler Hz Fahr-i Âlem, sebebini şöyle izah etti: "Biz, bu silahları Hareme, Kureyşlilerin yanına götürmeyeceğiz Fakat her ihtimâle karşı yanımızda bulunduracağız!" Müslümanların kalbi heyecan ve sevinçle atıyordu Muhacirlerin duydukları sevinç ve heyecan ise tarife sığacak gibi değildi Yedi sene önce terk etmek zorunda kaldıkları baba ocağına kavuşacaklar, Kâbe-i Muazzamayı ziyaret edeceklerdi Hepsinden de mühimi kendilerini hakir gören, kendilerine olmadık eziyet ve işkencelerde bulunan Kureyş müşriklerine İslâmın izzet, şeref, azamet ve haşmetini göstereceklerdi Bu sebeple gönülleri heyecan doluydu Zülhuleyfe mevkiine varılınca Resûl-i Ekrem Efendimiz Muhammed bin Mesleme'nin kumandanlık ettiği süvarilerle birlikte silah yüklerini ve kurbanlık develeri önden gönderdi ve orada ihrama girdi Artık, etraf Allah Resûlü ve Müslümanların telbiye sadalarıyla âdeta sarsılıyordu: "Lebbeyk Allahümme lebbeyk!" "Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk!" "İnnel hamde venni'mete leke ve'l-mülk! Lâ şerike leke" Önden giden Muhammed bin Mesleme komutasındaki yüz atlı birliği ve beraberinde götürdükleri silahlar, Merruzzehran mevkiinde müşriklerin bir kaç adamı tarafından görüldü "Nedir bunlar?" diye sordular Muhammed bin Mesleme, "Resûlullah Aleyhisselâmın süvarileridir" dedi ve devam etti: "Kendileri de inşaallah yarın sabah burada olacaklardır" Adamlar şaşkına döndüler ve son sür'at yol alarak haberi Mekke'ye ulaştırdılar Müşrikleri, bir korku ve telaş sardı Ve "Muhammed üzerimize yürüyor" diyerek durumdan birbirlerini haberdar ettiler Gerçi Hz Resûlullah Hendek Harbinden sonra, "Artık, onlar bizim üzerimize değil, biz onların üzerine yürüyeceğiz" buyurmuşlardı, ama bu sefer, o gaye ile tertip edilmiş değildi Sadece, anlaşmada da belirtildiği gibi Kâbe'yi tavaf etmek, umrelerini yapmak maksadıyla yola çıkmışlardı Buna rağmen müşrikler fazlasıyla endişeye kapıldılar Derhal Resûl-i Ekrem Efendimize işin gerçek mahiyetini öğrenmek için adamlarını gönderdiler Telbiye sadalarıyla Zülhuleyfe'den ayrılan Peygamber Efendimiz, Müslümanlarla birlikte Merruzzehran'a geldi Oradan bütün silahlarını Batn-ı Ye'cec mevkiine gönderdi Silahları beklemek üzere de Evs bin Havlî başkanlığında iki yüz kişiyi vazifelendirdi1 Daha sonra Peygamber Efendimiz, Ashabıyla yol alarak oradan Mekke'nin rahatlıkla görüldüğü Batn-ı Ye'cec mevkiine vardı Bu sırada Kureyş temsilcileri çıkıp geldi "Yâ Muhammed," dediler, "herhalde sana, bizim küçük veya büyük herhangi bir hıyânetimiz, vefâsızlığımız haber verilmiş değildir Buna rağmen, Hareme, kavminin yanına, böyle silahlı mı gireceksin?" "Halbuki, oraya, yolcu silahı olan kınlarına sokulu kılıçlardan başka bir şeyle girmemek şartını kabullenmiştin?" Peygamber Efendimiz meseleyi şöyle izah etti: "Harem'e kınlarında sokulu kılıçlardan başka bir silahla girecek değiliz Ben çocukluğumdan beri hayatımın her safhasında ancak verdiğim sözde durmakla, vefakârlıkla tanınmış, bilinmişimdir Fakat, silahların bana yakın bir yerde bulunmasını isterim" Kureyş baştemsilcisi Mikrez bin Hafs, aynı sözleri tasdik etti: "Senden beklenen, sana yaraşan da iyilik ve vefakârlıktır" Durum, temsilciler tarafından süratle Kureyşlilere ulaştırıldı İçlerini kemiren düşmanlık duygusunun eseri olarak, Müslümanların bu muhteşem sevinç ve nuranî bayramlarını yakından temaşa etmemek için, Kureyşliler Mekke'yi boşalttılar Salih SURUÇ |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|