Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bulundurulması, gereken, kalpte, namazda, şeyler

Namazda Kalpte Bulundurulması Gereken Şeyler

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Namazda Kalpte Bulundurulması Gereken Şeyler




Namazın Rükün ve Şartlarının İcrası Anında Kalpte Bulundurulması Gereken Şeyler

Eğer sen, âhireti isteyenlerdensen, herşeyden evvel namazın şart ve rükünlerinde bulunan ikazlardan gafil olmaman gerekir Namaza girmezden evvel gereken şartlar şunlardır:
1) Ezan
2) Taharet
3) Setr-i avret
4) İstikbâl-i kıble
5) Kıyam
6) Niyet
Ezan
Müezzinin sesini işittiğin zaman kalbinde kıyamet gününe mahsus ezanın vereceği korkuyu ihzar etmeli, zâhir ve bâtınınla bir an önce icâbet etmeye hazırlanmalısın Çünkü kıyamet gününde huzur-u Rabbâniye iltifatla ancak dünyada müezzinin davetine icâbet edenler, dâvet olunurlar Kalbini bu çağrıya göre ölç! Eğer sürur ve muhabbetle dolu ve bu dâvete icâbet etmek hususunda istekli olduğunu müşahede edersen, bil ki kazâ ve cezâ gününde sana müjde ve zafer davetiyesi gelecektir Hz Peygamber, 'Ey Bilâl! Bizi rahata kavuştur!' buyurmakla bu hikmete işaret etmiştir Yâni bizi, namaz ve onun davetiyesi olan ezanla rahata kavuştur Çünkü Rasûlulllah'ın gözünün aydınlığı namazda idi; en büyük zevkine onunla erişirdi
Taharet
En uzak zarfın olan mekânında, en yakın kın'ın bulunan elbisende, daha sonra en yakın kabuğun olan bedeninde tahareti sağladığın gibi, özün olan zatının kalbinin temizlenmesinden de gafil olma! Onu, tevbe ve vaki olan ifrattan nedâmet duymakla temizlemeye çalış Gelecekte ifratı terketmek azmiyle kalbini pâklamaya gayret et Tevbe ile bâtınını temizle; çünkü mâbudunun nazargâhı iç âlemindir
Setr-i Avret
Setr-i avretin mânâsı, bedenin çirkinliklerini halkın gözünden gizlemektir Halkın bakış yerleri, bedenin görünür yanlarıdır Acaba ancak rabbinin muttali olduğu gizli kabahatlerinin ve bâtınî avretlerinin hali nicedir? O rezaletleri kalbinde ihzar edip gözönünde tut Nefsinden onların örtülmesini iste ve kesinlikle bil ki, hiçbir örtü, senin kabahatlerini Allah Teâlâ'nın nazarından gizleyemez Bu kabahatlerin kefareti ancak pişmanlık, haya ve Allah'tan korkmaktır Bahsi geçen kabahatleri kalbinde ihzar etmekteki istifaden, korku ve haya askerlerini mevzilerinden çıkararak, düşmanın olan nefis ve şeytanla muharebe etmeye sevketmendir Onlarla nefsini zelil ve mağlûp edersin Kalbin de mahcubiyet duygusu altında sükûnete kavuşur Allah Teâlâ'nın huzurunda efendisinden kaçan günahkâr ve mücrim bir köle gibi dur Böylece hayâ ve korkudan başın eğik olarak efendinin huzuruna ilticâ etmiş olursun
İstikbâl-i Kıble
İstikbâl-i kıble, yüzünün zâhirini her cihetten çevirip Beytullah' a döndürmen demektir Mademki, yüzünden bu mükellefiyet istenmektedir; acaba kalbini her türlü tesirden muhafaza ederek Allah'ın emrine yönetmen de istenmiyor mu? Evet, böyle bir istek başta gelir Bu zâhirî yönelişlerin tamamı, bâtını harekete geçirmek, azaları zabt u rapt altına alıp, kalbe zulmetmesini önlemek için bir cihette istikrara kavuşturmak için gösterilen gayretlerdir Zira iç âlem ve azalar, hareketlerinde meşrû hududlarına tecavüz edip, sağa sola yalpa vurmaya başladığında kalp de onlara tâbi olur Kişiyi Allah Teâlâ'nın dergâhından uzaklaştırır Bu bakımdan kalbinin yüzü bedeninin yüzüyle beraber olsun Bil ki, kişi yüzünü başka cephelerden çevirmedikçe, Beytullah'a yönelmiş sayılmayacağı gibi, kalp de, mâsivâdan boşalmadıkça Allah'a dönmüş sayılmaz Hz Peygamber bu gerçeği şöyle dile getiriyor:
Kişi namaza durduğunda, eğer hevası, yüzü ve kalbi hep birlikte Allah'a yönelirse, namazdan, annesinden doğduğu ilk günkü gibi günahsız olarak çıkmış olur91
Kıyam
Kıyam, namazda dimdik ayakta durmak, zât ve kalbiyle Allah'ın huzurunda bulunmak demektir Kıyamda azalarının en yücesi olan başın, Allah Teâlâ'ya karşı eğik olmalıdır Başının eğikliği kalbinin tevazuuna ve büyüklenmekten uzak oluşuna işaret olsun Kıyamda, Allah' Teâlâ'nın huzurunda durmanın ne derece tehlikeli ve sual ânında manzaranın ne derece korkunç olduğu keyfiyeti kalbinden çıkmamalıdır Bilmiş ol ki, ey fani Allah'ın huzurundasın O senin bütün hakikatine vakıftır Eğer Allah'ın celâlinin hakîkatini idrâk etmekten âcizsen hiç olmazsa, zamanındaki hükümdarlardan birisinin huzurunda bulunduğun gibi ol veya namaz boyunca yakının olan salih bir kimse tarafından dikkatli bir gözle murakabe edilmekte olduğunu veya seni iyi tanımasını arzu ettiğin herhangi bir insanın kontrolu altında bulunduğunu farzet Böyle bir düşünce ile kıldığın namazda her tarafın sükûnete kavuşur, âzaların korkar, o âciz murakıb seni lâubaliliğe nisbet etmesin diye her cüz'ün gevşer, uysallaşır Miskin bir kölenin murakabesi ânında kendisine bu kadar çekidüzen veren nefsinin bu haline şahid olduğun zaman, onu muaheze ederek kendisine şöyle hitap etmelisin: 'Ey nefsim! Sen, Allah'ı tanıdığını ve sevdiğini iddia etmektesin Acaba kullarından birini bu denli tâzim edip, O'na karşı ise küstahça hareket etmekten utanmaz
mısın? Halktan korkuyor da Allah'tan korkmuyor musun? Halbuki asıl kahrından korkulması gereken Allah'tır'
Bu sırra binaen Ebu Hüreyre (ra), Hz Peygamber'e: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'tan nasıl haya edilir? diye sormuş,
Hz Peygamber de şöyle buyurmuştur:
Allah'tan kavminin sâlih bir kişisinden utandığın gibi utanmalısın92
Başka bir rivayette 'kavminin' yerine 'ehlinin' tâbiri kullanılmıştır
Niyet
Emrini, namaz kılmak ve onu tamamlamak suretiyle yerine getirerek Allah'a 'evet' demeyi kasdetmektir Namazı bozan ve ifsad eden şeylerden uzak durmak ve bütün bunları Allah'tan sevap umarak, azabından korkup O'na mânen yaklaşmayı isteyerek, ihlâs ile yapmaktır Günahlarının çokluğuna rağmen sana kendisi ile münacaat etme izni verdiği için O'ndan minnet yükünü kabullenmek demektir Nefsinde O'nun münacatının büyüklüğünü takdir etmelisin Kime, nasıl ve ne ile münacaat ettiğini unutma-malısın Bu derinlikleri idrâk ettiğin zaman, utangaçlıktan alnının terlemesi, korkudan âzalarının tirtir titremesi, heybetten yüzünün sararması gerekir
Tekbir
Dilin tekbir getirirken kalbinin onu tekzip etmemesi gerekir Eğer kalbinde Allah'tan daha büyük kabul edilen birşey varsa, o zaman her ne kadar bu tekbir haddi zâtında doğru ise de Allah Teâlâ senin 'tekbir' getirmekle yalan söylediğine şehâdet eder, tıpkı münafıkların 'Muhammed Allah'ın Rasûlü'dür' sözünün yalan olduğuna şehadet ettiği gibi Eğer hevâ-i nefsin Allah'ın emrinden daha kuvvetliyse, sen Allah'tan daha fazla ona mutî olursun Onu kendine ilâh edinmişsin demektir O zaman senin 'Allaha Ekber' demen, kalbin iştiraki olmaksızın, sadece dil ile söylenen bir söz olur ve tehlikenin büyüklüğü korkunç bir hal alır Eğer tevbe ve istiğfar etmezsen, Allah'ın kerem ve affı hususunda hüsn-ü zannın olmazsa, tehlike çok daha büyük olur,
91) Irâkî, bu ibare ile böyle bir hadîse rastlamadığım kaydetmiş ise de, İmam Müslim aynı anlamda bir hadîsi Amr b Anbese'den rivayet etmektedir
92) Haraitî, Mekârim-i Ahlâk; Beyhakî, Şuab'ul İman, (Said b Zeyd'den mürsel olarak)


İmam Gazali


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.