Prof. Dr. Sinsi
|
Makbul Haccın Karşılığı Cennettir
Makbul haccın karşılığı cennettir
Makbul haccın karşılığı cennettir
YIL 1973 Uşak ilindeyim Lise yılları Rahmetli babam Uşak ilinin müftüsü Uşak hacılarını -o yıllarda karayolundan hacca gidişler daha yaygındı- yolcu etmek için merkez caminin yanındayız
Mahşeri bir kalabalık var Kafile başkanı, rahmetli babam Herkeste tatlı bir heyecan gözleniyor Ağlaşanlar, sarılanlar, dua eden ve isteyenler
Benim gözüm ise 70-80 yaşlarında ihtiyar bir dedede Beli iyice bükülmüş, kaşları gözünün içine sarkmış, nurani yüzlü bir ihtiyar Bastonuna dayanmış, hacıları taşıyacak olan otobüsün tekerleklerini okşuyor Bir yandan da gözyaşları döküyor Belli ki mecalsiz Belli ki güçsüz Belli ki fakir Belli ki hasretlik içinde Belli ki içi yangın gibi Belli ki gidemediği için teselliyi otobüse dokunmakta buluyor O otobüs gidecek ya
Yolcular otobüslere binerken ihtiyar, rahmetli babama yaklaştı Ellerini sımsıkı tuttu ve şu cümlecikleri mırıldandı: "Ey badi saba (sabah rüzgárı)! Uğrarsa bir gün yolun semti harameyne (Mekke ve Medine civarına), tazimimi (selam ve saygımı) arzeyle resulü's-sekaleyne (insanların ve cinlerin peygamberine) "
İşte ben o gün; haccın sadece bir ibadet olmadığını, onu ötesinde derin anlamları taşıdığını anladım Aşk boyutunu, sevgi boyutunu, mana boyutunu, özlem boyutunu o gün kavradım Haccın bir hesaba çekilmek olduğunu, mezara ve mahşere hazırlık olduğunu, Yüce Allah'a verilen sözün yenilenmesi olduğunu şuuruma yerleştirdim Doğrudur, hac bütün bunların toplamıdır Hac hayattaki bütün hatalardan tövbedir
Bu büyük tövbeye, Kábe'yi ve Hazreti Peygamber'i (AS) şahit tutmaktır Hz Peygamber (SAV) ve dostlarının yaşadığı iklimi, coğrafyayı yakında görüp Kuran ve sünnetteki İslam'la kucaklaşmak için söz verme zeminidir Günahlardan hicret etmektir Hicretin iki merkezi olan Mekke ve Medine'ye dokunmaktır Ve miracın çıkış noktası olan Kábe'yi ziyaret etmektir Sadece bu mu? Tabii ki değil
Dilerseniz hac ziyaretinde gezilecek önemli istasyonları ve neyi ifade ettiklerini düşünelim beraberce
İhram: Mekke'ye girebilmek için mikat denilen Mekke dışındaki bölgelerde bütün elbiseler çıkarılır Sadece iki beyaz havluya sarınılır Vücudun süsü olan elbisedesiniz İhramla makam ve mevki gösteren bütün eşyalardan soyutlanılır Sanki mezara giren ölü gibi Koku bile sürünemez Av avlayamaz Yeşillik koparamaz Küfür, hakaret, sataşma, kin, nefret ve benzeri negatif bütün özelliklerinden de özellikle uzaklaşır Aslında hayatının her safhasında olması gerektiği gibi olur orada İhramlı hacısıyla Mekke bir anlamda, dünya barışının simgesi olacak bir pilot bölge seçilmiş gibidir Kavga edemezsin, yeşillik koparamazsın, av hayvanını vuramazsın Hatta avlanana avını gösteremezsin bile Kendinizi üstün göremezsin Başkasını üstün görüp de önünde eğilemezsin Eşine yaklaşamazsın, ihramdan çıkana kadar İhrama girdikten sonra nefsine hákim olacaksın Kadınların ihramı kendi elbiseleridir Erkeklerinki ise biri bele sarılan, ötekisi sırta alınan iki havlu
Arafat: Mekke'ye 15 km uzaklıktaki büyük meydanlık Peygamberimizin (SAV) veda haccında, hutbesini okuduğu mekán Bayramdan bir gün önce arife günü oraya gelen hacı adayları güneş batımına kadar orada kalacaklar Bütün bir gün boyu Kuran okuyacak, namaz kılacak, hayatının muhasebesini yapacak, tövbe edecek, helalleşecek ve yapılan duaya amin diyecek Çadırların içinde grup grup günahına ağlayanı var, hatalarına yananı İyiliklerini çok az göreni, eyvah ben bütün bir hayat boş yaşamışım diyeni Tam bir muhasebe meydanı Tıpkı mezardan kalkmış, mahşer yerine gitmek için bekleyen insanlar gibi Ne olacağını, nelerle karşılaşacağını bilemeyen; endişe ve ümit içinde olan insan gibi Arafat, haccın olmazsa olmaz şartıdır Arafat'ı kaçıran, haccı kaçırmıştır Tıpkı, mahşere çıkmayacak kimsenin olmayacağı gibi Kim mahşerden kaçabilir? Mahşere çıkmasam diyebilecek var mı? Arafat'ta öğle ve ikindi namazları cem-i takdim ile birleştirilecek öğle vaktinde kılınır Ve sonra Müzdelife'ye hareket beklenir
Müzdelife: Güneş battıktan sonra Mekke ile Arafat arasında bulunan bu ara istasyona varılır Milyonlarca insan, orada akşam ve yatsı namazlarını cem-i tehir ile (ertelenerek ve beraberce) kılar Sonra şeytan için taş toplanır Sabaha kadar beklenir Dileyen kumların üzerinde uykuya dalar, dileyen ibadet eder Çünkü bayram sabahıyla zor bir dönemece girilecektir
Mina: Mekke'ye 10 km uzaklıktaki istasyon Şeytan orada Sembolik olarak bekliyor Kaç asırdır sanki hep orada Milyonlarca insan yürüyerek Mina'ya gelmiştir Sonra ellerine aldıkları yedi tane ufak taşla büyük şeytanı taşlarlar Bu bir tavırdır Arınmadır Dirilmedir Şeytanla dostluğu bitirmedir Şeytanla yolları ayırmadır Şeytana, senin hoşuna gidecek bütün hareketleri, alışkanlıkları sana iade ediyorum demektir Daha sonra Mina'da kurbanlar kesilir Aslında kurban edilmesi gereken; isyan, kin, nefret, düşmanlık, günah, sevgisizlik, merhametsizlik ve benzeri menfi duygulardır Onları orada bırakıp dönebilecek miyiz? Yoksa ülkemize bu hastalıklarla mı döneceğiz? O zaman haccın ne anlamı kalır Hacı sıfatının ne kıymeti kalır? Değişmeden, arınmadan ne faydası olur?
Tavaf: Mahşer yeri Orada Kábe var Haccın ve káinatın merkezi Etrafında dönülür Bembeyazlar içinde Milyonlarca insan Kadını erkeği, büyüğü küçüğü En üst makamdaki, en alt makamdaki veya makamsız olanı bir tarağın dişleri gibi eşittir Özel muamele yok Kayırılma yok Hacer-i Esved'e dokunabilmek için yüz binlerce insan hamle yapıyor Dokunamayan selam veriyor Kábe mahşerin orta noktası ise Hacer-i Esved sanki mahşerdeki Hz Peygamber'i (SAV) simgeliyor Şefaat için insanlar nasıl toplanacaklarsa, O'nun etrafında onunla olmak için Hacer-i Esved'e öylesine sarılıyorlar Siyah taş Belki cennetten, belki Ebu Kubeys dağından alınma Ama Kábe'de tavafın başlama noktası
Tabii ki haccı anlamak için bu belli merkezi tanıtmak yetmez Ama bu istasyonlar bile haccın turistik bir seyahat ve sadece bir farzı yerine getirmek olmadığını yeterince anlatıyor Peki, hacdan döndüğümüzde böyle müthiş bir şuurla mı dönüyoruz? Onun cevabını da size bırakarak Efendimizin şu hadisini iletelim: "Kabul edilmiş bir haccın karşılığı cennettir "
Nihat HATİPOĞLU
|