Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
belirlendiğine, göre, insanın, sucu, zaman, öldürenin, öleceği, önceden

İnsanın Ne Zaman Ve Nasıl Öleceği Önceden Belirlendiğine Göre, Onu Öldürenin Suçu Nedir?

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsanın Ne Zaman Ve Nasıl Öleceği Önceden Belirlendiğine Göre, Onu Öldürenin Suçu Nedir?






İnsanın ne zaman ve nasıl öleceği önceden belirlendiğine göre, onu öldürenin suçu nedir? Mumine Sitesi
İnsanın ne zaman ve nasıl öleceği önceden belirlendiğine göre, onu öldürenin suçu nedir?


Her şey gibi ölümün de zaman ve keyfiyeti, önceden tesbit edilmiştir Yani kâinat için vârid ve vâki olan her şey, insan, insanın hayatı ve ölümü için de vârid ve vâkidir Belli yollarla varlığa erme, yine belli esaslar içinde varlığı sürdürme ve belli zaman sonra da sahneden çekilme, her varlık için kaçınılmaz bir hakikatdır Her şey, çok geniş ve umumî bir kader dairesi içinde ve kendisi için belirlenmiş bir çizgide doğar, gelişir; sonra da söner gider Bu, ezelî, değişmez bir yol ve ebetlere kadar da devam edecek bir çark ve nizamdır


Zerrelerden sistemlere kadar, hayret verici bir düzen ve baş döndürücü bir âhenkle işleyen şu koca kâinatın bağrında ortaya çıkarılıp geliştirilen pozitif ilimler, o ilimlere âid sâbit prensipler ve âlem-şümûl kâidelerle, her şey için böyle bir ilk belirleme, bir ta'yin ve takdîr açıkça müşâhede edilmektedir Böyle bir ilk plânlama olmadan, ne kainattaki nizam ve âhengi îzâh etmek, ne de onunla alâkalı, müsbet ilimlerden herhangi birini geliştirmek mümkün değildir Kâinatın alabildiğine hendesî, alabildiğine riyazi; yânî, tesbit ve takdirlere göre hareket etmesi sayesindedir ki; fizik laboratuarında belli prensiplere göre araştırma yapmak, anatomiyi belli kâideler içinde mütalâa etmek ve anlatmak ve yine sâbit bir kısım kâidelerle, fezânın derinliklerine açılmak kâbil olmuştur


Âhenksiz bir kainatta, plânsız programsız bir dünyada ve nizamsız işleyen bir tabiat mecmuasında, pozitif ilimlerden hiçbirini düşünmeye imkân yoktur Aslında ilimler mevcut olan bir kısım kâide ve prensiplere adese olmuş, onları göstermiş ve onlara belli ad ve ünvanlar kazandırmışlardır


Bu ifade ile, ilimleri ve keşifleri küçümsemek istemiyoruz; sadece,onların yer ve ağırlıklarına dikkati çekerek, çok daha mühim hususların nazara alınması lâzım geldiğini belirtiyoruz ki; o da, ilimlerden ve keşiflerden evvel kâinatın sinesinde bir kalb gibi atan nizam ve ahenktir Bu nizam ve âhengi, bir ilk belirleme ve kaderî bir programla bütün cihanlara esas yapan kudret ve mübecceldir!


Bugün, bütün varlıklar için hüküm fermâ görünen bu kanunları, insan topluluklarına tatbik etmek isteyen içtimaiyatçılar bile var Böyle koyu bir kadercilik, daha doğrusu aşırı cebriyecilik her zaman tenkid edilecek bir mevzû olsa bile, âlem - şümûl bir âhenk ve bu âhengin dayandığı ezelî programı itiraf bakımından, oldukça manidardır


Aslında inanç ve itikada müteallik her hakikat, kendi kendine var ve hârici destek ve itiraflara dayanma ihtiyacından da çok muallâ ve müberrâdır Ne var ki, bakışları bu türlü hâriciliklerle bulanmış, kalbi bunlara ait beyanlarla yerinden oynamış talihsiz neslimize "Yerine dön!" çağrısında bulunurken, onu baştan çıkaranların tenâkuzlarına, işaret yoluyla dahi olsa-temas etmekte fâide olacağı, kanaatindeyiz Ve, işte bunun için sözü uzattık ve sadet harici beyanlarda bulunduk Yoksa, bütün kâinatın fevkalâde bir tenâsüb ve uyumluluk içinde işlemesi, atomlardan, galaksilere kadar her şeyin göz doldurucu bir nizam ve intizamla hareketi, bütün eşyayı kıskıvrak bağlayan bir tayin ve takdire, bir hâkimiyet ve cebre delâlet etmektedir Kuruldu kurulalı bütün dünyalar, bu mutlak hâkimiyete boyun eğmiş, O'nun iradesine râm ve O'na inkiyad üzere, hâlden hâle dönerek, bugüne kadar devam ede gelmiştir


Ancak, insan ve benzeri, irâde ve hürriyete sahib varlıklar için, ilk yaratılış tamamen cebrî ve sâir varlıklarla aynı çizgide olsa bile, daha sonra irâdeliler, irâdeleri altına giren hususlarda, emsâllerinden bütün bütün ayrılırlar Böyle bir farklılıktan ötürü de "önceden belirleme"nin manâsı, insan ve benzerleri için değişik bir hüviyet alır Ve, esasen sorulan soru da, insanın bu farklı yönünü sezememiş olmadan ve onu da tıpkı diğer eşya gibi mütalâa etmekden doğmaktadır Bu îtibarla, insan ve sâir varlıklar arasında mevcut böyle bir farkı kavrama, kısmen dahi olsa, meseleyi halledeceği kanaatindeyiz Gerisi, ilm-i İlâhînin bütün eşyayı çepeçevre ihâta etmesini kabûllenmekten ibaretdir


Evet, insanın bir hürriyet ve irâdesi, bir meyil ve seçme istidâdı vardır Ve o hürriyet ve irâde, meyil ve seçmeye göre; iyi ve kötü, sevab ve günah insana nisbet edilir İnsan irâde ve isteğinin, meydana gelen neticeler karşısında, ağırlığı ne olursa olsun; o irâde, Yüce Yaratıcı tarafından bir şart ve sebep olarak kabûl edilmişse, onu hayırlara ve şerlere çevirmesine göre suçlu veya suçsuz olması; irâde dediğimiz şeyin hayra veya şerre meyil göstermesine dayanmaktadır Bu meylin neticesinde meydana gelen hâdise, insanoğlunun sırtına vurulmayacak kadar ağır da olsa, o bu temayülle ona çağrıda bulunduğu için, mesûliyet ve cürüm de ona aittir O mesuliyet ve cürümü önceden tâyin ve takdîr eden, sonra da belirlediği zaman içinde onu yaratan zât, mesûliyet ve cürümden muâllâ ve müberrâdır


Meselâ, O Yüce Zât, iklimlerin değişmesi gibi çok büyük bir hâdiseyi, bizim nefes alıp vermemize bağlamış olup da, dese ki; "Eğer dakikada, şu miktarın üstünde nefes alıp verirseniz, bulunduğunuz yerin coğrafî durumunu değiştiririm " Bizler, tenâsüb-ü illiyet prensibi açısından nefes alıp-verme ile, iklimlerin değişmesi arasında bir münâsebet görmediğimiz için, yasak edilen şeyi işlesek; o da, vadettiği gibi iklimleri değiştirse, takatımızın çok fevkinde dahi olsa bu işe, biz sebebiyet verdiğimiz için, suçlu da biz oluruz


İşte bunun gibi, herkes elindeki cüz'î irâde ve ihtiyâriyle, sebebiyet verdiği şeylerin neticelerinden ötürü, ya suçlu sayılır ve muâheze görür veya vefâlı sayılır mükâfâta mazhar olur


Binâenaleyh, ölüme sebebiyet veren de suçlu olur; ulu dergahta afvedilmediği takdirde de mutlaka muâheze görür


Şimdi, biraz da meselenin ikinci şıkkı üzerinde duralım Yani, Yaratıcının, her şeyi çepeçevre içine alan ilmiyle, insan irâdesinin tevfik edilme keyfiyetini


Allah'ın ilmine göre, bütün varlık ve varlık ötesi her şey, sebep ve neticeleriyle iç içe ve yan yanadır O noktada, önce sonra; sebep-netice; illet-malûl; evlat-baba, bahar-yaz bir vâhidin iki yüzü hâline gelir Ve yine o ilme göre sonra,önce gibi; netice, sebep gibi; malûl de illet gibi; bilinir ve hükmedilir


Kimin, hangi istikamette nasıl bir temâyülü olacak ve kim âdî bir şart ve sebepten ibaret olan irâdesini, hangi yönde kullanacak, bütün bunlar, önceden bilindiği için; o sebeplere göre meydana gelecek neticeler takdîr ve tesbit etmek, insan irâdesini bağlamamakta ve zorlamamaktadır Aksine, onun meyilleri hesaba katılarak hakkında takdirler yapıldığı için, irâdesi kabûl edilmekte ve destek görmektedir Nitekim, bir büyük zât, hizmetçilerine: "Sizler öksürüğünüzü tuttuğunuz zaman, şahâne hediyeler elde edeceksiniz; sebepsiz öksürdüğünüz takdirde ise, hediyeleri kaybetmekle beraber, bir de itâb göreceksiniz" dese, onların irâdesini kabûl etmiş ve desteklemiş olur Aynen öyle de, Yüce Yaratıcı kullarından birine: "Sen şu istikamette bir meyil gösterecek olursan, ben de, senin meyil gösterdiğin o şeyi yaratacağım Ve, işte senin o temâyülüne göre de, şimdiden onu belirlemiş bulunuyorum"Ferman etse, O'nun irâdesine ehemmiyet atfetmiş ve kıymet vermiş olur


Binaenaleyh, "ilk belirleme" de irâdeyi bağlama olmadığı gibi, insanı, rızâsı hilâfına herhangi bir işe zorlama da yoktur


Ayrıca kader ve ilk belirleme Allah (cc)'ın ilmî programlarından ibaretdir Yânî, kimlerin hangi istikâmetlerde meyilleri olacak, onu bilmesi ve kendinin yapıp yaratacağı şeylerle, bir plân ve program hâline getirmesi demektir Bilmekse, hâricde olacak şeylerin, şöyle veya böyle olmasını gerektirmez Hâricde olup biten şeylerin, şöyle veya böyle olmasını, insanın temayüllerine göre, yaratıcının kudret ve irâdesi îcad eder Bu itibarla varlığa erip meydana gelen şeyler, öyle bilindikleri için varolmuş değillerdir Bilâkis, var oldukları şekillerle bilinmektedirler ki; ilk takdîr ve ta'yin de, işte budur Kelâmcılar bunu, "ilim, malûma tâbîdir"sözüyle ifâde ediyorlardı Yânî, nasıl olacak öyle biliniyor; yoksa öyle bilindiği için meydana gelmiyor Nasıl ki, bizim, ilmî tasarı ve plânlarımız pratikte, tasavvur ettiğimiz şeylerin vücûd bulmasını gerektirmez Öyle de, Yüce Yaratıcının tasarı ve plânları sayabileceğimiz ilk belirlemeler de, hâricde, herhangi bir şeyin varolmasını mecbûrî kılmaz


Hâsılı; Allah, olmuş, olacak her şeyi ihâta eden geniş ilmiyle; sebepleri neticeler gibi; neticeleri de sebepler gibi bilmektedir Kimlerin iyi işler yapmaya niyet edeceklerini ve kimlerin kötü şeylere teşebbüste bulunacaklarını ve bu teşebbüs ve niyetlere göre neler yaratacağını belirlemiş ve takdîr etmiştir Zamanı gelince de, mükellefin meyil ve niyetlerine göre, takdîr buyurduğu şeyleri dilediği gibi yaratacaktır


Onun için, bir insanın nasıl ve ne zaman öleceğinin ve bir başkasının da bu fiile sebebiyet vereceğinin önceden ta'yin edilmiş olması, mesûliyeti giderici değildir Zîrâ takdir, onun hürriyet ve irâdesi hesaba katılarak yapılmıştır Bu itibarla da, cürmü kendisine isnad edilecek ve ona göre de, muâhezeye tâbî tutulacaktır


Kaderle alâkalı, bu derin meselenin, bilhassa kendi kaynaklarında, tekrar tekrar mütâlâa edilmesi şarttır Bizim bildiğimiz şey, selefin sağlam prensipleri içinde meselenin avam anlayışına intikal ettirilmesinden ibarettir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.