Prof. Dr. Sinsi
|
Teknolojinin Solunum Sistemine Zararları
Gelişen teknoloji fayda sağladığı gibi zararlara da neden olabiliyor Teknolojinin solunum sistemi üzerindeki olumsuz etkilerinin neler olduğu ile ilgili yaptığım araştırmayı okuyarak önemli bilgilere sahip olabilirsiniz
Doku ortamı sürekli olarak oksijenle beslendiğinde, pek çok hastalıklı doku değişiklikleri önlenmiş olur Kan dolaşımı yoluyla dokulara taşınan oksijenin miktarı ise, öncelikle solumaya bağlıdır
Değinilen konulara bakıldığında, bu sistem için öngörülecek olan önlemlerin, öncelikle düzenli beden hareketleri yapmak ve doğru solumak olduğu görülür Solumak, farkına varılmadan gerçekleşen bir işlevdir, ama doğru ve bilinçli solunumun değeri anlatılmakla bitmez
Tüm hastalıklarda olduğu gibi, burada da geçerli olan başlıca kural şudur: En etkili önlem, doğru yaşam biçimidir Beslenme, hareketlilik ve yaşam kalitesi, akciğerlerin sağlığını büyük ölçüde etkiler Akciğerlerin sağlığının korunabilmesi için, kişinin iç dünyası ve dış dünyası uyumlu bir akış içinde olmalıdır Soluduğumuz hava eğer kirli ise, ormanların yapısında bozulmalar olduğu gibi, akciğerlerin yapısında da bozulmalar başlar Kimyasal atıklarla, gazlarla ve dumanla kirletilmiş havadan kaçınmak gerekir Duman konusu açılmışken, sigaradan da söz etmek gerekir Tütün kullanımı, birey ile çevresi arasında katran ve külden bir katman oluşturarak, akciğerlerin ekolojik işlevini sınırlar Bu durum, bronşitten kansere kadar uzanabilen çok önemli problemlere yol açabilir Ayrıca, bedenin geri kalan bölümünün gereksinimi olan oksijen miktarının azalmasından kaynaklanabilecek oluşumları da unutmamak gerekir Eğer kendimizi ve çevremizi iyileştirmek istiyorsak, sigarayı bırakarak iyi bir başlangıç yapabiliriz
Ayrıca, tanınması ve kaçınılması gereken daha başka türsel tehlikeler de var Bir enfeksiyondan (bulaşıcıdan) korunmanın en basit yolu, o enfeksiyon kaynağından uzak kalmaktır Ama her zaman ve her yerde böyle davranamayacağımıza göre, bedenimizin savunma ve bağışıklık sisteminin hep sağlıklı ve çalışır durumda tutulması kaçınılmazdır Bu şansa sahip olan beden, dış etkenlere karşı kendini korumada olağanüstü başarılara ulaşabilir Ama bu düzeye ulaşabilmesi için onu, çeşitli vitaminleri içeren dengeli bir beslenmeyle ve düşüncelerin, duyguların, davranışların dengeli ve sağlığı destekleyici olduğu bir yaşam biçimiyle güçlendirmemiz gerekir Bu bağlamda, gereksiz yere veya gereğinden fazla antibiyotik kullanımına son verilmesi doğru olur Gerektiğinde ve gereğince kullanıldığında hayat kurtarabilen bu tür ilaçlar, sağlığımızı korumakla görevli olan savunma ve bağışıklık sistemini tam anlamıyla iflas ettirebilme gücüne de sahiptirler
Ayrıca, antibiyotikler, uzun süreli kullanımları sürecinde, alışılmışın üstünde dirençli bakterilerin üremesini sağlayabilirler ve bu durum, söz konusu hastalığın tedavisinin giderek zorlaşmasına yol açar Doktorların gözlemlerine göre, bu tür gelişmeler son otuz yıl içinde giderek endişe verici boyutlara ulaşmıştır Doğru bir yaşam biçimi ve uygun şifalı bitkiler seçimi sayesinde, çoğu zaman antibiyotik kullanımına gerek kalmayabilir yalnızca başka organları ve sistemleri etkilemekle kalmaz, hastalıklara da yol açabilir Beden bir bütün olduğuna göre, bu etkileşimin ters yönde gerçekleşmesi de olasıdır Akciğer tedavisinde, dolaşım sisteminin durumu da göz önünde bulundurulmalıdır Kalp ve dolaşım sistemi hakkında öğrendiklerimiz, akciğerler için de önemlidir Bu doğrultuda, sindirim sisteminin ve özellikle dışkılama organlarının durumuyla da ilgilenmek gerekir; çünkü akciğerler, bağırsakların, böbreklerin ve derinin görevini, yani bedende oluşan atıkların dışkılanma görevini paylaşır Bu organlardan herhangi birinde bir problem oluştuğunda, beden, öteki organlara daha fazla görev yükleyerek, dengeyi sağlamaya çalışır Ama, atıkların dışkılanmasında akciğerlerin rolü sınırlıdır Örneğin, bağırsaklardaki bir tıkanıklığa akciğerler çözüm üretemez
|