Atatürk’Ün Müziğe Verdiği Önem |
07-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk’Ün Müziğe Verdiği Önematatürkün müziğe verdiği değer - atatürkün türk müziği ile ilgili yaptığı çalışmalar - atatürk ve müzik - ataürk'ün sevdiği ve dinlediği müzikler nelerdir Atatürk, bütün sanat dallarına önem verdiği gibi, müziğe de büyük önem vermiştir 1913 yılında Sofya’da askeri ateşe olarak görev yaptığı dönemde, çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamış, klasik müzik konserlerine ve operalara giderek bu tarz müzik türlerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır Türk toplumuna evrensel müziğin çok sesli ezgilerini tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlayan Atatürk, Türk musikisinin gücünü ve etkisini hiç bir zaman görmezden gelmemiş, şarkılar ve türküler onun günlük yaşamının bir parçası olmuştur adeta Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan türkülerin toplumun bir aynası olduğunu, hüznü ve sevinci içerisinde barındırdığını iyi bilen Büyük Önder, “Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir” demek suretiyle, müziğin yaşamın ta kendisi olduğunu ifade etmiştir Atatürk’ün beğendiği bestekâr, güfteci ve güçlü yorumcular arasında bulunan; Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Mustafa Nafiz, Afitap, Yesarî Asım Arsoy, Hamiyet, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha nice sanatçıların seslendirdiği şarkı ve türkülerden başka, Atatürk’ün tren yolculukları sırasında Necip Celal Andel’in Seyyan (Oskay) tarafından seslendirilen “Yıllar” tangosunu dinlemesi, O`nun müziğin her dalı ile yakından ilgilendiğinin göstergesidir Atatürk’ün bir başka türlü sevdiği ve dinlerken duygulandığı Rumeli türkülerini de unutmamak gerekir Falih Rıfkı Atay, ‘Çankaya’ adlı kitabında, Atatürk’ün Rumeli türkülerini dinlerken hissettiklerini “Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı” sözleriyle açıklar Şarkı ve türkü dinlemekten büyük keyif alan Atatürk, söylenen şarkı ve türkülere kendiside zaman zaman eşlik etmiş, sahnedeki sanatçılar ile yakından ilgilenmiştir Atatürk’ün müziğe verdiği önem ve müziğin gelişimine dair yaptığı çalışmalar, onun bir sanat aşığı olduğunun ispatıdır adeta Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları Söyle Ruhum Sevdan Beni Kaç Yıl Yakacak Aşk Denilen Cellata Aman Beyim Kadın Kıyma Canıma Çeşmesinin Üstüne Beni Sevmez Biliyorum Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde Ayrılamam Ölsem Bile Dağları Hep Kar Aldı Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar Gözüne Sürme Çekmiş Yüzüne Dolan Her Gece (Gözün Aydın) Tam Üç Sene Beyoğlu’ndan Geçerken Gelmiş İken Buraya (Çal-Çal) Ağlarım Çağlar Gibi Fırat (Bingöllerden Süzülürsün) Demedim Hiç Ona Kimsin (Ah Kadın Ah O Kadın) Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam Köpürsün Badeler Taşsın Dökülsün Neş’eler Gelsin Süzüp Süzüp de Ey Melek Bir Nev-Civansın Şuh-i Cihansın Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar Bir Yer ki Sabah Olmayacaktır Leylakların Hayali Salkımların Emeli Aşkınla Yanan Gönlüme Delisin Deli Gönlüm Sabah Yıllardan Beri Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı (Sürmelim Aman) Cana Rakibi Handan Edersin Yanık Ömer Şahane Gözler Şahane Alişimin Kaşları Kare Yemen Türküsü Vardar Ovası Çanakkale İçinde Dağlar Dağlar Viran Dağlar Havada Bulut Yok Bülbülüm Altın Kafeste Kırmızı Gülün Alı Var Atladım Bahçene Girdim Sarı Zeybek Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbul’dan başkent Ankara’ya getirilerek ‘Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’ adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924) Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924) Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924) Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tekke müziğinin varlık nedeni ve ortamının kaldırılması (1924) Müzik öğrenimi için Avrupa’ya yetenekli gençlerin gönderilmeye başlanması (1925) Halk müziği ezgilerinin derlenmeye başlanması (1925) ve notaya alınan ezgilerin yayımına geçilmesi (1926) Batı müziği bölümü eklenmiş olan İstanbul’daki Dârülelhanın konservatuvara dönüştürülmesi (1926) İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda geleneksel Türk Sanat Müziği eserlerinin saptanmasıyla görevli Tesbit ve Tasnif Heyeti’nin kurulması (1926) ve bu eserleri seslendirmek için Konservatuvarda İcra Heyeti’nin oluşturulması (1927) Avrupa’daki müzik öğrenimini tamamlayarak yurda dönen gençlerin Musiki Muallim Mektebinde görevlendirilmesi (1927-1930) Çok sesli müziğe temel olmak üzere müzik teorisi kitaplarının yayımlanmaya başlaması (1928) Balkan Oyunları Müzik Festivali’nin düzenlenmesi (1931) Halkevlerinin kurulması ve halkla bütünleşmek üzere etkinliklerinin başlaması (1932) Atatürk’ün ünlü 10 Yıl Söylevi’nde Türk müzik kültüründe “çağdaşlaşma” amacını belirtmesi (1933) ve TBMM’nin açılış söylevinde evrenselleşmeyi açıkça dile getirip kültürel hedef olarak göstermesi (1934) İlk Türk operası kabul edilen Öz Soy’un Adnan Saygun tarafından bestelenip sahnelenmesi (1934) Millî Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu’nun çıkarılması (1934) Müzik alanını da kapsayan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün kurulması (1935) Başta Paul Hindemith olmak üzere, Avrupa’dan ünlü müzik uzmanlarının davet edilerek görevlendirilmesi (1934-1935-1936) Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kurulması ve öğretime başlaması (1936) Musiki Muallim Mektebi’nin Gazi Terbiye Enstitüsü’ne aktarılarak bağlanması (1937- 1938) Türkiye’de bilimsel yöntemle uygulanan en büyük ve en geniş kapsamlı halk ezgileri derleme çalışmalarının başlaması (1937) Türkiye’nin ilk büyük halk müziği arşivi olarak Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Türk Halk Ezgileri Arşivi’nin kurulması (1937) Ankara’da Askerî Mızıka Okulu’nun kurularak öğretime başlaması (1938) |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|