Resûlullah Efendimizin Fedâisi: Ebû Dücâne

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Resûlullah Efendimizin Fedâisi: Ebû Dücâne



Uhud harbinde sevgili Peygamberimiz, son emirlerini verdiler İslâm Ordusunun, nelere dikkat etmesi gerektiğini, açık açık bildirdiler

Sonra, mübârek ellerinde tuttukları kılıcı göstererek buyurdular ki:
- Bu kılıcın hakkını yerine getirmek şartıyla, kim almak ister?

Mücâhidlerin hepsi istiyordu Fakat Hazret-i Ebû Dücâne, yüksek sesle sordu:
- Yâ Resûlallah! Bu kılıcın hakkı nedir?

Kılıcın hakkı
- O'nun hakkı, eğilip bükülünceye kadar; düşmanın yüzüne vurmaktır, vurmaktır Onun hakkı, Müslüman öldürmemen, onunla kâfirlerin önünden kaçmamandır Onunla Allahü teâlâ sana zafer yahut şehîdlik nasîb edinceye kadar, Allah yolunda çarpışmandır

Hazret-i Ebû Dücâne, Medîneli mücâhidlerin en bahadırlarından biriydi Şunları söyledi:
- Kılıcı, o şartla alabilirim yâ Resûlallah

Peygamber efendimiz, tebessüm ettiler Sonra, kılıcı uzattılar Üzerine, Arapça şu beyt oyulmuştu:
"Korkaklıkta zillet, utanç; ileri atılmakta, izzet, şeref vardır İnsan, korkaklık etse bile; kaderinden kaçamaz"

Ebû Dücâne hazretleri o kadar sevindi ki, keyfinden, pehlivanlar gibi yürümeye başladı Geniş ve dik adımlar atıyordu Başına, kırmızı bir tülbent sardı Sanki fırtına gibi, düşmana esmek için hazırlanıyordu

Aslında Eshâb-ı kîrâm, ya'nî Peygamber efendimizin sevgili arkadaşları; mütevâzi, alçak gönüllü, kibirsiz insanlardı Halbuki şimdi Ebû Dücâne hazretleri biraz gururlu görünüyordu Kendi aralarında konuşuyorlardı:
- Böyle yürümek, Müslümana yakışır mı?
- Gurur ve kibir, bize göre değil ki

Fakat Resûl-i Ekrem efendimiz, onları susturdular ve buyurdular:
- Bu bir yürüyüştür ki, harp meydanları dışında Allahü teâlânın gadabına sebeptir

Hazret-i Ebû Dücâne, şâhin gibi düşman üstüne atılıyordu Elindeki kılıcın hakkını vermek için, canını vermeye hazırdı Önüne çıkan dinsizleri, müşrikleri kılıçladı, kılıçladı Kimini öldürdü, kimini yaraladı Zâten yürüyüşünden, heybetinden korkan hâinler; çil yavrusu gibi dağılıyorlardı

O kurtulursa
Uhud Savaşında müşriklerin azılılarından Âsım bin Ebî Avf, kudurmuş bir canavar gibi Müslümanlara saldırıyor, bir taraftan da:
- Ey Kureyş cemaatı! Akrabâlık haklarını gözetmeyen, kavminizi bölen kimse ile çarpışmaktan geri durmayınız Eğer O kurtulursa ben kurtulmayayım, diye bağırarak Kureyş kâfirlerini harbe teşvik ediyordu

Ebû Dücâne hazretleri bu azılı kâfirin susturulması îcab ettiğini anlamış ve çarpışa çarpışa ona yaklaşıp, bu İslâm düşmanını öldürerek gerekli cezâsını vermişti

Ebû Dücâne hazretleri bununla meşgul iken, müşriklerden Ma'bed bin Vehb, Ebû Dücâne'ye müthiş bir kılıç darbesi indirmişti Ebû Dücâne hazretleri çok seri bir şekilde yere çökerek bu öldürücü darbeden kurtulmuş, hemen sonra acele kalkıp hücum ederek, Ma'bed'i yaralamış, bir çukura düşürmüştü

Sonra da çukura atlayıp başını kesip kâfirlere doğru fırlattı Bu hâl, Kureyş kâfirlerinin zaten bozulmuş olan morallerini daha da bozmaya sebep olmuştu

Uhud savaşının iyice kızıştığı sırada muhâcirinden Zübeyr bin Avvâm, kılıcın kendisine verilmemesinden dolayı üzgün idi Kendi kendine dedi ki:
"- Ben Resûlullahtan kılıcı istedim Onu bana vermedi, Ebû Dücâne'ye verdi Halbuki ben halası Safiyye'nin oğluyum Üstelik de Kureyşliyim Halbuki önce ben istemiştim Gidip bakayım, Ebû Dücâne benden fazla ne yapacak?"

Ebû Dücâne'yi takibe başladı Ebû Dücâne hazretleri beytler okuyor, müşriklerden kime rastlarsa, onu vurup öldürüyordu Müşriklerin en azılılarından, iri cüsseli Ebû Zûl-Kerş her tarafı zırhlarla kaplı, sadece gözleri görünüyordu Ebû Dücâne hazretleri ile karşı karşıya geldi Kâfir bağırıyordu:
- Ben Ebû Zûl-Kerş'im!

Bu isim kendisine uzun boyuna rağmen büyük göbeğinden dolayı verilmişti

İkiye biçti
Önce Ebû Dücâne hazretlerine hücum etti Ebû Dücâne, onun darbesinden kalkanıyla korundu Ebû Zûl-Kerş'in kılıcı Ebû Dücâne hazretlerinin kalkanına gömüldü Kılıcına asıldı fakat çıkaramadı Sıra Ebû Dücâne hazretlerine gelmişti Bir kılınç darbesiyle omuzundan, tâ uyluklarına kadar ikiye biçti Canını Cehenneme yolladı

Bundan sonra Ebû Dücâne, önüne çıkan her kâfiri devirerek dağın eteğinde defleriyle müşrikleri kışkırtan kadınların yanına geldi Ebû Dücâne buyuruyor ki:
- Uzaktan bir kadın gördüm ki, müşriklere son derece kızıyor, bağırıyor ve harbe teşvik ediyordu Üzerine yürüdüm Etrafından imdat istedi, bağırmaya başladı Onun bir kadın olduğunu görünce Resûlullahın kılıcının şerefini gözettim ve kılıcı kadına vurmadım

Tir tir titreyen Kureyşli kadın bile, bu civânmertlik karşısında şaşırıp kaldı!

Bu kadın Ebû Süfyân'ın hanımı Hind idi Daha sonra Mekke'nin fethinde Müslüman oldu

Ebû Dücâne'nin her yere yetiştiğini, kılıcını kaldırdığı halde Ebû Süfyan'ın karısı Hind'i öldürmekten vazgeçtiğini gören Zübeyr bin Avvâm hazretleri, kendi kendine buyurdu ki:
- Kılıcın kime verileceğini Allahın Resûlü benden daha iyi bilir Vallahi ben onun çarpışmasından daha üstün çarpışan, vuruşan bir kimse görmedim

Sonra Ebû Dücâne'nin yanına vararak dedi ki:
- Yaptığın her şeyi gördüm Kadına kılıcını kaldırıp sonra vurmaktan vazgeçtiğini de gördüm

Ebû Dücâne cevap verdi:
- Resûlullahın kılıcına hürmet ettim ve onu kadın kanına bulaştırmadım

Daha sonra Ebû Dücâne hazretleri, Hazret-i Hamza ve Hazret-i Ali ve diğer Eshâb-ı kirâm ile beraber yeniden düşman saflarına umumî taarruz için ileri atıldı Birçok Sahâbî şehid düştü, fakat müşrikler de kaçmaya başlamışlardı

Peygamberimiz duâ etmiş idi
Uhud savaşında Müslümanlar bir ara dağılınca, Peygamber efendimizin yanında yedisi muhâcirlerden, yedisi de ensârdan olmak üzere ondört sahâbi kalmıştı Bu yedi ensârdan biri de Ebû Dücâne idi

Ebû Dücâne, aynı zamanda ölmek ve ayrılmamak üzere üçü muhacirlerden beşi ensârdan olan sekiz sahâbiden birisi olarak Resûlullaha biat etmişti Bu sekiz sahâbiden hiçbiri Uhud'da şehid olmadı, çünkü bunlara Peygamberimiz duâ etmiş idi

Uhud savaşında, müşriklerin azılılarından Abdullah bin Hüneyd, Peygamberimizi görünce atını mahmuzladı Kendisi tepeden tırnağa silahlı ve zırhlar içerisinde olup, başında da miğfer vardı
- Ben Züheyr'in oğluyum Bana Muhammed'i gösteriniz Ya ben O'nu öldürürüm yâhut onun yanında ölürüm, diye haykırıyordu

Ebû Dücâne hazretleri hemen onun karşısına çıkarak dedi ki:
- Gel yanıma! Ben vücudumla Resûlullahın vücudunu koruyan bir kişiyim

Abdullah bin Hüneyd'in atının bacaklarına bir kılıç çaldı Atın ayakları çökünce kılıcını kaldırıp:
- Al bunu da Hareşe'nin oğlundan, deyip bir vuruşta onu Cehenneme gönderdi

Sen de râzı ol
Peygamber efendimiz bu olanları görüyordu ve buyurdu ki:
- Allahım, Ebû Dücâne'den ben nasıl râzı isem, Sen de râzı ol

Ebû Dücâne hazretleri Uhud'da çok kahramanlık gösterdi Resûlullah efendimiz Uhud gazâsından dönünce, Ebû Dücâne hazretlerine vermiş olduğu kılıçlarını almıştı Kılıcın üzerindeki müşrik kanlarını silmek üzere mübârek kerîmeleri Hazret-i Fâtıma'ya uzattı Bu esnâda, Hazret-i Ali de kendi kılıcını uzatarak dedi ki:
- Şunu da al, bu gazâda çok iyi işime yaradı

Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdu ki:
- Sen muharebede sadâkat gösterdin, başarılı oldun; Sehl bin Hâris ve Ebû Dücâne de başarılı olmuşlardır

Böylece Ebû Dücâne ve Sehl hazretlerinin yapmış olduğu üstün hizmeti beyân buyurmuşlardır

Cin mektubu
Ebû Dücâne hazretleri anlatır:
Bir gece yatıyordum Değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi ses duydum ve şimşek gibi parıltı gördüm Başımı kaldırdım Odanın ortasında, siyah birşey yükseldiğini farkettim Elimle yokladım Kirpi derisi gibi idi Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı Hemen Resûlullaha gidip, anlattım Buyurdu ki:
- Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!

Kalem ve kâğıt istedi Hazret-i Ali'ye bir mektup yazdırdı Mektubu alıp eve götürdüm Başımın altına koyup, uyudum Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı Diyordu ki:
- Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektupla, beni yaktın Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksektir Bu mektubu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur Artık senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz

Sâhibimin izni olmadıkça
Ona dedim ki:
- Sâhibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam

Cin ağlamasından, feryâdından dolayı, o gece, bana çok uzun geldi

Sabah namazını, mescidde kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki:
- O mektubu kaldır Yoksa, mektubun acısını, kıyâmete kadar çekerler!

Bir kimse, bu mektubu, yanında taşısa veya evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrafına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider

Ebû Dücâne hazretleri hicretin 13 yılında yalancı peygamber Müseylemet-ül Kezzâb ile yapılan Yemâme savaşında şehîd olmuştur


alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.