Füsûs-Ül Hikem Den

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Füsûs-Ül Hikem Den




{KELİME-İ ZEKERÂVİYYE'DE MÛNDEMİC "NIKMET-İ

MÂLİKİYYE" BEYÂNINDA OLAN FASTIR

Vâkıa rahmet câmi'dir Binâenaleyh, rahmet her bir ism-i ilâhîye nisbetle muhteliftir İşte bunun için, Hak Sübhânehû'nun rahmet etmesi, her bir ism-i ilâhi ile suâl olunur Böyle olunca Allah ona rahmet eder ve kinâye, her şeye vâsi' olan rahmettir Ba'dehû bu rahmetin şuab-i kesîresi vardır ki, esmâ-i ilâhiyyenin taaddüdü ile müteaddid olur İmdi sâilin ?? ?? ???? kavlinde olan bu ism-i hâssa nisbetle âmm olmaz; ve esmâdan bunun gayrı, hattâ Müntakım ismi ile, onun için?? ????? ?????? demeklik vardır ( 16)Ya'ni rahmet-i zâtiyye (zati rahmet) her ne kadar envâ'-ı rahmetin kâffesini (rametin bütün çeşitlerinin hepsini) câmi' (kendinde toplamış) ise de, esmâ-i muhtelifeye (esmanın çeşitlerine) nisbetle (göre) muhtelif (çeşitli) olur Çünkü her bir isim, kendi mazharına (göründüğü mahale) ve dâisine (dua ettiğine),kendi hakîkatinin ettiği rahmetle rahmet eder İşte bu ihtilâftan (uyumsuzluktan, ayrı, aykırı oluştan) dolayı, esmâsından her bir ismi ile rahmet etmesi Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretlerinden suâl olunur (dua edilir, talepte bulunulur)Binâenaleyh (bundan dolayı) sâil (dua eden kişi) Hakk'ın hangi isim ile rahmet taleb etmiş (istemiş) ise Allahu Zül-Celâl hazretleri ona o isim ile rahmet eder Meselâ hasta olan kimse "Yâ Şâfî, irhamni" (“ya şafi” bana merhamet et, bana rahmet et) ve karnı aç olan kimse "Yâ Rezzâk, irhamnî" ve fâkir olan kimse "Yâ Ganiyyü, irhamni" ve müznib (suç işleyen, günahkar) olan kimse dahi "Yâ Gaffâru, irhamni" diye duâ eder Hak Teâlâ dahi Şâfî, Rezzâk, Ganiyy ve Gaffûr isimlerinin iktizâsına (gereklerine) göre tecelli buyurup (görünüp) ona rahmet eyler Ve ?????? ???????? ???????????????? (A'râf, 7/156) âyet-i kerîmesinde mütekellimden (söyleyenden) kinâye olan (dolayısıyle anlatan) zamiremuzâf (bağlı) rahmet, vücûden (vücut olarak) ve hükmen (hüküm olarak) kâffe-i eşyâya (bütün varlıklara) vâsi' olan (geniş, her şeyi kaplayan) rahmettir İşte kinâye olan (dolayısıyle anlatılan) zamir-i mütekellim (söyleyeni işaret eden zamir)her şeye vâsi' (geniş) olan rahmeteve zâta delâlet (işaret) eder Çünkü Hakk'ın rahmeti zâtının aynıdırRahmetin her şey hakkında âmm (umumi, genel, her şeyi kaplamış) olduğu bilindikten sonra bu da ma'lûm olsun (bilinsin) ki, bu rahmetin birçok şu'beleri (kısımları, bölükleri) vardır ki, bu şu’beler (kısımlar),esmâ-i ilâhiyyenin (ilahi esmanın) taaddüdü (çoğalması) ile müteaddid (çoğalmış) olur Binâenaleyh (bundan dolayı) "Yâ Rabb, irham!" (bana rahmet et, merhamet et) dediğimiz vakitte Hak'tan kemâlât (bilgi ve ahlak güzelliği bakımından mükemmellik, olgunluk) ile mevsûfkılınmağı (vasıflanmayı) murâd ettiğimiz için, bu taleb-i rahmet (rahmet isteği) ism-i hâssa (has, özel isme) nisbetle (göre) umûmi (genel) değildir; belki husûsi (özel) bir rahmet olur; zirâ (çünkü) bir ism-i hâss-ı ilâhinin (Allah’ın bir özel isminin) hazinesindeki kemâlâtı taleb etmiş (istemiş) olduk Ve esmâ-i ilâhiyyeden (ilahi esmadan) bu ismin gayrisiyle (başkasıyle) vâki' olan (gerçekleşen) suâllerimiz (dualarımız, isteklerimiz) de böyledir Meselâ "Yâ Settâru irhamnî" (bana rahmet et) dediğimiz vakitte "Settâr" isminin hazinesindeki ahvâli (halleri, oluşları) istemiş oluruz Bu ise husûsi (özel) bir rahmettir Hattâ esmâdan Müntakım ismiyle "Yâ Müntakım, irhamnî" demek vardır ve sâil (dua eden kişi) bu duâsıyla kendisine zulmeden zâlimden ahz-i intikâmı (öçünü alması) ve bu sûretle (şekilde) azâbın (acısını) tahaffüfünü (hafifletmeyi) murâd eder (arzular)Bu da kezâlik (aynı şekilde) bir rahmet-i hâssadır (özel rahmettir)İşte bu budur Zirâ muhakkak bu esmâ-i ilâhiyye zât-ı müsemmâya delâlet eder ve esmâ dahi hakayıkıyla muhtelif ma'nâlara delâlet eder İmdi o dâî rahmet hakkında, gayrı haysiyyetiyle ve onunla gayrisinden münfasıl ve mütemeyyiz olan bir ismin medlûlünün i'tâ ettiği şeyle değil, esmânın bu isimle müsemmâ olan zâta delâleti haysiyyetinden o isimlerle duâ eder Zîrâ o isim, onun indinde zâtın delîli olduğu halde, kendisinin gayrından mütemeyyiz olmaz ve ancak zâtından dolapı kendi nefsiyle gayrdan mütemeyiz olur (17)Ya'ni sâilin (dua eden kişinin) bir ism-i husûsi ile (özel isme) suâlinde (dua ettiğinde) rahmetin umûmî (genel, her şeye) olması bu vechiledir (yönüyledir)Zîrâ (çünkü) sâilin (dua eden kişi) rahmet taleb ettiği (istediği) esmâ-i hüsnâmüsemmânın (isimlenenin) zâtına delâet (işaret) eder ve bu esmâ dahi yekdîğerinden (biri diğerinden) başka olan hakîkatleri (zatları) iktizâsınca (gereğince),muhtelif (çeşitli) ma'nâlara delâlet (işaret) ederMeselâ Rezzâk, Şâfî, Muhyi isimleri, zât-ı Hakk'ın (Hakk’ın zatının) isimleri olduğu için bu isimleri işittiğimiz vakit, müsemmâ (isimlenen) olan Hakk'ın zâtına intikâl ederiz (geçeriz)Fakat bu isimlerin zâtları ve hakîkatleri birbirinden ayrıdır ve hizmetleri başka başkadır Rezzâk'tan şifâ i'tâsı (vermesi) sûretiyle rahmet taleb olunmaz (istenmez) Diğerleri de böyledir İşte bu esmânın, hakîkatlerinin iktizâ ettiği (gerektirdiği) muhtelif (çeşitli) ma'nâlara delâleti (işaret etmesi) budur Binâenaleyh (bundan dolayı) "Yâ Rezzâku, irhamnî" (bana rahmet et) ve "Yâ şâfî, irhamnî" gibi bir isimlerle rahmet taleb eden (isteyen) dâi (dua eden kişi),bu isimlerle müsemmâ olan (isimlenen) zâta delâleti (işaret etmesi) cihetinden (yönünden) mezkûr (adı geçen) isimlerle duâ eder; başka cihetten (yönden),ya’nî ismin zâta delâletinden (işaret etmesinden) gayrı (başka) olan delâleti (işareti) cihetinden (yönünden) ve sâir (diğer) isimlerden ayrılmış olan o ismin medlûlünün (delalet olunanın, işaret olunan şeyin) verdiği bir ma'nâ-yı husûsî (özel bir mana) ile duâ etmez Sebebi budur ki, duâ eden kimsenin indinde (düşüncesinde),zikrettiği (andığı) isim zâtın delîli olmak (zata işaret etmesi) i'tibâriyle (bakımından) başka isimlerden ayrı değildir Ne kadar esmâ varsa zâta delâlet (işaret etme) husûsunda hepsi müttehiddir (birdir)Fakat kendi ma'nâ-yı husûsilerine (özel manalarına, özelliklerine) ve hakîkatlerine (zatlarına) delâlette (işaret etmekte) müttehid (bir) değildirler Şu halde, her bir ismin iki medlûlü (işaret ettiği şey) olmuş olur: Birisi zât, diğer sâir, (diğer) esmâdan infisâl (ayrıldığı) ve temeyyûz eylediği (farklı olduğu) ma’nâ-yı hâstır (has manasıdır, kendi özelliğidir)


Alıntı Yaparak Cevapla

Füsûs-Ül Hikem Den

Eski 07-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Füsûs-Ül Hikem Den



Meselâ hasta olan kimse "Yâ Şâfî, irhamni" (“ya şafi” bana merhamet et, bana rahmet et) ve karnı aç olan kimse "Yâ Rezzâk, irhamnî" ve fâkir olan kimse "Yâ Ganiyyü, irhamni" ve müznib (suç işleyen, günahkar) olan kimse dahi "Yâ Gaffâru, irhamni" diye duâ eder Hak Teâlâ dahi Şâfî, Rezzâk, Ganiyy ve Gaffûr isimlerinin iktizâsına (gereklerine) göre tecelli buyurup (görünüp) ona rahmet eyler



ALLAH razı olsun

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.