Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bıçakla, hükümet, hüsrev, kahvesi, mahalle, paşa, rakibine, saldırdı, toplantısını, zannedip

Hüsrev Paşa Hükümet Toplantısını Mahalle Kahvesi Zannedip Rakibine Bıçakla Saldırdı

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hüsrev Paşa Hükümet Toplantısını Mahalle Kahvesi Zannedip Rakibine Bıçakla Saldırdı



Hüsrev Paşa hükümet toplantısını mahalle kahvesi zannedip rakibine bıçakla saldırdı

16 asırda yaşayan ve Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa'nın kardeşi olan Deli Hüsrev Paşa dikkafalı ve zorba yapısıyla tanınmış, yolsuzlukları yüzünden sürekli azledilmiş, hatta Kanuni'nin huzurunda hasmı olan veziriazama hançer bile çekmeye kalkmıştı

Aslen Bosnalı bir devşirme olan ve bazı kaynaklarda Sokullu Ailesi ile akraba gösterilen Hüsrev Paşa, kendisi gibi Osmanlı Devleti'ne hizmet veren ve İkinci Selim'in yetişmesinde önemli rol oynayan Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa'nın kardeşiydi
Hakkındaki yolsuzluk ve zulüm iddialarına rağmen iktidarını korumayı başaran ve merkezdeki bağlantıları sayesinde en karışık badireleri bile atlatan paşa, hükümdarın huzurunda devrin sadrazamına önce ağır hakaretler edip, sonra işi hançer çekmeye kadar götürmesiyle bardağı taşırmıştı

VEZİRLİĞE YÜKSELDİ

Devşirilmesinin ardından Enderun'da çeşitli görevlerde bulunan, daha sonra Osmanlı'nın doğu bölgelerinde önemlibeylerbeyilik vazifelerini ufa eden Hüsrev Paşa, sırasıyla Karaman'da, Diyarıbekr'de , Halep'de, Şam'da ve Mısır'da görev yapmış ve kubbe vezirliği sayesinde bir rivayete göre üçüncü vezirliğe kadar yükselmişti
Dikkafalı ve zorba yapısına rağmen askerlik vazifesini kusursuzca yerine getirmesi sayesinde gerek Yavuz Sultan Selim, gerekse Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde büyük itibar görmüş, Yavuz'un 1514 Çaldıran ve 1516 Mercidabık seferlerine katıldığı gibi, Anadolu'daki isyanların bastırılmasında da önemli roller oynamıştı Kanuni döneminde başta 1532 Alman Seferi olmak üzere pek çok harekatta yer almış, ancak Diyarıbekr ve Mısır eyaletlerinde vazife yaptığı dönemde çok büyük skandallara imza atmıştı
Hüsrev Paşa'nın 1521 de Diyarıbekr beylerbeyliğine atanmasının üzerinden çok geçmeden merkeze şikayetler yağmaya başladı ve Divan-ı Hümayun tarafından Diyarıbekr'e teftuş için bir divan kethüdasının yollanmasına ve iddiaların yerinde tedkikine karar verildi Denetçi kethüda, kısa süre sonra Divan'a hitaben bir rapor hazırladı
Fransız tarihçi Jean Louis Bacque Grammont tarafından yayınlanan bu rapordan anlaşıldığı kadarıyla, şikayetleri tedkikle görevlendirilen memur Kürtçe'ye hakimdi ve mahalli ağalarla temasa geçerek paşa hakkında bilgi toplamaya çalışmıştı Memurun beylerbeyliğin merkezi olan Diyarıbekr'de yaptığı soruşturma, Hüsrev Paşa'nın ve yandışlarının büyük tepkisini çekmişti Paşa, önceleri kethüdanın karşısına bazı engeller çıkartmış, soruşturmayı durduramayınca da memurun bölgedeki aşiret liderlerinin arasına fitne-fesat tohumları ektiğini öne sürüp hiç çekinmeden hapse attırmıştı

SERVETİNE SERVET KATTI

Çok geçmeden hapisten çıkan kethüda, Hüsrev Paşa'nın çeşitli yolsuzluklara karıştığını yazdığı raporunu Divan'a sundu Rapora göre, merkezin kesin yasaklarını hiçe sayan paşa, akçe basacak maden bulma konusunda sıkıntı yaşayan İran'a "harap akça" adıyla bilinen ve eritilmesi gereken akçeleri gönderiyor karşılığında aldığı ibrişimleri de herhangi bir vergi ödemeden kendi yandaşları aracılığıyla iç piyasaya sürerek servetine servet katıyordu
Görevini vergi tahsilinde ve tımar işlemlerinde de kötüye kullanan Hüsrev Paşa, kendisinden önceki beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa'nın tahsis ettiği tımarların gelirlerine el koyarak, pek çoğunu Diyarıbekr'den önce görev yaptığı Karaman eyaletinden getirttiği yandaşlarına dağıtıyorduBu şahısların arasında " Karamanlı " diye bilinen ve Türkçe konuşan Ortodoks Rumlar da bulunuyordu Bölge halkına angarya uygulayan paşa, bazı Kürt beylerinin kanunsuz hareketlerine göz yummuş ve bu şahıslardan rüşvet alarak şımarmalarına yol açmıştı
Hüsrev Paşa'nın gerek merkezdeki bağlantılarının, gerekse sultanın hoşuna giden işbitiriciliği ile cengaverliğin de tesiriyle, rapor ,İstanbul da ciddi bir tesir uyandırmadı Dağıttığı hediyeler sayesinde taraftar kazanmayı başaran paşa, raporun kaleme alınmasından uzun zaman sonra, 1530 kışında başka gerekçelerle görevinden azledildi ve dört yıl sonra da beylerbeyi göreviyle Osmanlı Devleti'nin en zengin eyaletlerinden olan Mısır'a atandı

İşinin başına geçtikten kısa süre sonra Mısır Eyaleti'ndeki vergi tahsilatını arttıran paşa, Selefi Hadım Süleyman Paşa'nın sekiz yük tutarındaki katkısını, on ila 12 yük arası bir meblağa çıkardı ve İstanbul'a alışılmazdan çok daha fazla para gönderdi Aradaki fark o kadar yüksek bir meblağdı ki, tutarsızlık Kanuni Sultan Süleyman'ın bile dikkatini çekti ve paranın halktan usulsüzce toplanmış olabileceği şüphesini uyandırdı

DONANMANIN GELİRİ

Paşa hakkında derhal soruşturma açılmış, ancak Hüsrev Efendi, adeta minareyi çaldığı gibi kılıfını da hazırlamış ve tahkikat sırasında, gelir fazlalığının gerekçesi olarak Mısır'da kendi döneminde devreye giren ve beraberinde ürün arttırımını getiren yeni sulama sistemini göstermiştiPaşaya göre, kendisinden önceki Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa zamanında Mısır gelirinin önemli bir kısmı donanmanın inşasına harcanırken, kendi zamanında bu tarz bir maddi külfet gerektirecek işe girişilmemişti
Hüsrev Paşa'nın gerekçelerini inandırıcı bulmayan Kanuni Sultan Süleyman, usulsüz uygulamalara daha fazla sebebiyet vermemek için Mısır dan gelen paranın fazla kısmını iade etti ve toplum menfaati için bayındırlık işlerine harcanmasını ferman buyurdu Ancak sultanın uyarısı da Hüsrev Efendi'yi durduramadı ve paşa, devletin bazı gelirlerini üzerine geçirdiği yetmezmiş gibi, çeşitli bölgelerin gelirlerini de şahsi hazinesine aktardı Belki de suistimallerinin artık kapatılamayacak noktaya gelmesinin de etkisiyle, göreve başlamasından bir buçuk yıl kadar sonra vazifesine son verildi

RAHATÇA UYUDULAR

Bazı kaynaklar, her türlü yolsuzluklarına rağmen Hüsrev Paşa'nın Mısır'da güvenliği tam manasıyla sağladığını, hatta Kahire halkının evlerinin ve dükkanlarının kapısını her daim açık tuttuğunu ve geceleri güvenle uyuduklarını yazarlar
Mısır'dan sonra Anadolu'da, daha sonra da Rumeli'de beylerbeyi görevini yürüten Hüsrev Paşa,en sonunda merkeze alındı Budin savunması sırasında gösterdiği başarı sayesinde dördüncü vezirlik payesine layık görülmesinin ardından, çeşitli seferlerdeki muvaffakiyeti sayesinde bir rivayete göre ikinci, diğer bir rivayete göre ise üçüncü vezirliğe kadar yükseldi,ancak 1545 de katıldığı bir Divan-ı Hümayun toplantısı sonunu hazırladı
Desiseleri ile meşhur olan Kanuni'nin damadı Rüstem Paşa yüzünden öteden beri araları açık olan Veziriazam Süleyman Paşa ile bir Divan toplantısı sırasında önce tartışmış, daha sonra da hırsına yenik düşerek cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın huzurunda hasmına hançer çekmiştiGördüklerine inanamayan ve canı çok sıkılan hükümdar ise, derhal iki vezirini de azletmişti
Başına gelenlerden sonra ruh sağlığı bozulan Hüsrev Paşa, birgün atına binerken çevresinde ne kadar az insan olduğuna dikkat etmiş, eski debdebeli günlerini hatırlayarak, bir kaç gün öncesine kadar etrafında dolanan kalabalık ve giydiği süslü elbiseler aklına gelmişti Bunları düşününce bir anda ayağını atının üzengisinden çekmiş ve "böyle yaşamaktansa ölmek yeğdir" diyerek yemeyi içmeyi kesmiş, yani bir nevi açlık grevine gitmişti

İLAÇLARI REDDETTİ

Her geçen gün bünyesi zayıflayan ve adeta eriyen Hüsrev Paşa, yakınlarının tedavi için getirdikleri hekimleri geri gönderdi ve "Siz bana kastedersiniz, bana zehir yedirmek istersiniz" diyerek ilaç tavsiyelerini bile reddetti Paşa, bu halde 17 gün kadar yaşadıktan sonra öldü ve naaşı, Mimar Sinan'ın elinden çıkan ve Aksaray'ın Yenibahçe semtinde bulunan türbesine nakledildi
Kanuni devri veziriazamlarından Lütfi Paşa'nın "Tevarih-i Ali Osman" isimli eseri, dönemin en önemli kaynaklarındandır Yazar her ne kadar bu dönemde azledilmiş bir vezir olsa da, yaşananları kitabında tüm canlılığıyla anlatarak günümüze taşımıştır

KENDİNE ÖYLE BİR TÜRBE YAPTIRDI Kİ, ŞAŞAASI ASIRLARCA GÖZ KAMAŞTIRDI

İmar faaliyetleri ve çıkan yangınlar, İstanbul'a özgü mahalle ve semt dokusunu mahvettiBu yüzden bir semtin yüzyılın başında çekilen fotoğraflarıyla bugünkü halini karşılaştırdığmızda çoğu zaman arada bağlantı kuramayız Hüsrev Paşa muhiti de böylesine köklü değişimlerden fazlasıyla nasibini aldı Nitekim paşanın türbesiyle birlikte yaptırdığı çarşı ve sıbyan mektebinden bugüne hiçbir şey kalmadı
Hüsrev Paşa'nın türbesi inşasından itibaren ihtişamı ve yüksek sanat değeri ile dikkatleri üzerine çekti Paşanın sağlığında opladığı bir kısmı gayrıresmi olan serveti, tıpkı Rüstem Paşa Türbesi ndeki gibi Hüsrev Paşa'nın türbesine de ihtişam olarak yansıdı

ŞAŞAALI TÜRBELER

Halihazırda türbenin içindeki bazı izler, iç duvarların bir zamanlar çinilerle kapladığı izlenimini verir Hüsrev Paşa, veziriazam olmadığı halde kendisinden önce sadarette bulunan pek çok paşanın türbesini görkem itibariyle gölgede bırakır Öyle ki, Fatih'in sadrazamlarından Rum Mehmed Paşa'nın Üsküdar'daki sade türbesi ve İkinci Bayezid'in sadrazamı Davud Paşa'nın kendi adı ile anılan türbesi ile kıyaslandığında, her ikisinden de kat kat şaşaalıdır
Bazı sanat tarihçileri, Fatih döneminin ilim adamlarını ve sanatkarlarını himaye eden, zevk sahibi Veziriazam Mahmud Paşa'nın iç ve dış duvarları gayet müzeyyen türbesini bile ihtişam itibariyle daha aşağıda görürler Zira, Hüsrev Paşa'dan kısa süre sonra vefat eden Türk denizciliğinin en büyük ismi Barbaros Hayreddin Paşa'nın devrin mimarbaşı Mimar Sinan tarafından inşa edilen Beşiktaş'daki türbesi bile çok daha mütevazidir Hüsrev Paşa'nın türbesi de aynı sanatkarın yapımıdır Hemen belirtelim ki, bu türbenin bir kaç 100 metre ötesini Mimar Sinan, kendi adını taşıyan küçük ve gayet özgün bir plana sahip mescidi için seçmiştir

Ekrem Hakkı Ayverdi, 1955'de kaleme aldığı yazısında, türbeyi ve etrafını şu sözlerle anlatmıştır:
"Bir zamanlar Sarıgüzel'den biraz aşağıda, Yenibahçe Deresi düzlüğü üzerinde bedestanlı esnafın, uzunçarşılı elh-i hırefin ve bir kısım ilmiye ricalinin makbul semti olan bir Hüsrev Paşa Çarşısı vardıBütün İstanbul çarşılarındaki gibi, ufak meydancılığı üstünde asmalı sed kahvesi, mahallenin ihtiyaçlarını temin eden dükkanları, sıbyan mektebi, taş çeşmesinden akan Kırkçeşme suyu, bir köşesinde su yollarında eminlik yapmış olan Neccar Mehmet Efendi'nin oyma mermer parmaklıklı şirin türbesi ve asıl merkez cenahında da, çarşıya ismini veren Deli Hüsrev Paşa'nın müzeyyen türbesi bulunuyor, 50 adım yukarıda da İkinci Bayezid'in kızı Hüma Sultan yapısı Bali Paşa Camii, ahengi tamamlıyordu Şimdi bu kıvam bozulmuş, kaldırımlarına varıncaya kadar semt silinmiş, ağaç, çardak ve su kalmamış, çeşmenin yalağı çöplük olmuş, mekteb yıkılmış ve ortada yangında harap düşmüş iki türbe kalmıştır"

Semtin dokusu bugün daha da köklü bir değişime uğramış durumdadır Doğal olarak Ayverdi'nin yazısının kaleme alınmasından birkaç sene sonra açılan ve semtin hemen yakınından geçen Vatan Caddesi, dengeleri daha bir hızla altüst etmiştirGerek cadde boyunca, gerekse arka taraflarda ardarda dikilen apartmanlar,türbeyi daha da yalnızlaştırmış ve etrafındaki külliyenin izleri hızla silinmiştir

YANGINDA HASAR GÖRDÜ

Ekrem Ayverdi'nin anlattığı ortamdan geriye kalan, Hüsrev Paşa'nın hala onarılan türbesi, Bali Paşa Camii ve Neccar Mehmet Efendi'nin türbesidirAncak, sözü edilen son türbe sadece çok dikkatli bakılırsa görülebilmekte, adeta yanındaki gecekondu misali evin bir sığıntısı gibi durmaktadır
Türbeye iliştirilen kitabesinde ise, "Kırkçeşme su yolları emini" sıfatı yerine "Fatih Sultan Mehmed Hazretleri'nin marangozucubaşısı Neccar Mehmet Efendi'nin ruhuna fatiha" yazarİhtimal ki, künyesi ve kimliği tam bilinmeyen pek çok türbe yahut makama yapıldığı üzere, bu türbe de Fatih Sultan Mehmed devriyle özdeşleştirilmiştir
Çeşitli badirelere maruz kalan Hüsrev Paşa Türbesi, en son 1918 de çıkan ve bütün Fatih çevresini kasıp kavuran yangın sırasında büyük hasar gördü ve 1950 lerde kısmi bir onarım yapıldıŞimdilerde ise tekrar elden geçiriliyor


Kaynak:Ht Tarih

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.