|  | Tiyatro Ustaları |  | 
|  07-16-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Tiyatro Ustalarıİsmail Dümbüllü Silahşör Zeynel Abidin Efendi ve Fatma Azize Hanım’ın oğulları olarak 1897 yılında İstanbul Kanatlarımın Altında Üsküdar’da doğdu  Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi’ni bitirdikten sonra askeri ortaokuluna başladı  Tiyatro merakı yüzünden askeri ortaokulunun üçüncü  sınıfından ayrıldı  Önceleri amatör olarak Karagöz Hüseyin’in sahnesinde oynayan Dümbüllü sonraları profesyonel olarak Kel Hasan’ın tiyatrolarında sahneye çıktı  30 yaşına kadar Kel Hasan’ın yanında çalıştı  Bu dönemde tuluat (önceden  hazırlanmadan sahnede akla geliveren sözlerle oynanan oyun) geleneğini  öğrendi  Kavuklu Hamdi Naşid Abdi Küçük İsmail Abdürrezak gibi dönemin ünlü ortaoyuncularıyla çalıştı  Geleneksel kavuğu Kel Hasan’dan aldı  Kendiside ölmeden bu kavuğuMünir  Özkul’a devretti  1989 yılında da ortaoyuncular kavuğu Ferhan Şensoy’a  devroldu  Dümbüllü Tevfik İnce ile birlikte kendi topluluğunu kurarak 1928 yılında perdesini Direklerarası’ndaki Hilal Tiyatrosu’nda açtı  1933’den sonra  Anadolu turnelerine çıktı  Dönemin tiyatro anlayışı ve beğenisi giderek değişmesine rağmen Naşid’in ölümünden sonra geleneksek tiyatronun en ünlü adı oldu ve ortaoyunu geleneğini tek başına sürdürdü  Bu dönemde Ayşem Cebe Gitti Bülbül gibi operetlerde de oynadı  II  Dünya Savaşı yıllarından sonra özgün ses tonu saf görünüşü ve sevimli  mimikleriyle 1947’de itibaren sinemada da görünmeye başladı  Memiş(1947) Dümbüllü Macera Peşinde(194 ve Keloğlan (194 filmlerinde başrol oynadı  Harman sonu(1950) İncili Çavuş(1952) Ne Sihirdir Ne Keramet(1951) Sihirli define(1951) adlı filmlerde ününü pekiştirdi  Ancak bir çok  eleştirmene göre çok seyirci toplamasına karşın filmlerdeki Dümbüllü  tiyatrocu Dümbüllü kadar başarılı olamamıştı  Kel Hasan’dan ortaoyunu konusunda öğrendiklerini kendi kişiliğiyle birleştirerek oluşturduğu “Dümbüllü Tarzı”nı hem sahnede hem de perde de sergilemeyi sürdürdü  1953’de Kırk Gün Kırk Gece 1954’de Mihrimah Sultan 1956’da Dümbüllü Tarzangibi filmlerde oynadı  1968’de jübile yaparak tiyatroyu  bıraktı  Ama sanattan kopmayarak zaman zaman sahneye çıkmayı ve radyo  oyunlarında yer almayı sürdürdü  5 Kasım1973’de İstanbul Kanatlarımın Altında’da öldü  Kabri Üsküdar’da  Karacaahmet Mezarlığı’ndadır  Diğer filmleri: Kılıbıklar (1947) Harman  Sonu Dönüşü(1950) Vur Patlasın Çal Oynasın(1952) Yıldızlar Revüsü(1952)  Bayram Gecesi(1954) Fındıkçı Gelin(1954) Şeytan Mayası(1959) Gol Kralı  Cafer(1962) Ekmek Parası(1962) Temem Bilakis(1963) Soytarı (1965)  Nasreddin Hoca(1971)  Nejat Uygur (D  10 Ağustos 1927 Kilis)  Türk tiyatrocu  Hayatı Öğretmen bir annenin ve subay bir babanın üç oğlundan ortancası olan Uygur eğitimini Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde tamamladı  İlkokulu  Siirt Ezine ve İntepe'de okudu ve bu dönemde tiyatroya müsamerelerle  başladı  Sarıyer Çanakkale ve Manisa'da ortaokulu tamamladıktan sonra  Güzel Sanatlar Akademisi'nin Heykel Bölümü'ne girdi ama mezun olamadı  Tiyatroya profesyonel olarak 1949 yılında "Nejat Uygur Tiyatrosu" ile  adım attı  Nejat Uygur düşündüğü ilk mesleğin tiyatro olmadığını  belirtti: "Benim düşündüğüm ilk meslek pilotluktu  Çocukluğumda pilot olacağımı  düşünürdüm  Hatta hiç unutmam Manisa'da olduğumuz yıllarda yatak  çarşaflarını alıp yüksek bir yerden aşağı atlamayı planlamıştım  Tecrübe  pilotu olarak önce ağabeyim atladı ve ayağını kırdı  Ağabeyim Zeki  Ayhan Uygur Amerika'da ünlü bir beyin cerrahı şimdi  Onunla gurur  duyuyorum  Ağabeyim burada deniz albayıydı ordudan ayrıldı sonra  " [1] Gençlik yıllarında Amerika'ya ulaşmak isteğiyle gemici oldu: "Benim gençliğimde herkeste Amerika'ya gitmek gibi çok yoğun bir istek vardı  Bu yüzden liman cüzdanı çıkarttım ve gemici oldum  Hiç unutmam  bir Panama şilebinde çalıştım  Gemide kimsenin canı sıkılmazdı  Onlara  fıkralar anlatır taklitler yapardım  Herkes çok gülerdi  Sonra askere  gittim orada da arkadaşlarımı çok güldürürdüm  Giderek insanların yüzünü  güldürmek bende tutku oldu  Sonra da tiyatro başladı zaten  " [2] 1943 yılında Sarıyer Halkevi'nde başladığı boksla beraber spora karşı ilgisi arttı  Atletizm ve su topu yanısıra iyi bir at binicisidir  [3]  1952 yılında Nejla Uygur ile hayatını birleştirdi  13 yıl süren Anadolu  turneleri sürecinde sırasıyla Süheyl Süha Ahmet Kemal ve Behzat adlı beş  erkek çocukları dünyaya geldi  Süheyl ve Behzat babalarının deyimiyle  "armut ağacının dibine düştüler" ve tiyatrocu oldular  1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır  [4] Ödülleri * 2006 - Kemal Sunal Kültür Sanat Ödülü "En İyi Tiyatrocu"[5] * 1999 - 22  Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri "Belkıs Dilligil Onur Ödülü"[6] Filmografi * 2004 - Vizontele Tuuba (Hacı Zübeyir) * 1974 - Cafer'in Nargilesi * 1971 - Cafer Bey İyi Fakir Ve Kibar * 1970 - Cafer Bey NAMIK KEMAL “Vatan Şairi”olarak anılır  Sanat yaşamına Divan edebiyatı tarzında  yazdı***ğı şiirlerle başlayan sanatçı; Şinasi‘yle tanıştıktan Avrupa  kültür ve uygarlığını tanıdıktan sonra yeni edebiyat ve kültür için  savaşım vermiştir  Sanatçı yanından çok “Siyasal eylem adamı” kimliğiyle  dikkati çeker  Namık Kemal edebiyatın her alanında; şiir roman tiyatro  eleştiri mektup…eserler vermiş; sanatını düşüncele***rin halka yaymada  bir araç olarak kullanmıştır  Divan edebiyatına karşı olmakla birlikte  biçim ve dilce eskiye bağlı kalmış kaside ve gazellerinde gür sesiyle  “vatan millet hürriyet” konularını işle***miştir  Tiyatroları daha sade olan Namık Kemal konuşma di***linden yanadır  Tiyatroyu “yararlı bir eğlence” olarak görmüştür  Aruzu kullanmış ancak  heceyi de denemiştir  “Vatan Yahut Silistre” adlı oyunu seyirciyi çok  etkilemesi üzerine  Kıbrıs’ a sürüldü Magosa zin***danlarında 38 ay  kaldı  Namık Kemal Ziya Paşa‘ya karşı “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı  eleştirileri yazdı  Romanlarında romantizmin “sanatkârane” üslu***bunu  kullandı  Namık Kemal’in Eserleri: Zavallı Çocuk Vatan Yahut Silistre (Sahnelenen ilk tiyatro eseri) Akif Bey Gülnihal Karabela Celalettin Harzemşah (tiyatro); İntibah (ilk edebi roman) Cezmi (ilk tarihi roman ) Tahrib-i Harabat takip (ilk eleştiri eleştiri kitapları); Tasvir-i Efkar Hürriyet ibret ( ga***zete ); Osmanlı tarihiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır  Genco Erkal (d  28 Mart1938 İstanbul) Robert Kolej'den mezun olduktan sonra İstanbul  Üniversitesi'nin Psikoloji bölümünü bitiren Genco Erkal 1959 yılından  başlayarak Türkiye'nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve  yönetmen oarak çalıştıktan sonra 1969 yılında bugün de sanat yönetmeni  olduğu Dostlar Tiyatrosu'nu kurdu  Gorki Brecht Sartre Peter Weiss  Steinbeck Havel Tankred Dorst gibi yabancı yazarların yanısıra Aziz  Nesin Haldun Taner Nazım Hikmet Can Yücel Refik Erduran Vasıf Öngören  Orhan Asena Behiç Ak gibi Türk yazarlarının oyunlarını yönetti  Roman  öykü şiir gibi değişik türlerden tiyatroya uyarlamalar yaptı oyunlar  çevirdi  Çeşitli ödüller kazandığı ünlü rolleri arasında Aslan Asker Şvayk Gogol'ün Bir Delinin Hatıra Defteri Brecht'in Galileo'su Maxwell Anderson'un Yalınayak Sokrates'i Nâzım Hikmet'ten Kerem Gibi Can Yücel'den Can sayılabilir  Senfonik konserlerde Prokofiev'in Peter ile Kurt Stravinski'nin Askerin Öyküsü Fazıl Say'ın Nâzım adlı yapıtlarını anlatıcı olarak seslendirdi  Önemli uluslararası film festivallerinde gösterilen ve birçok ödül kazanan At Faize Hücum Hakkâri'de Bir Mevsim Camdan Kalp filmlerinin baş rolünde oynadı  TRT Televizyonu için Haldun Taner'in ünlü müzikli oyunu  Keşanlı Ali Destanı'nı yönetti ve oynadı  Değişik yıllarda birçok kez "yılın en iyi erkek oyuncusu" "en iyi tiyatro yönetmeni"seçildi yaşam boyu başarı ödülleri kazandı  1982 ve  1983 yıllarında "en iyi sinema oyuncusu" olarak Antalya Film  Festivali'nde iki kez Altın Portakal aldı  1993-1998 yılları arasında Paris'te ve Avignon Festivali'nde Fransızca da oynamaya başlayan Genco Erkal üç Fransız yapımında rol aldı: Nâzım Hikmet'ten Sevdalı Bulut Philippe Minyana'dan Ou vas-tu Jérémie? ve Paulo Coelho'nun ünlü romanından uyarlanan Simyacı  Ayrica 2008  senesinde kendi yazdigi ve yönettigi Sivas`93 isimli dokumentasyon  tiyatro oyununu Türkiye ve Avrupa genelinde tiyatroseverlere sunmustur  Oyun 1993 senesinde Sivas`ta Madimak otelinde yapilan talihsiz katliami  konu almistir bütünüyle gercekleri yansitan cok basarili bir oyundur  Münir Özkul 15 Ağustos 1925 tarihinde İstanbul Kanatlarımın Altında'un Bakırköy semtinde eski Osmanlı paşalarından birinin torunu olarak dünyaya geldi  Küçük yaşlarda tiyatroya merak salmış olan Özkul İstanbul Erkek  Lisesi'ndeki eğitiminin ardından oyuncu olmaya karar vererek gözünü  sahnelere dikti  O zamana kadar yaşamını sürdürdüğü ve aşinası olduğu  Bakırköy'de bulunan Halkevi'nde oyunculuğa adım attı  İlk amatör sahne  deneyimlerini burada gerçekleştiren Özkul İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda  bir süre oynadıktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu'na geçti  Ardından da  İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuk kariyerine devam  etmeye başladı ve artık bağımsız çalışabilecek düzeye geldiğine kanaat  getirerek özel sektöre geçiş yaparak Ses Tiyatrosu'nda sergilenen  oyunlarda rol almaya başladı  Ancak buradaki çalışması uzun soluklu  olamadı ve hemen ardından yien özel bir tiyatro olan Küçük Sahne'ye  geçti  Küçük Sahne genç oyuncunun kariyerinin yükselişinde bir dönüm noktası oldu  Çünkü ilk defa önemli bir oyunda rol alma şansı doğdu  Sadri  Alışık Nevin Akkaya Şükran Güngör ve Cahit Irgat gibi güçlü oyuncularla  yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul'un yaptığı ve Steinback'in aynı adlı  romanından tiyatroya uyarlanan "Fareler ve İnsanlar"da oynadı  Yeteneği  Musin Ertuğrul'un gözünden kaçmayan Özkul Küçük Sahne'de ayrıca "Yarış"  "Onikinci Gece" "Aşağıdan Yukarı" ve "Karışık İş" gibi başarılı  oyunlarda da yer aldı  Tiyatro sahnelerinden "tesadüfen" film setlerine geçişi 40'lı yılların sonuna denk düşen Özkul askerliğini yaptığı dönemde "Vatan ve Namık Kemal" adlı filmde yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gültekin'i ziyaret için Yeşilçam'a gittiği birgün ilk defa bir filmde figüran olarak rol aldı  Üniformalı bir figüran arayışı içinde olan arkadaşının  ricasını kırmayarak biraz da komik bir anı olsun diye kamera karşısına  geçti ve rol aldığı 400'ün üzerinde filmle Türk sinemasına damgasını  vuran önemli karakter oyuncuları arasına girmesini sağlayacak sinema  serüveni böylece başlamış oldu  50'li yılların başlarında ilk olarak beyaz perdenin siyah-beyaz karelerinde küçük rollerle karşımıza çıkan Özkul ilk defa 1950 yılında senaryosu İhsan Koza ile Nazım Hikmet tarafından yazılan ve Vedat Ar'ın yönetmenliğinde çekilen "Üçüncü Selim'in Gözdesi" adlı bir İpek Film yapımında yer aldı  Hemen ardından 1951'de yine birer İpek Film yapımı  olan "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" ile "Lale Devri"nde yardımcı  oyuncu olarak kamera karşısına geçen Özkul aynı yıl Muhsin Ertuğrul'un  yönetmenliğinde çekilen "Evli mi Bekar mı" ve Baha Gelenbevi'nin  yönettiği "Barbaros Hayrettin Paşa" adlı filmlerde başrol oynadı  Yabancı sinemanın tipik karakterlerinden etkilenen Türk sinemasında Burhan Felek tarafından Lorel-Hardi ikilisinin kendi kültürümüze uyarlanmasıyla dönüştüğü Edi-Büdü ikilisinin 1952 yılında sinemaya aktarılmış versiyonu olan "Edi ile Büdü Tiyatrocu" ve "Edi ile Büdü" filmlerinde Vasfi Rıza Zobu ile birlikte rol alan Özkul artık sinema çevrelerinde adını duyurmaya halktan büyük ilgi görmeye başlamıştı  İlk  yıllarında genellikle İpek Film yapımlarında yer alan oyuncu çoğu zaman  komedi türü filmlerde rol aldı ve özellikle mimikleriyle samimi  tavırlarıyla halk tarafından kısa sürede benimsendi  Ancak asıl  başarısını Arzu Film yapımlarıyla yakaladı  1953 yılında Muhsin Ertuğrul'un yönettiği "Halıcı Kız" filminde yer aldıktan sonra kariyerinin önü iyice açıldı  Aynı yıl fantastik bir  komedi olan ve senaryosu yine İhsan İpekçi ile Nazım Hikmet tarafından  yazılan "Balıkçı Güzeli/1002  Gece" ve ardından 1956'da çekilen  "Kalbimin Şarkısı" adlı duygusal film ile karakter oyunculuğuna doğru  yönelişe geçen Özkul "Miras Uğrunda" ve Zeki Müren'in başrolünü oynadığı  "Altın Kafes" ile oyunculuk gücünü ortaya koyarak; dram duygusal komedi  gibi farklı türlerde her kalıba girebilen bir oyuncu olduğu kanısını  pekiştirmeye başladı  Sinema çalışmalarının yanı sıra gönül verdiği tiyatro sahnelerini de bırakmayan Özkul 1957 yılında Devlet Tiyatroları'nın yönetmenliğine getirildi  Sanat kariyerinde adeta bir atılım olarak  değerlendirilebilecek bu gelişmenin ardından Küçük Sahne'yi terk etmek  zorunda kaldı  Bu durum sanatçının profesyonel oyunculuğa adım attığı  Küçük Sahne'nin ustasını kaybetmesiyle birlikte daha fazla tutunamayarak  dağılmasına neden oldu  1960 ile 1970 yılları arasında kırkın üzerinde filmde rol alan Özkul daha önce Atlan Karındaş'la birlikte tiyatro sahnesine de aktardığı ve oyunun inanılmaz başarısı sonucunda 1971 yılında Türk tiyatro ve ortaoyunu üstadı İsmail Dümbüllü'den "ortaoyuncular kavuğu"nu devralmasını sağlayan Sadık Şendil'in yazdığı "Kanlı Nigar" adlı muhteşem eserin sinema versiyonunda da yer aldı  1968 yılında Ülkü  Erakalın'ın yönetmenliğinde çekilen filmde Belgin Doruk ve Selma  Güneri'yle birlikte rol aldı  Türk sinemasının en verimli dönemlerinden  olan 70'li yıllara gelindiğinde geniş bir oyuncu kadrosuna sahip aile  filmlerinde rol almaya başlayan Özkul özellikle Adile Naşit'le iyi bir  ikili oluşturdu ve bu ikili halk tarafından da çok sevildi; benimsendi  Yakışıklı olmasa da hatta çirkince bir yüze uzun ve ince bir fiziğe  sahip olsa da birkaç filmde jön rollerde yer alan ve hiçbir zaman kötü  rollere yakıştırılamayan Özkul özellikle bu yıllarda Türk sinemasının  klişe konularında "fakir ama gururlu" iyi kalpli babacan karakterleri  canlandırdı  Münir Özkul 1972 yılında başrollerini Hülya Koçyiğit ile Tarık Akan'ın paylaştığı "Sev Kardeşim" adlı Ertem Eğilmez filmindeki başarılı performansıyla Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü  70'li yıllarda Ertem Eğilmez imzalı filmlerde unutulmaz rollere hayat veren ağlatan duygusal replikleri o etkileyici sesiyle Türk izleyicisinin hafızasına kazıyan Özkul "Neşeli Günler" "Mavi Boncuk" "Aile Şerefi" "Gırgıriye" serileri "Gülen Gözler" ve "Bizim Aile" gibi filmlerle karakter oyunculuğundaki ustalığını ortaya koydu  Sanatçının  unutulmaz rolleri arasında zirveyi ele geçirense "Hababam Sınıfı" seri  fimlerinde canlandırdığı disiplinli ancak yufka yürekli öğretmen "Kel  Mahmut" karakteri oldu  Öyle ki bu tipleme neredeyse adını aşarak  sanatçının lakabı haline geldi ve bu şekilde anılmaya başlandı  80'li yıllarda duraklama dönemine giren Yeşilçam'da video filmlerine yönelişi izleyen Özkul bu dönemde kalitesi düşük birtakım sinema ve video filmlerinde rol aldı  Ardından tek televizyonlu dönemin sonlarına  doğru dizi çekimlerinin artış göstermesiyle birlikte 1987 yılında TRT'de  yayınlanmak üzere çekilen "Uzaylı Zekiye" adlı dizi için kamera önüne  geçti  Bu dizinin ardından birkaç filmde daha rol alan ünlü oyuncu  içkiye olan düşkünlüğünün de etkisiyle sağlığı ile ilgili sorunlar  yaşamaya başladı ve özel projeler dışında herhangi bir çalışma yapmadı  1995 yılında Kemal Sunal'la birlikte "Şaban ile Şirin" adlı filmde yer  aldı  90'lı yılların ikinci yarısında bilhassa özel televizyon  kanallarının sayısı artış gösterdikçe Yeşilçam'a olan rağbet azalmış;  televizyon ekranlarına yönelik çalışmalar; özellikle de dizi yapımları  ön plana çıkmıştı  Ancak bu furyadan kendini uzak tutan Özkul 1996'da  izleyiciden büyük ilgi gören ve senaryosu Kandemir Konduk tarafından  yazılan "Ana Kuzusu" adlı dizide Perihan Savaş ve Ayşen Gruda ile  birlikte rol aldı  Aynı yıl İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde  düzenlenen törenle jübilesini yaparak tiyatro sahnelerine veda etti  Yaşamı boyunca pekçok tiyatro ve sinema yapımında emeği geçmesine rağmen  zaman zaman ciddi maddi zorluklar içine girmiş olan Özkul'a bu geceden  elde edilen gelirle bir ev alındı  Yine 1996 yılında Veli Çelik'in yönetmenliğinde çekilen televizyon filmi "Ay Işığında Saklıdır"da Aydan Şener ve Toprak Sergen'le birlikte yer aldı  Ardından 1998 yılında Hamdi Alkan'ın "Reyting Hamdi" adlı  televizyon eğlence programında kısa bir süre için Yarmagül tiplemesinin  dedesi rolünü canlandırdı  Usta oyuncunun son kez beyaz perdede  göründüğü sinema yapımı ise 2000 yılında Serdar Akar tarafından çekilen  "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" oldu  Sanat yaşamı boyunca 400'e yakın  sinema filminde ve sayısını kendisinin bile tam olarak bilmediği sayıda  tiyatro oyununda rol alan Münir Özkul adına 26 Mart 2005 tarihinde  İstanbul Beylikdüzü Academia Center içerisinde "Münir Özkul Sahnesi"  açılmıştır  İçkiye düşkünlüğüyle bilinen sanatçı özel hayatında da  inişli çıkışlı bir seyir izleyerek dört evlilik gerçekleştirmiştir  İlk  evliliğini Şadan Hanım'la yapan Özkul kısa süren bu birlikteliğin  ardından Suna Selen ile hayatını birleştirmiş ve bu evlilikten Güner  adında bir kızı olmuştur  Kızları sekiz yaşındayken çift boşanma kararı  almıştır  Sonrasında Özkul Tophaneli Örümcek Yaşar lakabıyla anılan  Yaşar Hanım'la üçüncü evliliğini gerçekleştirmiş; ancak bu da uzun  sürmemiştir  Son olarak halen yaşamını birlikte sürdürdüğü Şadan Hanım  ile evlenmiştir  Mankenlik ve CNN Türk'te televizyon programcılığı yapan  kızı Güner Özkul'un girişimiyle 2005 yılında sanatçıyı birçok yönden  ele alan ve yaşamının bir dönemine farklı şekillerde tanıklık etmiş  kişilerin kaleme aldığı yazılardan derlenmiş "Aktör Dediğin Nedir Ki? /  Münir Özkul Kitabı" adlı bir kitap yayımlanmıştır  1998 yılında T  C  Kültür Bakanlığı Münir Özkul'a Devlet Sanatçısı ünvanını vermiştir  Özkul İsmail Dümbüllü'den aldığı ünlü kavuğu 1989 yılında tiyatro  oyuncusu Ferhan Şensoy'a devretmiştir  1991 yılında ise en önemli  tiyatro ödülleri arasında gösterilen Dümbüllü Ödülü'ne layık  görülmüştür  8 Nisan 2007 tarihinde Mizah Üretenler Derneği  Karikatürcüler Derneği ve Bakırköylü Sanatçılar Derneği tarafından  ortaklaşa düzenlenen "II  Mizah Ödülleri" töreninde Münir Özkul Özel  Ödülü ünlü tiyatrocu Nejat Uygur'a verilmiştir   --- Sonraki mesaj --- Hadi Çaman (D  13 Ocak 1943 Kastamonu - ö  22 Eylül 2008 İstanbul) Sinema ve tiyatro sanatçısı yönetmen yazar  İlk ve orta öğrenimini Abdurrahman Paşa Lisesi'nde tamamladı  İstanbul  Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim aldı  Sonrasında Belediye  Konservatuvarı'nda okudu  Amatörce ilgilendiği tiyatro sanatında 1962  yılında Dormen Tiyatrosu ve ardından Kent Oyuncuları'nın açtığı bir  sınavı kazanarak Altın Yumruk adlı oyunda profesyonelliğe adım attı  Daha sonra Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosu Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu Miyatro (Müjdat Gezen)  Şan Tiyatrosu gibi tiyatrolarda da onlarca oyunda oynadı  1982 yılında  Yeditepe Oyuncuları'nı kurdu  O zamandan rahatsızlığına değin  Nişantaşı'ndaki kendi tiyatrosunda sanat yaşamını sürdürdü  Tiyatro  dışında da çeşitli çalışmaları vardır: Çeviriler uyarlamalar yaptı oyunlar yazdı  yönetti  Döneminin tiyatro yaşamını konu alan bir kitap yazdı (Can  Yayınları)  Birçok dalda kişisel ve tiyatrosu Yeditepe Oyuncuları adına  sayısız ödüller aldı  Bengi Şen ile olan evliğinden Efe adlı bir oğlu  vardır  15 Aralık 2007 günü ALS hastalığı teşhisiyle oğlu Doç  Dr  Mehmet Efe Çaman'ın öğretim üyesi olduğu Kocaeli Üniversitesinde Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma alındı  Hastaneden ayrılarak bir süre bakımevinde kalan sanatçı  22 Eylül 2008'de kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle fenalaştı ve  yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi  40  Sanat yılı nedeniyle yazdığı metin [değiştir]"Yüze yaklaşan oyun  Bir o kadar ustayla  göz göze soluk soluğa geçen muhteşem günler  Dormen Tiyatrosu'nun  ailevi ortamında başlayan daha sonra Gülriz Sururi-Engin Cezzar  Tiyatrosu Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu Şan Tiyatrosu Venüs Tiyatrosu'nu kapsayan yıllar    Ve yıl 1982  YEDİTEPE OYUNCULARI  Yirmi yıl aralıksız ışık saçmak için verilen sonsuz savaş  Onlarca genç insana açılan kucak  Yazılan yönetilen oyunlar kazanılan sayısız ödül  En önemlisi ülkemizde bir ilke imza atıp bir müsamere salonundan kültür merkezine dönüştürülen koca bir yapı  Kısacası bir ÖMÜR! Seve seve özveriyle içtenlikle gönülden sunulan bir yaşam  O arada yetiştirilen büyütülen 30 yaşına erişen bir oğul  Hepsi ülkeme helâl olsun  " [1] Filmografisi [değiştir]Ankara Ekspresi - 2005 Gerçek Hikaye - 2001 Midasın Düşü - 2000 Eşref Saati - 2000 Şen Olasın Nuri Bey - 1993 Yağmurdan Kaçarken - 1992 Portatif Hüseyin - 1991 Aile Pansiyonu - 1987 Kiralık Ev - 1986 Hayroş - 1986 Yaygara 86 - 1986 Ekmek Elden Su Gölden - 1985 Sarışın Tehlike - 1980 Memnu Meyve - 1979 Şaşırtma Beni - 1979 Aşk Penceresi - 1979 Koca Aranıyor - 1979 Tamam mı Canım - 1979 Leyla Necla Mücella - 1979 Balıkçının Kızları - 1979 Isıt Beni - 1979 Oh De Yavrum Oh De - 1979 Biz Böyle Severiz - 1979 Dişi Melek - 1979 Kara Kısrak - 1979 Kenarın Kızları - 1979 Rezalet - 1979 Saldırganlar - 1979 Kadınlar Hamamı - 1978 Tatlı Sevgilim Kaymaklı Lokum - 1978 Yalnız Kalp / Uçurum - 1978 Köfte Ekmek Az Piyaz - 1978 Çarli'nin Kelekleri - 1978 Bizim Fıstıklar - 1978 Ne Olacak Şimdi - 1978 Olmadı Baştan - 1978 Ya Bundadır Ya Şunda - 1978 İsmet Bu Ne Kısmet - 1978 Kış Bekarı - 1978 Erkeklik Öldü mü Abiler - 1978 Hızlı Giden Yorulur - 1977 Alman Gelin - 1977 Beceriksizler - 1977 İki Aşk Arasında - 1977 Kuşku - 1977 Güngörmüşler - 1976 Sokak Kadını - 1976 Elmanın Alına Bak - 1976 Çılgın Ama Tatlı - 1976 Fiyakanı Bozarım - 1976 Kartal Pendik Gittik Geldik - 1976 Leş Kargaları - 1976 Lüküs Hayat - 1976 Ne Alırsan İki Buçuk - 1976 Sev Doya Doya - 1975 Anahtarı Bendedir - 1975 Çılgın Gençlik - 1975 Derece 37 (2) - 1975 İş Bilenin - 1975 Derece 37 - 1975 Şipşak Basarım - 1975 Bu Baba Başka Baba - 1975 Anasının Kızı - 1975 Beş Atış Yirmibeş - 1975 Vur Tatlım - 1975 Ye Beni Mahmut - 1975 Yok Devenin Başı - 1975 İntihar - 1975 Topuz - 1975 Adım Kan Soyadım ***** - 1970 --- Sonraki mesaj --- FERHAN ŞENSOY/1 1951 tarihinde bir ilkokul öğretmeni olan Müjgan Şensoy ve Çarşamba Belediye Başkanı tüccar Yusuf Cemil Şensoy’un çocukları olarak Samsun’un Çarşamba ilçesinde dünyaya geldi  İki yaşındayken kız kardeşi Ragıbe’nin doğumunun ardından 1956’da da Ahmet Vildan adlı bir erkek kardeşi oldu   1957’de Samsun’daki Gazi Osman Paşa İlkokulu’na giden Şensoy daha sonra 1961’de girdiği Galatasaray Lisesi’nde bir süre öğrenim gördüyse de liseyi 1970’te Çarşamba’da bitirdi   Şensoy’un öykü ve şiirleri ilk kez 1969’da Yeni Ufuklar ve Soyut Dergisi’nde yer almasının ardından yazdığı skeçler de ilk olarak Devekuşu Kabare'de 1970 yılında oynanmaya başladı   Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nde okurken Yeni Ufuklar’da öyküleri yayınlan Şensoy Je M'en Fous Bilader isimli yarı Fransızca yarı Türkçe bir oyun yazdı ve kurduğu Galatasaray Oyuncuları isimli amatör toplulukla Haldun Taner'in önderliğinde Devekuşu Kabare Tiyatro'sunun salonunda prova yaptı  Bu oyun Galatasaray’ın Fenerbahçe tesislerinde bir akşam yemeğinde sergilendi   1971’de Ayfer Feray Tiyatrosu’nda Grup Oyuncuları ile beraber profesyonel oyunculuğa adım atan Şenşoy ilk profesyonel yönetmenlik deneyimini de Paravana Kabare’nin sergilediği Güm Güm Güm adlı İsmet Küntay oyununda yaşadı   1972’de Fransa’ya giden Şensoy tiyatro öğrenimine Strazburg'da Ecole Superieure d'Art Dramatique adlı okulda başladı   1973’te yönetmen Jerome Savary'nin asistanlığını yaptığı Magic Circus - De Moise A Mao’da oynayan Şensoy ilk oyun denemesi olan Güle Güle Godot'yu Fransızca olarak Godot Go Home ismiyle yazdı  Fransızca bir kolaj oyun olan Proche - Orient Lointain!’i Fransızca'ya çevrilmiş Nazım Hikmet Fazıl Hüsnü Dağlarca Yunus Emre gibi Türk yazarların metinlerini de kullanarak yazdı   1974’te Montreal'de Theatre Patriote'da Fransızca olarak yazdığı Ce Fou De Gogol adlı oyununu sahneye koyan Şensoy aynı şehirdeki Theatre De Quatre - Sous'da da yönetmenliğini yaptığı Harem Qui Rit isimli müzikalde oynadı   1975’te Montreal'de kendisine en iyi yabancı yazar ödülünü getiren ve Radio Canada'da ikinci kez yayınlanan Ce Fou De Gogol oyununun tek kadın oyuncusu Monique Mercure de en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı   Türkiye'ye dönmesinin ardından 1976’da Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda yazarlığını da yaptığı Dur Konuşma Sus Söyleme adlı oyunda rol alan Şensoy Türk Yazarları Tiyatrosu'nda da oyunculuk ve yönetmenlik yaptı   Aynı sene ilk televizyon skeçlerini yazmaya başlayan Şensoy Ali Poyrazoğlu'yla beraber rol aldığı bu skeçlerin birinde bir garson rolüyle ilk kez televizyona çıktı   Nisa Serezli - Tolga Aşkiner Tiyatrosu'nda oyunculuk yapan Şensoy yine 1976 senesi içinde TRT Televizyonu'na ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çeşitli skeçler yazdı   1977’de ilk kitabı Kazancı Yokuşu’nun yayınlanmasının ardından yönetmenliğini Temel Gürsu’nun yaptığı Kızını Dövmeyen Dizini Döver ile ilk kez bi film çalışması yapan Şensoy 1978’de Mete İnselel ile Anyamanya Kumpanya Tiyatrosu'nu kurdu ve kendi eseri olan İdi Amin Avantadan Lavanta oyununda rol aldı ve yönetmenlik yaptı  Televizyon için yazdığı Bizim Sınıf dizisinin ikinci bölümden sonra "öğretmenlerin manevi şahsiyetini teyzif ettiği" gerekçesiyle TRT'de yasaklanmasının ardından oyuncu olarak da katıldığı Evdekiler ve Giyim Kuşam Dünyası televizyon dizileri de TRT'de tamamlanamadan yayından kaldırıldı  Daha sonra Bizim Sınıf Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda sehnelenmeye başladı   --- Sonraki mesaj --- FERHAN ŞENSOY/ 2 O sene Anyamanya Kumpanya'dan ayrılan Şensoy daha sonra Ayfer Feray Tiyatrosu’na geçti ve oyunculuğa burada devam etti  1979’da TRT’de kendi yazdığı Sizin Dershane dizisinde oyunculuk yapan Şensoy Ayfer Feray Tiyatrosu'nda da yine kendi yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı Hayrola Karyola oyununda rol aldı  Stardust Gece Kulübü’nde yazdığı Dedikodu Şov isimli bir kabare gösterisini Adile Naşit Perran Kutman Pakize Suda Sevda Karaca ve İstanbul Gelişim Orkestrası'yla sahneleyen Şensoy aynı kulüpte Arda Uskan'ın yazıp Fuat Güner'in müziklerini yaptığı Kukla ve Kuklacı Kabare gösterisinde rol aldı  14 Mart 1980'de Harbiye'de Yapı Endüstri Merkezi Salonu’nda ilk kez perdelerini açan ve 50'yi aşkın oyunun oynandığı Ortaoyuncular’ın bünyesinde Nöbetçi Oyuncular adlı bir gençlik grubu kurarak yeni tiyatro sanatçılarının yetiştirilmesine katkıda bulundu  Şahları Da Vururlar oyununda yönetmen ve oyuncu olarak yer alan Şensoy’un Fuat Güner'le birlikte müziklerini de yaptı oyunu Avni Dilligil Jüri Özel Ödülü ve Dergi-13’ün En Başarılı Oyun Ödülü’ne layık görüldü  Kenter Tiyatrosu'nda dört haftalık gösteriden sonra  Ortaoyuncular Şahları Da Vururlar’ı 10 Kasım 1990'da taşındıkları  Beyoğlu'ndaki Küçük Sahne'de sahnelemeye devam etti  1981’de Parasız Yaşamak Pahalı’yı yazan ve Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyununu yazan ve yöneten Şensoy Fuat Güner ve Özkan Uğur'un müziklerini yaptığı oyunda Zeliha Berksoy'la beraber rol aldı  O sene  Şahları Da Vururlar oyunun gösterileri sürerken Ortaoyuncular  Yayınları'nın ilk kitabı olarak yayınlandı  Şensoy Küçük Sahne'nin 30  yılı dolayısıyla Suzan Uztan ve Mücap Ofluoğlu  Ortaoyuncular'ın konuğu olarak Aleksıev Arbuzov'un Eski Moda  Komedya'sında oynadı  Ofluoğlu'nun sahneye koyduğu oyunun dekorunu yapan  Şensoy’un oyundaki performansı kendisine Tiyatro-81’in En İyi Erkek  Oyuncu Ödülü’nü getirdi  1982’de Afitap'ın Kocası İstanbul kitabının yayınlanmasının ardından Nöbetçi Tiyatro'da Dürrenmatt'ın Büyük Romülüs oyununu En Büyük Romülüs Başka Büyük Yok adıyla sahneye koydu  Ayrıca kendi eseri Kiralık Oyun'u  yönetti oyunun müziklerini yaptı ve rol aldı  1983’de Harbiye Orduevi'nde askere alınan Şensoy Çorlu'nun Ulaş köyüne asker olarak gitti  Brecht'in 7 şiirinden yola çıkarak yazdığı Anna'nın Yedi Ana Günahı'nı yöneten Şensoy Fırıncı Şükrü Deli Vahap Nuri Ve Ötekiler gibi oyunarı da yazdı ve yönetti  1984’te Nöbetçi Tiyatro'da Afitap'ın Kocası İstanbul'u sahnelemesinin ardından İstanbul'u Satıyorum oyununu yazan Şensoy askerliği bitince Şahları Da Vururlar'la yeniden sahneye çıkmaya başladı  O sene kendi  yazdığı Köşedönücü adlı televizyon dizisinde oynuyan Şensoy yeniden  yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı Hayrola Karyola oyununda sahneyi  Nurhan Damcıoğlu ile paylaştı  1985’te Aristofanes’ten Eşek Arıları'nı yeniden yazan Şensoy oynadığı oyunu yönetirken Köşedönücü filminin senaryosunu yazdı ve yönettiği filmde oynadı  Daha sonra Nöbetçi Tiyatro'da bir Çehov kurgusu olan  Çehov'lardan Bir Demet'i sahneye koydu  1986 yılında yayınlanan Gündeste kitabının ardından Karl Valentin'in skeçleri ve yaşamından yazdığı ve yönettiği İçinden Tramvay Geçen Şarkı oyununda sahneyi Hümeyra ve Grup Gündoğarken ile paylaştı  Aynı sene  yazdığı Şey Bey televizyon dizisinde de oynayan Şensoy Parasız Yaşamak  Pahalı adlı oyununu film senaryosu olarak yeniden yazdı ve  yönetmenliğini yaptığı filmi çekti  senaryosunu yazıp oynadığı Bir Bilen  filmini de yöneten Şensoy’un o sene Ayna Merdiven adlı bir kitabı daha  yayınlandı  7 Şubat 1987 gecesi Şensoy’un kendi yazıp yönettiği ve gerici kesimin tepkisini çeken Muzır Müzikal adlı müzikalin 77  gösterisinden sonra  sahnelendiği Şan Tiyatrosu şüpheli bir biçimde yandı  Grup Lokomotif  Derya Baykal Bülent Kayabaş Sevil Üstekin ve Tarık Papuçcuoğlu'nun sehne  aldığı oyun yüzünden mahkemeye verilen Şensoy 21 gün hapis cezasına  çarptırıldı  Muzır Müzikal’in son bulmasının ardından tek kişilik bir gösteri olan Ferhangi Şeyler’de oynayan Şensoy daha sonra Varsayalım İsmail adlı yazıp yönettiği televizyon dizisindeki performansıyla Nokta’nın Doruktakiler Ödülü’nün sahibi oldu  1988’de kendisine Ulvi Uraz Ödülü ve Sanat Kurumu Ödülü’nü getiren İstanbul'u Satıyorum oyununu yeniden yazdı ve müziklerini yaptı  Münir  Özkul ve Erol Günaydın'ın katılımıyla Ortaoyuncular'da oynanan oyunu da  Şensoy yönetti  İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda Haldun Taner'in Keşanlı Ali Destanı'nı sahneye koyan Şensoy o sene Anca Visdey'in Don Juan İle Madonna oyununu Fransızca’dan çevirdi  Yönettiği oyunda Derya Baykal'la sahneyi paylaşan  Şensoy daha sonra Baykal’la hayatını birleştirdi  Düşbükü kitabını  yayınladı  1988 yılında yazdığı Soyut Padişah oyununu yazan Şensoy 1989’da yönetmenliğini yaptığı oyunda rol aldı  İstanbul'u Satıyorum ve Ferhangi  Şeyler gösterileri sürerken Şensoy Avni Dilligil Ödülü İsmail Dümbüllü  Ödülü Nasrettin Hoca Mizah Ödülü Kültür Bakanlığı Jüri Özel Ödülü  Heygirl Dergisi Yılın Oskarları Ödülü gibi ödüllerin sahibi oldu  O sene Kel Hasan Efendi'den günümüze gelen "Kavuk"u Münir Özkul'dan devralan Şensoy Tarihi Ses Opereti'ni onardı ve Ses 1885 adıyla açtı  Sahnenin onarılmasının ardından Ortaoyuncular Soyut Padişah’ı  oynadıkları Küçük Sahne'den Ses 1885'e taşındılar  1990’da Pierre-Henri Cami'nin yaşamı ve yapıtlarından yola çıkarak yazdığı Yorgun Matador'u yöneten Şensoy kendisine Doruktakiler ve Altan Erbulak Ödülleri’ni getiren ve yönetmenliğini Yavuz Özkan’ın yaptığı Büyük Yalnızlık filminde Sezen Aksu'yla beraber rol aldı  1991 senesinde Ünye'li amatör yazar Cihan Öksüz'ün skeçlerinden oluşturduğu Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu oyununda yönetmenlik ve oyunculuk yapan Şensoy’un İstanbul'u Satıyorum adlı eseri Tomris Uyar tarafından İngilizce’ye çevrildi  Aynı sene Güle Güle Godot'yu ve Show-TV için yaptığı Varsayalım İsmail dizisini yeniden yazan Şensoy yayınlanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı kitabı ile birkez daha Nokta Dergisi’nin Doruktakiler Ödülü’nü kazandı  1992’de İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You kitabı yayınlanan ve yazdığı ve yönettiği Fikret Kızılok'un müziğini yaptığı Köhne Bizans Operası'nda oynadı  Ferhangi Şeyler Sydney ve Melbourne'de sergilenirken  Güle Güle --- Sonraki mesaj --- Yıldız Kenter 11 Ekim 1928'de İstanbul Kanatlarımın Altında'da dünyaya geldi  Masalları anımsatan bir çocukluk geçiren Kenter'in annesi Olga Cynthia  çocukluk yıllarının kahramanıydı  Olga Cynthia iki evlilik yapmış Yıldız  Kenter Naci Bey ile olan evliliğinden dünyaya gelmişti  Kapısı herkese açık dost canlısı bir ailede büyüdü  Gönül zenginliğine rağmen maddi güçlükler içinde yaşadılar  Kenter bu durumu Babam Lozan Konferansı'nda İsmet İnönü'nün özel kalem müdürlüğünü yapmış iyi paralar kazanabilecek parlak bir diplomattı  Ancak bir İngilizle  evlendiği için dışişlerindeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı  Sonra  moral çöküntüsü yaşadı ve içkinin dozunu artırdı  Beş çocukla işsiz  kalmış bir adamın halini tahmin edersiniz  Benim doğduğum yıllar  yoksulluğumuzun dibe vurduğu yıllarmış  Annem ‘seni saracak bez  bulamazdım çarşafları yırtıp onlara sarardım' derdi  şeklinde dile getiriyordu  Naci bey Ziraat Bankasında iş bulunca aile Ankara'ya taşındı  Bütün  sorun ve sıkıntılara rağmen çocukluk günleri mutluluk içinde geçti  İlkokula Ankara'da devam ederken annesi zengin çocuklarına İngilizce  dersler veriyordu  Evdeki yaşamında insana ait komedi ve trajedileri  öğrenen Kenter Ankara çocuk kulübünde tiyatroya başladı  O dönem  konservatuvarla ilgili yapılan kötü söylencelere rağmen devlet  konservatuvarına kayıdını yaptırdı  Ankara konservatuvarını sınıf  atlayarak bitirdi  11 yıl Ankara Devlet Tiyatrosunda çalıştı  Muhsin  Ertuğrul Devlet tiyatrosundan uzaklaştırılınca O da kurumdan ayrıldı  Profesyonel tiyatro yaşantısına 1948 yılında Shakespeare'in "12  Gece"  oyunuyla başladı  Önce Devlet tiyatrolarında sonra Müşfik Kenter ve Eşi  Şükran Güngör'le birlikte kurduğu "Kent Oyuncuları"nda sahneye çıktı  Bir röpörtajında üzerinde derin izleri bulunan çocukluk günlerini; Annem daima sokakta bulduğu kedi köpekleri hatta insanları eve getirirdi  Evimizde devamlı bir yabancı kalabalığı vardı  Zerzevat satan  dede diye bir adam İskoçyalı bir Fransız askerliğini yapan bir genç bir  dönem bizimle yaşadı  Bir ara kaçak bir Fransız kaldı evimizde  Sonra  bir gün sokakta doğurmuş ve yedi günlük bebeği ile ortada kalmış bir  kadını getirdi annem  Çocukluğumuzda bu insanlardan bitlendiğimizi  hatırlıyorum  sözleriyle anımsıyordu  Sonraki yıllarında ABD'de ve İngiltere'de "Değişen eğitim metodları" "Oyunculuk metodları" üstüne çalıştı  1962'de tiyatroda yılın kadını  seçildi  ıÜü Sovyetler Birliği Amerika Birleşik Devletleri İngiltere  Almanya Hollanda Danimarka Kanada Yugoslavya ve Kıbrıs’ta İngilizce ve  Türkçe oyunlar sergiledi  1981'de Devlet Sanatçısı ünvanına layık görüldü  1984'de Roma kentinde  Üüİtalyan Kültür Birliği"nce verilen "Adalaide Ristori Ödülü"ne sahip  oldu  ıÜü 1989'da Korsika-Bastia film festivalinde "Hanım" filmindeki  rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı  1991'de sanat hizmetlerinden  dolayı uluslararası Lions Klübünün "Melvin Jones Ödülü"ne layık görüldü  1994'de "Konken Partisi" oyunundaki fonsla rolüyle "Olağanüstü Yorum  Ödülü"nü kazandı  Finlandiya Kadın Kuruluşu tarafından "Yüzyılın En  Başarılı Yüz Kadınından Biri" olarak ödüllendirildi  1995'de tiyatro  sanatına katkılarından dolayı "Onur" ödülüne layık görüldü  1996'da  Magazin Gazetecileri Derneği tarafından "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünün  sahibi oldu  1998'de ıÜüAnkara Sanat Kurumu “Yılın Kadın Sanatçısı”  ödülünü aldı  ıÜü1998 Muhsin Ertuğrul yaşam boyu tiyatro sanatına  katkılarından dolayı onur ödülü 1998 Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve  Sanat Ödülü “Martı” adlı oyunda Madam Arcadina rolüyle 1999 Afife  tiyatro ödülleri en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı   | 
|   | 
|  | 
|  | Tiyatro Ustaları |  | 
|  07-16-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Tiyatro UstalarıAyten Gökçer Ayten Gökçer  (1940 - İstanbul) Sinema ve tiyatro oyuncusu  1953 yılında Ankara Devlet Konservatuarı'nın bale bölümüne girdi  1958  yılında Devlet Tiyatroları Sanatçı kadrosuna girdi  Sinema'ya 1965'de  Taçsız Kral adlı filmle başladı  Ancak daha sonra sinemadan daha çok  tiyatroya önem verdi  Yedi Kocalı Hürmüz adlı müzikalde Hürmüz rol ile  başrolde oynadı  1988'de Devlet Sanatçısı olan Ayten Gökçer  pek çok ödül kazandı  1999 yılında Yılan Hikayesi adlı dizi ile Televizyon Dizilerinde oynamaya başladı  Ayten Gökçer  sanatçı Cüneyt Gökçer ile evlidir  Ödülleri 
 Hafta Başı  Aşk Acısı  Evlat Evlattır  Hortlaklar  Bernarda Alba'nın Evi  Woyzeck  Don Juan  Leonce İle Lena  Klinik Bir Vak'a  Öp Beni Kate  Andorra  Onikinci Gece  Vanya Dayı  Kaktüs Çiçeği  My Fair Lady  IV: Henry  Cadı Kazanı  Lysistrata  Mançalı Don Kişot  Hastalık Hastası  Bağdat Hatun  Tarla Kuşuydu Jıliette  Yedi Kocalı Hürmüz  Kim Korkar Hain Kurttan  Zülfiye Zülfü  Yılın Kadını  Ustalar Sınıfı  Sanatçı ayrıca 1999 sezonunda Balerin adlı oyunu sahneye koydu  --- Sonraki mesaj --- Cüneyt Gökçer Oyuncu - Yönetmen | 1920 - Malatya 1920 Malatya doğumludur  1942'de Devlet Konservatuvarı Tiyatro  Bölümü'nden mezun oldu  Sanat yaşamına öğrencilik yıllarında atıldı  Mediha Gökçer ile evlenip ayrıldıktan sonra tiyatro sanatçısı Ayten  Gökçer ile evlendi   Devlet Tiyatrosu'nda uzun yıllar hem oyuncu  hem de yönetmen olarak görev aldı  1951 yılında "Vatan ve Namık Kemal"  filmiyle sinema oyunculuğuna başladı  1981'de TV için çekilen "4  Murat"  adlı dizide rol aldı  "Kral Oidipus"  "Onikinci Gece"  "IV Henry"  "Damdaki Kemancı"  "Bağdat Hatun"  "Kral Lear" gibi oyunlarda başrol oynadı  Sinemada rol aldığı filmler arasında "Vatan ve Namık Kemal"  "Barbaros Hayreddin"  "Lale Devri"  "Kara Davut"  "Kaldırım Çiçeği"  "Nilgün"  "Büyük Sır  "Damdaki Kemancı"  "Mevlana"  "Yedi Evlat İki Damat" vardır  --- Sonraki mesaj --- Adile Naşit 1930-1987Asıl adı Adile Keskiner olan Türk sinemasının ünlü oyuncusu Adile Naşit  17 Haziran 1930’da İstanbul Kanatlarımın Altında’da doğdu   Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit Özcan’ın kızı olan Adile Naşit  babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım bırakarak  1944 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu - Çocuk Tiyatrosu’na girdi   "Herşeyden Biraz" oyunuyla sahnede olduğu yıl  Halide Pişkin’in grubuyla İstanbul Kanatlarımın Altında’da turneye çıktı  Daha sonra Muammer Karaca’nın tiyatrosuna girdi ve 1948’de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi Öz’le birlikte kurdukları toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı  Yine 1948 yılında "Lüküs Hayat" filmiyle sinema oyunculuğuna başladı   1950’de  kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi  1954’te yeniden Muammer Karaca Tiyatrosuna döndü ve 1960’a dek burada çalıştı   1961’de  eşi Ziya Keskiner ve abisi Selim Nasit Özcan ile birlikte  Naşit Tiyatrosu’nu kurdular  Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963’te girdiği Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü tiyatrosunda  1975’e kadar aralıksız olarak çalıştı   Adile Naşit  sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970’lerde yaptı  1976’da "İşte Hayat" adlı filmdeki rolüyle  Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı  Rıfat Ilgaz’ın eserlerinden sinemaya aktarılan "Hababam Sınıfı" filmlerinin birçoğunda  müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı  1978’de Uluslararası Sanat Gösterileri’nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı  1981 yılında TRT televizyonunda "Uykudan Önce" isimli bir çocuk programı yapmaya başladı  Bu programda anlattığı masallar ve öykülerle  çocukların gönlünde taht kurdu  Gerek sinema filmlerinde  gerekse oyunlarda  basit  saf  iyi yürekli kadın tiplemesini başarıyla oynadı ve kendine has bir üslûpla yenileyerek karakteristik hale getirdi  Adile Naşit  11 Aralık 1987’de İstanbul Kanatlarımın Altında’da öldü   --- Sonraki mesaj --- Ayşen Gruda 30 Kasım 1945'te istanbul'da doğdu  Komedi yeteneği çocuk yaşta  Yeşilköy'deki evlerinde Ermeni komşularının taklidini yaparken ailesi  tarafından keşfedildi  Kardeşi Ayben Erman ve Ayten Erman da kendisi  gibi oyuncu olacaktı  Televizyon için yaptığı skeçlerden birinde  canlandırdığı "Domates Güzeli Nahide Şerbet" karakterinden sonra lakabı  "Domates Güzeli" olarak kaldı  Ayşen Gruda "Mum Söndü" "Deve Kuşu Kabare" "Hababam Sınıfı Müzikali" "Yedi Kocalı Hürmüz" gibi kabare ve müzikallerde yer aldı  Tiyatronun  yanıda birçok televizyon programında skeçlerde ve dizilerde oyunculuk  yaptı  Sinemada "Tosun Paşa" "Süt Kardeşler" "Şabanoğlu Şaban" "Hababan  Sınıfı" "Neşeli Günler" gibi birçok klasikleşmiş Türk sineması  örneklerinde oynadı  1975 yılından beri 40'dan fazla filmde rol alan sanatçının en son rol aldığı sinema yapımı "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" adlı yapım oldu  Ödüllerinden Bazıları 2006: 11  Sadri Alışık Ödülleri - En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ayşen Gruda'nın Zaman gazatesine verdiği röportaj : Ayşen Gruda Türk sinemasının sevilen kadın oyuncularından biri  Her  zaman bir başrol oyuncusu kadar dikkat çekti  Onun hakkında herkesin  merak ettiği tek bir konu var: Yıllarca yan karakterlerde oynayan bir  oyuncu olarak ayakta kalmayı nasıl başarmıştı? Ne hokka gibi burnu ne de  yay gibi kaşları vardı; ama ekrana yakışan yüzü ve karizmasıyla  oyunculuğunu konuşturuyordu  Bu nedenle kadın komedyen deyince akla  gelen ilk isimlerden oldu… Diğeri isim ise Perran Kutman  Türkiye  onlardan sonra neredeyse kadın komedyen yetiştiremedi  Gruda bunun  nedenini kimsenin bilmediğini söylüyor  Şimdilerde Hisseli Harikalar  Kumpanyası’nda ve Fesupanallah dizisinde oynayan sanatçı pek çok insanın  zannettiği gibi ‘evde kalmış kız kurusu’ rollerinin kadını değil  Domates güzeli ise hiç değil  Çünkü Gruda “Ben hayatı aşkları dolu dolu  yaşamış çok mutlu bir kadınım  Erkekler benim için neredeyse cinayet  işliyordu  ” diyor  Sizin de rol aldığınız Kemal Sunal’lı Şener Şen’li filmler defalarca seyredilmesine rağmen yine de reyting alıyor  Günümüz dizilerİ yıllar  sonra izlendiğinde aynı keyfi verir mi? Eğer günlük değil güncel konuları işliyorlarsa keyif verir  Güncelden  kastım politika trafik kadın-erkek doktor-hasta ilişkileri gibi modası  geçmeyecek konular… İkisi arasında ince bir ayrıntı vardır  Mesela  İkinci Bahar dizisi şimdi tekrarlanıyor  Aynı zevkle izleniyor  Yan karakterlerde oynayıp da yıllarca ayakta kalan oyuncu sayısı az    Tabii ki insanın fiziği çok önemli  Ekrana yüzünüzün yakışması  gerekiyor  Bu illa hokka burun pamuk ağız yay kaş değil  Karizmanız  önemli  Birinci neden bu  İkincisi; ben Arzu Film ekolünden geliyorum  Orada başrol son rol diye bir şey yoktu  Sadece senaryo vardı ve  hepimizin o senaryoya hakkıyla hizmet etmesi beklenirdi  Biz çok özgür  oyunculardık ama başı boş değildik  Arzu Film’de çok sıkı bir disiplin  vardı  Bunların dışında da ben bir komedyenim  Komedyen her rolü oynar  Yan rol orta rol kenar rol yoktur  Bir film seyredersiniz küçücük bir  rol hafızanıza kazınır  Olay budur  Kemal Sunal filmlerde çok komikti; ama gerçek hayatta çok ciddi olduğu söyleniyordu  Siz de öyle misiniz? Ben işimi yapıyorum  Gülen güler gülmeyen gülmez  Bir doktoru otobüste  ameliyat yaparken hiç gördünüz mü? Ben bir oyuncuyum  İşimi yaptığım yer  set tiyatro sahnesi  Karşılığında da para alırım  Gerçek hayatta  insanları güldürmek gibi özel bir görevim yok  Karakter olarak eğlenceli biri misiniz diye sormuştum    Ayşen dürüst sözü dinlenir sözüne güvenilir işinde disiplinli yüreğini iyi tutmaya çalışan biri  Türkiye kadın komedyen yetiştirme konusunda başarısız mı? Kadın komedyenlerin sayısı ülkemizde de dünyada da azdır  Bunu rahmetli  Oğuz Aral Gani Müjde ve bu işle uğraşan bir yığın insanla konuştuk  Bir  türlü işin içinden çıkamadık  Ya kadınlara mahsus senaryo yazılmıyor  erkek egemen senaryolar yazılıyor ya da kadın estetiğinden endişe  duyuyor kendini bozmak istemiyor  Hicvin babası koskoca Oğuz Aral bile  çıkamadı işin içinden… Bilemiyorum  Eski filmlerinizde kendinizi izleyince ne hissediyorsunuz? Hiçbir şey  Benim yaptığım iş laboratuvar işi  Matematik aritmetik  geometri gerektiriyor  Bir bilim işi olduğu için geriden aldığım  derslerle ileri doğru gidiyorum  Ben o filmleri zaten fazla izlemiyorum  Bir filmi 3 kere izleyebilirim ama 23 kere neden izleyeyim? Bunu  anlayamıyorum  Aynı şeyleri izle izle insan delirir  Bu nedenle  insanlara sormak istiyorum: Acaba bu lezzette başka şeyler yapılmadığı  ve sürekli önünüze getirildiği için mi bunları izliyorsunuz? Ama herkes severek ve gülerek izliyor… Çok fazla dayatılıyor izleyiciye  Çünkü başka bir şey yok  Ben  televizyonların yerinde olsam diziden ziyade 2-3 gün sürecek televizyon  filmleri yaparım  Yani sinemayla televizyonu birlikte yürüten filmler…  Çok daha iyi ve başarılı işler olur  Bizim filmlerimiz klasik oldu artık  klasikler eskimez  Kaldırılmasın ama insanlar bıktırılmasın  Biraz  nefes aldırsınlar seyirciye özletsinler  Oyunculuğun şimdilerde sadece görsellik üzerinden yürümesine ne diyorsunuz? Sinema farklı televizyon farklı  Televizyon dizilerinin hangi mantığa  dayalı olarak yapıldığını bir yapımcı kadar bilemiyorum  Demek ki böyle  bir talep var  İyi olmayanlar eleniyor zaten  Ayşen Gruda’yı eleştirebilir misiniz? Çok fazla mükemmelliyetçiyim ailemle ilişkilerimde de anksiyete bozukluğu var denilecek kadar endişeliyim  Zamanım olmadığı için  istediğim kadar kitap okuyamıyorum  Bunların dışında eleştirilecek çok  fazla bir şeyim yok  Oyunculuğunuzla ilgili… Ne rol verirlerse oynarım evvelallah  Çağ çok değişti  Modern tiyatro  daha farklı  Dünyada nasıl bir tiyatro akımı var bunları birebir takip  edemiyoruz  Ama öyle bir tarzı olan tiyatroya da en fazla 10 gün içinde  adapte olurum  Eski oyunculuk tekniklerini mi kullanmaya devam ediyorsunuz? Oyunculuk teknikleri tabii ki farklılaşıyor  Yazarların hayal güçleri  nasıl bir nefes tekniği kullanılması gerektiği… Bunlar hep araştırılarak  yapılacak şeyler  Çağın IQ’sunun yarım adım gerisinde görüyorum  kendimi  Bu benim özeleştirim  Ama yaparım  Sizin için hep ‘evde kalmış  kız rollerini oynayan kadın kız kurusu domates güzeli’ yakıştırması  yapılıyor  Bunlar sizi nasıl etkiledi? Bak ben sana bir şey söyleyeyim: Erkekler benim için neredeyse cinayet işliyorlardı vaktiyle  O rol onlara inanmayın  O kadın ben değilim  Ben  farklıyım oynadığım roller farklı  Farklı kadınların acılarını dile  getiriyorum  Ben hayatı aşkları dolu dolu yaşamış çok mutlu bir kadınım  Benim için üzülmeyin  --- Sonraki mesaj --- Metin Akpınar (d  2 Kasım 1942  İstanbul)  Tiyatro ve sinema sanatçısı  İstanbul Aksaray'da doğdu  Pertevniyal Lisesi'nde eğitim gördü  İstanbul  Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi'nde eğitim gördü  İlk olarak 1964 yılında Ulvi Uraz tiyatrosunda "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" profesyonel oyununa imza atan Akpınar  1967 yılında ülkemizin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare  Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı  Kurulduğu andan itibaren  kapanana kadar tiyatronun idari müdürlüğünü yaptı  Birçok filme de imza atan sanatçı  Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı  Filmleri - Oyuncu (43 Film) Kısık Ateşte 15 Dakika Resul 2006 Amerikalılar Karadeniz'de 2 Muhtar Salih 2006 Eve Giden Yol Reşat Ağa 2006 Döngel Karhanesi Bertan 2005 Çat Kapı Hüsnü 2005 Eğreti Gelin Tavid 2004 Rus Gelin Damat Adayı 2002 Lorkestra 2002 Güler Misin Ağlar Mısın 2000 Baykuşların Saltanatı 2000 Abuzer Kadayıf Abuzer Kadayıf/Ersin Balkan 2000 Propaganda Rahim 1999 Güle Güle Galip 1999 Yerim Seni 1998 Hastane Hastabakıcı Hakkı Baharbahçe 1993 Namus Düşmanı Ali 1986 Patron Duymasın 1985 Yanlış Numara Erol 1985 Davetsiz Misafir Rüstem/Halim 1983 Dönme Dolap 1983 Baş Belası Metin 1982 Şaka Yapma 1981 Köşe Kapmaca Halis 1979 Vah Başımıza Gelenler 1979 Petrol Kralları 1978 Cafer'in Çilesi Refik 1978 Sivri Akıllılar 1977 Aslan Bacanak Halim 1977 Her Gönülde Bir Aslan Yatar Danyal 1976 Hasip İle Nasip 1976 Nereye Bakıyor Bu Adamlar Metin 1976 Beş Milyoncuk Borç Verir Misin 1975 Güler Misin Ağlar Mısın 1975 Nereden Çıktı Bu Velet 1975 Hasret 1974 Mirasyediler 1974 Mavi Boncuk Süleyman 1974 Köyden İndim Şehire Hayret 1974 Salak Milyoner Hayret 1974 Yalancı Yarim Mahmut 1973 Canım Kardeşim 1973 Oh Olsun Doktor Metin 1973 Tatlı Dillim Metin 1972 --- Sonraki mesaj --- Lale ORALOĞLU Doğum Tarihi - 1924  İzmir Ölüm Tarihi - 15 Ocak 2007  İstanbul Oyuncu  Yönetmen  Dame de Sion  Şişli Terakki  Saint Pulcherie  Nişantaşı Ortaokulu ve Alman Lisesi'nde okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi  Edebiyat Fakültesi  İngiliz Filolojisi'nden mezun oldu   Oraloğlu  lise yıllarında başarılı sporcu kimliğiyle de öne çıktı  1950 yılında Galatasaray Kız Kürek Takımı'na giren Oraloğlu  kürek kaptanlığı ve kürek idareciliğini üstlendi  En yakın arkadaşlarından yeni bir kürek takımı oluşturan Oraloğlu  1951-57 yılları arasında düzenlenen şampiyonalarda  takımıyla birlikte çeşitli dereceler aldı  400 metre yüzme şampiyonluğu ve Türkiye gülle atma ikinciliği olan sanatçı  7 yaşından beri piyano çalıyor  Konservatuarın piyano  sonra da şan bölümünde Muhiddin Sadak'ın korosunda 7 sene çalıştı  Yüksek şan talebelerine operaya hazırlanmak maksadıyla kurulan tiyatro  kurslarına devam etti  Bu kurslarda Muhsin Ertuğrul'un dikkatini çekti  ve 1951 yılında açılan Küçük Sahne'de profesyonel olarak çalışmaya  başladı  Bir süre gazetecilik de yapan ve 1950'li yıllarda Galatasaray Spor Dergisi'ni yayınlayan Oraloğlu  İstanbul Ekspres ve Yeni Sabah gazetelerinde de çalıştı  1951 yılında sinemaya başladı  İlk yapımcılığı  Cahide Sonku'nun yapımcılığından beş yıl sonraya rastlıyor (1954)  Şirketine o yıl doğan kızı Alev'in ismini verdi  1960 senesine kadar 35  filmde rol aldı  Bu arada 1951-1956 yılına kadar Küçük Sahne'de  sergilenen bütün oyunlarda önemli roller üstlendi  Küçük Sahne'nin  dışında başka tiyatro sahnelerinde de seyirciyle buluştu  1963 yılında Nevzat Pesen tarafından yönetilen "Kötü Tohum" isimli filmde Lale Oraloğlu annesi ile birlikte baş rolde oynuyor  ancak Lale Oraloğlu anne  Alev Oraloğlu ise kızını canlandırarak Türk Sinema tarihinde bir ilginçliğe imza atıyorlardı  1961 yılında kurulan Oraloğlu tiyatrosunda yıllarca tiyatro yaptı ve bir çok tiyatrocunun da yetişmesini sağladı  Tiyatrosunu annesi Alev  Oraloğlu  90 yaşına geldiği ve yanında olması gerektiği için 1987 yılında  kapattı  En son 2000 yılında Avni Dilligil Tiyatro Jüri Özel Ödülü'nü  alan Oraloğlu'nun çok sayıda tiyatro ödülü var  Ancak içindeki tiyatro  ateşini bitiremedi ve 2006 yılında bile Levent Kırca - Oya Başar  Tiyatrosunda sahnelenen "Ateşin Düştüğü Yer" isimli oyunda baş rol aldı  ve Almanya'nın bir çok şehrine turneye gitti  Senaryo yazdı ve kendisi de yönetmenlik denemesinde bulundu  Bir çok  filmde seslendirme yaptı  Yurt içinde çeşitli film festivallerinde “En  İyi Kadın Oyuncu”  “En İyi Senaryo Yazarı” ödülleri de alan Oraloğlu  yanı sıra “Kızım” adlı bir roman da yazdı  Yeşilçam'ın Görünmeyen Kadınları isimli belgesele  Türk sinemasının ilk üç kadın yönetmeniyle birlikte  kendisinin yaşamı da konu oldu  11 Aralık 2001 tarihinde sanat hayatının 50  yılını  Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen bir geceyle kutlayan Lale ORALOĞLU  26 Kasım 2006 tarihinde “Candan Öte” adlı dizi filmin seslendirmesinden  çıktıktan sonra beyin kanaması geçirerek Özel Umut Hastanesi'ne  kaldırılan Oraloğlu  tedavisi sürerken zatürre oldu  ayrıca kalp sorunları da yaşadı ve 15 Ocak 2007 tarihinde tedavi  gördüğü hastanenin yoğun bakım ünitesinde saat 14  45'te hayatını  kaybetti  83 yaşında vefat eden Oraloğlu'nun cenazesi  Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedildi  OYUNCU FİLMOGRAFİSİ Yavuz Sultan Selim Ağlıyor 1952 Yıldırım Beyazıt Ve Timurlenk 1952 Kanlı Para 1953 Altı Ölü Var / İpsala Cinayeti 1953     Yanola Nilgün 1954 İki Ateş Arasında 1954 Leylaklar Altında 1954     Lale Sevdiğim Sendin 1955 Kızımla Beraber Ağladık 1955 Meçhul Kadın 1955     Necla *** / Kahpe Dünya 1956 Uçuruma Giden Kadın 1956 Yavrularımın Katili 1957 Kara Talih 1957     Emine Bir Kadın Tuzağı 1958 Karasu 1958 Peçeli Efe 1959 Onun Süvarisi 1959 Ayşecik 1960 Kırık Çanaklar 1960     Sabahat Utanmaz Adam 1961 Kanun Kanundur 1962 Kötü Tohum 1963 Vur Patlasın Çal Oynasın 1970 Bir Kadın Tuzağı 1971 Ölüm Bebekleri 1972 Bir Avuç Gökyüzü 1987 Menekşe Koyu 1991     Kadın Son 2001     Hafize Teyze Her Şey Aşk İçin 2002 Ah Yaşamak Var Ya! 2002 Sihirli Annem 2003     Merzuka Kısık Ateşte 15 Dakika - 2006     Üvey Anne Candan Öte - 2006     Leman Özüm ÖDÜLLERİ Türk Filmleri Yarışması  Kırık Çanaklar  En İyi Kadın Oyuncu  1961 23  Avni Dilligil Ödülleri  Jüri Özel Ödülü Lale Oraloğlu’na verildi  29 Kasım 2000 --- Sonraki mesaj --- Engin Cezzar Mehmet Seha Cezzar ve Fatma Melek Cezzar’ın ilk çocuğu olarak 1935’de İstanbul Kanatlarımın Altında’da dünyaya geldi  Annesinin ısrarıyla küçük yaşta keman dersleri almaya başlayan cezzar  diğer yandan Galatasaray yüzme takımına seçildi  İlkokuldan sonra Robert Kolej’e devam eden Cezzar  tiyatroya ilgi duymaya başladı  Üçüncü sınıftayken Jül Sezar oyununda 'Antonius' rolünde oynadı ve bu rolle olduğu kadar  William Sheakspeare ingilizcesini iyi kullanmasıyla da dikkatleri üzerine çekti  Oyunlarda yer almaya devam eden cezzar  son sınıftayken oynadığı Othello’nun ardından tiyatrocu olmaya karar verdi   Robert Kolej’den mezun olmasının ardından Yale Üniversitesi’ne kabul edildi  Henüz 20 yaşındaydı ve ilk yılında küçük çaplı oyunlarda oynadı  Bir sonraki yıl İsveçli yazar August Strindberg’e ait 12  Charles’da 'Charles rolünü' canlandırmaya başladı  Al Pacino  Marlon Brando  Robert De Niro gibi oyunculara da eğitim veren  metot oyunculuğun kalesi Actors Studio’nun öğrencisi olma şansını yakaladı ve Yale Drama School’u bırakarak  eğitimine burada devam etti   Yaz tatili sırasında Muhsin Ertuğrul’dan gelen teklifle Ertuğrul’un sahneye koyduğu  Hamlet’de başrol oynamak için Ellia Kazan’la  (yönetmen ve Actors Studio’nun kurucularından) olan kontratına rağmen  Türkiye’de kalmaya karar verdi  İstanbul Şehir Tiyatrolarında 180 kez  sergilenen oyunda Cezzar  24 yaşındayken oynadığı bu rolle dünyanın en genç Hamlet’i oldu  Cezzar bu rolle ilgili şöyle konuşmuştu:  oynamak zor gelmişti  Cezzar daha sonra Dormen Tiyatrosu  Devekuşu Kabare  ve Antalya Devlet Tiyatrosunda roller aldı; oyunlar sahneledi  Bir  dönem Trt’de Turnuva adlı programın sunuculuğunu yaptı  Televizyon için  çekilen 'Bay Alkolü Takdimimdir'  Genco Erkal’ın  yönettiği 'Keşanlı Ali Destanı' ve yönetmenliğini kendisinin üstlendiği  'Kaldırım Serçesi’nde rol aldı  Aynı zamanda 'Price of the Ticket' ve  'Timeline' adlı yabancı ortaklı yapımlarda oynadı  2002 yılında Ziya Öztan’ın yönettiği 'Abdülhamit Düşerken' adlı geniş oyuncu kadrosuna sahip filmde  'Sait Paşa' rolünü oynadı  Engin Cezzar  28 Eylül 1968’de evlendiği tiyatro oyuncusu Gülriz Sururi ile birlikte  Engin Cezzar-Gülriz Sururi Tiyatrosu’nu kurdu  Tütün Yolu  Çikolata Sevgilim  Aklın Oyunu  Othello ve aralarında en çok ses getireni olan Keşanlı Ali Destanı  oyunlarında iki sanatçı birlikte oynadı  Cezzar son olarak Gülriz  Sururi'nin yeniden kaleme aldığı Ayşe Opereti’ni yönetti ve 2006 yılından beri Sağır Oda adlı dizide 'Afşar Kırımlı' karakterini canlandırıyor   --- Sonraki mesaj --- GÜLRİZ SURURİ Annesi: İlk Türk primadonnası Suzan Lûtfullah Sururi… Babası: İlk operet kurucularımızdan Lûtfullah Sururi… Amcaları: Yusuf  Celal  Ali Sururi  İlk operet tiyatrosu oyuncu ve yazarları… Önce annesinin karnında sahneye çıktı  sonra Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle 12 yaşında Çocuk Tiyatrosu’nda… Muhsin Ertuğrul  onu yetenekli bulup konservatuara seçti  Orada dönemin önemli hocalarından tiyatro  şan  bale dersleri aldı  Bu arada Şehir Tiyatrosu’nda ufak tefek roller oynamaya başladı   Küçük yaşta hayatını kazanmak zorunda kaldı  Konservatuarı bitiremeden bazı özel  topluluklarda kendini başroller oynarken buldu   Büyük ustaların yanında çıraklık etti  Kendisi bu döneme çok değer veriyor  “Tiyatroyu Muhsin Ertuğrul’dan öğrendim  sahne rahatlığını Muammer Karaca’dan  şöhreti Haldun Dormen’de buldum  Engin Cezzar çok yönlü oyunculuğumu ortaya çıkardı  Haldun Taner ve Güngör Dilmen’in seçkin bir oyuncu olmamda rolleri büyük” diyor  Tiyatroda olduğu kadar  yazdığı kitaplarla da ünlendi  “Kıldan İnce Kılıçtan Keskince” (Anı)  “Bir An Gelir” (Anı)  “Seni Seviyorum (Roman)  “Girmediğim Sokaklarda” (Öykü)  “Biz Kadınlar” (Gazete yazıları)adlı kitaplarının yanı sıra  üç sahnelenmiş oyunu ve üç yemek kitabı var   Televizyonda beş yıl süren  ilk yemekli sohbet programı “A La Luna”yı gerçekleştirdi  Buna  füzyon mutfağının ülkemizdeki ilk tanıtımı diyebiliriz  Yemek yapmaktan  dostlarıyla güzel sofralarda içki içmekten hoşlanıyor  Sigar içmiyor  içenlerle de beraber olamıyor  Kendini “sinemakolik” olarak tanımlıyor   Son yıllarda kızı Miraç Zeynep ile geçirdiği saatlerde mutluluğu ve huzuru yakaladığını söylüyor  Şu sıralar Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyunculuk dersi veriyor  titiz elemeler sonucu seçtiği gençlere birikimlerini aktarmaktan  onları yazıp yönettiği müzikal oyuna hazırlamaktan çok memnun   | 
|   | 
|  | 
|  | Tiyatro Ustaları |  | 
|  07-16-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Tiyatro Ustalarıİstemi Betil Mesleği: Dizi Oyuncusu & Tiyatro Oyuncusu & Sinema Sanatçısı Doğum Yeri: İstanbul Doğum Tarihi: 21 Aralık 1943 Türkiyenin sayılı tecrübeleri arasında gösterebileceğimiz İstemi Betil türkiyenin her perşembe ekrana kilitlendiği Kurtlar Vadisinde Laz ziya roluyle gönllere taht kurmasını ve başarılı oyunculuğuyla herkesin takdirini kazanmasını bildi  Hepimizin ilgisini çeken değişik ses  tonlarıyla dikkatlerimizi üstüne çekmeyi başardı   Laz Ziya Kurtlar Vadisi'nin Laz Ziya'sı canlı yayında kızıyla konuşurken milyonları nasıl ağlattı? Laz Ziya` karakteri ile ününe ün katan oyuncu İstemi Betil  şu sıralar kötü bir dönem geçiriyor  Babasının hayatına giren  insanlardan rahatsız olduğunu ve bunu babasına defalarca söylediğini  vurgulayan İrem Betil  “Babam beni hiç dinlemedi  ” diye konuştu   `Laz Ziya` karakteri ile ününe ün katan oyuncu İstemi Betil  şu sıralar kötü bir dönem geçiriyor  Bu sabah  `Sabahın Körü` adlı programa konuk olan başarılı oyuncu  hayatına giren bazı kişiler tarafından sömürüldüğünü açıkladı  Yaşadıklarını bir bir anlatan Betil  bir ara kızı İrem ile telefonla konuştu  Babasının hayatına giren  insanlardan rahatsız olduğunu ve bunu babasına defalarca söylediğini  vurgulayan İrem Betil  "Babam beni hiç dinlemedi  " diye konuştu  "Babam hipnoz olmuş gibiydi  Kardeşim ve ben babamı o insanlardan uzak tutmayı denedik  Hatta bir ara  babamızla konuşmayarak tepkimizi gösterdik  Ancak sonuç ortada    Babam  bizim dediğimize geldi" diyen İrem  babasını o insanlarla görüşmemesi için son bir kez daha uyardı  "Tamam  kızım  Göreceksiniz" diyen İstemi Betil'in ağlamaktan kıpkırmızı olan  gözleri dikkat çekti  Alkol sorunları da yaşayan başarılı oyuncunun  sabah ki yayında da alkollü olduğu konuşuluyor  Kızı konuşurken verdiği  tepkiler pek anlaşılamayan İstemi Betil'e bir fincan kahve giren Seray  durumun daha kötü bir hal almaması için temkinli davrandı   2008 - İpucu Kriminal 2007 - Mahşer 2006 - Meçhule Gidenler : Suat 2006 - Dilan Gelin : Şerif 2003 - Kurtlar Vadisi : Laz Ziya 2001 - Hırsız : Sarı Necmi 1988 - Dönemeç --- Sonraki mesaj --- Muhsin Ertuğrul (1892 - 1979) Hem tiyatro hem de sinema alanında Türkiye'de ilk önemli katkıları gerçekleştiren  sinema ve tiyatro yönetmeni Muhsin Ertuğrul 1892'de İstanbul'da doğdu  İlköğrenimini Tefeyyüz Mektebi'nde ve Darüledep'te yaptı  Daha sonra  soğuk çeşme ve Toptaşı Rüştiyelerinde okudu  Oradan Mercan İdadisi'ne  geçti  1909 yazında Erenköy'de Burhanettin Kumpanyasının bir temsilinde  ilk olarak sahneye çıktı  Daha sonra Reşat Rıdvan ve Burhanettin  Beylerin Odeon tiyatrosunda çalıştı  Hamlet'te Laerdes rolüne çıktı   Arkadaşı Vahram Papazyan'ın öğütlerine uyarak gittiği Paris'te (1911)  uzun yıllar etkisinden kurtulamadığı Mounet - Sully'yi seyretti  1913'de tekrar Paris'e gitti  1914'de Türkiye'ye döndüğü zaman Reşat  Rıdvan Bey  Darülbedayi Osmaninin hazırlık çalışmalarına girişmişti  Edebi tiyatro heyeti adındaki  Fransa'dan çağrılan Antoine'ında katıldığı juri önünde Hamletten bir bölümü oynayan Muhsin Ertuğrul  tiyatronun sanatçı kafilesine alındı  Strintberg'den Baba  Kistemaeckers'den kasırga adlı oyunları Türkçe ye çevirdi  Viyana'da Otello çalışmalarını izledi   1922'de Kemal film adına  İstanbul'da Bir Facia  Aşk ve Boğaziçi Esrarı filmlerini çevirdi  Leblebici Horhor  Kız Kulesi'nde Bir Facia  Ateşten Gömlek  Sözde Kızlar filmlerini çevirdi  Repertuardaki oyunlar arasında İhtilal (L  Andreyev)  Baba (Stringberg)  Bir Halk Düşmanı (İpsen)  Prof  Kienow (K  Branson)  Kreuteser Sonatı (L  Tolstoy) Humma ( C  Mere ) Otello ( Shakespare) Sırat Köprüsü (Birabeau - doley)  Kamelyalı Kadın ( A  Dumas Fils ) gibi yabancı oyunların yanı sıra  Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere uygulamaları  Azerya ve Yorga'daki Dandini ile Vedat Örfi (Bengü)  Vedat Nedim (Tör)  Sermet Muhtar  Mahmut Yesari  Osman Cemal  İbrahim Necmi gibi Türk yazarlarının yapıtlarını da sahneledi ve oynadı  Devlet tiyatro ve operası kanunu çıkınca  bu kurumun başına genel müdür olarak getirildi  Çalışmaları sırasında  Türk yazarlarının oyunlarına büyük ölçüde önem verişi de dikkatten  kaçmıyordu  Ancak bu çabalar 1951 yılında kesintiye uğradı  İstifa  ederek ayrıldı  Bir bankanın desteği ile İstanbul'da Küçük Sahne'yi  kurdu ve çalıştırmaya başladı  Bu arada da ilk renkli Türk filmi  Halıcı Kız'ı ( 1954 ) çevirdi  Çeşitli aralıklarla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Tiyatroları Başrejisörlüğü görevini sürdürdü  Türk  Tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul  1979'da İzmir'de vefat etti   --- Sonraki mesaj --- UĞUR POLAT 1961 istanbul doğumlu  1978'de ankara sanat tiyatrosuna katıldı  1981'de istanbul devlet  konservatuarı tiyatro bölümünde eğitim gördü  1996'da ismet küntay  tiyatro ödülünü aldı  salkım hanımın taneleri ile antalya altın portakal  film festivalinde en iyi erkek oyuncu  bütün kapılar kapalıydı filmindeki rolü ile 3  ankara film festivalinde umut veren erkek oyuncu ödülünü kazandı  Filmleri - Oyuncu (30 Film)Cenneti Beklerken2005Seher VaktiAli20052 Süper Film BirdenAbdullah2005İstanbul ŞahidimdirSina Öz2004Sultan MakamıArif2003Güz Sancısı2002KarşılaşmaSinan2002O da Beni Seviyorİbrahim2001Yeditepe İstanbulAli2001Yıldız Tepe2000Beni Unutma2000Ayna2000Çilekli PastaOnur2000Dar Alanda Kısa PaslaşmalarCem2000Filler ve ÇimenOtek Sahibinin Arkadaşı2000Salkım Hanımın TaneleriLevon1999Kimsecikler1999Sıcak SaatlerKaptan1998Nice Yıllardan Sonra1997Kördüğüm1997Bir Erkeğin AnatomisiTaner1996KurtuluşVeli Bey1996Bir Kadının AnatomisiMetin1995Sahte Dünyalar1995Cazibe Hanımın Gündüz DüşleriKürşat1992Suyun Öte Yanı1991Yıldızlar Gece Büyür1991Bütün Kapılar KapalıydıAteş1990Cahide1989SisErol1988Ödüller i3  An kara Film Şenliği  1990 Umut Veren Yeni Erkek OyuncuBütün Kapılar Kapalıydı36  Antalya Film Şenliği  1999 En İyi Erkek OyuncuSalkım Hanımın Taneleri14  Orhan Arıburnu Ödülleri  2003 En İyi Erkek OyuncuKarşılaşmaUğur Polat Televizyon Frankenştayn oldu Gerçek bir hikâyeden yola çıkan 'Seher Vakti'nin Ali'si Uğur Polat  televizyonun sinemaya ipotek koyduğunu  son dönemde çekilen bazı filmlerin de televizyon formatında olduğunu söylüyor  --- Sonraki mesaj --- BOZKURT KURUÇ 1935 yılında Ankara'da doğdu  1959 - 1960 yılında Devlet Konservatuvarı  Tiyatro Yüksek Bölümü'nden mezun oldu  Hemen aynı yıl Devlet Tiyatroları  sanatçısı olarak göreve başladı  Devlet Tiyatrolarında aktör ve rejisör olarak yüzün üstünde eserde görev aldı  Kuruç'un rol aldığı eserlerin başlıcaları: Woyzeck Hortlaklar  Cephede Piknik Macun Hokkası Kral Oidipus Deli İbrahim Midas'ın  Kulakları Midas'ın Altınları Euridice'nin Elleri Hedda Gabler Uçurtmanın  Zinciri Julius Sezar Bizim Şehir Leonse ile Lena Rüya Oyunu Onikinci  Gece Issız Topraklar Yapı Ustası Solness Strinberg Oyunu Ağzı Çiçekli  Adam Küskünler Kahvesi Andorra Chaliot'daki Deli Ker*** Memet Bizim  Şehir Yangın Memet Ermiş Memet Pusuda Köroğlu Amedee Phlip Hotz'un Büyük  Öfkesi Ağzı Çiçekli Adam Fizikçiler Atçalı Kel Memet Öp Beni Kate  (müzikal) Bağdat Hatun Oyunlarla Yaşayanlar Tartuffe Kafesten Bir Kuş  Uçtu Kuvayi Milliye Destanı vb  Turan Oflazoğlu'nun yazdığı 'Deli İbrahim' adlı eserle En İyi Erkek Oyuncu 'Kafesten Bir Kuş Uçtu' adlı eserle de En İyi Sanatçı ödülüne layık görülen Kuruç Türk Dil Kurumu ödülü Türk Yazarlar Birliği Hizmet Ödülü ve 28  3  2002 tarihinde de 'Şaylok' adlı eserle Yılın En İyi  Rejisörü ünvanını aldı  Sahneye koyduğu eserler; Phlip Hotz'un Büyük Öfkesi Huzur Çıkmazı Cennetin Çocukları Doktor Faustus Canlı Maymun Lokantası Kamp 17 Bernarda Alba'nın Evi Romanof ile Jüliet Fizikçiler Bay Hiç Sonsuzluk Kitabevi Cimri Carmen(opera) Sokullu Çamaşırhane Budala Midas'ın Kulakları (opera) Dördüncü Murat (opera) Atçalı Kel Memet Kanlı Düğün Köprüden Görünüş Genç Osman Yağmur Sıkıntısı Küçük Terzi Faust ile Yorick Anahtar Deliği Gişe Makine Sharlok Holmes Anahtar Deliği Kral Oidipus Üçlemesi Ankara Devlet Operası-Carmen Yaban Ördeği Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe Küçük Şehir 4  Murat Fil Adam Haydutlar Şaylok Özünün  Celladı Cadı Kazanı Gerçek Çeşitlemeleri Kanuni Süleyman İstanbul  Devlet Operası'nda Midas'ın Kulakları operası vb  pek çok eserdir  Kuruç 1962-1965 yılları arasında İngiltere'de rejisörlük eğitimi aldı  Daha sonra İngiltere Almanya Yunanistan Fransa Yugoslavya Kıbrıs Çin ABD  ve Sovyet Rusya'da incelemelerde bulundu konferans ve seminerlere  katıldı  1987 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü 1988 yılında  Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü yapan sanatçı 1989 yılında da  Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne atandı  1999 yılında ABD'nin  Chicago şehrinde Nazım Hikmet'in "Kuvayi Milliye Destanı" adlı eserini  İngilizce olarak Amerikalı tiyatro oyuncuları ile sahneye koydu  1993 -1996 yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulu'nda üye olarak görev yaptı  1992 yılında Selçuk Üniversitesi Devlet  Konservatuvarı'nın kuruluşunda birinci derecede katkıları olan Kuruç  oradaki öğretim üyeliğine devam etmektedir  Sanatçı Profesör unvanı ile  7  6  2002 tarihine kadar Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda  Tiyatro Ana Sanat Dalı bünyesinde öğretim üyesi olarak görev yapmıştır  --- Sonraki mesaj --- Avni Dilligil (1908 - 1971)  1927'de Şehir Tiyatroları'nda "Hamlet" oyununda rol alarak sanat hayatına adım attı  Raşit Rıza Tiyatrosu  Türk Tiyatrosu  Bizim Tiyatro  Ses Opereti ve Gençlik Tiyatrosu 'nda görev aldı  1941 yılında "Kahveci  Güzeli" filmiyle sinemada yer aldı  1950'de "Oğlum İçin" filmiyle  yönetmenliğe başladı  Dört film senaryosu yazmıştır  Sanatçı Belkıs  Dilligil ile olan evliliğinden  kendileri gibi sanatçı olan çocukları Çiçek Dilligil ve Devlet tiyatroları eski genel müdürü Rahmi Dilligil doğmuştur  Bir Kadın Tuzağı 1971 Güller Ve Dikenler 1970 Merhamet 1970 Fıstık Gibi 1970 Saadet Güneşi 1970 Cafer Bey 1970 Babaların Günahı 1970 Bir Lokma Ekmek 1970 Darıldın mı Cicim Bana 1970 Şıllık 1970 Öp Beni Beybaba 1970 Yarım Kalan Saadet 1970 Erkek Fatma 1969 Serseri 1969 Karlı Dağdaki Ateş 1969 Kınalı Yapıncak 1969 Berduş 1969 Tel Örgü 1969 Ayşecik'le Ömercik 1969 Kimsesizim 1967 Kızılcıklar Oldu mu 1967 Paşa Kızı 1967 Çamaşırcı Güzeli 1966 İntikam Uğruna 1966 Hep O Şarkı 1965 Uzakta Kal Sevgilim 1965 Torpido Yılmaz 1965 Beyaz Atlı Adam 1965 Aşk ve İntikam 1965 Sevgim Ve Gururum 1965 Dudaktan Kalbe 1965 Gençliğe Veda 1965 Yasak Cennet 1965 Suçlu Çocuklar 1965 Hazreti Yusuf'un Hayatı 1965 Dünkü Çocuk 1965 Hak Yolunda 1965 Gönül Kuşu 1965 Gurbet Türküsü 1965 Şoförün Kızı 1965 Çiçekçi Kız 1965 İstanbul Kaldırımları 1964 İstikbal 1964 Yankesici Kız 1964 Mukadderat 1963 Rüzgar Zehra 1963 Liman Yosması 1963 Hiç mi Beni Sevmedin 1963 Kadınlar Hep Aynıdır 1963 Hayat Bazen Tatlıdır 1962 Küçük Hanımın Kısmeti 1962 Küçük Hanımın Şoförü 1962 Kiralık Koca 1962 Küçük Hanım Avrupa'da 1962 Çifte Kumrular 1962 Gönül Avcısı 1962 Hodri Meydan 1962 Otobüs Yolcuları 1961 Aşkın Saati Gelince 1961 Aşka Dönüş 1961 Sevimli Haydut 1961 Hatırla Sevgilim 1961 Ya O Ya Ben 1961 Küçük Hanımefendi 1961 Vahşi Kedi 1961 Oğlum 1961 Sokaktan Gelen Kadın 1961 Yeşil Köşkün Lambası 1960 Benli Emine 1960 Ölüm Peşimizde 1960 Gönül Kimi Severse 1959 Ana Hasreti 1956 Yaşlı Gözler 1955 Karacaoğlan 1955 Yetim Yavrular 1955 Beyaz Cehennem 1954 Evlat Acısı 1954 Mahallenin Namusu 1953 Oğlum İçin 1950 Köroğlu 1945 Sürtük 1942 Kahveci Güzeli 1941 --- Sonraki mesaj --- Erol Günaydın (1933 -     ) 1933 yılında Akçaabat  Trabzonda doğdu  Tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başlayan Günaydın  1955'te Haldun Dormen Cep Tiyatrosunda "Papaz Kaçtı" adlı oyun ile  profesyonel aktörlük hayatına başlamıştır  1960'da ilk sinema filminde  oynayan Erol Günaydın  elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı  sıra TRT'de yayınlanan Çiçek Taksi adlı dizide de oynadı  Nasreddin Hoca  tiplemesi  meddah gösterileri  Ayı Yogi seslendirmesi ve canlandırdığı diğer pek çok karakter  günümüzün en tanınan ve kıdemli aktörlerinden biri haline gelmesini  sağlamıştır  Gazeteci-yazar Emine Algan tarafından birkaç aylık bir süre içinde kendisiyle gerçekleştirilmiş bir nehir-söyleşi 2007 yılında "İki Kalas Bir Heves" başlığı altında kitaplaştırılmıştır  Beyaz Melek adlı sinema filminde oynamıştır  Ödülleri 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali  En İyi Senaryo Ödülü  Güzel Bir Gün İçin 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali  En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü  Güzel Bir Gün İçin --- Sonraki mesaj --- AFİFE JALE 1902 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Afife Jale  Dr  Sait Paşa'nın torunudur  Tiyatro sevgisiyle 1918'de  Türk ve müslüman kadınlarının sahneye çıkmaları yasak olan bir dönemde  Darülbedai'ye (Şehir Tiyatroları) alınmak üzere açılan sınava girer  Prof  Metin And  Türk Tiyatrosu Tarihi kitabında o dönemi "1920 yılında Darülbedayi  Hüseyin Suat'ın "Yamalar" adlı oyununu Kadıköy'deki Apollon  Tiyatrosu'nda (şimdiki Reks Sineması) sahneye koyuyordu  Bu oyunda Emel  adlı kızı oynayan Eliza Benemenciyan topluluktan ayrılıp yurt dışına  gittiği için bu rolü yüklenecek bir bayan aranıyordu  bu rol için  seçilen Afife  "Jale" takma ismiyle Kadıköy'de Apollon Tiyatrosu'nda sahneye çıkar  O tarihi geceyi  altı yıl sonra Refik Ahmet Sevengil'e anlatırken "Hayatımda mesut olduğum ilk gece    " diyordu; "Sanatın  ruhuma verdiği güzel sarhoşluk içinde idim  Opiyekte güzel bir sen  (scene:sahne) vardır; ağlama sahnesi    Orada taşkın bir saadetle  ağladım  Sahiden ağladın    Alkış  alkış  alkış    Perde kapandı; açıldı  bana çiçekler getirdiler  Muharrir Hüseyin Suat bey  kuliste bekliyormuş; ben çıkarken durdurdu; alnımdan öptü: "Bizim  sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı; sen işte o fedaisin  " dedi  Daha sonra "Tatlı Sır" ve "Odalık" oyunlarında da polis baskını ile karşılaşır  İçişleri Bakanlığı'nın gönderdiği bir genelgeyle müslüman  kadınların sahneye çıkmaları yasaklandı  Ancak bu işin bir de geçmişi  vardı  10 Kasım 1918'de  Behire  Memduha  Beyza  Refika ve Afife stajyer kadrosuna alınmışlar  ötekiler işi bırakmışlardı  İkisi de sahneye çıkarılmamışlardı  Refika  suflör olarak çalışıyordu  Tüm baskılara karşın bundan sonra Burhanettin  Topluluğunda Seniye  Yeni Sahne’de Şaziye (Moral)  Münir (Neyire Neyyir)  Bedia (Muvahhit) Milli Sahne'de Huriye ve Hikmet  Ruhat gibi Müslüman Türk kadınları Afife'yi izlediler" diye anlatır  Neziha Araz'ın kaleminden Afife şöyle sesleniyor  "Beni acıyarak değil  düşünerek severek  kucaklayarak hatırlayın  Tiyatro varsa ben varım" inancı ve aşkıyla yaşıyordu Afife  "Olmak ya da olmamak" işte gerçek buydu onun için  "Olmak"la sanatını icra etmek eşanlamlıydı  bu eşanlam da tiyatroydu  Toplum hayatında ilk olmak; yani onun deyimle "ilk ateşi yakmak"  " ilk türküyü söylemek"  " ilk aşkı ya da direnişi başlatmak" bir olaydı ve bunun her zaman bir bedeli vardı  İlkler yol boyu bu bedeli ödediler  " Bu zaptiye baskının ilkinde Afife arkadaşlarınca kaçırılmışsa da daha sonra sokakta polisce yakalanarak karakola götürülür  "Dinini  milliyetini unutan sen misin?" diye hırpalanır  Aile içinde babası da  onun tiyatrocu olmasına karşıdır  Babasının gözünde Afife artık  fahişedir  Evden de ayrı yaşamak zorundadır  Bu arada Darülbedai'deki  ücretli görevine de son verilir  Güvencesiz ve parasızdır  Önüne  gecilmeyen şiddetli başağrıları başlar  Hekimi morfinle tedavi yoluna  giderek büyük bir yanlışlık yapar  Bunun sonucu Afife artık bir  morfinmandır  Bu nedenle yaşamının son yıllarını Bakırköy Akıl ve Sinir  Hastanesinde geçirir  24 Temmuz 1941 günü 39 yaşındayken ölür  --- Sonraki mesaj --- ERDAL ÖZYAĞCILAR 1948 yılında Bursa’da doğdu  Sinemaya Ölüm Tarlası adlı filmle girdi (1967)  Televizyon dizilerinde oynadı  Önemli filmleri: Züğürt Ağa (Nesli Çölgeçen)  Yılanların Öcü  On Kadın (Şerif Gören)  Şehir Tiyatrosu'ndaki görevine emekli olarak veda eden Erdal Özyağcılar tiyatronun yanı sıra pek çok sinema ve televizyon filminde rol almış ve seslendirme çalışması yapmıştır  Filmografi Elveda Rumeli Ramiz Ağa Altın Kafes Cevher Kehribar Yabancı Damat Kahraman Esir Şehrin İnsanları Arif Güz Sancısı Ah Yaşamak Var Ya! Kumral Abdülhamit Düşerken İsmail Kemal Mihriban Necmi Beşik Kertmesi Aydede Karakolda Ayna Var Eşref Şehnaz Tango Muhsin Sevda Kondu Bizimkiler Şükrü Yarın Cumartesi Gömlek Bir Kırık Bebek Remzi Sen De Yüreğinde Sevgiye Yer Aç On Kadın Sis Muhtar Adem İle Havva Beyoğlu'nun Arka Sokakları Hastahane Ya Ya Ya Şa Şa Şa Züğürt Ağa Kekeş Salman Yılanların Öcü Haceli Aşık Oldum Macit Namuslu Postacı Lütfü Şabaniye Şehmuz Seni Seviyorum Talihli Amele Kibar Feyzo Gülonun Kardeşi Sultan Çarli Çöpçüler Kralı Seyahatname Anlatıcı Balatlı Arif Ah Güzel İstanbul Ölüm Tarlası Ödülleri 23  Antalya Film Şenliği  1986 En İyi Yardımcı Erkek Oy --- Sonraki mesaj --- Saim Gazanfer Özcan  Tiyatro ve sinema sanatçısı  İlkokulu Cihangir Firuzağa İlkokulu'nda  ortaokulu Beyoğlu Ortaokulunda  liseyi ise Vefa Lisesi'nde tamamladı  Lisedeyken oynadığı "Hisse-i Şayia" adlı oyundaki Bican Efendi rolüyle tiyatroyla tanıştı  Şehir Tiyatroları'nın Çocuk Bölümü'ne katıldı  1955 yılında Komedi Tiyatrosu'nda oynanan Mahallenin Romanı oyunu tiyatro yaşamının dönüm noktası oldu  Bu oyunda rahatsızlanan Reşit Gürzap'ın yerine sahneye çıkıp başarılı olunca kadroya girdi  1962 yılına kadar hem çocuk tiyatrosunda  hem yetişkin oyunlarında görev aldı  1962 yılında Gönül Ülkü  ile evlendi ve "Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu"nu kurdu  1950'li  1960'lı yıllarda çok sayıda sinema filminde de rol alan Gazanfer Özcan  uzun bir süre sinemaya ara verdikten sonra 2000 yılında çevrilen Komiser Şekspir filmi ile sinema ya döndü  Pek çok dizide de rol aldı  Kuruntu Ailesi adlı dizideki Hüsnü Kuruntu rolü ile tanındı  pek çok yapımda ailenin babası rolünü üstlendi  Avrupa Yakası adlı dizideki Tahsin Bey rolü ile de "baba" rolünü sürdürdü  Avrupa Yakası  dizisinde 2004 - 2009 yılları arasında üstüste 5 sezon başrol oynadı  Kronik akciğer rahatsızlığı ve damar tıkanıklığı nedeniyle  17 Şubat 2009 günü  1  5 aydır tedavi görmekte olduğu bir özel hastanede vefat etmiştir   Gazanfer Özcan  1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanına sahipti   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |