Sırlı Emanetler |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sırlı EmanetlerSırlı Emanetler ![]() Gecenin bir vakti Babüssaade’nin büyük demir tokmakları vurulur Burası Osmanlı’nınidare merkezi Topkapı Sarayı’nın orta kapısıdır ve bu kapıdan içeride padişahla yakın adamları yaşamaktadır Kapıağası Hasan Ağa, nöbet yerinden kalkar, Babüssaade’nindemir kanatlarını aralar Kalabalık halde gelenler Arap elbiseli, Arap sîmâlınûranî şahıslardır Silah kuşanmışlar, ellerine bayrak almışlardır Kapınınyanında da dört nûranî kimse durmaktadır Bunların ellerinde de birer sancakvardır Kapıyı vuran şahsın elinde ise padişahın ak sancağı bulunmaktadır RüyasındaHasan Ağa’ya der ki: “Bu gördüğün Resul’ün (sas) ashabıdır Bizi Resul (sas)gönderip selam etti ve buyurdu ki; ‘Kalkıp gelsin! Haremeyn hizmeti ona verildi ![]() Bu gördüğün dört kimseden bu Ebu Bekr-i Sıddîk, bu Ömerü’l-Faruk, bu Osman-ı Zinnureyn’dir Seninle konuşan ben ise Ali bin Ebu Talib’im Var Selim Han’aselam söyle ”![]() Birkaç saat sonra yanına geldiklerinde Hasan Ağa’yı gördüğü rüyanın ağırlığından şaşkın halde bulurlar Önce hastalandığını sanırlar Terden sırıksıklam olmuşelbiselerini değiştirirler Bu durumun gördüğü rüyanın ağırlığından olduğunuanladıklarında bunu bir iş için oraya gelen padişahın nedimi Hasan Can’a da anlatmasını isterler Zaten Yavuz Sultan Selim de sabahtan beri Hasan Can’ı gördüğü rüyayı anlatması için sıkıştırmaktadır Hasan Can, padişahın yanına döner; “Sultanım” der, “Sabahtanberi sorduğunuz rüyayı bu Hasan değil, bir başka Hasan, Kapı Ağası Hasan kulunuz görmüş!” der Rüyayı dinledikçe Yavuz’un gözleri yaşarır, yüzü kızarır “Biz dememiş miydikecdadımız memur olmadıkça bir yere sefer etmezlerdi diye Onların her biri evliyalıktannasipdar idi Biz onlara benzemedik!” der Bu hadiseden sonra hazırlıklar tamamlanır, Mısır seferine çıkılır Artık Mısırve Hicaz Osmanlı padişahlarının idaresindedir Bunun ilk tescili de 20 Şubat1517 Cuma günü gerçekleşir Kahire’deki Melik Müeyyed Camii’nde hutbe YavuzSultan Selim adına okunur Hatib, hutbede yeni halifenin adını söylerken o zamanakadar âdet olduğu üzere “Hâkimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” sıfatını kullandığında Yavuz seslenerek “Hadimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” demesini ister Yani Mekkeve Medine’nin hakimi değil hadimi, hizmetçisi olarak görmektedir kendini ![]() ![]() Sefer dönüşü halkın tezahüratından kaçındığı için Üsküdar’dan bindiği bir kayıkla gece yarısı gizlice sarayına giren Yavuz Sultan Selim, beraberinde Peygamber Efendimiz’e ve mukaddes mekanlara ait bir kısım emanetleri de getirir TopkapıSarayı’nda kendi yaşadığı ve Has Oda denilen taht odasına, başucuna yerleştirir ![]() Kendisiyle birlikte yaşayan en yakın kırk adamını muhafazasına tayin eder HasOdalılar devlet ve padişah hizmetlerinin yanı sıra Hırka-i Saadet’i muhafaza edecekler, gereken hürmeti gösterecekler, yirmi dört saat yanında Kur’an-ı Kerim okuyup nöbet tutacaklardır Beş asırlık bu nöbet halen devam ediyor Günümüzde Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde bulunan emanetlerin hepsi Yavuz Sultan Selim’le birlikte gelmiş değil Sahabilerin Fahr-i Âlem Aleyhissalâtüvesselâm Efendimiz’den hatıra olarak saklayıp rahmet-i ilahîye vesile bildikleri emanetler kendilerinden sonra nesilden nesile taşınmıştı Ailelerin ve resmikurumların elindeki bu emanetlerin önemli kısmı zaman içinde padişahlar nezdinde toplandı Kâbe ve Peygamber Efendimiz’in (sas) kabrinin tamirinden çıkan parçalarile geçmiş peygamberlere, Sahabilere ve İslâm büyüklerine ait hatıraların da ilavesiyle 20’inci asra gelindiğinde Topkapı Sarayı’nda maddi ve manevi açıdan değer biçilemeyecek bir hazine meydana gelmişti ![]() Emânât-ı Mübâreke, Osmanlı Sarayı’nda devamlı imtiyazlı bir mevkide bulunduruldu ![]() Hepsi kıymetli kumaşlardan som sırma işlemeli bohçalara sarılıp altından, gümüşten, sedef kakmalı ahşaptan sandıklara konulurdu Sandıklar padişahın mührüyle mühürlenir,altın/gümüş anahtarları padişah namına silahdar ağada bulunurdu PadişahlarRida-i Cenab-ı Peygamberî’nin (Hırka-i Saadet’in) muhafızı olmakla iftihar ederler, gece gündüz tazim ve hürmette kusur etmezlerdi Sarayda yanıbaşlarında bulundurduklarıgibi gittikleri seferlere de beraber götürürlerdi Her yıl Ramazan ayının onbeşinde gerçekleştirilen Hırka-i Saadet ziyareti Osmanlı protokolünün en önemli törenlerindendi Peygamber Efendimiz’in (sas) şanlı sancağı, saraydan çıkarılıp sancak alayı ile harbe gönderilirdi Padişahlar Hırka-i Saadet Dairesi’nde yaşadıkları gibivefatları vukuunda cenazeleri de burada yıkanıp kefenlenirdi ![]() ![]() İki Cihan Sultanı (sas), çeşitli devlet büyükleriyle birlikte Bizans İmparatoru Herakliyus’a da bir elçi ile İslam’a davet mektubu göndermişti Herakliyus,gerçeği bildiği halde adamlarının kendisine inanmayacağından ve saltanatı kaybedebileceğinden korktuğu için iman etmedi Fakat Resulullah’ın (sas) mektubunu altın bir mahfazanıniçine yerleştirip sakladı Peygamber Efendimiz (sas) Herakliyus’un inanmamaklakendisine yazık ettiğini söyleyip, mektubunu muhafaza ettikleri müddetçe evlatlarının saltanatının devam edeceğini bildirmişti Tarihçiler hicretten 7 asır sonrabile aynı ailenin bu mektuba gösterdikleri saygı sebebiyle saltanatta bulunduklarını kaydeder Ecdadımız da Allah’ın Habibi’nin (sas) izinde, gül kokusunu taşıyanhatıralarının gölgesinde iken rahmet-i ilahiyyenin rüzgarından istifade edecekleri itikadında idiler İngilizler, emanetler konusunu Lozan’da masaya getirmek istediler Filizlenmekteolan yeni Türk devleti böyle bir konuyu hiçbir şekilde tartışmaya açmadı MukaddesEmanetlerin, milletimize tevdi edilmiş bir vedia olarak muhafazasına devam edildi ![]() 1960’lı yıllarda bir kısmı Topkapı Sarayı Müzesi’ne bağlı olarak ziyaretçilere açıldı Birçoğu ise eskiden olduğu gibi kıymetli muhafazaları içinde kamuoyundangizli kaldı mukaddes Emanetler ilk kez bir kitap ile günyüzüne çıkıyor TopkapıSarayı müdür yardımcılarından Hilmi Aydın tarafından yazılan ve Işık Yayınları’nca basılan “Hırka-i Saadet Dairesi ve mukaddes Emanetler” isimli kitap mukaddes Emanetler’i arkalarındaki Asr-ı Saadet’e kadar ulaşan hikayeleriyle birlikte anlatıyor Hazırlanışında araştırmacı Ahmet Doğru’nun da önemli katkısı olduğubelirtilen eserde emanetlerin birçoğunun ilk kez çekilmiş fotoğraları da yer alıyor ![]() Birinci Dünya Savaşı’nda Medine’nin teslimi söz konusu olunca şanlı Medine Müdafii Fahreddin Paşa, Mescid-i Nebevi’de bulunan bir kısım emanetler ile, yüzyıllar boyunca hükümdarlar tarafından buraya vakfedilen ve Resûlullah’ın (sas) komşuluğunu yapan kıymetli eşyaları zayi olmaması için trene yükledi ve İstanbul’a gönderdi İhtiyat mülazımlarından İdris Sabih Bey’in Medine Müdafaasısırasında Hazreti Peygamberimiz’e (sas) hitaben yazıp, Fahreddin Paşa’ya ithaf ettiği şiir, o günlerde yaşanan duygular kadar Emanât-ı Mübâreke’yi muhafaza edenlerin gönül dünyasını yansıtması bakımından da kayda değer özellikler taşımaktadır: Dünya ve âhiret EFENDİMİZ’sin Bir ulü’l emr idin emrine girdik; Ezelden bey’atli hakanımızsın Az idik, sâyende murada erdik, Dünya ve âhiret sultanımızsın ![]() Unuttuk İlhan’ı, Kara Oğuz’u; İşledik seni gözbebeğimize, Bağışla ey şefî’ kusurumuzu Bin küsûr senelik emeğimize ![]() Suçumuz çoksa da sun’umuz yoktur, Şımardık müjde-i sahabetinle Gönlümüz ganîdir, gözümüz toktur, Doyarız bir lokma şefaatinle ![]() Nedense kimseler dinlemez, eyvâh! O kadar sâf olan dileğimizi Bir ümmî isen de Yâ Resûlallah, Ancak sen okursun yüreğimizi ![]() Suları tükendi gülâbdanların, Dinmedi gözümüz yaşı, merhamet Külleri soğudu buhurdanların, Aşkınla bağrını yakmada millet ![]() Gelmemiş Türkçe’de Lebid, Hassân’ın, Yok bizde ne Bürde, ne Muallaka Yolunda baş veren Âl-i Osman’ın, Lâl ile yazdığı tarihten başka ![]() Ne kanlar akıttık hep senin için, O ulu Kitâb’ın hakkıçün aziz ![]() ![]() Gücümüz erişsin ve erişmesin, Uğrunda her zaman döğüşeceğiz ![]() Yapamaz Ertuğrul evlâdı sensiz, Can verir, cânânı veremez Türkler Ebedi hadim’ül haremeyniniz, Ölsek de Ravza’nı rûhumuz bekler HIRKA-İ SAADET DAİRESİ Hırka-i Saadet ![]() ![]() 124 cm boyunda, siyah yünlü kumaştan hırkanın içi daha kaba şekilde dokunmuş krem renk yünlü kumaşla kaplanmıştır Yer yer yıpranmış durumdadır Resulullah(sas) tarafından Züheyr oğlu Ka’b’a verilen hırkadır ![]() Hırka-i Saadet Dairesi, adını Peygamber Efendimiz’in (sas) şair Ka’b bin Züheyr’e huzur-ı saadetlerinde Müslüman olduğunda hediye ettiği hırkadan alıyor Araplarınmeşhur şairlerinden olan Ka’b, İslamiyet aleyhindeki şiirlerinden ve sözlerinden dolayı Peygaberimiz’in (sas) nerede görülürse öldürülmesi emrine muhatap oldu ![]() Daha önce Müslüman olan kardeşinin ikazı üzerine, hakkındaki ölüm emrine aldırmadan Medine’ye geldi, Mescid-i Nebevi’ye girdi Peygamber Efendimiz’e Müslüman olanbir kimsenin geçmiş hatalarının bağışlanıp bağışlanmayacağını sordu Müspetcevap alınca “Bu, Ka’b olsa da mı?” diye ilave etti Allah Resûlü bu soruyada olumlu cevap verdi Ka’b (ra) kimliğini açıklayıp Kaside-i Bürde ismiyletarihe geçen eserini okumaya başladı “Muhammed Aleyhisselâm kınından çıkmışbir kılıçtır / Cihan onun nurundan feyz alır” mısraına gelince Efendimiz (sas) sırtındaki hırkasını çıkardı, şairin sırtına bıraktı Ka’b, Hazreti Peygamber’in(sas) gül kokusunu taşıyan bu hırkayı ömrü boyunca muhafaza etti, çok yüksek fiyat teklif edilmesine rağmen bir ipliğini feda etmedi Muaviye tarafındanvarislerinden alınıp halifelere geçen hırka, Yavuz’la birlikte İstanbul’a geldi Hırka-i Saadet sırma işlemeli yeşil atlastan bohçalara sarılıp altın bir çekmeceye konulur Bu çekmece de aynı şekilde bohçalara sarılıp büyük altın bir sandığayerleştirilir Sancak-ı Şerif ![]() Peygamber Efendimiz’in (sas) zamanında yapılan harplerde ashaptan her birlik ayrı bir sancak taşırdı Bizzat Peygamber Efendimiz’e (a s) mahsus olan Sancak-ıŞerif ise Ukab ismini taşır Hazreti Aişe’ye ait siyah yünlü bir kumaştan yapılmıştır![]() Sancak-ı Şerif, Cenab-ı Peygamber’in (sas) âlem-i cemâli teşriflerinden sonra sıra ile dört halifenin emanetinde olarak harplerde ordunun önünde taşındı ![]() Daha sonra da Emevi ve Abbasi halifelerine intikal etti Bağdat’ın Moğollartarafından işgali üzerine Mısır’a kaçan Abbasi halifesi, Sancak-ı Şerif’i de diğer emanetler ile birlikte Mısır’a götürdü Mısır’ın Yavuz Sultan Selim HanCennetmekân tarafından alınması üzerine Osmanlılara geçti Ukab, zamanla yıpranıpadeta toz haline geldiği için Osmanlılar yeşil atlastan yenisini diktirip üzerine aslından parçalar eklediler Harpler sırasında Sancak-ı Şerif, Sancak Alayıdenilen bir törenle saraydan çıkarılır, orduyla birlikte sefere giderdi Busırada seyyidlerden oluşan bir cemaat tarafından yanı başında gece gündüz Fetih Sûresi okunurdu Mühr-i Saadet ![]() Hz Muhammed (sas) yabancı devlet reislerine İslam’a davet mektupları yazdırırkentaşı akikten, halkası gümüşten yüzük şeklinde bir mühür yaptırmıştı Bu mühürsıra ile Hz Ebubekir’e, Hz Ömer’e ve Hz Osman’a geçmiş, ancak Hz Osman tarafındanEris isimli kuyuya düşürülmüş ve günlerce aranmasına rağmen bulunamamıştır ![]() Tarihçiler bu mührün kaybolmasından sonra Müslümanlar arasındaki birliğin bozulduğuna, devam edip gelen fitnelerin o zaman ortaya çıktığına dikkat çekerler Hz Osmanbunun üzerine aynı yazıyı taşıyan başka bir mühür yaptırarak kullanmıştır mukaddesEmânetler arasında bulunan ve Bağdat’ta ele geçirilerek İstanbul’a getirilen mührün bu mühür olduğu tahmin edilmektedir 1 cm uzunluğunda olup, kırmızıakik taşından yapılmıştır Üzerinde kûfî hatla “Muhammed Resulullah” yazan bumühür hakkedilmiştir |
|
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
| Görünüm Modları | |
|
|