Bir Çay İçimi

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Çay İçimi







Yıllar sonra davetimi kırmamış, bir "çay içimi" vaktini bana söz vermişti


Bir çay içimlik!


Yıllar önce bir nefeslik bile görsem yeter dediğim o adam, şimdi bir içimlik bana gelecekti


O Gece uyudum desem yalan olur! gece boyunca sözlerimden gözlerimden dökülecek her şeyi hesaba çektim


Yıllar önce yaptıklarını yapmasınlar diye, saatlerce dilime elime, kendimce sözler, şekiller ezberlettim


Gözlerimin ele verdiği sözlerimin dile düştüğü günleri hatırlatıp, yüreğime, defalarca küfrettim


Hepsi hepsi bir çay içimi, gel gör ki "bardağına karıştırırsam acı vurur diline" diye, ne kadar çikolata varsa yedim


Tatlı konuşmalıydım, tatlı tatlı gülümsemeliydim bakışlarım geçmişi hatırlatmamalıydı


Sadece öylesine tatlı bir sohbet


Özlemimi nasıl gizlemeliydim, elim eline değince, nasıl almalıydım avuçlarından, ya kendime hâkim olamazda hırsla çekersem ellerimi ?" ben hala bıraktığı o günde kaldım ya, yıllarca ona, öfke duydu yaşamım


Ne giymeliydim, hangi yanımı güzelleştirmeli,20 yıllık çizgilerimi nasıl gizlemeliydim


Gece uyumadım, tüm giysiler tek tek geçti üzerimden, hatta boyalarla renkten renge soktum yüzümü, dudaklarıma hangi rengi sürsem, bir türlü tutturamadım gençlikteki yanaklarımın pembe tonunu


Neydi istediğim sanki! Yıllar önce beğendiği beni, şimdi beğendiremeyecek miydim ki?


Saçlarım daha bir sarı, belkide bu yüzden aklarımı fark etmeyecek diye gönlüm rahat


Hatta yıllar öncesine göre daha da havalı


Sabaha yakın uyumuşum, hatta rüyamda gördüm, o bir içimlik çayı


Gece boyunca ne giyinmişsem, sabah hepsi fazla yaşlıca geldi bana, bense 20 yıla meydan okurcasına en genç takıldım ,"düşük bel kot, boyalı penye, sıra dışı makyaj, sıra dışı saçlar "hazırdım ona


Geceden dersimi iyi ezberlemiştim Bir eski dost havasında, biraz da kibirli, hatta umursamaz, çayı bile tam içmeyecektim kalacaktı bardağımda


Ezilmeden ezecektim


"Bak dimdik ayaktayım" dercesine geldim çay bahçesine, tamda randevu saatinde


O beni yürürken görmeli, iç çekmeli diyordu kadınca hislerim bana, "bunca hazırlık boşuna mıydı"?


Bahçeye bakındım, gezindim, masalarda, hala gelmemişti, her zamanki gibi ,20 sene evvelde "hala gelmemiş" olan hep o olurdu ya…


Bahçenin en güzel masasına oturdum, çantam, ayakkabılarım, saçlarım, moda dergisinden çıkmış gibiydim… Görmeli, ne zengin, ne rahat olduğumu bilmeliydi


Bahçe kapısını görmek için sandalyemi çevirdim, bir sağa bir sola,olmadı: bu sefer de masanın bacağına takıldı Düzeltmek için uğraşırken sinirlendim "gelişini göremeyecektim" öylece, yamuk yumuk oturdum


Garson da tepemde "ne içersiniz?"


Ben karıştım dolaştım, heyecan mı, özlem mi, geçmişe öfkemi? Ne diyecektim nasıl davranacaktım?


Ya o, nasıl gelecekti, ne giyecek, hangi kokusunu teninden bana gönderecekti


Hava sıcak olmasına rağmen "siyah deri ceketini giyse" diye, anlamsızca bir düşünce geçti kalbimden


Öyle ya, 20 yıl aklımda, tek kayıt resmi o…


Üzerinde pino'nun klasik kokusu, avuçlarımda pino…


Vedanın imzalandığı o gün ve imzanın altında ki tek resim bu


Nasıl gitmişti…


"ne güzel bir genç adam" derdi gören, yakışan, yakıştıran


Saatlerce beklediğim, kahve köşeleri geldi aklıma, sabırla aşkla


Sonra hava kararır yine üzgün, yine kızgın eve giderdim


"Bir çay içimlik kadar bile olsa gel" derdim, gelmezdi gelemezdi, sebepleri, yetişmesi gereken işleri vardı, kendince


(o işleri, yıllar sonra bile hala "haklımı haksız mı diye" tartışılmakta!,ama)


Bir gün iki gün üç gün, böyle böyle ,aylarca bekledim Yeter diyebilme cesaretim olmadı, olamadı da, veda yine ondan geldi


"Bu kadar" dedi, benden bu kadar Bekleme der gibiydi halleri Ben döndüm, o gitti


O gün çay bahçesinde yine o günlerdeki gibi bekledim, 20 yıldır bekler gibi geldi bana bu bekleyişim


Yine geç kalmıştı, kızmalıydı yüreğim, kesin bağırmalıydım ne kaybedecektim ki sanki bu sefer, haykıracaktım yüzüne, "neydi bu sevdaya vebalim"


Kapıdaki adam, "O"


Nasıl değişmişti, nasılda kaybetmişti o dağ, o zirve halini


Baston elinde, boynunda asılı çantası, sanki erimiş küçülmüş bedeni


Dillerim unuttu ezberlediklerimi, gözlerime "sakla sakın belli etme" demiştim ya, heyhat kim dinler beni


"Kalkıp yardım etsem" istedi yüreğim, ama kalkamadım, isyan ettim haline "benim yiğidim yürümeli, kendi gittiği gibi, geri gelmeli ellerime"


Yıkıldım, 20 yıldır hayallerim de öfkeyle kovaladığım o adam, yürüyemiyordu bana


Kalkmadım kalkamadım, şimdide başladı kadere isyanım


Bir çay dedi sadece bir çay, "oturamam, İlaçlarım için tekrar hastaneye dönmeliyim"


Tedirgin etrafına ,sonrada bana dikkatlice baktı,"ne bu " dedi, "yakışmadı sana bu halin"


Hep düşünürüm, kendine mi yakıştıramamıştı beni, yoksa Odamı saklamak için gözlerini, benim gibi saçmaladı, susturamadı belki de dillerini


O üzgün ben üzgün, yine ayrılıkdık


Kendime baktım; Bir çay için 20 yıl beklemiş, 20 yıldır bekletilmiş biri gibimi gözüküyordum


Onamı üzülmeliydim? Yoksa kendime mi?


Son gördüğümden bu yana, artık resmi bile değişti rüyalarımda


"bastonu ile yürümeye çalışıyordu"…


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.