Yalnızlığımız Olgunlaşırken |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yalnızlığımız OlgunlaşırkenHayatımız boyunca ne kadar çok insana rastlarız, ne kadar çok insanla konuşuruz ve onlara dokunuruz, ama onlardan sadece bazılarını arzularız ve sadece birkaçına ya da birine aşık olabiliriz Aşk seçicidir çünkü Bazen hoşlandıklarımızla ve arzuladıklarımızla bir daha karşılaşma şansımız olmaz Bazen onlarla tekrar karşılaşırız belki ama, çok küçük ayrıntılarda belirebilen aşk vaatlerini göremeyiz Gerçekliğin, aslında hayal gücünden ne kadar daha zengin olduğunu kestiremeyiz, bir anıya bile dönüşemeden bir bir çekip gider ihtimaller ve aşksız ayrıntılar Yalnızlığımız, biz farkına varmadan, usul usul olgunlaşmaya başlar böylece Düzeltme imkanı bulamayacağımız hatalarımızdan ne kadar korksak da, cesaret göstermekten de o kadar korkarız bazen Yıllar geçtikçe hepimizin hayatında yarım kalmış,yaşansaydı ne olurdu bilinmez yakınlıklar birikir durur bu yüzden Kaçırdığımız 'an'lar, sahip olamadığımız gizemli anıları çoğaltırken, biz ertelemeye devam ederiz Karşısına çıkan bir aşk ihtimaline, kendisini hiç esirgemeden sunan kaç kişi vardır? "Hiçbir sakınma duymadan sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür" der Pavese Bu pek sık rastlanır bir şey değildir aslında Sakınmadan sevenlerin hikayeleri bu yüzden edebiyatın ve sanatın vazgeçilmez temaları arasındadır Böyle hikayeler kuşaklardan kuşaklara anlatılarak, hiç değilse duygusu yaşatılmaya çalışılır Bir bakıma "aşk"ın varlığını kanıtlamaya çalışan kederli hikayelerdir onlar Ama bir çoğu gerçektir, tıpkı Brahms'ın hayatı gibi Brahms, hiçbir sakınma duymadan, karşılıksız ve delicesine sevmişti Clara Schumann'ı Brahms, büyük bir hayranlık ve saygı duyduğu besteci Robert Schumann'ın karısı Clara'ya aşık olduğu zaman henüz yirmi yaşındaydı Schumann'ın, yeni Alman ekolüne karşı çıkarak Brahms'ın eserlerinden övgüyle söz etmesi ve hakkında olumlu makaleler yazması, müzik dünyasında genç bestecinin adının çabucak duyulmasını sağlamıştı Brahms, Robert Schumann'a tapıyordu Bu yüzden Clara'ya olan aşkını kalbine gömdü, onun için besteler yaptı, intermezzolar yazdı ve başka hiçbir kadına ilgi duymayarak ve evlenmeyerek ölünceye kadar ona sadık kaldı Robert Schumann'ın ölümünden sonra her zaman Clara'nın yanındaydı ama ona olan aşkını hep tek başına yaşamak zorunda kaldı Brahms, Clara'ya aşık olmayı seviyordu Aşık olduğu kadın ondan 14 yaş daha büyüktü Clara Schumann 75 yaşında öldüğü zaman Brahms öylesine üzülmüştü ki, onun cenazesine giderken yanlış trene bindi Frankfurt'a ulaşabilmek için iki gününü tren değiştirmekle geçiren besteci geldiğinde, cenaze töreni çoktan bitmişti Brahms, ancak mezarlığa yetişebildi ve sevdiği kadının tabutu üzerine bir avuç toprak atabildi Trenlerde geçirdiği kırk saat boyunca, son bestesinin "Ah Dünya Senden Ayrılmak Zorundayım" adlı koral prelüdünü yazan Brahms, Clara'nın ölümünden sonra ancak bir yıl yaşayabildi Clara, Brahms'ın karşısına çıkan ilk aşk ihtimaliydi Brahms, bu ihtimali aşka çevirdi ve kendini hiç sakınmadan sevdi Pavese, "Hiçbir sakınma duymadan sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür" der Brahms da ödemişti Ama o, ödemelerini; senfonilere, konçertolara, sonatlara, prelüdlere ve şarkılara çevirmişti Hiçbir sakınma duymadan sevmek, (Pavese'nin yaşadığı) modern zamanlarda bile karşılığı durmadan ödenen bir lüks ise şayet, post modern zamanların sonunda, ne anlam ifade edebilir ki? Hiç Şimdiki zamanlarda, sakınmadan sevebilmek özel bir kabiliyet işidir çünkü Böyle bir kabiliyet sahibi bulunsa bile, karşılığı durmadan ödenecek olan duygusal birikimler lüksü, kimde mevcut ki zamanımızda? Bu düzende aşk işleri de sisteme uygun, kırık dökük yürüyor işte CAN DÜNDAR |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|