Gebelik Ve Emzirme |
06-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gebelik Ve EmzirmeGebelik Ve Emzirme gebelikte emzirme - emzirme dönemi - hamilelik ve emzirme eğitimi Göğüslerinizi yakından tanıyın Meme dokusu yeni doğmuş bir bebeğin ihtiyacı olan anne sütünün üretilmesi ve salgılanması görevlerini mükemmel olarak yerine getirecek bir yapıya sahiptir Meme dokusu gebelik döneminde artan hormonların etkisiyle daha ilk haftalardan itibaren önemli değişikliklere uğrar ve 20 haftadan itibaren kolostrum adı verilen ilk süt, meme kanallarından salgılanmaya hazır hale gelir Bazı anne adaylarında gebelik döneminde belirgin şekilde kolostrum salgısı olabilir Doğanın inanılmaz gücü süt yapımında da kendini gösterir: preterm (zamanından önce doğmuş) bebeklerin ihtiyaç duyduğu maddelerle term (zamanında doğan) bebeklerin ihtiyaçları birbirinden farklıdır ve buna uygun olarak gebelik haftasına göre kolostrumun bileşimi önemli değişiklikler gösterir Böylece preterm doğan bebeğin annesinden emdiği süt, erken doğmuş olmanın getirdiği ihtiyaçlara daha iyi cevap verir Göğüslerin ve meme dokusunun anatomisi Göğüsler kadında ergenlik döneminde ortaya çıkan değişikliklerle birlikte gelişim gösterirler Göğüslerin son aldığı büyüklük genetik faktörlerle yakından ilgili olmakla beraber vücudun yağ oranı da büyüklüğü etkileyen önemli bir faktördür Bunun dışında göğüslerin büyüklüğü vücuttaki hormonal değişikliklere de cevap verir ve özellikle adet öncesi dönemde kadınlar göğüslerinde dolgunluk ve bazen hafif ağrı hissederler Bu dolgunluk ve hassasiyet adet görmekle beraber hızla kaybolur Gebelik döneminde de yine değişen hormonal ortam göğüslerin büyümesine ve bazen hassaslaşmasına neden olur Sağlı sollu yeralan göğüslerin her birinde ortada memeucu (areola) adı verilen koyu renkli yuvarlak bir yapı vardır Bu yapının ortasında da memebaşı adı verilen silindir şeklinde sütün esas boşaldığı yapı yeralır Memeucunda yeralan Montgomery salgı bezleri kaygan bir sıvı salgılayarak memebaşlarının esnek kalmalarını ve enfeksiyonlardan korunmalarını sağlar gebelikorg Yandaki resimde göğüsün iç yapısı önden, ikinci resimde ise yandan yapılan bir kesitte görülmektedir Her göğüs, lob adı verilen 15-20 adet bağımsız süt üreten birimden oluşur Her lob kendi içinde lobül adı verilen 20-40 adet daha ufak altbirime ayrılır Her lobül de yine kendi içinde içinde alveol adı verilen ve esas süt üreten hücrelerin toplandığı çok sayıda bölüme ayrılır Meme dokusu içinde üretilen sütü dışarıya taşımak için çok sayıda süt iletim kanal ve kanalcıkları bulunur Böylece üretilen süt alveollerden duktül adı verilen kanalcıklara, oradan da duktus adı verilen büyük kanallara geçer Buradan da hemen memeucunun altında yeralan süt sinüslerine geçer ve nihayetinde memebaşının üzerinde yeralan çok sayıda minik deliklerden dışarı çıkar Bebek emme esnasında dişetleri ve dudaklarıyla süt sinüslerine dışarıdan baskı uygulayarak ve masaj yaparak sütün sinüslerden memebaşına geçerek dışarı akmasını sağlar Süt üretimi Gebelik döneminde artan östrojen hormonu memelerin içindeki kanalları geliştirip bebeğin ihtiyacı olan sütün akışını kolaylaştırma yönünde etki yapar Yine gebelikte salgısı belirgin olarak artan progesteron, süt salgısını yapacak olan süt üretici birimlerin (lobların) büyümesini ve gelişmesini sağlar Bu değişikliklerde gerekli olan enerji ve besin maddelerini sağlamak için meme dokusuna giden kan akımı da önemli derecede artar ve bu nedenle göğüslerin üzerinde yeralan yüzeye yakın toplardamarlar belirginleşerek daha genişlemiş olarak görülürler Prolaktin ve oksitosin adı verilen iki hormon süt üretiminde ve üretilen sütün süt kanallarında ilerlemesinde önemli görevler üstlenir Bebek memeucunu emdikçe annenin beyninin altkısımlarında bulunan hipofiz bezinin ön parçasından prolaktin salgısını uyarır Kana geçen prolaktin buradan alveollere giderek buradaki süt yapıcı hücrelerin süt yapımını başlatmasını sağlar Bebeğin emmesi prolaktin salgısını artırması yanında hipofiz bezinin arka parçasından kana oksitosin salgılanmasını da artırır (Bebeğin hayal edilmesi veya ağladığının duyulması da aynı etkiyi yaratabilir) Oksitosin süt üreten hücrelerin etrafında bulunan kas dokusunu harekete geçirerek bunların kasılmasını ve bu kasılmayla da sütün kanallarda ilerlemesini sağlar Ayrıca oksitosinin kanalları genişletici etkisi sütün kanallarda ilerlemesini daha da kolaylaştırır Oksitosinin yüksek dozlarda uterusu kasıcı etkileri de vardır ve bu nedenle bu hormon doğum eylemi fizyolojisinde ve doğum sonrası uterusun "toparlanmasında" önemli görevler üstlenir Bu nedenle emziren annelerde, emzirmeyenlere göre uterus daha kolay "toparlanır Oksitosinin uterusu kasıcı bu etkilerinden "suni sancı" oluşturulmasında ve doğum sonrası kanamaları durdurmada da faydalanılır ve bu amaçla oksitosinin ilaç haline getirilmiş şekli serum içinde dışarıdan verilir Süt üretimi arz ve talep kanunlarına göre işler Bebek ne kadar emerse o kadar çok hormon salgılanır ve o kadar çok süt üretilir Bebeğe ek besin, su, biberon verildiği andan itibaren süt salgısı azalmaya başlar Aksine bebeğinizin açlık belirtileri ortaya çıktıkça emzirdiğinizde ve her memede en az 10-20 dakika emmesine izin verdiğinizde süt üretimi bebeğe yetecek en ideal seviyeye ulaşır Emzirmiş, ya da emzirmekte olan bir anneyseniz bilirsiniz, henüz emzirmemişseniz bunu ileride yaşayacaksınız: Emzirme eylemi esnasında anne sütü kanallarda ilerlediğinde oluşan "hareketlenme" anne tarafından hissedilebilir Bunu anneler emzirme esnadında göğüslerde "karıncalanma", "yanma", "uyuşma", "kaşıntı", "ürperme" ya da daha farklı şekillerde, ancak genellikle tuhaf ancak rahatsızlık vermeyen birşey olarak hissederler Bazı anneler ise süt kanallarda ilerlediğinde hiçbirşey hissetmezler Bu hissi bir emzirme esnasında birden fazla kereler yaşayan anneler de vardır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|