|
|
Konu Araçları |
hakkında, istanbulun, kıyafetleri, nasıldır or, yöresel |
İstanbul'un yöresel kıyafetleri nasıldır?/ İstanbul'un yöresel kıyafetleri hakkında |
06-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul'un yöresel kıyafetleri nasıldır?/ İstanbul'un yöresel kıyafetleri hakkındaEski Kadın Kıyafetleri O zamanın kadın kıyafetleri de, Kalübela’dan beri devam edegeldiği gibi, yaşlılarda başka, tazelerde başka, çocuklarda yine başka Yaşlılar ve orta yaşlılar, aşağı yukarı aynı kıyafetteydi Ev halleri ile sokak halleri ayrıydı Ev içinde: başta oyalı yemeni veya beyaz tülbentten üstüne, dokuma bezden, hilali gömlek; üzerine parmak dikişli, kolsuz pamuklu; daha üzerine, yaz ise basmadan, kış ise, pazen veya Rus fanilasından, tek cepli entari Belde, kukadan örme, üç parmak eninde, başı püsküllü kuşak Kışın, en üste, yine parmak dikişli, hayderi yakalı hırka Sokağa çıkıldığı vakit: Yaşmak devrinde kaşmer veya Engürü (Ankara) sofundan, uzun yakalı, dört peşli babayani renkte ferace giyilir, başa, hotoz üstüne, altlı üstlü, yanları yelkenli ve kokorozsuz (süssüz, göşterişsiz), bir çift kalın yaşmak sarılırdı Çarşaflar, Şam ve Halep işi, düz siyah ipekli, Avrupakari olursa, koyurenk satendöliyondan, beli büzmeli, peçeye gelince siyah ve kalındı Ayakta, bir parmak topuklu, rugan, lastrin veya karamandolu çekme terlik, gözde gözlük, bir elde şemşiye, öbür elde ufak bir çanta veya torba bulunurdu Tazelerde: En içte, yazsa pamuktan, kışsa yünden, göğsü memelikli, yarım kollu fanila, üstünde, yakası pamukaki ile sarma işlemeli, yerden bir karış kalkık, patiskadan dekolte gömlek Bunun üzerine, yünden örme veya kalınca yünlü kumaştan mamul, belden büzmeli iç etekliği Daha üzerine, gene mevsime göre patiskadan veya faniladan, göğsü sıkı tutmaya ve kaldırmaya yarayan önü sık düğmeli yelek Kaşmerdikozdan kimisi kloş, kimisi yarım kloş, kimisi yanları pastalı eteklik Etekliğin üstüne bluz Bluzdan sonra da, itiyada (alışkanlığa) göre, kısa kürk, astragan veya karakülden bolero, kolları ve yakası şal taklidi, kadife hırka Başlara çok dikkat edilirdi ve zamanla çok çeşitleri yapıldı Mesela, alında kahkül, yanlarda favori, tepede topuz Alın kabarık, altında tel ponpon, üstünde topuz Saçlar toplu, ortadan ikiye ayrık ve maşa ile kabartılmış, ensede topuz Yüzde, allık, pudra, gözde sürme, kaşta kozmetik Fazla tuvalete düşkün olanlar, pembe veya beyaz mayi üzerine pudra geçirirler, aşağı takım ise yağlı düzgün sürerler, rastık çekerler, püskürme ben kondururlardı Düğünlerde, bayramlarda, teklifli ziyaretlerde giyilen giysiler ağırdı Ekseriyetle, dallı ve kabuk gibi nakışlı, zemini parlak satenlüksten, açık renk ipekliler giyilirdi Bunlar, enli ipek dantelalarla müzeyyen (süslü), yakanın dekolte kısmı, zayıflarda gene tülgrekle bileğe kadar örtülü, etlilerde çıplaktı Podösüet (süet) veya güderiden uzun elbise kullanılır, görmemişler arasında, üstüne müteaddit (çok sayıda) yüzük takanlar da olurdu Zayıflar, göğsü kabarık göstermek için hazır satılan göğüslükler koydukları gibi bir zamanlar, belden aşağı, arkaya turnür bağlamak modası da takip edilmişti Böyle pür tuvalet tazelerin çorapları bagetli ve beyaz ipek, iskarpinleri ponponlu ve atlas, ökçeleri ortaydı Şimdiki uzun ökçeler daha meydanda yoktu Bu mutavassıt (orta) ökçeler de bile rahatsız olunduğu, doğru dürüst yürünemediği söylenirdi Tazelerin hariç kıyafetleri, önceleri ferace, sonra çarşaf, sayfiyelerde ise maşlah, yeldirme, kaşpuşiyerdi Ferace, düz renk ipekliden yapılır, yaka içine, renge uygun sura astar konur, yaka ve kol kenarlarına ağır motifler, boncuklu ve saçaklı harçlar dikilirdi Bunların en son moda ve alasını, Çarşıiçi’ndeki terzi Anastas yapardı Bir feraceye, altın para, yirmi, yirmi beş lira sarfedildiği vaki idi Evvelleri, peçeler kalın, çarşaflar, dallı ve yollu ipeklerden, uzun ve kloş pelerinli, yerlere kadar etekli, etrafı fırça şeritli iken, gitgide, peçeler inceldi; çarşaf kumaşları hafiflendi ve pelerinler dirseğe kadar kısaldı Başlar, topuz altından kurdela ile bağlanıp, iğnelerle türlü şekle sokuldu Maşlahların en ağırı, Halep, Şam ve Bağdat’ın sırmalı maşlahlarıydı Bunların yolluları vardı ki ense kısmındaki som sırma mihrapları, pırıl pırıl, altın gibi parlardı İpekli ve yünlü kumaşlardan da evden maşlah dikildiği, üstlerinin ipekle sırma işlendiği de çoktu Baş örtülerin, Bursa mamulatı veya ayrıca bilhassa işlenmiş olanları mevcut olduğu gibi şifon, gaz, krepdamurdan türlü renkte bulunanları da vardı Topuzlar ve saçlar, kuşlu firketeler, taşlı taraklar, menekşe ve divanhane çivisi denilen elmas iğnelerle süslenirdi Yeldirmeler şimdiki pardesüleri andırır şekillerde, terzilere diktirilir, kaşpuşiyerler Mayer’den, Tirink’ten, Karlman’dan hazır alınırdı Bunlar, üzerleri harmaniyeli şekilde ekseriya, haneli ve yollu, gümüş ve bej rengiydi Kız çocuklarının ev elbiseleri, robalı, uzun ve bebe biçiminde, sokaklıkları, hemen daima, lacivert ve beyazla karışık marnel yakalı, dar belli, diz kapaktan dört parmak aşağıda etekliydi Bayramlık ve düğünlükler pembe, mavi, eflatun gibi açık renk ve ipektendi Özellikleri Osmanlı sultanları giyime oldukça önem veriyordu Sarayda oluşmuş; ölen sultanların kıyafetlerini bohçalama geleneği, bugün dönemlerin sosyal tarihini ortaya koyuyor Kaliteli giyinmeyi seven sultanlar saray bünyesinde dokuma atölyeleri kurdurmuşlardı Hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenler bu atölyelerde özenle dokunurdu Saray atölyeleri yetersiz kaldığında İstanbul ve Bursa’daki atölyeler devreye girerdi Özellikle Bursa bu konuda önemli bir merkezdi; İran’dan ithal edilen ham ipek burada dokunurdu 15 yüzyılda Osmanlı sarayı, başkent İstanbul’un giyim kuşamını yönlendiren bir merkez konumundaydı İstanbullular gösterişli, pahalı kıyafetler giyerken, Anadolu ve Rumeli’nin köylerinde, kasabalarında halk sade kumaşlar ve süsten uzak kıyafetlere yöneliyordu Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari; erkekler şalvar ve çarık giyerlerdi Her meslek grubunun kendine ait bir kıyafeti bulunuyordu İmparatorluk her türlü sanat ve zanaatte olduğu gibi giyim kuşamda da 16 yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmıştı 17 yüzyılda imparatorluğun ekonomik durumuna paralel olarak dokumaların kalitesi düşmeye başladı Aynı dönemde kıymetli madenlerin kullanımı yasaklandı… |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|