Ozanlarımız (A)

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ozanlarımız (A)




Ali Kızıltuğ
Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü
Bülbül Gitmiş Baykuş Konmuş Gelele
Ben Ağayım Ben Paşayım Diyenler
Kapıları Kitlemişler Gel Hele


Saz Elimde Şu Elleri Gezerdim
Dertli İdim Bazı Destan Yazardım
Sen Ali'ysen Niye Saçın Ağarttın
Kızıltuğ'a Benzemiyor Gel Hele


1944 yılında Sivas ili Divriği ilçesi Mursal köyünde dünyaya geldi 1958 yılında bağlama çalmaya başladı Bağlamaya ilişkin temel bilgileri köyünde bulunan Abbas ustadan öğrendi İlk yıllarda başka aşıkların eserlerini ve yöresel türküleri seslendirdi

1969 yılında ilk plağı olan "Asrı gurbet harab etmiş köyümü" çıktı Bugüne kadar 103 plak ve 87 kaseti yayınlandı 2160 eseri bulunmakta ve bunların 550 tanesi başka sanatçılar tarafından seslendirildi

1969 dan bu yana sadece kendi eserlerini seslendiriyor Eserlerini hazırlarken genellikle
önce şiir olarak yazıp sonra onları besteliyor Ancak doğaçlamada çalıp söylüyor, 1971 yılında İstanbul Tepebaşında yapılan ve tüm ozanların katıldığı bir atışma yarışmasında birinci seçildi

Geçim sıkıntısı nedeniyle göç etmek zorunda kalır ve 1973 de Ankaraya yerleşti

Aşık Veysel ve Aşık Mahzuni onu en çok etkileyen aşıklardır

Uzun sap bağlama çalıyor ve bağlamasını hüseyni düzenine akort ediyor

"Baykuşlara kalan köy" ve "Sorma efendim" adında iki kitabı yayımlandı ve diğer eserlerini de 10 cilt kitap halinde yayınlamayı düşünmektedir

Memur emeklisi ve 4 çocuk babası olan Ali Kızıltuğ halen Ankara'da ikamet etmekte ve kendisini şöyle özetliyor: "Ne yarimden vazgeçtim, ne sazımdan vazgeçtim, ne de vatanımdan vazgeçtim Nasıl Mursal'dan geldiysem, o nazlım, sefil, tertemiz bir köylü çocuğu isem şimdide aynıyım"




Eserlerinden bazıları:
Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü

Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü
Bülbül Gitmiş Baykuş Konmuş Gelele
Ben Ağayım Ben Paşayım Diyenler
Kapıları Kitlemişler Gel Hele

Bir Ev Burda Bir Ev Karşıda Kalmış
Sorun Hele Bizim Komşular N'olmuş
Kırk Senelik Ağaç Kurumuş Kalmış
Bizim Köye Benzemiyor Gel Hele

Saz Elimde Şu Elleri Gezerdim
Dertli İdim Bazı Destan Yazardım
Sen Ali'ysen Niye Saçın Ağarttın
Kızıltuğ'a Benzemiyor Gel Hele


Hangi Dağın Ardındasın Sevdiğim

Hangi Dağın Ardındasın Sevdiğim
Oyannıya Dönem Dönem Ağlıyam
Bir Mektup Yolla Ki Gurban Olduğum
Yüzlerime Sürem Sürem Ağlıyam

Ya Bir Komşularda Ya Bir Dosttaysan
Bir Şeye Üzüldün Kara Yastaysan
Yataklara Düştün Ağır Hastaysan
Karaları Giyem Giyem Ağlıyam

Kızıltuğ'um Gurbet Elin Yolunda
Nazlı Yarinen Ayrı Düştük Sonunda
Sen Öldüysen Neyim Kaldı Sılada
Gurbet Elde Duram Duram Ağlıyam


Sen Gittin Gideli Deliye Döndüm

Sen Gittin Gideli Deliye Döndüm
Her Gün Gözyaşımı Dökerim Ali
Ana Bacı Gardaş Bilmez Diyorlar
Duydukça İçimi Çekerim Ali

Seni Sevenlerin Yaralı Dertli
Şu Elin Zalımı Bizden Kıymetli
Keramet Sahibiydin Güçlü Kuvvetli
Yoksa Bir Kul İdin Öldünmü Ali

Zalimin Zulumü Bizi Yakarsa
Ağladıp Karşıdan Bakarsa
Ahirette Elimiz Boşa Çıkarsa
Tutar Zülfikarı Kırarım Ali

Zalim Yazdı Katlimize Fermanı
Tütüyor Başımda Derdin Dumanı
Geleceksen Tez Gel Tam Da Zamanı
Yoksa İkrarımdan Dönerim Ali

Kızıltuğ'um Pire Gönül Bağladım
Yıllar Var Ki İçin İçin Ağladım
Can Boğaza Geldi Küstüm Söyledim
Yine Senden Özür Dilerim Ali


Değirmenim Terse Döndü Bu Sene

Değirmenim Terse Döndü Bu Sene
Bulgura Mı Yanam, Una Mı Yanam
Yar Orada Kanser Olmuş Ben Burada Verem
Ben Bana Mı Yanam Sana Mı Yanam

Öyle Güzel Bulamam Ki Kusursuz
Seven Neşeliymiş Kendisi Mutsuz
Kendi Muratsızsa Bende Huzursuz
Ben Bana Mı Yanam Sana Mı Yanam

Sadık Yarim Deyip Beni Aldattı
Gözlerimden Kanlı Yaşlar Çağlattı
Kendi Yattı Bana Tohum Arattı
Ben Bana Mı Yanam Sana Mı Yanam

Kızıltuğ'um Dert Bürüdü Sinemi
Sevenler Gülmezmiş Gürcüm Öyle Mi
Sen Aslıyı Geçtiysen Bende Keremi
Ben Bana Mı Yanam Sana Mı Yanam


Karşıki Tarlanın Ekini Seyrek (UH)

Kaynak: Ali Kızıltuğ

Karşıki Tarlanın Ekini Seyrek
Yorulmuş Nazlı Yar Yardıma Gidek
Dedimki Sevdiğim Benim Olursan
Dediki Sevdiğim Barabar Gidek

Başına Bağlamış Oyalı Yazma
Yazmanın Etrafı Gülünen Dizme
Mevlayı Seversen Elinen Gezme
Elinen Gezersen Ar Gelir Bana

Yüce Dağ Başında Bir Kuru Dikme
Dikmenin Dibine Karanfil Ekme
Mevlayı Seversen Hışmınan Bakma
Hışmınan Bakarsan Zor Gelir Bana

Mursal'dan Çıktım Hekme'ye Doğru (Barabar)

Mursal'dan Çıktım Hekme'ye Doğru
Bir Gelin Yavruma Çağrıyı Nenni Nenni Nenni
Dedim Bacım Nerelisin Dedi Mursal'lı
Yoldaş Olam Şu Yollarda Barabar

Barabar Barabar Barabar
Ölek Ölek Ölek Barabar
Gelin Dedi Bu Yoncalık Gayrı Çamırlık
Bir Ahd Eyledim Ki Gardaş Of Of O Da Ömürlük
Ali'mi Salmıyı Zalım Ayrılık
Mektup Yazak Şu Yollarda Barabar

Oğlan Dedi Tanımam Ki Yazayım
Goyver Bacım Şu Dağları Gezeyim
Evliyisen Sennen Nasıl Gideyim
Ben Ayrıldım Garşı Yoldan Barabar

Barabar Barabar Barabar
Ölek Ölek Ölek Barabar
Gelin Dedi Bu Yoncalık Gayrı Çamırlık
Bir Ahd Eyledim Ki Gardaş Of Of O Da Ömürlük
Ali'mi Salmıyı Zalım Ayrılık
Mektup Yazak Şu Yollarda Barabar

Gelin Dedi Şu Gediği Savuştur
Gorkiyim Allah Ali Nerdeyse Bana Kavuştur
Gardaş Oruyaca Beni Yolla Barabar

Barabar Barabar Barabar
Ölek Ölek Ölek Barabar
Gelin Dedi Bu Yoncalık Gayrı Çamırlık
Bir Ahd Eyledim Ki Gardaş Of Of O Da Ömürlük
Ali'mi Salmıyı Zalım Ayrılık
Mektup Yazak Şu Yollarda Barabar

Oğlan Dedi Ki Ben Ölem Bacım
Ekin Değmiş Keçeye Dönmüş Saçı
İşte Ben Ali'yim Canımın İçi
Yol Üstünde Ağladırlar Ki Barabar

Barabar Barabar Barabar
Ölek Ölek Ölek Barabar
Gelin Dedi Bu Yoncalık Gayrı Çamırlık
Bir Ahd Eyledim Ki Gardaş Of Of O Da Ömürlük
Ali'mi Salmıyı Zalım Ayrılık
Mektup Yazak Şu Yollarda Barabar


Dam Üstüne Çul Serer

Kaynak: Ali Kızıltuğ

Dam Üstüne Çul Serer Loyluda Yar,
Leylide Yar, Loy Loy Loy
Bilmem Bu Kimi Sever Halelim
Nennide Kınalım Nennide,
Belalım Nennide Nenni
Bunun Bir Sevdiği Var
Loyluda Yar, Leylide Yar, Loy Loy Loy
Günde On Çeşit Geyer Halelim
Nennide Kınalım Nennide,
Belalım Nennide Nenni

Onu Bana Verseler Loyluda Yar,
Leylide Yar, Loy Loy Loy
Cihana Bildirseler Halelim
Nennide Kınalım Nennide,
Belalım Nennide Nenni
Gitsem Yarin Yanına Loyluda Yar,
Leylide Yar, Loy Loy Loy
Sabahtan Öldürseler Halelim
Nennide Kınalım Nennide,
Belalım Nennide Nenni

Ağ Daşı Kaldırsalar Loyluda Yar,
Leylide Yar, Loy Loy Loy
Yılanı Öldürseler Halelim
Nennide Kınalım Nennide,
Belalım Nennide Nenni
Küçükten Yar Seveni Loyluda Yar,
Leylide Yar, Loy Loy Loy
Cennete Gönderseler Halelim
Nennide Kınalım Nennide,
Belalım Nennide Nenni



Alıntı Yaparak Cevapla

Ozanlarımız (A)

Eski 06-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ozanlarımız (A)




Ali Ertekin

Felek ile şu cihanı bölüştük
Saray aldı hanı bana bıraktı
Yer yüzünü adım adım dolaştık
Zevki aldı gamı bana bıraktı

Ertekin der felek sen de yanasın
Benim gibi aralarda kalasın
Şu dünyanın bütün zevk ü safasın
Kendi aldı derdi bana bıraktı

1929 yılında Başören köyünde doğmuştur Esef’le İslim Hanım’ın oğludur Ailesi, yüz yıl kadar önce dedesinin babası Malatya’nın Arapkir ilçesinin Eğinir köyünden gelip Çamoğa ve Gölören’e yerleşmiş, burada zenginlerin yanında çalışmış, dolayısıyla mal-mülk sahibi olamamıştır Daha sonra Başören’e yerleşmiştir Babası Esef, İstiklâl Savaşı gazisi olup, savaş sonrası üç çocuğuyla kimsesiz kalan ağabeyinin dul kalan karısı İslim’le evlenmiştir Esef’in bu evlilikten üç çocuğu olmuştur Ali, üçüncü çocuktur Elinden hemen her iş gelebilen Esef, geçinebilmek için bütün gayretiyle çalışmasına rağmen ailesini bir türlü refaha kavuşturamamıştır Kız çocukları evlenir, üvey ağabeyi gurbete gider, annesi vefat eder Babası mecburen dul bir kadınla evlenir

İçi okuma aşkıyla dolu olan Ali, köylerinde okul olmadığı için Şahin köyüne gidip ilkokulu orada okumuş ve birincilikle mezun olmuştur Ortaokulu okumak için Divriği’ye gitmiştir Ne var ki, bu sırada gözlerinden rahatsızlık başlamıştır 1946 yılında tedavi için Elazığ’a gitmişse de gözünün kapanmasına engel olamamıştır Daha sonra İstanbul Bakırköy’de ameliyat olmuş, diğer gözünü de burada kaybetmiştir Sonra babasını kaybetmiş; analığı da evi terk etmiştir Hayatta kendisine bakacak kimsesi kalmayan ve doğduğundan beri bir türlü yüzü gülmeyen Ali böylelikle konu-komşunun eline kalmıştır Otuz yaşlarındayken bu defa cüzzama yakalanınca da kendisini tam anlamıyla çileli bir hayatın içine bulmuştur Uzun süre İstanbul’da, yirmi sene kadar da Elazığ’da ruh ve sinir hastalıklarından dolayı tedavi görmüştür Halen yakınları ve yardımsever insanların desteğiyle çileli hayatına devam etmektedir

Şiire ve saza küçük yaşlarda başlamıştır İçinde bulunduğu acılı hayat, şiire yönelmesine sebep olmuştur Şiir tekniği oldukça iyidir ancak saz çalmamıştır Başta dert ve kader olmak üzere hemen her konuda şiiri vardır Hakkında kitaplar yazılmış olan Ali, şiirlerinde Ertekin mahlasını kullanmıştır
2004 yılı mart ayı sonunda vefat etmiştir


Eserlerinden bazıları:
KURTAR BENİ

Ey Allah’ım bin bir ismin hakkı için
Kurtar beni On ik’İmam aşkına
Ben bir kulum çoktur günahım suçum
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

Muhammed’i ismin ile yazdırdın
Arş-a’lâda ceylan edip gezdirdin
Derdi verdin beni candan bezdirdin
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

Şah Ali’ye verdin bunca kuvveti
Çoktur onun kerameti hizmeti
Çok çektirdin bana derdi mihneti
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

İmam Hasan buyurmuştur fermanı
Şah Hüseyin Kerbelâ’nın kurbanı
Yetmez midir gönder bana dermanı
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

İmam Zeynel Kerbelâ’da ağladı
Kâfir Yezit kollarını bağladı
Bu dert benim yüreğimi dağladı
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

İmam Bakır cananını bilirim
Sabrederim daim şükür kılarım
Çeke çeke ben bu dertten ölürüm
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

İmam Cafer Musa Kâzım cânânı
Asla sizden kesmiyorum gümanı
Bitmedi mi bu çilemin zamanı
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

İmam Rıza, Taki, Naki, Askeri
Mehdi Resul cümlesinin serveri
Derdi verdin ettin beni serseri
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

Gözüm aldın dünya oldu bana dar
Ben bir kulum yalvarmaya hakkım var
Eyup muyum sabrederim bu kadar
Kurtar beni On ik’İmam aşkına

Ertekin der Yaradan’a sözlerim
Gece gündüz sinek gibi sızlarım
Medet Mürvet sizden derman gözlerim
Kurtar beni On ik’İmam aşkına


ÇAMŞIHI

Issız gezdim Çamşıhı’nın köyleri
Issız çöle dönmüş güzel Çamşıhı
Hiç kimseye benzemezdi soyları
Yaşlıların yurdu olmuş Çamşıhı

Her ev köşesinde iki ihtiyar
Oturmuşlar birbirine dert yanar
Misafirle dolup taşan odalar
Baykuşlara mesken olmuş Çamşıhı

Fakir zengin çoğu köyü terk etmiş
Ankara İstanbul her yere gitmiş
Kimi evler bomboş kimisi çökmüş
Yıkık viraneye dönmüş Çamşıhı

Koyunsuz sığırsız kalmış yaylalar
Ağaçlar kurumuş susuz çayırlar
Ekilmemiş harıs kalmış tarlalar
Her tarafın mera olmuş Çamşıhı

Ertekin’im gören sana hayrandı
Günlerimiz sanki düğün bayramdı
Sende aydın ozan güzel kaynardı
Nerde kaldı o günlerin Çamşıhı


BENİM YARİM

Hele bakın nazlı yare maşallah
Selvi boylu bir incecik bel de var
Şu cihanda benzeri yoktur billah
Sarılmaya kulaç gibi kol da var

Ok kirpiği kalem gibi kaşı var
Elâ gözü inci gibi dişi var
On sekize yeni değmiş yaşı var
Sohbet için bülbül gibi dil de var

Saçı benzer turnaların teline
Kına yakmış tombul beyaz eline
Aynı benzer has bahçenin gülüne
Yanağında bir tomurcuk gül de var

Âşık oldum sana inan sözüme
Şöyle biraz başın koy da dizime
Doya doya bakam güneş yüzüne
İnkâr etme herhal sende bal da var

Ertekin der yarim gayet sürmeli
Bakın gelir ne kadar da edalı
Fiyatı da şu dünyanın bedeli
Doğru söylen böyle güzel nerde var


SEVGİLİ

Sevgilimi anlatayım sizlere
Selvi boyu ince gayet ince beli var
Âşık oldum o sürmeli gözlere
Tatlı sohbet bülbül gibi dili var

Alnı vardır yaylalara benziyor
Kalem kaşlar fermanları yazıyor
Ok kirpikler bu sinemi eziyor
Şöyle baksa acınacak hali var

Kud(u)retten gözlerinin sürmesi
Burnu vardır sanki Bağdat hurması
Yanakları Gümüşhane elması
Dudaklarda çok süzülmüş balı var

Gerdanına inci mercan takıyor
Ağ göğsünden ab-ı zemzem akıyor
Şeftaliler burcu burcu kokuyor
Meyve dolu bahçe bağı gülü var

Saçı benzer turnaların teline
Mor belikler inmiş ince beline
Kına yakmış tombul beyaz eline
Sarmak için çok kuvvetli kolu var

Bahane yok bu sevgili yarime
Yedi dağın çiçeğine gülüne
Ertekin’i bıraksalar haline
Bu yar için ölmenin de yolu var


PİRELER

Sanki heyet kurulmuştu bu gece
Bu gün beni uyutmadı pireler
Herhal çarktan yeni çıkmış iğneler
Bu gün beni uyutmadı pireler

Üç-beş tane ayağımda geziyor
Biri der ki düztabana benziyor
Bir tanesi hayır diye yazmıyor
Bu gün beni uyutmadı pireler

Bir grup da bacaklarda dolaşır
Bir tanesi iğne dürter uğraşır
Romatizma var mı diye çalışır
Bugün beni uyutmadı pireler

Biri geldi göbeğimde duruyor
Ellerini her tarafa sürüyor
Apandisit fıtık var mı arıyor
Bu gün beni uyutmadı pireler

Bir tanesi elin koydu nabıza
Birkaç tane hemen çıktı omuza
Sanki dersin modul dürter camıza
Bu gün beni uyutmadı pireler

Bir tanesi gelip baktı kalbime
Beş-on tane oturdular sineme
Biri gelir iğne dürttü çeneme
Bu gün beni uyutmadı pireler

Biri çıktı ince belde duruyor
Tık tık vurup kulağını veriyor
İçerimde hastalık mı arıyor
Bu gün beni uyutmadı pireler

Biri kodu koltuğuma derece
Biri sıktı yanağımı kibarca
Biri girdi kulağıma gizlice
Bu gün beni uyutmadı pireler

Biri tuttu bileğimden sıkıca
Canım yandı enjektörü sokunca
Başım döndü damardan kan çekince
Bu gün beni uyutmadı pireler

Ertekin der çaresini bilirdim
Param olsa Diazonel alırdım
Yatağıma birkaç pompa vururdum
Daha bana dokunmazdı pireler


DELİ GÖNÜL

Ben de şaştım bu gönlüme
Karakışta yaz istiyor
Bir cura geçmez elime
Dokuz telli saz istiyor

Kimseler yüzüne bakmaz
Evinden dışarı çıkmaz
Yatağından asla kalkmaz
Cemaatten söz istiyor

Söz ediyor nazlı yarden
Konuşmaya aciz dilden
Güzel kızdan gelinlerden
Cilve ile naz istiyor

Sözlerimde garazım yok
Bir dönümlük arazim yok
Evimde bir horozum yok
Meze ile kaz istiyor

Ertekin’im gözüm görmez
Kimse bana gönül vermez
Deli gönül halden bilmez
Bir kınalı kız istiyorBANA BIRAKTI

Felek ile şu cihanı bölüştük
Saray aldı hanı bana bıraktı
Yer yüzünü adım adım dolaştık
Zevki aldı gamı bana bıraktı

Kendi aldı şehir yayla dağları
Türlü meyve dolu bahçe bağları
Davar buğday peynir sebze bağları
Mısır darı unu bana bıraktı

Bana verdi sonbaharı güzleri
Kendi aldı ilkbaharı yazları
“Vermem” dedi güzel gelin kızları
Kızdı koca karı bana bıraktı

Gelmiş idi hayat bölme sırası
Sıhhat neşe mesut yuva safası
“Bunlar” dedi “hep anamın mırası”
Kendi aldı zârı bana bıraktı

Ertekin der felek sen de yanasın
Benim gibi aralarda kalasın
Şu dünyanın bütün zevk ü safasın
Kendi aldı derdi bana bıraktı


HAYRET

Aman dostlar nerde kaldı
Bir ay oldu zam gelmedi
Yoksa uykuya mı daldı
Bir ay oldu zam gelmedi

Hava deniz karada mı
Kasap bakkal kirada mı
Dolar markta dinarda mı
Bir ay oldu zam gelmedi

Taşıtlarda petrolde mi
Lokanta otel handa mı
Yoksa çıktı da yolda mı
Bir ay oldu zam gelmedi

Peynir yağ sebze ette mi
Mağaza etikette mi
Bakanlıkta pakette mi
Bir ay oldu zam gelmedi

Ertekin’im buna şaştı
Aradan çok zaman geçti
Yoksa radara mı düştü
Bir ay oldu zam gelmedi


FELEK

Felek bana bir ok vurdu
Kırdı belimi belimi
Bilmem bana düşman m’oldu
Çekmez elini elini

Gözyaşımı eyleyemem
Figan edip ağlayamam
Dertlerimi söyleyemem
Tutar dilimi dilimi

Yüreğimde yaram çoktur
Bu vurduğun zehir oktur
Merhamet insafın yoktur
Görmez halimi halimi

Dert elinden yandı canım
Yaralardan akar kanım
Sakatlandım perişanım
Vermez ölümü ölümü

Ertekin der nasıl edem
Kanlı yaşlar doldu didem
Gözüm görmez nere gidem
Göster yolumu yolumu


ÇALIŞ KARDEŞİM

Birgün konuşmuştum amele beyle
Dedim: “İşin nasıl?” Dedi ki: “Böyle
Dedim: “Bir şey sorsam?” Dedi ki: “Söyle
Dedim: “Tahsil var mı?” Dedi ki: “Yok yok

Dedim: “Memleketin?” Dedi ki: “Zara
Dedim: “Yevmiyen?” Dedi ki: “Yirmi lira
Dedim: “Evin var mı?” Dedi ki: “Kira
Dedim: “Bekar mısın?” Dedi ki: “Yok yok”

Dedim: “Şehirde misin?” Dedi ki: “Köy”
Dedim: “Zengin misin?” Dedi ki: “Ney?”
Dedim: “Ağa mısın?” Dedi ki: “Vay!”
Dedim: “Tarlan var mı?” Dedi ki: “Yok yok

Dedim: “Kaç nüfussun?” Dedi ki: “On
Dedim: “İşin çok mu?” Dedi ki: “Son
Dedim: “Ne yiyeceksin?” Dedi ki: “Zam
Dedim: “Sigortalı mısın?” Dedi ki: “Yok yok

Dedim: “Almanya’ya…” Dedi ki: “Hıllet
Dedim: “Yazılsana Dedi ki: “Rüşvet
Dedim: “Darıldın mı?” Dedi ki: “Sen git
Dedim: “Dayın var mı?” Dedi ki: “Yok yok

Dedim: “Başka iş bulDedi ki: “Cahilim
Dedim: “Torpil yaptırDedi ki: “Sefilim
Dedim: “Patron nasıl?” Dedi ki: “Çok zalim
Dedim: “Çaresi ne?” Dedi ki: “Yok yok

Dedim: “Bu hayat mı?” Dedi ki: “Kahır
Dedim: “Köyüne gitDedi ki: “Hayır
Dedim: “Ertekin’in?Dedi ki: “Şair
Dedim: “Tanır mısın?” Dedi ki: “Yok yok


EYVAH

Ne hayaller kuruyordum
Kocamışım haberim yok
Kendimi genç sanıyordum
Kocamışım haberim yok

Öksürdükçe ağrır döşüm
Tıkanır çıkmaz nefesim
Nerde kaldı o gür sesim
Kocamışım haberim yok

Hep ağardı saçım başım
Ağzımda kalmadı dişim
Anca oldu elli yaşım
Kocamışım haberim yok

Rüzgâr esse üşüyorum
Çabuk gitsem düşüyorum
Baston gözlük taşıyorum
Kocamışım haberim yok

Güya Ali Ertekin’im
Topraklar başıma benim
Gencim diye öğünürüm
Kocamışım haberim yok


MİRASIM

Öldüğümde baykuş dostum sorarsa
Viran bağlar solmuş yaprak gül benim
Varisimdir mirasıma konarsa
Kuru ağaç boynu bükük dal benim

Kurtulmadım şu kaderin kışından
Anlatamam neler geçti başımdan
Sel misali gözlerimin yaşından
Coşan ırmak akan dere göl benim

Dertli dertler dolaşırım dillerde
Bütün ömrüm geçti gurbet ellerde
Ağlayarak nice gezdim yollarda
Göz yaşımdan çamur olan yol benim

Ertekin der can tatlıdır bezilmez
Anlımdaki kara yazı bozulmaz
Çilem çoktur kalem ile yazılmaz
Şu dünyada çok dert çeken kul benim


BEN OLDUM

Derdim çoktur dostlar beni kınaman
Mansur gibi darda kalan ben oldum
Duman çöktü gözlerime göremem
Tipi boran karda kalan ben oldum

Benim için yaratılmış dert çile
Kimse bilmez neler çeker bu sine
Ömrüm geçer bütün ahüzar ile
Bülbül gibi zarda kalan ben oldum

Ertekin’im çile akan pınarım
Kışın akar Ağustosta donarım
Ah çektikçe ateş saçar buharım
Kerem gibi narda kalan ben oldum

Kaynakça: İbrahim ASLANOĞLU, Ali Ertekin, Su, C 4, S, 41, Temmuz 1964, s 12-13; / Mahmut ERDAL, Yine Dertli Dertli İniliyorsun, Ankara 1995, s 34-35, 47-48; / Hüseyin Gazi METİN, Alevilikte Cem, Ankara 1997, s 370-373



Alıntı Yaparak Cevapla

Ozanlarımız (A)

Eski 06-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ozanlarımız (A)




Ali Ercan

Karakaş Gözlerin Elmas
Bu Güzellik Sen De Kalmaz
Pişman Olun Kimseler Almaz
Annene Bak Gör Halini

Ercan Söyler Hakiki Sözü
Geçti Bahar Getirdik Yazı
Bir Gün Ölür O Zalimin Kızı
Annene Bak Gör Halini
Ali Ercan, 1931 yılında Niğde'ye bağlı eski adı Ferbenk yeni adı İçmeli köyünde doğdu Altı yaşında annesi Fatma'yı, yedi yaşında babası Ahmet'i kaybetti Sekiz yaşından itibaren çalıp söylemeye başladı Zamanla çevresindeki saz ve halk şairlerinden öğrendikleriyle beste yapmaya, bağlamasını daha iyi çalmaya başlıyor

Onsekiz yaşında İstanbul Radyosunun açtığı sınavı kazanır ve burada çalışmaya başlar Bir süre sonra ücretinin azlığı nedeniyle bu görevinden ayrılır ve serbest olarak çalışmaya başlar Asker ocağında yurdun farklı yerlerinden gelen, bağlama çalan ve türkü söyleyen insanlarla tanışma imkanı bulur Dolayısıyla askerde iken ufkunu genişletir ve bilgisini oldukça artırır

1951 yılında evlenir ve daha sonra Mustafa, Ahmet adında iki erkek ve Feza adında bir kızı olur

1962 yılında "Karakaş Gözlerin Elmas" türküsü ile tüm yurtta tanındı 1964 yılında ilk plağı olan "Adana'ya bir kız geldi gördün mü" yü çıkardı 1965 yılında hazırlamış olduğu "Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri" kitabı Niğde il basımevi tarafından basıldı Aralarında "Karakaş Gözlerin Elmas" ve "Adaletin Bu Mu Dünya" nın da olduğu 300 kadar eseri mevcuttur


Kaynaklar:
1-"Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri"-Ali Ercan, 1965 Niğde
2-"Notalarıyla Niğde Türküleri"-Uğur Türkmen, 1996 Niğde

Eserlerinden bazıları:
KARAKAŞ GÖZLERİN ELMAS

Karakaş Gözlerin Elmas
Bu Güzellik Sen De Kalmaz
Pişman Olun Kimseler Almaz
Annene Bak Gör Halini

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma

İnsanların Kalbi Belli
Canlıları Yaşatan Odur
Bir Saniye Gönlünü Kır Da
Gel De Benim Kalbime Gir

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma

Ne Gecem Ne Gündüzüm Belli
Yaşım Oldu Kırkdokuz Elli
Bağrım Yanık Gözlerim Nemli
Yalan Dünya Yaktın Beni

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma

Ercan Söyler Hakiki Sözü
Geçti Bahar Getirdik Yazı
Bir Gün Ölür O Zalimin Kızı
Annene Bak Gör Halini

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma


BU GENÇLİK GİDER

Gel güzel sevişelim bu gençlik gider
Ellisine basan yaş sevilmeyi nider?
Binlerce düşünsek aşk borcumu öder
Gel gülelim bunda feleğin suçu ne?

Ateş değil sensin kalbimi yakan
Senin hayaline tek bendim bakan
Yirmi yaşındasın sel gibi akan
Kırk beşine basan yaşıyan suçu ne?

Çalarım sazımı dinleyen hani?
Genç yaşta yükledin Tükenmez gamı
Mecnunla arkadaş ettin Ercanı
Seni yetiştiren ananın suçu ne?


GÜZEL OLAN GÜZEL

Güzel olan güzel kendini över
Altun saç bağı da kuluncun döver
Ay ile bahsetmiş gün ile doğar
Çekip gider yaylasına bir güzel

Güzelin yanağı tazeden taze
Ağzı şeker olmuş dudağı meze
Yaylaya giderken haber sal bize
Bekledim yolunu geçmedin güzel!

Eğlim eğlim akar Dündarlarının özleri
Şirin olurda beylerinin sözleri
Sakın unutmam yavrucağım bizleri
Sargı tutmaz yaralarım var benim…


KADIN FENDİNE

Gel aldanma gönül kadın fendine
Sular aksın aman kendi kendine
Niçin sevmez oldu sor o kadına
Anlamadım ki artık çağem geçmiştir

Bir zaman gül idim bende koklanan
Her zaman sen idin beni yoklayan
Günlerce severek benden bakmayan
Sanki bir ölü ceset acep in olmuştur

Seni benim gibi kimse sevmedi
Ateşli dudaklar bunu bilmedi
Senden başkasına bu yüz gülmedi
Sence bütün vücut artık kocamıştır

Bence bu sevginin hiç sonu yoktur
Bu kadarda üzülme sevenin çoktur
Sevgiyi sen bilmedin kalbim bilecektir
Ercan gençtir amma sazı kocamıştır

ADALETİN BU MU DÜNYA

Güvenemem Servetime Malıma
Ümidim Yok Bugün İle Yarına
Toprak Beni De Basacak Bağrına

Adaletin Bu Mu Dünya
Ne Yar Verdin Ne Mal Dünya
Kötülerinsin Sen Dünya
İyileri Öldüren Dünya

Ne İnsanlar Gelip Geçti Kapından
Memnun Gelip Giden Var Mı Yolundan
Kimi Fakir Kim Ayrılmış Yarinden

Adaletin Bu Mu Dünya
Ne Yar Verdin Ne Mal Dünya
Kötülerinsin Sen Dünya
İyileri Öldüren Dünya

Kimi Mecnun Gibi Dağda Dolaşır
Kimisi De Ölüm Yok Gibi Çalışır
Kimi Meteliksiz Kimi Milyona Karışır

Adaletin Bu Mu Dünya
Ne Yar Verdin Ne Mal Dünya
Kötülerinsin Sen Dünya
İyileri Öldüren Dünya


SEVEN KALBİN YIKAN GÜZELLER

Seven kalbi her an yıkan güzeller
Bütün hayat o kalptedir ne bilir
Gönül verme bu zamane kızına
Dudak bükür dil kadrini ne bilir?

Ben güzelim diye gururluk yapan
Seven bir yiğide bin çalım satan
Önce sevip sonra başından atan
Zalim olur aşk kadrini ne bilir

Ali Ercan derki artık gülemem
Her güzelle bende gönül eğlemem
Bir sır dahi kimselere diyemem
Saz çalmayan tel kadrini ne bilir?


ELA GÖZLÜ YAR

Ala gözlü bir vefasız yar için
Su benim geceler uyumadığım
Çetin derler ayrılığın derdine
Ayrılık derdine doyamadığım

Dostun bahçesine bülbüller girmiş
Gülünü koklarken fidanı kırmış,
Şurda bu kötünün koynuna girmiş
Şu benim sevmeye kıyamadım

Ela gözlüm seni sevdim sakındım
Aşkın ile gonca güller takındım
Hatırına nerelerde dokundum
Bir Ercan hatırın soramaz oldum


32 KADIN İSMİ

Elinde kelkesi giden güzeller,
Ayşe Fatma bir olmuş gülerler,
Hepiside birer yiğit dilerler,
Müzeyyen, Şükran, Türkan, Seyhan, Süzan
Handan Nalan Hicran!

Aytülünse kıvrım kıvrım saçları
Neslihanın çatılmış kaşları,
Haticenin inci gibi dişleri
Keziban, Perihan, Mehriban, Ayten ah Canan
Ayfer, Aysel, Gülüzar!

Ne kadar güzelsin sen canım Leyla
Naziksin, kibarsın biricik Ayla
Kuduretten gözler, sürmeli Zehra
Nurcan, Nuran, Nilgün, Sultan, Seyan
Emine, Ferdane,Dürdane


Alıntı Yaparak Cevapla

Ozanlarımız (A)

Eski 06-24-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ozanlarımız (A)




Ali ÇAĞAN

Bülbül olup, yar bağında öterim
Sevda bahçesinin gülü aşkına
Katıldım kervana pir’e giderim
Gerçek erenlerin yolu aşkına


Çağan Ali dost yoluna ol turab
Gönüller şen olsun, kalmasın harap
Aşkın badesinden bir damla şarap
Kırkların sunduğu dolu aşkına

20-02-1962 tarihinde, Erzurum’un Şenkaya ilçesine bağlı Aydoğdu köyünde doğdu Yörede Aşık Irıza diye bilinen Ali Rıza Çağan’ın oğludur Köyünde okumaya başladığı ilkokulu 1969 yılında babasının vefatından sonra Karayazı ve Hınıs Yatılı Bölge Okulları ile Hınıs Yetiştirme Yurdunda tamamladı Orta Okulu Hınıs ve Erzurum Yetiştirme Yurdunda kalarak okudu Rize ve Gümüşhane’de Öğretmen Lisesini okuduktan sonra hem çalışıp hem okuyarak Gazi Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu’nu bitirdi Uzun yıllar çeşitli inşaat şirketlerinde yönetici muhasebeci olarak çalıştı

23 yıl Ankara’da yaşadıktan sonra İsveç’e taşındı 2000 yılından beri Stockholm’de yaşıyor Babasının ozan olması nedeniyle çocukluğu bağlamanın sesini duyarak geçti Öğrencilik yılları Aşık Mahzuni, Aşık İhsani, Aşık Zamani, Muhlis Akarsu, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Aşık Emekçi, Ruhi Su, Zülfü Livaneli ve Ali Asker dinleyerek geçti 1984 yılında Musa Eroglu’ndan bağlama dersleri aldı Aşık Mahzuni’nin Halk Ozanları Kültür Derneği genel başkanı olduğu dönemde genel sekreterlik görevinde bulundu Pir Sultan Abdal kültür derneği’nde yönetim kurulu üyeliği, kültür sekreterliği ve onur kurulu üyeliği görevlerinde bulundu 2 Temmuz 1993’teki Sivas katliamında, Madımak yangınından sağ çıkmış olması ölümden daha fazla acı verdi kendisine Bir süre bağlamadan uzak durdu

Daha sonra topluma ve dostlarına olan sorumluluğu ile yazmaya ve türkü söylemeye devam etti Ozan-Der’in açtığı “Özgürlük ve Demokrasi” konulu şiir yarışmasında “Biri Demokrasi, Biri Özgürlük ile Özgürlük ve Demokrasi Uğruna” isimli şiirleri ödüle layık görüldü Sahne çalışmalarına 1988 yılında başladı Halkevleri, sendikalar, işçi ve memur örgütleri ile Pir Sultan Abdal şenlikleri ile diğer alevi ve demokratik kitle örgütlerinin yurt içinde ve yurt dışında bulunan kültür etkinliklerine sunucu ve sanatçı olarak özveri ile katıldı

1991 yılında “Sevdaya Yürek Gerek” isimli bir kaseti piyasaya çıktı Ayrıca bir kaç sanatçı arkadaşı ile hazırladığı “Gelin Canlar Bir Olalım” isimli kasete Pir Sultan Abdal’dan bestelediği iki türkü ile katıldı Eserleri Musa Eroğlu, Selda ve diğer sanatçılar tarafından okundu Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı Evli ve Aslı adında bir kız babası olan Halk Ozanı Ali Çağan, sanat çalışmalarının yanında, halen İsveç Alevi Kültür Merkezi başkanlığı görevini yürütmektedir






Eserlerinden bazıları:


MİLLİYETİM İNSAN, DÜNYA’DIR YURDUM

Bülbül olup, yar bağında öterim
Sevda bahçesinin gülü aşkına
Katıldım kervana pir’e giderim
Gerçek erenlerin yolu aşkına

Hasret yarasında tükenmez sızı
Gün geçer gönülden çıkarma bizi
Alnında parlayan zöhre yıldızı
Şahlar şahı merdan Ali aşkına

Milliyetim insan, dünya’dır yurdum
İnsanı kamilde mevlayı buldum
Ele, bele, dile sahip kul oldum
Hünkar Hacı Bektaş Veli aşkına

Çağan Ali dost yoluna ol turab
Gönüller şen olsun, kalmasın harap
Aşkın badesinden bir damla şarap
Kırkların sunduğu dolu aşkına


KALKALIM AYAĞA

Yıllarca oturduk hep bir yerde
Kalkalım ayağa kalkalım dost
Derman bulamadık hiç bir derde
Kalkalım ayağa kalkalım dost

Elbet hepimizin yurdu dedik
Çalıştık aç gezdik vergi verdik
Yine de her türlü zulmü gördük
Kalkalım ayağa kalkalım dost

Konuşmak suç oldu yurdumuzda
Çetelerin yükü sırtımızda
Milyonlar bekliyor ardımızda
Kalkalım ayağa kalkalım dost

Barışçı bir düzen kurmak için
Gerçek özgürlüğe varmak için
Haksızlardan hesap sormak için
Kalkalım ayağa kalkalım dost

Kalkarsak karanlık dağılacak
Bilgi nehirinde boğulacak
Sevginle kardeşlik kurulacak
Kalkalım ayağa kalkalım dost

Düşmanlıklar bitsin dostluk sürsün
Bütün insanların yüzü gülsün
Çağan Ali’m her gün bayram olsun
Kalkalım ayağa kalkalım dost


HOŞ GELDİN GÜZEL YAVRUM

Hoş geldin güzel yavrum
Sevgi tümden bitmeden
Barışmalı insanlar
Fırsat elden gitmeden

Dostu anacak sevgi
Kalbe konacak sevgi
Kavgayı yok edecek
Kini yenecek sevgi

İnsanca yaşam temel
Dünya birliği emel
Savaşsız bir evrende
Yaşamak ne mükemmel

Dostu anacak sevgi
Kalbe konacak sevgi
Kavgayı yok edecek
Kini yenecek sevgi

Sevgi gönül vermektir
Gönülde dost görmektir
Hep beraber ağlayıp
Hep beraber gülmektir

Dostu anacak sevgi
Kalbe konacak sevgi
Kavgayı yok edecek
Kini yenecek sevgi


ANADOLUM

Söz:Ali Çağan Müzik:Musa Eroğlu

Uyansın dedikçe uykuya daldın
Yanar Anadolu’m sana yanarım
Uygarlık yolunda hep geri kaldın
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Unuttun mu sevgi verip almayı
Dünya insanıyla hep dost olmayı
Hak etmedin orta çağda kalmayı
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Dostluk köprülerin yıkılır oldu
Zalimin zulmüne bakılır oldu
Ozanın, yazanın yakılır oldu
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Halkı için Pir Sultan’lar asıldı
Gönül defterine bir bir yazıldı
Boşuna mı Nesimi’ler yüzüldü
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Bir bak şu dünyaya bir bak haline
Cehalet gem vurmuş söyler diline
Hasretsin çağlayan sevgi seline
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Çağan Ali’m direnmektir her demin
Kaptan sürememiş su almış gemin
Tek çaren başına geçmen dümenin
Yanar Anadolu’m sana yanarım


ELLER GELDİ SEN GELMEDİN
(Gözleri yolda çocuklarını bekleyen analar için)

Gün battı hava karardı
Eller geldi sen gelmedin
Gül benzim soldu sarardı
Eller geldi sen gelmedin

Yanına geleydim/Yanına geleydim yavrum
Yüzünü göreydim/Yüzünü göreydim yavrum
Yavruma sarılıp/Sevgiyle sarılıp sana
O gün ben öleydim/O gün ben öleydim yavrum

Yem olmasın kurda kuşa
Kalmasın ayaza kışa
Yüreğim düştü ateşe
Eller geldi sen gelmedin

Yanına geleydim/Yanına geleydim yavrum
Yüzünü göreydim/Yüzünü göreydim yavrum
Yavruma sarılıp/Sevgiyle sarılıp sana
O gün ben öleydim/O gün ben öleydim yavrum

Çağan Ali’m kurban sana
Arıyorum yana yana
Yaşam zehir oldu bana
Eller geldi sen gelmedin

Yanına geleydim/Yanına geleydim yavrum
Yüzünü göreydim/Yüzünü göreydim yavrum
Yavruma sarılıp/Sevgiyle sarılıp sana
O gün ben öleydim/O gün ben öleydim yavrum



YÜRÜ BRE HIZIR PAŞA

Söz:Pir Sultan Abdal Müzik:Ali Çağan

Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
Gün gelir o da devrilir

Şahı sevmek suç mu bana
Kem bildirdin beni han’a
Can için yalvarmam sana
Şehin şah bana darılır

Ben Musa’yım sen Firavun
İkrarsız şeytan-i lain
Üçüncü ölmem bu hain
Pir Sultan ölür dirilir


DARAĞACI

Söz:Ali Çağan Müzik:Mahzuni Şerif

Gencecik fidandın sende bir zaman
Utan darağacı, boyundan utan
Nice yiğitlere kıydın doymadan
Utan darağacı, boyundan utan

Onyedilik yüzler sarardı sende
Aydın gelecekler karardı sende
Taze kızıl güller morardı sende
Utan darağacı, boyundan utan

Sanma ki bu devran hep böyle gider
Uzun çöp kısaya borcunu öder
Dikildiğin yerde kızıl gül biter
Utan darağacı, boyundan utan

Nasıl dayanırsın bunca acıya
Gönlün düşmüyor mu, bir gün sancıya
Bir de davet gönder o idamcıya
Utan darağacı, boyundan utan



BEN MİYİM SEN Mİ?

Ayrı gayrı kalksın diyorsun sözde
İkilik yaratan ben miyim sen mi?
Hak insanda bulduk inandık özde
Mevlayı aldatan ben miyim sen mi?

Yetmiş iki millet birdir demişiz
Kamil insan bizde pirdir demişiz
Dost için veririz, serdir demişiz
Can deyip can satan ben miyim, sen mi?

Bilim yolumuzdur, bilgi çağında
Sevgi büyütürüz gönül bağında
Muhabbet eyleriz yar otağında
Aşk’a hülle katan ben miyim, sen mi?

Nasibin almamış sevgiden yana
Fetvalar çıkarıp kastetti cana
Asırlar boyunca mazlum insana
İftiralar atan ben miyim, sen mi?

Ne insan öldürdük, ne de kin kustuk
Dövüldük, sövüldük, yakıldık sustuk
İnsanı sevene ezelden dosttuk
Bahaneyle çatan ben miyim, sen mi?

Çağan Ali aşkla çalar sazını
Anlatır orta çağ ham yobazını
Hakaretle açıp çirkin ağzını
Konuştukça batan ben miyim, sen mi?



Alıntı Yaparak Cevapla

Ozanlarımız (A)

Eski 06-24-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ozanlarımız (A)




Ali Baki

Faydasız sohbette bulunma zahit
Aşık meclisinde irfan isterler
Surete bürünüp olma mukallit
Sadakat babında burhan isterler

Ali Baki gönül olmazsa ayık
Doğmaz can evine nur-i hakayık
Olmak için ali makama layık
Ulu padişahtan ferman isterler
1897–1956 Merzifon’un Harız (şimdiki adı Gümüştepe) köyünde doğdu Babası, devrinin büyük aşıklarından Sıdkı Baba, annesi Alaca’nın İmadhöyüğü köyünden Hatice’dir

Bin üç yüz on üçte dünyaya geldim
On iki yaşımda ben öksüz kaldım
Sinnim on yedide bir mahlas aldım
Şuaradan Sıdkı Baba oğluyum

Ali Baki’nin çocukluğu köyde geçti İlk eğitimi babası ve sürekli gidip geldiği Hacı Bektaş Dergahından aldı Sıdkı Baba’nın Hacı Bektaş Dergahında aldığı eğitim, misyon ve şairliği düşünüldüğünde, Ali Baki’nin babasından aldığı eğitimin derecesini anlaşılır

Ali Baki’nin daha ilk gençliğinden itibaren içlerinde Yanbolulu Ali Türabi Baba da olmak üzere birçok başka aşık/şairin eserlerini kaleme alıp divanını tutması, kendi şiirlerini kendi eliyle yazarak cönkler oluşturması, şiirlerinde ortaya çıkar dilinde Arapça Farsça kelimelerin yanında, bazı ayetlerinde geçmesi onun aldığı eğitimin düzeyi açısından yeterli delil sayılır

Bunun yanında şairlik eğitimi de Sıdkı Baba tarafından verilmiştir Çoğu zaman babasının yanında oluşu, hatta onunla doğu cephesine gönüllü alaya katılarak gitmesi, bazı seyahatlerde bile yanından ayrılmayışı, gittiği yerlerde ve özellikle inanç merkezli yerlerde birçok aşıkla karşılaşması şüphesiz şairliğinin ilerlemesinde etkili olmuştur

1915 yılı buhranlarında, kendisi de şair olan Şeyh Cemaleddin Çelebi başkanlığında oluşturulan Gönüllü Mücahidin Alayına, babası yüzbaşı rütbesiyle, kendisi de babasının yanında bu alaya katılarak, doğu cephesine gitti

Ali Baki, askerliğini Amasya’da yaptı Askerlikte terzilik ve marangozluk öğrendi Askerlik dönüşü Harız’da terziliği, ihtiyarlık ve hastalığı sebebiyle takatten kesilinceye dek de marangozluğu sürdürdü

Babasının bazı gezilerine katıldı Bulunduğu her yerde bilgisi ve hilmi ile öne çıktı Gerçeği ve sahip olduğu düşüncesini açıkça savunmuş yeri geldiğinde bunu çekinmeden ifade etti Halk tarafından sevildi, yüksek derecede saygı duyuldu Bu özellikleri yaşayanlarca övgü ile anlatılmaktadır Hizmet anlayışı ile köyünde fahri imamlık yapıp, ayini cemde yer aldı Köy ve insanlık lehine olan oluşumlarda yer aldı Kendi köyünden Safiye ile yaptığı evlilikten 3 erkek 3 kız 6 çocuğu oldu Soyadı kanunundan sonra Gül soyadını aldılar

Son yıllarında rahatsızlandı ve Adana’da görevli olan oğlu Muhsin Gül’ün yanına gitti 1956 yılı Aralık ayı sonunda Harız’da vefat etti Sözlü vasiyeti gereği köy mezarlığı haricinde Göğce Dede tepesinde toprağa verildi Kendisi gibi şair olan küçük kardeşi Hamdullah’ın mezarı da buradadır

Ali Baki, öteki şairlerin yanında kendi şiirlerini de yazarak biraraya topladı Divanı Ali Baki adıyla 3 defterden oluşan ve 1000’in üzerinde olan şiirlerinin oğlu Muhsin Gül tarafından yayını tasarlanmaktadır

Kerem Eyle adlı ilk şiirini 17 yaşında yazdı

Halk edebiyatı geleneğinde görülen »bade« kavramı Alevi-Bektaşi edebiyatında daha çok »dolu« olarak geçmektedir Bu boyutuyla »dolu« içme durumu Ali Baki’de de gündeme gelmektedir Bu durumu bazı şiirlerinde şöyle dile getirmektedir:

Tarikat babında açtı yolumu
Dest-i paki ile sundu dolumu
Marifete doğru açtım kolumu
Çektim bu sineme hakikat aldım

Koydu mahlasımı hem Ali Baki
Şükür maksuduma kıldı mülaki
Hak yolunda yoldaş eyledi aşkı
On yedi yaşımda icazet aldım

Doluyu, Merzifon’un ulularından Horasan kökenli Piri Baba elinden aldığını şiirlerinde işlemektedir

Piri Baba Sultan girdi düşüme
Ellerinden dolu sundu bu gece
Muhabbet levhasın taktı döşüme
Gönül hanesine kondu bu gece

Çöğür ve cura çalan Ali Baki, şiirlerinde, tasavvufun yanında sevda, doğa, (özellikle dar düşünceye) hiciv konularıyla birlikte hemen her konuyu işlemiştir Koşma (11’li) ve semai (8’li) türünde şiir yazmıştır

Şiirleri genelde 5 dörtlükten oluşan Ali Baki, bunun yanında 3, 7 ya da 9 dörtlükten oluşan örnekler de vermiştir

Ali Baki’nin burada yer alan tüm şiirleri ilk kez yayınlanmaktadır


Eserlerinden bazıları:


Kerem Eyle

Tamire muhtacım şahım efendim
Düzelt kamburumu yon kerem eyle
Aşkın kapısın aç çözüver bendim
Olmasın yüreğim hun kerem eyle

Baltadan çıkmayım sürersen rende
Bu mürde kalbimi edersin zinde
Himmetin bahrine gark olam ben de
Bu aşkın badesin sun kerem eyle

İntizar çektirme uzundur yollar
Bekliyor ben gibi nice bin kullar
Nevbahar erişsin açılsın güller
Gönül bahçesine kon kerem eyle

Herkesi dahil-i irfan edersin
Sevdiğine lutfun ihsan edersin
Niçün benden böyle nihan edersin
Bana da yönünü dön kerem eyle

Firkatın narına eyleme ihrak
Benide kapında gel eyle çırak
Bu Ali Baki’nin haline bir bak
Hasretle geçmiyor gün kerem eyle


Olmayınca

Aşıka dünyanın zevki görünmez
Sineye çekmeye yar olmayınca
Muhabbet libasın kimse giyemez
Hak aşkı kalbinde var olmayınca

Aramayan isteğini bulamaz
Gönül arzusuna vasıl olamaz
Pervane dünyadan lezzet alamaz
Cismini yakmaya nar olmayınca

Leyla halk olmasa Mecnun olmazdı
Şirinsiz Ferhat da kaya delmezdi
Güllerin kıymetin kimse bilmezdi
Gülşende bülbül-i zar olmayınca

Takdirde olacak olur kaçılmaz
Güneş doğmayınca ziya saçılmaz
Aşkın bahçesinde güller açılmaz
Etrafın çevirmiş har olmayınca

Dertli olan derdin tabibe deşer
Aşık olan aşkın narında pişer
Ali Baki böyle aşka mı düşer
Nitekim ucunda kar olmayınca


Güzel

Sevdana düşeli bin parelendim
Kurudu çeşmimin yaşları güzel
Gamzen oku değdi çok yaralandım
Sızılar bağrımın başları güzel

Aşkınla eseri meyhane oldum
Yandım ateşine pervane oldum
Al tımarhanene divane oldum
Görünce o hilal kaşları güzel

Ali Baki derdim gelmez beyana
Hasretinle bağrım döndü biryana
Yeter kar eyledi gayri bu cana
Adûnun attığı taşları güzel


Bizim

Masiva libasın soyunduk attık
Bilinmez gedamız bayımız bizim
Ar namus kalasın bir aşka sattık
Münevver günümüz ayımız bizim

Erenler yoluna gönül katarız
Tuttuğumuz yolu sağlam tutarız
Aşk ile ağyara teber atarız
Kurulu okumuz yayımız bizim

Gönül sevdalıdır her dem ağlarız
Günbegün dert ile sine dağlarız
Alemde başımız bire bağlarız
Birdir iki olmaz sayımız bizim

Can gözüyle hak cemale bakarız
Hak için bağrımız nara yakarız
Sakin görünürüz coşkun akarız
Ummana karışır çayımız bizim

Erenlerden giydik aşkın libasın
Gülistan eyledik gönül yaylasın
Ali Baki duyduk hakkın nidasın
İlla dedik yoktur la’yımız bizim

Bülbülüm

Başladın tükenmez derdin beyana
Düşürdün beni dezara bülbülüm
Bende senin gibi düşüp figana
Yaktım yüreğimi nara bülbülüm

Her seher ah çekip böyle dert ile
Hasret mi çekersin bir gonca güle
Beni de derdine gel ortak eyle
Sen güle bende yara bülbülüm

Gece gündüz bende firkatte kaldım
Ah çekip ağlarım mihnette kaldım
Bir saçı Leylaya hasrette kaldım
Matemdeyim giydim kara bülbülüm

Derdimle aleme aşikar oldum
Yitirdim aklımı tarumar oldum
Aşkın sevdasına giriftar oldum
Asıldım bir zülf-i tara bülbülüm

Ali Baki meftun olmuş kime ne
Canı kurban olsun halden bilene
Bu aşk ü sevdaya düşüp ölene
İşte derler bahtı kara bülbülüm


Arzun Görmek

Arzun görmek ise dostu
Hak aşikar değil nihan
Çekerse can iştiyakı
Arzuların olur asan

Elindedir her irade
Cem et idrakin burada
Ne gezer gaflet arada
Açılmazmı dide-i can

Hak yolunda olan sail
Uyanıktır olmaz gafil
Gönül dosta olsa nail
Cümle sırlar olur ayan

Deme sırların ağyara
Düşürmesin seni zara
Bağlanma ehli inkara
Girmesin içine şeytan

Dosta bağla sen ikrarı
Budur kamillerin karı
Taşa çal şişe-i arı
Aşık ol da ateşe yan

Yananlar aşkın narına
Kavuşur hak didarına
Aldanmaz dünya varına
Şema-i dildara yanan

Fani için çekme melal
Kamu eşya budur zeval
Var bir üstazdan haber al
Kalmasın gönülde güman

At içinden o gafleti
Gaflettir dünya zilleti
Olmazsa aşkın illeti
Bulunmaz dertlere derman

Ali Baki kamil pire
Erenler erdi bu sırra
Dost gider mi başka yere
Kurdum ona bir aşiyan


İsterler

Faydasız sohbette bulunma zahit
Aşık meclisinde irfan isterler
Surete bürünüp olma mukallit
Sadakat babında burhan isterler

Tecelli etmezse ol Rabbül Celil
Ateşe atılsan olmazsın Halil
Beyhude kendini eyleme rezil
İkrarında sebat iman isterler

İman yok içinde amelin çürük
Hak senden el çekmiş defterin dürük
Nice takva tacı giyenler gördük
Kisve değil kamil insan isterler

Bellidir çul vursan Arap atına
Her amel ulaşmaz Allah katına
Ermek için kullar ulu zatına
Elinde bir temiz daman isterler

Ali Baki gönül olmazsa ayık
Doğmaz can evine nur-i hakayık
Olmak için ali makama layık
Ulu padişahtan ferman isterler


Alıntı Yaparak Cevapla

Ozanlarımız (A)

Eski 06-24-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ozanlarımız (A)




ABDAL MUSA SULTAN
Horasan'dan Rum'a zuhur eyleyen
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi
Binip cansız duvarları yürüten
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?

Anadolu'nun ünlü erenlerinden ve ermişlerinden olan Abdal Musa Sultan, aynı zamanda ünlü bir ozan ve düşünürdür Aslen Horasan'lı dır Azerbaycan'ın Hoy kasabasına gelmiş ve bir süre orada yaşamış olduğundan, "Hoylu'' olarak tanınmıştır Hacı Bektaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın oğlu, Hasan Gazi'nin oğludur Kaygusuz Abdal Menkıbesine göre "Kösre Musa" adıyla da anılır

Abdal Musa Sultan, Horasan Erenlerinden ve Hz Peygamber soyundandır 14 yy da yaşadığı ve Osmanlıların Bursa'yı fethi yıllarında Orhan Bey'in askerleriyle savaşlara katıldığı ve büyük yararlıklar gösterdiği tarihi kaynaklarda yazılıdır Hacı Bektaş Veli'nin önde gelen halifelerindendir Payesi sultanlık, mertebesi "Abdallık" Pir evindeki hizmet postu ise, "Ayakçı Postu''dur Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı ''Abdal Musa Sultan Postu"dur Ayakçılık, Abdallık mertebesidir

Elmalı, Tekke köyündeki dergahı, ilk Bektaşilerin dört büyük "Asitanei Bektaşiyan" dan biridir Ancak, Anadolu'nun inanç coğrafyasında seçkin bir yeri, etkin bir gücü olan Abdal Musa Sultan adına daha bir çok yerde makam ve mezarlar yapılmıştır Bir çok yazar ve araştırmacı, bu büyük savaşçı ve düşünürü konu alan araştırmalar yapmışlardır Bazılarına göre, Abdal Musa Sultan; Bursa'nın fethine katıldıktan sonra Manisa, Aydın ve Denizli yöresinde bulunmuş, daha sonra da Türkmen ve yörüklerin yoğun bulunduğu Elmalı yöresinde tekkesini kurmuştur Ayrıca Denizli'de yatan "Büyük Yatağan Baba"dan esinlendiğini de belirtmişlerdir

Abdal Musa Sultan, Elmalı yôresinde kurduğu tekkesinde sayısız kişiler irşad etmiş (uyarmış) ve bunlar arasında büyük ozanlar yetişmiştir Bunların en ünlüsü de, Alevi-Bektaşi edebiyatın abidelerinden sayılan Kaygusuz Abdal'dır

Ancak, onunla ilgili olarak Abdal Musa Sultan Velayetnamesi'nde konu edilen söylenceyi yeri gelmişken aktarmadan geçmeyelim:

''Alaiye reyinin oğlu Gaybi, Abdal Musa'ya derviş olup, Kaygusuz adını alınca, babası oğlunu kurtarmak ister Tekke Beyi'nin yardımını talep eder Tekke Beyi'de Kılağılı İsa adlı pehlivan yiğidini Abdal Musa'nın tekkesine yollar İsa, dergaha varır ve kapıya gelince: Çağırın bana Abdal Musa'yı diye gürler Ancak, atı ürker ve İsa'yı sırtından atar, sürükleyerek parçalar

Tekke beyi bu olaya çok sinirlenir ve ordusuyla harekete geçer Abdal Musa Sultan'ı yakmak öbek öbek odunlar yığılır Ateşler tutuşturulur Abdal Musa Sultan'da üç yüz kadar müridi ile semah ederek yola koyulur

Bu öyle bir geliş ki, onlarla birlikte dağlar, ağaçlar, kayalar da beraber yürür Dervişler bir gülbank çekip ateşe girer Ateş onları yakmaz, onlar ateşi söndürürler

Bu manzarayı gören Kaygusuz'un babası, dunuma hayranlıkla bakar Abdal Musa'nın ellerini öper ve geriye döner Kaygusuz bu dergahta kırk yıl hizmet eder''

Abdal Musa Sultan'ın kerametleri, kendi adı verilen Velayetname'de anlatılır Abdal Musa Sultan Velayetnamesi, günümüz Türkçesi ile Ali Adil Atalay tarafından beşinci kez olarak yayınlanmıştır kerametlerinden biri de şöyle: "Abdal Musa Sultan, bir pamuk içine kor halinde bir ateş parçasını müridlerinden biriyle, Geyikli Baba'ya gönderir Geyikli baba da, ona bir bakraç içinde geyik sütü gönderir Bu kerametin, yorumu da, "hayvanatı iradesine bağlamak, bitkilere hükmetmekten zordur'' şeklindedir

Şair, düşünür, Horasan ereni Abdal Musa Sultan'ın keramet ve erdemleri yedi yüzyıldan bu yana dillerde söylenir durur Antalya, Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyündeki türbesi, 14 yy'da Selçuklu mimarisi örneğinde yapılmıştır Tekke hakkında en önemli bilgiyi 17 yy da burayı ziyaret eden ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde vermiştir Bu bilgilere göre tekkenin kubbesindeki altın alem, beş saatlik yerden görülüyormuş Abdal Musa Sultan sandukası baş ucunda seyyid olduğunu gösteren yeşil imamesi durur Tekkenin etrafında bağ ve bahçeler uzanır, Misafirhaneler, kiler, mutfak meydanlar gibi bir çok ek binalar varmış Mutfakta kırk derviş hizmet eder Meydanın dışında ayrıca büyük bir misafirhane bulunur ki, üstü konak, altı ise iki yüz at alacak kadar büyük bir ahırdır Misafir hiç eksik olmaz

Tekke yapıldığı günden beri mutfağında hiç ateş sönmemiştir Tekkenin çok zengin vakıfları vardır On binden fazla koyunu, bin camuzu, binlerce devesi ve katın, yedi değirmeni ve daha birçok varlığı ile üç yüz elli yıl önceki Abdal Musa Sultan tekkesinin çok büyük zenginliklere sahip bir kurum olduğunu belirtiyor Evliya Çelebi

Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra dağıtılan tekkeler arasında Abdal Musa Sultan tekkesi de nasibini almıştır 1242 (1829)'da hükümetçe gönderilen memurlar tarafından, dergahta mevcut bütün eşyalar ve binlerce canlı hayvan satılıp defteri İstanbul'a gönderilmiştir Bu hal tekkelerin 1925'de kapanmasına kadar yaşanmıştır

Değişik dönemlerde onarım gören Tekke, zaman içinde yıkılmış, günümüzde ise sadece Abdal Musa Sultan türbesi kalmıştır Türbede, Abdal Musa, annesi, babası, kız kardeşi ile Kaygusuz Abdal'ın kabirleri vardır

Tekke'nin giriş kapısındaki kitabe yazısının bir beyt'ini aşağıya alıyoruz:

Edeble kıl ziyaret bir makaam-ı alişandır bu
Füyuz'u Hakk'a menba asitan-ı aşikaandır bu

Önce de belirtildiği gibi; Aleyi-Bektaşi şiirine ''nefes''adı verilir Alevi-Bektaşi şiiri de, genellikle Yunus Emre'nin şiirinden etkilenmiştir Bu şiir, daha sonra Abdal Musa ile yönünü çizmiş ve Kaygusuz Abdal'la beslenerek doruğuna erişmiştir Abdal Musa'nın günümüze kadar gelen şiirleri çok azdır Ancak az da olsa, bu şiirler, Alevi-Bektaşi edebiyatının seçkin örnekleri sayılır Bu şiirlerle Alevi-Bektaşi edebiyatı kesin anlam kazanmıştır


Nefesleri:
Kim ne bilür bizi nice soydanuz
Ne zerre ottan ne hod sudanuz

Bizim meftunumuz marifet söyler
Biz Horasan mülkündeki baydanuz

Yedi deniz bizim keşkülümüzde
Hacem umman ise biz de göldenüz

Hızır İlyas bizim yoldaşımızdır
Ne zerrece Günden ne de Aydanuz

Yedi tamu bize nevbehar oldu
Sekiz uçmak içindeki köydenüz

Bizim zahmımıza merhem bulunmaz
Biz kudret okuna gizli yaydanuz

Turda Musa durup münacat eyler
Neslimizi sorarsanız ''Hoy'' danuz

Ali geldi adım bahane
Güvercin donunda kondum cihana

Abdal Musa oldum geldim zemana
Arif anlar bizi nice sırdanuz


Horasan'dan Rum'a zuhur eyleyen
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi
Binip cansız duvarları yürüten
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?

Doksan altı bin Horasan Pirleri
Elli yedi bin de Rum erenleri
Cümlesinin servirazı serveri
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?

Balım Sultan arkadaşı, yoldaşı
Kızıldeli Sultan dürür hem eşi
Abdal Musa Sultan dersen ne kişi
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?




AGAHİ

Seher vakti çaldım yarin kapısını
Baktım yarin kapıları sürmeli
Hoş bulmadım otağının yapısını
Çıkageldi bir gözleri sürmeli

Agahi karışır kanlı yaş ile
Dost bulunmaz hayal ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli

1860 - 1921 Şarkışla’nın Kılıççı köyünde doğdu Asıl adı Veliyüddin’dir Ancak genellikle Veli olarak bilinir Bazı kaynaklarda doğum tarihi 1875, ölüm tarihi ise 1916 olarak verilmektedir

Aslen Arapkir’den Şarkışla’ya göçen bir ailenin çocuğu olan Agahi, aşıklık geleneğini ve şiiri, asıl adı Mahmut Derviş olan Zileli Vacit’ten öğrendi

Bazı kaynaklara göre okur yazar olmayan ve Alevi dergahlarında kendini yetiştiren Agahi’nin şiirleri Anadolu’nun çeşitli yerlerinde söylenmektedir Şiirlerinde uzun bir süre Veli mahlasını kullandığından aynı adlı öteki şairlerle/aşıklarla karıştırılmaktadır Agahi mahlasını ise ne zaman ve kimden aldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır

Şarkışlalı Agahi genellikle dini içerikli taşlama konularına ağırlık vermesine karşın duygu ve sevgi şiirlerinden de birçok güzel örnek bıraktı

Dönemin Beyrut Valisi aracılığıyla Sivas Valisi Reşit Akif Paşa tarafından bir dönem Şarkışla Tahsildarlığı görevine getirilen Agahi, İstanbul’dan Rodos’a, Adana’dan Halep’e dek birçok yeri dolaştı

1911 yılında Pınarbaşı tahsildarlığına geçti Ancak bir süre sonra ayrılarak köyüne döndü Sonraki 5 yıl köyünde yaşadı Yakalandığı kolera hastalığından öldü Bazı araştırmacılara göre, mezarı Şarkışla’dadır

Ayrıca yine Şarkışla ve Rumeli yörelerinde yaşamış Agahi adlı başka aşıkların olduğu varsayılmasına karşın bu konuda kesin bir bilgi bulunmamaktadır





Eserlerinden bazıları:

Dağıtır

Gam kasavet keder başa derildi
Ancak bu yarayı yazan dağıtır
Bu dert bize ta ezelden verildi
Sinemdeki olan yürek dağıtır

Gönül tutulmazdı her tuzak ile
Ahir tutup bent ettiler bağ ile
Dağ vurdular dağladılar dağ ile
Dediler ki bizim yozun dağıtır

Görmez misin şu Ferhat’ın işini
Kerem sevda ile çekti dişini
Ben de mesken edim bir dağbaşını
Desinler ki bu dağ Mecnun dağıdır

Dertli Kerem ile Behlül-i Dana
Onlar aşk elinden oldu divane
Agahi şuara olmuştur amma
Saçma sapan söyler sözü dağıtır


Diyerek

Sofu sen kendini arif sanırsın
Benden özge arif yok yok diyerek
Sureti zahirde kafa sallarsın
Oturur kalkarsın hak hak diyerek

Güş eyle pendimi ey sofu zade
Sen bu gönül ile kalırsın dağda
Senin gibi gezer leylek havada
Geçirir ömrünü lak lak diyerek

Onda körsün eğer bunda kör isen
Rah-ı erenlerden bihaber isen
Yarın hakkın divanına varırsan
Kovarlar dışarı çık çık diyerek

Agahi’nin bu sözünde durmazsan
Ebedi kör kalın meydan görmezsen
Hacı Bektaş tarikine girmezsen
Sonra canın çıkar hık mık diyerek


Geldi

Dost eline giden sail dur eğlen
Muhabbetnamenin sırası geldi
Mevlayı seversen hemen bir eğlen
Şimdilik gönlüme burası geldi

Gelmedi sevdiğim bilmem ne güne
Tahammül kalmadı düne bugüne
Hayal meyal yar gözlerim ögüne
Sevdiğim kaşların karası geldi

Nice yetimler var halli balınca
Boynu eğri benzi sarı kalınca
Çıkmaz bu dert benden ta ki ölünce
Derler ki yürekte yarası kaldı

Mektubum ol yare var böyle söyle
Bunca hasiretlik kalır mı böyle
Vacida eğlenme gel kerem eyle
Vallahi Veli’nin göresi geldi


Söyle

Hasbi arzuhalim ol nazlı yare
Candan cananıma var selam söyle
Bu derdi zahmime eylesin çare
Gül yüzlü yarime var selam söyle

Gelsin şu halime bir rahim etsin
Tarikat ilmini bir tarif etsin
Her ne dek cürümüm varsa affetsin
Adalet şahına var selam söyle

Agahi ayrılık bize kisb ü kar
Eriştir menzile hasbeten nikar
Sevdiğim yadlara etme itibar
Düşürme şanına var selam söyleSeher Vakti

Seher vakti çaldım yarin kapısını
Baktım yarin kapıları sürmeli
Hoş bulmadım otağının yapısını
Çıkageldi bir gözleri sürmeli

Açtırdım kapıyı girdim içeri
Aklımı başımdan aldı o peri
Dedim sende buldum halis gevheri
Dedi yok yok bir mihenge sürmeli

Dedim hiç yapı yok senin yapında
Oynanılmaz urganınla ipinde
Dedim dahi çok mu duram kapında
Dedi yok yok seni burdan sürmeli

Dedim ki ne kadar yüzümden bezdin
Etim kebap ettin derimi yüzdün
Aşık katletmeye silah mı dizdin
Martini mavzeri bir dem sürmeli

Şu kevn ü mekanı tutmuş ışığın
Nöbetin bekleyin alır keşiğin
Beklemeli bir sultanın eşiğin
Günde yüz bin kere yüzler sürmeli

Agahi karışır kanlı yaş ile
Dost bulunmaz hayal ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli


Var

Hilebaz demişler bizlere amma
Ne hilem var ne hileciğim var
Kimisine baldan lezizim amma
Kimine zehirden acılığım var

Yüzümü çevirdim adü taşından
Kaynıyor kazanım aşk ateşinden
Değirmen döndürdüm gözüm yaşından
Usta olamazsam suculuğum var

Gahi usta eyler gahi suç eyler
Gahi yara eyler gah ilaç eyler
Hasılı dost beni eğlence eyler
Yar ile böyle bir cilveciğim var

Bak şu sofulara ne söylemişler
Agahi Kızılbaş şair demişler
Hacca gitmez deyi tan eylemişler
Benim ise kunde hacılığım var


Hakkın Emri

Hakkın emri ile cihana geldim
Muhammet’e kal u beli diyerek
Ya Ali kapında kurbana geldim
Kabul et kapının kulu diyerek

Yine sen bilirisin benim halimden
İnayet merhamet Sultan Balımdan
Zikrin fikrin gitmez oldu dilimden
Vird ederim Ali Ali diyerek

Nasıl sevmeyeyim şahım Hasan’ı
Hakkın habibinin kudret-ül aynı
Severiz gönülden şahım Hüsey’n’i
Bunlar has bahçenin gülü diyerek

Aşkına düşeli Mecnun daneyim
Yitirdim ben beni viran haneyim
Ne aklım başımda ne divaneyim
Şimdi deli oldum deli diyerek

Niyazımı kabul eyle ilahi
Ki sensin alemin peşti penahı
Dilerim ki canın çıksın Agahi
Hünkar Hacı Bektaş Veli diyerek


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.