|  | Atasözleri Açıklamalı-A- |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-A-Allah dağına göre kar verir (verir kışı)  Yüce Allah, her kuluna kaldırabileceği ölçüde yük, sıkıntı verir  Bu kimine az, kimine çoktur  Herkesin dayanabileceği kadardır  Allah doğrunun yardımcısıdır  Yüce Allah, insanlara neyin eğri, neyin doğru olduğunu kitapları ve peygamberleri vasıtasıyla göstermiştir  Onun yap dediğini yapan, yapma dediğini yapmayan doğru yoldadır  Onun istediklerini yerine getiren, haram kıldığı şeylerden kaçınan, onu bunu aldatmayan, yalan söylemeyen, doğruluktan sapmayan kişiye Allah yardım eder; o kişi her işte başarı sağlar, kötülük görmez, zarara da uğramaz  O hâlde doğruluktan şaşmamalıdır  Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar  İşleri kötü giden kişi Allah`tan umut kesmemelidir  Rahmeti bol olan Yüce Allah, kimseyi rızksız koymaz  Allah`ın bir sebeple bizi içine düştüğümüz kötü durumdan çıkarıp, daha iyi ve güzel bir duruma kavuşturacağına inancımız tam olmalıdır  Allah`ın bildiği kuldan saklanmaz  Bütün insanlar, yaptıkları her şeyden yaratıcıları olan Allah`a karşı sorumludurlar  Allah, kullarının ne yaptıklarını, ne düşündüklerini ve kalplerinden geçenleri bilir  İnsan, eğer bir suç işlemişse, bu suçundan dolayı önce Allah`tan korkmalı ve utanmalıdır  Çünkü, hiçbir şeyin kendisine gizli olmadığı Allah, onun suç işlediğini biliyordur  Bunu gizlemek, o suçu ortadan kaldırmaz  Öyle ise onu kuldan niçin saklamalıdır? Allah kulunu kısmeti ile yaratır  Her insan dünyaya rızkı ile gelir  Allah, onu mutlaka bir geçim yoluna ulaştırır; bu yol zor ya da kolay olabilir  Yeter ki insanlar birbirinin rızkına el uzatmasınlar  Allah sabırlı kulunu sever  Acı, yoksulluk, haksızlık ve hastalık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan, olacak veya gelecek bir şeyi telâşa kapılmadan bekleme erdemidir sabır  Bu, insanın sahip olabileceği en değerli huylardandır  Böyle kimseler dayanıklı olur, güçlüklere göğüs gerer, kötülükleri kolay savar, sıkıntıları çabuk atlatır  Cenab-ı Hak da böyle kullarını sever  Öyleyse bu sevgiye lâyık olmak için sabırlı olmaya gayret etmeli insan  Allah sağ eli sol ele muhtaç etmesin  Birine muhtaç olup ondan bir şey istemek, istediğinin yerine gelmediğini görmek insana çok ağır gelir  Bu yüzden bir de hakarete uğramak, hele en yakınından böyle bir tavır görmek insanı kahreder  Bu sebeple “Allah`a, bizi en yakınımıza dahi muhtaç etmesin” diye dua etmeyi bir görev bilir insan  Allah`tan umut kesilmez  Allah, kendisine inananları güç durumda bırakmaz  En umutsuz anlarında bile bir sebep yaratıp onları sevindirir, işlerini yoluna kor, durumlarını düzeltir  Bu bakımdan Müslümanlar en kötü ve umutsuz durumlarında bile karamsarlığa düşüp yalnızlık korkusuna kapılmazlar  Yüce Allah`ın onlara lütufta bulunacağına, onları koruyacağına gönülden inanırlar  Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir  Kiminin gücü az, kiminin yeteneği sınırlıdır  Allah, bu insanlara da durumlarına göre imkânlar verir; kolaylıklar gösterir; onların da bir hayat düzeni kurmalarına, geçim yolu bulup barınmalarına yardım eder  Almadan vermek, Allah`a mahsus (yaraşır)  Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, ama ihtiyaç sahiplerinin muhtaç olduğu tek varlık, şanı yüce olan Allah`tır  Karşılık beklemeden yardım yapmak sadece ve sadece Allah`a mahsustur  Bu sebeple insanlar yardımlaşırken bir karşılığı gözetirler  Bir şey verirken almaya gereklilik duyarlar  Öyleyse siz başkasına yardımcı olunuz ki, başkası da size yardımcı olsun  Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma  Hiçbir zaman alamayacağın bir mala alacakmış gibi, yapamayacağın bir işe yapacakmış gibi, yanında çalıştıramayacağın bir kişiye çalıştıracakmış gibi yakın ilgi gösterme  Bu, karşı tarafa boş yere umut vermek olur ki, doğru bir hareket değildir  Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste  Zalim olma, kötülük yapıp da can yakma  Yoksa mazlumların bedduasını alır, yaptığın kötülüklerin cezasını feci şekilde çekersin  Altın anahtar her kapıyı açar  Para güçlü bir araçtır  Paranın halledemeyeceği, ortadan kaldıramayacağı engel ya da mesele yok gibidir  Çünkü insanlar çıkarlarına, nefislerine düşkündürler  Bu düşkünlük onları zayıf bırakır  Para da bu zayıf insanları kolayca elde eder  Dolayısıyla karşılığını para ile ödediğinizde, insanlar pek çok engeli önünüzden kaldırır; istediğiniz şeyi kolayca elde edersiniz  Altın eli bıçak kesmez  1  Zengin kişi para ile pek çok meselesini halleder, paranın gücü sebebiyle ona zarar vermek zorlaşır  2  Hünerli, işinin ehli kimseyi hayat zorlukları kolay kolay etkileyemez  Bir an zorluklar onu sarssa bile, o yılmadan çalışır; işlerini yoluna kor ve hayatını sürdürür  Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur  Ne varlığa, ne makama güvenmemeli; hiç kimseye yukarıdan bakılmamalıdır  Gün gelir insan elindeki varlığı yitirip yoksullaşabilir, bir zamanlar kendisinden daha yoksul olan bir kişiye muhtaç olabilir  Mevkisini de kaybedebilir ve kendisinden daha önce altta olan insanların emrinde çalışmaya mecbur kalabilir  Altın yere düşmekle pul olmaz  Yetenekli, dürüst ve değerli bir kişi bulunduğu yüksek yeri (makam-mevki) yitirip önemsiz bir yerde bulunmak zorunda kalsa bile değerinden bir şey kaybetmez  Altı olur, yedi olur, hep Allah`ın dediği olur  İnsanoğlu ne tür hesaplar ve plânlar yaparsa yapsın, ne tür ihtimalleri göz önüne alırsa alsın, sonuçta Allah ne dilemişse o olur  Bunun için “takdir, tedbiri bozar” demişlerdir  Aman diyene kılıç kalkmaz (Eğilen baş kesilmez)  Yiğitliğinize, mertliğinize güvenerek teslim olan kişi size sığınıyor; canının da sizin tarafınızdan korunmasını istiyor demektir  Böyle bir durumda ona kötülük yapmak ya da onu öldürmek doğru değildir  Aksi bir tavır insanlık dışı bir hareket olur, meğer ki sığınan kişi düşman bile olsa  Ana evlâdını atmış, yar başında tutmuş  Biliriz ki, çocuğu en fazla seven, ona en fazla emeği geçen, onu en fazla koruyan, onunla en fazla bütünleşen genellikle annedir  Bu sebeple ona ne kadar kızarsa kızsın, ondan ne kadar nefret ederse etsin, bu durumunu devamlı sürdürmesi düşünülemez  Çocuğun tehlikeye düştüğü bir anda, annelik içgüdüleri harekete geçer ve onu korumaya çalışır  Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz  Şehirler içinde Bağdat öteden beri güzel, önemli ve gözde şehirlerden biridir  İnsanı kendine çeken, pek çok şehirde bulunmayan özelliklere sahiptir  Annenin de diğer insanlar içinde ayrıcalıklı bir yeri vardır  Onun kadar çocuğunu seven, çocuğuna gönülden bağlı bir yakın, bir dost yoktur insanlar içinde  Ne zaman başımız dara düşse hemen o koşar, elimizden tutmaya o çalışır  Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az  Kimi meseleleri üstü kapalı, bazı ipuçları vererek şöyle bir anlatmak zorunluluğu hasıl olur  Anlayışlı kimseler bu tür konuşmadan ne denmek istendiğini kolayca anlarlar  Ama kavrayışı kıt kimseler ne kadar açık anlatılırsa anlatılsın, ne kadar tekrar edilirse edilsin ne denmek istendiğini bir türlü anlayamazlar  Araba devrilince (teker kırılınca) yol gösteren çok olur  İnsanlar her nedense her şey olup bittikten, işler bozulduktan, ortaya kötü bir sonuç çıktıktan sonra “niçin böyle yaptın, şöyle yapsaydın, bu yolu tutmalıydın” gibi sözler söylemeyi alışkanlık edinmişlerdir  Önemli olan yapma biçimindeki yanlışlığı, tutulan yoldaki tehlikeyi önceden görmek ve uyarıda bulunmaktır  Araba ile tavşan avlanmaz  Hemen her iş ayrı bir araç, yol ve yöntemi gerekli kılar  Başarıya ulaşılmak isteniyorsa o iş için uygun olanlar seçilmelidir  Eğer bunun dışına çıkılırsa başarıdan söz edilemez  Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer  1  Büyükler nasıl bir davranış veya yaşayış yolu tutmuşlarsa çocuklar da onları taklit eder, onların izinden gider  2  Yönetenlerin tavır biçimi, zamanla yönetilenlere geçer  Ar dünyası değil kâr dünyası  1  Yaptığı iş eğer namusuna dokunmuyor, onurunu zedelemiyorsa geçim için şu ya da bu işi yapmalı insan; utanıp sıkılmadan para kazanmalıdır  2  Kimi insanlar vardır ki, namus ve onur denen değerleri bir tarafa fırlatmış, çıkar için her türlü işi yapmaktadırlar  Arı bal alacak çiçeği bilir  Bazı kimseler, açıkgöz insanlar ve işinin uzmanı olanlar, çıkar sağlayabilecekleri, kazanç elde edecekleri yerleri gayet iyi bilirler  Arı, kızdıranı sokar  Hiçbir insan durup dururken çoklukla birinin canını yakmaz  Kişi ancak kendisini kızdırıp bunaltana, sataşıp ilişene, kötülük yapana karşı ister istemez eyleme geçer; saldırır ve zarar verir  Arık öküze bıçak çalınmaz  Güçsüz, zayıf, kendisini zor ayakta tutan kimselerden yararlanmaya çalışmak, onlara eziyet edip çile çektirmek doğru değildir; bu yiğitliğin ve insanlığın şaşına yakışmaz  Arpa eken buğday biçmez  1  Kötü bir davranışta bulunan insan iyilik göremez  2  Yapmaya çalıştığı işin üzerinde lâyıkıyla durmayan ondan iyi sonuç alamaz  Arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş  Arsız insan kişiliğini, saygınlığını, utanma duygusunu yitirmiş insandır  Dolayısıyla o ne kadar ağır hareket görse, söz işitse yine de aldırış etmez; pişkinliğe vurup iyi bile karşılar  Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur)  İnsanların kişilikleri ile sürekli bulundukları yerler arasında bir özdeşlik kurmak mümkündür  Bir kimsenin kişiliği çalıştığı iş yerinin niteliğinden; yatıp kalktığı evin temizliğinden, düzeninden anlaşılır  Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır)  Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, aslî özelliğini yitirmez  Bu durum insan için de söz konusudur  Soylu bir aileden gelen insanlar ne denli büyük bir sarsıntı geçirirlerse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar; soyluluklarını yitirmezler  Ama mayalarında kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar  Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir  Bir insan çarpık bir ailenin üyesi olabilir; yoksul, eğitim görmemiş kaba bir aileden gelebilir  Bu durumunu birilerinden saklamak ve onlara karşı bir utanç kaynağı olarak görmek son derece yanlıştır  Çünkü insan, böyle bir aileden gelmekle değersiz olamaz  Kendisini değerli ya da değersiz kılmak kendi elindedir  Böyle bir tavrı da ancak zayıf karakterli insanlar gösterebilir ya da bu tavır ancak piçlere yaraşır  Âşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir)  Kim ki bir şeyi elde etmek ister, ona taşkın bir kavuşma isteğiyle yanıp tutuşur, o kimseye zor şartlar ağır gelmez; o, her türlü çabayı gösterir; her türlü fedakârlığa katlanır  Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır  Aşk duygusuyla dolup taşan kişi, bu derin sevginin etkisiyle ne yaptığını bilemez; hoşa gitmeyecek davranışlarda bulunur, sanki bilincini kaybetmiş gibidir; yapıp ettiklerini kimse bilmez, görmez ve söylediklerini kimse işitmez sanır  Aşını, eşini, işini bil  Doğru, düzgün, sağlıklı, mutlu ve verimli bir hayat mı yaşamak istiyorsun? O hâlde yiyeceğine dikkat et, temiz ve helâl ye  Eşini ve arkadaşını iyi seç, kötülerden uzak dur  Bir iş edin, edindiğin işe sahip çık, onu lâyıkıyla yap  Aş taşınca kepçeye paha olmaz  Kimi değersiz görülen, bir kenara atılmış bulunan araçlar bir zaman gelir gerekli olurlar; bir zararı önlemeye yararlar  İşte o zaman değerleri birden bire artar, kıymet biçilemez olurlar  At, adımına göre değil, adamına göre yürür  Bir atın yürümesi ya da koşması, doğrudan sırtındaki binicisinin yönetimine bağlıdır; binici ne isterse onu yapar; koşar, durur ya da yavaş gider  Bir işin akışı da böyledir  İşin sonucu, verimli yahut verimsiz oluşu, o işi yapanın bilgi, beceri çaba ve tutumuna bağlıdır  Ata eyer gerek, eyere er gerek  Çıplak ata binmek oldukça zordur  Ata binmeyi kolaylaştıran eyerdir  Ancak bu yeterli değildir  Atın üzerinde oturacak kimse eyerin hakkını vermeli ve başarılı olmalıdır  Bunu da ancak yiğit olan yapar  Bir iş için de durum bundan farklı değildir  Yapılan işten verim alınmak isteniyorsa, önce işte kullanılacak araçlar sağlanmalı; sonra da iş ve araçlar işini iyi bilen, bunları kullanabilecek birine teslim edilmelidir  Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır  Çocuklar küçük yaşlarda öncelikle babalarının yaptıkları işlerle ilgilenirler  Babanın oğulla yakın ilişkisi, çocuğun giderek babasının yaptığı işi öğrenmesine yol açar  Baba da bunun için özel bir çaba sarf etmişse, çocukta, bu işi öğrenme yolu kalıcı olur  Büyüyünce kendisi de bu sanatla uğraşır, geçimini bu yolla sağlamaya çalışır  Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz  Ana-babaya değer vermek, onlara saygı-sevgi göstermek, onlara dar günlerinde yardımcı olmak, onlara “öf” bile dememek Yüce Allah`ın buyruklarındandır  Bu buyruklara itaat etmeyen, ana-babaya gerekli ilgiyi göstermeyen, onlara karşı gelen bir kimse Allah`a da karşı geliyor demektir  At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın  1  Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur  2  Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır  At binicisini tanır (bilir)  Emir altında çalışan kişi, kendisini yönetenin işten anlayıp anlamadığını, ne isteyip istemediğini, hangi olay karşısında nasıl tavır takındığını bilir; işini de ona göre yapar ve yürütür  Ateş düştüğü yeri yakar  Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların yüreklerini yakar  Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir  Ateşle barut bir yerde durmaz  Bir arada bulunmaları çok tehlikeli görülen şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdırlar  Ateş olmayan yerden duman çıkmaz  Bir olay ya da durumun varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak bir şeydir  Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir  Atılan ok geri dönmez  Kimi zaman iyi düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan bazı eylemlere girişir ve sonuçta pişman olur insan  O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün değildir  Çünkü olan olmuş, iş işten geçmiştir çoktan  Atın bahtsızı arabaya düşer  Kimi değerli, yetenekli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uymayan kötü ve bayağı işlerde çalıştırılır; görevlere itilir  Atın ölümü arpadan olsun  Bir şeye tutkun olan, bir şeyin uzun süre yokluğunu çeken kimi kişiler, kendilerine zarar vereceğini bile bile o şeyi kullanmaktan çekinmezler ve şöyle düşünürler: “Sevdiğim şeye özlem duyarak yaşamaktansa, onu çokça (aşırı ölçüde) kullanıp (yiyip) hasta olayım; hatta öleyim  ” Atın ürkeği, yiğidin korkağı  1  Yiğit de, at da doğacak bir tehlikeye karşı hep tetikte bulunmalı; uyanık davranıp duyarlı olmalıdır  2  Atın da, yiğidin de korkağından kaçınmalı; onlardan hayır gelmez  Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz  Meydanda olan şu ki, insana değer, nitelik ve kişiliğine göre davranılır; iş verilir  Bu bakımdan kişi başkalarını ilgilendiren konularda ortaya atılmamalıdır  Ayrıca, değersiz bir kimse de kıymetli ve nitelikli kişilere gösterilen ilgiyi ne beklemeli, ne de ummalıdır  Atlasa kıl yapışmaz  Dürüst, temiz, kötülükten uzak, işinde başarılı kimseler hakkında söylenen karalayıcı sözler, yapılan iftiralar havada kalır; boşuna söylenmiş olur, onlara bu sözlerin mazarratı bulaşmaz  At ölür, itlere bayram olur  Kimi yararlı, kıymetli, şahsiyet sahibi kimselerin ölmesi; bulunduğu görevden ayrılması ya da alınması kimi çıkarcı, kıskanç ve aşağılık kimselerin işine gelir; onların sevinmesine yol açar  At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır  Dünyadaki her canlı gibi at da ölümlüdür  Günü gelince o da bu dünyadan ayrılır  Ama onun koştuğu, gezdiği meydan onunla gitmez; kendisinden sonrakilere kalır ve onu hatırlatır  İnsan için de durum atınkinden farklı değildir  O da ölümlüdür  Doğacak, yaşayacak ve ölecektir  Ne var ki, bu dünyadan ayrılırken bıraktığı izler sürüp gidecektir  İnsanlar bu dünyada bu izleriyle anılacaklardır  Önemli olan dünya hayatında iyi bir iz (nam) bırakmak ve rahmetle anılmaktır  Bu bakımdan kişi daha yaşarken adını yaşatacak iyi işler yapmalıdır  Unutulmamalıdır ki, yaşarken iyi işler yapan, iyi eserler bırakan kişiler öldükten sonra da unutulmazlar; onları tanıtan eserleriyle de gelecek kuşaklara taşınırlar  At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner)  Yönetilen veya buyruk altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yöneticisinin tavrına göre ayarlar  Bu sebeple yönetilen değil yöneten, çalışan değil çalıştırıcı daha önemlidir  At yiğidin yoldaşıdır  Çok açık olarak bilinen bir şey ki, göçebe bir millet olan Türkler için at, savaşta ya da barışta candan bir dosttur  Hemen her saati onunla geçer  At, Türkler için soyluluğun, yiğitliğin, vefakârlığın, yararlılığın ve inceliğin bir sembolüdür  Silâhsız er düşünülemediği gibi, atsız er de düşünülmemiştir  Dolayısıyla at, Türk`ün edebiyatına girmiş ve önemli bir motif oluşturmuştur  At hakkında şiir, menkıbe, masal, atasözü söylenmiş; risaleler kaleme alınmış, âdeta ona insan gibi muamele edilmiştir  Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz  Uçsuz bucaksız gökyüzünde uçan, istediği yere ulaşabilen kuşlar bile avlanmak tehlikesinden kurtulamazlar  Hele usta avcılar da varsa tehlike daha da artar  İnsanlar da benzer biçimde tehlikelerden uzak değillerdir  Hiç ummadıkları çeşitli felâketlerle karşılaşabilir, dert ve sıkıntılara düşebilirler  İnsan kendini ne kadar güvenlik alanına çekmeye çalışırsa çalışsın dert, sıkıntı, tehlike, kaza ve türlü işlerden yakasını kurtaramaz  Ava giden avlanır  Bir çıkar sağlamak için birilerine tuzak kuran, onları aldatan, onlara zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe kendisi düşer; zarara uğrar  Av avlayanın, kemer bağlayanın  Bir uğraş vererek bir şeyi ele geçiren kimse, onu hak eder; o, onundur  Doğrusu ve yakışık alanı da budur  Aksini düşünmek yanlıştır  Bunun yanında, bir şey, onu kullanmasını becerip faydalanmasını bilenindir  Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar  Kimi becerikli, iyi huylu kadınlar vardır ki, yoksulluk içinde bile olsa onlar eve bir çeki düzen verir; temiz tutar, evi yaşanacak hâle getirirler; içten, samimî davranışlarıyla yuvalarını mutlulukla doldururlar  Kimi kadınlar da vardır ki, huysuzlukları, beceriksizlikleri, kötü davranışlarıyla ailenin düzenini ve mutluluğunu bozarlar  Bolluk içinde bile olsalar, onların tertipsizlikleri, düzensizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden ailede huzur kalmaz; onların bu tabiatları yüzünden aile kötüye gider, perişan olur ve sonunda yıkılır  Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz  Hayat öyle pürüzsüz, gailesiz değildir  İnsanoğlu yaşadığı hayat süresince çeşitli engeller, güçlükler ve olaylarla karşılaşır  Sıkıntılara, çeşitli felâketlere uğrar  Kimi zaman tersi de olmaz değildir, rahata ve mutluluğa da kavuşur  Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin  Sağlıklı olmak, türlü hastalıklardan korunmak için ayağı sıcak, başı da serin tutmak oldukça faydalıdır  Beden sağlığımızı düşündüğümüz gibi ruh sağlığımızı da düşünmek zorundayız  Bunun için de her sorunu dert etmemeli, olur olmaz şeylere üzülmemeliyiz; sabırlı ve geniş gönüllü olmalı, rahat hareket etmeliyiz  Ayağını yorganına göre uzat  Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır  Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır  Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder  Ayağı yürüten baştır  Bedensel hareketlerimizin tümü beynin bulunduğu kafaya bağlıdır, kafaya göre bir yön tutar ve gelişir  Bunun gibi bir işçinin verimli iş yapmasını, bir toplumun dirlik düzenlik içinde yol tutmasını da başta bulunan yöneticiler sağlar  Ayı görmeden bayram etme  Müslümanlar Ramazan orucuna gökte hilâli (ay`ı) görünce başlarlar; oruç bitince, yani bir ay sonra yine gökte hilâli görünce bayram ederler  Ayı görme işi de son derece dikkat isteyen bir iştir  İnsanlar ayı görmeden nasıl bayram yapamıyorlarsa, sen de bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözü ile bakıp de sevinme; dikkatli ol, ola ki bir sebep yüzünden iş gerçekleşmeyebilir, üzülebilirsin  Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır  Hemen her şeyin, her insanın bir kusuru, bir eksiği vardır  Hatasız kul olmaz  Dolayısıyla insanın mükemmel bir dost, arkadaş ve sevgili aramaya çalışması boşunadır  Böyle bir dost bulamayacağı gibi, dostsuz kalması da mümkündür  Bu bakımdan insan bir şey elde etmek, bir dost bulmak istiyorsa onları kusurları ile kabul etmeye hazır olmalıdır  Ay ışığında ceviz silkilmez  Bir işten iyi, verimli bir sonuç alınmak isteniyorsa, o işin şartları da, araçları da yeterli ve uygun olmalıdır  Aksi takdirde kötü bir sonuçla karşı karşıya kalması mukadder olur  Aza demişler: “Nereye?”, “Çoğun yanına” demiş  Çok, her zaman azdan daha baskın çıkar  Bu bakımdan genellikle her şeyin azı, çoğa boyun eğer; yahut az, çoğa uyar  Büyük sermaye, küçük sermayeye fırsat vermez; onu idare eder  Bir toplumda çoğun oyu, azın oyunu geçersiz kılar; dolayısıyla az oy sahipleri, çok oy sahiplerine uymak zorunda kalırlar  Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz  Kim ki elindekinden hoşnut olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir  Çünkü çoklar, azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir  Küçük şeylere sahip çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır  Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım  Aralıksız çalışarak, çeşitli sıkıntılara katlanarak, amansız zorluklara göğüs gererek zenginlere özgü bir hayat yaşamaktansa, didişmelerden ve çekişmelerden uzak, gösterişsiz ve sakin bir hayat sürmek daha yeğdir  Az söyle, çok dinle  Dinlemek, öğrenmenin güzel bir yoludur  Kulak vererek dinleyen insan pek çok şey öğrenebilir  Oysa çok konuşan insanda yanılma payı (özellikle bilmediği konularda) çok olur, hata yapma ihtimalî de artar  Ayrıca kişi yanlış ve çok konuşmalarıyla çevresindekileri rahatsız da edebilir  Az tamah çok ziyan getirir  Elindekiyle yetinmeyen, daha fazlasını isteyen, isteklerine kavuşmak için çeşitli yollara başvuran insan, bu tutumundan ötürü zarara uğrar  Çünkü aç gözlülüğün sebebiyle ihtiyatsız davranmış ve tehlikenin içine düşmüştür  Bu gibi kişiler kimi zaman ellerindekileri de kaybederler  Az veren candan, çok veren maldan  Varolalı beri insan, insanın yardımına ihtiyaç duymuştur  Bu bakımdan ihtiyaç sahibine yardımda bulunmak bir insanlık görevi hâline gelmiştir  Kimi yoksul kimseler birilerine yardım ya da armağan olarak bir şey verirlerse (küçük de olsa) bu onlar için bir fedakârlıktır  Çünkü verdikleri şeyden kendilerinde de yok denecek kadar az bulunmaktadır  Dolayısıyla yardımları ya da armağanları yürekten, içten ve candandır  Bunun yanında zengin olanın yapacağı yardım, fakirin yaptığı yardımdan daha fazla olabilir  Ancak bu onun için fedakârlık sayılmaz  Çünkü ihtiyacından fazla olan malından vermiştir  Dolayısıyla verdiği malın yoksulluğunu çekmiyordur o   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri Açıklamalı-A- |  | 
|  06-24-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-A-Ah alan onmaz  Zulmeden, hak yiyen, kötülük yapan ve bu sebeple birilerinin bedduasını alan kimse iflâh olmaz; onun sonu iyi değildir, yaptıklarının cezasını mutlaka görür  Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer  Değerli, güzel ve iyi şeyler çoklukla onlara lâyık olmayan kimselerin eline geçer ve onlarca kullanılırlar  Bu da gösteriyor ki, insanlar gelişen olaylara çok kez engel olamazlar  Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez  Anlayışı kıt, beceriksiz, yüzsüz ve yılışık, çıkarcı kimselere gereksiz yere yakınlık gösterilmemelidir  Yoksa bu yakınlığı kötüye kullanabilir  Yerli yersiz karşınıza çıkıp sizi rahatsız ve huzursuz edebilir  Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerde dikkatli olunmalıdır  Ahmak iti yol kocatır  Bazı insanların girişimleri, uğraşıları, didinmeleri, yaptıkları işleri ahmaklıkları yüzünden sonuçsuz kalır; yıpranmalarına yol açar  Bunun böyle olmasının sebebi, işe iyi düşünmeden, plân yapmadan girmiş bulunmaları, karşılarına çıkacak aksilikleri hesaplamamış olmalarıdır  İşte böylesi bir giriş, onları tekrar tekrar yapmak zorunda bırakmış, zaman kaybettirmiş, yormuş ve yıpratmıştır  Akacak kan damarda durmaz  “Takdir, tedbiri bozar” derler  Bir zarara uğramak, önemli bir şeyimizi kaybetmek kaderimizde varsa, ne yaparsak yapalım, ne önlem alırsak alalım bunun önüne geçemeyiz  Bugün ya da yarın, er veya geç olan olacaktır  Ak akçe kara gün içindir  Emek vererek, alın teri dökerek kazandığımız para, sıkıntılı anlarımız ve zor günlerimiz içindir; bizi darlıktan bu para çekip kurtarır, rahata erdirir  Dara düşülen günlerimizde bu parayı harcamaktan da geri durmamalı, çekinmemeliyiz  Akan su yosun (pislik) tutmaz  Bilinen bir şey ki, devamlı akan su kendini ve yatağını temiz tutar; hareketsiz ve birikinti hâlinde olan su da aksine mikrop ve pisliği bünyesinde taşır  Denebilir ki hareketlilik, canlılık ve çalışkanlık insanı canlı ve üretken yapar; iyimser kılar, kötülükten uzak tutar, düşkünlüğünü önler; böylece de o insan hem kendine, hem de başkalarına yararlı olur  Akar su çukurunu kendi kazar  Azimli olan, bir şey yapma isteği ve gücünü taşıyan, gayretli ve atak kimseler zorluklara boyun eğmezler; amaçlarını gerçekleştirmek için imkân ararlar, yollarını ne yapıp edip bulurlar  Akan suya inanma, el oğluna güvenme  Kimi akar sular yavaş aktığı için tehlikesiz görünebilir, ancak yine de güvenmemelidir  Bir an o suya kapılıp sürüklenebilir, derinlere ve burgaçlara çekilip boğulabiliriz  El oğlu da tıpkı bu akar sular gibidir, kimi yanlarına bakarak onlara güven duyamayız  Çıkarı için bizi tuzağa düşürebilir, başımıza olmadık işler açabilir, zor durumda bırakıp zarara uğratabilir  Bunun için temkinli olmalıyız  Akıl akıldan üstündür  Her insan aynı anlayış, bilgi ve düşünme gücüne sahip değildir  Bizim akletmediğimizi, bir başkası akledebilir  Biri bizden daha iyi düşünüp karanlık bir noktada bize ışık tutabilir  Bu bakımdan önemli işlerimizde güvenli, geniş düşünce sahibi kimselere danışmaktan, onların bilgi ve tecrübesine başvurmaktan kaçınmamalıyız  Akıl için tarik (yol) birdir  Bir mesele ancak akıl yoluyla çözülebilir  Bu yol ise tektir  Doğru düşünenlerin, mantıklı olanların bu yolu izlediklerinde vardıkları sonuç hep aynı olacaktır  Akıl kişiye (adama) sermayedir  Giriştiğimiz hemen bütün işlerde başarılı ya da başarısız olmamızdaki en büyük etken akıldır  O, yapmaya çalıştığımız işte baş aracımızdır  Onu gerektiği gibi, yerinde kullanırsak iyi sonuç almamız kolaylaşır  Hemen her işte bir sermayeye gerek duyulduğu açıktır  Bu sermaye de paradır  Ama unutmayalım ki, paranın da işe yarar şekilde kullanılması akılla olur  Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır (Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun)  Düşüncesiz ve yersiz davranan, gerçeği görmeyen, anlayışı kıt kimseler yaptıkları işlerin, söyledikleri sözlerin ne gibi sonuçlar doğuracağını hesap edemezler  Bu yanlarıyla, iyi niyetli de olsalar dostlarına bilmeyerek zarar verebilirler  Bunun aksine, akıllı düşmanın neler yapabileceği, hangi yollara başvuracağı önceden tahmin edilip sezilebilir; dolayısıyla kişi tedbirini alır, kendisine gelebilecek zararları önlemeye çalışır  Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır  Aklını kullanmasını bilen, açık göz, uyanık ve düzenbaz kimseler düşüncesiz, kavrayışı kıt, ahmak ve şaşkın kimseleri aldatmakta bir zorlukla karşılaşmazlar  Hatta bu kimseler, karşılarındaki bu aptal insanları, haklı da olsalar haksız çıkarabilirler; kendilerini suç işlememiş gibi gösterebilirler  Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer  Önlem almaya, hazırlıklı olmaya alışmış kimi tedbirli kimse, hemen her şeyde bir sonuca ulaşmak için sağlam bir yol arar  Bunun için de düşünüp taşınır, kolay kolay karar veremez  Dolayısıyla da epey zaman harcamış ve sonuca ulaşmakta gecikmiş olur  Oysa gözü pek atak ve yeterince düşünmeden karar veren kimse, tehlikeyi göze alıp işe girişir ve sonuca daha çabuk ulaşır  Akıllıyı arkada tutma, akılsızı kılavuz etme  Hangi işte, hangi yönetimde olursa olsun sağlıklı bir sonuca gidilmek isteniyorsa, mutlaka iyi ve doğru düşünenlere, işinin ehli ve akıllı kimselere öncelik verilmelidir; onlar takipçi değil, takip edilenler olmalıdır  Eğer bunun tersi yapılıp akılsız, ahmak, beceriksiz, anlayışı kıt kimselere öncelik verilir, onlar iş başına getirilirse yapılan işten olumlu bir sonuç elde edilemez; elde kalan yalnızca zarar olur  Akıl para ile satılmaz  İnsanlar akılca eşit değillerdir  Kimileri akıllı, kimileri aptaldır  Bunu değiştirmek mümkün değildir, böyle de sürüp gidecektir  Üstelik akıl, somut bir şey de değildir  Sonradan da elde edilemez, parayla da alınıp satılamaz  Etrafımıza şöyle bir baktığımızda delice işler yapan varlıklı insanlar, akıllıca işler yapan yoksul insanlar görürüz  Eğer akıl parayla satın alınmış olsaydı zenginlerin dilece işler yapmadıklarına tanık olabilirdik  Akılsız başın zahmetini (cezasını) ayaklar çeker  1  İyi düşünüp taşınmadan, eni konu hesaplamadan verdiğimiz kararlar, yaptığımız girişimler bizi kötü sonuçlarla karşı karşıya bırakır, çıkmaza sokup oraya buraya koşturur, yorgun düşürür  Hemen her şeyi yeni baştan yapmak durumuyla yüz yüze getirir  2  İşin başında olanların akletmeden verdikleri yanlış karar ve ortaya koydukları tutumların doğurduğu kötü sonuçların sıkıntılarını, zahmetini buyruk altında çalışanlar çeker  Akıl yaşta değil baştadır  İnsanın yaşlanması, aklının artması anlamına gelmez  İnsan büyüyebilir fakat aklı (kıt) kalabilir  Biliriz ki, pek çok genç yaşça büyük olanlardan daha akıllıdırlar  İnsanlar yaşlandıkça tecrübe sahibi olabilirler ama tecrübe akıllı olanların işine yarar, akılsızların değil  Ak koyunun kara kuzusu da olur  1  İyi ana-babadan kimi zaman kötü huylu çocuklar da olabilir  2  Çok iyi sandığımız bir işin, girişimin veya tavrın kötü yanları da bulunabilir  3  Arkadaş, dost ve yakınlarımızın kimi kusurlu yanları da bulunabilir  Akla gelmeyen başa gelir  İnsan her şeyi eksiksiz düşünüp, başına gelebilecekleri önceden kestirip tedbir alacak güçte değildir  Hiç ummadığı, beklemediği bir anda başına öyle şey gelir ki, bu şeyi daha önce hiç düşünmemiştir bile  Bu durumda yapılacak şey endişe ve korkuya kapılmamak, sakin olmaya çalışmaktır  Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama  Aklına geleni hemen gerçekleştirmeye çalışma; önce iyi düşün, taşın, doğabilecek sonuçları hesapla  Bunun aksine hareket edip iş yapmaya kalkar, her önüne gelene çatarsan büyük sıkıntılarla karşılaşır, zarar görürsün  Akraba (dost) ile ye, iç, alışveriş etme  Hemen her alışverişin temelinde çıkar yatar  Bu çıkarlar insanları çatışmaya sürükleyip tatsızlıklara yol açabilir; sonuçta ortaya kırıcı, incitici davranışlar çıkar  Dolayısıyla alışveriş dostluğu bozucu bir işlev yüklenmiş olur  Bu ise devamlı görüşen insanlar için hoş bir durum değildir  Bu bakımdan özellikle kendine güvenemeyenler, dostluklarının devamını dileyenler alışveriş konusunda dikkatli olmalı, gerekirse birbirleriyle alışverişten kaçınmalıdırlar  Akşama karşı gitme, tana karşı yatma  Yüce Allah, gündüzü çalışıp rızk kazanma, geceyi de uyku ve dinlenme zamanı olarak yaratmıştır  Bu sebeple erken kalkıp çalışmalı ve erken yatmalıdır  Yola çıkmak için de en uygun zaman seher vaktidir, her şey görünür olduğundan daha güvenlidir  Gece yolculuk yapmaktan mümkünse kaçınmalıdır; gece yolculuğu hem zor, hem de tehlikelidir  Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir (iyidir)  Elden geldiğince işler akşam ya da gece yapılmamalıdır  Sabah görülmesi daha uygundur  Çünkü gece iş yapmak tehlikelidir  İnsanların en yoğun, yorgun ve dalgın oldukları zaman bu zamandır  Çalışanların hata yapmaları, işi eksik görmeleri, verimsiz olmaları gündüze oranla daha fazla olur  Ayrıca gündüz elde edilebilen imkânlar gece elde edilemez  Bu bakımdan sabahleyin yapılacak iş kusurlu da olsa, akşam yapılacak işten daha iyidir  Alacağın olsunda da alakargada olsun  İnsanlar kolay kolay borçlu olmak istemezler  Çünkü borç ödemek, özellikle sıkıntıda olanlar için hayli zordur  Bu bakımdan borçlu olmaktansa alacaklı olmak daima iyi görülür  Alınması zor da olsa, borçlu olan ödememek için karşı da koysa, insanın alacaklı olması yine de iyi bir şeydir  Alacakla verecek (borç) ödenmez  Kimilerine borçlu, kimilerinden de alacaklı olabiliriz  Ne var ki, borcumuza karşılık, alacağımıza güvenip onunla borcumuzu ödeyebileceğimizi düşünmemeliyiz  Böyle yaparsak tedbirsiz hareket etmiş oluruz  Borcumuzun ödenme günü geldiğinde, eğer alacağımız bize ödenmemişse zor durumda kalabiliriz  Bu yüzden borcumuzu, alacağımızla öderiz hesabına gitmek doğru değildir; bu bir tedbirsizliktir  Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar  İnsanların toplum içindeki yerlerini tutum ve davranışları belli eder  Kimi insan vardır ki alçak gönüllüdür, büyüklük taslamaz, insanların mevkilerine göre tavır takınmaz; işte bu kimseler saygı ve sevgi görür, toplum içinde yükselir  Kimi insan da vardır ki kibirlidir, herkesi küçük görür, üstünlük taslar; bu insan da hiç sevilip sayılmaz, toplum içinde de iyi bir yer edinemez  Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır  İnsan hiçbir işinde aşırılığa kaçmamalı, orta bir yol izlemelidir  Gerek maddî, gerekse manevî yönden kendisine en uygun olanı seçmelidir  Orta bir yol izlemeye yanaşmayan insana hem çok düşük, hem de çok yüksek hayat biçimi zarar verir  Alçak yer yiğidi hor gösterir  Elindeki imkânları sınırlı olan, basit bir görevde bulunan kimse ne kadar değerli olursa olsun kendini gösteremez; kişiliğini, yeteneğini kanıtlayıp lâyık olduğu yere gelemez  Bu durumda onun önemsiz görülmesine, etkisiz kalmasına, yitip gitmesine sebep olur  Al elmaya taş atan çok olur  1  Önemli, parlak mevkileri elde etmeye çalışan çok olur  2  Değerli, güzel ve çekici olan şey herkesin dikkatini çeker  Kimileri onu elde etmeye çalışırken, kimileri de kıskançlığa düşüp onun aleyhinde çalışırlar  Alet işler, el övünür  İnsan ne iş yaparsa yapsın, ne kadar usta olursa olsun, o iş için gerekli araç-gereç olmadan başarı elde edemez  Durum bu kadar açık olduğu hâlde, araç-gereci bir tarafa atıp kendi ustalığı ile övünmekten geri durmaz insanoğlu  Alışmış kudurmuştan beterdir  Bir şeye alışkanlık tutkuyu, tutku da tutsaklığı peşinden sürükler  Bir şeye alışkın olan, bir anlamda onun tutsağı olmuştur  Artık onu yöneten alışkanlıklarıdır, kolay kolay bu alışkanlıklardan vazgeçmez  Alışkın olduğu şeyden kopmamak için her yola başvurur, delice davranışlar gösterir  Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunsun (gocunur)  Bir meseleyi halletmek, bir yolsuzluğu soruşturmak, bir haksızlığın önüne geçmek için ne gerekirse yapılıp söylenmelidir  Bu sırada kabahati olan varsın tedirgin olsun, alınıp telâşa kapılsın  Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar  İşi büsbütün bozulan, bir çıkmaza düşen insan karamsarlığa kapılıp Yüce Allah`tan umut kesmemelidir  Çünkü Allah rahmetini esirgemez, O`nun rahmeti boldur  Allah hiç umulmadık bir anda bir sebep yaratır ve çare gösterir, bize iyi imkânlar sunar  Yeter ki O`na inanıp güvenelim, O`ndan umut kesmeyelim   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri Açıklamalı-A- |  | 
|  06-24-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-A-Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu  Bir kimsenin toplumdaki seçkin yeri ve önemi zengin ya da yoksul hâliyle ölçülemez  Kimi insanlar son derece yoksuldurlar ama kendilerinde bir adamlık vardır  Kimileri de zengindir ama insanlıktan nasiplerini almamışlardır  Dolayısıyla yoksul olmak insanın değerini düşürmez, zengin olmak da değerini artırmaz  Adam adamı bir kere (defa) aldatır  Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz  Çünkü bir kez aldanmış ve ders almıştır  Artık kendini ona göre ayarlar, karşı tarafın düzenbaz olduğunu bildiği için tedbir alır, düzenbaz ne derse desin inanmaz ve tuzağına düşmez  Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur)  İnsanlar hayatları boyunca birbirlerine destek verirler, yardımcı olurlar  Ne ki her destek ve yardım sürekli olmaz  O hâlde insan, yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, öncelikle kendi gücüne, bilgi ve becerisine dayanmalı ve güvenmelidir  Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim)  İnsan daha çok anlaştığı, huyunu suyunu bildiği, sevdiği, yanında bulunmaktan hoşlandığı kimselerle arkadaşlık kurar; dostluk eder  Dolayısıyla bir kimsenin iyi ya da kötü olduğu, arkadaşlık kurduğu kimsenin kişiliğine bakılarak anlaşılabilir  Adamak kolay, ödemek güçtür  Bir işi yerine getireceğim demek, davranışıyla ya da tutumuyla o işi yapacağım duygusu uyandırmak, umut vermek kolaydır  Ne var ki yerine getirmek ve yapmak güçtür  Çünkü bu, bir çabaya, bir maddeye ya da bir paraya dayanır; bunlar da zor sarf edilir şeylerdir  Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir)  Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı kolay kolay değişmez  Eğer bir adamın adı kötüye çıkmış, bu yanıyla şöhret bulup tanınmışsa, bu durum onun için katlanılmazdır  Nereye gitse kötü yanı yüzüne vurulacak, itilip kakılacak, aşağılanıp toplum dışına itilecektir  Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir  Adamın iyisi alış verişte belli olur  Alışveriş bir insanın karakterini, iyi ya da kötü oluşunu belirleyen en önemli ölçütlerden biridir  Alışveriş her şeyden önce çıkara dayanır  Birçok insan da çıkarı için ahlâk kurallarını çiğnemekten kaçınmaz  Bunu anlamanın en iyi yolu da kişiyi alışverişte denemektir  Alışveriş sırasında hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen, ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi insandır  Adamın iyisi iş başında belli olur  İnsanı gösteren sözü değil, işidir  Bir insanın gerçek değeri; becerikli mi beceriksiz mi, çalışkan mı tembel mi, başarılı mı başarısız mı, iyi mi kötü mü olduğu yaptığı işlerle, çevresindekilere karşı takındığı tutumla ölçülür  Adamını yere bakanından, suyun ağır (sessiz) akanından kork (sakın)  Genellikle sessiz akan sular derin ve tehlikeli olurlar  Bir olay karşısında duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan, niyetini belli etmeyen, sessiz kalan kimseler de ağır akan suya benzerler  Sinsidirler, içlerinde besledikleri kötülükleri hissettirmezler, bu bakımından sakıncalıdırlar  Adam olana bir söz yeter  İyi yetişmiş, kişilikli, anlayışlı, duyarlı kişiler kendilerine söylenen sözü, ilk söylenişinde anlarlar ve sözün gereğini yerine getirirler  Bir sözü defalarca söyleten, söyleyeni zorlayan, çıkmaza sokan kimselerde ise, bir kavrayış noksanlığı, bir ahlâk eksikliği var sayılabilir  Âdemoğlu (insanoğlu) çiğ süt emmiştir  Başlangıcından bu yana nankörlük insanoğlunun değişmez bir sıfatı olagelmiştir  Yapılan bir iyiliğe karşı, çokluk kötülükle cevap vermek, insanın atamadığı huylarındandır  Sanki bu, insanda değişmez bir hâldir  Bu bakımdan insanoğlu güvensizdir, ona karşı daima dikkatli olunmalıdır  Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur  Büyüklerin küçükler üzerinde büyük bir etkisi vardır  Çocuklar, çokluk büyüklerini örnek alırlar  Onlardan ne görürlerse onu yapmaya çalışırlar  Bu sebeple, anne-babanın çocuklar, büyüklerin de küçükler üzerindeki etkisi, eğitim açısından oldukça önemlidir  Ağacı kurt, insanı dert yer  Ağaç kurdu, içine yerleştiği bir ağacı veya tahtayı özünden, içten içe yiyerek çürütür ya da kurutur  Dert ve üzüntü de tıpkı ağaç kurdu gibidir  İnsanı içten içe yıpratır, perişan eder, dayanıksız kılar, yiyip bitirir  Ağaç kökünden yıkılır  Ağacı ayakta tutan, onu toprağa bağlayan kökleridir  Onun bütün dallarını kesebilirsiniz, ancak yıkamazsınız  Yıkmak için köklerini topraktan çıkarmak zorundasınız  Bir aile, toplum ya da düzen de tıpkı ağaç gibidir  Onu da ayakta tutan bir temel (kök) vardır  Kimi ayrıntılarını (dallarını) yok edebilirsiniz, ancak yıkıp bozamazsınız; yıkmak için temelini sarsmak, ana noktalarını bozmak zorundasınız  Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler)  Bir ağacı güzel gösteren, verimli kılan, canlı tutan yaprakları, çiçekleri ve meyveleridir  Varlığını ancak bunlarla kanıtlar  İnsanlar da böyledir  İnsan ailesi, çocukları, yakınları ve dostları ile bir bütün oluşturup varlık gösterebilir  Eğer bunlardan mahrum olursa yapraksız, çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç gibi kalır ortada; cansız, kurumuş gibi, güçsüz ve verimsizdir  Ağaç yaş iken eğilir  Çocuklar mutlaka küçük yaşta eğitilmelidirler  Bu yaşlarda işlenmeye, her türlü bilgiyle donatılmaya elverişlidirler  Zaman geçip de büyüdükçe eğitilmeleri zorlaşır  Yaşlı insan kolay kolay eğitilmez  Onlar tıpkı kuru bir ağaç gibidirler  Eğilmezler, buna zorlanırlarsa kırılırlar  Bu sebeple onlara yeni bir davranış kazandırmak imkânsız gibidir  Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter  Yüce Allah, her canlıyı yaratırken onunla birlikte rızkını da yaratır  Ancak insanlar aç gözlülük edip kimilerinin hakkını gasbederler, rızklarına el koymaya çalışırlar  Dolayısıyla kimileri aç ve yoksul kalır  İnsanlar bu tavırlarından vazgeçmiş olsalar, herkesin rızkının kendisine yeter olduğu apaçık ortaya çıkacaktır  Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır  Gittiğimiz yolda, tuttuğumuz işte ilerlemek istiyorsak acele edip telâşa düşmemeliyiz  Yavaş yavaş ama güvenli, gerekli bir tempoda, emin adımlarla yürümeliyiz  Böyle hareket etmezsek, aceleciliğimiz yüzünden sürçebilir, yolumuzu şaşırabilir, sonuca da ulaşamayız  Ağır kazan geç kaynar  1  Herkesin anlayış yeteneği bir değildir, öğrenme kabiliyetleri de farklıdır  Kimi kalın kafalı kimseler bir meseleyi oldukça geç ve zor kavrarlar  2  Bazı beceriksiz, tembel kişiler işlerini geç yaparlar ve zamanında yetiştiremezler  3  Ağırbaşlı, olgun kimseler bir olay karşısında hemen öfkelenip telâşlanmazlar  Ağır ol, batman gelesin  Temkinli, ağırbaşlı, ölçülü ol ve dengeli hareket et ki, itibar göresin; sevilip sayılasın  Çünkü hafif meşrep, sulu, çabuk kızıp taşkınlık gösteren, aceleci kimseler toplumda pek sevilip yer edinemezler  Ağır taş batman döver (yerinden oynamaz)  Tutarlı, ölçülü, ağırbaşlı, temkinli kimselerin toplumda etkin bir yerleri, ayrıcalıklı bir kişilikleri vardır  Bu ayrıcalıkları sebebiyle onlara kolay kolay kimse ilişmeye cesaret edemez, onları hırpalamaya öyle herkesin gücü yetmez, dolayısıyla ister istemez saygı görür ve yerlerini korurlar  Ağır yongayı yel kaldırmaz  Davranışları ölçülü, sözleri yerinde, temkinli ve ağırbaşlı olan insanlara dış etkenler, niyeti bozuk kimseler kolay kolay zarar veremezler  Ağız yer, yüz utanır  İkram kabul eden, armağan alan kişi, bunları kendisine sunan kimsenin istediğini yerine getirme zorunluluğunu duyar; bir borçluluk duygusuyla bu isteği reddetmeye utanır, istemese de işi yapar  Ağlamayan çocuğa meme vermezler  Hakkımızın yendiği yerde susup sonuca katlanmak doğru değildir  Susar, sesimizi çıkarmaz, hakkımızı aramazsak kimse bize yardım elini uzatmaz; hakkımızı vermez  Onun için hakkımızı arama yoluna gitmeli ve bu yolda sesimizi duyurmalıyız  Ağlatan gülmez  Başkalarına zulmeden, sıkıntı veren, çile çektiren kimselerin kötülükleri karşılıksız kalmaz; günün birinde bu dünyada ya da öteki dünyada kendisine döner, yaptıklarının cezasını mutlaka çeker, o da ağlar  Ağrısız baş mezarda gerek (olur)  Yaşayan her insan dertten, çileden yakasını kurtarabilmiş değildir  Yaşadıkça da kurtaramayacaktır  Dolayısıyla dertsiz insan ancak mezarda bulunur  Bu demektir ki, insan dertten ancak ölünce kurtulacaktır  Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar  Vakit ve fırsat varken (yazın) çalışmayan, tembel tembel oturan, keyfini düşünen kimse, fırsat kaçtıktan sonra, çalışmanın zor olduğu günlerde (kışın) geçim sıkıntısı çeker; perişan olur, aç kalıp yoksul düşer   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri Açıklamalı-A- |  | 
|  06-24-2012 | #4 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri Açıklamalı-A-Abanın kadri yağmurda bilinir  Her şeyin bir değeri vardır  Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar  Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş  Yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayıp eziyet çekmekte olan kimseler, karşılaşacakları zor şartlardan endişe duymazlar  Çünkü onlar bu şekilde yaşamaya alışıktırlar  Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır   Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar  Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler  Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz  Kimi insanlar yaptıkları işten zevk duyarlar ve onu bırakmak istemezler; bu işi sürekli olarak, tekrar tekrar yapmaktan da hiç bıkkınlık duymazlar  Abdalın dostluğu köy görünceye kadar  Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser  Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur  Hemen herkesin ilgi duyduğu bir alanı, kendine özgü bir işi vardır  İlgi duyduğu alan ya da iş neredeyse kişi de orada bulunur  Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık  Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter  Acele ile menzil alınmaz  Telâşlanıp ivmekle, sabırsız davranmakla daha çabuk sonuç alacağımız, başarı kazanacağımız sanılmamalıdır  Bilinmelidir ki her işin bir süresi vardır  Acele işe şeytan karışır  Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur  Acemi katır kapı önünde yük indirir  Bir işin yabancısı olan, bir işe alışmamış, beceriksiz ya da anlayışsız kişi, kendisinden beklenen işi eksik yapar ve istenildiği gibi yerine getiremez; daha başlangıç anında veya en önemli yerinde işi bırakıverir  Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır  Uzun süre bir şeyin yokluğunu çekip ona ihtiyaç duyan kimse, o şeyden ne kadar çok elde ederse etsin tatmin olmaz; kendisine yetmeyeceği duygusu içinde bulunur  Acıkmış kudurmuştan beterdir  Bir şeyden uzun süre yoksun kalan kimse, onu gördüğü anda ele geçirmek ister; kendinden geçercesine ona saldırır, sanki kudurmuş gibidir, gözü hiçbir şeyi görmez, tek düşündüğü uzun süre yokluğunu çektiği o nesnedir  Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur  Bir kimsenin acınmasına yol açar, başkalarını ona merhamete getirirseniz, o kimse yerli yersiz yardım dilemeye başlar ve gittikçe arsızlaşır; bunun yanında kimilerinin hakkını kısar, emeklerinin karşılığını vermez ve onları aç-yoksul bırakırsanız, onlar da hırsızlık yapmaya başlarlar  Acı patlıcanı kırağı çalmaz  Kötü durumda olan bir kimseyi, ortaya çıkacak yeni kötü durumlar etkilemez; pek çok zorluğa katlanabilir; çünkü o, böylesi kötü durumlara alışmıştır  Ayrıca, işe yaramayacak hâle gelmiş kimseler de, tutar bir yanları olmadığı için felâketlerden çekinmezler  Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır  Onur kırıcı, sert, kötü sözler insanı öfkelendirir; sabrını taşırır, çileden çıkarır, hoş olmayan davranışlara sürükler  Bunun aksine yumuşak, tatlı, hoş sözler de öfkeli, geçimsiz, saldırgan insanları yatıştırabilir; zarar vermelerinin önüne geçip onları doğru yola sokabilir  Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez  Aç, yemek yeme ihtiyacı olan, yemesi gereken kimsedir  Bu insanın düşüncesi de karnını doyurmaktır  Onun bu isteği kimi özürlerle giderilip geçiştirilemez, böyle yapılmak istenirse kimi anlamsız ve aşırı davranışlara kaymasına neden olunur  Çocuklar da bir şey istediler mi hemen onun yerine getirilmesini isterler, beklemek nedir bilmezler  Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz  İş gördürülen kimselerden verim umuluyorsa onlar aç, yoksul ve zaruret içinde bırakılmamalı, her yönden tatmin edilmelidirler  Aç ayı oynamaz  Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir; insan ya da hayvan olsun, çalışan mutlaka doyurulmalıdır  Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin  Yönetiminde bulunan, gözetiminde olan kimseleri maddî ve manevî yönden tatmin etmelisin  İnsanları bu yönlerden sıkıntıya düşürür, emeklerinin karşılığını vermez, kötü muameleye maruz bırakırsan yanlış yola saparlar; söz dinlemez olurlar, arsızlaşırlar  Aç doymam, tok acıkmam sanır  Uzun süre yokluk içinde olan aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, tatmin olmaz, yetmeyeceği duygusunu taşır  Tok, yani varlıklı insan ise var olanla yetinir gibidir, elindekilerin bir gün gelip tükeneceğini düşünmez, yeni kazanç yollarına başvurmaz, dahası elindekileri bilinçsizce harcamaya devam eder  Aç elini kora sokar  Aç ve yoksul insan, zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için canı pahasına bile olsa her türlü tehlikeye atılmaktan çekinmez  Aç gözünü, açarlar gözünü  Uğraşılarında, giriştiğin işlerinde uyanık bulunup dikkatli olman gerekir; yoksa umulmadık, beklenmedik bir anda büyük zararlarla karşı karşıya kalabilirsin  Bu belâdan sonra aklın başına gelir ama iş işten geçmiş olur  Açık ağız aç kalmaz  Çalışan, didinen, ne istediğini bilen, bıkmadan usanmadan bunu dile getiren kişi geçim yolunu bulur; muhtaç duruma düşmez, aç kalmaz  Açık yaraya tuz ekilmez  Acısı ve derdi taze olan bir kimsenin üzüntüsünü artıracak söz ve davranışlardan kaçınmak gereklidir  Açık yerde tepecik kendini dağ sanır  Kıymetli, yetenekli kimselerin bulunmadığı veya az bulunduğu bir yerde, kendinde az da olsa bir şey bulunan kimse böbürlenmeye, büyüklük taslamaya başlar  Açılan solar, ağlayan güler  Hayatta hemen her şey bir değişimin içindedir, olduğu gibi kalmayıp tersine dönebilir, güzel çirkinleşebilir; mutsuz mutlu, yoksul da zengin olabilir  Msn Öğretmen  össkpssGazeteler Sohbethazır mesajlarders izleBelirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşışiir Açın gözü ekmek teknesindedir (olur)  İnsanın tek amacı, öncelikle kendisi için gerekli, yaşaması için zorunlu olan, yokluğunu çektiği şeyi elde etmektir  Açın karnı doyar, gözü doymaz  1  Bir şeyin uzun süren yokluğu açlık ve doyumsuzluk duygusuna iter insanı; bu insan hiç doymamış, aç kalacakmış gibi davranır; gözü nesnelerde kalır, o nesneleri kaybedecek sanısına kapılır  2  İhtiraslı kişi elindekiyle yetinmez, daha fazlasını ister  Aç kurt bile komşusunu dalamaz  Komşu hakkı çok yücedir  Komşuya hangi şartlarda olursa olsun, aç ya da zengin iyi davranılmalıdır  Çünkü toplumun dirlik ve düzenliği bir yönüyle buna bağlıdır  Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna  Sır özeldir ve gizli tutulmalıdır  Onun gerçekten duyulup yayılması istenmiyorsa, dosta bile açılmamalıdır  Açılırsa o da ağzından kaçırabilir ya da yakınına anlatabilir, bunu başkaları duyabilir, saklamaya çalıştığın şey sır olmaktan çıkar, yayılır  Aç ne yemez, tok ne demez  Yoksul kişi ihtiyaç duyduğu şeyin en kötüsüne bile razı olur; iyisini, kötüsünü arayacak durumda değildir  Oysa varlıklı kişi için durum farklıdır, o her zaman daha iyisini ister, en güzel şeylerde bile bir kusur bulur, mırın kırın eder  Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür)  Yoksulluk çeken, varlık yüzü görmeyen kişi sürekli ihtiyaç duyduğu şeylerin hasretini çeker; kendisini onları elde etme hayaline kaptırır, olmayacak düşler kurar  Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü  Hoşuna gitmeyecek sözler söylenmesine, hakkında kötü şeylerin ortaya çıkmasına yol açmak istemiyorsan karşındakini kızdırma  Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz  İnsan ihtiyaç duyduğu, sürekli yokluğunu çektiği şeyleri varlıklı kimselerde görmekle onlara sahip olmuş sayılmaz  Tatmin olabilmek için onları gerçekten elde etmelidir  Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz  Bu iki şey tamamen bir birinin karşıtıdır  Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz  Zulmün bulunduğu yerde ise hak yeme, sömürü, eğrilik, azgınlık vardır ve orada da ne adalet ne de âdil vardır  Adam adama her daim muhtaç (gerek olur)  Tek başına yaşamak oldukça zor olduğundan insanlar bir arada yaşarlar, dayanışmaya gerek duyarlar  İhtiyaçlar bu sayede karşılıklı olarak giderilir  Bu bakımdan hiçbir insanı küçümseyip yararsız saymamalı; olur ki bir gün, hiçlenen o insanın yardımına gerek duyulabilir  Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz)  Birileri gelip konuğumuz olabilir, evimizde kalabilir  Bu konuk tıpkı can gibidir; can nasıl gövdeye geldiği gibi gidiyorsa, konuk da günün birinde geldiği gibi gidecektir  Bu sebeple yanımıza gelen arkadaş, dost, yakın ve konuklarımızdan yaka silkmemeliyiz  Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar)  Bir kimse kendisine yapılan kabalık, kötülük karşısında sert tepki göstermiyor, benzer bir şekilde karşılık vermiyorsa, bu korktuğundan değildir; hatır saydığındandır, utandığındandır, duygularına egemen olduğundandır  Adam adam denmekle adam olmaz  Değerleri olmadığı hâlde değer verip saygı duyarak, bazı unvanlar vererek, överek, pohpohlayarak bir kimseyi iyi yetişmiş, değerli bir kimse yapamayız  Gerçek şahsiyet, olgunluk, insana yakışacak durum, tutum ve davranış insanın kendinde bulunmalıdır   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |