Orhan Veli Kanik kimdir Orhan Veli Kanik hayatı Orhan Veli Kanik hakkında |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Orhan Veli Kanik kimdir Orhan Veli Kanik hayatı Orhan Veli Kanik hakkındaOrhan Veli Kanik kimdir Orhan Veli Kanik hayatı Orhan Veli Kanik hakkında Baka kalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam ORHAN VELİ KANIK Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde İstanbul'da doğdu Galatasaray'da başladığı öğrenimini, babasının atandığı Ankara'da Gazi İlkokulu ve Ankara Erkek Lisesi'nde sürdürdü Lise sıralarında Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le arkadaş oldu Liseyi bitirince İstanbul'a dönerek, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi (1932), ancak yüksek öğrenimini yarım bıraktı (1935) 1936'da Ankara'ya döndü ve askere gidinceye dek PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosunda memurluk yaptı Yedek subaylığını tamamlayınca, iki yıl kadar, yine Ankara'da, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı 1947'de, Hasan Âli Yücel'in yerine Reşat Şemsettin Sirer'in bakan olarak atanması üzerine, Milli Eğitim Bakanlığında "antidemokratik bir hava" esmeye başladığını söyleyerek, görevinden istifa etti 1 Ocak 1949-15 Haziran 1950 tarihleri arasında yirmi sekiz sayı süren, on beş günde bir yayımlanan, iki sayfalık ' Yaprak' dergisini çıkardı Yaprak dergisi serüvenini sürdüremeyeceğini anlayınca Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a gitti Gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği Ankara'da, 10 Kasım 1950 gecesinde, yolda, onarım için kazılmış bir çukura düşerek ayağından yaralandı İstanbul'a döndükten sonra, bir arkadaşının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü, Rumelihisarı Mezarlığı'na gömüldü Garip ya da Birinci Yeni denilen akımın öncüsü, kuramcısı Yirmi sekiz sayı süren Yaprak serüveni öncesinde, Ankara Erkek Lisesi'nde okul kooperatifin parasıyla Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Sesimiz dergisini çıkarmışlardır Biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü Şiir ve yazıları, Varlık dergisinden başka İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik, Ülkü, Demet, İşte, Aile gibi dergilerde yayımlanmıştır İkinci Dünya Savaşına katılmayan ve katılmış kadar etkilenen Türkiye'de, Türk şiirini bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söylem -eda- geliştirdi Şiirin bilinen ve kabul gören sınır taşlarını yerinden oynattı Yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi ESERLERİ ? ? ? Neden liman diyince Hatırıma direkler gelir Ve açık deniz diyince yelken? Mart diyince kedi, Hak diyince işçi Ve neden ihtiyar değirmenci Allaha inanır düşünmeden? Ve rüzgârlı havalarda Yağmur eğri yağar? AÇSAM RÜZGARA Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş Mavilerde sefer etmek! Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş Açsam rüzgara yelkenimi; Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi Bir limanda, büyük ve beyaz Mercan adalarda bir liman Beyaz bulutların ardından Gelse altın ışıklı bir yaz Doldursa içimi orada Baygın kokusu iğdelerin Bilmese tadını kederin Bu her alemden uzak ada Konsa rüya dolu köşkümün Çiçekli dalına serçeler Renklerle çözülse geceler, Nar bahçelerinde geçse gün Her gün aheste mavnaların Görsem açıktan geçişini Ve her akşam dizilişini Ufukta mermer adaların Ne hoş ey Tanrım, ne hoş, İller, göller, kıtalar aşmak Ne hoş deniz deniz dolaşmak Düşünceler gibi başıboş Versem kendimi bütün bütün Bir yelkenli olup engine; Kansam bir an güzelliğine Kuşlar gibi serseri ömrün ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum BAHARIN İLK SABAHLARI Tüyden hafif olurum böyle sabahlar Karşı damda bir güneş parçası, İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar; Bağıra çağıra düşerim yollara; Döner döner durur başım havalarda Sanırım ki günler hep güzel gidecek; Her sabah böyle bahar; Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum Derim ki: 'Sıkıntılar duradursun!' Şairliğimle yetinir, Avunurum BAYRAM Kargalar, sakın anneme söylemeyin! Bugün toplar atılırken evden kaçıp Harbiye nezaretine gideceğim Söylemezseniz size macun alırım, Simit alırım, horoz şekeri alırım; Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar, Bütün zıpzıplarımı size veririm Kargalar, ne olur anneme söylemeyin! BEDAVA Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava BEKLİYORUM Bekliyorum Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın! BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti BİR İŞ VAR Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar, Bu eşya, bu pencere? Değil, Vallahi değil; Bir iş var bu işin içinde BİR DUYMA DA GÖR Bir duyma da gürültüsünü Dallarda çıtırdayarak açılan fıstıkların, Gör bak ne oluyorsun Bir duyma da gör şu yağan yağmuru; Çalan çanı, konuşan insanı Bir duyma da kokusunu yosunların, İstakozun, karidesin, Denizden esen rüzgarın BİR ŞEHRİ BIRAKMAK Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır geceleri Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında Her akşam çayımı getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir Bu şehirdedir Valsler, foksrotlar altında Şuman'dan, Bramsdan Parcalar çaldığı zaman dönüp Bana bakan ihtiyar piyanist Doğduğum köye müşteri taşıyan Şirket vapurları bu şehirdedir Hatıralarım bu şehirdedir Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları Bu şehirdedir işim gücüm, Ekmek param Fakat bütün bunlara mukabil Yine budur başka bir şehirdeki Bir kadın yüzünden Bıraktığım şehir BİRDENBİRE Her şey birdenbire oldu Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü birdenbire oldu; Mavi birdenbire Her şey birdenbire oldu; Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire Yemiş birdenbire oldu Birdenbire, Birdenbire; Her şey birdenbire oldu Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar Aşk birdenbire oldu, Sevinç birdenbire CIMBIZLI ŞİİR Ne atom bombası Ne Londra Konferansı Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya ÇOK ŞÜKÜR Bir insan daha var, çok şükür, evde; Nefes var, Ayak sesi var; Çok şükür, çok şükür DALGACI MAHMUT İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken Uyanır bakarsınız ki mavi Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker; Ben dikerim Dalga geçerim kimi zaman da, O da benim vazifem; Bir baş düşünürüm başımda, Bir mide düşünürüm midemde, Bir ayak düşünürüm ayağımda, Ne haltedeceğimi bilemem DAYANILIR ŞEY DEĞİL Bilmem ki nasıl anlatsam; Nasıl, nasıl, size derdimi! Bir dert ki yürekler acısı, Bir dert ki düşman başına Gönül yarası desem Değil! Ekmek parası desem Değil! Bir dert ki Dayanılır şey değil DEDİKODU Kim söylemiş beni Süheyla'ya vurulmuşum diye? Kim görmüş, ama kim, Eleni'yi öptüğümü, Yüksek kaldırımda, güpe gündüz? Melahat'i almışım da sonra Alemdara gitmişim, öyle mi? Onu sonra anlatırım, fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Güya bir de Galataya dadanmışız; Kafaları çekip çekip Orada alıyormuşuz soluğu; Geç bunları, anam babam, geç; Geç bunları bir kalem; Bilirim ben yaptığımı Ya o, Mualla'yı sandala atıp, Ruhumda hicranını söyletme hikayesi? DELİKLİ ŞİİR Cep delik cepken delik Yen delik kaftan delik Don delik mintan delik Kevgir misin be kardeşlik? DENİZ Ben deniz kenarındaki odamda, Pencereye hiç bakmadan Dışardan gecen kayıkların Karpuz yüklü olduğunu bilirim Deniz, benim eskiden yaptığım gibi, Aynasını odamın tavanında Dolaştırıp beni kızdırmaktan Hoşlanır Yosun kokusu Ve sahile çekilmiş dalyan direkleri Sahilde yasayan çocuklara Hiçbir şey hatırlatmaz DENİZİ ÖZLEYENLER İÇİN Gemiler geçer rüyalarımda, Allı pullu gemiler, damların üzerinden; Ben zavallı, Ben yıllardır denize hasret, Bakar ağlarım Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı, Bir midye kabuğunun aralığından: Suların yeşili, göklerin mavisi, Lapinaların en harelisi Hala tuzlu akar kanım İstiridyenin kestiği yerden Neydi o deli gibi gidişimiz, Bembeyaz köpüklerle, açıklara! Köpükler ki fena kalpli değil, Köpükler ki dudaklara benzer; Köpükler ki insanlarla Zinaları ayıp değil Gemiler geçer rüyalarımda, Allı pullu gemiler, damların üzerinden; Ben zavallı, Ben yıllardır denize hasret DERDİM BAŞKA Sanma ki derdim güneşten ötürü; Ne çıkar bahar geldiyse? Bademler çiçek açtıysa? Ucunda ölüm yok ya Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten Güneşle gelecek ölümden? Ben ki her nisan bir yaş daha genç, Her bahar biraz daha aşığım; Korkar mıyım? Ah, dostum, derdim başka ESKİLER ALIYORUM Eskiler alıyorum Alıp yıldız yapıyorum Musiki ruhun gıdasıdır Musikiye bayılıyorum Şiir yazıyorum Şiir yazıp eskiler alıyorum Eskiler verip musikiler alıyorum Bir de rakı şişesinde balık olsam GEMİLERİM Elifbamın yapraklarında Gemilerim, yelkenli gemilerim Giderler yamyamların memleketlerine Gemilerim, yan yata yata; Gemilerim, kurşunkalemiyle çizilmiş; Gemilerim, kırmızı bayraklı Elifbamın yapraklarında Kız Kulesi, Gemilerim GÜZEL HAVALAR Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada âşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti İNSANLAR Her zaman, fakat, bilhassa Beni sevmediğini Anladığım zamanlarda Görmek isterim seni de Annemin kucağından Seyrettiğim insanlar gibi, Küçüklüğümde İSTANBUL TÜRKÜSÜ İstanbulda Boğaziçinde Bir fakir Orhan Veliyim, Velinin oğluyum, Tarifsiz kederler içinde Rumeli Hisarına oturmuşum; Oturmuşta bir türkü tutturmuşum: 'İstanbulun mermer taşları; Başıma da konuyor aman martı kuşları; Gözlerimden boşanır hicran yaşları; Edalım Senin yüzünden bu halim İstanbulun orta yeri sinema; Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama; El konuşur, sevişirmiş; bana ne? Sevdalım Boynuna vebalim!' İstanbulda Boğaziçinde Bir fakir Orhan Veli; Velinin oğlu; Tarifsiz kederler içindeyim İSTANBULU DİNLİYORUM İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum KAPALIÇARŞI Giyilmemiş çamaşırlar nasıl kokar bilirsin, Sandık odalarında; Senin de dükkanın öyle kokar işte Ablamı tanımazsın, Hürriyette gelin olacaktı, yaşasaydı; Bu teller onun telleri, Bu duvak onun duvağı işte Ya bu camekandaki kadınlar? Bu mavi mavi, Bu yeşil yeşil fistanlı Geceleri de ayakta mı dururlar böyle? Ya bu pembezar gömlek? Onun da bir hikayesi yok mu? Kapalıçarşı deyip geçme; Kapalıçarşı, Kapalı kutu KARMAKARIŞIK Bir okla yaralı kalbim, Boyacının sandığında; Güvercinim kâğıt helvasında; Sevgilim kayığın burnunda; Yarısı balık, Yarısı insan; İn miyim? Cin miyim? Ben neyim? KIZILCIK İlk yemişini bu sene verdi, Kızılcık, Üç tane; Bir daha seneye beş tane verir; Ömür çok, Bekleriz; Ne çıkar? İlâhi kızılcık! KUMRULU ŞİİR Duyduğum yoktu ne vakittir Güvercin sesi, kumru sesi, pencerede; İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir? Nedir bu yosun kokusu, Martıların gürültüsü havalarda; Nedir? Yolculuk olmalı, yolculuk MACERA Küçüktüm,küçücüktüm, Oltayı attım denize; Üşüşüverdi balıklar, Denizi gördüm Bir uçurtma yaptım,telli duvaklı; Kuyruğu ebemkuşağı renginde; Bir salıverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm Büyüdüm işsiz kaldım,aç kaldım; Para kazanmak gerekti; Girdim insanların içine, İnsanları gördüm Ne yardan geçerim, ne serden; Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama Bırakmıyor son gördüğüm, Bırakmıyor geçim derdi Oymuş,diyorum,zavallı şairin Görüp göreceği NE KADAR GÜZEL Çayın rengi ne kadar güzel, Sabah sabah, Açık havada! Hava ne kadar güzel! Oğlan çocuk ne kadar güzel! Çay ne kadar güzel! ÖLÜME YAKIN Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -Akşamüstüne doğru, kış vakti - Benim de sevdalar geçti başımdan Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı Ölürüz diye mi üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayri? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz PIRPIRLI ŞİİR Uyandım baktım ki bir sabah Güneş vurmuş içime Kuşlara,yapraklara dönmüşüm Pır pır eder durur bahar rüzgarında Kuşlara,yapraklara dönmüşüm Cümle azam isyanda Kuşlara,yapraklara dönmüşüm Kuşlara Yapraklara RÜYA Annemi ölmüş gördüm rüyamda Ağlayarak uyanışım Hatırlattı bana, bir bayram sabahı Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp Ağlayışımı SABAHA KADAR Şu şairler sevgililerden beter; Nedir bu adamlardan çektiğim? Olur mu böyle, bütün bir geceyi Bir mısranın mahremiyetinde geçirmek? Dinle bakalım, işitebilir misin Türküsünü damların, bacaların Yahut da karıncaların buğday taşıdıklarını Yuvalarına? Beklemesem olmaz mı güneşin doğmasını Kullanılmış kafiyeleri yollamak için, Kapıma gelecek çöpçülerle, Deniz kenarına? Şeytan diyor ki: "Aç pencereyi; Bağır, bağır, bağır; sabaha kadar" SEVDAYA MI TUTULDUM Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım? SİZİN İÇİN Sizin için, insan kardeşlerim, Her şey sizin için; Gece de sizin için, gündüz de; Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı; Ay ışığında yapraklar; Yapraklarda merak; Yapraklarda akıl; Gün ışığında binbir yeşil; Sarılar da sizin için, pembeler de; Tenin avuca değişi, Sıcaklığı, Yumuşaklığı; Yatıştaki rahatlık; Merhabalar sizin için; Sizin için limanda sallanan direkler; Günlerin isimleri, Ayların isimleri, Kayıkların boyaları sizin için; Sizin için postacının ayağı, Testicinin eli; Alınlardan akan ter, Cephelerde harcanan kurşun; Sizin icin mezarlar, mezar taşları, Hapishaneler, kelepçeler, idam cezaları; Sizin için; Her şey sizin için SOL ELİM Sarhoş oldum da Seni hatırladım yine; Sol elim, Acemi elim, Zavallı elim! VATAN İÇİN Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik ALNIZLIK ŞİİRİ Bilmezler yalnız yaşamayanlar, Nasıl korku verir sessizlik insana; İnsan nasıl konuşur kendisiyle; Nasıl koşar aynalara, Bir cana hasret, Bilmezler YAŞAMAK I Biliyorum, kolay değil yaşamak, Gönül verip türkü söylemek yar üstüne; Yıldız ışığında dolaşıp geceleri, Gündüzleri gün ışığında ısınmak; Şöyle bir fırsat bulup yarım gün, Yan gelebilmek Çamlıca tepesine -Bin türlü mavi akar Boğaz'dan- Her şeyi unutabilmek maviler içinde II Biliyorum, kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak ZEVAL Örtüldü hafızanın örtüsü Tasalarımın bittiği yerde Yükseliyor şimdi perde perde "Geri gelen saadet" türküsü Devri tamam oldu pervanenin Gökten bir beklediğim kalmadı Tükendi artık içimde tadı Yıldızlı küreler düşünmenin Ne çıkar karşıma çıksa ecel Bu boşluk ondan daha mi iyi? Başka bir alemden beklediği Olmayan kula zeval ne güzel! Beklememek beter beklemeden; Geldi yolunu gözlediğim yar Al bu başı sen artık ey rüzgar Ve sus artık, sus artık ey beden! |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|