Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
orhan, orhon, seyfi

Orhan Seyfi Orhon ( 23.10.1890)- (22.08.1972)

Eski 07-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Orhan Seyfi Orhon ( 23.10.1890)- (22.08.1972)



23 Ekim 1890'da İstanbul'da doğdu 22 Ağustos 1972'de İstanbul'da öldü Hukuk Mektebi'ni bitirdi Meclis-i Mesuban'ın Kavanin Kalemi'nde memurluk, ardından gazetecilik ve öğretmenlik yaptı 1950'de gazeteciliğe döndü Hayatının son döneminde Son Havadis gazetesinde yazarlık yaptı 1917'de Yeni Mecmua'da çıkan şiirleriyle adını duyurdu Türk şiirinde "5 Hececiler" diye bilinen şairlerimizdendir Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümeti'ni destekleyen "Aydede" dergisinde çalıştı Yusuf Ziya Ortaç'la birlikte Papağan, Güneş, Ayda Bir, Çınaraltı dergilerini çıkardı Aruzla başladığı şiirde, Milli Edebiyat ve Genç Kalemler akımlarının etkisinde kalarak hece veznine döndü


Şiir kitapları: Fırtına ve Kar (1919) Peri Kızı ile Çoban Hikayesi (1919) Gönülden Sesler (1922) O Beyaz Bir Kuştu (1941) Kervan (1946) İşte Sevdiğim Dünya (1965)


Anadolu Toprağı


Senelerce sana hasret taşıyan,

Bir gönülle kollarına atılsam

Ben de bir gün kucağında yaşayan,

Bahtiyarlar araşma katılsana


En bakımsız, en kuytu bir bucağın,

Bence "İrem bağı" gibi güzeldir

Bir yıkılmış evin harap ocağın,

Şu heybetli saraylara bedeldir


Kadir Mevlâm, eğer senden uzakta,

Bana takdir eylemişse ölümü;

Rahat etmem bu yabancı toprakta,

Cennette de avutamam gönlümü


Anladım ki: Sevda, gençlik, şeref, şan

Asılsızmış şu yalancı dünyada

Hasretinle yadellerde dolaşan,

Hızrı bulsa yine ermez murada


Yalnız senin tatlı esen havanda,

Kendi millî gururumu sezerim

Yalnız senin dağında, ya ovanda,

Başım gökte, alnım açık gezerim


Hürüm, derim, eskisinden daha hür,

Zincirinle bağlansa da ayağım

Şimdikinden daha ferah görünür,

Zindanında olsa bile durağım


Bir gün olup kucağına ulaşsam,

Gözlerimden döksem sevinç yaşını,

Sancağının gölgesinde dolaşsam,

Öpsem, öpsem toprağını, taşını!


Beyaz Bir Kuştu


O, beyaz bir kuştu, uzun kanatlı

Ardında ışıktan bir iz bıraktı

Yel gibi dağları aştı bir atlı

Arada bir engin deniz bıraktı


Uzaktan gelirken derin akisler

Kapadı geçtiğim yolları sisler

Tutuştu içimde birikmiş hisler

Gönlümü o kadar temiz bıraktı


O, beyaz bir kuştu ak kanatlıydı

Yel gibi dağları aşan atlıydı

Hayaldi, hayalden bile tatlıydı

Ne ışık bıraktı, ne iz bıraktı


Diyorlar


Ölürsem yazıktır sana kanmadan

Kollarım boynunda halkalanmadan

Bir günüm geçmiyor seni anmadan

Derdine katlandım hiç usanmadan

Diyorlar: "Kül olmaz ateş yanmadan

Denizler durulmaz dalgalanmadan!"


Saadet benziyor boş bir seraba

Düşüyor her seven gönül azaba

Gelmiyor çekilen dertler hesaba

Diyorum: "Sebep ne bu ızdıraba?"

Diyorlar: "Kül olmaz ateş yanmadan

Denizler durulmaz dalgalanmadan!"


Gönlüm


Benim gönlüm bir kelebek

Dolaşıyor çiçek çiçek

Tükenecek ömrü böyle

Çırpınarak, titreyerek


Ne şerefli bir adı var

Ne bir büyük maksadı var

Hergün biraz zedelenen

İki ipek kanadı var


Sabırlıdır, gözü toktur

Zavallının derdi çoktur

Yorulunca konacağı

Bir yuvası bile yoktur


Her şey ona karşı durur

Güneş yakar, kış dondurur

Bazı tutar kanadından

Bir fırtına yere vurur


Benim gönlüm bir kelebek

Dolaşıyor titreyerek

Zavallının bir baharlık

Ömrü böyle tükenecek


Kış Gecelerinde


Bütün şehir nihayetsiz bir nur içinde

Kış mehtabı daha parlak, daha lekesiz

Ne buluttan bir eser var, ne bir küçük iz

Gülümsüyor gibi sema sürûr içinde


Şu saatte kesilmemiş henüz gözyaşım

Penceremin kenarına dayalı başım

En küçük bir teselliden, ümitten uzak

Hep o eski günlerimi hatırlayarak

Ben sabahı bekliyorum fütur içinde


Bütün şehir nihayetsiz bir sûr içinde

Karşı evlerde bir saadet yuvası yine

Ayın beyaz ışıkları dolmuş içine

Şimdi çiftler uyuyorlar bu nur içinde


Bu saatte sade ben bir tek başımayım

Ben Yarabbi, bu uzlette nasıl yaşayayım

Düşünmeden ayrılığın nihayetini

Hissettiğim dakikada hıyanetini

Seni nasıl terketmiştim gurur içinde


Bütün şehir nihayetsiz bir nur içinde

Yıldızlardan semada görünmüyor eser

Salmış uzak alemlere gizli akisler

Birer katre ziya gibi billur içinde



Sancağa


Ellerde dolaşan bu siyah sancak,

Göklere yükselen bir âh olmasın!

Doğru mu bu kadar ye'se kapılmak,

Korkarım, bu matem günah olmasın!


Milletin kalbinde yer etmez keder;

Asırlar değişir, seneler geçer

Ne kadar karanlık olsa geceler,

Mümkün mü sonunda sabah olmasın


Dilerse, her yüzde keder görünsün,

Yıldızlar yerlere düşüp sürünsün

Dilerse, her taraf ye'se burunsun;

Sade senin yüzün siyah olmasın!


Bir kızıl alevdin gökde bir zaman;

Solardı renginden nuru güneşin

Şimdi bir dumansın, kara bir duman;

Sinmiş gönüllere sanki ateşin


Ağlıyor uzaktan bakan rengine,

Diyor: "Matemde mi öz vatanımız?"

Biz seni boyarız o kan rengine,

Var damarımızda hâlâ kanımız!


Ey güzel sancağım, solmasın yüzün,

Biz henüz yaşarken ye'se bürünme!

Hicrana takati yok gönlümüzün,

Bu matem yüzüyle bize görünme!


Ey güzel sancağım, o "ay yıldız"m,

Sana tarihinden kaldı hediye,

Üstünden eksilme vatanımızın,

Dalgalan bu "iller benimdir!" diye



Veda


Hani, o bırakıp giderken seni

Bu öksüz tavrını takmayacaktın

Alnına koyarken veda buseni

Yüzüme bu türlü bakmayacaktın


Hani, ey gözlerim bu son vedada

Yolunu kaybeden yolcunun dağda

Birini çağırmak için imdada

Yaktığı ateşi yakmayacaktın


Gelse de an acı sözler dilime

Uçacak sanırım birkaç kelime

Bir alev halinde düştün elime

Hani, ey gözyaşım akmayacaktın



Yolculuk


Veda ettim gençliğimin gamsız geçen rüyasına

Çıktım aşkın nihayeti bulunmayan sahrasına


Bilmiyordum yol neresi? Varacağım yer neresi

Dayanarak gidiyordum ilhamımın asâsına


Bu sahranın kanat germiş her yerine ıssızlıklar

Ufuklardan yalnız iki yıldız doğmuş semasına


İki yıldız işte benim rehberim bu, yürüyordum

Nihayetsiz gecelerin daldım zulmet deryasına


Yürüyordum; dağlar geçip uçurumlar atlıyordum

Tâbi oldum saçlarımda esen sevda havasına


Yürüyordum, gök gürlüyor yürüyordum, fırtına var

Yürüyordum, göğüs germiş bu dağların borasına


Bir ses duydum uzaklardan: "Seyfi, diyor, bir âfetin

"Düştün siyah gözlerinin yine kara sevdasına"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.