![]() |
Ö Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#31 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Ö Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıÖ HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Öbür (öteki) dünya: Ahiret, insanların öldükten sonra gidecekleri ve ebedî olarak kalacakları âlem ![]() ![]() Öç almak: Yapılan bir kötülüğün acısını aynı derecede bir kötülük yaparak çıkarmak ![]() ![]() Ödü patlamak: Ani bir olay sebebiyle çok korkmak ![]() ![]() Öküzün altında buzağı aramak: Kimi sebepler, bahaneler uydurarak suç ve suçlu bulma çabasında olmak ![]() Öküz öldü, ortaklık bozuldu: Aradaki yakınlık dayanağı kalktı, yakınlık da kalmadı ![]() Ölçüyü kaçırmak: Uygun derecenin üstüne çıkmak, aşırı gitmek,”Sofraya her oturuşunda ölçüyü kaçırırdı ![]() Ölme eşeğim ölme (yaza yonca bitecek): Umutsuz bir bekleyişi anlatmak için kullanılır ![]() Ölmek var, dönmek yok: “Neye mal olursa olsun, iş sonuna kadar götürülecektir, yapılmasından kaçınılmayacaktır” anlamında kullanılır ![]() ![]() Ölü fiyatına: Yok pahasına, değerinden çok ucuza, az bir para ile ![]() ![]() Ölü mevsim: İşin veya alışverişin az olduğu, durgun geçtiği zaman dilimi ![]() ![]() Ölüm Allah`ın emri: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ölümü göze almak: Yaptığı iş uğruna ölmekten korkmamak, yürekli davranmak ![]() ![]() Ölümüne susamak: Yapmakta olduğu tehlikeli işte ölümü kendi üzerine çekecek davranışta bulunmak ![]() Ölüp ölüp dirilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ölür müsün, öldürür müsün?: “Öyle ters bir iş yaptı ki ona mı ceza vermeliyim kendime mi?” anlamında kullanılır ![]() Ömrü billah: Hiçbir zaman, ya da şimdiye kadar ![]() ![]() Ömrüne bereket: “Var ol, sağ ol, ömrün uzun olsun” anlamında kullanılır ![]() Ömrü vefa etmemek: Bir şeye kavuşamadan, bir sonuca ulaşamadan ölmek ![]() ![]() Ömür adam: Beğenilen, çok hoşa giden, değişik düşünceleri olan adam ![]() Ömür çürütmek: Uzun süre bir şey için emek vermiş olmak, ya da boşuna zaman harcamış olmak ![]() ![]() Ömür sürmek: İyi ve rahat yaşamış olmak ![]() ![]() Ömür törpüsü: İnsanı yıpratan, yoran, sıkıntıya sokan, uzun ve yorucu iş ![]() Ön ayak olmak: Bir işin yapılmasında ilk başlayan olup herkesi arkasından sürüklemek ![]() ![]() Öne düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Önüne gelen: Olur olmaz kimse, herkes, karşısına çıkan ![]() ![]() Öpüp başına koymak: Bir şeyi minnetle karşılamak, seve seve kabul etmek ![]() ![]() Örtbas etmek: Kötü bir durumu gizlemek, yayılmasını önlemek ![]() ![]() Örümcek kafalı: Geri düşünceli, yenilikleri kolay kabul etmeyen (kimse) ![]() Öteden beri: Oldukça uzun zamandan beri, eskiden beri ![]() ![]() Ötesi çıkmaz sokak: “Takip edilen yol yanlıştır, bu yolla bir yere gidilemez, sonuç alınamaz, bir yere kadar gidilir ama daha fazla gidilemez” anlamında kullanılır ![]() Özenip bezenmek: Çok özen gösterip titizlikle, ayrıntılarına varıncaya değin ele almak ![]() Özrü kabahatinden büyük: Bir kabahat için özür dilerken daha büyük bir kabahat işleyen kimse için söylenir ![]() Özür dilemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özü sözü bir: Düşünceleri, söyledikleri ve yaptıkları bir olan, ne düşünüyorsa onu söyleyen, içi dışı bir olan kimse ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
P Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#32 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() P Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıP HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Pabucu dama atılmak: Kendisinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek, değer ve itibarını kaybetmek ![]() ![]() Pabucunu ters giydirmek: Güç bir duruma düşürerek telâşlandırmak, bu telâşla kaçmasına sebep olmak ![]() ![]() Pabuç bırakmamak: Yılmamak, korkmayıp yapacağından vazgeçmemek ![]() ![]() Pabuç pahalı: Girişilen işin tehlikeli olduğunu anlatmak için kullanılır ![]() ![]() Paçaları sıvamak: Bir işi yapmak için hazırlanmak ![]() ![]() Paçası düşük: Giyimine, kılık kıyafetine pek dikkat etmeyen, sünepe ![]() Paçayı kaptırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Paçavrasını çıkarmak: Çok hırpalamak, sağlam yerini koymamak, işe yaramaz bir duruma getirmek ![]() ![]() Paçayı kurtarmak: Bir ilişkiden veya önce girişip sonra pişman olduğu bir işten yakasını sıyırmak ![]() ![]() Paha biçilmez: Çok pahalı, kıymeti ölçülemeyecek kadar yüksek ![]() ![]() Pahalıya mal olmak: Kolay elde edilememek; para, özveri ve emek gerektirmek; zarara ve sıkıntıya yol açmak ![]() ![]() Palas pandıras: Acele olarak, hazırlanmaya zaman bulamadan ![]() ![]() Palavra atmak: Abartarak söylemek, yalan söylemek, olmayacak şeylerden söz etmek ![]() Paldır küldür: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pamuk ipliği ile bağlamak: Etkisi az sürecek, köksüz, geçici bir çözüm yolu bulmak ![]() Paniğe kapılmak: Çok korkmak, telâşa sürüklenmek ![]() ![]() Papara yemek: Çok azarlanmak ![]() ![]() Para babası: Çok zengin, parası bol olan ![]() Para canlısı: Parayı çok seven, paraya düşkün ![]() Para çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Para dökmek: Bir şey için çok para harcamak ![]() ![]() Para etmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Parasını sokağa atmak: Değeri olmayan bir işe ya da mala para vermek ![]() Para kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Para sızdırmak: Kandırarak, zorlayarak birinden para almak ![]() ![]() Para tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Paraya çevirmek: Bir malı verip yerine para almak ![]() ![]() Paraya kıymak: Gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak ![]() Paraya para dememek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Para yapmak: Para kazanıp biriktirmek ![]() ![]() Para yedirmek: İşini yaptırmak için birilerine kanunsuz, hak etmedikleri parayı vermek; rüşvet vermek ![]() ![]() Para yemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Parmağı ağzında kalmak: Çok şaşırmak, hayrete düşmek ![]() Parmağına dolamak: Bir konuyu her fırsatta, her yerde ele alıp konuşmak, o konu ile uğraşmak ![]() Parmağında oynatmak: Birine her istediğini yaptırmak, onu kukla gibi kullanmak ![]() ![]() Parmağını bile oynatmamak: Hiç tepki göstermemek, kayıtsız kalmak ![]() ![]() Parmak basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Parmak hesabı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Parmak ısırmak: Büyük şaşkınlık duymak, hayrete düşmek ![]() ![]() Parmak kadar (çocuk): Yaşça çok küçük, pek küçük (çocuk) ![]() Parmak kaldırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Parmakla gösterilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Parmaklarını yemek: Bir yemeğin çok lezzetli olduğunu anlatmak için kullanılır ![]() ![]() Parsayı başkası toplamak: Verilen emek karşılığını, emek veren değil, bir başkası almak ![]() Partiyi kaybetmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Pasaportunu vermek: Kovmak, işten atmak ![]() ![]() Pas geçmek: Üzerinde durmamak, caymak, vazgeçmek, aldırış etmemek ![]() Patırtı çıkarmak: Kavga, kargaşa, gürültü çıkarmak ![]() ![]() Patlak vermek: Gizlenen ya da hoş karşılanmayan bir durum aniden ortaya çıkmak ![]() ![]() Pay biçmek: Bir fikir elde edebilmek için, durumu bir şey ile kıyaslamak ![]() Payını almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Paye vermek: Adam yerine koymak, değer vermek ![]() Payidar olmak: Kalmak, yok olmamak, yaşamak ![]() ![]() Perdesi yırtık: Ar damarı çatlamış, utanmaz, arlanmaz ![]() Pergelleri açmak: Uzun adımlarla yürümeye başlamak ![]() ![]() Pay çıkarmak: Bir olay ya da davranıştan tecrübe kazanmak, hisse kapmak, tutulacak yolu belirlemek ![]() Pes demek: Mağlubiyeti kabul etmek, başkasının üstünlüğüne boyun eğmek ![]() ![]() Pestil gibi olmak: Çok yorulmuş olmak; kımıldayamayacak kadar bitkin, güçsüz düşmek ![]() Pestilini çıkarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peşini bırakmamak: Bir şeyi izlemekten vazgeçmemek ![]() Peşkeş çekmek: Kendisinin veya bir başkasının malını bir çıkar uğruna birisine uygunsuz olarak vermek ![]() ![]() Peyda olmak: Ortaya çıkmak, belirmek, oluşmak ![]() ![]() Pılıyı pırtıyı toplamak: Hemen bütün eşyalarını toplayarak bir yere gitmek üzere hazırlık yapmak ![]() ![]() Pire için yorgan yakmak: Önemsiz bir şey için kızıp daha büyük zarara yol açacak davranış içine girmek ![]() Pireyi deve yapmak: Küçük, basit bir olayı büyütüp mesele yapmak, aşırı abartmak ![]() Pisi pisine: Boş yere, boşuna ![]() ![]() Pis pis düşünmek: Karamsar, derin ve üzüntülü bir düşünceye dalmak ![]() ![]() Pis pis gülmek: Birinin düştüğü kötü duruma öç alır gibi, arsız arsız gülmek ![]() Pişkinliğe vurmak: Çıkarı için kötü bir davranışa veya söze aldırmamak ![]() Pişmiş aşa su katmak: Yoluna girmiş, bitmek üzere olan bir işi bozmak ya da aksatmak ![]() ![]() Pişmiş kelle gibi sırıtmak: Anlamsız, çirkin, yersiz, dişlerini göstererek gülmek ![]() ![]() Posasını çıkarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Posta koymak: Birini korkutmak, gözdağı vermek, tehdit etmek ![]() ![]() Postayı kesmek: İlişkiyi kesmek, gidip gelişi sona erdirmek ![]() Post elden gitmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Post kavgası: Bir makamı, işi ya da iktidarı ele geçirme çekişmesi ![]() ![]() Postu kurtarmak: Can tehlikesini atlatmak, öldürülme tehlikesi olan yerden kaçıp kurtulmak ![]() ![]() Postu sermek: Kısa bir süre için gittiği yerde, saygısızca ve sorumsuzca uzun süre kalmak ![]() Pot kırmak: Gaf yapmak, farkında olmayarak karşısındakini kıracak, incitecek söz söylemek ![]() ![]() Pösteki saymak: İçinden çıkılması zor ve anlamsız bir işle uğraşmak ![]() ![]() Prangaya vurmak: Zincire vurmak, ayağına pranga bağlamak ![]() ![]() Puan almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Puan tutturmak: Gereken sayıda puan kazanmak ![]() Punduna getirmek: Bir şeyi yapmak için uygun şartları elde etmek, fırsat kollamak ![]() ![]() Pupa yelken: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pusu kurmak: Birine saldırmak için, bir yere gizlenip beklemek ![]() ![]() Pusulayı şaşırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pusuya düşmek: Pusu kuran kimsenin saldırı alanı içine girmek ![]() Put gibi: Kımıltısız, sessiz, anlamsız bir bakışla ![]() Put kesilmek: Sessiz, kımıltısız bir durumda kalmak ![]() Püf noktası: Bir işin en ince, en önemli yeri ![]() Püsküllü belâ: Kendisinden kurtulunması bir türlü mümkün olmayan, büyük sıkıntı, zarar veren kimse veya şey ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
R Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#33 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() R Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıR HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Rafa kaldırmak (koymak): Bir iş üzerinde artık durmamak, o işi kenara itmek, ihmal etmek ![]() ![]() Rahat durmamak: Yaramazlık etmek, kımıldayıp durmak ![]() ![]() Rahatına bakmak: Hiçbir şeye aldırış etmeden rahatını sağlamaya çalışmak ![]() ![]() Rahatlık (rahat) batmak: Rahat, iyi bir yerdeyken o yeri olmayacak nedenlerden ötürü terkeden insanlar için sitem biçiminde söylenir ![]() Rahat yüzü görmemek: Huzur, bolluk, hiç rahatlık görmemek; sürekli sıkıntı, darlık içinde bulunmak ![]() ![]() Rahmetli olmak: Vefat etmek, ölmek ![]() Ramak kalmak: “Bir şeyin olmasına çok az kalmak” anlamında kullanılır ![]() ![]() Rast gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rast gitmek: Bir iş istenilen biçimde gelişmek ![]() Rayına oturmak: Bozulmuş, düzensiz hâle gelmiş bir işi yoluna koymak, iyi duruma getirmek ![]() Rekor kırmak: Eski rekoru aşıp yeni, üstün bir sonuç elde etmek ![]() ![]() Rengi atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Renkten renge girmek: Heyecan, korku ve utanmadan dolayı yüzünün rengi değişmek, sıkılmak ![]() Renk vermemek: Bir konu ile ilgili duygularını, düşüncelerini belli etmemek; bildiği hâlde bilmez gibi görünmek ![]() Resmiyete dökmek: Bir iş veya duruma resmiyet kazandırmak, onu resmî kanallardan halletme yolunu seçmek ![]() Rest çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rol oynamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rota değiştirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ruhu bile duymamak: Anlamamak; hiçbir bilgisi, haberi bulunmamak; olan biteni sezememek ![]() ![]() Ruhunu teslim etmek: Ölmek ![]() ![]() Rüyasında bile görememek: Olacağını hiç aklına getirmemek, ihtimal vermemek ![]() Rüzgâr gelecek delikleri tıkamak: İstenmeyen bir duruma veya zarar gelebilecek bir gelişmeye karşı her türlü önlemi almak ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
S Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#34 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() S Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıS HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Saat bu saat: Ele geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı, en iyi, en elverişli an bu andır ![]() Saati saatine uymamak: Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak ![]() ![]() Sabaha çıkamamak: Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak ![]() ![]() Sabahı etmek (veya bulmak): Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak ![]() ![]() Sabahın köründe: Çok erken, ortalık henüz ağarmadan, sabahın en erken vaktinde ![]() ![]() Sabır taşı: Çok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan ![]() Sabrı taşmak: Katlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak ![]() ![]() Saç ağartmak: Bir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş olmak ![]() Saçı bitmedik (yetim): Doğalı çok olmamış, henüz yeni doğmuş çocuk (yetim) ![]() ![]() Saçına ak düşmek: Yaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak ![]() ![]() Saçına başına bakmadan: İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için kullanılır ![]() Saçını başını yolmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Saçını süpürge etmek: (Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak ![]() ![]() Saç saça baş başa: (Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirlerini hırpalayarak kapışıp dövüşmek ![]() Saç sakal birbirlerine kırışmak: Üstü başı perişan, uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış, kendine çeki düzen vermemiş olmak ![]() ![]() Safra bastırmak: Açlığını yatıştırmak için az miktarda yemek yemek ![]() Sağa sola bakmamak: Ortalığı kollamak, çevresi ile ilgilenmemek ![]() ![]() Sağ gözünü sol gözünden sakınmak: Çok kıskanmak, üzerine titremek ![]() Sağır sultan bile duydu: İşitmedik kimse kalmadı, hemen herkes işitti, duymayan kalmadı ![]() Sağı solu (belli) olmamak: Bir durum karşısında nasıl davranacağı, ne tavır takınacağı belli olmamak ![]() ![]() Sağlam kazığa bağlamak: Bir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma koymak ![]() Sağlam ayakkabı değil: Doğruluğuna, namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren ![]() ![]() Sağlık olsun: “Bir zarara uğradık ama önemli değil, üzülmeye değmez, canımız sağ olsun, kapatırız” anlamında kullanılır ![]() Sağmal inek: Kendisinden durmadan çıkar sağlanan, sömürülen, istismar edilen kimse ![]() Sahip çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sakalı ele vermek: Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek, birinin idaresine girmek ![]() Sakız gibi yapışmak: Peşini bırakmamak, ayrılmamak, istediğini yaptırmaya çalışmak ![]() Salkım saçak: Dağınık, düzensiz bir durumda; parçası bir yana ayrılmış ![]() Sallantıda kalmak: Bir çözüme bağlanamamak, nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak ![]() ![]() Saltanat sürmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Saman altından su yürütmek: Hiç kimseye sezdirmeden iş çevirmek, ortalığı birbirine karıştırmak ![]() ![]() Saman gibi: Tatsız, yavan ![]() Sapı silik: Serseri, başı boş, kişiliksiz ![]() Sarı çizmeli Mehmet Ağa: Kim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen kimse ![]() Sarmaş dolaş olmak: Birbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak ![]() ![]() Sarpa sarmak: Bir iş, çözülmesi çok güç bir durum almak; zorluklar belirmek ![]() ![]() Satıp savmak: Eldeki malı veya eşyaları yok pahasına satmak, ucuza satıp tüketmek ![]() ![]() Sayıp dökmek: Ne var ne yok hepsini söylemek, arka arkaya sıralamak ![]() ![]() Sebil etmek: Bolca vermek, dağıtmak ![]() Sedyelik olmak: Ayakta duramayacak hâle gelmek ![]() ![]() Seferber olmak: Bir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek ![]() ![]() Selâmı sabahı kesmek: Dostluğu, arkadaşlığı, ahbaplığı kesmek, her türlü ilişkiye son vermek; selâmına bile karşılık vermemek ![]() Selâm verip borçlu çıkmak: Küçük bir ilgi göstermek karşılığında hemen kendisine bir iş yüklenilmek ![]() Senet vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Sen giderken ben geliyordum: “Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim, ben daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın ![]() ![]() Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı?: “Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?” anlamında kullanılır ![]() Senli benli olmak: Çok samimi, içten, teklifsiz biçimde olmak ![]() ![]() Sen sağ ben selâmet: İş sonuçlandı, artık yapacak bir şey kalmadı ![]() ![]() Sepet havası çalmak: Birini işten çıkarmak, yol vermek, yanından uzaklaştırmak ![]() Sere serpe: Rahatça, sıkışık olmayarak, açılıp saçılarak, çekinmeden, serbestçe ![]() ![]() Sermayeyi kediye yüklemek: Parasını yiyip bitirmek, işini ve parasını kaybetmek, batırmak ![]() Ser verip sır vermemek: Dürüst, güvenilir, ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek ![]() ![]() Ses çıkarmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sesini kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ses seda çıkmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ses vermemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyirci kalmak: Bir olay karşısında hiç tepki göstermemek, işe karışmamak ![]() ![]() Sıcağı sıcağına: Hemen, olayın üzerinden fazla zaman geçmeden, unutulmadan ![]() ![]() Sıcak kanlı: Sevimli, cana yakın, sempatik ![]() ![]() Sıcak yüz göstermek: Yakınlık göstererek karşılamak ![]() Sıdkı sıyrılmak: Birinden soğumuş olmak, tiksinmek ![]() ![]() Sıfıra sıfır, elde var sıfır: “Hiçbir şey elde edemedik, bütün çalışmalar boşa gitti” anlamında kullanılır ![]() Sıfırı tüketmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sık boğaz etmek: Bir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı altına almak ![]() ![]() Sıkı durmak: Güçlü, dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak ![]() ![]() Sıkı fıkı: Çok samimi, birbirine çok bağlı, içten ve teklifsiz ![]() ![]() Sıkıntı basmak: Çok daralmak, sıkılmak, can sıkıntısı duymak, ruhen boşlukta olmak ![]() Sıkıntı çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sıkıntıya gelememek: Kendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak, bu işleri yapma yeteneği bulunmamak ![]() Sıkı tutmak: Önem vermek ![]() ![]() Sır küpü: Çok şey bilen, çok şey bildiği hâlde kimseye söylemeyen ![]() Sır olmak: Aklın eremeyeceği biçimde ortadan kaybolmak ![]() Sırra kadem basmak: Bir kimse ortalıktan yok olmak ![]() Sırım gibi: İnce yapılı olmasına mukabil güçlü, dayanıklı ![]() ![]() Sırtı kaşınmak: Söz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş bulunmak ![]() Sırtından geçinmek: Asalak yaşamak, birinin kesesinden sağlamak ![]() Sırtını dayamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sırtını yere getirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sıygaya çekmek: Sorgulamak, yapıp ettiklerinin hesabını sormak ![]() Sil baştan: Yapılan işi beğenmeyerek yeniden yapmak ![]() Silip süpürmek: 1 ![]() ![]() ![]() etmek ![]() ![]() ![]() ![]() Sinek avlamak: Satış yapamamak, iş ve müşteri olmadığından boş oturmak, iş yapamaz olmak ![]() ![]() Sinekten yağ çıkarmak: Hemen her şeyden, olmayacak şeyden bile çıkar sağlamaya çalışmak; yarar ummak ![]() ![]() Sineye çekmek: Bir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya davranışa ister istemez katlanmak ![]() ![]() Sinirleri alt üst olmak: Haddinden fazla sinirlenmek; ne yapacağını şaşırmak, bilememek ![]() Sinirleri boşanmak: Kendini tutamayarak gülmek, ağlamak ya da bağırmak ![]() Sinirleri yatışmak: Öfkesi veya kızgınlığı geçmek, sakinleşmek ![]() ![]() Sinirlerini bozmak: Kızdırmak, öfkelendirmek ![]() Sinirleri gergin olmak: En ufak bir olay çıktığı anda tepki gösterecek kadar sinirleri bozuk olmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
S Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#35 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() S Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıSipsivri kalmak: Tek başına, çaresiz ortada kalmak ![]() ![]() Sivri akıllı: Kimsenin aklını beğenmeyen, düşünceleri kimseninkine benzemeyen, acayip fikirleri olan ![]() Soğuk almak: Üşüyüp hastalanmak ![]() ![]() Soğuk duş etkisi yapmak: Ansızın bildirilen tatsız bir haber karşısında olumsuz bir tepki göstermek ![]() Soğuk kanlı: Serin kanlı, kolayca kızmayan, heyecana kapılmayan, telâş etmeyen ![]() ![]() Soğuk nevale: Sevimsiz, söz ve davranışları sıcak olmayan, insanlardan uzak duran kimse ![]() Sokağa düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sokak süpürgesi: Evinde oturmayıp çok gezen, sürtük kadın ![]() Solda sıfır: “Hiçbir değeri ve önemi yok” anlamında kullanılır ![]() ![]() Soluğu kesilmek: Nefes alamaz olmak, gücü tükenmek ![]() ![]() Soluk aldırmamak: Çok sıkı çalıştırmak, dinlenmesine fırsat vermemek ![]() Soluk soluğa: Zor nefes alarak; heyecan, telâş, yorgunluk veya bitkinlikle; koşmaktan güçlükle, sık sık soluyarak ![]() ![]() Son kozunu oynamak: Elindeki son imkânı kullanmak, son çareye başvurmak ![]() Sonradan görme: Sonradan zenginleşerek gösteriş, kibarlık, övünme gibi davranışlarda bulunan ![]() Sorguya çekmek: Bir kimseye yaptıklarından ötürü sorular sormak ve cevaplarını istemek ![]() ![]() Soyup soğana çevirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sökün etmek: Bir şey çıkagelmek, art arda gelmek, birbiri ardından görünmek ![]() ![]() Söz açmak: Bir konu hakkında konuşmaya başlamak ![]() ![]() Söz almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Söz altında kalmamak: Bir kimsenin kendisini inciten sözüne benzer şekilde cevap vermek ![]() ![]() Söz ayağa düşmek: Bir konu, herkesin ağzına dökülmek, sorumsuz ve yetkisiz kimselerin düşünce bildirdikleri duruma gelmek ![]() Söz bir Allah bir: “Verdiğim sözü yerine getireceğim, ondan dönmeyeceğim; Cenab-ı Hakk`ın bir olduğunda şüphe yoktur; ona nasıl inanıyorsam, verdiğim sözün doğruluğuna da inanın” anlamında kullanılır ![]() Söz birliği etmek: Bir olayla ilgili olarak aynı şeyleri söylemek üzere anlaşmak, aynı görüşte olmak ![]() Söz çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sözde kalmak: Yapılması kararlaştırılmış bir iş gerçekleşmemek ![]() ![]() Söz dinlemek: Verilen bir öğüdü, bir sözü tutmak, davranışlarını buna uydurmak ![]() Söz geçirmek: Dediğini yaptırmak ![]() Söz gelmek: Bir davranışından veya sözünden ötürü eleştiriye uğramak, kötülenmek, yakınları kendisine darılmak ![]() Söz götürmez: Gerçekliği, doğruluğu kesin ve açık olan; tersi savunulamayan ![]() ![]() Söz (laf) işitmek: Paylanmak, azarlanmak, biri kendisine darılmak ![]() ![]() Söz kaldırmamak: Onu inciten, onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir olmak ![]() Söz kesmek: Evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek ![]() ![]() Söz sahibi olmak: Herhangi bir konuda konuşmaya yetkisi bulunmak ![]() Sözü ağzında bırakmak: Söylemekte olduğu şeyi bitirmesine fırsat vermemek, engel olmak ![]() Sözü bağlamak: Konuştuklarını bir sonuca vardırmak, konuşmayı sonuçlandırmak ![]() ![]() Sözü çiğnemek: Söyleyeceklerini açık ve kesin ortaya koyamamak, istediğini söyleyememek ![]() Sözü (bir şeye) getirmek: Konuşurken asıl üzerinde durmak istediği meseleye üstü kapalı değinmek, bu konunun üzerinde konuşulmasını sağlamak ![]() Sözü kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sözüm meclisten dışarı: “Konuşmam arasında hoşunuza gitmeyecek, kaba olabilecek, ağza alınması doğru olmayan sözler kullanacağım ancak bunların sizinle ilgisi yoktur” anlamında kullanılır ![]() Sözüm ona: “Güya, sanki, sözde” anlamlarında kullanılır ![]() Sözünde durmak: Verdiği sözün gereğini yerine getirmek ![]() ![]() Sözünden çıkmamak: Birinin isteklerine, öğütlerine kulak vermek, o ne derse onu yapmak ![]() Sözüne gelmek: En sonunda karşı çıktığı kimsenin fikrini kabul etmek ![]() ![]() Sözünü balla kestim: “Sözünüzü kesmemi hoş görün; özür dilerim, sözünüzü kesmek zorunda kaldım” anlamında kullanılır ![]() Sözünü esirgememek: Ne düşünüyorsa söylemek, kimseden çekinmemek, karşısındakini kıracağım diye kaygılanmamak ![]() Sözünü geri almak: Söylemiş olduğu sözün doğru olmadığını kabul ederek söylenmemiş sayılmasını istemek ![]() Sözünün eri olmak: Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getiren bir kişi olmak ![]() ![]() Sözünü tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sözünü yabana atmamak: Bir kimsenin söylediklerine önem vermek ![]() ![]() Sucuk gibi ıslanmak: Baştan aşağı, elbisesinin ve vücudunun her yanına su değmek ![]() ![]() Sudan cevap: Üstünkörü, tutar yanı olmayan, baştan savma cevap ![]() ![]() Sudan ucuz: Çok ucuz, âdeta bedava gibi ![]() Su dökünmek: Yıkanmak ![]() ![]() Su gibi akmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Su gibi bilmek: Çokiyi, yanlışsız bilmek veya okumak ![]() ![]() Su gibi ezberlemek: Çok iyi, yanlışsız ve takılmadan söyleyebilecek ölçüde ezberlemek ![]() Su gibi gitmek: Bol bol harcamak ![]() ![]() Su götürmez: Kesin, başka bir yoruma açık olmayan ![]() ![]() Su götürür olmak: Çeşitli yorumlara elverişli olmak ![]() Su içinde kalmak: Çok terleyip sırılsıklam olacak biçimde ıslanmak ![]() Su katılmamış: Saf, katıksız, bozulmamış, başka bir etkiyle değişmemiş olan, hilesiz ![]() Su koyvermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Sululuk etmek: Cıvıklık etmek, taşkın hareketlerde bulunmak, ciddi davranmamak ![]() ![]() Surat asmak: Kaşlarını çatıp yüzüne küskün ve dargın bir anlam vermek ![]() Surat bir karış: Öfkeli, kızgın, üzüntülü ve somurtkan ![]() ![]() Suratını ekşitmek: Hoşnutsuzluğunu yüz ifadesiyle belli etmek ![]() ![]() Sus payı: Bir kimseye bildiklerini söylememesi karşılığında verilen para, susmalık ![]() Suya götürüp susuz getirmek: Birinden çok kurnaz olmak, onu aldatabilecek kadar akıllı ve kabiliyetli olmak ![]() Suya sabuna dokunmamak: Sakıncalı konulardan uzak durmak, davranışlarıyla birilerini incitmeyecek yol tutmak ![]() ![]() Suyu bulandırmak: İyi, olumlu, yolunda giden bir işi art niyetle karıştırmak ![]() Suyu kaynamak: İş başından uzaklaştırılması zamanı yakın olmak ![]() ![]() Suyu mu çıktı?: “Beğenilmeyecek nesi var, ne kusurunu gördün ki orada kalmıyorsun?” anlamında kullanılır ![]() Suyun başı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Suyunca gitmek: Bir kimseyi öfkelendirmeyecek biçimde hareket edip davranışlarını onun isteğine, eğilimlerine uydurmak ![]() ![]() Suyu nereden geliyor?: “Bu işi yürütmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor ![]() ![]() Suyunu çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Suyunun suyu: Çok uzaktan ilgisi bulunan şey ![]() Su yüzü görmemiş: Hiç yıkanmamış, çok kirli ![]() ![]() Su yüzüne çıkmak: Belli olmak, aydınlanmak ![]() ![]() Süklüm püklüm: Korkup çekinerek, ezilip büzülerek, utanıp sıkılarak ![]() ![]() Sükûtla geçiştirmek: Asıl mesele üzerinde bir şey konuşmamak, sessizce atlamak ![]() Sünger çekmek: Unutmak, silmek, hiçbir şey olmamış saymak ![]() ![]() Süngüsü düşük: Eski atılganlığı, neşesi, canlılığı, etkinliği kalmamış ![]() ![]() Sürüncemede kalmak: Gecikmek, bir türlü sonuçlanamamak, askıda kalmak ![]() Sürüden ayrılmak: Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol takip etmek ![]() Süt dökmüş kedi gibi: Bir kabahat işleyip de bu kabahatinden dolayı utanan, korkan, çekinen kimsenin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Süt kuzusu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Süt liman olmak: Dingin, gürültüsüz, sakin olmak ![]() ![]() Sütü bozuk: Mayası bozuk, kötü soydan gelen ve ahlâksızlık eden kimse ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Ş Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#36 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Ş Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıŞ HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Şad olmak: Sevinmek, mutlu olmak ![]() ![]() Şafak atmak: Aniden önemli bir durumla karşı karşıya kaldığını anlamak, bu sebeple tedirgin olmak ![]() ![]() Şafak sökmek: Güneşin doğmaya başlamasıyla gece karınlığının yavaş yavaş kaybolup ortalık aydınlanmaya başlamak ![]() ![]() Şaha kalkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şaka gibi gelmek: Bir türlü inanamamak ![]() ![]() Şaka götürmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Şaka kaldırmak: Kendisine yapılan şakalara katlanmak, dayanmak ![]() Şaka maka (derken): “Ciddiye almıyor, ağırlığını duymuyor, gerektiği gibi önemsemiyorduk ama sonunda gerçekten önem vermemiz gerektiği ortaya çıktı” anlamında kullanılır ![]() Şakası yok: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şakaya getirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Şakaya vurmak: Ciddî bir söz ve davranışı şaka yoluyla geçiştirmek ![]() Şamar oğlanı: Herkesin hıncını aldığı, dövdüğü, çattığı, söylendiği kimse ![]() şamar oğlanı olmaktan kurtar kendini!” Şamata koparmak: Gürültü, patırtı yapmak ![]() Şapa oturmak: Güç bir duruma düşmek, çıkmaza girmek ![]() ![]() Şart koşmak: Bir işin yapılmasını önceden bir şarta bağlamak ![]() ![]() Şeref vermek: Onurlandırmak, yapıp ettikleriyle övünç kaynağı olmak ![]() Şerefini korumak: Onurunu, kişiliğini gözetmek ![]() Şeşi beş görmek: Yanlış görmek, görüşünde aldanmak ![]() ![]() Şeyhin kerameti kendinden menkul: Çok büyük işler yaptığını belirtiyor ama bunu doğrulayacak ne kanıt ne de kimse var ortalıkta ![]() Şeytana uymak: Dinin emirleri dışına çıkmak, haram olan işlere bulaşmak, doğru yoldan ayrılmak ![]() ![]() Şeytan diyor ki!: “İçimden şu kötü işi yap, doğru yoldan ayrıl eğilimi geçip duruyor” anlamında kullanılır ![]() ![]() Şeytan dürtmek: Durup dururken uygunsuz, kötü bir davranışta bulunmak ![]() ![]() Şeytan görsün yüzünü: “Onunla hiç görüşmek, bir arada bulunmak istemiyorum” anlamında kullanılır ![]() Şeytanın art bacağı: Çok afacan ve yaramaz (çocuk) ![]() Şeytanın ayağını kırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeytan kulağına kurşun: İyi bir durumdan, işten gidişten söz ederken “Aman nazar değmesin, Allah kötülerin şerrinden korusun, şeytandan uzak bulundursun ![]() ![]() Şeytanın yattığı yeri bilmek: Çok kurnaz ve açıkgöz olmak; bilinmesi, hatırlanması güç şeyleri bilmek; pek çok şeyden haberdar olmak ![]() ![]() Şıp diye geçmek: Ansızın, birdenbire geçmek ![]() Şifayı bulmak (veya kapmak): Hastalanmak ![]() ![]() Şimdiden tezi yok: Hemen, hiç durmadan, hiç vakit kaybetmeden ![]() ![]() Şimşekleri üzerine çekmek: Söz ve davranışlarıyla çevresindekileri kızdırmak; rahatsız etmek; sert eleştirilerine, saldırılarına hedef ve neden olmak ![]() ![]() Şirazesinden çıkmak: Bozulmak, çığırından çıkmak, düzenini yitirmek ![]() Şom ağızlı: Hemen her olayı kötüye yoran, kötü şeyler olacağını söyleyen, ileri sürdüğü ihtimallerin gerçekleşmesinden korkulan kimse ![]() ![]() Şöyle bir: Üstünkörü, gelişigüzel, üzerinde durmayarak ![]() Şöyle böyle: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şundan bundan: Belli belirsiz, önemsiz şeyler ![]() ![]() Şunu bunu bilmemek: İtiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek, bahane istememek ![]() ![]() Şunun şurası: Küçümseme, azımsama, yakın bir yer belirtmek istendiğinde kullanılır ![]() Şüphe kurdu: Kişinin içini kemiren, onu tedirgin eden kuşku ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
T Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#37 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() T Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıT HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Tabana kuvvet: “Binecek bir şey yok, yayan gitmekten başka çare de kalmadı” anlamında kullanılır ![]() Tabanları kaldırmak: Çok hızlı yürümeye ya da çok hızlı koşarak kaçmaya başlamak ![]() ![]() Tabanları yağlamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Taban tabana zıt: Birbirinin tamamen karşıtı olmak, birbirine çok aykırı ![]() ![]() Taban tepmek (patlatmak): Yayan olarak çok uzun yol yürümek, çok sık gidip gelmek ![]() ![]() Tabanvayla gitmek: Araçla değil de yürüyerek gitmek ![]() Taburcu olmak: İyileşen hasta, bakıma gerek duymadığından hastaneden çıkmak ![]() ![]() Tadı damağında kalmak: Tadını, lezzetini bir türlü unutamamak ![]() ![]() Tadına bakmak: Küçük bir parçasını ağzına alarak lezzetini denemek, nasıl olduğunu yoklamak ![]() Tadına varamamak: Bir şeydeki ince güzelliği duyamamak, hissedememek ya da kavrayamamak ![]() ![]() Tadında bırakmak: Ölçülü olup aşırılığa kaçmamak ![]() ![]() Tadını almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tadını çıkarmak: Bir şeyin sağladığı güzelliklerden ya da imkânlardan istediği gibi yararlanmak ![]() ![]() Tadını kaçırmak: Zevkine varılmaya çalışılan bir şeyde aşırılığa kaçarak olumsuz bir durum oluşturmak, zevki bozmak ![]() Tadı tuzu kalmamak: Eski zevk veren yanı kalmamak, yavanlaşmak, güzel ve çekici durumu ortadan kalkmak ![]() ![]() Tahtalı köy: Mezarlık ![]() Tahtası eksik: Aklı noksan, deli ![]() Takım taklavat: Hepsi, parçalarıyla birlikte ![]() Takıp takıştırmak: Özenerek süslenmek ![]() ![]() Takke düştü kel göründü: Kusuru, kabahati örten şey ortadan kalkınca bütün çirkinlikler, hileler, ayıplar ortaya çıktı ![]() Tam adamını bulmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Tam takır kuru bakır: İçinde hiçbir şey yok, bomboş ![]() ![]() Tam üstüne basmak: İstenilen şeyi bulmak, fikir ve davranışlarında isabet kaydetmek, istenilen sözü söylemek ![]() Tanrı misafiri: Eve kendiliğinden gelen konuk ![]() ![]() ![]() Taraf tutmak: Bir yanı desteklemek, yan çıkmak ![]() Tarihe karışmak: Yalnız adı anılır olmak veya etkisi yok olmak ![]() Tası tarağı toplamak: Gitmek üzere bütün eşyasını toplamak ![]() ![]() Taş atmak: Birine dokunacak, onu incitecek söz söylemek ![]() Taş attı da kolu mu yoruldu?: “Bu kazancı sağlamak için hiç yoruldu mu, emek verdi mi, para harcadı mı?” anlamında kullanılır ![]() Taşa tutmak: Üst üste taş atmak, sürekli taşlamak ![]() ![]() Taş çatlasa: “Ne yapılsa, ne denli zorlansa, gerçekleşmesi imkânsız” anlamında kullanılır ![]() ![]() Taş çıkartmak: Biri, ötekinden niteliğiyle üstün olmak ![]() ![]() Taşı gediğine koymak: Zekice bir hareketle gerekli bir sözü tam zamanında ve yerinde söylemek ![]() Taşı sıksa suyunu çıkarmak: Bedence çok kuvvetli, dinç kimse ![]() Taş kesilmek: Çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemez olmak; sesini çıkaramamak, hareket edememek ![]() ![]() Taş üstünde taş bırakmamak (koymamak): Her şeyi yıkıp yerle bir etmek ![]() ![]() Taş yürekli: Hiç acıma hissi taşımayan, merhametsiz ![]() ![]() Tatlı dil: Gönül alıcı, hoşa giden, kırmayan konuşma biçimi ya da söz ![]() ![]() Tatlı sert: Kırmamakla birlikte yumuşak da olmayan söz ya da davranış ![]() Tatlı su firengi: Batılılık taslayan, Batılı gibi davranan Doğulu Hristiyan ![]() Tatlıya bağlamak: Bir anlaşmazlığı tarafları memnun edecek biçimde bir çözüme ulaştırmak ![]() ![]() Tava getirmek: Gereği kadar ısıtmak ![]() Tavına getirmek: Bir işi en uygun duruma getirmek ![]() ![]() Tava gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tavır almak (takınmak): Belli bir durum ve davranış almak ![]() Tavşana kaç tazıya tut: Birbirine karşı olan tarafları çatışma için kışkırtma, davranışlarında yüreklendirme ![]() Tavşanın suyunu suyu: İki şey arasında çok uzak bir ilgi olduğunu anlatmak için kullanılır ![]() Tavşan yürekli: Korkak, ürkek, çekingen ![]() ![]() Tazıya dönmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Tebelleş olmak: Kancayı takmak, musallat olmak, istediğini yaptırıncaya kadar yakasını bırakmamak ![]() ![]() Tebdil gezmek: Tanınmamak için kılık değiştirerek gezmek ![]() Tefe koymak: Biriyle ilgili olarak alaylı dedikodu yapmak ![]() ![]() Tekbir getirmek: “Allah-ü ekber” diyerek Allah`ın adını yüceltmek ![]() Tekerine çomak sokmak: Birinin yolunda giden işini engellemek, aksatmak gibi davranışlarda bulunmak ![]() ![]() Tekin değil: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Telâşa düşmek: Heyecanlanmak, aceleci olmak ![]() Tel çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Telleyif pullanmak: Kimi bezeme teli ve süslerle iyice süslemek ![]() ![]() Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp koymak: Bir meseleyi sürekli anlatmak, yeni bir şeymiş gibi birçok defa söz konusu etmek ![]() Temel atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Temel taşı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Temize çekmek: Karalama hâlindeki bir yazıyı yeniden, silintisiz ve kazıntısız bir şekilde kâğıda yazmak ![]() ![]() Temize çıkmak: Bir kimsenin suçsuz olduğu anlaşılmak ![]() Temiz para: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Tencerede pişirip kapağında yemek: Kıt kanat geçinmek, olanıyla yetinmek ![]() Tencere dibin kara seninki benden kara: “Kötülükte, kusur yönünde sen benden daha betersin” anlamında kullanılır ![]() Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş: İki değersiz kişi bir araya gelmiş, birleşmiş, yakışmışlar birbirlerine ![]() Tepeden bakmak: Küçümsemek, kendini üstün görmek ![]() ![]() Tepeden inme: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tepeden tırnağa (kadar): Her yanı, baştan aşağı, bütün vücudu ![]() ![]() Tepesi atmak: Çok sinirlenmek, birden öfkelenmek ![]() ![]() Tepesinde havan dövmek: Üst kattakiler gürültü yaparak alt kattakileri rahatsız etmek ![]() Tepesinden (başından) kaynar su dökülmek: Hiç ummadığı bir durumla karşılaşıp derin bir üzüntüye kapılmak, sıkıntı içinde kalmak ![]() ![]() Tepesine binmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tepesi üstü: Tepe taklak, başı yere gelmek üzere ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
T Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#38 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() T Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıTepe tepe kullanmak: Yıpranacağını, eskiyeceğini düşünmeden, sakınmadan istediği gibi kullanmak ![]() Terbiyesini vermek: Yaptığı kırıcı hareketler, kullandığı kötü sözler için kendisini sertçe uyarmak, azarlamak, gerekirse dövmek ![]() Tercüman olmak: Başkasının duygusunu, düşüncesini dile getirmek, anlatmak ![]() Ter dökmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tereciye tere satmak: Birine çok iyi bildiği bir konuda bilgi vermeye çalışmak ![]() Tere yağından kıl çeker gibi: Hiç kimseye zarar vermeden, çok kolaylıkla kimseye hissettirmeden, kimi sorumluluklardan kurtularak ![]() ![]() Tersi dönmek: Şaşkınlıktan bulunduğu ve gideceği yeri kestirememek ![]() Ters tarafından kalkmak: Aksi, huysuz ve ters olmak ![]() ![]() Ters yüz etmek: İçini dışına, altını üstüne getirmek ya da çevirmek ![]() ![]() Ters yüz geri dönmek: İstediğini elde edemeden, eli boş dönmek ![]() Teselli etmek: Avundurmak, acısını gidermeye, onu rahatlatmaya çalışmak ![]() ![]() Teselli bulmak: Avunmak ![]() Teslim bayrağı çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Teslim olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Teşrif etmek: Onurlandırmak, şereflendirmek ![]() Tetikte olmak: Her an uyanık ve hazır bulunmak ![]() Tez canlı: Aceleci, sabırsız, beklemeye dayanamayan ![]() Tez elden: Çabucak, bir an önce, çarçabuk,”Tez elden hastaneye gitmeli bu yaralı!” Tezgâhı kurmak: İşe başlamak üzere tüm araç ve gereçleri hazırlamak, çalışmaya başlamak ![]() ![]() Tezkeresini eline vermek: Kovmak, işten atmak, işine son vermek ![]() Tıka basa doldurmak: Doldururken çok bastırıp sıkıştırmak, hiç boş yer bırakmamak ![]() ![]() Tıka basa yemek: Haddinden fazla yemek, çok yemek, mideyi rahatsız edecek kadar çok yemek ![]() ![]() Tımarhane kaçkını: Delice işler yapan kimse ![]() Tıpış tıpış yürümek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Tıraş etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tırnak göstermek: Gözdağı vermek, korkutmak ![]() Tırpan atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tohuma kaçmak: Yaşlanmak, evlenme çağı geçip kartlaşmak ![]() Tok evin aç kedisi: Varlıklı olduğu hâlde doymayan, ihtiyacı olmadığı hâlde aç gözlülük eden, her gördüğüne sahip olmak isteyen (kimse) ![]() ![]() Tokat aşketmek: Ansızın el içi ile vurmak ![]() Tok gözlü: Mala, paraya, yiyeceğe düşkün olmayan; cömert ![]() Tok sözlü: Sözünü esirgemeden, çekinmeden, hatır gönül dinlemeden söyleyen ![]() ![]() Tongaya basmak: Tuzağa düşmek ![]() ![]() Top atmak: İflas etmek ![]() ![]() Topa tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Topun ağzında: Tehlikeye, saldırıya en yakın yerde olmak ![]() Toprağı bol olsun: Müslüman olmayan ölülerin anılması sırasında kullanılır, Müslüman ölüler için “Allah rahmet eylesin” denir ![]() Topu topu: (Azımsanan şeyler için) olup olacağı, yalnızca, hepsi ![]() ![]() Toz kondurmamak: Bir şeyi kusursuz göstermek, onda bir kusurun olabileceğini kabul etmemek ![]() ![]() Toz olmak: Ortadan kaybolmak, kaçmak, uzaklaşmak ![]() ![]() Toz pembe görmek: Aşırı iyimser olmak; hemen her aksaklığı, üzücü durumları iyimserlikle karşılamak ![]() ![]() Tozu dumana katmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tur atmak: Dolaşmak, dolaşıp gelmek ![]() ![]() Turnayı gözünden vurmak: Hiç beklenmedik bir kazanç sağlama imkânını ele geçirmek ![]() Turp gibi: Çok sağlıklı, sağlam, rahatı yerinde ![]() ![]() Turşu gibi olmak: Çok yorgun, bitkin düşmek ![]() ![]() Turşusu çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Turşusunu kurmak: Bir şeyi kullanmak, harcamak gerekirken kıyamamak durumunda söylenir ![]() ![]() Tut kelin perçeminden: Güç bir durumda çözümün zor olduğunu anlatmak için kullanılır ![]() Tuttuğu dal elinde kalmak: Dayandığı, güvendiği şey önemini kaybederek işe yaramaz hâle gelmek, fayda temin edemez olmak ![]() Tuttuğunu koparmak: Her girişiminden başarıyla çıkmak, her işi becermek,”O tuttuğunu koparır bir delikanlıdır, güvenin ona ![]() Tutunacak dalı olmamak: Güveneceği, dayanacağı kimse bulunmamak ![]() ![]() Tuz biber ekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tuz (la) buz olmak: Kırılıp parçalanmak, çok küçük parçalara ayrılmak, paramparça olmak ![]() ![]() Tuzlayayım da kokma: Bilip bilmeden konuşanlar, yüksekten atanlar, düşüncesinde aldananlar için küçümseme sözü olarak kullanılır ![]() Tuzluya mal olmak: Oldukça çok para harcanarak sağlanmış olmak ![]() ![]() Tuzu kuru: Hiçbir derdi, sıkıntısı olmayan; kazancı yerinde olduğu için kaygılanmayan ![]() ![]() Tükürdüğünü yalamak: Verdiği sözden geri dönerek benliğini küçültmek ![]() Tümen tümen: Pek çok ![]() Türküsünü çağırmak: Birinin hoşuna gidecek davranış ortaya koymak, söz söylemek, onun tarafını tutmak ![]() Türkü yakmak: Bir Türküye ezgi uydurmak ![]() ![]() Tütünü tepesinden çıkmak: Bir acının ateşiyle yanıp tutuşmak, çok üzülmek ![]() Tüy dikmek: Kötü bir işi, ortaya konan bir söz ya da davranışla daha da kötüleştirmek ![]() Tüyleri diken diken olmak: Korku, heyecan, endişe veya üşümekten vücuttaki tüyler, kıllar kabarmak, dikilmek ![]() ![]() Tüyü düzmek: Önceleri kötü olan kılık kıyafetini düzeltmek, iyi yaşama kavuşmuş gibi güzel giyinir olmak ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
U Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#39 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() U Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıU HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Ucu dokunmak: Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek ![]() ![]() Ucunu kaçırmak: Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak ![]() Ucu ortası belli olmamak: Bir işe, söze nereden başlanacağı kestirilememek ![]() Ucunda bir şey olmak: Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak ![]() ![]() Ucu ucuna: Ancak yetişecek kadar ![]() ![]() Ucuz atlatmak: Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak ![]() ![]() Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak: Pek çok kişiye borçlu olmak ![]() Uçan kuştan medet ummak: Pek sıkıntıda bulunup, bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye, olmadık yerlere başvurmak, yardım istemek ![]() Uçsuz bucaksız: Çok geniş ![]() ![]() Uçkuruna sağlam: Namuslu, iffetine bağlı ![]() Uç vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ulu orta söz söylemek: Bir şeyin aslını bilmeden, düşünüp tartmadan, çekinmeden, açıktan açığa konuşmak ![]() ![]() Uma uma döndük muma: Umut edilen, beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan, kötü durumlara düşen, zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir ![]() Umurunda olmamak: Aldırış etmemek, önem vermemek ![]() Ununu elemiş, eleğini asmış: Hayatta yapmak istediklerini yapmış, geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir ![]() Utancından yere geçmek: Çok utanmak, kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak ![]() ![]() Uyku bastırmak: Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak ![]() ![]() Uyku çekmek: Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak ![]() ![]() Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek, göz kapakları kapanmak ![]() ![]() Uykusu kaçmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uykusunu almak: Gerektiği kadar uyumuş olmak ![]() ![]() Uyku tulumu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Uykuya dalmak: Rahat ve derin bir şekilde uyumak ![]() Uyur uyanık: Yarı uykulu ![]() ![]() Uzağı (ileriyi) görmek: Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek ![]() ![]() Uzaktan uzağa: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uzun boylu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uzun etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uzun hikâye: Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu ![]() Uzun lafın (sözün) kısası: Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak ![]() ![]() Uzun uzadıya: Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Ü Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#40 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Ü Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıÜ HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Üç aşağı beş yukarı: Az bir farkla, az fazla ya da az eksik olmak üzere, yaklaşık olarak ![]() ![]() Üç buçuk atmak: Çok korkmak, korku içinde olmak, istenmeyen bir durum olacak diye korkup durmak ![]() Üçe beşe bakmamak: Alışverişte fiyat konusunda küçük farkları önemsememek, almak ya da satmak konusunda cimri davranmamak ![]() ![]() Üç otuzluk: Yaşı hayli ilerlemiş (kimse) ![]() Ümidini kesmek: Artık ummaz olmak, olacağını beklememek, kavuşamayacağını anlamak ![]() ![]() Ümitsizliğe düşmek: Gerçekleşmeyeceğine, olmayacağına inanmak ![]() ![]() Ün kazanmak: Adı her yerde duyulmak, şöhreti herkesçe bilinir olmak ![]() ![]() Üst baş: Kılık kıyafet, giyim kuşam ![]() ![]() Üste çıkmak: Suçlu olduğu hâlde suçsuz durumda olduğunu söyleyip karşısındakini suçlamak ![]() ![]() Üstesinden gelmek: Becermek, üzerine aldığı işi başarmak, yapmak ![]() ![]() Üste vermek: Fazladan ödeme yapmak ![]() ![]() Üst perdeden konuşmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üstü başı dökülmek: Kılık ve kıyafeti çok eski olmak, perişan durumda bulunmak ![]() Üstü kapalı konuşmak: Açık, kesin ifadeler kullanmadan konuşup dinleyenin kavrayışına bırakmak ![]() ![]() Üstünde durmak: Bir işe önem vermek, o işle yakından ilgilenmek, uğraşmak ![]() ![]() Üstünde kalmak: Artırma ya da eksiltme sırasında onda kalmak ![]() ![]() ![]() ![]() Üstünden atmak: Başından savmak, bir şeyi ödev olarak kabul etmemek, başkasını ilgilendirdiğini belirtmek ![]() ![]() Üstünden dökülmek: Bir giysi bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak ![]() Üstünden (şu kadar zaman) geçmek: Aradan (şu kadar) zaman geçmek ![]() ![]() Üstüne almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne atmak: Kendi kaptığı bir suçu birine yüklemek ![]() ![]() Üstüne basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne bir bardak (soğuk) su içmek: O işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, parasını ya da malını almaktan vazgeçmek ![]() Üstüne (üzerine) düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne fenalık gelmek: Aşırı ölçüde sıkılmak, çok bunalmak ![]() Üstüne geçirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne gelmek: Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelmek ![]() Üstüne gül koklamamak: Sevdiği birinden başkasını sevmemek, başkası ile ilişki kurmamak ![]() Üstüne (yatmak) oturmak: Hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek ![]() ![]() Üstüne titremek: Pek fazla sevgi, özen göstermek; zarar gelmesin diye itinalı davranmak ![]() ![]() Üstüne toz kondurmamak: Bir şeyin kusur, eksiği olduğunu kabul etmemek ![]() ![]() Üstüne tuz biber ekmek: Bir üzüntüyü, derdi, kusuru artıracak durum oluşturmak ![]() Üstüne üstüne gitmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne varmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne yıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üstüne yürümek: Yıldırmak, korkutmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak; ya da saldırmak ![]() ![]() Üvey evlât gibi tutmak (saymak) : Horlamak, haksızlık etmek, iyi davranmamak, küçümsemek ![]() ![]() Üzüm üzüm üzülmek: Haddinden fazla, çok üzülmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
V Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#41 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() V Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıV HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Vadesi gelmek (yetmek): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakit geçirmek: Oyalanmak, bazı şeylerle meşgul olarak zamanın geçmesini sağlamak ![]() ![]() Vakit kazanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakitli vakitsiz: Rastgele bir zamanda, gelişigüzel, uygun bir zamanı gözetmeden ![]() ![]() Vaktini almak: Epey zaman harcanmasını gerektirmek, başka bir işe ayrılmış zamanı tutmak ![]() ![]() Vaktini öldürmek: Zamanını yararsız, gereksiz, boş işlerle ya da hiç iş yapmadan, boş yere geçirmek ![]() Vaktini şaşmamak: Tam zamanında ![]() ![]() Vara yoğa karışmak: Her şeye, üstüne lâzım olsun olmasın her işe karışmak ![]() ![]() Varlık göstermek: Beğenilir bir iş yapmak; kendini kanıtlayacak, göze görünür bir görevini yerine getirmek; kendini göstermek ![]() ![]() Varlıkta darlık çekmek: Elinde her imkân olduğu hâlde bunlardan yararlanamamak, sıkıntıya düşmek ![]() Vay canına!: Şaşma, öfke duygusunu dile getirmek için kullanılır ![]() Vebali boynuna olmak: Bir işin günahını yüklenmek ![]() Velveleye vermek: Gereksiz bir heyecana, telâşa düşürmek ![]() ![]() Verip veriştirmek: Ağır sözler söylemek, ağzına ne gelirse söylemek ![]() ![]() Veryansın etmek: Hiç insaf göstermeden, acımadan saldırmak; ağzına geleni söylemek ![]() Vıcık vıcık: Sulu ve gevşek olmak, basıldığında ses çıkarmak ![]() ![]() Vıdı vıdı etmek: Söylenip durmak, hemen her şeyi eleştirip beğenmediğini söyleyerek durmadan konuşmak, etrafındakileri rahatsız etmek ![]() ![]() Vız gelmek (vız gelip tırıs gitmek): Hiç önemsememek, aldırış etmemek ![]() ![]() Viraneye çevirmek: Yakıp yıkmak, yıkıntı durumuna getirmek, harap etmek ![]() ![]() Voli vurmak: Haksız olarak kazanç elde etmek, vurgun vurmak ![]() Volta atmak: Bir aşağı bir yukarı dolaşmak, gidip gelmek ![]() ![]() Vur abalıya: Bütün yükün yumuşak huylu kişiye yüklenmesi; sessiz, güçsüz kimsenin hırpalanması, hakkının çiğnenmesi durumunda karşıdaki kişiye sitem yollu söylenir ![]() Vur dedikse öldür demedik ya!: Bir isteği, dileği yerine getirirken aşırılığa kaçıp da işi berbat edene karış söylenir ![]() Vurduğu yerden ses getirmek: Eli ağır olmak, çok kuvvetli vurmak ![]() Vurdumduymaz Kör Ayvaz: Umursamaz, aldırmaz, duygusuz ve kayıtsız kimse ![]() Vur patlasın çal oynasın: Aşırı zevk ve eğlence; aşırı zevk ve eğlenceye düşkün kimsenin parasını bu yolda harcamasını anlatır ![]() ![]() Vurucu güç: Çok etkin silâhlarla donatılmış, özel eğitim görmüş askerî birlik ![]() ![]() Vücuda getirmek: Oluşturmak, meydana getirmek, var etmek ![]() Vücudunu ortadan kaldırmak: Öldürmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#42 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıY HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Ya Allah deyip (atılmak): Cenab-ı Hak`a sığınarak (atılmak) ![]() ![]() Yabana atmak: Önem vermemek, önemsiz görüp dikkate almamak, üzerinde durmamak ![]() ![]() Yabancılık çekmek: Bir iş ya da çevrede yabancı olmaktan dolayı ortaya çıkan zorlukların etkisinde kalmak ![]() ![]() Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: “Bu işi mutlaka yapmalısın, başka yolu yok, aksi taktirde burada kalamazsın ![]() ![]() Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: “Giriştiğim iş beni ya büyük bir varlığa ve mevkiye ulaştıracak ya da mahvedecek, batıracak” anlamında söylenir ![]() Yad eller: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yâd etmek: Anmak, hatırlamak ![]() ![]() Yağ bağlamak: Semirmek, üzerine biriken yağ katılaşmak ![]() Yağ bal olsun: “Yediğin, içtiğin helâl ve afiyet olsun” anlamında söylenir ![]() Yağcılık etmek: Dalkavukluk etmek, övmek, pohpohlamak ![]() ![]() Yağlı ballı olmak: Araları çok iyi, içli dışlı, samimi olmak ![]() ![]() Yağlı kapı: Çalıştırdığı kimselere bol kazanç sağlayan kimse, kuruluş, aile ya da yer ![]() ![]() Yağlı kuyruk: Kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak; basitçe sömürülebilecek iş veya kimse ![]() Yağlı müşteri: Bol paralı, çok alışveriş yapan zengin alıcı ![]() ![]() Yağma gitmek: Bir şey çok alıcı bulup çok satılmak, kolay müşteri bulmak ![]() ![]() ![]() Yağma Hasan`ın böreği: Hakkı olanın da olmayanın da kolayca yararlandığı, kimsenin korumadığı, her yanından sömürülen kaynak ![]() Yağma yok: “Öyle şey olmaz, buna izin vermezler, kolay kolay elde edemezsin” anlamında bir tutumun ya da davranışın yanlışlığı ifade etmek için kullanılır ![]() Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak: Bir tehlikeden, güç bir durumdan kaçarken daha kötüsüyle karşılaşmak ![]() Yağmur yağarken küpünü doldurmak: Kazanma fırsatı varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek ![]() ![]() Yağ tulumu: Çok şişman, çok yağlı ![]() ![]() Ya herrü (herro) ya merrü (merro): “Tehlikeyi göze aldık, giriştiğimiz işte ya batar ya da çıkarız” anlamında kullanılır ![]() Yahudi pazarlığı: Tarafların çıkarlarını düşünerek çekişe çekişe yaptıkları pazarlık ![]() ![]() Yakadan atmak: Savıp kurtulmak, başından atmak ![]() ![]() Yaka paça: Hiçbir itiraz dinlemeden, zorla, kuvvet kullanarak (götürmek) ![]() ![]() Yakası açılmadık: Hiç duyulmadık, bilinmedik, ayıp söz, küfür ![]() Yakasına sarılmak: İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak, zorlamak ![]() ![]() Yakasına yapışmak: Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak ![]() ![]() Yakasını bırakmamak: Bezdirecek kadar üstüne düşmek, ısrar etmek, yanından ayrılmamak ![]() ![]() Yakasını kaptırmak: Bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak, ona bağlanmış olmak ![]() Yakayı sıyırmak: Kurtulmak, kaçmak ![]() ![]() Yaka silkmek: Bıkıp usanmak; bir iş, durum, yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek ![]() ![]() Yakayı ele vermek: Yakalanmak, kaçamayarak ele geçmek ![]() ![]() Yakayı kurtarmak: Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak, kaçmak ![]() ![]() Yakınlık duymak: Birine karşı sevgi ve ilgi duymak, yabancılık hissetmemek ![]() ![]() Yakışık almamak: Yerinde olmamak, uygun düşmemek, yaraşmamak ![]() ![]() Yalancı pehlivan: Yapamayacağı bir işi yapabilecekmiş gibi görünen kimse, palavracı ![]() ![]() Yalancısı olmak: Doğruluğu bilinmeyen, inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak ![]() ![]() Yalan dolan: Hile, düzen, dalavere, yolsuz davranış,”Yalan dolanla iş görmeye kalkanların başına işte bunlar gelir ![]() Yalan yere: Gerçeğe uygun olmayarak ![]() ![]() Yalayıp yutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yalpa vurmak: İki yana, sağa sola; bir o yana, bir bu yana sallanarak yürümek ![]() ![]() Yalvar yakar olmak: Çok yalvarıp yakarmak ![]() Yan bakmak: Beğenmeyerek, kötü niyetle, düşmanca bakmak ![]() Yan basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yan çizmek: Kendisine yüklenen bir görevden kaçmak ![]() ![]() Yandan çarklı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yan gelip yatmak: Yapacak işleri olduğu hâlde yapmamak, rahatına bakmak, keyfince yaşamak ![]() ![]() Yangına körükle gitmek: Anlaşmazlığı, gerginliği, kargaşalığı artırıcı, her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak ![]() Yan gözle bakmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yanık ses: Hüzünlü, çok dertli, içindeki acıyı dile getiren ses ![]() Yanına bırakmamak: Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak, cezasını sert karşılıklarla vermek ![]() ![]() Yanına (kâr) kalmak: Kendisinden öç alınmamak, yaptığı kötülük sert karşılık görmemek, cezasız kalmak ![]() Yanına salâvatla varılır: Çok öfkeli, kızgın ve kibirlidir ![]() Yanından bile geçmemiş: Hiç ilgisi yok, en ufak benzerliği bile yok ![]() ![]() Yanıp tutuşmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yanıp yakılmak: Sızlanıp şikâyet etmek, derdini döküp durmak ![]() ![]() Yanlış ata oynamak: Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol, dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak, dolayısıyla aldanmış olmak ![]() Yanlış kapı çalmak: İsteğinin yapılamayacağı bir yere başvurmak ![]() ![]() Yan tutmak: Taraflardan birini desteklemek, onun söz ve davranışlarını benimsemek, yansız olmamak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#43 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıYan yan bakmak: Düşmanca, kötü niyetle bakmak ![]() Yapmadığını bırakmamak: Bütün kötülükleri yapmak, eziyet etmek ![]() Yara açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaraya merhem olmak: Acil ihtiyaçları karşılamak ![]() Yardan atmak: Bir kimseyi aldatarak kazaya uğratmak, tehlikeli bir durumun içine itmek, türlü belâlara sokmak ![]() Yarı buçuk: Tam değil, çok az, tamamlanmamış, baştan savma ![]() Yarım adam: Güçsüz, sakat, zayıf, hasta kimse ![]() Yarım ağızlı (söylemek): İsteksizce, istemeye istemeye, gönülsüzce (söylemek) ![]() ![]() Yarım yamalak: Gelişigüzel, üstünkörü, eksik ve kusurlu ![]() Yarından tezi yok: En kısa zamanda, çok çabuk, geciktirmeden ![]() Yarı yolda bırakmak: Verilen desteği, yapılan yardımı sonuna kadar götürmemek ![]() ![]() Ya sabır çekmek: Kötülüklere, sıkıntılara, üzücü olaylara karşı tepki göstermemeye çalışıp, Cenab-ı Allah`tan kendisine sabır vermesini istemek ![]() Yaş Dökmek: Ağlamak ![]() ![]() Yaşını başını almış (olmak): Yaşı epeyce ilerlemiş olmak, yaşlanmış veya olgunlaşmış olmak ![]() ![]() Yaşını içine akıtmak: Hissettiği acıyı, ızdırabı, üzüntüyü belli etmemek; ağlamak isteğini bastırmak ![]() Yaş tahtaya (yere) basmamak: Kolay kolay tuzağa düşmemek, uyanık davranmak ![]() ![]() Yatağa düşmek: Hastalık yüzünden yatmak zorunda kalmak, ayağa kalkamayacak durumda olmak ![]() ![]() Yataklık etmek: Bir suçluya yardım etmek, onu gizlemek, barındırmak ![]() Yatak yorgan yatmak: Çok hasta olmak ![]() ![]() Yatırım yapmak: Gelir amacıyla bir işe para yatırmak veya aynı amaçla önceden ortam hazırlamaya çalışmak ![]() ![]() Yavaş gel: “Atıp tutma, abartma, ölçüsüz konuşma” anlamında kullanılır ![]() Yaya kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yayan yapıldak: Çıplak ayakla, yayan ![]() ![]() Yaygarayı basmak: Bağırıp çağırmak, önemli bir nedeni olmadığı hâlde feryat etmek ![]() ![]() Yaz boz tahtasına çevirmek: Bir konuda birbirine uymayan kararlar almak, kararsızlık yüzünden bir konuda sık sık fikir değiştirmek ![]() Yedeğe almak: Bağlayarak arkasından çekip götürmek ![]() Yedi canlı: Pek çok ölüm tehlikesi geçirip sağ kurtulan insan ya da hayvan ![]() Yedi düvel: Bütün devletler, herkes, bütün dünya ![]() ![]() Yediden yetmişe: En büyüğünden en küçüğüne, eli ayağı tutan herkes ![]() ![]() Yediği naneye bak: Yersiz, uygunsuz iş yapanlar için kullanılır ![]() Yedi iklim dört bucak: Hemen her yer, bütün dünya ![]() ![]() Yedi kat yabancı: El, ne akraba, ne tanıdık, hiçbir yakınlığı yok ![]() ![]() Yeğ tutmak: Bir şeyi bir şeyden daha önemli görüp tercih etmek ![]() ![]() Ye kürküm ye: Saygının kişiliğe karşı değil, zenginliğe, varlığa, giyim ve kuşama karşı gösterildiğini anlatmak için kullanılır ![]() Yele vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yelkenleri suya indirmek: Israrından, iddiasından, direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini kabul etmek; yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak ![]() ![]() Yel yeperek yelken kürek: Telâş içinde, çok acele olarak, heyecanla ![]() Yemeden içmeden kesilmek: Bir üzüntü, korku ya da heyecan sebebiyle yiyemez duruma gelmek, iştahı kapanmak ![]() Yeme de yanında yat: İstek uyandıran, görünüşü çok çekici olan, çok lezzetli yemekler için kullanılır ![]() Yemin etsem başım ağrımaz: “Gerçek olduğundan eminim, bu konuda yemin de edebilirim” anlamında kullanılır ![]() Yenilir yutulur gibi değil: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yer almak: 1 ![]() ![]() ![]() Yer cücesi: Ufak tefek olduğu gibi kurnaz, fitneci, çok bilmiş kimse ![]() Yer demir gök bakır: “Hiçbir yerden yardım alma umudu kalmadı, bütün kapılar kapalı, yardım imkânları ortadan kalktı, kime baş vurdumsa elim boş döndüm” anlamında çaresizliği anlatmak için kullanılır ![]() Yerden yere çalmak: Çok hırpalamak, acınacak duruma düşürmek, zor durumlarda bırakmak ![]() ![]() Yere bakan yürek yakan: Uslu, uysal, sessiz görünüp gizliden gizliye ve sinsice dolap çeviren, kötülük yapan kimse ![]() ![]() Yere göğe koyamamak: Çok önem vermek, nasıl ağırlayacağını ve memnun edip mutlu kılacağını bilememek ![]() Yer etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerinde duramamak: Sürekli hareket etmek, kıpırdanmak, sabırsızlanmak, içi içine sığmamak, eyleme geçmek için telâş içinde dolaşmak ![]() ![]() Yerinden oynamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yerinden oynatmak: Yerini değiştirip başka bir yere kaldırmak ![]() ![]() Yerinde saymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerinde yeller esmek: Yok olmak, artık bulunmamak ![]() ![]() Yerin dibine geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yerine geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerini bulmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerini doldurmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yeri yurdu belirsiz: Serseri; ne iş yaptığı, nerde kaldığı, nereli olduğu bilinmeyen ![]() Yerle bir etmek: Bir yeri yakıp yıkmak, tahrip etmek, temeline kadar söküp dağıtmak, taş taş üstüne bırakmamak ![]() ![]() Yerli yersiz: Uygun olsun olmasın, uygun zamanı kollamadan ![]() ![]() Yer tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yer vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yer yarılıp içine girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yer yerinden oynamak: Bir olay toplumda telâş, heyecan, gürültü, patırtı, kargaşa oluşturmak ![]() ![]() Yeşil ışık yakmak: Bir şeyin olmasına izin vermek, göz yummak ![]() ![]() Yılan hikâyesi: Bir türlü sonuca bağlanamayan, çözümlenemeyen, uzayıp giden (mesele ya da iş) ![]() Yılanın kuyruğuna basmak: Zararı dokunacak, kötülük yapacak bir kimseye ilişmek ya da sataşmak yoluyla fırsat vermek ![]() Yıldırımları (veya şimşekleri) üstüne çekmek: Kimi davranışlarıyla pek çok kimseyi kızdırarak eleştirilere, saldırılara yol açmak ![]() ![]() Yıldırımla vurulmuşa dönmek: Ansızın ortaya çıkan kötü bir durum karşısında sarsılmak, ne yapacağını bilemez olmak, bitkin ve şaşkın bir duruma düşmek ![]() ![]() Yıldızı barışmamak: Aralarında görüş, düşünce ve duygu ayrılıkları bulunup birbirlerinden hoşlanmamak, birbirleriyle iyi geçinmemek, anlaşıp uyuşamamak ![]() ![]() Yıldızı parlamak: Çok başarılı olup herkesin dikkatini çekecek duruma gelmek, ün kazanmak ![]() ![]() Yıldızı sönmek: Ününü ve itibarını kaybetmek ![]() Yiğitlik sende kalsın: “Karşısındaki anlamasa da hoşgörü göster, özveride bulun, ılımlı davran, böylelikle soylu davranışını göstermiş olursun” anlamında bir anlaşmazlığa son vermek için taraflardan birine söylenir ![]() Yiyip bitirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yok canım!: 1 ![]() ![]() ![]() Yok devenin başı!: “Daha neler, çok abartıyorsun, bu sözlere inanmam” anlamında, söylenenlere inanılmayacağını anlatmak için kullanılır ![]() Yok pahasına: Son derece ucuz, değerinin altında bir fiyata, ölü fiyatına ![]() ![]() Yol açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yola çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() Yola düşmek: Bir zorunluluk sebebiyle yola çıkmak, yol almaya başlamak ![]() ![]() Yola gelmek: Ters tutumunu düzeltmek, uslanmak, istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek ![]() ![]() Yola getirmek: Birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek ![]() Yol almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol aramak: Bir meseleye çare bulmaya çalışmak, imkân aramak ![]() ![]() Yol bulmak: Bir çözüm, bir çare bulmak ![]() ![]() Yoldan çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#44 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Y Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıYoldan kalmak: Gitmek istediği yere gidememek, alıkonmak, bir engel dolayısıyla gecikmek ![]() ![]() Yol geçen hanı: Hemen herkesin girip çıktığı, uğradığı yer ![]() Yol göstermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol iz bilmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yol kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol tutmak: Yaşayışını inandığı, doğru bildiği bir düzende sürdürmek ![]() Yolu (ayağı) düşmek: Yolu üzerinde bulunan o yerden geçmesi gerekmek; o yer, yolu üzerinde bulunmak ![]() ![]() Yoluna çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yoluna (rayına) girmek: İstenilen biçimi almak, gerekli olan şekilde gelişmek ![]() Yoluna koymak: Bir işi olumlu bir duruma sokmak, istenilen şekle getirmek ![]() ![]() Yolunu beklemek: Gelmesini beklemek ![]() ![]() Yolunu bulmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yolunu kaybetmek: Hangi yoldan gideceğini bilememek, şaşırmak ![]() ![]() Yolunu sapıtmak: Kötü yola düşmek, doğru yoldan ayrılmak ![]() Yolunu yapmak: Bir işi olumlu sonuca ulaştıracak ya da mümkün kılacak girişimde bulunup hazırlık yapmak veya tedbir almak ![]() Yolu tutmak: Bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak ![]() ![]() Yol yordam: Bir şey, davranış ya da yapışın usul ve kuralları ![]() ![]() Yorgan gitti, kavga bitti: “Kavga, çekişme, anlaşmazlık nedeni olan şey ortadan kalkınca kavga da sona erdi ![]() ![]() Yorgunluğunu almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yorgunluğunu çıkarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yörüngesine oturtmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yufka yürekli: Çok duygulu olup olaylardan hemen etkilenip ağlayan, çok acıyan, üzülen kimse ![]() ![]() Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal: İki davranış, iki kimse, iki karşıt şey arasında bir tercih yapamama zorluğunu anlatmak için kullanılır ![]() Yumruk kadar: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yumurta kapıya gelmek: Yapılması gereken bir iş için zaman daralmış olmak, iş çok sıkışık zamana rastlamak ![]() Yumurtaya kulp takmak: Hemen her şeye bir kusur bulmak, bahane bulmakta usta olup hiçbir şeyi beğenmemek ![]() Yumuşak yüzlü: Kendisinden istenilenleri geri çevirmeyen, kimseyi gücendirmek istemeyen kimse ![]() Yuvarlak hesap: Ayrıntıya girmeden, bir bütün sayıya yaklaşık olarak tamamlanabilen hesap ![]() ![]() Yuvarlanıp gitmek: Eldeki imkânlar içinde hayat sürmek ![]() ![]() Yuvasını bozmak: Ev ve aile düzenini bozmak, dağıtmak, alt üst etmek ![]() ![]() Yuvasını yapmak: Birinin hakkından gelmek, hakettiği ceza ya da cevabı vermek ![]() ![]() Yuvasını yıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yük altına girmek: Sorumluluk gerektiren, ağır bir görevi kabul etmek ![]() ![]() Yük olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yükseklerde dolaşmak: Elde edilmesi zor şeyler istemek ![]() ![]() Yüksek perdeden konuşmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüksekten atmak: Yapamayacağı şeyleri söylemek ![]() ![]() Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay, değerli eşya (altın, elmas gibi ![]() Yükün altından kalkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yükünü tutmak: Çok zenginleşmek, para ve mal kazanmış olmak ![]() ![]() Yüreği ağzına gelmek: Birden bire çok korkmak, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmak ![]() ![]() Yüreği cız etmek: Çok acımak, içi sızlamak ![]() ![]() Yüreği çarpmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği dayanmamak: Çok acı duymak, acısına katlanamamak ![]() ![]() Yüreği ezilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği hop etmek: Bir olay karşısında birdenbire korkup heyecanlanmak ![]() Yüreği ferahlamak: İçi kaygıdan, sıkıntıdan kurtulmak ![]() Yüreği kabarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği kalkmak: Heyecanlanmak ![]() ![]() Yüreği kararmak: İçine bir karamsarlık, bir sıkıntı çökmek; iyimserliği ortadan kalkmak ![]() ![]() Yüreği katı: Acımasız, acıma duygusundan yoksun kimse ![]() Yüreğine (içine) dert olmak: Birine karşı ya da birinin kendine karşı yaptığı bir davranış sonradan kendisi için acı, üzüntü kaynağı olmak ![]() ![]() Yüreğine inmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreğine (içine) işlemek: Çok tesirli olmak, derinden acı vermek ![]() Yüreğine od düşmek: Yüreği yanmak, belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak, çok üzülmek ![]() ![]() Yüreğine su serpilmek: Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak, ferahlamak ![]() ![]() Yüreği küt küt atmak: Korku ve heyecandan yüreği hızlı hızlı çarpmak ![]() Yüreği oynamak: Ansızın heyecanlanmak veya korkmak, tedirgin olmak ![]() Yüreği (içi) parçalanmak: Çok acımak, karşılaştığı bir durum sebebiyle çok üzüntü duymak ![]() ![]() Yüreği pek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği yanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yürükten bağlanmak: İçten, samimi olarak sevgi ve saygı duymak ![]() Yürürlüğe girmek: Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak ![]() Yüzünü ağartmak: Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak ![]() Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak ![]() Yüze gülmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüze vurmak: İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak ![]() ![]() Yüze yüze kuyruğuna gelmek: Uzun süren bir işin sonuna yaklaşmış olmak ![]() Yüz görümlüğü: Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan ![]() Yüz göz olmak: Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak, aradaki mesafe kalkmış olmak, lâubalileşmiş olmak ![]() ![]() Yüz karası: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüz kızartıcı: Çok utandırıcı hareket veya durum ![]() Yüz dökmek: Zorlanarak, utanmayı ve sıkılmayı göze alarak, yalvararak bir kimseden ricada bulunmak ![]() Yüz tutmak: Bir şey olmak üzere bulunmak ![]() ![]() Yüzde kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzü ak: Suçu, utanılacak durumu bulunmamak; temiz ve saf olmak ![]() ![]() Yüzü görmemek: Kimi şeylere hiç sahip olamamak, onlardan uzak bulunmak ![]() ![]() Yüzü gözü açılmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzü gülmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzü kalmamak: Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hâli kalmamak ![]() ![]() ![]() Yüzü kara: Utanacak bir durumu olan ![]() Yüzü kasap süngeri ile silinmiş: Utanacak, sıkılacak, arlanacak yanı kalmamış; arsız ![]() Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak: Sıkıntısı, öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak ![]() Yüzünden okumak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzüne bir daha bakmamak: Darılıp küsmek, bir daha konuşmamak; önemsemeyip ilgisiz kalmak ![]() Yüzüne kan gelmek: Benzi beti yerine gelmek, sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek ![]() ![]() Yüzünü ağartmak: Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak ![]() ![]() Yüzünü ekşitmek: Rahatsız olduğunu, hoşnut olmadığını, öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek ![]() ![]() Yüzünü gören cennetlik: Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır ![]() Yüzünü kara çıkarmak: Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak, mahçup duruma düşürmek ![]() Yüzünü kızartmak: Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak ![]() Yüzünün akıyla çıkmak: Bir işe girip o işten başarı elde ederek, onurunu zedelemeden, utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak ![]() Yüzü sirke satmak: Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak, asık yüzlü olmak ![]() ![]() Yüz üstü bırakmak: Tamamlanmamış bir durumda, yarı yolda bırakmak ![]() ![]() Yüzü soğuk: Ürküntü veren, hoşnutluk vermeyen, sevimsiz,”Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!” Yüzü suyu hürmetine: Bir kimsenin hatırına değer verildiği için ![]() ![]() ![]() Yüzü tutmamak: Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek, cesaret edememek ![]() ![]() Yüzü yerde: Alçakgönüllü ![]() Yüzü yok: “Bir şeyi yapmaya cesareti yok, öyle yanlışlıklar yaptı ki teklif etmeye utanıyor ![]() ![]() Yüz vermek: Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek, hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak ![]() Yüz yüze bakmak: Yakın ilişki içinde bulunup, bu ilişkileri bir süre devam etmek ![]() ![]() Yüz yüze gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Z Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#45 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Z Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıZ HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Zahmet çekmek: Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak ![]() ![]() Zahmete sokmak: Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek ![]() ![]() Zaman kazanmak: Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak ![]() Zaman kollamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaman öldürmek: Kimi şeylerle uğraşarak belli bir zamanın geçmesini sağlamak, boş şeylerle vakit geçirmek ![]() ![]() Zaman vermek: Bir iş için belli bir süre ayırmak ![]() ![]() Zaman zaman: Belli olmayan zamanlarda, ara sıra ![]() ![]() Zamane çocuğu: Eski nesile göre hayli yadırganacak davranışlarda bulunup sözler sarf eden kimse ![]() ![]() Zar tutmak: Tavla oyununda istediği sayıyı getirmek için, atmadan önce, zarlara parmaklar arasında belli bir biçim verip öyle atmak ![]() Zart zurt etmek: Bağırıp çağırarak, yükseklerden atıp tutarak çıkışmak; kendini büyük göstererek kaba kuvvet gösterisinde bulunmak ![]() Zar zor: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zehir etmek: Bir şeyin tadını kaçırmak, iyiyken kötü duruma sokmak ![]() ![]() Zehir zemberek: İnsanın içine işleyen, onurunu zedeleyen çok acı söz ![]() Zembereği boşanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Zemheri zürafası (gibi): Kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir ![]() Zemin hazırlamak: Bir işin gerçekleştirilmesi için uygun ortam hazırlamak, meydana getirmek ![]() Zemzemle yıkanmış olmak: Biri, ötekine göre çok daha iyi nitelikte olmak ![]() Zerre kadar: Hiç denecek kadar az ![]() ![]() Zevahiri kurtarmak: Bir işi gereği gibi değil de üstünkörü yapmak ve böylece söz gelmesini önlemek, görünüşü kurtarmak ![]() Zeval bulmak: Son bulmak, bozulup yok olmak, çökmek ![]() Zeval vermemek: Zarar ziyan vermemek, korumak ![]() ![]() Zevkten dört köşe olmak: Çok mutlu olduğu anlaşılmak, çok sevinip keyiflenmek ve aşırı zevk duymak ![]() ![]() Zevkine varmak: Bir şeyin tadını alabilmek, çıkarmak ve duymak; inceliklerini görebilmek ![]() ![]() Zevkini çıkarmak: Bir şeyin tadından, güzelliğinden olabildiğince yararlanabilmek ![]() ![]() Zeytinyağı gibi üste çıkmak: Bir konuda haksız olduğunu kabullenmeyerek kurnazlıkla kendini haklı ya da suçsuz çıkarmaya çalışmak ![]() Zıddına gitmek: Karşısındakini sinirlendirmek, sinirini bozmak; bir şeyin tersine hareket etmek ![]() ![]() Zılgıt yemek: Azarlanmak, paylanmak ![]() ![]() Zınk diye durmak: Birdenbire, aniden durmak ![]() ![]() Zırnık (bile) vermemek: Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek ![]() ![]() Zıvanadan çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Zihin açıklığı: İyi, sağlıklı düşünebilme gücü ![]() ![]() Zifiri karanlık: Çok karanlık ![]() ![]() Zihni bulanmak (karışmak): Sağlıklı düşünemez olmak, olaylar arasındaki bağlantıyı kaybetmek, ne yapacağını şaşırmak ![]() ![]() Zihnini bulandırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Zihnini çelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Zihnini kurcalamak: Aklına takılan bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak ![]() ![]() Zihnini oynatmak: Çıldırmak, aklını yitirip delirmek ![]() Zil takıp oynamak: Çok sevinmek ![]() Zimmetine geçirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zincire vurmak: Prangaya vurmak (mahkûmu) ![]() ![]() Zindan kesilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ziyafet çekmek: Konukları yemek vererek ağırlamak ![]() ![]() Ziyan etmek: Yersiz, boş yere harcamak ![]() Ziyanı yok: “Önemli değil, önemi yok!” anlamında kullanılır ![]() Ziyaret etmek: Birini görmeye, biriyle görüşmeye, bir yeri görmeye gitmek ![]() ![]() Zokayı yutmak: Aldatılıp zarara sokulmak ![]() Zora binmek: İş güçleşmek, ancak zor kullanarak halledilecek hâle gelmek ![]() ![]() Zora gelmemek: Sıkıntıya ve baskıya katlanamamak, güçlüğe sabredememek ![]() Zorun ne?: “Ne istiyorsun, amacın ne?” anlamında kullanılır ![]() Zoru olmak: Kendisini zorlayan bir sıkıntısı, derdi olmak ![]() ![]() Zurnanın zırt dediği yer: Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı noktası ![]() Züğürt tesellisi: Kötü bir işte en önemli şeyi kaybettiği zaman bazı önemsiz, iyi olmayan bir yan bularak sevinmek ve kendini avutma ![]() Zülfüyâra dokunmak: İşle ilgili olanı, hatırlı ve güçlü kimseyi veya yüksek bir makamı kimi söz ve davranışlarla gücendirmek, darılmasına yol açmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|